AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Sayın Kılıçdaroğlu. Bak ben bunu konuşmuyorum ama sen beni gelip Ermeni diasporasıyla aynı yere oturtmaya çalışıyorsun. Yazıklar olsun, sana yazıklar olsun. Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı Tayyip Erdoğan'ı Ermeni diasporasıyla aynı yere oturtacak olanın yanını karışlarım. Haddini bil diyorum, haddini bil diyorum'' dedi.
Erdoğan, partisinin genişletilmiş il başkanları toplantısında yaptığı konuşmada, AK Parti olarak, siyasi tabuların, tarihi tabuların ve sorgulanamayan konuların üzerine büyük bir samimiyetle gittiklerini söyledi.
Hiçbir ismi, hiçbir konuyu, tarihi hiçbir olayı, bir istismar aracı, bir siyasi rant aracı olarak kullanmaya asla tenezzül ve tevessül etmediklerini vurgulayan Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu
FAİLİ MEÇHULLLERLE YÜZLEŞTİK
''Bu ülkenin büyümesinin, güçlenmesinin, dünyanın güçlü bir ülkesi olmasının önündeki en büyük engellerden biri, geçmişiyle, tarihiyle, tabularıyla ve korkularıyla yüzleşememesidir. Faili meçhullerle yüzleşmeden demokrasinin inşa edilemeyeceğini biliyorduk ve faili meçhullerle yüzleştik, yüzleşiyoruz. Siyasi vesayetle yüzleşmeden muasır medeniyetler seviyesine ulaşılamayacağını biliyorduk ve siyasi vesayetle yüzleştik, mücadele ettik, ediyoruz. Asimilasyonla, ret ve inkar politikalarıyla yüzleşmeden, söylenemeyenleri cesaretle ortaya koymadan Kürt meselesinin çözülmeyeceğini biliyorduk. Biz her şeyle yüzleştik ve çözüm için cesur adımlar attık, atmaya da devam ediyoruz.''
TARİHİNİ SORGULAMAYAN BAŞKASINI ELEŞTİREMEZ
Başbakan Erdoğan, kendi tarihiyle, tarihinin karanlık noktalarıyla yüzleşemeyenlerin ve yüzleşme cesaretini gösteremeyenlerin, bir gelecek inşa edemeyeceklerini, hatta bir gelecek tasavvur bile edemeyeceklerini ifade etti. Bilinçlerinin altını süpürmeyenlerin ve prangalarından, ağırlıklarından kurtulmayanların, gelecek adına proje üretemeyeceklerini belirten Erdoğan, kendisini eleştiremeyenlerin ve kendi özeleştirisini yapamayanların kendi tarihini sorgulayamayacaklarını, başkalarını eleştiremeyeceklerini ve başkalarını sorgulayamayacaklarını dile getirdi.
TARİHİ ACININ KÜLLERİNİ KALDIRDI
Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
''2009 yılında, TBMM Genel Kurulunda, demokratik açılım görüşmelerinde konuşan, o zamanın CHP Genel Başkan Yardımcısı, bizim 'anneler ağlamasın' diyerek başlattığımız Milli Birlik ve Kardeşlik Projemizi eleştirirken, 'Dersim isyanında analar ağlamadı mı?' diyerek, adeta tarihi bir acının küllerini kaldırdı. Hatırlayın, isim vermeme gerek yok...
BU YÜZDEN ÇARKÇI KEMAL DİYORLAR
Açıkçası, yine o zamanın CHP Grup Başkanvekili, kendisi de Tuncelili, yani Dersim'li olan, o zaman söylemiyordu ama şimdi söylüyor 'Dersimliyim, Dersimli olmaktan da gurur duyarım' diyor. Bundan daha tabii, daha doğal ne olur? Ekstra bir şey söylemiyorsun. Sayın Kılıçdaroğlu, önce bu acı sözler karşısında sessiz kaldı, ardından, tepkiler büyüyünce 'gereğini yapsın' dedi, ardından üçüncü bir çark daha yaparak 'Dersim isyanında analar ağlamadı mı?' diyen arkadaşına sahip çıktı. Sayın Kılıçdaroğlu, sen busun. Onun için sana 'Çarkçı Kemal' diyorlar. Bundan dolayı... Bak ben demiyorum, millet diyor. Niye? Gece başkasın, sabah başkasın. Sabah başka, akşam başka... Çünkü kılavuzlarını iyi seçememişsin. Onun için de çok bol kılavuz değiştiriyorsun.
SON DEVRİN DİN MAZLUMLARI
Öncelikle şunu burada altını çizerek ifade ediyorum: Bizim, Dersim'le, Dersim katliamıyla olan ilgimiz, yeni, güncel ve siyasi polemiğe, Dersim üzerinden siyasete yönelik bir ilgi asla ve asla değildir. Bakın, öyle kitaplar vardır ki hayatınızı değiştirir, hayatınızı şekillendirir. Öyle kitaplar vardır ki okuduğunuz bir satır, nefes alıp verdiğiniz sürece hafızanızdan çıkmaz. Size burada işte öyle bir kitap göstermek istiyorum. Necip Fazıl Kısakürek'in, rahmetli, "Son Devrin Din Mazlumları..." İlk baskısı 1969 yılında yapılan bu kitap, yakın tarihimizde yaşanan baskı ve zulmü anlatıyor; yakın tarihimizin karanlık sayfalarına adeta bir kapı aralıyor.''
