Kocaeli İnanç Özgürlüğü Platformu 243.hafta basın açıklamasını, 12 Aralık 2009 Cumartesi günü saat 12.30 izmit Sabri Yalım İnsan Hakları Parkında yapıldı.Basın açıklamasını Şefkat-Der Kocaeli temsilcisi Reyhan Balcı tarafından yapıldı.Basın açıklaması başörtü yasağı ve Danıştayın katsayı kararıyla ilgiliydi.Aynı zamanda Diyarbakır'da ilköğretim okuna başörtülü gönderildiği için , 6 kez ikna odasına alınan , okulundan sürgün edilen ve çeşitli baskılara maruz kalan , fakat "başörtüsü Allahın emri, ölüm var, cehennem var, başörtümü çıkartmam" diyen Ece Nur'a destek vardı."ECE NUR YANINDAYIZ" yazılı pankartlarda basın açıklamasında yer aldı
Basın açıklamasının tam metni:
Gün gelecek bize kırmızı güller gülecek biz o güllerin o günlerin aşığıyız. Hak ve özgürlük güllerinin yetişeceği bize güleceği o günler için bugün buradayız. Değerli basın mensupları ve özgürlük mücadelesinin müdavimleri, Kocaeli İnanç Özgürlüğü Platformunun düzenlemiş olduğu başörtüsüne özgürlük eylemine 243.haftasında da hoş geldiniz.
Biliyorsunuz ilk başörtüsü öğrenci eylemleri 1967′de bir prof'un başörtülü öğrencisine, "hey sen sen başörtülü kız!, sınıfta bu kıyafetle oturamazsın ya başını aç yada dışarı çık!," ikazıyla başladı ve o günden bu yana sürüyor .Yıl 2009 yasak hala bu cümlelerle devam ediyor.
Fırsat eşitliğini örseleyen katsayı adaletsizliği 10 yıldır meslek liselerinin üniversite yolunu kapatıyordu. YÖK'ün vermiş olduğu kararla öğrencilerimiz ümitlendi. Bu mutluluk Danıştay'ın vermiş olduğu yürütmeyi durdurma kararı ile sonlandırılmak isteniyor.OZAMAN sen örtüsünden dolayı okulundan atılan hak ve özgürlüğü kısıtlanan Meryem nerdesin?.İmam hatip son sınıfında okuyup üniversite sınavlarına girecek Ayşe'nin annesi ve kendisi nerdesin?.Endüstri meslek lisesinde okuyan Can'ın kendisi ve babası nerdesin?
243 hafta önce başlatılan özgürlük mücadelesi hak ve adaletin tüm kurum ve kuruluşlarda tesis edilinceye kadar devam edecektir.Ümit ediyoruz ki demokratik açılımın açısına, başörtüsünden dolayı eğitim ,öğretim, yaşama hakları engellenenlerde dahil olunur.Şunu bilmeliyiz ki, bu açıyı süreçteki mücadelemiz belirleyecektir.İmam hatipli ve ailesi başörtülü başbakanımız, meslek liseli bakanlarımız, millet vekillerimiz bizi sizden daha çok kim anlayabilir?. Anlaşılacağımıza olan inancımızı muhafaza etmeye ne kadar devam edeceğiz. Hak ve özgürlük yolundaki sıkıntıları, yaşadıklarını sadece söylenmeyle dile getirenler önceliklerinizi tekrar belirleyip mücadelemizin önüne geçiniz!.
Değerli basın mensupları bizler önümüzdeki hafta da burada olmak istemiyoruz.
Burada toplanmamıza vesile olan sebeplerin ortadan kalkacağı hak adalet özgürlük güllerinin ülkemi saracağı günlerin gelmesi özlemi ve duasıyla sonuçların rabbine emanet olun.
Kocaeli İnanç Özgürlüğü Platformu adına
Şefkat-Der Kocaeli gönüllü temsilcisi Reyhan Balcı
Afyonkarahisar Hak ve Özgürlükler Platformu üyeleri başörtüsü yasağına karşı eylemlerine devam ediyor. Anıt Park önünde başörtü yasağını protesto ederek yasağın kaldırılmasını isteyen, kaldırılmadığı müddetçe eylemlerine devam edeceklerini belirten Afyonkarahisar Hak ve Özgürlükler Platformu üyeleri geçtiğimiz aynı yerde aynı saatte ve aynı amaç için tekrar bir araya geldi. Önceki eylemdekinden daha kalabalık gelen göstericiler yine başörtülü ve başı açık kadınlar ile onlara destek vermeye gelen erkeklerden oluştu.
