Başörtüsü Eylemleri Devam Ediyor

Başörtüsüne özgürlük platformlarının kimi yerde her hafta kimi yerde ayda bir düzenledikleri eylemler devam ediyor. Bu hafta yapılan eylemlerden ayrıntılar..

Kocaeli'de 253. Başörtüsü eylemi

Kocaeli Gönüllü Kültür Teşekkülleri 253.hafta basın açıklaması İzmit özgürlük parkında yapıldı.Platform adına  platform bileşenlerinden MAZLUMDER Kocaeli Şubesi üyesi Sezer Çorman basın açıklamasını okudu.

Basın açıklamasının tam metni:

Ülkemiz, kurucu ideolojinin gereksiz korkuları ile uygulamaya soktuğu yeni bir yargı darbesiyle karşı karşıya. Yüksek yargı, iktidarla hesaplaşmanın yeni mecrası olarak bilinen teamüllerin dışına çıkarak açıkça seçilmişlerin karşısında taraf oldu.

Son bir hafta içinde şaşkınlıkla izlediğimiz olaylar 'Darbe Dönemi'nin kapandığına ilişkin iyimser görüşlerin ne kadar isabetsiz olduğunu bir kez daha görmemizi sağladı. Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu'nun görevleri 2461 sayılı kanunla belirlenmiştir ve bu görevler arasında görülmekte olan bir soruşturma bağlamında görev yapan Özel Yetkili bir savcıyı görevden almak yoktur.

Yüksek Kurul bu tasarrufuyla devam eden tüm soruşturmalara müdahale etme hakkına sahip görülmektedir. Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu daha önce de Şemdinli'de görev yapan Savcı Ferhat Sarıkaya'ya benzer bir uygulama yaparak soruşturmaya engel olmuş ve Sarıkaya'nın görevine son verilmiş hatta avukatlık yapma hakkı dahi elinden alınmıştı. Yargı ve İktidarın hukuk üzerinden etkinliklerini artırma mücadelesi ve bu mücadele sırasındaki uygulamaların Anayasa ve kanunlara uygunluk konusunda ısrarlı açıklamaları sorunun darbe dönemi anayasasından kaynaklandığının temel göstergesidir.

Bürokrasinin halk üzerindeki egemenliğini sağlamlaştıran 12 Eylül anayasası değişmedikçe halkın seçimlerde sandık başına gitmesinin bir anlamı olmayacaktır.2002 den beri iktidarda olan Ak parti'nin demokratikleşme ve halkın siyasete ve yönetime katılımını artıracak reformları savsaklamasıyla yargıya müdahale edecek gerekli ortamı yaratmıştır.

Şemdinli Savcısı Sarıkaya arkasında dik duramayanlar bugünkü duruma da katlanmak zorunda kalacaklardır. Sonuç olarak yargı son müdahalesiyle siyasi sisteme taraf olmuş ve iktidarın karşısında yeni bir muhalefet gücü olarak dikilmiştir.

 

 

Kütahya'da 20. Başörtüsü Eylemi

Kütahya İnanç Özgürlüğü Platformu 20.hafta basın açıklamasında HSYK'nın kınanırken Danıştay ve HSYK gibi yargı organlarının darbe planlarını halı altına saklamaya çalıştığı belirtildi.

Basın açıklamasının tam metni:

Bu ülke de Osmanlının son zamanlarından Türkiye'nin bugününe kadar ittihatçi bir zihniyetle yönetildiğini görmekteyiz. Cumhuriyetin kurulması ile de "tek parti, tek millet, tek devlet " anlayışı ile halk hep resmi ideolojinin kıskacında kalmıştır. Bu cendereden kurtulmak için çırpındığında ise askeri darbelerle hizaya getirilmeye çalışılmıştır. 28 şubat post modern darbenin ardından geçen süreçte ortaya çıkan darbe planları, ordu içindeki çete yapılanmalarının ifşa olmasıyla ordu sorgulanır olmuştur. İşte bu nokta da rütbeli darbecilerin sonu yaklaşırken cüppeli darbeciler Danıştay ve HSYK üzerinden kendini göstermiştir.

