Bank Asya ve... Gülen’in son kullanma tarihi doluyor mu?

Hasan Karakaya

Atalarımız demiş ya;

“Asıl azmaz, bal kokmaz.

Kokarsa yağ kokar,

Aslı ayrandır.”

Şimdi; biz kalkmış, “Cemaat(!) nasıl bu hâle geldi?. Bank Asya’ya niye el konuldu?” konusunu tartışıyoruz...

Sahi, TMSF, Bank Asya’ya niye el koydu?.. Ya da; “Fetullah Gülen Cemaati(!)” bu hallere nasıl düştü?..

Niye azdılar, niye koktular?..

Acaba “asıl” değiller de,

“Kukla” mıydılar?..

Koktuklarına göre;

Demek ki, asılları “ayran”dı!..

“Ayranı çalkaladılar, ondan yağ çıkardılar, bunu da bize bal diye yutturdular!”

Ama, “bal” değillermiş!..

Kokuları çıktığına göre;

Asılları “ayran”mış!..

88 SAYFALIK RAPOR

Bu ayranı “kimin” çalkaladığını ve nasıl “yağ” elde ettiklerini, bu yağla“kimlerin ayağını kaydırmak istediklerini” görebilmek için, “2003 yılı”na gitmemiz gerekiyor!..

2003 yılında;

“Bush’un Özel Danışmanlığı”nı yapan Zalmay Halilzad’ın Yahudi asıllı Danimarkalı sosyolog karısı Cheryl Benard; Smith Richardson Vakfı’nın desteğiyle RAND Corporation adlı şirket adına “88 sayfalık bir rapor”hazırlar.

Rapor, baştan sona “ABD’nin İslâm dünyasında izlemesi gereken strateji”konusunda “tavsiye”lerle doludur.

“Ayrıntı”larını ileride yazacağım “rapor”da, özetle denilir ki;

“İslâm ülkelerinde yaşayan insanları 4 gruba ayırın:

l Fundamentalistler,

l Gelenekçiler,

l Modernistler,

l Laikler.

Sonra da modernistleri destekleyin, laikleri kayırın!.. Kökten dinci Müslümanlara karşı, gelenekçi Müslümanları destekleyin!.. Fundamentalistlere karşı savaş açın, onların terör örgütlerine destek verdikleri iddiasını yaygınlaştırın.!”

Daha bir sürü taktik!..

Lütfen dikkat;

Cheryl Benard adlı Yahudi kadın, ABD’ye tavsiye ediyor bunları!..

Görüyorsunuz işte;

Adamlar, “İslâm dünyası” içindeki “grup”ları birbirine düşürmek için neler tezgâhlıyor, nasıl “Oros-Bush’luk”lara başvuruyor!?!

Her zaman söylüyorum, yine söyleyeyim;

Hangi rapor, hangi strateji ve hangi tuzak olursa olsun; eğer “ülkesine ihanet” edecek “yerli işbirlikçiler” bulamazlarsa, asla başarıya ulaşamazlar!..

Gelin, görün ki;

Ortalık, “Amerikan kıçı yalamaktan dilleri kahverengileşmiş yalakalar”dan geçilmiyor!..

Hele, “kartel medyası”nın “İslâm” ve “Müslümanlar” aleyhindeki yayınlarına bakın!.. Hele “bazı mahfil ve odaklar”ın mütedeyyin insanlar hakkındaki “karalama kampanyaları”na bakın!..

Hele “Paralelci gazete ve yazarlar”ın, “Türkiye’yi Batı’ya nasıl jurnallediklerine” bir bakın!..

“Hık” demişler, sanki Cheryl Benard’ın rahminden düşmüşler!..

Hadi, daha açık yazayım;

İçimizdeki bu “Amerikan kıçı yalayıcıları” var olduğu ve onlar “Amerika ne derse, o!” demeye devam ettiği sürece; bu ülkede “birlik” de olmaz,“dirlik” de!..

İçimizde o kadar “şahsiyetsiz ve şerefsiz Zalmay Halilzad” var ki, ilk önce onları tanımamız ve oyunlarını bozmamız gerekiyor!..

Yoksa Irak oluruz!..

Suriye oluruz!..

Yemen oluruz!..

Afganistan oluruz!..

