Bu iş, “Atilla Sertel’in adaylığı” meselesi olmaktan çoktan çıktı... Bu iş,“Basın İlan Kurumu’nu tartışmaya açan bir mecra”ya doğru ilerlemeye başladı...
Olayı biliyorsunuz;
Yunus Karakaya, bundan 24 gün önce, yani 7 Nisan günü Yeni Asırgazetesindeki köşesinde bir yazı kaleme almış ve şu “soru”ları sormuştu:
lBildiğim kadarıyla YSK, aday adaylarının kamu kurumlarındaki görevlerinden istifa etmesini şart koştu... Atilla Sertel bu şartlara uydu mu?
lEğer YSK’nın şartlarına uyduğunu iddia ediyorsa; Basın İlan Kurumu, kamu kurumu değil mi? Basın İlan Kurumu, kamu kuruluşu ise Atilla Sertel buradaki genel kurul üyeliğinden neden istifa etmedi?
lİzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanlığı’ndan istifa ettiğini söyleyen Atilla Sertel, Şubat ayında yapılan Basın İlan Kurumu Genel Kurulu’na İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı olarak nasıl katıldı?
lCHP’liler tarafından milletvekili adayı olarak gösterilirse, kamu kurumundaki üyeliğinden istifa etmeyen Atilla Sertel ile ilgili YSK ne karar verir acaba?
lBir kişi; Atilla Sertel’in Basın İlan Kurumu’ndaki görevinden istifa etmediği için milletvekili adayı olup olmayacağını YSK’ya sorar da, “Aday olamaz” denilirse CHP’liler ne der acaba?
İşte Yunus Karakaya’nın bu “soru”ları üzerine; belki de “Atilla Sertel’den rahatsız” olan bazı CHP’liler, hemen Yüksek Seçim Kurulu’na başvurmuşlar ve “Sertel’in adaylığının iptal edilmesini” sağlamışlardı!..
Peki, Atilla Sertel, “adaylığı veto edilince” boş mu durdu?..
Kendisi, “İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı”ydı ya, hemen “kendine yakın gazetecileri” devreye soktu ve başladı vaveylâya;
“Atilla Sertel’in adaylığını iptal ettirip, yerine bir Paralelci’yi milletvekili adayı yaptılar!”
Sertel’in yerine aday gösterilen Prof. Dr. Kamil Okyay Sındır, bir“Paralelci” midir, yoksa “sıradan bir CHP’li” mi, orasını bilemem!..
O, “CHP’nin iç sorunu”dur!..
Bana lâf düşmez!..
Kaldı ki;
“CHP-Paralel ittifakı” da sır değil...
Yeni bir olay da değil!..
BİK’TE SERTEL SEFERBERLİĞİ!
Ne var ki;
Bu süreçte, “Atilla Sertel’i kurtarma timi” olarak hareket eden, Basın İlan Kurumu’na bir çift lâf söylemeden geçmek olmaz!..
Efendim;
Malûmlarınız olduğu üzre, Basın İlân Kurumu, özellikle “gazeteler”in yakından tanıdığı bir kurumdur... Zaman zaman, “Paralelcilerin ve Ulusalcıların çiftliği” olmakla da itham edilmiştir!..
“Paralelciler” de çok iyi bilir Basın İlan Kurumu’nu!.. Hatta, burasını“önemli kadrolaşma alanlarından biri” olarak görürler!..
İşte, uzun adı Basın İlan Kurumu, kısa adı BİK olan bu kurumun, son günlerdeki “bir numaralı işi”, galiba “Atilla Sertel’i kurtarmak” olmalı ki; çeşitli müracaatlara “15 günde” cevap veren BİK, Atilla Sertel’in başvurusuna “1 günde” cevap verip, “hız sınırında jetleri bile solladı” iyi mi?..
Buyrun, sürece bir göz atalım:
CHP’li Atilla Sertel, 18 Nisan Cumartesi günü attığı twit mesajıyla,adaylığının YSK tarafından iptal edildiğini duyuruyor.
2 gün sonra yani 20 Nisan Pazartesi günü, avukatı; Basın İlan Kurumu Genel Müdürlüğü’ne başvurarak bilgi istiyor...
Bilgi Edinme Kanunu’na göre yapılan müracaatların “evrak kaydı”nın bile birkaç gün sürdüğü Basın İlan Kurumu’nda; konu CHP ve Sertel olunca bürokrasi jet hızıyla çalışıyor!..
Sertel’in avukatı Murat Ergün’ün sorularını “hemen” işleme alan BİK;sadece bir gün sonra cevap veriyor.
Yani, 20 Nisan’da müracaat,
21 Nisan’da da cevap!..
Oysa; böyle bir yazının hazırlanması bile günlerce sürer... Ama olay,Sertel’i korumak olunca Genel Müdür Vekili Cem Elçin ve arkadaşları, bürokrasiyi kaldırıp, bir kenara koyuyorlar.