CHP BU KİTABI YASAKLADI
Resmi tarihin anlattıklarıyla yetinmeyen bir neslin, bu kitabı okuyarak, o güne kadar hiç duymadığı, işitmediği, kendisine öğretilmeyen, anlatılmayan birçok meseleyi öğrenme fırsatını bulduğunu belirten Erdoğan, bu nedenle bu kitabın zaman zaman CHP tarafından yasaklandığını, toplatıldığını ve gençlikten uzak tutulmak istendiğini söyledi.
DERSİM'LE BU KİTAP TANIŞTIRDI
Kendisinin ve yaşıtlarının da kulaktan dolma anlatılanların ötesinde, Dersim'le derli toplu ilk tanışmasının bu eserle olduğunu kaydeden Başbakan Erdoğan, kimsenin konuşmadığı ve konuşmaya cesaret dahi edemediği Dersim meselesinin, merhum Üstad Necip Fazıl'ın kalemiyle bir nesle en doğru şekilde aktarıldığını ifade etti.
SEN NİYE SÖYLEMİYORSUN?
Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
''Üstad 'alevi' dememiştir. Bakın burası çok önemli. Sayın Kılıçdaroğlu, sen niye demiyorsun? De, konuş, söyle. Dersim'li olduğunu söylüyorsun, güzel. Geçenlerde milletvekili arkadaşım Sayın Metiner sizin aşiretinizden bahsetti. Söyle, niye söylemiyorsun? Gocunma, anlat.
ALNINI KARIŞLARIM
Bakın burada Üstad 'Kürt' dememiştir, 'Ermeni' dememiştir... Necip Fazıl, Dersim'i ve Dersimlileri, din mazlumları sınıfına alarak, onlara sadece insan gözlüğüyle bakarak, insani bir trajediyi bizlere aktarmıştır. Sayın Kılıçdaroğlu. Bak ben bunu konuşmuyorum ama sen beni gelip Ermeni diasporasıyla aynı yere oturtmaya çalışıyorsun. Yazıklar olsun, sana yazıklar olsun. Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı Tayyip Erdoğan'ı Ermeni diasporasıyla aynı yere oturtacak olanın alnını karışlarım. Haddini bil diyorum, haddini bil diyorum.''
Dersim'i dert edinmelerinin ve tanışmalarının, dünün veya bugünün konusu asla olmadığını belirten Erdoğan, kendilerinin birileri gibi, işine geleni ayyuka çıkaran, işine gelmeyen karşısında da susan ve üzerini örtenlerden asla olmadıklarını ve olmayacaklarını söyledi. Türkiye'nin yakın tarihine ve yakın tarihindeki meselelere tam bir samimiyet içinde yaklaştıklarını vurgulayan Erdoğan, her şeyin ama her şeyin aydınlatılması için de samimiyetle mücadele verdiklerini dile getirdi.
SEYİT RIZA'NIN ŞEREFLENDİRDİĞİNDEN BAHSEDİLMİYOR
Dersim'de, adım adım çerçevesi çizilmiş, bahaneleri hazırlanmış bir operasyon var. Dersim'e yapılan operasyonların ''bir isyanın bastırılması'' olarak zihinlerde ve vicdanlarda meşrulaştırılmaya çalışıldı. Bunu iddia edenlere karşı söyleyecek çok söz var... Ama, ilk Mecliste Dersim Mebusu olarak, bizzat Atatürk tarafından davet edilen Diyap Ağa'dan hiç kimse bahsetmiyor. Dersim operasyonları sonucunda tutuklanan ve asılan Seyit Rıza'nın, 1915 olayları sırasında işgalci ordulara karşı savaştığından, dönemin valisi tarafından da 'din ve namusuyla bize hizmet etti' diyerek şereflendirildiğinden kimse bahsetmiyor.
DERSİM'DE ÇOLUK ÇOCUK DEMEDEN KATLEDİLDİ
Bakın Dersim'de havadan ve karadan, gaz atılarak çoluk çocuk demeden katledildi. Bakın bu işin banisi sizsiniz. Devlet olarak özür dilenir. Ama üzerinize düşeni de yapın.
100 ADET BASILMIŞ SADECE
Bu rapor sadece 100 adet basılarak, gizli ve zat'a mahsus olarak belli yerlere gönderilmiş bir rapordur. Sayın Kılıçdaroğlu, belge ve arşivden bahsetti. Başbakanlığın arşivi açıktır. Sayın Kılıçdaroğlu görmek istiyorsan buyurursun görürsün incelersin. O şartlar içerisinde de bu konudaki bilgisizliğini giderirsin.
