İngiliz BBC kuruluşunun Türkçe Servisi’nden Onur Erem ilginç bir habere imza attı.
Erem, parlamenter sistem ile yöntiliyor iken, kendilerine özgü sebeplerle ‘başkanlık sistemi’ne geçen üç ülkede değişim sonrasında yaşananları araştırdı ve haberleştirdi.
Bunu konuya ilişkin çalışmaları bulunan bilim adamlarıyla görüşerek gerçekleştirdi Erem.
Ortaya ilginç bir haber-değerlendirme çıktı.
Haber aşağıda:Haberin sonunda AK Parti’nin ‘başkanlık sistemi’ çalışmalarını yürüten ismi, TBMM Anayasa Komisyonu başkanı Prof. Mustafa Şentop’un da görüşleri yer alıyor.
Parlamenter sistemle yönetilen Türkiye, bir süredir başkanlık sistemine geçmeyi tartışıyor. Peki dünyada parlamenter sistemden demokratik yollarla başkanlık sistemine geçen başka bir ülke oldu mu? Olduysa, sistem değişikliği ne gibi sonuçlara yol açtı?
BBC Türkçe’ye konuşan, ABD’deki Austin Teksas Üniversitesi’nde karşılaştırmalı siyaset dersleri veren Profesör John Gerring gelişmiş, demokratik ülkeler arasında parlamenter sistemden başkanlık sistemine geçen ülke olmadığını söylüyor.
Chicago Üniversitesi’nde, siyaset bilimi ve seçim sistemleri üzerine çalışmalar yürüten akademisyen Peter Buisseret ise sadece Sahra Çölü’nün güneyindeki bazı Afrika ülkelerinin bu sistem değişikliğini tercih ettiğini belirtiyor.
Biz de bu ülkelerden üçünden, Zimbabve, Gana ve Malavi’den uzmanlara, başkanlığın ülkelerine ne getirip ne götürdüğünü sorduk.
Zimbabve: ‘Sonucu diktatörlük oldu’
Halen 92 yaşındaki Robert Mugabe’nin 1980’den 1987’ye kadar başbakan olarak yönettiği Zimbabve, o yıl yapılan bir anayasa değişikliyle başkanlık sistemine geçti. O yıla kadar sembolik olan Cumhurbaşkanlığı makamı ise kaldırıldı.
Zimbabve siyasetini yakından takip eden ve İngiltere’deki Kent Üniversitesi Hukuk Fakültesi akademisyeni Alex Magaisa, ülkede başkanlık sistemine geçişin nedenini “gücün merkezileştirilmesi arzusu” olarak gösteriyor:
“Mugabe parlamenter sistemde mutlu değildi, daha fazla güce ve kontrole sahip olacağı bir başkanlık rejimi istiyordu. Bu sistemle parlamento zayıflatıldı.”
Magaisa, başkanlık sistemine geçişin sonucunun diktatörlük olduğunu ve bu diktatörlüğün o günden beri varlığını sürdürdüğünü söylüyor:
“Parlamenter sistem daha iyiydi çünkü o zaman başbakan parlamentonun bir üyesiydi, parlamentoya gitmesi ve kendisine yöneltilen soruları yanıtlaması gerekiyordu. Başkanlık sisteminde ise başkanın parlamentoya hesap vermesi gerekmiyor.”
Türkiye’ye uyarı
Zimbabve’de 2013’te kabul edilen yeni anayasanın hazırlanması sürecinde danışmanlık yapan Magaisa, başkanlık rejimlerinin diktatörlüklere yol açma ihtimalinin parlamenter sistemlere kıyasla daha fazla olduğunu belirtiyor.
Magaisa, Türkiye’deki gelişmeleri de takip ettiğini söylüyor.
“Eğer Türkiye gerekli denge ve denetleme mekanizmaları olmadan başkanlık sistemine geçerse bir diktatörlüğe dönüşür” diyen Alex Magaisa, parlamenter sistemden başkanlık sistemine demokratik yollarla geçen üç ülke olan Malavi, Gana ve Zimbabve’de diktatörlük dönemlerinin yaşanmasının tesadüf olmadığı görüşünde:
“Başkanlık sistemine geçecek ülkelerin gerekli denge ve denetleme mekanizmaları konusunda çok dikkatli olması lazım. Parlamentonun da önemli güçleri olmalı, başkan parlamentoya katılmak ve parlamenterlerden gelecek soruları yanıtlamak zorunda olmalı. Aksi takdirde yasama da yargı da darbe alır.”
Gana: ‘Hızlı gelişme hamlesi’ fikri
Parlamenter sistemden başkanlık sistemine geçen bir diğer ülke de Gana’ydı.
1957’de kurulan ve parlamenter sistemle yönetilen Gana’da, Başbakan Kwame Nkrumah, 1960’ta bir referandum ile ülkesini başkanlık sistemine geçirdi. Gana’nın ilk başkanı da o oldu.
