İsrail önce Gazze’ye, Sonra Lübnan’a, ardından Yemen’e saldırdı. İran İsrail cevap verdi. İsrail Lübnan’a girdi ve Suriye kapılarına dayandı. Savaş genişliyor, derinleşiyor, şiddetini artırıyor ve öfke büyüyor. “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” derseniz, sıra size de gelir. İsrailin hedefinde ilk kıblemiz Mescid-i Aksa da var, Kudüs’ün Mik’ad alanı olan “Arz-ı Mev’ud” coğrafyası da var. Ve bu coğrafyada bizim bugünkü ülkemiz de var. Öte yandnan Arz-ı Mev’ud coğrafyasının tamamı, 100 yıl önceki Osmanlı sınırlarımızın içinde.
Kaldı ki, burada bizim için Mescid-i Aksa’nın bulunduğu makam, İsra’nın gerçekleştiği, namazın farz kılındığı, ilk kıblemiz olan makamdır.
“Deme ‘niçin şu şöyle’?, yerindedir o öyle, var sonunu seyreyle, Mevlam görelim neyler, Neylerse güzel eyler.” – Erzurumlu İbrahim Hakkı hazretleri “Tevfizname’si”nde öyle der. Aslında o “sebeb sonuç ilişkilerini araştırma, ondan bir ders çıkartma” demiyor. “Olan şeylerin sebeb sonuç ilişkisini içinde akıbetini sorgula, bak, iş nereden gelip nereye gidiyor, onu gör” diyor.
Yani “İsrail Gazze’ye niçin saldırıyor, BM ya da İslam ülkeleri niçin yardım etmiyor, Çinliler Doğu Türkistanlılara niçin saldırıyor?” deme. Peki bunlar olurken be ne yapmalıyım diye düşün. Başımıza gelen her ne ise bu bizlerin yaptıklarının karşılığıdır. Ya da yapmamız gerekirken yapmadıklarımızın sonucu. Yani içimizdeki beyinsizlerin işledikleri ve bizim o işler olurken sessiz kalmamız sonucudur. Bu bir imtihan sürecidir. Saldıran gibi, saldırılanlar da imtihan oluyor, bu olaylar olurken bunları görenler olarak biz de imtihan oluyoruz. Sonuçta bu topluluklardan bir kısmı cennete, bir kısmı da cehenneme gidecek. Kişi, kendini bu hercümerç içinde nerede, kimin yanında konumlandırıyor. İmkanlar ve şartlar olsaydı ne yapmak isterdi, niyetinde ne vardı. Evet, Allah (cc) zaten biliyor da, Allah bize zaman ve mekan içinde olanlara bizim nefsimizi tanık kılıyor.
“Şunlar niçin saldırıyor, şunlar niçin yardım etmiyor” deme, çünkü onlar böyle davranarak cehenneme gidecekler. Onlar yapıp ettikleri ile kendi cehennemlerine sırtlarında odun, sabredenler, direnenler ve insanlar Hakka ve hayra çağırırken bir yandan da “emri bil maruf, nehyi anil münker” yaparak birileri kendi cennetine, kendi sırtında tuğla taşıyor.
(Enam 6)’da buyuruluyor ki, “Onlardan önce nice nesilleri helâk ettiğimizi görüp üzerinde hiç düşünmezler mi? Üstelik biz onlara yeryüzünde size vermediğimiz imkânları vermiş, üzerlerine bol bol yağmurlar yağdırmış, ev ve bağlarının altlarından ırmaklar akıtmıştık. Evet, günahları sebebiyle onları helâk ettik ve onların ardından başka nesiller meydana getirdik”. Bakın bu ayette bir müjde ve bir tehdit var, geçmişten bir örnek üzerinden bize haber verilen. Biz bu ahval ve şeraid altında nerede duruyor ve kimlerle beraber oluyoruz, ona bakalım.
(Ali İmran 137)’de ne deniyordu: “Sizden önceki toplumların hayatında nice ilâhî kanunlar tatbik edilmiş ve bunların sonuçları yaşanmıştır. İsterseniz yeryüzünde şöyle bir gezip dolaşın da peygamberleri yalanlayanların sonu nasıl olmuş bir bakın!” Her şeyi gören, duyan, bilen, hüküm sahibi, Kadir-i mutlak, “ol” deyince olduran, “öl” deyince öldüren bir Allah var. Her şeyin bir vadesi var.
(Nur 31) “Gizledikleri süslerin bilinmesi için ayaklarını vurmasınlar. Ey mü’minler, topluca Allah’a tevbe edin ki felaha eresiniz”. Allah (cc) bizden TOPLUCA TEVBE ETMEMİZİ istemektedir, FELAH’a ermek için. Evet bu Siyonistler, aslında Allah’ın ipini bırakan bizlerin başına Allah’ın gazabının sonucu bi bela gibi gelmektedir. Allah (cc) bu ahir zaman fitnesi içinde, kendi dinini muhafaza için canfeda direnen Gazze halkını yanına alarak onları ölümsüz kılmaktadır. Ta ki, biz Müslümanlar topluca tevbe edip, onlara karşı harekete geçene kadar. İşte o zaman Allah (cc) bizim ellerimizle o zalimleri cezalandıracak ve o mazlumlara yardım edecek.
(Hac 46) Bu inkârcılar, biraz olsun yeryüzünde ibret nazarıyla gezip dolaşmazlar mı? Eğer böyle yapsalardı, belki bu sayede akledip duygulanacak kalplere ve gerçeği duyacak kulaklara sahip olurlardı. Ne var ki kör olan, başlardaki gözler değil, gerçekte kör olan sinelerdeki gönüllerdir!
