Lütfen okuyun, eminim siz de değişen bir durum olmadığını göreceksiniz:
Başkanlık sistemi tartışması, Başbakan Erdoğan inisiyatifinde sürüyor ama neresinden baksanız düşük profilli bir tartışma bu. AK Parti cenahında bile heyecanlı bir katılım, hele savunma gözlenmiyor. Tayyip Bey, adeta tek başına yürütüyor. Cumhurbaşkanı Gül, TBMM Başkanı Şahin (o zamanki) ve Başbakan Yardımcısı Arınç'ın "mesafeli" algısı veren sözleri de, konunun, zirvelerde bile değerlendirilmediği intibaını uyandırıyor.
Medyada ve genel kamuoyunda AK Parti'ye yakın duran çevrelerde bile başkanlık sisteminden yana heyecanlı bir tavır alış yok. (TEPAV'ın araştırmasına göre AK Parti tabanında bile başkanlık sistemine yüzde 46 hayır, yüzde 20.6 evet çıkıyor.)
Bence Tayyip Bey bunu değerlendirmeli.
Ben, henüz kimsenin "Başkanlık neden gerekli, neden parlamenter sistem değil de başkanlık" sorusunun cevabını kendi içinde veremediğini düşünüyorum.
"Tayyip Erdoğan'ı, başkanlık sistemi talebine götüren ne olabilir" sorusuna verilen cevaplar için, birisi Tayyip Bey'in kendisinin savunduğu "daha iyi sistem, istikrarı daha iyi sağlıyor, çok başlılığı gideriyor vs." yaklaşımı olabilir ve bu önemsenebilir.
Ama onun hemen yanına, "Acaba parti tüzüğünde, bir kişi ancak üç kere milletvekili seçilebilir" hükmü olmasaydı, yine de böyle bir formül arzu edilebilir miydi" sorusu konabilir.
Üç dönem problemi
Evet, AK Parti'nin önünde, böyle bir sorun var. Üstelik bu sorun, sadece Tayyip Erdoğan'ı değil, 12 Haziran seçiminden sonra partinin önde gelen birçok ismini ilgilendiriyor.
Tayyip Erdoğan ve söz konusu kişiler bir sonraki seçimde seçilmeyeceklerse ne olacak, her şeyden önce parti ne olacak?
"Parti ne olacak" sorusu tabii ki "Tayyip Erdoğan ne olacak" sorusu ile iç içe.
Anlaşılıyor ki Tayyip Bey çözümü, başkanlık sistemine gitmek, mümkün olursa iki partili bir sistem oluşturmak ve bir partinin başkan adayı olarak başkan seçilmek, böylece siyaset içinde belirleyici rolde bulunmakta görüyor.
Böyle bir proje, tüzüğün "üç dönemle sınırlama" ilkesi dikkate alındığında kaçınılmaz gibi gözüküyor.
Değilse, Tayyip Bey'in, diyelim cumhurbaşkanlığına aday olması söz konusu. Ancak anlaşılıyor ki Tayyip Bey, cumhurbaşkanlığının şu andaki yetkilerini, yeterince kudretli ve belirleyici görmüyor. O yüzden, prosedürü tamamlayan bir cumhurbaşkanlığı statüsü yerine, prosedürü belirleyen bir başkan olmayı, kendi dominant yapısına daha uygun buluyor.
Tayyip Bey siyasette kalmalı ama nasıl?
Bu değerlendirmeler Tayyip Bey'in yerinden bakıldığında anlaşılabilir.
Ancak bu yönde bir yapılanma için gerekli olan anayasa değişikliğini sağlamak ancak toplumda bir ihtiyaç, beklenti, heyecan oluşturmaya bağlı.
Buna önce parti inanacak, sonra o halka taşınacak, sonra mukabil, karşıt eleştiriler, tepkiler göğüslenecek vs...
Bunun zemini var mı?
Bence şu anda yok. "Heyecan vermiyor" demem o yüzden.
Tayyip Bey, "tartışalım" diyor, "milletim bilsin" diyor. Bunlar bile profili düşük yaklaşımlar.
Bunun yanında, gelecek üzerine konuşulurken, muhafazakâr muhitlerde, "Yarın Abdullah Gül ne olacak" sorusu üzerinde de duruluyor. Belli ki, Tayyip Bey'in gelecek tasarımı Gül'ün durumunu da ilgilendiriyor. (Gül'ün görev süresi ve bir daha seçilememesi ile ilgili yasa için CHP'nin açtığı iptal davası Anayasa Mahkemesi'nde...)
Tayyip Erdoğan'ın Türkiye'ye önemli şeyler kazandırdığı muhakkak.
Tayyip Erdoğan henüz ülkesine hizmet edebilecek enerjiyi taşıyor.
Onun için siyasette etkin biçimde yer almalı. Bunun formülü bulunmalı.
bugün