7 sivil toplum kuruluşunun bir araya gelerek oluşturduğu Afyonkarahisar Hak ve Özgürlükler Platformu üyeleri adına basın açıklaması yapan Avukat Murat Uçur, "Dumansız Hava Sahası Kanunu ile insanlar artık dumansız hava soluyorlar. Birde yasaklı hava sahası vardır ki, bu havayı yıllardan beri bütün Türkiye solumak zorunda kalmış ve solumaya da devam etmektedir. Genç kızlarımızın, kadınlarımızın, ailelerinin, yakınlarının, sevenlerinin sağlığını bozan, umutlarını çürüten, geleceklerini karartan bu havayı artık solumak istemiyoruz. Dumansız hava sahası gibi yasaksız hava sahası istiyoruz" dedi.
Sigara dumanı gibi başörtü yasağının da sağlığa zararlı olduğunu belirten Uçur, "Başörtüsü yasağı, insanın sadece sağlığını değil; eğitim hakkını, çalışma hürriyetini, geleceğe dair ümitlerini, beklentilerini ve mutluluğunu da olumsuz etkiler. Hatta öldürür. Bu bakımdan sigara dumanı ile başörtüsü tam bir paralellik arz eder; ikisi de sağlığa zararlıdır, ikisinin de görüntüsü kötü ve kirlidir. İkisinin de sonucu gasp edilmiş özgürlüklerdir. Gülümseyen oksijen kardeşimiz gibi bizlerde gülmek istiyoruz. Yasaksız hava sahası istiyoruz. Lütfen havamızı kirletmeyin" dedi.
Yargı organları hür iradeye pranga mı vurmalı yoksa vurulan prangayı kaldırmalı mı?
Başörtülü olarak okullarda eğitim almak eğitim vermek devlet dairelerinde hizmet vermek garnizon içerisine girmek kime ne zarar veriyor. Merak ediyoruz.
Başörtüsüne karşı olan yargı organları, idareciler makam sahipleri ve garnizondaki idareciler. Başörtüsüne neden karşı olduğunuzu açıkça 70 milyon vatan evladına açıklayınız. Bizler sizin başörtüsü düşmanlığınızı anlatmakta güçlük çekiyoruz, çünkü hem örtüye laiklik demokratiklik Kemalistlik adına karşı çıkıyorsunuz hem de Müslümanız diyorsunuz. Bu ülkede hiçbir kurum ve idareci insanlarımızın özgürlüklerini kelepçeleme hakkına sahip değildir. Danıştay'ın başörtüsü ile ilgili çelişkili ve ideolojik kararının ardından YÖK yaptığı açıklamalar ile milyonlarca meslek lisesi öğrencisini ve ailelerini rahatlatmaya çalıştı şimdi ise YÖK başkanına ve üyelerine yakışır net çözümü ortaya koymalarını bekliyoruz.
Demokrat partinin başına lider olarak geçen Cindoruk yaptığı açıklamada, idarecilerin eşlerinin başlarındaki örtüyü medeniyetsizlik olarak nitelendirmiş. Doğrusu kendi medeniyetsizliğini bir kere daha ortaya koymuştur. Öyle anlaşılıyor ki cuntacıların taşeronluk görevini bırakmamış.
Diyarbakır Yenişehir hamravat ilk öğretim öğrencisi Ece NUR kızımı sadece başörtülü olduğu için T.C.'nin resmi okulundan tecrit ediliyor. Soruyoruz 12 yaşındaki bir kız çocuğunun başındaki örtü niye gözünüzü karartıyor? Yarın Ece NUR'lar büyüyecek sizler yaşlanacak ve Eceler'den yardım bekleyeceksiniz. Sizleri Akli selim olmaya davet ediyoruz.
Ülkemiz ve insanları üzerinde çeşitli senaryolarla birtakım oyunlar oynanıyor. Bu kirli terör destekli oyunlara alet olunmamasını temenni ediyoruz. Terör kimler tarafından ve kimlere yapılırsa yapılsın kınıyor ve lanetliyoruz. Tokat'ta şehit olan kardeşlerimize Allah'tan rahmet diliyoruz.
Yaşa göre irtica suç, darbe hikaye; bugüne kadar yaş kararları ile irtica diye ihraç edilen yüzlerce subayın hangi kriterler baz alınarak irtica damgası yediğini kamuoyu olarak merak ediyoruz.
Darbeye teşebbüs mü etmişler, eylem planımı hazırlamışlar, meçhul yerlere silah mı gömmüşler, ihbar mektuplarımı hazırlamışlar kafesle bağlantılarımı var.