O dönemde Nkrumah’nın sekreteri olan tecrübeli diplomat Kwaku Baprui Asante, “Nkrumah ülkenin kuruluşunda parlamenter sistemle ülkenin yönetilebileceğini düşünüyordu” diyor:
“Fakat kafasında hızlı bir gelişme hamlesi fikri vardı. Bunun için en iyi yöntemin gücü başkanlıkta toplamak olduğunu düşündü. Başkanlığın ekonomik ve sosyal ilerleme için kritik olduğunu düşünüyordu”.
Muhalefet partileri referandumla yasaklandı
Kwame Nkrumah, başkanlık sistemine geçişin ardından 1964’te ülkede kendisininki dışında tüm partilerin yasaklanmasına yönelik teklifini halkoyuna sundu. Gana’da muhalefet partileri referandumda yüzde 99 oyla yasadışı ilan edildi. Referandumun adil koşullarda yapılmadığına yönelik tartışmalar uzun süre devam etti.
Bu yüzden “Başkanlığa geçişteki tek neden ülkenin gelişimini sağlamak mıydı?” diye soruyoruz Asante’ye. “Evet” diyor ve ekliyor:
“Başka ne olabilir ki? Bir diktatör olmak istediği için bunu yaptığını söyleyenler var ama neden diktatör olmak istesin? Ne yapmak için? Hızlı bir gelişme sağlamak için başkanlığa geçmek istedi. Ona diktatör diyebilmek için elindeki yetkiyi nasıl kullandığına bakmak lazım, Nkrumah diktatör değil, hızlı değişim isteyen bir liderdi.
“Parlamenter sistemde ülkeyi istediği gibi yönetemez hale gelmişti. İstediği yasalar, ki bunlar çok önemli yasalardı, parlamentodan geçmiyordu. Parlamento onu yavaşlatıyordu. Başkanlık rejiminde ise neyi isterse onu yapabiliyordu. Toplumsal ve ekonomik olarak daha hızlı bir gelişim istediği için bunu yaptı.”
‘Başkan oldu, projelerini hayata geçirdi’
Başkanlık rejimine geçişin ne etkisi olduğunu sorduğumuzda ise Asante, “İşler yürümeye başladı! Projelerini hayata geçirdi. Örneğin başkan seçilmeden önce parlamentoda partiler ‘İşsizliği nasıl düşürelim, hangi adımları atalım’ diye tartışıp duruyor ama bir sonuç çıkmıyordu. Nkrumah başkan oldu ve işsizliği düşürecek adımları atmaya başladı!” diyor.
Nkrumah, 1966’da bir darbe ile devrildi. Askeri rejimin sona ermesinin ardından 1969 yılında ülkeye parlamenter sistem getirildi. 1972’de darbe ile devrilene kadar Kofi Abrefa Busia ülkeyi başbakan olarak yönetti.
Asante, 1969’da parlamenter sisteme geçilmesinin ardından sorunlar yaşandığını söylüyor:
“Busia’yı tanırım. Bir akademisyen olarak çok daha iyisini yapmalıydı ama yapamadı. Busia bir kabineyi yönetiyordu. Çok güçlü entelektüeller ve politikacılar vardı kabinede. Bu yüzden kafasındaki tüm planları hayata geçiremedi.
“Örneğin kırsal kalkınmaya yönelik planları vardı fakat bunu gerçekleştiremedi. Nkrumah döneminde işe başlayan memurları uzaklaştırmak gibi işlerle uğraştı. Hatta mahkeme kararlarını kabul etmeyeceğine yönelik beyanlar verdi.”
‘Halkın tümü aynı yönde ilerlemek istiyorsa başkanlık iyi’
Gana’da 1972 yılındaki darbenin ardından yeniden başkanlık sistemine geçildi. Ülke halen bu sistemiyle yönetiliyor.
1950’lerde diplomasiyi Ankara’daki İngiltere Büyükelçiliği’nde çalışırken öğrendiğini ve Menderes dönemini çok iyi hatırladığını anlatan Asante’ye göre en iyi yönetim sistemi, “İyi bir başkan tarafından yönetilen bir başkanlık sistemi”:
“Başkanlık sistemi, hızlı gelişmeye ve ilerlemeye uygun bir sistem. Halk tarafından desteklenen popüler bir başkan olduğu sürece… Eğer halkın tümü aynı yönde ilerlemek istiyorsa ve büyük bir halk desteği varsa başkanlık iyi bir sistem.”
Malavi: ‘Kararnamelerle yönetilen parti devletine dönüştü’
Malavi de 1964 yılında parlamenter sistemle bağımsızlığını ilan ettikten sonra 1966’da başkanlık sistemine geçti. Kurulduğu tarihten itibaren ülkeyi başbakan olarak yöneten Hastings Kamuzu Banda o tarihte başkan oldu.
Bugün 73 yaşında olan Cuthbert Kachale, Malavi’nin yaşadığı dönüşümün tanıklarından.