DERSİM'E YAPILACAK HAREKATIN AYRINTILARI
Ne var bu raporda? Sadece birkaç cümleyi aktarıyorum: Sayfa 199. 1926 yılında mülkiye müfettişi Hamdi beyin raporuna atıf yapılıyor. Dersim hükümeti cumhuriye için bir çıbandır. Bu çıban üzerinde kati bir ameliye yapmak ve ihtimalatı selameti memleket namına farzı ayımdır diyor.
Ve 201. sayfasında. Dersim Türkiye için cehalet, maişet darlığı, dahili ve harici tesvilat ve Kürtlük temalüatı ile bulaşmış tehlikeli bir çıbandır. Kesin bir ameliyeye tabii tutulması lazımdır. Bunun için evvela silah toplamak ardından ıslahat yapmak icap eder. Bu rapor eski raporları hatırlattıktan sonra kendi çözüm önerilerini ortaya koyuyor. Dersim'e yapılacak harekatın ayrıntıları, göç ettirilecek aşiretlerin listesi anlatılıyor.
HABERİN VAR MI BUNLARDAN
1935 yılında bir kanun çıkarılıyor. Adı Tunceli vilayetinin idaresi hakkında kanun. O zaman sadece Tunceli'yi kapsamıyor, şimdiki çevre illeri de kapsıyor.
Tunceli vilayetine kor komutan rütbesinde bir zat, vali ve bir kumandan olarak seçilir. Sonra bu vali ve kumandana yasada çok enteresan haklar tanınıyor. Mesela, gerek görürlerse aileleri bir yerden bir yere göç ettirebilir. Mesela idam hükümleri hemen infaz yapılır. Sayın Kılıçdaroğlu haberin var mı bunlardan?
BÜYÜK BİR DRAM YAŞANIYOR
Mesela ceza mahkemelerinde verilen kararların temyizine gerek yoktur. İşte bu kanunun ardından hazırlıklar yapılıyor. 1937-38-39 yıllarında Dersim'de maalesef büyük bir dram yaşanıyor. Havadan, karadan toplarla Dersim'de hareket eden her şey katlediliyor.
SADECE CHP VAR
Dersim olayları sırasında oralarda asker olan bir isim veriyorum. Muhsin Batur. Kim olduğunu biliyorsunuz değil mi? O dönemde sadece CHP var. Şimdi CHP kendi geçmişini güya bunlardan kurtaracak onun için bana fatura kesmek istiyor. Özür dilesin diyor. Bütün bu işlerin valisi her şeyi sizsiniz. Bizim devlet olarak özür dilememize mani bir şey yok ama. Bu işin nedeni sizin zihniyetiniz, CHP zihniyeti. Buna eski defterleri karıştırmak denmez.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nu bu kez Dersim belgeleriyle vurdu. Erdoğan, birbirinden farklı 4 ayrı belgeyle Dersim'de yaşanan katliamı gözler önüne serdi. Erdoğan, katliamı anlatırkan zaman zaman sesi titredi.
Başbakan Erdoğan, Ankara'da partisinin Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda Dersim olayları konusunda tarihi bir konuşma yaptı.
İşte Erdoğan'ın tarihi konuşmasının satırbaşları...
Ben bu kürsüden ve diğer her yerde yapıcı eleştiriden çekinmediğimizi, dikkate alarak politika ürettiğimizi defalarca ifade ettim. 12 Haziran seçimlerinin ardından yine bu salonda, kibirin gururun tepeden bakmanın bizim nefsimizde ve partimizde kendisine yer bulamayacağını belirttim. Biz bir sokak hareketi değiliz. Biz ne yapılması gerekiyorsa bunun yerinin demokrasilerde parlamento olduğunu bilerek yola çıktık.
İşte CHP. Tek partili dönemi koyun bir kenara, ondan sonra benim halkım hiçbir zaman tek parti iktidarı verdi mi? Niye vermedi? Çünkü halkımın değer yargılarıyla bunların değer yargıları uymuyor, uyuşmuyor.
KILIÇDAROĞLU DAHA ÇOK BEKLERSİN
Şimdi çıkmış diyor ki 'Ben Başbakan olacağım.' Daha çok beklersin. İcraatlarımızla başarılı bir iktidar olduk, politikalarımızla başarılıyız. Biz başarısını kendi kendine değerlendiren bir parti de değiliz. Başarımızı ve başarısızlığımızı milletin önüne konulan sandıktan çıkan sonuca göre muhasebemizi yapıyoruz.
Muhalefet şöyle demiş, böyle demiş kafanızı takmayın. Her zaman da cevap vermeye gerek yok. Biz işimize bakalım. Bizim daha yapacak çok işimiz var. Ve bunların dilinden çıkan ifadelere aynı dille cevap da vermeyin.
KILIÇDAROĞLU MÜREKKEP YALAMAMIŞ BİR TİP
Zaman zaman, adeta ağızlarından salyalar akıyor. Bizim edebimizde, terbiyemizde, yetişme tarzımızda bunların hiçbiri yok. İşte ana muhalefetin başkanının dün yaptığı konuşmalarda, sokaktan geçen, hiç yetişmemiş, adeta mürekkep yalamamış bir tip ve konuşmalar böyle.
