Başörtüsü Eylemlerinde Bu Hafta

Kocaeli, Ankara,Akyazı ve Sakarya'da başörtüsüne özgürlük eylemleri Bayram'da da devam etti...

 

Kocaeli'de 241. Başörtüsü Eylemi

Kocaeli İnanç Özgürlüğü Platformunun 241.hafta basın açıklaması İzmit Sabri Yalım İnsan Hakları Parkında yapıldı. Bayram olmasına rağmen binlerce kişinin katıldığı protesto eylemine Kocaeli Gönüllü Kültür Teşekküllerine mensup 40'a yakın STK ile birlikte AGD, SP ve BBP'de destek verdi.

Danıştay aleyhine sloganların atıldığı protesto gösterisinde ilk konuşmayı MAZLUMDER Kocaeli Şube Başkanı Çetin tahtacı yaptı. Akabinde söz alan Gönüllü Kültür Teşekkülleri dönem sekreteri KİHMED Başkanı Zafer Sevil de Danıştayın aldığı kararı eleştirdi. Saadet Partisi İl başkanı Erol Pekcan irticalen yaptığı konuşmasında Ak Parti'nin mevcut gücünü kaybetmeden bu probleme çözüm bulması ve iktidardayken muhalefetteymişcesine davranmaması gerektiğinden bahsederek, iktidarı bu şekildeki hukuksuzluklara karşı cesur olmaya davet edip bu hususlarda Saadet Partisi'nin kendilerine sonuna kadar destek vereceğini söyledi. Pekcan, Yemen'de süren savaşa da dikkat çekerek buna duyarsız kalınmaması gerektiğini ifade etti. BBP Kocaeli İl başkan vekili Rıza Güvende konuşma yaparak Danıştayın bu kararının mesleki eğitimi çökertmeye yönelik olduğunu söyleyerek, ideolojik bir kararla kimsenin bu ülkeye zarar vermeye hakkı olmadığını söyledi. Basın açıklamalarının tam metni aşağıdadır.

Basın açıklamasının tam metni:

Kocaeli İnanç Özgürlüğü Platformunun düzenlemiş olduğu Başörtüsüne Özgürlük Eyleminin 241.haftasında aramızda olan basın mensuplarına, eyleme katılan, destek veren, yasağı protesto eden tüm özgürlük mücadelecilerine teşekkür ederiz.

Yine bir bayram ve yine biz meydanlardayız. Kar, kış, yağmur, çamur demeden her hafta bu meydanda olduk ve olmaya da devam edeceğiz. Yasak bitene kadar, ülkemizde tek bir başörtülünün mağduriyeti kalmayana kadar da burada olmaya devam edeceğiz. Kimse bizden bunun aksini beklemesin. Birileri; yok efendim eşi başörtülü olanlar bu ülkede cumhurbaşkanı olabiliyor, başbakan olabiliyor, falan kişinin eşi başörtülü ama çok ünlü ve güçlü, daha ne istiyorsunuz demesin. Bu züğürt tesellileri bizim karnımızı doyurmuyor. Kamusal alanda (ki kimilerinin hevesine göre her an değişebilen uçsuz bucaksız geniş bir alan!), üniversitelerde yasak hala tüm şiddetiyle devam etmekte iken birileri ısrarla görmezlikten gelip unutturmaya çalışsa da yasağı kanıksamıyacağız, unutmayacağız, unutturmayacağız. Evet birileri kendi başörtüsü sorununu çözmüş olabilir. Ama bizim sorunumuz hala devam ediyor. Hatta eskisinden daha da çözümsüz bırakılarak öyle ki eskiden sorunu biz çözeceğiz diye siyaset malzemesi yapan siyasilerimizin bile sorunu bir tabu gibi ağzına alamıyor. Artık bu ülkede maalesef başörtü yasağını kaldırmak parti kapatma nedeni olmuştur. Sorun bir kara deliğe dönmüştür artık. 