Danıştayın daha ıslak imzalı katsayı kararı kurumamışken hemen ardından HSYK'nın 2. Ferhat Sarıkaya olayı hukukun temellerini dinamitlemiştir.HSYK bilmeli ki eğer hukuku çökertirse bu enkazın altında ilk kalacak olan kendisi olacaktır.Ergenekon, çetelecilik gibi ağır suçlarla soruşturma başlatılan ve mahkeme kararıyla tutuklanan istihbarat rütbeli askerler ve savcılar HSYK'nın bu kararıyla bu kurulun kanatları altına aldığı izlenimi uyandırmaktadır. HSYK'nın soruşturma sürecinde ki bir dava da tavsiyede dahi bulunmaması gerekirken bu davayı yürüten savcıların yetkileri alınmış, üzerlerinde soruşturma başlatılmıştır. Bu ise darbe planlarını  araştıran  yargı mensupları için bir göz dağı niteliğindedir.HSYK nın bu ve daha önceki aldığı çıkışlarıyla halk nezdinde meşruiyetini kaybetmiştir.HSYK bu tarz aldığı ideolojik kararlarla hukukun gücünden ziyade güçlünün hukukuna hizmet eder olmuştur.

HSYK ideolojik ve siyasi çıkışları dolasıyla hesap vermeleri gerekmektedir.ama ne acı ki bu kadar hukuksuzluğa rağmen hesap sorması gereken sistemin kurumları birbirlerini örtbas etmeye çalışmaktadır.Bugün için bu kurumlardan hesap sorulamasa da bir gün haklının ve hukukun yanında olan insaf sahibi yetkililerce halka hesab vereceklerdir. Danıştay, HSYK gibi yargı organları ve darbe düzeninin devam etmesi için saf tutan herkesin artık şunu bilmesi gerekir. Halk üzerindeki bu darbe komploları nereye kadar halı altına süpürülecek. Artık bu halı darbe planlarını kaldırmıyor. Artık bizim bu şekilde hukukun mundar edilmesini de midemiz kaldırmıyor. Bu sorunların temel çözüm noktası herkes için hukukun ve adaletin teminatı olacak yeni sivil bir anayasanın acilen hazırlanması gerekmektedir.Bunu başarabilmenin yolu haklarımız için azimle mücedele etmekten geçer.Biz inanıyoruz ki mazlumlar kazanacak zalimler hesap verecek. 

 

Akyazı'da 159. Başörtüsü Eylemi

Akyazı Başörtüsüne Özgürlük Platformu'nun düzenlemiş olduğu başörtüsüne özgürlük eylemi 159. Haftasına girdi. Basın açıklamasını platform adına Mahmut Alemdar okudu.

Basın açıklamasının tam metni:

Bu ülke halkına ve çocuklarına on yıllardır hukuksuzca uygulanan yasakları, meşrulaştıran üst kurullara güven sarsılmıştır.

Başta Başörtüsü yasağı, katsayı adaletsizliği gibi birçok insani haklar kafeslenmiştir. Hukuktan, Adaletten bahsedip nutuk atanlar zalimce hunharca uygulanan yasakların, yapılan zulümlerin ve haksızlıkların yanında yer almışlardır. Gün geçmiyor ki inanç ihlali ile ilgili haber olmasın. YAŞ kararıyla TSK'dan atılan yüzbaşı Niyazi BUDAK yeni asya gazetesine yaptığı açıklamada ''ama yukarıdan emir varYa eşin başını açacak yada ordudan atılacaksın'' yüzlerce onurlu vatan evladı bu benzeri gerekçelerle maalesef ordudan ihraç edildi. Yine Bursa'da ikamet eden emekli 71 yaşındaki kıdemli başçavuş Hüseyin ODABAŞI kimliğini yenilemek için gittiği Bursa Nilüfer askerlik şubesinde sakallı olduğu için fotoğrafının kimliğine konulmayacağı, sakalsız fotoğraf getirmesi gerektiği belirtilmiştir.

Soruyoruz?