Yaş kuruluna başkanlık yapan başbakan'a soruyoruz? Müslüman bir milletin ordusunda namaz kıldığı için hanımlarının başları örtülü olduğu için yaş kararınca irticacı diye ihraç kararı veren YAŞ'ı neden tartışmaya açmıyorsunuz. Bu hukuk dışılığa son verilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Gelecek hafta cumartesi saat 12:30′da buluşmak üzere Allah'a emanet olun.
Akyazı Başörtüsüne Özgürlük Platformu Adına
Akyazı Mazlum der Sözcüsü
İrfan ALEMDAR
"iedolojik bir karar" olarak tanımlanırken, Diyarbakır'da Ece Nur Özel'e dönük resmi tutum ve bunun karşısında ki onurlu direnişe değinilen eylemde "zulme karşı omuz omuza " ve "direne direne kazanacağız" sloganları atıldı. İHH temsilcisinin "filistin kervanı"nın adapazarına uğrayacağı bilgisi verdiği kısa bir bilgilendirme sunumunun ardından açıklama sona erdi. Açıklamayı Ribat Eğitim Vakfı Adına Sahir Akça okudu.
Açıklamanın tam metni:
Ülkemiz yavaş yavaş toplumsal problemleriyle yüzleşmeye başladığı, bugüne kadar halktan gizlenmeye çalışılan gerçeklerin gün yüzüne çıktığı ve nispeten daha olumlu bir gelecek için çabaların arttığı kritik bir süreçten geçiyorken, görüyoruz ki; yıllardır akan kan ve gözyaşı üzerinden çıkar ve iktidar devşirenler, barış sürecinin daha âdil sonuçlar üretebilme ihtimalini devre dışı bırakmak çılgınlığında buluşuyor. Askeri Operasyonlar, çatışmalar, molotoflar, saldırılar ve akabinde gelen ölümler maalesef problemleri kangrenleştiriyor, çözüm sürecine de pusu kuruyor. Tokat'ta gerçekleşen saldırı, zamanlaması itibariyle dikkat çekici olduğu kadar sonuçları itibariyle de acı ve üzüntü vericidir.
Son günlerde Türkiye kamuoyuna yansıyan şiddet görüntüleri, nihai tahlilde çözümsüzlüğü beslemektedir. Tokat'ta gerçekleşen saldırı ise zaten Kürt sorununun çözümüne ilişkin ağır aksak ve tedirginlikle yürüyen süreçten bölgede duyulan kaygıları ve hoşnutsuzluğu arttırmaktan başka bir sonuç vermeyecektir. Hepimiz için âdil, özgür ve onurlu bir geleceğin inşâ edilebilmesine dair umutların böylesi saldırılara hedef olması, tetiği çeken güçlerin nasıl bir karanlık istediğine dair şüpheleri de arttırıyor. "33 er olayı"nı çağrıştıran bu saldırının failleri en kısa zamanda bulunmalı ve bağlantıları hangi derinliklere uzanırsa uzansın ortaya çıkartılmalıdır.
Nereden gelirse gelsin, geleceğimizi "kafeslemeye" çalışan her türlü tuzağa karşı herkesi dikkatli ve sorumlu davranmaya çağırıyoruz. Bütün anaların, babaların, bacıların gözyaşlarının dinmesi; öncelikle akan kanın acilen durmasına bağlıdır. Bugünü karartarak geçmişi aydınlatmak ne kadar mümkün olabilir? Yeni yaralar açılırken, eski yaralar nasıl iyileştirilebilir? Artık hiçbir askerin ne hâin bir pusu neticesinde, yahut eğitim adı altında el bombaları ile telef edilmesine, havan toplarına Ceylan'larımızın, molotoflara Serap'larımızın hedef olarak hayatını kaybetmesine yüreğimiz dayanmaz, bunları kaldırmaz.
Sakarya Adalet Girişimi olarak, gerçekleşen bu karanlık saldırıları nefretle kınıyor; evlatlarını kaybeden ailelere başsağlığı ve sabır diliyor, acının ve öfkenin, adâleti ve merhameti teslim almamasını ümit ediyoruz.
Yasakçılar zulümde kararlı; ya biz, direnmekte kararlı mısınız?