Yazıda özetle; “Sertel’in aslında kurumdan maaş almadığı, sadece huzur hakkı aldığı, kurumda sicil dosyasının bile bulunmadığı” bildiriliyor!..
Sizin anlayacağınız;
BİK, “Sertel’i Kurtarma Komitesi” oluyor!..
BİK’TE “VEKİL” KİM?
Yalnız, burada bir parantez açıp, soralım Basın İlân Kurumu yönetimine;
“Mehmet Atalay, Basın İlân Kurumu Genel Müdürlüğü’nden istifa edip giderken, yerine vekil olarak Yakup Karaca’yı bırakmadı mı?..”
Peki, Yakup Karaca ve Adnan Ertem orada dururken, evraklara; Cem Elçin’in “Genel Müdür Vekili” olarak imza atması ne demek oluyor?..
Duydum ki;
Yakup Karaca, “BİK’e Genel Müdür” olma talebinde bulunmuş!..
Sormak gerekmez mi;
“Genel Müdür Vekilliği”ni bile Cem Elçin’e yaptıran ya da kaptıran Yakup Karaca, acaba nasıl “Genel Müdürlük” yapacak?..
Davul kendisinin boynunda, tokmak Cem Elçin’in elinde mi olacak?..
Böyle “Genel Müdürlük” mü olur?..
“Vekilliği” bile yapamayan bir insan, nasıl “Genel Müdürlük” yapacak?
SERTEL’İN GÖZÜ AYM’DE!
Parantezi kapatıp, mevzumuza devam edelim... Atilla Sertel, Basın İlân Kurumu’ndan “Cem Elçin imzalı yazı”yı kaptığı gibi, Anayasa Mahkemesi’ne koşuyor!..
Malûm, CHP’liler, Anayasa Mahkemesi’ni “komşu kapısı” yapmıştır ve“sürekli Anayasa Mahkemesi’ne giderler” ya, CHP’li Atilla Sertel de aynısını yapmış!..
Koşmuş Anayasa Mahkemesi’ne!..
“Bakın; Basın İlan Kurumu, benim bir kamu görevlisi olmadığıma, dolayısıyla milletvekili olabilmemin önünde bir engel bulunmadığına dair yazılı belge verdi” deyip, “bireysel başvuru”da bulunmuş!..
Bununla da yetinmemiş;
Perşembe günkü Odatv’de de yer alan bir “açıklama” yapmış ve demiş ki;
l“Çok büyük bir haksızlıkla karşı karşıya kaldım... Bana yapılan; gücün garibana yettiği bir YSK uygulamasıdır... CHP İzmir 2. Bölge’de ön seçime girerek 13 bin üyenin oylarıyla aday gösterildim ancak YSK’nın kararıyla kamu görevlisi olduğum gerekçesiyle adaylığım düşürüldü.”
l“Ben gazeteciyim... Şahsıma yapılan haksızlığı gidermek adına Anayasa Mahkemesi’ne bireysel olarak başvuru yaptım. AYM başvurumu kabul etti ve dosyamı esastan inceleme kararı aldı... Eğer AYM taleplerimizi haklı bulursa -ki öyle olacağına inanıyorum- Türkiye tarihinde bir ilk olacak ve milletvekili seçim sıralaması mahkeme kararıyla değiştirilecek.”
Anayasa Mahkemesi, “Sertel’in itirazı”na nasıl bir cevap verir bilemem... Ama benim bildiğim, “YSK’nın kararları kesin”dir, kolay kolay değişmez!..
HEDEFİ BAŞBAKAN YARDIMCILIĞI!
Şimdi, diyeceksiniz ki;
“Atilla Sertel, aday olabilmek için, niye bu kadar ısrar ediyor?”
Ediyor, çünkü “karizmayı çizdirmek” ve dahi “tükürdüğünü yalamak”istemiyor!..
Çünkü efendim;
“Milletvekili aday adayı” olduğu günlerde, “CHP’li seçmen”e demişti ki;
“Ben seçilirsem, CHP de iktidar olursa; Basından Sorumlu Başkan Yardımcılığı’na talibim!”
Gördüğünüz gibi, hedefi büyük!..
Eğer Anayasa Mahkemesi talebini kabul ederse!.. Eğer, “milletvekili adayı”olursa!.. Eğer seçilir ise!.. Ve eğer; beklediği gibi “Basından Sorumlu Başbakan Yardımcısı” olursa, herhalde ilk işi; “Gürsel Tekin’in sözlerini fiiliyata dökmek” ve “Yandaş(!) gazeteleri kapatmak, o gazetelerin patronlarından da hesap sormak” olacaktır!..