Ama şu bilinmelidir ki bu ülkede başörtü sorunu dahil, tüm insan hakları sorunları çözülmedikçe bu ülkenin vatandaşları çifte standartlardan kurtulmadıkça bu ülkede gerçek huzur olmayacaktır. Bir ülkeyi güçlü kılan, o ülkenin vatandaşlarının ne kadar mutlu ve kendilerini o ülkede ne kadar güvende hissettikleridir. İnsan hakları karnemiz maalesef bol sıfırlı olup,  her 10 yılda bir darbe yapılarak millet egemenliği hiçe sayılmıştır. Ne zaman bu ülkede bir tabu yıkılmak istendiğinde, bir yasak kaldırılmak istendiğinde, birileri bu tekere sürekli çomak sokmuş, provakasyonlarla kaos ortamı oluşturmaya çalışmıştır.

Yükseköğretim Genel Kurulu (YÖK) kamuoyunun da talepleri doğrultusunda 21 Temmuz 2009 tarihinde yaptığı genel kurulda yükseköğretime girişte katsayı puanı uygulamasını kaldırarak, 28 Şubat darbesinden bu yana süregelen bir haksızlığı ve adaletsizliği sonlandırmıştı.

İstanbul Barosu başkanı "eşitlik eşit insan arasında olur" tezini savunarak YÖK kararını Danıştay'a taşımış ve Danıştay 8. Dairesi Yüksek Öğretim Kurulu'nun (YÖK) üniversiteye girişte katsayı farkını kaldıran kararının yürütmesini oy birliği ile durdurmuştur.

2547 Sayılı Yükseköğretim Yasası'nın 'yükseköğretime giriş' başlıklı 45'inci maddesinde "Yükseköğretim kurumuna girecek öğrencilerin ne şekilde o kurumlara kabul edileceğiyle ilgili gerekçeler YÖK tarafından belirlenmektedir" denilmektedir. Dolayısıyla Danıştay 8. Dairesi kanunen YÖK'ün sorumluluğunda bulunan bir alana yetkisi dışında müdahale etmiştir. Danıştay 3 yıl önce " katsayı konusunda YÖK'ün yetkili olduğu" yönünde karar vermişti. Ankara Aydınlıkevler Ticaret Meslek Lisesi öğrencisi İlknur ÖZTÜRK' ün katsayı düzenlemesinin iptali için başvurduğu dava Danıştay 8.Daire tarafından reddedilmişti. Daire'nin kararında "1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu'nun ilgili maddeleri gereği yükseköğretim kurumlarına ortaöğretimi bitirenlerin nasıl gireceğinin MEB ile işbirliği yaparak YÖK tarafından saptanacağı ifade edilmiştir.

Anayasa Mahkemesi pek çok kararında 'her yönü ile aynı hukuki durumda olan"lar arasında eşitlik ilkesinin uygulanacağını belirtmiştir. Farklı yoğunluklarda aynı müfredata sahip ve aynı sınava girecek olan, aynı yapı tarafından sınav sonuçlarına göre üniversitelere yerleştirilecek olan düz liseler, meslek liseleri, anadolu ve fen liseleri aynı hukuki durumlarından dolayı eşit bir uygulamaya tabi tutulmak zorundadırlar.

Bununla birlikte anayasal bir hak olan "eğitim ve öğretim hakkı" sadece kişinin eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılmaması anlamına gelmeyip, verilen eğitim ve öğretimin niteliğine ilişkin, evrensel ve eşitlikçi bir standardı da öngörmektedir.

Katsayı uygulamasının geri getirilmesi meslek liselilerde büyük bir üzüntüye yol açmıştır. Katsayı uygulamasına ilk geçildiği tarihte dahi kazanılmış haklar korunmamış; haklı beklentiye sahip bireylerin durumları hukuki koruma altına alınmamıştır.

Geçmişteki ideolojik düzenleme ve bu düzenlemeden vazgeçmeyen Danıştay kararı, sosyal sınıflar oluşturmak gayesini de barındırdığı için eşitlik ilkesine ve eğitimde eşitliği vurgulayan uluslararası sözleşmelere tamamen aykırılık teşkil etmektedir.

İdeolojik/siyasi çıkarları için, meslek liselilerin çok küçük bir oranını teşkil eden imam hatiplileri engellemek için yüzbinlerce meslek liselisini cezalandırmaktan çekinmeyen bu kararı toplumsal vicdana havale ediyoruz.

