"Başörtülü jeepe binemez"

Saadet Partisi İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkan Adayı Bekaroğlu'nun "Başörtü jeepe binemez" söylemi dikkat çekerken aynı zamanda Saadet'in Çankaya adayı Esra Acun'u da yarı sahipli yarı sahipsiz cümlelerle geçiştirmesi dikkatlerden kaçmadı.

2010 İstanbul kültür Başkenti projesiyle ilgili ne söylemek istersiniz?

 

Siz yeterki kültür başkenti motiflerini bozmayın. Kentsel dönüşüm yalanlarıyla, şehrin doğal dokusuna zarar vermeyin. İlla bir başkent yapacaksanız İstanbul'u ahlakın başkenti yapın.

Uzmanlarla çalışacağınızı söylüyorsunuz. Diğerleri bunu yapmıyor mu?

Türkiye'de uzun yıllar iktidarda olan Merkez Sağ partiler, bilenlerle, aydınlarla hiç anlaşamadı. Sürekli bir çatışma içerisine girdi. İstanbul'u Finans'ın da başkenti yapacaklarmış. Bu ne demekse? Finans kapitalizminin başkenti yapacaklar. Faizin başkenti yapacaklar İstanbul'u. Bu millete haram yedirip içirecekler. Anlayamıyorum, anlamıyorum. Bir Müslüman finansın savunuculuğunu nasıl yapabilir? Finansı bu kadar nasıl yüceltebilir aklım almıyor.

Biz geldiğimizde İstanbul'u ahlakın başkenti yapacağız. Bunun içinde arkadaşlarımız bütün projelerimizi hazırladı.

Gelelim sorunuza. Bu iktidar ve bundan öncekiler bilenlerle hep kavga etti. Özellikle Melih Gökçek bunu çok fazla yapıyor. Gidiyor Dubai'ye şuraya buraya, oradan bir şeyler görüyor. Sonradan görme birazda bunlar. Gelip onu uygulamaya kalkıyor. Neymiş efendim. Ulusta bir bina yapacakmış binanın şurası şöyle olacakmış. Üstüne uçak koyacakmış. Mimarlar odası buna karşı çıkınca da tepki veriyor Melih Bey. Bunlar ideolojik konuşuyor diyor. Yahu Allah aşkına şehrin kültürünü ve mimarını konuşmanın, korumaya çalışmanın neresi ideolojik olabilir. Gökçek bu çıkışlar komünist çıkışlar diyor. Ya arkadaşım ben 54 yaşındayım. Benim çocukluğumda bizi komünizm ile korkuturlardı, bunlar hala aynı şeyi yapıyor. Başbakan ve Gökçek hala bu halkı komünizm ile korkutuyor.

İdeolojik olan nedir? Asıl ideolojik davranan Sayın Başbakan ve Gökçek'in kendileridir. İdeolojik davranan bu neoliberallerdir. Her şeyi pazarlayıp, satarak özelleştirdiler. Ya arkadaşım bunlar Dar-ul Aceze'yi yaşlılara bakımı özelleştirdi.

 

 

Efendim özelleştirme Hükümetin genel politikası değil mi? Maliye Bakanı kar eden her şeyi satmanın avantaj olduğunu söylüyor.  Belediyenin buna uyması hata mıdır?

Zaten anlayışları bozuk. Genel olarak yanlış içindeler. Zaten bizim temel farkımız bu. Neden satıyorsunuz. Neden her şeyden kar ediyorsunuz kardeşim? Yani biz insan değil miyiz? Bir Müslüman değil miyiz? Bir insan haksız yere öldürüldüğünde bütün insanlık ölmüş gibi olmaz mı? Bakınız İstanbul'un Tuzla diye bir gerçeği vardır. Geçtiğimiz günlerde 119. Can da hayatını kaybetti. Ne demek efendim eceli nasıl kontrol etsinler bu Allah'ın takdiri değimli? diye sorabilirsiniz. Bizim ecelle ilgili bir sıkıntımız yok. Biz burada ölümden değil, bir cinayetten bahsediyoruz. Orada vinayet işleniyor. Daha ucuza maletmek adına alınmayan tedbirler yüzünden insanlar ölüyor.