“Malavi başkanlık sistemine geçerek bir diktatörlüğe dönüştü” diyor Kachale:
“İlk başta parlamentonun gücü vardı. Fakat başkanlığa geçince Malavi, Banda’nın kararnamelerle yönettiği bir parti devletine dönüştü.”
Banda başkanlığa geldikten 5 yıl sonra, 1971’de “ömür boyu başkan” ilan edilmişti.
‘Başkanlığa geçildi, korku krallığı kuruldu’
O dönemde bir bürokrat olan Kachale, başkanlık sisteminde Malavi’nin nasıl yönetildiğini şöyle anlatıyor:
“Yeni uygulamada parlamento seçimlerinde her bölgeden 5 vekil öneriliyor, Banda vekillerden birini seçip parlamentoya atıyordu. Vekilleri atadığı gibi istediği zaman da görevden alıyordu.
“Böylece Malavi tek adamın yönettiği bir ülke oldu. Banda da başkanlığı bunun için istiyordu: Ülkeyi muhalefet olmadan tek başına yönetmek.”
Kachale, başkanlığa geçişle birlikte ülkede bir “korku krallığı” kurulduğunu söylüyor. “Bu terör döneminde 20 bin insan yaşamını yitirdi. Banda’ya karşı çıkan herkes ya hapse atıldı ya da öldürüldü” diyen Kachale, başkanlık sisteminde parlamentonun başkanı hiçbir şekilde sorgulayamadığını anlatıyor.
Bugün Zimbabve’de bir eğitim kurumunun başında bulunan Kachale, 1981 yılında Banda rejiminden kaçarak ülkesini terk etmek zorunda kaldı.
Şentop: Bu ülkelerle Türkiye’yi kıyaslamak çok ayıp
Parlamenter sistemden başkanlığa geçen bu üç ülkenin de benzer şeyler yaşaması, Türkiye’nin de aynı şeyi yaşayabileceği anlamına mı geliyor?
Bu soruyu, AKP İstanbul Milletvekili, partinin Merkez Karar Yönetim Kurulu (MKYK) üyesi ve TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Mustafa Şentop’a sorduk.
Sorularımıza yazılı yanıt veren Mustafa Şentop; Türkiye’nin Zimbabve, Gana ve Malavi’yle kıyaslanmasına tepki gösterdi.
“Başkanlık konusunda adını andığınız ülkelerle Türkiye’yi kıyaslamak çok ayıp bir şey. Fransa da başkanlığı tartışıyor, Mugabe gibi mi olacak?” ifadelerini kullanan Şentop, şöyle devam etti:
“Tarihlerinde muhtar seçimlerini bile düzgün yapamayan ülkelerle, demokrasi geçmişi 150 yıla ulaşan, tarihinde hukuk ve adalet esaslı büyük devletler kurmuş Türkiye’yi kıyaslamak bir Oryantalist yaklaşımı.
“Başkanlık tartışması 1967’den beri var Türkiye’de. Tayyip Erdoğan, başkanlık sisteminin ideali olduğunu 20 Nisan 2003’te bir TV programında söylemiştir. Tayyip Erdoğan’ın içinde yer aldığı siyasi hareketler 1969’da parti programına başkanlık sistemini getireceklerini yazmışlardır. Tayyip Erdoğan İstanbul İl Başkanlığı yaparken başkanlık sistemini savunmuştur. Kendisini bizzat dinleyenlerden biri benim. Başkanlık tartışmasının yaklaşık 50 yıllık geçmişi var Türkiye’de.”
Bir ülke neden başkanlığa geçer?
Peki parlamenter sistemle yönetilen bir ülke neden başkanlık sistemine geçmeye ihtiyaç duyar?
Austin Teksas Üniversitesi’nden John Gerring, başkanlık sistemine geçmek için genel motivasyonun “iktidarı başkan olacak kişinin elinde yoğunlaştırmak” olduğunu söylüyor.
Chicago Üniversitesi’nden Peter Buisseret’e göre ise bu sorunun “iyi gerekçeler” ve “kötü gerekçeler” olarak iki yanıtı var.
“İyi olanı zayıf koalisyonlarla yönetilen, hükümetlerin sık sık değiştiği ülkelerde görülebilir. Bu ülkeler istikrarlı bir yönetime kavuşmak için başkanlığa geçebilir” diyen Buisseret, şöyle devam etti:
“Kötü olanı ise yürütmenin parlamentoya hesap vermek istemediği ülkelerde gözükür. Bu ülkelerde yürütmenin başındaki kişi kendini parlamentodan bağımsız kılmak ister, her yasa için parlamentonun desteğini almaya çalışmak istemez. Bunun üzerine başkanlığa geçilebilir.
“Özellikle kutuplaşmış, bölünmüş toplumlarda yürütmeyi kontrol etmek çok önemli görülür ve yürütme gücünü elinde bulunduranlar, parlamentodaki çoğunluğu kaybetseler bile yürütmeyi mümkün olduğunca uzun süre ellerinde tutmak için başkanlık sistemine geçmek isteyebilir.”
Kaynak: BBC Türkçe