Ben bugün ona aynı dille cevap vermem, vermeyeceğim.
DOKUNULMAZ KONULARA DOKUNDUK
Biz cumhuriyet tarihimizin rekorlarını kırmış bir partiyiz. Biz bu ülkenin siyasetine demokrasisine hak ve özgürlüklerine musallat olan her bela karşısında biz 9 yıl boyunca dimdik durduk. Nice dokunulmaz konu vardı. Biz hepsine dokunduk. Konuşulmayanların, yazılmayanların yazılmasını sağladık.
Yapıcı eleştirilere her zaman açığız. Ama bunun baskı kampanya şeklinde bize zorla dayatılmasına asla müsaade etmeyiz. Bizim rehberimiz bizzat millettir. Biz her politikada millet ne der sorusunu kendimize sorarız. Son dönemdeki bazı yargı kararlarından dolayı bize bel altından vurmaya çalışanlar, neye hizmet ettiklerinin farkına varsınlar.
PARTİSİNİN GEÇMİŞİNE BAKSIN
Silivri'yi toplama kampı olarak gösteren sayın genel başkan kendi partisinin geçmişine baksın. Geçmişte bu ülkenin evlatlarının nasıl toplama kamplarına getirildiklerini bu millet çok iyi biliyor. Bunları ben dedemden de babamdan da dinledim. Adeta tavuk kümeslerinde nasıl saklandıklarını anlattılar.
KCK OPERASYONLARINI DESTEKLİYORUM
KCK operasyonlarını bir başbakan olarak ben bugüne kadar aynen destekledim ve destekliyorum. Zira milli birliğimiz, beraberliğimiz ve kardeşliğimiz için yapılan operasyonda işte bakın bir çok şeyler dökülüyorlar etrafa. Nelerin nereden taşındıkları ortada. Adam kendisinin yapması gereken hukuk mücadelesini yürütmüyor, örgüt elemanı olarak bu ülkenin beraberliğini bozmanın gayreti içinde olmuşlar. Buna illegal bir yapılanmaya, kalkıp da bir hukuk devletinin müsaade etmesi düşünülebilir mi?
KCK OPERASYONLARIYLA İLGİLİ MHP DE KONUŞSAYDI KEŞKE
Ben beklerdim ki KCK operasyonlarıyla ilgili ana muhalefet de MHP de konuşsun. Bu konuyla ilgili olarak bizim bütün güvenlik güçlerimiz manen bir destek bekliyorlar. Beklerdim ki medyada bu desteği versin. Ama bazıları hala farklı havalarda dolaşıyorlar. Varsın dolaşsınlar. Biz inandığımız yolda yürüyeceğiz.
RET POLİTİKALARINI ÇÖZDÜK
Hiçbir ismi, hiçbir korkuyu, tarihi hiçbir olayı bir istismar aracı olarak kullanmaya asla tenezzül etmedik. Faili meçhullerle yüzleşmeden demokrasinin inşa edilemeyeceğini biliyorduk. Ve bunlarla yüzleştik, devam ediyoruz. Siyasi vesayetle yüzleşmeden muasır medeniyetler seviyesine ulaşılamayacağını biliyorduk. Ret ve inkar politikalarıyla yüzleşmeden Kürt meselesinin çözülemeyeceğini biliyorduk. Onun için ret politikalarını biz çözdük, biz ortadan kaldırdık. Bu iktidarın anlayışında ne ret politikası, ne inkar ne de asimilasyon politikası vardır. Bunların hiçbiri yok.
Biz her şeyle yüzleştik. Çözüm için de cesur adımlar attık. Kendi tarihiyle yüzleşemeyenler, cesareti gösteremeyenler bir gelecek inşa edemez. Prangalarından ağırlıklarından kurtulmayanlar gelecek adına proje üretemezler. Kendisini eleştirmeyenler kendi tarihini sorgulamayanlar başkalarını eleştiremezler.
TARİHİ BİR ACININ KÜLLERİNİ KALDIRDI
2009 yılında TBMM Genel Kurulu'nda demokratik açılım görüşmelerinde konuşan, o zamanın CHP Genel Başkan Yardımcısı, bizim anneler ağlamasın diye başlattığı projemizi eleştirirken, "Dersim isyanında analar ağlamadı mı" diyerek adeta tarihi bir acının küllerini kaldırdı.
O YÜZDEN SANA 'ÇARKÇI KEMAL' DİYORLAR
Açıkçası yine o zamanın CHP'nin grup başkanvekili, kendisi de daha şimdi Tunceli'li olan, o zaman söylemiyordu. Sayın Kılıçdaroğlu önce bu acı sözler karşısında sessiz kaldı. Tepkiler büyüyünce 'gereğini yapsın' dedi. Ardından üçüncü bir çark daha yaparak, 'Dersim isyanında analar ağlamadı mı' diyen arkadaşına sahip çıktı. Sayın Kılıçdaroğlu sen busun. O yüzden sana çarkçı Kemal diyorlar. Bak ben demiyorum, millet diyorum. Gece başkasın, sabah başka. Çünkü kılavuzlarını iyi seçemedin.