71 yaşında TSK'ya 26 yıl hizmet vermiş bir insan peygamberin sünnetini yerine getirmiş sakal bırakmış kime ne tür zararı var. Hukukun üstünlüğünden bağımsızlığından söz edenler eşitlikten insan haklarından bahsedenler neredesiniz. İnsanların başörtüsüyle, sakalıyla, cübbesiyle, çarşafıyla uğraşmak kime ne kazandırır. Beyler bırakın bu topraklar üzerinde yaşayan Müslüman halk dininin icaplarını istediği gibi yerine getirsin. Onlar sizin safahatınıza dokunmazlar.

Türkiye'de yaşayan milyonlarca insanın açlığından, sefaletinden, yoksulluğundan haberiniz var mı? Beş yüz ile altı yüz TL arasında maaş alan birinin üç yüz TL ev kirası ödeyerek dört nüfuslu bir aileyi nasıl geçindireceğini hiç düşündünüz mü? Yoksa bizim işimiz darbe türü önemli değil bugünde hukuk darbesi ile meşgulüz mü diyorsunuz? Makamlarınızın güvenliği evlerinizin köşk araçlarınızın son model maaşlarınızın kıyak ve istediğinizde kaos planlarını hazırlıyor olmanız sizi sürekli güçlü tutacak anlamına gelmesin.

HSYK son aldığı karar ile yargı üzerinde onarılması güç tahribat yapmıştır. Danıştay'ın bazı baro ve muhalefetin de destek verdiği hukuk darbesi ancak cuntacı zihniyetin işi olabilir. Bu gibi kaoslar ülke üzerinden menfaat bekleyenleri memnun eder. AKP yani iktidar hiç vakit kaybetmeden 8 yıldır bir türlü vakit ayıramadığı sivil adil anayasa çalışmasına başlamalıdır. Ülke ve insanını seven kişilerden müteşekkil istişare heyeti ile yasalar hazırlayıp halka sunmalıdır.

Kaosların yaşanmadığı günler temennisiyle gelecek hafta cumartesi günü saat 12:30'da buluşmak üzere Allah'a emanet olunuz.

 

 

Konya'da 128. Başörtüsü Eylemi

Konya İnanç Özgürlükleri Platformu tarafından gerçekleştirilen başörtüsüne özgürlük eylemi 128. Haftasına girdi. Basın açıklamasını platform adına Ali Eröz okudu.

Basın açıklamasının tam metni:

Rahman Rahim Allah'ın Adıyla

" Deki ; O sizi üstünüzden ve ayaklarınızın altından bir azap göndermeye, yada sizi grup grup birbirinize düşürmeye ve kiminizin şiddetini kiminize tattırmaya gücü yetendir. Bak anlasınlar diye, ayetleri değişik biçimlerde nasıl açıklıyoruz." En'am Suresi (65.Ayet)

Hukuk devletinde oynanan hukuksuzluğun, hukukçular tarafından nasıl da sahnelenip oynandığına şahit oluyoruz. Hukuk; kendi içinde hukuk tanımaz hukukçuların baskısına maruz kalıyor. Türkiye varlığı tartışılan hukuk devleti çizgisinden, yargıçlar diktasına doğru hızla yol almaya devam ediyor. İçinde bulunduğumuz haftada yaşananlar, bunu bir kez daha doğrulamıştır.

Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner'i gözaltına alan, yine! Özel yetkili Erzurum Savcısı Osman Şanal'dır.

Ama gel gör ki, HSYK kendini hukukun üstünde bir kurum gibi görüp, bir bahane ile savcının ve beraberindekilerin yetkilerini geri almıştır.

İktidar, iktidar gibi davranamamanın sancılarını yaşamaktadır. Belli ki taraflar birbirleriyle hesaplaşma ve inatlaşma hevesindedir. Bu çirkin kavganın faturasını, masum ülke halkı ödemektedir. Birilerinin güç gösterisi birilerinin mazlumiyetini oy'a çevirme çabası ülkeyi büyük bir krize götürmektedir. 