Bakın siz bir şehrin yöneticisisiniz ve yönettiğiniz şehirde -3 derece soğukta çocuklar köprü altlarında sabahlıyor. Allah aşkına siz nasıl evinizde yatağınızda uyuyabiliyorsunuz? Bu nasıl bir vicdandır soruyorum size? Geçen gün açıklanan bir araştırmanın sonuçlarına göre İstanbul'da 30 bin civarında sokak çocuğu var. Bu kabul edilebilir bir şey midir? Yani bir insan nasıl her şeyi satabilir? Nasıl olursa her şeyde kar amacı güdebilir? Yahu sudan kar edilebilir mi? Allah'tan kork! Kuldan utan! Bu nasıl bir anlayıştır. Su Allah'ın bir nitemi ya bu sudan sen nasıl kar hedeflersin!

Bakın uyarıyorum eğer Topbaş bir daha seçilir de, Erdoğan'da hükümette kalırsa bunlar suyu özelleştirecekler. Suyu satacaklar. Bunun toplantıları pazarlıkları yapıldı. Çeşitli kongreler ve toplantılarla bunlar karara bağlandı. Ne olacak yani benim malım üzerinden birileri bana satıp kar elde edecekler. Bir devletin bir belediyenin görevi bu mudur?

Hiç mi iyi bir şey yapmıyorlar. Mesele doğalgaz ucuzladı. Bu konuda neler söyleyeceksiniz?

Doğalgaz'da %82 zam yaptılar. Bunu ne zaman yaptılar. Tüm dünya da Doğalgaz 150 dolardan 40 50 dolara gerilerken yaptılar. Şimdi yaz yaklaşıyor, birkaç gün sonra ilk cemre düşecek, %17 indirim yapıyorlar. Sayın Erdoğan'ı tanıyamıyorum. Gerçekten bu arkadaşları tanıyamıyorum artık. Onlar adına ben yaptıklarından utanıyorum. Demirel bile bunların yaptıklarını yapmadı bu millete. Petrolden, benzinden, doğalgaz'dan maliyetinin yaklaşık iki katı kadar vergi alıyorlar. Böyle bir uygulama olabilir mi? Belediyeler perişan hale dönüştürüldü. Tamam, Mühendislik alanında çalışmalar var. Ama estetik sıfır. Mimari sıfır. 

Bütün herkes şunu söylüyor. Tamam, bu adamlar çalıyor. Ama ite yapıyorlar. Hem çalsınlar hem de iş yapsınlar. Böyle bir mantık olabilir mi? Bu nasıl bir anlayış? Kimse neden yesinler demiyor?

Sayın Bekaroğlu, şuan yapılan seçim kampanyaları ile ilgili medyada Kılıçdaroğlu'mu Topbaş mı? Propagandası yapılıyor. Sizin adaylığınız açıklandığı günden itibaren bu hava biraz kırılmışa benziyor. Bu konuda ne söyleyeceksiniz?

Yıllardan beri bu milleti merkez sağ partiler kandırıyor. Aman oylar bölünmesin diyerek bu milletin ensesinde boza pişiriyor. Aynı şeyi yine utanarak söylüyorum ki Tayip Bey ve arkadaşları da yapıyor. Bu bir korkunun eseridir. Korkmakta da haklılar. Türkiye'de 4. Seçim yapılıyor. AKP'nin kurulumundan bu yana 4 seçim geçti. Bu seçimde de 2'li bir oyun oynanmaktadır. 2 parti üzerinden, kimlikler üzerinden, işte laik-modern, dindar-muhafazakâr, ikilemi üzerinden insanlar korkutuluyor. Bize vermezseniz, onlar gelir korkusuyla muhalefet ve iktidar oturup anlaşmışlar gibi, muhtemelen'de burada bir anlaşma söz konusu, biri iktidarı, biri muhalefeti götürüyor. Bu bir oyundur. Bu oyunda halkımız kaybediyor.