BU KİTAP YAKIN TARİHİMİZDEKİ BASKINI ANLATIYOR
Bizim Dersim'le, Dersim Katliamı'yla olan ilgimiz, yeni güncel ve siyasete yönelik bir ilgi asla ve asla değildir. Öyle kitaplar vardır ki hayatınızı değiştirir. Okuduğunuz bir satır, nefes alıp verdiğiniz sürece hafızanızdan çıkmaz.
Size burada öyle bir kitap göstermek istiyorum. Necip Fazıl Kısakürek'in "Son Devrin Din Mazlumları" ilk baskısı 1969'da yapılan bu kitap, yakın tarihimizdeki baskını anlatıyor. Karanlık sayfalarına bir kapı aralıyor. Bu kitap zaman zaman yasaklandı, toplatıldı. Kimler tarafından biliyor musunuz? CHP ortak yönetimleri tarafından. İşte benimde, benim neslimin de Dersim'le ilk tanışmamız bu eserle olmuştur.
Üstad Alevi dememiştir. Bakın burası çok önemli. Sayın Kılıçdaroğlu sen niye demiyorsun?
KILIÇDAROĞLU SANA YAZIKLAR OLSUN
Milletvekili arkadaşım Metiner sizin aşiretinizden bahsetti. Söyle, niye söylemiyorsun? Burada üstad Kürt, Ermeni dememiştir. Necip Fazıl, Dersim ve Dersimlilieri din mazlumları sınıfına alarak insanı trajediyi bize aktarmıştır.
Bak ben bunu konuşuyorum, ama sen gelip beni Ermeni diasporasıyla aynı yere oturtmaya çalışıyorsun. Sana yazıklar olsun. Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı Tayyip Erdoğan'ı Ermeni diasporasıyla aynı yere oturtanın alnını karışlarım.
BU RAPOR SADECE 100 ADET BASILMIŞ
Dersim'e yapılan operasyonlar bir isyanın bastırılması olarak zihinlerde meşrulaştırılmaya çalıştırılıyor. Ama ilk Meclis'te Dersim Mebusu olarak bizzat Atatürk tarafından davet edilen Diyap Ağa'dan kimse bahsetmiyor.
Seyit Rıza'nın 1915 olayları sırasında, işgalci ordularıyla savaştığından, din ve namusu için hizmet ettiği için vali tarafından şereflendirildiğinden kimse bahsetmiyor.
Bu rapor sadece 100 adet basılarak, gizli ve zat'a mahsus olarak belli yerlere gönderilmiş bir rapordur. Sayın Kılıçdaroğlu, belge ve arşivden bahsetti. Başbakanlığın arşivi açıktır. Sayın Kılıçdaroğlu görmek istiyorsan buyurursun görürsün incelersin. O şartlar içerisinde de bu konudaki bilgisizliğini giderirsin.
RAPORDA DERSİM HAREKATININ AYRINTILARI ANLATILIYOR
Ne var bu raporda? Sadece birkaç cümleyi aktarıyorum:
Sayfa 199. 1926 yılında mülkiye müfettişi Hamdi beyin raporuna atıf yapılıyor
Dersim hükümeti cumhuriye için bir çıbandır. Bu çıban üzerinde kati bir ameliye yapmak ve ihtimalatı selameti memleket namına farzı ayımdır diyor.
Ve 201. sayfasında. Dersim Türkiye için cehalet, maişet darlığı, dahili ve harici tesvilat ve Kürtlük temalüatı ile bulaşmış tehlikeli bir çıbandır. Kesin bir ameliyeye tabii tutulması lazımdır. Bunun için evvela silah toplamak ardından ıslahat yapmak icap eder.
Bu rapor eski raporları hatırlattıktan sonra kendi çözüm önerilerini ortaya koyuyor.
Dersim'e yapılacak harekatın ayrıntıları, göç ettirilecek aşiretlerin listesi anlatılıyor.
"KILIÇDAROĞLU HABERİN VAR MI BUNLARDAN"
Belge 1: Yine 1935 yılında bir kanun çıkarılıyor. Adı Tunceli vilayetinin idaresi hakkında kanun. O zaman sadece Tunceli'yi kapsamıyor, şimdiki çevre illeri de kapsıyor.
Madde 1: Tunceli vilayetine kor komutan rütbesinde bir zat, vali ve bir kumandan olarak seçilir. Sonra bu vali ve kumandana yasada çok enteresan haklar tanınıyor. Mesela, gerek görürlerse aileleri bir yerden bir yere göç ettirebilir. Mesela idam hükümleri hemen infaz yapılır.
Sayın Kılıçdaroğlu haberin var mı bunlardan?