Danıştay, katsayı uygulamasını kaldıran kararın yürürlülüğünü durdurarak adaletten değil haksızlıktan yana tavır aldı. YÖK itiraz etti ve bu kez de YÖK'ün itirazını kabul etmeyerek, adâleti resmî ideolojinin kafesinde tutmakta kararlı ve ısrarcı davranacağını göstermiş oldu. Bu karar hukukî değil alenen siyasî, hatta tam da ideolojik bir karardır. O zaman meseleyi "meslek lisesi"ne indirgeyip de aslını gizlemeye kalkışmanın hiçbir anlamı yoktur. Danıştay bu yasağın İHL'lere, özelde başörtülü öğrencilere karşı alındığını biliyor ve bunun için geri adım atmayacaktır. O zaman da ne YÖK ne de Hükümet geri adım atabilir. Gerçi YÖK en azından katsayı konusunda çözümün takipçisi olduğunu söyleyip, B planını devreye sokacağının sinyallerini verdi, ama Danıştay'ın yeni plânı da devre dışı bırakma ihtimali gözden kaçırılmasın. Demek ki bu konuda öncelikle meselenin muhatabı olan halk kitlesi kararlılığını ortaya koymalıdır. Katsayı için başlayan protestolar, kurulan birliktelikler kalıcı bir dayanışmanın zemini haline getirilmeli, başörtüsü özelinde tam bir hak, adalet ve özgürlük direnişi gerçekleştirebilmenin imkânı oluşturulmalı ve YÖK'ün bu tavrına sahip çıkılmalı ve desteklenmelidir.
Özellikle Ece Nur'un sergilediği örneklik düşünülürse, tüm Müslümanlar bu sorunla ve sorumlulukla yüzleşmeli, gereğini yerine getirmelidir.
Kemalist, bağnaz, yasakçı, tek-tipçi eğitim sistemi, çirkin yüzünü bir kez daha gösterdi. Okulları askeri kışlalar ve kendilerini ise o kışlaların paşaları sanan yasakçı zihniyet, 12 yaşında başörtülü bir kız çocuğuna tahammül edemedi. Minik Ece'nin zaferini hazmedemeyen Diyarbakır İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve Hamravat İlköğretim Okulu yönetimi, önce kaydını yenilediği Ece Nur Özel'i daha sonra tekrar sürgün etti. Başörtü taktığı gerekçesiyle, okuduğu İlköğretim Okulunda önce ikna odalarına alınan, ardından kendisine tutanak imzalatılmak istenen ve son olarak da arkadaşlarından koparılıp evinden oldukça uzak Yatılı Bölge Okuluna sürülen Ece Nur Özel'in kararlı direnişi önce sonuç vermişti. 12 yaşındaki Ece Nur, 2009-2010 eğitim-öğretim yılında 54 gün başörtüsüyle eğitim görebildi. Kılık Kıyafet Yönetmeliği'ne uymadığı gerekçesiyle sürülen ve 1 Aralık'ta ders başı yapması gereken Ece Nur için İlköğretim Okulunda şimdilik geçici bir formül bulunduğu açıklanmıştı. Durumu Milli Eğitim Bakanlığı'na taşıyan İl Milli Eğitim Müdürlüğü zorunlu eğitim ilkesi gerekçesiyle okul hayatına son veremediği Ece'nin kaydını yenilemek zorunda kalmıştı.
Küçük Ece'nin babası Murat Özel'e yasa gereği başka okula sürgün edemeyeceğini söyleyen MEB, kendi ifadesiyle "suç" işledi. Okul yönetimi tekrar Ece'nin babasını çağırarak sürgün kararını gösterdi. Ece Nur, yeniden Yatılı İlköğretim Bölge Okuluna sürgün edildi.
Sakarya Adalet Girişimi olarak, Ece Nur'un babası Murat Özel'in çağrısını bizde buradan tekrarlayarak insan hak ve özgürlüklerine duyarlı bütün insanlara sesleniyoruz: "Bütün duyarlı insanları insanlık dışı bu uygulamalara karşı seslerini yükseltmeye, Ece Nur'a ve Ece Nur'lara sahip çıkmaya çağırıyoruz."
Bu arada Demokrat Parti'yi ele geçiren Hüsamettin Cindoruk'ta, devamlı Ergenekon davasını sahiplenerek, safını belli etmişti. Şimdi de hükümet üyelerine, başörtülü eşleri sebebiyle ağır hakaretler ederek, safını netleştirmiş oldu. Cindoruk, "Aile fotoğraflarına baktığımız zaman sadece bizim devlet adamlarının eşleri türbanlı, öteki aile fotoğraflarında hatta Ürdün, Mısır, Suriye gibi devlet adamlarının eşleri medeni ve başları açık gözüküyorlar. Bu fotoğrafların bir kısmı da açıkçası kriptolara girdiğinden de Türkiye'ye mesafe koydular. Hissettiğim, en az iki seçimde Türkiye'de muhafazakar da olsa lâik düşünce iktidara gelirse Türkiye ile AB arasındaki buzlar eriyecektir" hazımsızlık hezeyanında bulundu.