Onlar hala geçmişte yaşanmış utanç sayfalarında ki " Buyurun efendim, ne hukuku. Anayasa'da Yasa'da sizsiniz, meşruiyetin kaynağı da sizsiniz" denmesini hayal ediyorlar. Diğerleri de geçmişteki mazlumiyet rolünden aldıkları oy'u tekrar almak niyetindeler.

Kendini ayrıcalıklı gören bir zümrenin haricinde, tüm toplumun ittifak ettiği katsayı zulmü, Danıştay tarafından ısrarla devam ettiriliyor.

Bir taraftan YÖK, Danıştay mantık hatası yapmıştır, diğer taraftan Danıştay, Hayır kazanılmış hak geri alınamaz diyor.

İyi de Eğitim insanların en doğal hakkı değil miydi? Evladını İHL 'ye gönderen ebeveynler hangi mesleğin derdindeler. İmamlık meslek, ilahiyatlarda meslek yüksek okulumudur? İmamların, bünyesinde bulunduğu Diyanet teşkilatı da bir oda mıdır? Müslümanların inaçlarının bu derece'de görülmesi bir tahkir değimlidir?

Meslek liseleri adı altında İHL'ler üzerinde oynanan bu çirkin oyun kamu vicdanında sızlamaya neden oluyor.

Dünya gündeminde İran nükleer krizi var kılınmaya çalışılıyor. İslam Dünyası İran üzerinden sindirilme ve susturulma çabasında. İran komşularının birçoğu nükleer silahlara sahip. Rusya, Çin, Pakistan ve Hindistan. Bu silahlara çok önceden sahip olan ve kullanmaktan çekinmeyen ABD, onun müttefiki İngiltere Afganistan ve Irak'ı işgal ederek, İran'a komşu olmuşlardır. İran halkının 11 Şubat'ta tek yürek ve yüksek sesle, küstah emperyalist devletlerden nefret ettiğini haykırması, başta ABD olmak üzere, diğerlerini de hayal kırıklığına uğratmış ve şaşkına çevirmiş olmalı.

İranlı yetkililerin "nükleer silah, insanlığı toplu olarak öldürme silahıdır. Dinimiz bunu yasaklamıştır. Mutlak haram olduğunu düşünüyoruz. Nükleer silahı da üretmeye çalışmıyoruz." demelerine rağmen, batılıların "siz nükleer silah üreteceksiniz bu yüzden size ambargo uygulayacağız" şeklindeki ısrarlarını anlamakta güçlük çekiyoruz.

İşi Müslümanlar arasına fitne tohumları serpmek olan ABD ve müttefikleri, Irak'ta sonra Afganistan'da hezimetle karşılaşınca, yeni bir kurnazlığa soyunup kabilecilik oyununun düğmesine basmıştır. Bu oyunla direnişi kırabileceklerini zannetmedirler. Şer güçlerin –ister işgalci ister işbirlikçi olsun- şer güçlerin bir araya gelmesinde ad alan "müşterek operasyonu " Afganistan'ın Helmand bölgesinde katliamlarını devam ettirmektedir. Yüzlerce masum sivilin öldürüldüğü bu operasyonu buna katılanları telin ediyoruz. Suskunluğun ortak olmak olduğunu söyleyip sessiz kalanlarında bu katliamlara destek verdiğini ifade ediyor insanları vicdanlarının sesini dinlemeye davet ediyoruz. Reel politik sizi Allah katında sorumluluktan kurtarmaz. Konjonkturel şartlar da tarih önünde yargılanmanıza engel olmaz. Bizde hatırlatması"

28 Şubat enkazının acı mirası gibi gün be gün derinleşerek acı veren başörtüsü yasağı halen devam ede durmaktadır. Özgürce yaşamak ve yaşatmak için ilgili makamları yerinde görmek istiyoruz.

Hakların ihlal edilmediği, hakların ve haklıların özgür olduğu bir ülke temennisiyle hepinizi 129. Hafta'da aynı yer ve saat'te buluşmak üzere Allah'a emanet ederiz.