DERSİM'DE BÜYÜK BİR DRAM YAŞANIYOR
Mesela ceza mahkemelerinde verilen kararların temyizine gerek yoktur. İşte bu kanunun ardından hazırlıklar yapılıyor. 1937-38-39 yıllarında Dersim'de maalesef büyük bir dram yaşanıyor. Havadan, karadan toplarla Dersim'de hareket eden her şey katlediliyor.
O DÖNEMDE SADECE CHP VAR
Dersim olayları sırasında oralarda asker olan bir isim veriyorum. Muhsin Batur. Kim olduğunu biliyorsunuz değil mi? O dönemde sadece CHP var. Şimdi CHP kendi geçmişini güya bunlardan kurtaracak onun için bana fatura kesmek istiyor. Özür dilesin diyor. Bütün bu işlerin valisi her şeyi sizsiniz. Bizim devlet olarak özür dilememize mani bir şey yok ama. Bu işin nedeni sizin zihniyetiniz, CHP zihniyeti. Buna eski defterleri karıştırmak denmez.
MUHSİN BATUR ANILARINDA YAZIYOR
Dersim olayları sırasında asker olan Muhsin Batur anılarında aynen şöyle yazıyor:
"Günlerden bir gün emir geldi. Trenle Elazığ'a vardık. Oralardan da ilk durak Pertek olmak üzere harekete geçtim. Okuyucularımdan özür diliyorum ve yaşantımın bu bölümünü anlatmaktan kaçınıyorum diyor."
İKİ MASUM ÇOCUK SÜNGÜLETİLEREK BABALARININ YANINA GÖNDERİLİYOR
Üstad Necip Fazıl, Dersim'deki facianın durumunu şöyle anlatıyor. Babalarını arayan ve yanına gitmek istediklerini söyleyen iki masum çocuk, Hozat Kaymakam'ı tarafından süngületilerek babalarının yanına gönderiliyor. Alevler içinden fırlamak isteyen bir genç kalasla alevlerin içine itiliyor ve karşısında sigara içiliyor. İktidar CHP iktidarı, zihniyet CHP zihniyeti.
Üstad faciayı şu sözlerle anlatıyor. Mazgirt halkı doğranmakta, merhamet sahiplerinden biri çocukları alıp bir derenin kenarında saklamak istiyor. Fakat bu vaziyeti de haber alıyorlar. Çocukları da öldürme emri veriliyor ama bu görevi yerine getirecek biri bulunamıyor. Nihayet kara suratlı bir adam bulunuyor ve bir dere içinde titreşe titreşe bekleyen 20 masumun işi bitiriliyor. Murat suyunun kandan kıp kırmızı aktığını görenler olmuştur.
'AYIPTIR, ZULÜMDÜR, CİNAYETTİR'
Seyit Rıza'nın hikayesi yürek burkucudur. Şöyle anlatılıyor:
"Son sözünü sordum. 40 liram var oğluma verirsiniz dedi. Bu sırada Fındık Hafız asılıyordu. Asarken iki kez ip koptu. Fındık Hafız'ın idamı bitti. Seyit Rıza'yı meydana çıkardık. Soğuktu etrafta kimseler yoktu. Ama Seyit Rıza meydan insan dolmuş gibi sessizliğe hitap etti. "Evladı kerbalayık. Bir hatayık. Ayıptır zulümdür, cinayettir" diyor. Sayısı bugün daha bilinmeyen binlerce insan katlediliyor. Yuvalar yıkılıyor."
CHP'nin geçmişinde bunlar var. Bizim geçmişimizde bunlar yok.
İŞTE DERSİM'E YAPILAN MÜDAHALENİN BİLANÇOSU
Belge 2: Burada belgeyi şimdi size göstereceğim. 8 Ağustos 1939 belgeli bir belge. Jandarma Komutanlığı'ndan başvekalet yüksek makamına gönderilmiş.
Dersim'e yapılan müdahalenin bilançosu veriliyor. Baskınların devam edileceği bildiriliyor. Ekte de bir cetvel var. Ölü diri teslim olanların rakamları. 1936-37-38-39'da toplam 13 bin 806 kişinin öldürüldüğü bu resmi belgede ifade ediliyor. Bakın deprem felaketinden bahsetmiyorum. Öldürülenlerden bahsediyorum. Belgenin altındaki imza çok ilginç Faik Öztrak dahiliye vekili, yani İçişleri Bakanı.
ÖZÜR DİLİYORUM
Sayın Kılıçdaroğlu nereye kaçıyorsun? Bunlardan nasıl sıyrılacaksın. Ben mi özür dileyeceğim, sen mi dileyeceksin? Eğer devlet adına özür dilenecekse, böyle bir literatür varsa ben özür dilerim, diliyorum.
HADİ ONURUNU KURTAR BAKALIM
Ancak CHP adına, CHP zihniyeti adına özür dilemesi gereken varsa, şu anda güya yeni CHP'nin genel başkanıyım diyorsun ya. Onur duyuyorum diyorsun ya hadi onurunu kurtar bakalım.