Kanun yapma yetkisini elinde bulunduranları, derhal bir kanun değişikliği yapmaya ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun 45. maddesine, katsayı eşitliğine dair açık bir hüküm eklemeye ve Danıştay engelini bertaraf etmeye davet ediyoruz.

Yasaklarla, tabularla, bir yere varılmaz. Ve sorunlarla ne kadar ertelenirse ertelensinler, er yada geç isteyerekte olsa istemeyerekte olsa yüzleşilecektir. Ertelemek çözümü daha zorlaştırmaktan, daha çok kişinin canının yanmasından başka bir şeye yaramayacaktır.. Bugün ertelenen başörtü sorunu da er yada geç çözülecektir. Hiç bir yasak kalıcı değildir. İnsanlık tarihi Nemrut, Firavun, Stalin, Hitler gibi diktatörlerin hazin sonuna tanıklık etmiştir. Onları bu sona götüren şey yaptıkları zulümlerdir, hiçbir mazlumun ahı yerde kalmayacaktır. Mazlumlar haklarına sahip çıkıp, bu uğurda mücadele verdikleri sürece.. Bu yüzden mücadelemiz, devam edecek yeryüzünde tek bir mazlum kalmayana kadar. Zulme rıza göstermeyeceğiz, zulümden yana olmayacağız, sessiz kalmayacağız, tarafsız olmayacağız, çünkü sessiz kalmak, tarafsız olmak; zulme destek olmaktır.

 

Ankara'da 201. Başörtüsü Eylemi

Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu tarafından düzenlenen başörtüsüne özgürlük eylemi 201. Haftasına girdi. Basın Açıklamasını Platform adına Mustafa ARSLAN okudu.

Basın açıklamasının tam metni:

Bismillahirrahmanirrahim"

Selamun Aleykum"

Ankara İnanç Özgürlüğü Platformunun 201. hafta basın açıklamasında tekrar birlikteyiz.

Öncelikle bütün İslam aleminin Kurban Bayramı'nı tebrik ederiz. Toplumsal yardımlaşmanın en güzel örneğinin yaşandığı bu bayram gününde yine bu meydanda hak(lı) arayışımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Bayram arefesinde bayram sevincine gölge düşürecek bir haberle sarsıldık. Hukuksuzluğun her türlüsünü hukuki alanda uygulamaya geçirenler yine bir skandala imza attılar. Elbette bu bizleri, çok sık karşılaştığımız bir durum olması hasebiyle pek şaşırtmadı. Ancak zamana ve zemine göre karar alma iradesini kullananlar geçmişte verdikleri bir kararın tam tersi bir kararla bu durumu tescillemiştir.

Kısaca geçmişte yaşananlara dönersek olay daha net anlaşılacaktır. Yakın geçmişte bir meslek liseli öğrenci tarafından Danıştaya katsayı haksızlığı ile ilgili başvuruda bulunulmuş ancak Danıştay katsayı belirleme ve sınav sistemi değiştirme kararının ancak YÖK tarafından verilebileceği danıştayın bu duruma müdahil olamayacağı kararı verilmiştir. Gel zaman git zaman YÖK katsayı farkının bir haksızlık olduğu ve kaldırılması gerektiği kararına vardı. Ancak geçmişte bu işi YÖK'e bırakan Danıştay mensupları, İstanbul Barosu'nun başvurusu üzerine aradan geçen zamanda bir şeylerin değiştiği izlenimine kapılmış olmalı ki olaya müdahil olarak kararın yürütmesinin durdurulması kararına varmıştır.

Şimdi soruyoruz;

İki dava arasında ne gibi bir fark vardır?

Fark davadan ziyade başvuranlar arasındaki danıştaya yakınlık derecesi midir?

Danıştay işine geldiği zaman ve zeminde verdiği kararı, işine gelmediğinde kendi kararı ile çelişen bir karar alabilme yetkisini kimden almıştır?

Alınan karar hukuki midir yoksa ideolojik mi?

Danıştay, geçmişte ADD'nin organize ettiği bir konferansta konuşan adı malum hukukçu(!)nun "bazen hukukun çiğnenmesi gereken durumlar vardır" tarzındaki beyanını bu şekilde tasdik etmekte midir?

