Başbakan Erdoğan"la Dolmabahçe"de 3 saat

Hasan Karakaya

Hatta zaman zaman "hakaret" ve "iftira"lara maruz kalan bir "Başbakan"ın; yine de ne kadar "anlayışlı" ve ne kadar "toleranslı" olduğunu, dün bir defa daha gördüm... "Referandum sonuçları"nın belli olduğu ve sandıklardan "yüzde 58 Evet" çıktığının görüldüğü akşam, ünlü "balkon konuşması"nda; "Evet diyenin iradesi de, Hayır diyenin iradesi de saygıya lâyıktır" diyen Tayyip Bey; bu sözünün "sözde" değil, "özde" olduğunu, dün bir defa daha ispatladı... Dolmabahçe"deki Başbakanlık Çalışma Ofisi"nde gerçekleşen "kahvaltılı toplantı"ya; hemen "her gazete"nin ve "televizyon"un "üst düzey yöneticileri" katıldı. Ki, aralarında "özgürlükçüler" de vardı, "statükonun devamından yana olan" gazete ve televizyon yöneticileri de... "Sağcı"lar da vardı, "solcu"lar ve "liberaller" de!.. "Sünni"ler de vardı, "Alevi" temsilciler de!..
Erdoğan, "Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi"ni, dün "medya"da da hayata geçirdi... "Kızgınlık"larını, "kırgınlık"larını ve hatta "öfke"lerini bir kenara bırakıp, "herkesi kucakladı!"
AKREDİTASYON YOK, AYRIMCILIK YOK!
Düşünebiliyor musunuz;
Kendisini neredeyse "vatana ihanet"le suçlayan Ulusal Kanal Genel Yayın Yönetmeni de vardı dünkü toplantıda, "PKK ile işbirliği" yapmakla suçlayan Yeniçağ Gazetesi"nin Genel Yayın Yönetmeni de... "Alevi açılımı" sürecinde "Hükümet aleyhtarı yayınlar" yapan Cem TV Genel Yayın Yönetmeni de oradaydı...
Kısacası "ayrımcılık" yoktu, "akredite" yoktu... Masanın dört tarafında "yandaş"(!)lar da vardı, "yoldaş" ve "candaş"lar da!.. Bir tek "internet medyası"nın temsilcileri yoktu!.. Ama, "100 kadar internet sitesi"nden hangisini çağıracaksın?.. Sanıyorum, onlar için ayrı bir toplantı düzenlenir.
Ben, bu manzarayı gördükten sonra, 1. sayfamızdaki manşetimizde de ifade ettiğimiz gibi, bunun bir "medya açılımı" olduğuna hükmettim... Gerçekten de, Erdoğan"ın dün yaptığı, bir "medya açılımı"dır!..
Çünkü dün, irisinden-ufağına, yandaşından yoldaş ve candaşına kadar bütün gazete ve televizyon temsilcileri "aynı masa etrafında" buluştular.
Hiç kimse ayırt edilmeksizin!..
Hiç kimseye ayrıcalık tanınmaksızın!..
O ÇATI ALTINDA HER ŞEY KONUŞULDU
Saat 10.00"da başlayıp, saat 13.00"e kadar devam eden "3 saatlik toplantı"dan önce ve sonra, Erdoğan konuklarının ellerini tek tek sıktı, onlarla bir süre sohbet etti... Uğurlarken de, "diş kirası" vermeyi ihmal etmedi.
"Diş Kirası" tabiri AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik"e ait... Bu toplantıyı organize eden de Hüseyin Çelik"ti... Toplantının moderatörlüğünü de o yaptı...
Sayın Başbakan"ın sağında ve solunda Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay vardı... Onlar da, "kendi konularıyla ilgili sorular"da, Başbakan"a katkıda bulundular.
Toplantıda, hemen her şey konuşuldu... 3 saat boyunca tam bir "ufuk turu" yaşadık.
"Referandum"dan "Tophane olayları"na, "Anayasa değişikliği"nden "seçim takvimi"ne, "basın özgürlüğü"nden "Ergenekon operasyonları"na, "BDP ile görüşmeler"den "af" meselesine kadar, her şey konuşuldu!..
"Ekonomi" de konuşuldu, "medya" da!..
