Bir kadın…askerler tarafından oraya buraya çekiştiriliyor. ‘Ne yaptım, beni neden götürüyorsunuz’ diyor… ‘Götüreceğiz, emir öyle’ cevabı ile sürükleniyor… Adı Şalcı Bacı. Bizler belki daha çok aynı dönemin Nene Hatunlarını, Kara Fatma’larını tanıdık. Tarihimiz onlardan bahsetti de ona gelince bir şey öğrenemedik. Şalcı Bacı gibileri pek sonradan tanıdık. Cumhuriyet tarihimizin İstiklal Mahkemelerine ait kara sayfalarından öğrendik çok sonraları Şalcı Bacı’yı. Başındaki örtüsü sebebiyle idam edilen Şalcı Bacı’yı… Bugün onu hatırlıyoruz. Mekanı Cennet olsun…
1940’larda seyyar dükkanlarla şehir şehir dolaşan CHP’li kadınları da hatırlıyoruz bugün. Bu ülkenin müslüman kadını, çarşafını çıkarsın da “bari” başörtüsü ile pardösü giysin diye memleket memleket dolaşan, onlara kıyafet dağıtan CHP’li kadınları… Zoraki hemcinslerini değiştirmeye ant içmiş “Cumhuriyet” kadınlarını. Onları da hatırlıyoruz…
1960’ları 70’leri hatırlıyoruz. Şule Yüksel Şenler hanımefendiyi hatırlıyor, o mübarek ellerinden öpüyoruz. Dik durduğu, eğilmediği, bize yol çizdiği için… Bedeli ne olursa olsun, kah rutubetli bir zindan köşesi, kah bir aile dostunun saklanma mevzisi…ama hiçbir zaman Allah’ın emri olan başörtüsünden vazgeçmediği için her daim hayırla yâd ediyor, sıhhat diliyoruz.
Sonra 80’ler ve 90’lar…başörtülü kadınlarımızın oranının çığ gibi büyüdüğü kadar yasağın da çığ gibi arttığı yıllar. Ve binlerce, on binlerce ve dahi milyonlarca acı dolu hikaye… Sivas Cumhuriyet Üniversitesi’nde mezuniyet töreninde başından hemşire kepi kopartılan okul birincisi başörtülü hemşireyi hatırlıyoruz, bugün. Siz de hatırlar mısınız… Başındaki örtüsünden dolayı birincilik ödülü ve diplomasının verilmemesine itiraz edince arkasından gelen bir “Cumhuriyet” kızı nasıl da saldırmış, kızcağızı boğarak kafasından çekmişti kepini hatırlar mısınız… Ben bu tarihi günde, onu da hatırlıyorum. Onu ve ona bu zulmü reva gören “Cumhuriyet” kızını… Türkiye’nin insan hakları mücadelesi hikayesi, sadece başörtüsü meselesine eğilseniz bile ciltler dolusu kitap olurdu bugün… Alemdaroğlu-Serter ikilisinin İkna Odalarından, Vali Erol Çakır ve Orhan Taşanların küçücük kızlara ettiği zulümlere kadar cilt cilt kitap olurdu herhalde…. Sonra gönüllerimizi dağlayan o fotoğraf!.. İbrahim Usta’nın kamerasından kalbimizi kanıtarak kanatan o imam hatipli kız. Dört bir yanında polis “teyzeleri” ve “amcaları” çekiyorlar da çekiyorlar, başındaki örtüsünü! Cumhuriyet’i kurtaran o polisler nerededir acaba şimdi, merak ederim… O küçücük yavruya reva görüp, yaşattıkları zulmün üzerinden on bir sene geçti. Hatırlarlar mı o günü mesela… Pişmanlık hissi var mıdır içlerinde…veya her gece yastığa başlarını huzurla koyabilirler mi, merak ederim…
Türkiye o günlerden bugünlere geldi. Şimdi farklı bir Türkiye’deyiz. Tarihi günlere tanıklık ediyoruz. Gözlerimiz yaşlı takip ediyoruz… 1999’da Meclis yemin töreninde yaşanan hak ihlaliyle oluşan süreç, bir daha tekrarlanmamak üzere noktalandı. Başını örtme kararı alan milletvekillerini tebrik ediyorum. Allah utandırmasın. Darısı başörtülü asker, polis, yargıç ve savcılarımıza!