Bizlerde herkes gibi bu soruların cevabını biliyoruz elbette. Ancak bu soruların tekrar tekrar sorulmasında fayda görüyoruz. Danıştayın aldığı bu karar meslek liselilerin değil özelde imam hatip liselilerin üniversiteye girişini engellemek için alınmıştır bunu da biliyoruz. Bulunduğu makamın adaletin ve hukukun tecelligahı olduğunun bilincinde olan bu sözde hukukçuların hukuk temellerini sarsan bu ve benzeri kararlarını kınıyor, bu makamlara hakkı hukuku bağımsız bir kafayla yorumlayacak ve karara bağlayacak insanların getirilmesini temenni ediyoruz. Hukuki merciiler bir elma kurdu gibi hukukun içini oyarak çürüten elma kurtlarından arındırılmalıdır.

Bizler Sivil Toplum Kuruluşları olarak insana dair yapılan her zulmün karşısında ve her mazlumun yanında yer almaya devam edeceğiz.

 

Akyazı'da 147. Başörtüsü Eylemi

Akyazı Başörtüsüne Özgürlük Platformu'nun düzenlemiş olduğu başörtüsüne özgürlük eylemi 147. haftasına girdi. Basın açıklamasını platform adına İrfan Alemdar okudu.

Basın açıklamasının tam metni:

Danıştay katsayı adaletsizliğini kaldıran YÖK Genel Kurulu kararının yürütmesini durdurdu. Milyonlarca gencin ve ailelerinin Bayramlarını zehir eden bir karar verdi. Hukuk epeydir yoktu. İnsaf için acaba diyorduk belki azıcık kalmış olabilir miydi. Heyhat çoktan gitmiş.

28 Şubatta YÖK hukuksuz biçimde katsayı uygulaması getirdi. İptali için Danıştay'a gidildi yetki YÖK'tedir dendi.

Önceki kararla yetkili olduğu kayıtlara giren YÖK yeni bir karar veriyor, ucube bir gerekçe ile yürütme durduruluyor.

Herkese göre değişebilen "Hukuk'a uygunluk" kavramının arkasına saklanıp idari anarşiye sebep oluyor. Yargının tek görevi tek derdi yürütmeyi durdurmak yasamayı kilitlemek olmuştur.

Gerekçede yargının eğitiminin amaç ve ilkelerini belirlediğini görüyoruz. O zaman parlamentoya hükümete gerek yok. Ülkeyi yargı yönetsin. YÖK düzenleme yaparken meslek lisesinde okuyanlara imtihansız, ayrıcalıklı bir sınavla üniversiteye girmelerini mi istiyor. Öyle bir şey yok peki eşit şartlarda yarışmakta ne mahsur var.Bunun adaletsizlik neresinde.Çocuklarımızın eşit şartlarda imtihana girmelerinden niçin rahatsız oluyorsunuz.

Bu yasakçı darbeci kararlara boyun eğmeyeceğiz. Bu kararı hiçbir şekilde tanımıyoruz. Halkımızın geleceğinin karartılmasına müsaade etmeyeceğiz.

Darbe yanlısı İstanbul Barosu başkanlığıyla yasakçı zihniyet el ele vererek adaleti ve hukuku darbeci hegemonyaya kurban etmiştir.

Darbeci anlayış eğitimden, siyasetten, medyadan, hukuk sisteminden mutlaka temizlenmelidir. Geleceğimizi yıpratmaya yönelik harekâtın farkındayız. Hakkımızı ve özgürlüğümüzü sonuna kadar savunma kararlılığındayız.

Danıştay'ın, Anayasa Mahkemesi'nin kararlarına boyun eğecek kurbanlıklar değiliz.

Halka savaş açanlar ne zaman kazanmışlar ki şimdi kazansınlar. Asla kazanamayacaklar. Kazanan halkımız olacak. İnancımızı ve geleceğimizi sonuna kadar savunacağız. Darbeci zihniyetin kuklaları iyice duysunlar.

Tüm insanlığın zalimlerin zulmünden kurtulduğu bayramlara kavuşmak temennisiyle gelecek hafta Cumartesi günü saat 12.30'da buluşmak üzere Allah'a emanet olun.

Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu 220 haftadır başörtüsü için basın açıklaması yapıyor. Meydanlara çıkıyor!

 

Helal olsun bu adamlara!

