Bana kalırsa!

Abdurrahman Dilipak

Korku ya da umut! Yani “Havf ile Reca”.. Umudumuz korkumuza baskın çıksa da, orta bir yerde durmamız gerek. Allah’tan umud kesilmez.

Allah bizi mallarımız, canlarımız, sevdiklerimizle, kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek imtihan edecektir. Allah bunu bize kitabında hatırlattı. Üstelik bize hayır gibi gelen şeylerde şer, şer gibi gelen şeylerde hayır murat etmiş olabilir.

Bu ticaret, memuriyet, seçim ya da adaylık konusunda da böyle. Allah’a ve ahiret gününe iman edenlere söylüyorum, sonuç bunlardan hangisi olursa olsun, siz hayırlısını isteyin!

Kader, rızık ve ecel değişmeyecektir. Her şey Allah’ın iradesi içindedir. Biz rızasına talib olalım. Göklerin hazinesinin anahtarı kimsenin elinde değildir. Bu konuda size kim ne vaad ederse etsin ya da neyle tehdit ederse etsin inanmayın! Allah’ın muttaki kullarına, Allah’ın iradesi dışında kimse zarar veremez. Kaldı ki, biz Allah’ın rızasına talibiz ve onlar mahzun da olmayacaklar.

Başımıza gelenler ya yapıp-ettiklerimizin karşılığıdır, ya içimizdeki beyinsizlerin yapıp da bizim sesiz kalmamız ve onlardan uzaklaşmak yerine onlardan korkumuzdan ya da onların gücünden dolayı onlara yakın durmamızdan, ya bir imtihan gereğidir ki ve onun sonunda zafer vardır ve Allah bizim ellerimizle zalimleri cezalandırıp mazlumlara yardım etmek istemektedir.

Korkmayın, ecelinizden ne önce, ne sonra öleceksiniz! Rızgınızdan bir gram az ya da çok yemeyeceksiniz. Kaderinizden, Allah’ın takdir ettiğinden başka bir takdir makamı yok! O, görendir, duyandır, bilendir ve hüküm sahibidir. O, kadiri mutlaktır! Yani “Mutlak iktidar sahibi olan” O’dur O! Sizin peşinde koştuğunuz iktidar, O’nun yeryüzünde rızasının tecellisinin vesilesi olmak gibi bir iddianın sahibi olduğu ölçüde benim için bir kıymeti harbiye ifade eder. Kalanı çer-çöp’den başka nedir ki!

Maddiyyun, Dünyevileşmek” (Şimdi “Sekülerizm” diyorlar), Materyalizm, Kapitalizm, Irkçılık ne demekti. (Fikri kavmiyyeti tel’in ediordu peygamber, değil mi! Peki aday belirlerken, işe adam yerleştirirken kavmiyetçilik yapmıyor muyuz? İlk haram, ilk günah, ilk lanet kavmiyetçiliğedir.) Masiva neydi ne! “Allah’tan başka her şey”. Hani, “Malımız, canımız, sevdiklerimiz Allah’ın rızası yolunda feda olsun” diyecektik! O’nun yarattığı o şeyi, O’nun rızasına uygun kullanmazsanız, zalimlerden, asilerden olmuş olursunuz. O’nun adını anarak o şeyi yapmak, o şeyi O’na adadığınızın, o konuda O’nun rızasını esas aldığınızı ve o işin bu anlamda kuralını bildiğinizi ikrar etmiş olursunuz. Gerçekten bu işi biliyor musunuz, okudunuz mu, istişare ettiniz mi, sizden öncekilerin tecrübelerinden istifa ettiniz mi! Kur’an, “Bilmediğiniz şeyin peşine düşmeyin” der. Onun için “İstişare” ve “Şûra” farz kılınmıştır. Şirk bu yetkiyi kendine has kılarak, kendi koyduğu kurallara uyma zorunluluğu getirmek, bunun için insanları kendine tabi olmaya zorlamak, bağlılık sizi almak için baskı kurmanın adıdır. İşte onlar zamanın Firavunları, Nemrutları, geçmişin “Tanrı kıralları”nın çağdaş versiyonlarıdır. Kimileri dindeki “Biat” kavramının bile içini boşaltarak onu kendi heva ve heveslerinin aracı haline getiren ceberutlarıdır. Din ve devlet büyükleri de “put” olabilir. Ama ha! Kimse haddi aşmasın. Yoksa Allah’ın gazabı onları bulur. Mühlet verilenlerin ertelenmiş cezaları, inkar ettikleri zaman için en şedid olanıdır.

Bana kalırsa, dünya, bölgemiz ve ülkemizi çok, ama çok zor günler bekliyor. Bu sadece seçimle ilgili değil. Siyasiler ve kanaat önderleri, insanları bu zor günlere hazırlıklı olmaya çağırmalılar. İktisadi, siyasi, sosyal anlamda, tabii afetler, uluslararası ilişkiler anlamında, zor günlere doğru sürükleniyoruz. Bu süreç uzun süreceğe benziyor.