Seçimlerde merkezi ve yerel yönetimler seçiliyor. Bu seçimlerde yönetimlerden ne istendiği tartışılmalı. Siyasetin konusu nelerdir? Yani ekmeğin, pastanın eşit dağıtılıp dağıtılmadığı, suyun, elektriğin, doğalgazın, trafiğin sorunları konuşulması gerekiyor. Fakat 4 seçimdir bu sorunların hiçbiri konuşulmadı. Birinci seçim bir rüzgarla geldi geçti. İkinci seçimde Cumhurbaşkanı'nın eşi kapalı olsun mu olmasın mı tartışmaları ile geçti, şimdi ise Davos çıkışı.

Bunların hepsi bir oyundur. Tamam, Başbakan Erdoğan'ın verdiği tepki takdire şayandır. Takdir edilmelidir. Onurlu bir davranıştır. Arkası da gelmelidir. Fakat seçimlerde konuşulacak konular bunlar değildir. Konuşulan bu konular birer oyundur. Saadet Partisi olarak bu oyunu bozduk ve bozmaya da devam edeceğiz. Gazetelerde sütun bulacağız televizyonlar da ekran bulacağız, meydanlarda kürsü bulup bu oyunu bozacağız. Bu bir büyüdür. İnsanımız uyutuluyor. Bunlar insanımızı kandırıyor. Biz Saadet Partisi olarak siyaseti tekrar kendi mecrasına çekeceğiz. Allah aşkına doğal olan şeyler üzerinden siyaset olabilir mi? Türk-Kürt, Alevi-Sünni'liğin siyaseti mi yapılır?

Ve bizler iddia ediyoruz. Bu oyunu biz bozacağız. Çünkü Saadet Partisi var. Elbette CHP'nin de AKP'nin de oylarını alacağız. Çünkü Kürt'üyle Türk'üyle biz bu milletin vicdanıyız.

AKP'nin uyguladığı ekonomik politikalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bakın AKP'nin Ekonomik politikası yok. Bu politikalar Derviş'in politikası. Kemal Derviş'in uyguladığı politikaların dışında bir şey yapmadılar. Bakın Kelam Derviş, DSP döneminde geldi, CHP'den Milletvekilliği yaptı. Kemal Derviş Dünya Bankası'na giderken ne dedi? AKP'yi tebrik etmedi mi. Ben işin başında olsam aynen bunların yaptıklarını yaparım demedi mi? Dolayısı ile AKP'nin kendine özgü bir ekonomik politikası yoktur.

Peki, DSP koalisyonunda meydanlara dökülen halk şimdi neden susuyor?

Bugüne kadar Türkiye'ye AKP tarafından yaşatılan yalancı bir cennet var. Dışarıdan gelen para ile finanse edilen bu cennette artık sıkıntılar başladı. Kriz gelmek üzere ki geldi zaten. Ve bu kriz milleti etkilemeye başladı. Dolayısı ile ne hükümet nede muhalefet bunları konuşmak istemiyor. O yüzden Kuran Kursu, Başörtüsü, Çarşaf siyaseti yapılıyor. Size soruyorum seçim kampanyası bu kadar ilerledi. Allah aşkına Kılıçdaroğlu veya Topbaş, bu güne kadar bu milletin ekmeği veya sorunları ile ilgili ne söyledi? Ne konuştu bunlar? Yok ayağım çamurlu, yok ayakkabım yırtıldı, o İstanbul'u tanımaz, ben iyi bilirim. Allah'tan korkun utanın biraz!

Siz ne konuşacaksınız?

Biz suyu konuşacağız, depremi, trafiği konuşacağız, biz sokak çocuklarını, kimsesizleri konuşacağız. Japonya'da ki 9 şiddetlik depremde ölen olmazken, İstanbul'da hafif bir depremle can kaybı neden bu kadar oluyor? Bunu konuşacağız.

Davutpaşa'nın hesabını ver Sayın Topbaş!

 

 

İBB Belediye Başkanı Kadir Topbaş'a Davutpaşa'nın hesabını soracağız. Orada ölen insanların hesabını soracağız. Davutpaşa patladı. Bu kadar insan öldü. Bunun mesulü sadece orada ihmali olan zabıtalar mıdır? Onlar ceza alınca mesela kapanıyor mu? Bitiyor mu her şey? Senin hiç mi suçun yok? Bunların hesabını Sayın Topbaş'a soracağız!