Üstad Necip Fazıl "Ayağa kalk Sakarya!" demişti de Anadolu ayağa kalkmıştı hani.

Aradan yıllar geçti. Gençlerimiz Üstadı tanımaz hale getirildi. Gençlerimiz örtüsünden, inancımızdan, medeniyetimizden kopartıldı.

Kültürel anlamda bir türlü iktidar olamadı Müslümanlar bu topraklarda!

Ne direniş kültürü, ne şiir kültürü, ne tasavvuf kültürü, ne bilimsel bir ortam...

Hepsinde çok sorunlar yaşıyoruz!

Gazetelerinde Müslüman kültür adamlarına yer vermekten korkanlar "bizde kültür neden geri" diye yazılar yazıyorlar! 

Özbeöz bizim insanımızın sivil eylemlerini görmezden gelenler eğer yapılan bir eylem, yapanları "bizden" değilse o eyleme koca koca yerler veriyorlar.

Tüm bunları Rabbimiz görüyor!

Bakın, sizlere Sakarya'da yaşayan mübarek kişilerden haber vermek istiyorum. Bu güzel insanlar, hayırlı mü'minler 220 haftadır meydanlardalar! Ne için başörtüsü yasağı isimli ilkelliğe karşı çıkmak için!

Kimse haddini aşıp "sokağa çıkmakla ne oluyormuş" demesin! Ellerinden öpüyorum bu insanların. İnancın ve sorumluluğun, despotizme karşı dik duruşun onurlu çocukları bu insanlar!

Kolay değil, 220 hafta! Evet, Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu 220 haftadır başörtüsü yasağı için basın açıklaması yapıyor. Meydanlara toplanıyor. Bir hak için yapıyorlar. en tabii bir hak için. Kimseden hak yalvarmıyorlar! Bu açıdan da teşekkürü hak ediyorlar! Onurla, izzetle, dimdik haklarımızı gasp edemezsiniz diyorlar!

Bizlerse diyemiyoruz koskoca Anadolu kıtası....

Diyemiyoruz...

Bu Türkiye'nin yüzakı platform en son bayramın 2. günü  Adapazarı AKM önünde toplandılar.

Tahsin Tokyüreğin okuduğu basın açıklamasında  Kurban ibadetinin önemine değinerek teslimiyetin yalnız ALLAHA olduğu vurgusunu yaptı. Açıklamada Danıştay'ın son kararının tarih sayfasına kara leke olarak geçecek bir karar olduğu,  esas yönden elle tutulur hiçbir yanı olmadığı, birçok çelişki içerdiği dile getirildi.

"Sakarya Adalet Girişimi olarak bürokratik oligarşinin dayatmalarına boyun eymeyeceğimizi, meşru hak ve taleplerimizden vazgeçmeyeceğimizi ve bu konudaki mücadelemize aynı kararlılık ile devam edeceğimizi buradan bir kez daha ifade ediyoruz" denip Ümmetin Kurban bayramının hayırlara vesile olması temenni edildi.  Açıklamadan sonra geleneksel bayramlaşma programı için Belediye meydanında toplanan platform gönüllüleri ve aileleri bayramlaştılar. Eylem Nihat Bahçeli'nin yaptırdığı dua ile sona erdi.

Eylemde "Başörtüsüz Asla", "Başörtüsü Müslüman Kadının Kimliğidir", "Direniş 5. Yılında Zillet Bizden Uzaktır", "Yasak Sürüyor (D)uyuyor musunuz" pankart ve dövizleri dikkat çekti. Eylemdekilerin hepsine, hepsine hürmet ediyorum! Allah tüm Anadolu'nun Sakaryalaşmasını nasip etsin!

 

 

Asım Gültekin tebrik ve takdir etti

Sivil Haber Haberleri

Katil İsrail'e kucak açan Uluslararası Olimpiyat Komitesi sınıfta kaldı
Paris Olimpiyatlarının güvenlik işlerinde neden İsrail güçleri kullanılıyor?
Alimlerden Gazze bildirisi: HER MÜSLÜMANA FİLİSTİN SORULACAK
PKK'nin kanlı tarihinden bir kesit: Susa Katliamı!
Diyarbakır bu akşam da Gazze için meydanlardaydı