Bana inan, gerisini merak etme sen!

Abdurrahman Dilipak

Hayır, hayır.. Sakın kafayı kiraya vermeyelim. Düşünelim. Herkes, hepimiz yanılabiliriz, din adamı ya da ilim adamı.. Ve bize hayır gibi gelen şeylerde şer, şer gibi gelen şeylerde Allah hayır murat etmiş olabilir. Biz bilmiyoruz, Allah bilir. Hakikat ve gerçek aynı şey değil. Bakın bu dünyada tartışıp durduğumuz şeylerin hakikatini Allah bize öbür dünyada gösterecektir.

Kur’an-ı Kerim Allah’ın açıklanmış hükmünü ifade eder. Evet ona iman ettik. Bakın aynı kitabı okuyoruz da aynı ayetten farklı yorumlar çıkarabiliyoruz, bazan cahilce, bazan art niyetli.. Akıllı, dürüst insanlar araştırarak da farklı sonuçlara ulaşabilirler.. Tabii ki bunlar muhkem değil, müteşabih ayetler içindir. Muhkemler her zaman, her yerde, herkes için apaçık hükümlerdir..

Müteşabih konularda, kaynak, yöntem ve niyet/hedef doğru ise birbirimizin söylediğinin tam tersi bir sonuca ulaşsak da, sonuçta ikimiz de aynı derecede doğru kabul edilebilir.

Tabii bir konuda karar verirken, istişare ve şûra da yapmalıyız, birbirimizi dinlemeye, anlamaya da çalışmalıyız. Kaldı ki, günlük gündelik meseleler hakkında çok daha dikkatli olmalıyız. Siyasi, iktisadi, ideolojik, içtimai hadiselerin arkasındaki gerçeği bilmeden, sathi bir malumatla sonuca gitmek artık nerede ise mümkün değildir..

Artık “yeni normal” dönemde “artırılmış gerçeklik” denilen bir şey var, “sanal gerçek” diye bir şey var. Deepfake üzerinden “Algı operasyonları” yapıyorlar. Subliminal mesajlarla aklımızı çelebiliyorlar. Neuralinklerle artık beynimize bilgi yükleyip, beynimizdeki bilgileri silmekten söz ediyorlar. Bu kadar çok bilgi bombardumanı altında kişiler, küçük topluluklar bu Media devlerine karşı seslerini nasıl duyurabilirler.. Modern media konkav ve konveks (içbükey-dışbükey) aynalarla dolu bir sirk çadırına benziyor. Media ve eğitim kurumları hainleri kahraman, kahramanları hain gösterebiliyor. Birtakım dini önderler ve ideolojik liderler, yaşam koçları kitleleri ipnoz ederek kaçtıklarını sandıkları şeye doğru güdüleyebiliyorlar.

 

Birbirimizin görüşlerine, düşüncelerine katılmayabiliriz, ama istişare ve şûra yolunu kapatmamak gerek. Her zaman sırtını siyasete dayayanlar, bürokratlar ya da bilim adamları haklı değildir. Ama tezlerinde daha dayatmacı, agresif olabiliyorlar. Daha sabırlı olmalıyız. Birbirimizi dinlememiz gerek. Farklı düşünebiliriz. Birbirimizi kazanmamız için birbirimize saygı duymamız, güvenebilmemiz gerek. Belki bir gün yanıldığımızı anlarız. Akılsızca sözlerse dinlemeyin uzaklaşın. Ama sizin gibi düşünmüyor diye dışlamayalım birbirimizi. Farklılık bazan zenginliktir. Bazan az ve yalnız olanlar haklı olabilir. Pozitivistler, yani o akademik etiket taşıyanların çoğu, kendilerine ezberletilenleri tekrarlamayı, başkalarına tepeden bakmayı çok severler. Birileri için bilim, adeta dine karşı bir din gibidir. İlim dedikleri şeyin de bir felsefesi, ideolojisi ya da bir felsefe ve ideolojinin ürünü olduğunu gizlerler genellikle.

Din diyoruz, ideoloji diyoruz, politika diyoruz, Covid diyoruz, 5G diyoruz, derin güçlerden, ailelerden söz ediyoruz. Siz kendi gerçeklerinizi bu havuzdan damıtacaksınız. Dünya çok masum değil, Politikacılar, ideologlar, sermaye sahipleri, onların güdümündeki media ve STK’lar gerçekleri çarpıtmak için her yolu deneyecektir. Çok masum bir dünyada yaşamıyoruz.

Siz siz olun aklınızı kiraya vermeyin!. Kafirler, fasıklar, münafıklar, cahiller ve müfsit karakterli hainler ve ahmaklar bize bir haber getirdiklerinde, tahkik etmeden hemen inanmayalım. Sözü dinleyelim doğrusuna tabi olalım, yanlışına karşı çıkalım.. Sorusunu soralım ve cevabını arayalım. Evet, arayan Rabbini de bulur, eğer aklı ihtiraslarının esiri olmuşsa belasını da. Sonuçta hem birbirimize karşı sabırlı olmamız gerek, hem de hakikati arama yolculuğunda sabırlı olmamız gerek.

Ben Covid ya da daha birçok konuda, birilerinin çok itibar ettiği konularda çok farklı fikirler ileri sürebiliyorum. Ben bu fikirlerin misyoneri değilim.. Anlamaya çalıştığım, araştırdığım konulardaki düşüncelerimi sizlerle paylaşıyorum o kadar. İnanıyorum ki, söylediğim sözlerden ve yaptığım işlerden sorumlu olduğum gibi, söylemem gerekirken söylemediklerimden ve yapmam gerekirken yapmadıklarımdan da hesaba çekileceğim.“Bana inan, gerisini merak etme sen” demiyorum.. Düşün diyorum, oku, soru sor ve arayışını sürdür!. Daha akıllı, daha dürüst ve daha cesur olmamız gerek.

Hakikati arama yolculuğunda tartışmadan uzaklaşmamız gerek. Yüzümüzü Hakk’a dönmemiz gerek. Hakikat herkes için en iyi olandır. Hatta o gün, o konuda senin aleyhine gibi olan bir konuda bile, merkeze kendimizi değil, hakkı, hakikati koymamız gerek. Bazan başlangıçta dua ile istediğimizin bir şeyin gerçekleşmediği için şükreden olabiliriz. Yani dua ile bela istememeliyiz. Görevimiz kulluk, Hakk’ın rızasının tecellisinin vesilesi olmak, yüzümüzü Hakk’a dönmek! Sonunda bu dünyada mahzun olmayacağız, öbür dünyada da Allah’ın razı olduğu kullarının yanına gideceğiz, cennete kavuşacağız.

 

Ben konuşmaya ve yazmaya devam edeceğim, hem de kınayanların kınamalarına aldırmadan. Hakk’ın ve halkın gören gözü, işiten kulağı, tutan eli, haykıran sesi olma yolunda bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da devam edeceğim. Tekrar söylüyorum, ben içinizden biriyim. Her insan gibi ben de hata edebilirim. Dilipak yanıldığında ona merhamet ederek onu yanlışından dönmeye davet eden, yanlış sözün doğrusunu ona söyleyen, doğru olması muhtemel başka gerçekleri ona hatırlatan kardeşlerini yaratan Allah’a şükürler olsun. 

Selâm ve dua ile.