Kılıçdaroğlu ve Topbaş'a yüzleşme çağrısı!

Mehmet Bey Kılıçdaroğlu ve Topbaş'la yüzleşmek ve aynı programda tartışmak ister misiniz?

İnşallah cesaret eder de karşımıza çıkarlar. Sizin aracılığınızla sesleniyorum. Buyurun çıkın İstanbul'un sorunlarını konuşalım. Halkın karşısına çıkıp kozlarımızı paylaşalım. Bırakın artık bu boş lafları gerçekleri konuşalım.

Saadet Partisi'nin adaylarının bir kısmını medya açılım olarak nitelendirdi. Buna örnek olarak da Çankaya Belediye Başkan Adayı Esra Acun'u ön plana çıkardı. Siz bunu bir açılım olarak görüyor musunuz?

 

Öncelikle ben bu konuda yapılanları bir açılım olarak görmüyorum. Bakın biz siyaset yapıyoruz. Amacımız bu ülkede yaşayan insanlara eşit yaklaşıp hizmet edebilmek. Herkese hizmet ulaştırabilmek amacındayız. Yani Saadet Partisi'nin açılımı değildir bu. O kardeşimiz başvurmuştur. Genel Merkezi'miz ve ilgili kurullar değerlendirmiş ve uygun görülmüş sonuç olarak da aday gösterilmiştir. Şurası da bir gerçektir ki Sayın Kurtulmuş'la birlikte Saadet Partisi'nde yeni bir dönem başlamıştır. Bir takım şeyler değişecektir. Fakat değişmeyen tek şey şudur ki oda, Milli Görüş Geçmişte ne söylüyorsa bugünde aynı şeyleri söylüyor, yarında aynı ideallerinden vazgeçmeyecektir. Geçmişte, adalet dedi, adil düzen dedi, bugünde aynı şeyleri söylüyoruz. Değişen bir şey yok.

Belediye başkanı olursanız neler değişecek sizin yönetiminiz de?

Biz belediyelerde kişilerle problemimiz olmayacak. Biz sistemi değiştireceğiz. 'Rüşvet alanda veren de melundur' tabelası asılacak ama rüşvet mekanizmasına çomak sokup, işleyemez hale getireceğiz. Yani tabelanın gereğini yapacağız. 1. Milli Görüş Belediyeciliği'nde yaptığımız kapıları halka açma projesini maalesef AKP iptal etmiş ve kapıları halkımıza kapatmıştır. Biz geldiğimizde o kapılar yeniden açılacak.

İstanbul'un bütün önemli kadarlarını halkımızla alıp uzmanlarımızla birlikte estetik ve mimari katarak uygulayacağız. Bu iddiam ve sözümdür!

Bakın açık ve net söylüyorum. Elektrik ve Doğalgaz merkezi yönetimle alakalı ama, su ile ilgili 3 lira gelen fatura 1 liraya veya 1.5 liraya düşecek.

Mahalle kültürü yok ediliyor!

İstanbul'un manevi ve Kültürel altyapısı ile ilgili projeleriniz nelerdir?

Şunu ifade etmek isterim ki, Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün bu alanda yaptığı çalışmaları destekliyorum. Osmanlı ve Öncesinden kalan eserlerin restoresi, korunması konusunda gerçekten önemli çalışmalar yapıldı. Fakat İstanbul'un en büyük sorunu Finans Başkentine dönüştürülme projesidir. İstanbul'un zaten kendisi bir kültür başkenti, bir medeniyet taşıyıcısıdır. Ama bu kentsel dönüşüm palavrası ve uyguladıkları rant dağıtımı ile İstanbul'un mahalle sistemini yok ediyorlar.  Mahalle sisteminin bizim kültürümüzde çok önemli bir yeri vardır. Bunu yok etmek İstanbul'un tarihsel dokusuna zarar verir.