"Siyaset" de konuşuldu, "terör" de!..
Kısacası, "Dolmabahçe çatısı" altında konuşulmadık hiçbir konu kalmadı... Meslektaşlarımızdan kimi "görüş"lerini açıkladı, kimi de "soru"lar sordu...
Başbakan, bunların hepsini tek tek not edip, tek tek cevap verdi.
Tabiî, bu arada "mesaj"lar da verdi.
Meselâ, dedi ki;
"Bizim iktidarımız; 73 milyon insanımızın ve 780 bin kilometrekarelik ülkemizin iktidarıdır... Biz; oy verenler kadar, oy vermeyenleri de anlamaya çalışıyoruz... Güçlü bir iktidar kadar, güçlü bir muhalefet de olsun istiyoruz... Biz, kapıları kapatan olmayacağız... Herkes, kendi yaşam tarzının devamından emin olmalıdır... Gerilim ve kutuplaşmadan medet umanlar, kaybetmeye mahkûmdur!"
"MANŞETLERLE ÇARPIŞARAK GELDİM!"
Başbakan, "birlik, beraberlik ve huzur içinde" yaşamak için "medya"ya çok büyük "görev"ler ve "sorumluluk"lar düştüğüne dikkat çekerken, önemli göndermeler de yaptı;
"İktidar ile medyanın yüzde yüz görüş birliği içinde olması, elbette mümkün değildir.
Evet; medyaya zaman zaman kızdım, öfkelendim... Ama amacım; kesinlikle baskı yapmak ve sindirmek değildi... Ben, aslında; bana ve aileme yapılan haksızlıklara, hakaretlere ve iftiralara isyan ettim...
Ben, manşetlerle çarpışarak geldim bugünlere... Hele hatırlayın o manşetleri;
- Topyekûn Savaş!..
- Gerekirse silah bile kullanırız!..
- Genç Subaylar rahatsız!..
- Tehlikenin farkında mısınız?
- Muhtar bile olamaz!
- Siyasi hayatı bitti!..
- 411 el kaosa kalktı!..
Bütün bunlara rağmen, ben; medyaya kızmaktan ziyade, bir durum tesbiti yapıyorum.. İstiyorum ki; yalan-yanlış ve iftiralar değil, gerçekler yazılsın!.."
PATRONA DEĞİL, MAHKEMEYE GİDERİM!
Erdoğan, "Bekir Coşkun"un kovulması" ile ilgili bir soruya cevap verirken de şöyle dedi:
"Özgürlükleri herkes kendine yontmamalıdır!.. Unutmayalım ki; demokrasi yoksa, özgür medya da olmaz!..
Ben; kızdığım, öfkelendiğim bir yazı olduğunda, doğruca mahkemeye giderim, kalkıp da onu yazanın patronuna değil!.."
Ki, bunun böyle olduğunu Haberturk Medya Grup Başkanı Kenan Tekdağ da doğruladı ve "Siyasi otoriteden baskı ve hatta telkin bile yok... Bu, grubumuzun iç tasarrufudur" dedi...
Yine "medya"dan söz edecek olursak;
Başbakan; Ulusal Kanal Genel Yayın Yönetmeni Turan Özlü"nün; "Bizim 7 yöneticimiz Silivri"de, ne diyorsunuz?" sorusuna, kısa bir cevap verdi: "Onlar medya mensubu oldukları için değil, başka isnatlar dolayısıyla oradalar!"
"TÜRKİYE KARPUZ GİBİ BÖLÜNMEDİ"
Şimdi de, "medya"dan çıkıp, Erdoğan"ın "Türkiye gündemi"ne dair neler söylediğine bakalım...
Dedim ya, toplantıda hemen her konu soruldu, her konu konuşuldu.
İşte onlardan satırbaşları:
¥ ÖCALAN- Öcalan"ın bu süreçte yeri yok... Terör örgütü, Öcalan üzerinden liderlik mücadelesi yapıyor, onun adını kullanarak birbirleriyle mücadele ediyorlar.