“Basın İlân Kurumu Genel Müdür Vekili Cem Elçin ve saz arkadaşları” da, kendilerine bir “hedef” tayin etmiş olmalılar ki, bu süreçte, “Sertel’i kurtarma timi” gibi çalıştılar!..
Öyle ya;
CHP iktidar, Atilla Sertel de “Basından Sorumlu Başbakan Yardımcısı”olursa, herhalde Cem Elçin’i de “BİK Genel Müdürlüğü”ne getirirler!..
Gördüğünüz gibi;
İş içinde iş,
Hesap içinde hesap var!..
4. MADDE NİYE GİZLENDİ?
Cem Elçin’in, Atilla Sertel’in talebine, “jet hızıyla” verdiği “iki sayfa tutarındaki” cevapta, “15 maddelik” bir gerekçe var!..
Özü ve özeti şu:
“Sertel, kamu görevlisi değildir... Dolayısıyla istifa etmesine gerek yoktur!”
Odatv de, bunu;
“İşte Atilla Sertel’in milletvekili adayı olabileceğinin belgesi” başlığıyla haberleştirmiş!..
Evet, Cem Elçin imzalı “BİK’in yazısı”nda, “Atilla Sertel’i kurtaracak” her şey var!..
Ama, her ne hikmetse; “Basın İlân Kurumu Yasası’nın 4. maddesi” yok!
BİK Yasası’nın 4. maddesi diyor ki:
“Kurumun teşkilâtı; Genel Kurul, Denetçiler, Yönetim Kurulu, Genel Müdürlük ve Şubeler’den oluşur!”
Evet, evet;
“Cem Elçin imzalı yazı”da her şey var da, ama bu madde yok!..
Ve tabiî;
“Atilla Sertel’in, yılda 4 defa Genel Kurul’a katıldığı, oturum başına; diğer masraflar hariç, 4 bin 96 lira aldığı” bilgileri de yok!..
BİZİMKİLER UYUYOR MU?
Dedik ya;
Cem Elçin’in hedefi, “CHP’yi iktidar, Atilla Sertel’i de vekil” yapmak!.. Ehh; CHP iktidar, Sertel de “milletvekili” olunca, Cem Elçin’e de, herhalde“Basın İlan Kurumu Genel Müdürlüğü”nü verirler!..
Daha, “AK Parti iktidarda” iken, “Genel Müdür Vekilliği” koltuğunda oturan bir adam, CHP iktidarında herhalde “Genel Müdür” olur!..
Doğrusu, hakkıdır da!..
“Bizimkiler” orada “bostan korkuluğu” gibi duruyor ve “ayakta uyuyor”ise; her görev, Cem Elçin’in hakkıdır!..
Alooo!.. Uyanın beyler!..
*******************************************************************
Kimi polisle çatışır, kimi keyifle sigarasını tüttürür!
Hep böyledir bu işler... Sabahleyin “Ülkücü’nün eline silah tutuşturup komünist öldürtenler”, öğleden sonra da aynı silahı “komünist”in eline tutuşturup “Ülkücü”yü öldürtürler!..
“Silahın sahipleri” ise, Boğaz kenarındaki “yalı”larında “viski”sini yudumlar, “puro”sunu tüttürür ve “oluk oluk kan akmasını” büyük bir keyifle seyreder!..
Bu manzara; 27 Mayıs 1960 Darbesi’nden önce de, 12 Eylül 1980 ve 28 Şubat Darbesi’nden önce de yaşandı!.. Ama, sanmayın ki, oralarda kaldı!..
Aynı manzara; Taksim Gezi Parkı’nda da yaşandı, 6-8 Ekim Kobani Kalkışması’nda da!..
Ve dün, “1 Mayıs eylemleri”nde de yaşandı!..
PKK’lılar, HDP’liler ve DHKP-C’liler ısrarla Taksim’e gidip “provokasyon”çıkarmaya yeltenirken, “polis engeli”ne takıldılar!.. Kimi “gaz” yedi, kimi“gözaltı”na alındı!..
Peki, “onları kışkırtanlar” neredeydi!.. Belki, içlerinde; “Yalılarında viski içip, puro tüttürenler” de vardı ama, bazıları “cafe”lere oturmuş, “çay-kahve içiyor, sigara tüttürüyor”du!..
İşte onlardan birkaçı, kameralara takıldı!.. Bunlardan biri, Beşiktaş’a“resmî makam aracı” ile gelen HDP Grup Başkanvekili Pervin Buldan, HDP İstanbul Milletvekili Sabahat Tuncel, HDP Eş Genel Bakanı Figen Yüksekdağ ve HDP İstanbul Milletvekili Adayı Hüda Kaya idi!..
HDP’liler polisle çatışırken, onlar “cafe”de “çay-kahve” içip, “sigara tüttürü”yordu!..
yeniakit