Georgetown Üniversitesi Katar Kampüsü Siyaset Bilimi bölümünden Yrd. Doç. Dr. Birol Başkan, AA muhabirine Bahreyn'de meydana gelen olayların Körfez ülkelerine olası etkileri hakkında açıklamalarda bulundu.
Bahreyn'deki sorunların yeni olmadığını ve Bahreyn'in yıllardır bıçak sırtında yaşayan bir ülke olduğunu belirten Başkan, yönetimin Sünni bir ailede bulunduğunu, ancak nüfusun yüzde 70'inin Şii olduğunu vurguladı.
Bahreyn'de siyasetin dağıttığı kaynakların genellikle Sünnilere gittiğini anlatan Yrd. Doç. Dr. Başkan, "Dolayısıyla Şiiler çok fakir şartlarda yaşarken, Sünniler çok daha iyi şartlarda yaşıyor. Bu yüzden Bahreyn hiçbir zaman durulmadı aslında" dedi.
Bahreyn'in Katar ya da Suudi Arabistan kadar zengin bir ülke olmadığını ifade eden Başkan, Bahreyn'de uzun yıllardır petrol ihraç edildiği için petrol kaynaklarının azaldığını ve azalan gelirden en çok Şii nüfusunun etkilendiğini belirtti.
Bahreyn'deki olaylara Suudi Arabistan ve İran'ın müdahil olduğunu kaydeden Başkan şunları söyledi:
"Bahreyn çok küçük bir ada, küçük bir ülke. Önemsiz gibi gözüküyor, ama aslında çok çok önemli. Bahreyn; Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri hatta ABD için Tunus'tan da, Mısır'dan da, Libya'dan da önemli. Nedeni, İran ile Suudi Arabistan arasındaki tarihi nüfuz mücadelesi. İran Bahreyn'deki Şiileri bir beşinci kol faaliyeti olarak kullanma amacında. Bahreyn'de krallık yıkılırsa çok büyük bir deprem olur.
Şiilerin iktidara gelmesi, İran'ın gelmesi olarak görülüyor. Bahreyn'in çökmesi demek, Körfez ülkelerinin de başının çok ciddi anlamda ağrıması demek."
Türkiye'nin, Irak'ın kuzeyinde bir Kürt devleti kurulması konusunda hassas olduğunu belirterek, "Körfez'in Kürtleri Şiilerdir" diyen Başkan, dolayısıyla Körfez'deki küçük ülkeler ve Suudi Arabistan'ın, Bahreyn'de kurulacak bir Şii devletinin kendi ülkelerindeki Şiileri de ayaklandıracağını düşündüklerini kaydetti.
-"İRAN İLE SUUDİ ARABİSTAN ARASINDAKİ DENGE BOZULUR"-
Suudi Arabistan'ın doğusunda petrol yataklarının olduğu kısmın büyük oranda Şiilerin yaşadığı bölgeler olduğunu ifade eden Başkan, "Bunlar aynı Bahreyn'deki gibi Suudi Arabistan'ın zenginliğinden istifade edemeyen Şiiler. Dolayısıyla Bahreyn'deki isyanın başarıya ulaşması buradakileri de etkileyecek.
Ayrıca Bahreyn'de monarşinin yıkılması, diğer monarşilerin de sorgulanmasını beraberinde getirecek. Dolayısıyla Bahreyn, Suudi Arabistan için Mısır'dan daha hassastır. Mısır'ın Şii olma ihtimali yok, ama Bahreyn'in var" diye konuştu.
Suudi Arabistan ile İran arasındaki dengenin ABD'nin Irak'taki Sünni rejimi devirmesiyle bozulduğunu anlatan Başkan, "Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkeleri, 'Irak'ı kaybettik.
Lübnan'da en önemli güç Hizbullah, o da İran tarafından destekleniyor' diyorlar. Onlar için bir de Bahreyn'i kaptırmak demek, küçük bir kayıp değil, çok büyük bir kayıp" ifadesini kullandı.
ABD'nin de Bahreyn'de deniz üssü bulunduğunu kaydeden Başkan, Bahreyn'de Şiilerin zaferinin ABD'nin de İran'a karşı bir kaybı olarak kabul edileceğini belirtti ve şöyle konuştu:
"Suudi Arabistan ABD'nin çok önemli bir müttefiki. Suudi Arabistan'daki bir karışıklık, dünya petrol fiyatlarını çok çok artıracak. Bahreyn'de herkes için en ideali, statükonun korunması bu durumda. Çünkü ABD, zaten Arap dünyasının ne olacağını kestiremiyor. (Mısır'ın devrik Cumhurbaşkanı Hüsnü) Mübarek'le mutlulardı.
İsrail'le sorun olmuyordu. Şimdi ne olacağını kimse kestiremiyor. Bahreyn giderse peşinden ne gelecek. Ardından Yemen'deki Şiiler, 'Bunlar yaptı biz niye yapmıyoruz' diyecekler.
Suudi Arabistan'ın doğusundaki Şiiler, 'Biz niye otonomi istemiyoruz, niye petrolden pay almıyoruz' diyecekler ve bütün taşların yerinden oynaması ihtimali doğacak. Bahreyn küçüktür, ama aslında bu anlamda büyüktür. Körfez'in mihenk taşıdır. Orası bir sallandığı zaman ciddi anlamda dengeler sarsılır."
Bahreyn'in ekonomik yapısında turizmin büyük önemi olduğunu da belirten Başkan, "Turizm, Bahreyn'in önemli bir gelir kaynağı. Ama ne turizmi? Günah turizmi açıkçası. 'Sin city', yani Manama. Alkol ve fuhuş için Suudi Arabistan ve diğer ülkelerin muhafazakar ortamından kaçan erkeklerin sıklıkla gittiği bir yer. Özellikle hafta sonu çok sayıda kişi Manama'ya gidiyor" dedi.
-KÖRFEZ'İN GÜVENLİK SORUNU-
Yrd. Doç. Dr. Birol Başkan, Körfez bölgesinin petrol ve doğal gaz yatakları üzerinde yer aldığını, ancak Körfez ülkelerinden hiçbirinin düzgün ordusu bulunmadığını söyledi.
Katar'ın 12 bin kişilik ordusu bulunduğunu belirten Başkan, Körfez ülkelerinin çevresinin de büyük fakir nüfuslu ülkeler tarafından çevrilmiş durumda olduğuna işaret etti.
Irak'ın işgali sırasında Kuveytlilerin ülkeyi terk ettiğini anlatan Başkan, "Bu ülkeler, kendi kendilerini koruyamaz. Bu ülkelerin elindeki zenginlikle ters orantılı bir güç sorunu var. Bugün 5 Körfez ülkesini bir araya getirin, bir İran etmez; ne nüfus açısından ne de askerin kalitesi bakımından" diye konuştu.
Körfez ülkelerinin gelecek yıllarda yaklaşık 100 milyar dolarlık güvenlik yatırımı yapacağını kaydeden Başkan, Türkiye'nin de bu pazardan pay alabileceğini ifade etti.
Son 8 yılda Türkiye'nin Körfez ülkelerine olan ihracatının 1 milyar dolardan 8 milyar dolara çıktığını vurgulayan Başkan, bu miktarın çok daha artırılabileceğini belirterek, "Körfez ülkelerinin savunma harcamalarından pay alamıyoruz. Türkiye'de uluslararası piyasalara girmek isteyen bir savunma sanayisi var. Bu ülkeleri değerlendirebilirler" dedi.