Sakarya (232) Filler dövüşür, karıncalar ezilir

Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu 232.Basın Açıklaması'nı Adapazarı AKM önünde gerçekleştirdi. Sakarya Dayanışma Derneğinden Kadrican Mendi'nin okuduğu açıklamada HSYK'nın kararı ile birlikte Türkiye gündemi değerlendirildi. Eylemde "Başörtüsü İslamın Emri Müslüman Kadının Kimliğidir", "Direniş Bir Mekteptir Biz de Sakaryalıyız", "Başörtüsüz Asla", "Ne 12 Eylül Ne 28 Şubat" "Herkes İçin Adalet", "TMK ya Hayır" pankart ve dövizleri taşınırken "Başörtüne Emeğine Ekmeğine Sahip çık" Sloganı atıldı.

 

Filler dövüşür karıncalar ezilir

HSYK 'nın ideolojik kararı haftaya damgasını vurdu. Gündemin tam göbeğinde Erzincan'da Başsavcı İlhan Cihaner'in tutuklanması vardı"  Önce, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Erzincan Cumhuriyet Başavcısı İlhan Cihaner'in tutuklanmasıyla sonuçlanan soruşturmayı mercek altına aldı.

Ardından HSYK da olağanüstü toplanırken toplantıya Adalet Bakanı Sadullah Ergin katılmadı.  Yaklaşık dört saat süren toplantı sonrasında alınan kararlara ilişkin yazılı bir açıklama yapıldı. Adalet Bakanlığı Müsteşarı ve HSYK üyesi Ahmet Kahraman ise yazılı açıklama yapılmadan önce toplantıdan ayrıldı. HSYK, haklarında hiç bir soruşturma yapılmamış olan Erzurum özel yetkili Cumhuriyet Başsavcıvekili Tarık Gür, Cumhuriyet Savcıları Rasim Karakullukçu, Mehmet Yazıcı ve Osman Şanal'ın, CMK 250. maddesi kapsamındaki yetkilerinin kaldırılmasına karar verdi.

HSYK, ayrıca Erzurum Cumhuriyet Başsavcısı Sinan Kuş, Başsavcıvekili Tarık Gür, Cumhuriyet Savcıları Karakullukçu, Yazıcı ve Şanal ile diğer ilgililer hakkında yasal gereğinin yapılması için suç duyurusunda bulunulmasını da kararlaştırdı. oy çokluğuyla alınan bu karar neticesinde dört savcı artık Erzurum'da yürütülen Ergenekon soruşturmasında görev alamayacak.

Hatırlanacağı üzerine her şey Erzincan'daki Üçüncü Ordu Komutanı Orgeneral Saldıray Berk'in, Ergenekon soruşturması kapsamında şüpheli olarak ifade vermesi için daha önce Erzurum'a davet edilmesiyle başlamıştı. Orgeneral Saldıray Berk'e 9- 14 Şubat arasında gelmesi bildirilmiş,Ancak Orgeneral, "hukuk devleti"ne olan saygısını göstererek Erzincan Merkez Komutanlığı aracılığı ile gönderilen davete icabet etmemişti.

HSYK'nın acilen "özel yetkililerini" aldığı Cumhuriyet Savcısı Osman Şanal, geçen hafta İstihbarat Şube'de görevli bir astsubayın odasında arama yapmak için mahkeme kararıyla birlikte Üçüncü Ordu Komutanlığı'na gitmiş, ancak içeri alınmamıştı.

Ve bu gelişmeler sonunda ise basına bir yargı darbesi olarak sunulan İlhan Cihaner'in tutuklanarak Silivri cezaevine gönderilmesi olayı gerçekleşti.

Neticede tüm Türkiye bir haftadır bu olayla yatıp kalkıyor. Oysa HSYK üzerinden kopartılan teknik ayrıntılara gömülen bu son tartışma geç kalmış bir tartışmadır.

Zira çok iyi hatırlıyoruz ki Şemdinli davasında dönemin Genelkurmay başkanı bizzat yargıya müdahale etmiş, 39 yıl 4 ay ceza alan sanıklar, askeri mahkemeye yatay geçiş yaparak ilk celsede tahliye edilirken Van savcısı Ferhat Sarıkaya aynı HSYK tarafından meslekten men edilmişti. Tüm bu hukuk katliamı yapılırken ne şimdi hukuk havarisi geçinen CHP ve şürekası gıkını çıkarmış ne de AKP hükümeti bu infaz karşısında en küçük bir muhalefet şerhi düşmüştü.