Haydarpaşa'dan Başlayıp Hareme kadar Menhettin yapacağım demek akla ziyan bir sözdür. Bir medeniyetten bahseden, dindar olduğunu söyleyen, insanların böyle cümleler kurması tüylerimi diken diken ediyor.

İnsanlar Anadolu'dan gelip, İstanbul'a yerleşmiş ve burada bir mahalle kurmuşlar. Ne yaptılar, onların evlerini yok pahasına alıp, onları beton yığınlarının arasında, yüksek binalarda, ufacık dairelere hapsettiler. Buralarda yaşamaya mahkûm ettiler bu insanları. Kentsel Dönüşüm projesi kapsamında oluşturulan yeni yerleşim alanları asla bizim İslam Kültürüne ve İstanbul'un Mahalle yapısına uymamaktadır. Ve biz Belediyeyi tekrar aldığımızda bunun üzerinde çalışacağız, bu kirliliğe bir son vereceğiz.

Başkan olmanız neticesinde, uzun yıllardır sorun olarak duran Ayasofya ile ilgili Merkezi Hükümetle ortak bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?

Sizinde ifade ettiğiniz gibi Ayasofya konusu Merkezi Hükümete bağlı olan bir konudur. Ve Ayasofya büyük bir semboldür. Biz Ayasofya açılsın ezgileriyle sloganlarıyla büyüyen bir nesiliz. Bu problem ancak Saadet Partisi'nin genel yönetimde de iktidara gelişi ile çözülecek bir meseledir. Fakat biz Müslümanlar olarak eşyayla, parayla olan ilişkilerimizi gözden geçirmek zorundayız.

Mazlumiyetin sembolü Başörtüsü teşhir aracı oldu!

Bizim değer yargılarımızı yeniden oturup düşünmemiz gerekiyor. Başörtüsü.  Örneğin Başörtüsü neydi sevgili kardeşim? Mazlumiyetin, masumiyetin, mağduriyetin, mücadelenin sembolü değimliydi? Şimdi ne hale geldi başörtüsü. Yıllardır mücadele edilen değer bu muydu? Başörtülüler ve Jipler düşünebiliyor musunuz? Bir tarafta yanında küçük çocuğu ile otobüs durağında buz gibi havada bekleyen bir anne var, diğer tarafta ise jipiyle son surat yanından geçen başka bir başötülü. Bunu anlamlandırabiliyor musunuz? Bu değişimin sebebini Müslümanlar olarak oturup konuşmamız ve bunun çözüm yollarını aramamız gerekiyor. Ne hale geldiğimizi artık görmemiz gerekiyor.

Başörtüsü ile Jeep aynı anda olamaz mı?

Evet olamaz. Çünkü Jip insanlıkla uyuşmaz. Yani şehirde jip kullanmak insanlığa isyan etmektir. Müstağni bir görüntüdür. Mütekebbirliktir. Uyuşmaz uyuşamaz.

Peki, Şöyle düşünelim. Bir tarafta, elinde süpürgesi gene yarısı sokakta temizlik görevlisi, hemen yanından da 150 bin dolarlık bir arabayla geçen Belediye başkanı. Sizce bu tablo insanlıkla bağdaşır mı?

Hayır, efendim tabiî ki de uymaz. Bu adalet değildir. Madem Müslümanız Madem Hz. Ömer'den bahsediyoruz, madem özel muhabbet ederken kendi mumunu yakan bir Ömer'den bahsediyoruz, o zaman buda uymaz. İsraftır, bu milletin malı çarçur edilemez.

Siz makam aracı kullanmayacak mısınız?

Tabiî ki belediyenin işlerinde makam aracı kullanılacaktır. Fakat bu konuda ölçülü olmak gerekmektedir. İsraf etmemek gerekmektedir. 150 bin dolarlık bir arabaya binmek vebaldir ben bunun vebalini kaldıramam. Biz bunları değiştirmek için geliyoruz ve değiştireceğiz Allah'ın izniyle.