Sakarya Adalet Girişimi olarak onlara sesleniyoruz: Artık anlamaları lâzım ki, bu karanlık ve yobaz zihniyet geleceğimizi esir alamayacak, İnşâallah buna fırsat vermeyeceğiz.
Elhamdülillah bu platformlar gün be gün çoğalmakta, hak ve özgürlük taleplerinde bulunanlar ülkemizin
dörtbir yanını sarmaktadır. Yurt içinde ve yurt dışında o kadar çok hak, adalet ve özgürlük gaspları ve hakaretler var ki; hangi birisinden bahsedelim. Bunu siz duyarlı halkımızın anlayışına bırakıyoruz ve bu zulümlere sessiz kalmamanızı talep ediyoruz.
Sakarya Adâlet Girişimi Başörtüsü Platformu Adına
Ribat Eğitim Vakfı Sakarya Şûbesi
( Sâhir AKÇA )
Bugün 12 Aralık Gazze işgalinin yıldönümü" İsrail Devleti büyük bir hava saldırısı ve ardından kara takibiyle Gazze topraklarına girip bir soykırım gerçekleştirmiş yasadışı silahlar kullanmıştı. Metre karesine onlarca kişinin sığacağı bir açık hava hapishanesi olan Gazzenin gerisinde yetimler, sefalet ve toparlanması yüzyılı geçecek bir enkaz bırakmıştı. Peki, yaralar sarıldı mı? Katiller cezasını buldu mu? Geçen bir sene sonunda suçlular yargılandı mı? Haklarında suç duyurusunda bulunduğumuz İsrail Hükümeti yetkilileri hesap verdiler mi? Maalesef bulunmadığı gibi bugün Gazzeli kardeşlerimizin etrafına daha kalın ve delinmez duvarlar örülmeye devam ediliyor. Mısır ihtiyaç sevkinin gerçekleştirildiği Refah sınır kapısında, yerin altından 18 metre derinliğinde temelleri bir o kadarda yüksekliği olan, kilometrelerce uzunlukta olacak çelikten yeni bir duvar örüyor.
Bu yılda önceki yıllarda olduğu gibi kadınlar ve çocuklar insan onuruna yakışmayacak koşulda çalıştırılıyor ve sömürülüyorlar. Savaşların faturasını onlar ödüyor. Yine Somali'de bombalar patlıyor aralarında bakanların olduğu 20 üzerinde insan ölüyor. Öte yandan İsviçre Devleti minareleri yasaklıyor İnsan Hakları Evrensel Beyannamesine ters bir karar alıyor. Adaletsizlik aldı başını gidiyor. Bugün dünyada büyük şirketler satamadığı ürünleri imha ederken pek çok ülke açlık sınırının altında yaşıyor. Dünya üzerinde zenginle fakir arasındaki uçurum giderek büyüyor"
Dünya üzerinde insan onurunun gözetildiğini göremiyoruz bugün" Kâğıtlar üzerine yazılmış olan insanlığın kazanımları, güç sahiplerinin kendisi gibi olmayanlarda fiziki ve psikolojik tahripler açmasını engelleyememektedir. Dünyada olduğu kadar ülkemizde de güç savaşı pek çok masum canın feda edilmesine neden olmaktadır. Artık günümüzde çözülemeyen problemler, en iyi ihtimalle görmezden
Buradan gönüllerinde Hakkı ve Adaleti yaşatan tüm erdemli insanlara sesleniyoruz. En azından kendi ülkemizde insan onurunu yeniden diriltmek için tüm vicdan sahibi herkesi sağduyuya davet ediyoruz. İnsan hakları kavramının sözde kaldığı bu zamanda, Özgün, adil, erdemli, insan fıtratına aykırı düşmeyen, tüm tarafların katıldığı ve hiçbir gücün etkisi altında olmayan yeni bir toplumsal sözleşme oluşturmanın vakti gelmiştir.
Ve diyoruz ki; ''GELİN, HERKES İÇİN ÖZGÜR VE ADİL BİR DÜNYAYI HEP BERABER KURALIM. ''
Yaşanan tüm bu ayrımcılık, şiddet, barış karşıtı olayları hep birlikte karşı duralım"
Gurup adınaHAKAN ÖZKUL