Ancak uluslararası konjonktür çok hızlı değişti ve Askerin huşuneti karşısında selam duranların hepsi şimdi birer demokrasi havarisi kesildiler. İşte bu yüzdendir ki biz bu tutumları samimi bulmuyoruz ve "Devletin zirvesinde yaşanan iktidar mücadelesinde halkın temsilcileri var mı?" noktasında ciddi şüphelerimiz var.
Bu son krizle birlikte taraflar tekrar klasik pozisyonlarını alarak kurumlar üzerinden rövanş kavgasına düştüler.

Askeri vesayetle sivil toplum arasındaki çatışma, hükümetle bazı kurumlar arasındaki kör dövüşüne dönüşmüş durumda.

Yıllarca kirli bir savaşı çocuklarımızın kanı pahasına sürdüren,ülkenin tüm imkanlarını sorumsuzca carcur eden, kendini her türlü denetimin üstünde gören askeri vesayet; Batı'dan icazet alamadığından artık darbe yapamıyor belki ama, iktidarını da son kalesine kadar savunma azminde olduğunu gösteriyor.

Kaderleri ve çıkarlarını askeri vesayetin iktidarının devamında gören siyaset ve bazı kurumlara yerleşmiş bir grupta bu iktidar savaşında her türlü izansızlığı, hakaniyetsizliği ve kötü niyeti yüceltircesine bir tavır içerisindeler.

Ancak biz Müslümanlar açısından asıl önemli olan Sırf darbecilerin karşısında olduğu için kendini Adaletin temsilcisi olarak gören ve göstermeye çalışan hükümet içinde bulunduğu haldir.

Darbe karşıtı olmak tek başına halkın yanında olmak anlamına gelmez. Halk darbelerin karşısında olduğu kadar ekmeği ile oynayanların da, kendisini açlık sınırında yaşamaya mahkum edenlerin de, kimliğini ve inancını yasaklayanların ve bu yasakları meşrulaştıranların da karşısında.

Halkı sadece seçim sonuçları üzerindeki yüzde oranları olarak algılayan, adalet mücadelesini kurumlar arasında ve içindeki mevzi mücadeleler olarak görenler, yanıldıklarını çok acı bir şekilde yaşayacaklardır. Tarih bunu defalarca göstermiştir.

Evet tepedeki iktidar savaşı halk için yapılmıyor. Yükselen yeni bir sınıf ile iktidarı elinden kaptırmak istemeyen oligarşinin arasındaki bir savaş bu.

Tüm toz duman arasında, hayatı üniversite okuyarak bir iş sahibi olabilmek gibi bir cendereye hapsedilmiş milyonların katsayı düzenlemeleri üzerinden nasıl bu kavgaya kurban edildiklerini, eşleri başörtülü hükümetin, bırakın onbinlerce mağduru ilkokuldaki Ece Nur'un başörtüsüne dahi nasıl bürokratik entrikalar çevirerek cevap verdiğini, emek mücadelesi verenlerin nasıl aşağılanıp, tartaklandıklarını çok net olarak seçebiliyoruz.

 Bu yüzden buradan tekrar ediyoruz.

Adil olmak Hakkı ayakta tutmakla, güçlünün değil mazlumun yanında olmakla mümkündür.

Devlerin dövüşünde ezilen karıncalar olmamak için, mazlumlar, haklılar ve Hakkı savunanlar dayanışma ve direniş ile mükelleftirler.

Allah direnenler ile beraberdir.

Sivil Haber Haberleri

Katil İsrail'e kucak açan Uluslararası Olimpiyat Komitesi sınıfta kaldı
Paris Olimpiyatlarının güvenlik işlerinde neden İsrail güçleri kullanılıyor?
Alimlerden Gazze bildirisi: HER MÜSLÜMANA FİLİSTİN SORULACAK
PKK'nin kanlı tarihinden bir kesit: Susa Katliamı!
Diyarbakır bu akşam da Gazze için meydanlardaydı