Daha fazla yardımlaşma, daha fazla sabra ihtiyacımız var. Allah’tan dünyada da ahirette de hayırlısı ne ise onu isteyelim. “Hayırlısı ile şu olsun” demeyin. Neyin hayırlı olduğunu Allah bilir! Sonunda bugünler de geçecek. Yine bahar gelecek. Güzel günler göreceğiz. Sonra yine sonbahar, yine kış. Hayat böyle devam edip gidecek. Geçmiş milletlerin başına gelenler, bizim de başımıza gelecek.

Allah servet ve iktidarı halklar ve ülkeler arasında evirip çevirir. Öyle sanıyorum ki, sadece dünyanın kutupları kaymıyor, müdevvenat, zamanın çarkı, bundan sonra çok farklı bir seyir takip edecek.

Tarihin kırılma noktalarından birinde bulunuyoruz. Bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Bizler tarihin yaşayan tanıklarıyız. Tarih biz yaşarken yeniden yazılıyor. Bütün taşlar yerinden oynayacak. Kavramlar, kurumlar yeniden tanımlanacak. Bakarsınız asırlardır tarihin en zengin aileleri ve ülkeleri yerle bir olmuş, asırlardır acı çekenler, horlanmış halklar ve ülkeler yeniden yükselişe geçmişler. Çimler yeşermiş, bostanlar ve ormanlar çöle dönmüş. Saraylar virane olmuş. Müstekbirler zelil, rezil ve rüsvay olmuşlar. (Goliath’ın) Calud’un çocukları, sapan taşlı Davud’un karşısında perişan olmuşlar. Ad, Semud ve Lut kavminin azgın şehvetperestleri ve müstekbirleri helak olmuş.

Bütün mesele şu: Allah cahil ve zalim bir topluluğa yardım etmeyecek. Veresetül enbiya olanlara yardım edecek. Biz kendimizi değiştirmedikçe, O da bizim hakkımızdaki hükmünü değiştirmeyecek. “Bana güven gerisini merak etme sen” demeyin. “yapacağız, edeceğiz” demeyin. Siz yapmayacaksınız, Allah yapacak! Siz vesile olacaksınız. Siz eğer Allah’ın rızasının tecellisinin vesilesi olmayacaksanız, sizden bir halt olmaz. Unutmayın, Allah’ın kolaylaştırdığından daha kolay ve zorlaştırdığından daha zor bir iş yok. Eğer biz Allah’ın ipine tutunursak, Allah ötekilerin işlerini sarp dağlara sardıracak. Gözleri görmez, kulaklarını duymaz edecek. Allah’tan bir şey istiyorsanız, ülkeniz, kavminiz için değil, ibadullah için isteyin ve bilin ki, yaratılmış olan ins ve cin, hayvan ve bitki, cansız olan ne varsa Allah’ı tesbih ederler. Allah’tan aldığınızı O’nun yarattıklarının salahı için vermezseniz veren Allah alır da. O zaman sizi helak eder ve başka bir kavme hidayet nasib eder.

İnsanları dünya nimetlerine, hazza, refaha değil (Mütrefinlerden olmaya değil) sabra, mücadeleye, Hakka ve hayıra çağırın. Yoksa bizim “cici çocuklar” niye yaratıldıklarını unuttular. Dünya nimetlerinden zevk alıp, dünyadan kâm almaya koyuldular. Hayatlarında çile yok. Ye, iç, eğlen! Lüküs hayat, oh ne rahat, yan gel de yat! Sahilde bir hamakta nefsini okşayan hayal kurmak hayalleri. “Hamakat” sahibi olmak işte böyle bir şey! Yaratılış sebebini ıskaladık büyük ölçüde. Kulluk hoşumuza gitmiyor. Erdoğan Pro-Natalist mesajlar veriyor, açılan okullardan yetişen çocuklar Anti-Natalist! “Varoluşçu” bile değil bunlar. İsyankâr, Nihilist, Hedonist Allah’ın belası (sarı yelekliler hazır, giymeleri için, 5 lira 90 kuruş) bir nesil geliyor. Aman aman! Akacak kan damarda durmaz!. Birileri nasıl cennete ya da cehenneme gidecek. Gelecekleri varsa görecekleri de var. Bu da geçer ya hu! Övünmeyi, dövünmeyi bırakalım da, Allah rızası için kalkıp bir şeyler yapalım.

Ne varlığa sevinirim, ne yokluğa yerinirim. Bana Seni gerek Seni. Ömrümüzün, rızgımızın kefili bir Allah’ımız var bizim! Ne gam!.

Alemlere rahmet olarak gönderilen ahir zaman peygamberi buyurur ki: Bildiğimi bilseydiniz, çok ağlar, az gülerdiniz. Bizler ahir zaman ümmetiyiz. Aklımdan geçenler yazmaya insanların hali ile bir arada düşündüğümde cesaretim kırılıyor!. Sandık önemli de, her şey sandıktan ibaret değil. Listede ismi olanların bazıları o sandıktan çıksa da, onlar başınıza “dua ile istediğiniz bela”ya dönüşür diye korkarım. Onlara “insanların kalbine dokunun” diyorsunuz da, onlar insanların sinirine dokunuyor! “Aman efendim aman, galiba ahir zaman!” 

Selâm ve dua ile.