¥ REFERANDUM TABLOSU- Başbakan Erdoğan, "Biz 12 Eylül"de ortaya çıkan sonucun Türkiye haritasını farklı renklere boyadığına, farklı kutuplara savurduğuna asla inanmıyoruz" dedi ve ekledi:
"Tam tersine ortaya çıkan tablo, Türkiye"nin demokratikleşme yolunda çok önemli bir mesafe kaydettiğini, demokrasiyi içselleştirdiğini, her sorunu demokrasi içinde çözme kültürünü artık kazandığını gösteriyor...
İleri demokrasilerden biri olan Amerika Birleşik Devletleri"nde başkanlık seçimlerinde Türkiye"dekine benzer bir tablo, benzer bir harita oluşmasına rağmen, hiç kimse çıkıp da Amerika Birleşik Devletleri"nin bölündüğünü, karpuz gibi ikiye ayrıldığını, kutuplaştığını ifade etmiyor."
¥ TÜRKİYE"NİN GELECEĞİ- "Çözemeyeceğimiz hiçbir sorun yok. Türkiye olarak buna bugün artık her zamankinden daha fazla inanıyoruz. Bugün, sorunları aşmak noktasında her zamankinden daha fazla umutluyuz... Ekonomide, dış politikada, demokratikleşmede Türkiye"ye yaşattığımız başarılara yenilerini ekleyebiliriz... Türkiye, 8 yıl öncesine göre çok farklı bir yerde, inanın bu ivmeyle devam ederek 8 yıl sonra, 10 yıl sonra 2023 yılında, dünyanın ilk on ülkesi arasında yer alan bir Türkiye"yi görmek bir hayal değildir."
SEÇİM VE ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ
Erdoğan, "Anayasa değişikliğiyle" ilgili soruyu cevaplandırırken, takvim itibarıyla 2011 seçimlerinden önce değişiklikleri yapmanın mümkün olmadığını, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu"nun "Hemen Anayasa yapalım" sözlerini samimi bulmadığını ifade etti ve bunun gerekçesini de şöyle açıkladı:
"Bütçe görüşmelerinin yıl sonuna kadar yapılması gerekiyor... Ardından da milletvekilliği genel seçimi süreci başlayacak... Seçimi bir ay kadar öne alırız. Okulların kapanışıyla birlikte Haziran"da yapabiliriz. Temmuz"a bırakmamak lazım!..
Bu arada Anayasa"nın 26 maddesindeki değişikliklerle ilgili yapılması gereken çalışmalar var... Uyum yasalarının çıkarılması gerekiyor! Dahası; Meclis Genel Kurulu"nda bekleyen başka yasalar da bulunuyor."
¥ TOPHANE- Erdoğan"ın Tophane"deki olaylarla ilgili görüşü şöyle:
"Tophane"deki olayları da, benzeri olayları da, bu olayların ardından oluşan kaygıları da hassasiyetle izliyoruz ve tekrar yaşanmaması için gerekli her türlü tedbiri alacağız. Ama Tophane"deki olay, bir Türkiye fotoğrafı değildir."
¥ KİMLİK- Erdoğan, "kimlik konusu" ile ilgili bir soruyu cevaplandırırken de Anayasa"nın değiştirilemez maddeleri üzerinde tasarrufta bulunmayı düşünmediklerini belirttikten sonra, ekledi:
"Üst kimlik olarak Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı ortak paydasında buluşuyoruz. Türküm demekten rahatsızlık duyulmamalı."
¥ BAŞÖRTÜSÜ- Erdoğan, başörtüsü ile ilgili soru üzerine de ana muhalefet partisi liderinin sözlerine anında cevap verdiklerini hatırlatarak, "Meclis açılır açılmaz, tekliflerini bekliyoruz. Üç maddelik bir kanunla bu iş biter. Burada herhangi bir sıkıntı yok. Mecliste gündeme getirirlerse tamamlanır, getirmezlerse biz görüşüp değerlendirdikten sonra bir adım atarız" dedi.
¥ ERGENEKON- Erdoğan, "Ergenekon davasının savcısı" olduğu iddiaları üzerine, "Benim söylediğim bu değil. Ben bu davanın savcısıyım demedim. Dönemin ana muhalefet lideri bu davanın avukatıyım demişti. Ben de o avukatıysa, ben de milletin savcısıyım dedim" diye konuştu.