BAŞBAKAN CELAL BAYAR
Belge 3. 23 Aralık 1938. Tunceli'den 11 bin 683 kişinin sürüldüğünü belirten, iki bin kişinin daha sürülmesini karara bağlayan bakanlar kurulu kararı. Burda da Başbakan kim biliyor musunuz? İsmet İnönü, Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Başbakan Celal Bayar.
BU SÜRGÜNLERİN ALTINDA İNÖNÜ'NÜN İMZALARI VAR
Anma törenlerini yapan sensin, nasıl yüzleşiyorsun tarihinle? İşte bütün bu sürgünlerin altında İnönü'nün imzaları var. Havadan bombardımanların altında imzası var. Atatürk'ün vefatından yaklaşık bir ay sonra İsmet İnönü Cumhurbaşkanı, Başbakan Celal Bayar.
SİZİN KAHRAMANINIZ BUYSA ÜLKE BATAR
Tabi alttaki imzalarda bir isim de benim çok dikkatimi çekti. Bayındırlık Bakanı kim biliyor musunuz? Ali Çetinkaya. Bu Kel Aliço'dur. Yani İskipli Atıf Hoca'yı, düzmece bir mahkemeyle, şahitlerin sonra dinlenmesine diye karar veren hakim bu işte.
3 Mayıs'ta ne oldu? Ankara Yenimahalle'de bir parka verdi. Biz bunu hatırlattığımız zaman da Kılıçdaroğlu, Afyonkarahisar'da onu kahraman ilan etti. Sizin kahramanlarınız buysa bu ülke biter be. Bizim kahramanlarımız arasında böyle yüzü kapkara olanlar yok, apaydınlık olaylar var.
SASON'DA 384 KİŞİ ÖLDÜRÜLDÜ
Belge 4. 27 Eylül 1938. Dersim operasyonlarının hemen ardından Sason'da yapılan operasyonlarının raporu. Sason bölgesinde 384 kişinin öldürüldüğü, teslim olanların tamamının da batıya göç ettirildiği yazıyor. 28 Eylül 1938 imza kim biliyor musunuz? İçişleri Bakanı Şükrü Kaya. Yine CHP.
ARŞİV AÇIK, GİT BAK
Ben daha ne anlatayım? Daha bir şey anlatayım mı arkadaşlar? Sadece birkaç tanesini ayırıp huzurlarınıza getirdim. Ben belgeyle konuşuyorum. Beyefendi diyor ki arşivi aç. Arşiv açık yahu. Git bak incele, ama git bak doğruyu anlat. Kendini durup dururken savunmaya kalkma. Bunların siyasetine doğruluk üzerine değildir.
DERSİM AYDINLATILMAYI BEKLEYEN BİR FACİA
Dersim yakın tarihimizdeki en acı en trajik olaylardan biridir. Dersim aydınlatılmayı bekleyen bir faciadır.
CHP'Lİ AYGÜN'E LİNÇ KAMPANYASI BAŞLATTILAR
Sayın Aygün çıktı açıklama yaptı. Ne yaptılar? Hemen linç kampanyası başlattılar. Çünkü orada doğruyu söyleyemezsin. CHP Genel Başkanı grup kürsüsünden bu ülkenin Başbakan'ına seviyesiz açıklamalarla bulunuyor.
Tuncelili bir genel başkan, CHP için aslında bir fırsattır. CHP genel başkanı hakaret etmeyi bırakıp partisinin geçmişiyle yüzleşmeli, CHP'nin bu ülkeye yaptığı zulümleri araştırmalıdır. Yine geçtiğimiz hafta içinde CHP'liler Sultan Abdülmecit ile Halife Abdülmecit'in aynı kişi olmadığını anladılar. Kampanyalar gösteriler yaptılar. Ama ben yine de burada bir çark olduğu için iyimserim. İyimser bir gelişme olarak değerlendiriyorum.
KILIÇDAROĞLU İZMİR ANAKENT BELEDİYESİ DEĞİLDİR, LÜTFEN ÖĞRENİVER
Sayın Kılıçdaroğlu İzmir'den bahsediyor. Kılıçdaroğlu, İzmir anakent belediyesi değildir. Anakent Belediyesi sadece Ankaradır. Diğerlerinin hepsi Büyükşehir belediyesidir. Bunu da lütfen öğreniver. Dün bir sürçü lisan olmuştur. Buraya yapılan bir operasyon var. Yargı gereği neyse gereğini yapacaktır.
BENİM HAKKINDA DOSYALAR HAZIRLANDI
Bu Tayyip Erdoğan'a yapılıyor da sana niye yapılmasın? Benim hakkımda 57-58 dosya hazırlandı. Hiçbiri tutmadı. Şu anda 3-4 tanesi rafta. Onlarda bulunan arkadaşlarım beraat etti. Bizimkiler duruyor. Tabi bütün bunların yanında benim içeri girişimi bile belediye başkanlığıyla anlatmaya çalışır hale geldiler. Halbuki o düşünce özgürlüğüyle alakalıydı.