ŞERİF MARDİN VE GÜLEN

Cheryl Benard tarafından 2003 yılında hazırlanan “88 sayfalık rapor”un54. sayfasında öyle ilginç bir bölüm var ki; “Paralel Yapı ve onun başı Fetullah  Gülen’i, Türkiye’nin başına kimlerin belâ ettiğini” gayet açık ve net gösteriyor...

“54. sayfa”da deniliyor  ki;

“Bizim yolumuza uyanlar, modernistlerdir!.. Bunlar, Batılı yaşam tarzına yakındır... 

Şerif Mardin, sivil yaşam tarzını İslâm ile özdeşleştiren biridir!..

Fetullah Gülen de, Sufizm’den çok etkilenmiş olmasına rağmen, İslâm modernitesini savunur!.. Bu ikisi; potansiyel, demokratik, faydalı elemanlardır... Onlar; kullanabileceğimiz, birlikte çalışabileceğimiz elemanlardır!”

ABD’YE NİYE VE NASIL GİTTİ?

Şimdi, buradan hareketle sormak gerekmiyor mu; “Fetullah Gülen, Amerika’ya niye gitti, nasıl gitti?”

“Niye” gittiği belli!..

“Çalkalanacak, yağ haline getirilecek ve Türkiye kokutulacak!”

Peki, “nasıl” gitti?..

İşte burası biraz karışık!..

Olayı hatırlıyor olmalısınız...

1999 yılında Başbakan Bülent Ecevit, kendisine; “Sağlığınız için, bir an önce by-pass ameliyatı olmanız için; gecikmeden Amerika’ya gidin” dedi...Fetullah Gülen de, Ecevit’in bu “uyarı” veya “öneri”si üzerine, 22 Mart 1999 tarihinde Amerika’nın Chicago şehrine gitti!..

Ama, her ne hikmetse;

“Kalp ameliyatı” olmadı!!!..

HANGİ UÇAKLA GİTTİ?!?

Evet, Fetullah Gülen Amerika’ya gitti de, “hangi uçakla” gitti?.. Çünkü,“gittiği tarih”teki “THY yolcu listesi”nde adı yok!..

Evet, evet;

“THY uçağı” ile gitmemiş!..

Peki, hangi uçakla gitti?..

Hâlâ meçhul!..

İŞÇİ AMA YEŞİL PASAPORTLU!

Hele, “hangi pasaportla?” sorusunun cevabı çok daha karanlık!..

Tamam, “yeşil pasaport”la gitti ama, Fetullah Gülen’in yeşil pasaportalabilmesi için, “devlet memuru” olması gerekiyor!..

Ama, Fetullah Gülen “devlet memuru” değil ki!.. “Devlet memuru” olsa bile, “yeşil pasaport” alabilmesi için “belli bir memuriyet derecesi” olması gerekiyor!..

Ama, her nasıl olmuşsa olmuş;

Güya “memuriyetten istifa” etmiş, “işçilikten emekli” olmuş!..

Peki, nasıl “memur” olabilir?..

Öyle ya;

“İlkokulda bile sadece 1.5 yıl okuyup, ayrılmış!.. Sonradan dışarıdan sınavlara girip, zar-zor bitirmiş ilkokulu!.. Yani, bir ilkokul mezunudur!”

Dolayısıyla;

Bir ilkokul mezunu nasıl “memur” olur, nasıl “memuriyetten istifa”eder?!?..

Ne ilginçtir ki;

Fetullah Gülen’in 1990 yılında aldığı “yeşil pasaport”a ilişkin “belge”ler“kayıp”tır!..

Demek ki; “Birileri yok etmiş!..”

1986’DA MATBAACIYDI!

Buyrun, bir “gariplik” daha:

Fetullah Gülen, 1986 yılında “köşe-bucak aranmakta”dır!.. O da, “ortalık sakinleşinceye” kadar Türkiye’den ayrılıp, Hac’ca gitmeye karar verir!..

Elbette “pasaport” alacaktır!..

26 Mart 1986 tarihinde İzmir Emniyet Müdürlüğü’ne “pasaport”müracaatında bulunur.

“Müracaat formu”ndaki “mesleği” hanesine, “Matbaacı” demiş, iyi mi?..

Matbaacı, yani “işçi!”

Düşünebiliyor musunuz;

1986 yılındaki pasaportunu “matbaacı” yani “işçi” olarak alıyor ama 1990yılında birdenbire “memuriyet”e yükseliyor ve her nasıl oluyorsa oluyor,“üst düzey memur pasaportu” alıyor!..