¥ İRAN"DAN YARDIM- Daily Telegraph gazetesinde "AK Parti"nin İran"dan yardım aldığı" yolunda bir iddianın ortaya atıldığını ifade eden Erdoğan, buna da şu cevabı verdi:
"Tek bir belge koyamadılar, Türkiye ve İngiltere"de dava süreci başlattık... Ağır olacak ama bu çok alçakça bir iftiradır."
¥ ÖZAL"A SUİKAST- Erdoğan, "Turgut Özal"ın öldürüldüğü" iddialarının hatırlatılması üzerine, soruşturmaların başlamış durumda olduğunu belirterek, hükümet olarak üzerlerine düşen desteği vermeye ve katkıyı yapmaya hazır olduklarını söyledi.
¥ CAMİ YAKMA- Erdoğan, Emekli Orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu"nun "Kıbrıs"ta cami yakıldığına" ilişkin sözlerinin hatırlatılması üzerine de bunun bir anlamda itiraf olduğunu, kendi kendine suç duyurusu da yaptığını belirterek, bu konunun takibinin savcıların işi olduğunu ifade etti.
¥ BEDELLİ ASKERLİK- Erdoğan, "bedelli askerlik"le ilgili soruyu cevaplandırırken de konunun Milli Savunma Bakanlığı ve Genelkurmay"da değerlendirilme aşamasında olduğunu, henüz hükümetin önüne gelmiş bir teklifin olmadığını söyledi. Erdoğan, "yine de yetkinin kendilerinde olduğunu" belirterek, bedelli askerliğe "yeşil ışık" yakmış oldu.
BU TABLONUN KIYMETİ BİLİNMELİ!
Bütün bu "özetleme"lere rağmen, yine de aktaramadığım sözler var... Allah kısmet ederse, onları da ileriki günlerde detaylarıyla aktarırız...
"Bugünlük bu kadar" deyip, yazıya son vermeden önce, dünkü toplantının bir "medya açılımı" olarak hafızalara kazınması gerektiğini düşünüyorum... Çünkü Erdoğan, "Tayyip fobisi" olanları bile kucaklamış ve gerçekten de "Türkiye"nin Başbakanı" olduğunu göstermiştir!..
Bu tablo devam etmeli,
Bu tablonun kıymeti bilinmelidir.
=================
O günleri ne çabuk unuttuk?
Erdoğan, dünkü "Dolmabahçe toplantısı"nda, 50"yi aşkın gazeteciyi, bir "özeleştiri" yapmaya da çağırdı.
Bir zamanlar gazetecilerin fişlendiğini, tehdit edildiğini, gazetelerin, matbaaların kapatıldığını anlatarak, karanlık odalarda hazırlanan andıçlarla terör yandaşı gösterilerek gazetecilerin itibarlarının zedelendiğini anlattı...
Darbelere, cuntalara direnen kimi köşe yazarlarının yine aynı çevrelerce yapılan baskılar dolayısıyla işlerine son verildiğini söyledi ve ekledi:
"Hasan Fehmi"den Hasan Tahsin"e, Sabahattin Ali"den Abdi İpekçi"yi, Çetin Emeç"ten Musa Anter"e, Uğur Mumcu"dan Ahmet Taner Kışlalı"ya ve son olarak Hrant Dink"e varıncaya kadar bu ülkede onlarca gazeteci, terörün, mafyanın, çetelerin hışmına uğradı, faili meçhul cinayetlerin kurbanı oldu, karanlık dönemlerin bedelini hayatıyla ödemek zorunda kaldı.
Yüzlerce gazeteci, fikirlerinden ve yazdıklarından ötürü o karanlık dönemlerde yargılandı. Şule Yüksel Şenler, Emine Şenlikoğlu gibi hanımlar da yargılandı, işkence gördü, yıllarca hapishanelerde hayat sürdü.
Birçok gazeteci, evini yurdunu terketmek ve bu diyarlardan gitmek zorunda kaldı. Bugün biz bu karanlığı aydınlığa çevirmek için yoğun bir mücadele verirken, ne yazık ki medyanın desteğini değil, eleştirisini alıyoruz."
Şimdi ben kalksam; "Medyaya rahatlık batıyor" desem, fazla mı abartmış olurum acaba?.. Demek ki bazıları, biraz "mazoşist!"

vakit