(Bakara 216)’da ne deniyordu: “Size zor geldiği halde savaş üzerinize farz kılındı. Hakkınızda hayırlı olduğu halde bir şeyden hoşlanmamış olabilirsiniz. Sizin için kötü olduğu halde bir şeyden hoşlanmış da olabilirsiniz. Yalnız Allah bilir, siz bilmezsiniz.” Tevfizname’de denmiyor mu idi “Hak şerleri hayreyler, sen sanma ki, gayreyler, Arif anı seylerler, görelim Mevlam neyler, neylerse güzel eyler.
Yani “yıl’ın, gün’ün, an’ın gerçekliğini değil, mebde ve meat olarak dünden yarına seyrine bak” diyor, bir ayet de de.
Hani ayette öyle diyor ya, (Rum 42) “De ki: Gezip dolaşın yeryüzünü de sizden öncekilerin akıbeti nasıl olmuş bir bakın! Onların çoğu Allah’a ortak koşan müşrikler idi.”
(Mü’min 82) “Onlar yeryüzünde dolaşıp, kendilerinden önce gelenlerin akıbetlerinin nasıl olduğuna bakmadılar mı? Onlar kendilerinden daha çok, daha güçlü ve onların yeryüzündeki eserleri daha üstündü. Fakat kazanmakta oldukları şeyler onlara bir fayda vermemişti.”
‘(Ey müminler!)Yoksa siz, sizden önce gelip geçenlerin başına gelenlerin benzeri sizin de başınıza gelmeden Cennet’e gireceğinizi mi sandınız?! Onlara yoksulluk ve sıkıntı öylesine dokunmuş ve öyle sarsılmışlardı ki nihâyet peygamber ve beraberindeki müminler, ‘Allah’ın yardımı ne zaman gelecek?’ demişlerdi. İyi bilin ki, Allah’ın yardımı yakındır.’ (Bakara, 2/214)
‘İnsan yalnız ‘iman ettik’ demekle, hiç imtihân edilmeden bırakacaklarını mı sandılar? Ant olsun ki biz, onlardan öncekileri imtihan ettik. Elbette Allah (imtihan ederek), doğru söyleyenleri de bilir, yalancıları da bilir.’ (Ankebut, 29/2-3
(Muhammed 10) “Peki onlar, hiç yeryüzünde dolaşarak, kendilerinden önce gelip geçenlerin sonu nasıl olmuş diye bakıp ibret almazlar mı? Allah onları yerle bir etmişti. Bu kâfirleri de aynı son beklemektedir!”. Evet, göreceğiz o sömürü mirası üstünde yükselen ABD’nin, İngiltere’nin, AB’ni, NATO’nun ve bir Zulüm örgütüne dönen Siyonist İsrail’in akıbetini de göreceğiz. Eğer biz Allah’ın ipine tutunmazsak, onlarla birlikçe ıslah edici pozlarına bürünen içimizdeki bozguncular, o içimizdeki beyinsizlerin işlediklerine karşı çıkmazsak, onları yakacak ateş bizi de yakacak. Evet Allah cc bizim ellerimizle o zalimleri cezalandırmak ve o mazlumlara yardım etmek istemektedir.
Bakın, bizi hayır gibi gelen şeylerde şer, şer gibi gelen şeylerde Allah hayır murat etmiş olabilir. Biz bilmeyiz Allah bilir. Bizim görevimiz adil şahidler olmaktır. Allah’ın rızasının tecellisinin vesilesi olmaktır.
Allah (cc) bizi bazı zamanlarda nimetlerini artırarak, bazı zamanlarda eksilterek, mallarımız, canlarımız sevdiklerimizle imtihan etmektedir.
Bu neslim imtihanı büyük. Fitne zamanıdır. Hem de fitnelerin en büyüğü, ahir zaman fitnesi ile imtihan oluyoruz. Bundan sonra bir çok irtitad hadiseleri yaşanacak. Hulul hadisleri yaşanacak, savaş, terör, kitlesel ölümler, intiharlar, katliamlar yaşanıyor, daha da yaşanacak. İmanı kalpte tutmanın, elde kor ateşi tutmak kadar zor şartlara doğru gidiyoruz.
Gazze’de yaşananlar böyle bir şey değil mi idi.
Herşey geçicidir, baki olan yalnız Allah’tır. Zorluklar da, kolaylıklar da geçicidir.
Bakın Hak şerleri hayreyler, Hak zorlukları kolaylaştırır da. Allah (cc)nin zorlaştırdığından daha zor, kolaylaştırdığından daha zor bir iş yoktur. Biliyorsunuz, İman edenler, iyi ve güzel şeyler yapanlar, sabredenler ve sabrı tavsiye edenler dışında herkes hüsrandadır. Allah’ın ipini bırakırsak, O bizim işlerimizi sarp dağlara sardırır, üstümüze pislik yağdırır, eğer sırat-ı müstakim üzere olursak, o işimizi kolaylaştırır, acılarımızı dindirir.
Biz yeni bir Mucizeler dönemine giriyoruz. Ötekiler için bu çağ, kehanetlerle dolu mitolojik bir çağ. Biz alemlere rahmet olarak gönderilen ahir zaman peygamberinin ümmetiyiz. Gelin bu anlamda, yeryüzü ölçekli bir insanlık cephesi oluşturalım. Mekke günlerine geri dönelim, “Hılful Fudul”, “Müellefetül Gulub” temelli yeni bir düzen kuralım. İnsin ve Cin’nin Şeytanları ile birlikte İblise karşı bir insanlık cephesi oluşturalım, insanlık adına ve insanlığı kurtarmak için. Bizler Allah’ın rızasının tecellisinin vesilesi olalım ve O da bizim ellerimizle zalimleri cezalandırsın ve mazlumlara yardım etsin! Selam ve dua ile.
mirathaber