Belediyelerin son zamanlarda artan tanıtım harcamaları hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bu yapılan tanıtımların hepsi tamamıyla israftır. Belediyelerin yaptığı hizmetlerin tanıtımını, reklamını yapması kadar saçma başka bir şey olabilir mi?  Neyin reklamını yapıyorsun kardeşim? Adam çıkıyor 4 trilyonluk metro yapıyor. 500 milyarlık konser veriyor. Böyle bir vicdansızlık olabilir mi? Bir insan yapmak zorunda olduğu şeyin reklamını yapar mı? Ama bu arkadaşlar buradan da kar elde etmenin yolunu bulmuş, pazarlamaya alışmışlar, ne geliyorsa önlerine oradan bir rant sağlamaya çalışıyorlar. Bunların hepsini değiştirmeye geliyoruz. Bekleyin 50 gün sonra İstanbul'da yeni bir gün doğacak.

Efendim kazanacağınıza gerçekten inanıyor musunuz?

İnşaallah! Biz hep kazanırız. Bunu kimse unutmasın. Sebeplerle uğraşmak bizim işimiz. Sonuçlar bizim değil Allah'ın takdirindedir. Allah ne dilerse o olacak. Daha 50 gün var. Ne olacağını kimse bilemez. Ama ne olursa olsun. Biz bu millete gerçekleri anlatmakta kararlıyız. Biz bunların maskelerini düşürmekte kararlıyız.

Milli Görüş'ün Önce muhalefeti sonra İktidarı oluşturacaktır!

Ve müsaade ederseniz sizin aracılığınızla bir şeyi daha ilan etmek istiyorum. Halkımız şunu bilsin ki biz Milli Görüş'ün ilk önce muhalefetini sonra da iktidarını kuracağız. Herkes bunu böyle bilsin!

Eğer 28 Şubat olmasaydı ABD Irak'ta 1,5 Milyon insanı öldüremezdi!

Bakın şunu ifade edeyim ki; Eğer Milli görüş 28 Şubat'ta devre dışı bırakılmasaydı, Irak'ta ABD o kadar masumu katledemezdi. Bunun en açık örneği Gazze'dir. Bakın Milli Görüş Gazze katliamında ayağı kalktı. Çağlayan'da milyonluk miting düzenledi, bunun üzerine Başbakan Davos'ta o çıkışı yaptı.  Efendim zaten Başbakan Dolmuştu üzülüyordu. Evet üzülür ben inanıyorum ki başbakan en az benim kadar üzülmüştür. Fakat ben halkım vatandaşım, Ben çıkar protesto yaparım, miting yaparım, lanetlerim, ama sen icraat makamının icraat yapman lazım. Eğer Çağlayan Mitingi yapılmasaydı Başbakan Davos'ta o duruşu sergileyemeyecekti.

Bakın yine sizin aracılığınızla, ajans5.com aracılığı ile muhafazakar ve mütedeyyinlere sesleniyorum, kanaat önderlerine çağrıda bulunuyorum, yazarlara, akademisyenlere ve aydınlara sesleniyorum! İnsan bozuluyor, toplum bozuluyor, aile bozuluyor, İnsanın fıtratı bozuluyor. Allah aşkına kendinize gelin. Sizler bu topluma yön veren insanlarsınız. Topluma yalan söylemeyi bırakın, onları yanlış yönlendirmeyin. Gerçekleri anlatmaktan sizi bir şeyler alı koymasın.

Efendim kıymetli vakitlerinizi ayırdığınız için çok teşekkür ederiz. Ajans5.com ailesi olarak, çıkmış olduğunuz bu yolda başarılı olmanızı diliyorum.

Ben çok teşekkür ederim yayın hayatınızda başarılar dilerim.

ajans5

Saadet'in Çankaya açılımı haberi için TIKLAYINIZ

Esra Acun Saadet Partisi Çankaya Belediye Başkan Adayı

 

Politika Haberleri

HÜDA PAR'dan Bahçeli'nin çıkışına ilişkin ilk açıklama
HÜDA PAR'dan çok sert açıklama! İpini koparmış haysiyetsizler...
HÜDA PAR Milletvekilleri Meclis'te Şehid Heniyye ve Yahya Sinvar posterlerini açtı
HÜDA PAR'dan soykırım davası açıklaması: Gecikmiş de olsa önemli bir adım
"Ülkemde siyonist istemiyorum"