CHP'NİN PM ÜYELERİ BANA O CEZAYI VERDİLER
Peki o cezayı onayan yüksek yargıdakiler kimlerdi? CHP'nin hem adayı hem Parti Meclisi üyesi kişilerdi ve bana o cezayı verdiler. Bu şiiri de Meclis'te daha önce okudum tekrara gerek yok.
KAYSERİ BELEDİYESİ'NE TAKTILAR, O KAĞIT YAPRAKLARI DELİL DEĞİL
Kayseri Belediyesi'ne taktılar. Sen nasıl bir siyasetçisin yahu? Kayseriyle ilgili olarak savcılık tüm bu müracaatların hepsini geri çevirdi, reddetti. Şu anda belediye başkanlarının açtığı davalar var. Terslediği halde, reddettiği halde hala Kayseri'yi konuşuyor. O gönderdiğin, imzalar dediğin, kağıt yaprakları bir delil değil. Çünkü o delil diye sunduğun kişi bile bakın kaç yıla mahkum oldu. Sen bunlarla beraber iş yürütmek istiyorsun.
MÜFTERİLERİN SONLARI BU
Aynı şekilde Yozgat 2. Asliye Mahkemesi'nin bunların müracaatıyla ilgili verdiği karar var. Burada da 20 bin liralık tazminat davası açılmış durumda. İlk mahkeme onların aleyhinde. Sayın Kılıçdaroğlu işte müfterilerin sonları bu. Aynı şeyi İstanbul'da belediye başkan adayı oldu aynı hatayı burada da yaptı. Kadir beyle ilgili elinde dosyalarla dolaştı durdu. Durmadan konuşuyor, konuşuyor. Arkadaşlar hiç birşey çıkmadı. Öyle buraya takıldı ki, Kağıthane ilçemizin adını unuttu, Kağıttepe dedi. Oyunu da bundan dolayı kullanamadı.
ÖĞRETMEN AİLELERİNE AYLIK
Van'da eğitimin aksamaması için 2 Kasım'da 800 öğretmenin atamasını yaptık. Van'da kaybettiğimiz öğretmenlerimizin yakınlarıyla ilgili gerçekleştirdiğimiz düzenlemeyi burada bir kez daha hatırlatmakta fayda görüyorum. Şu andaki mevcut kanun, ölüm ve malullük aylığı bağlanabilmesi için 5 yıllık hizmet süresi öngörüyordu. Biz, hazırladığımız bir tasarıyla, Van depremzedeleri için bu 5 yıllık süreyi 30 güne çektik. Böylece, 30 gün sigortalı çalışmış ve hayatını kaybetmiş kardeşlerimizin yakınlarına ölüm aylığı, malul kalanlara da malullük aylığı bağlayacağız. Eğer mevcut kanun uygulansaydı, hayatını kaybeden 74 öğretmenimizden sadece 4'ünün yakınlarına aylık bağlanabilecekti. Şu anda ise, 30 gün sigortalı çalışmış tüm öğretmenlerimizin yakınlarına aylık bağlanabilecek.
Yine Van'la ilgili önemli bir detayı da hatırlatmak durumundayım. Van'da, eğitimin aksamaması için, 2 Kasım'da 800 öğretmenin atamasını yaptık. İhtiyaç hasıl oldukça da Van'ı eğitim noktasında desteklemeye devam edeceğiz.''
EN BÜYÜK BÜTÇE EĞİTİME
2003 yılından bugüne kadar, toplamda 300 bin 924 öğretmenin atamasını gerçekleştirdik. Bizden önceki süreçlere baktığımızda böyle bir atama söz konusu değildi. 2002-2003 eğitim öğretim yılında, öğretmen başına düşen öğrenci sayısı biz göreve geldiğimizde ilköğretimde 28 kişiydi; bunu şu anda 21'e düşürdük. Bu da yine aldığımız mesafeyi göstermesi bakımından önem arz ediyor.
Yeni başlayan bir öğretmenin maaşı, 2002 yılında 470 lira idi. Bugün itibarıyla yeni başlayan öğretmen maaşı 1.593 lira. Ek ders ücretini de 165 liradan 457 liraya yükselttik. Ek ders ücretiyle birlikte, yeni başlayan öğretmen maaşını, 9 yıllık süreçte tam yüzde 223 oranında artırdık.
Dolar bazında hesapladığınızda, bu rakamı da vereyim bu da önemli, 2002'de yani göreve geldiğimizde, maaş artı ek ders ücretiyle yeni başlayan bir öğretmenin maaşı 387 dolarken, bugün 1.249 dolara tekabül ediyor. Ayrıca öğretmenlerimizin hazırlık ödeneklerini de 175 liradan 570 liraya yükselttik. Öğretmenlerimizin maaşlarıyla birlikte, özlük hakları, barınma ihtiyaçları gibi sorunlara da el attık ve köklü çözümler ürettik. Böyle kutsal ve özveri isteyen bir meslek grubu için ne yapılsa az olduğunu biliyoruz. Ancak eğitim, AK Parti hükümetlerinin her zaman önceliği olmuş ve bütçeden en büyük ödenek eğitime ayrılmıştır.
haber 7 / internethaber