Ne enteresandır ki;

“pasaport bilgileri” de, birileri tarafından ortadan kaldırılmış!..

O RAPORUN ROLÜ VAR MI?

Şimdi, siz olsanız sormaz mısınız;

“Türkiye’deki 77 milyon insan içinde, Cheryl Benard adlı kadın; bula bula Şerif Mardin ve Fetullah Gülen’i mi buldu?.. Türkiye’de; kullanılacak, birlikte çalışılacak faydalı elemanlar sadece Şerif Mardin ve Fetullah Gülen midir?..

Niye, illâ bu ikisi?”

Ecevit’in “Bir an önce ABD’ye git” demesinde!.. Amerika’da “CIA ve Neo-Con”ların kucak açıp, ona “yeşil yart” temin etmesinde, acaba, bu “88 sayfalık rapor”un bir rolü var mıdır?..

SON KULLANMA TARİHİ!

Biz, “TMSF’nin Bank Asya’ya el koyması”nı değil de; “Bank Asya’ya giren ve banka yönetiminin bir türlü açıklayamadığı kara paranın kaynağını”araştırmalı değil miyiz?..

Manşetimizde de göreceğiniz gibi;

Fetullah Gülen, 15 Ocak 2014 tarihinde, “Bank Asya’nın kurtarılması” için,Pensilvanya’dan telefon açıyor bir müridine!..

O konuşma şöyle:

- Fetullah Gülen: Ne yapılabilir?

- Efendim arkadaşlarla görüşerek, arkadaşlar bu yakın çevrelerin yani şeylerini oraya 2001’de olduğu gibi yatıracaklar.

- Fetullah Gülen: Mümkün mü o?

- İşte o daha önceden malumalleri yapmıştık zatıalinizin tensibiyle 2001’de.

- Fetullah Gülen: Yapın. Yapın. Hiç ahesteler hissetmeden çarçabuk hemen yapın. Çarçabuk.

- Başüstüne efendim.

Tamam, Bank Asya, şu haliyle “karanlık bir kutu”dur da, peki Fetullah Gülen, “beyaz” mıdır?

Bana öyle geliyor ki;

Bank Asya ile birlikte, Fetullah Gülen’in de “son kullanma tarihi” dolmak üzere!..

Bakalım;

Yeni “Truva Atı” kim olacak!..

 

 

Beşiktaş şampiyon olursa, Sultanahmet’te sabah namazına dâvet!..

Bilirsiniz, “futbol”la bir ilgim yoktur... “Beşiktaşlı” olmama rağmen, bir zamanlar “Beşiktaş”la ilgili “2 yazı” yazmıştım... Birincisi; dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer de “Beşiktaşlı” olduğu için, “Beşiktaş taraftarlığımı askıya aldığımı” deklâre eden yazı... İkincisi de; “Sezer gidince, Beşiktaş’a geri döndüğümü” ilân eden yazı!..

Bugün, yine “Beşiktaş”tan, daha doğrusu “Beşiktaş’ın gol makinası”Senegalli futbolcu Demba Ba’dan söz etmek istiyorum...

Demba Ba, bir dergiye verdiği röportajda demiş ki; “Eğer şampiyon olursak, taraftarlarımızı sabah namazı için Sultanahmet Camii’ne bekliyorum... Ama, özellikle sabah namazına!.. Biz o kadar uğraşıp şampiyon olduktan sonra, onlar da bir sabah erkenden kalksınlar!”

Demba Ba; Pascal Nouma’ya sürekli “Bizi diskoya götür” tezahüratı yapıldığı hatırlatılınca da, demiş ki;

“Ben onları Allah’a götürüyorum... Bu, daha güzel değil mi?”

Gerçekten daha güzel değil mi?..

Demba Ba adlı Senegalli futbolcunun “Beşiktaş için bir şans” olduğunu düşünüyorum... Ona “hakettiği ilgi” gösterilmelidir. Çünkü, gerçekten“mazbut bir hayatı” var!.. “Kadın-kız muhabbetleri” ve “gece hayatı” da yok!..

Benim gibi, “futbol”la ilgisi olmayan bir adam ne der?.. Derim ki; “Allah yolunu açık etsin!”

yeniakit