NATO'nun Lizbon Zirvesi'nde Füze Kalkanı'nın Türkiye'ye yerleştirilmesinin onaylanmasına Türkiyeli sivil tohlum kuruluşları ve özgürlük platformlarından sert tepki göstermeye başladı.
SAKARYA: TÜRKİYE İSRAİL'E KALKAN OLUYOR
Sakarya Adalet Girişimi 271. hafta basın açıklamasında NATO'nun Füze Kalkanı Projesi'nde asıl hedefin Doğu ve İslam ülkeleri olduğunu belirterek, projeye verilen destek ile ABD ve İsrail'in çıkarlarına hizmet edildiğini savundu
Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu'nun haftalık devam ettirdiği adalet ve özgürlük eylemlerinde 271. hafta geride kaldı. Platform adına Sakarya Dayanışma Derneği'nden Kadrican Mendi'nin yaptığı açıklamada Lizbon Zirvesi'nde NATO'nun füze kalkanı projesine Türkiye'nin verdiği destek protesto edildi. Mendi, projeyle ilgili olarak "Her ne kadar bunun bir savunma sistemi olduğu söylense de gerçekte biliyoruz ki; Batı'nın ve bu arada NATO'ya katılması konuşulan İsrail'in çıkarlarını ve güvenliğini esas alan bir proje bu. ABD ve İsrail'in balistik füzelerinin tehdidine karşı hiçbir yaptırımı bulunmayan bu yeni konseptle başta İran olmak üzere İslam ülkeleri, ABD ve İsrail'in nükleer güç karşısında bir denge oluşturabilme şansından dahi yoksun bırakılacaklar. Bu konseptin tam meali ABD ve Batı, dünyanın istediği bölgesini istediği zaman vurabilir ama kimse onlara karşılık veremez, hatta bunu aklından dahi geçiremezdir." değerlendirmesinde bulunarak projeyi savunmak için söylenenlerin kamuoyuyla dalga geçmekten başka bir anlam ifade etmeyeceğini söyledi.
Başörtüsü sorunuyla oynamayın!
Kadrican Mendi, başörtüsü sorununda gelinen noktayla ilgili olarak da "Bir zamanlar Cumhurbaşkanlığını başörtüsü meselesini çözmek için nihai hedef olarak gösteren kadro buraya yerleştikten sonra bu sefer Anayasa Mahkemesi'ni mazeret olarak kullandı ancak referandum sonrası bu "engeli" de aştığını bildiğimiz Hükümet halen, Başbakan'ın çok sevdiği futbol ağzını kullanırsak, orta sahada top çevirmektedir. Gül'ün eşine destek mesajının ardından Başbakan ise sorunun çözümünü bir kez daha seçim sonrasına atmaktadır. Kendisinin son seçimi olacağını aylar öncesinden ilan eden bir siyasetçinin meselenin çözümünü böyle bir final sahnesine bağlamasını nasıl izah edebiliriz? Bu son seçimden sonrada kalkıp "Kusura bakmayın arkadaşlar, ben artık gidiyorum, siz başınızın çaresine bakın" derse bunun hesabı kimden nasıl sorulacaktır? Yoksa Başbakanın son seçiminden sonra bir de Cumhurbaşkanı ya da devlet başkanı olmasını mı bekleyeceğiz? Kamuoyu ile adeta alay eden bu tavra karşı sessiz kalmamız söz konusu olamaz." dedi. "Katil NATO'ya hayır!", "Ne NATO ne kalkan" dövizlerinin taşındığı eylem "Direne direne kazanacağız" sloganlarıyla son buldu.
Basın açıklaması metni:
Dün Lisbon'da toplanan tarihi NATO zirvesinde kamuoyunda "füze kalkanı sistemi" olarak bilinen yeni konsept Türkiye'nin de onayı ile kabul edildi.
Tüm dünyanın bildiği gibi bu sistemin muhatabı Türkiye'nin komşusu Doğu-İslam ülkeleri ve yine herkesin bildiği gibi Amerika'nın öncelikli düşman ilan ettiği İran İslam Cumhuriyeti idi.
Her ne kadar bunun bir savunma sistemi olduğu söylense de gerçekte biliyoruz ki Batının ve bu arada NATO'ya katılması konuşulan İsrail'in çıkarlarını ve güvenliğini esas alan bir proje bu.
ABD ve İsrail'in balistik füzelerinin tehdidine karşı hiçbir yaptırımı olmayan başta İran olmak üzere İslam ülkeleri bu yeni konseptle ABD ve İsrail'in nükleer güç karşısında bir denge oluşturabilmek şansından dahi yoksun bırakılacaklar.
Bu konseptin tam meali ABD ve Batı dünyanın istediği bölgesini istediği zaman vurabilir ama kimse onlara karşılık veremez, hatta bunu aklından dahi geçiremezdir.
Türkiye'nin İslam ülkeleri nezdindeki itibarını ve Ortadoğu halklarının kaderini belirleyecek böyle önemli anlaşmaya dönük hükümetin geliştirdiği; "Anlaşmada hiçbir ülkenin adı geçmiyor, İran düşman olarak gösterilmiyor" şeklindeki savunuları kamuoyu ile alay atmaktan başka bir şey değildir.
Komşularla sıfır sorun gibi bir sloganı diline pelesenk eden "Davutoğlu konsepti", Irak seçimlerinde ABD'nin planına alet olduktan sonra son NATO konseptini de onaylayarak inandırıcılığını yitirmiştir.
Bu sürecin devamında İsrail'in de aynı kalkan içine alınarak İran'a karşı dokunulmaz kılınması meselesi konuşulmaktadır.
Bu noktada "One minute" çıkışlarının "İsrail bizden özür dileyecek" laflarının samimiyetini kamuoyunun değerlendirmesine bırakıyoruz.
Dış siyasette yaşanan bu işbirlikçi tutum maalesef Başörtüsüne karşı takınılan resmi tutumun bir devamıdır.
Hayrünnisa Gül'ün ilköğretimde başörtüsünü savunan biz "cahilleri" eğitmekten bahseden açıklamasına destek veren Cumhurbaşkanı basının ısrarla bu meseleyi sorması üzerine "artık bu konuyu duymaktan rahatsız olduğunu" söylemektedir.
Oysa bizler çok iyi biliyoruz ki bir zamanlar Cumhurbaşkanlığını başörtüsü meselesini çözmek için nihai hedef olarak gösteren kadro buraya yerleştikten sonra bu sefer Anayasa mahkemesini mazeret olarak kullandı ancak referandum sonrası bu "engeli" de aştığını bildiğimiz hükümet halen, başbakanın çok sevdiği futbol ağzını kullanırsak orta sahada top çevirmektedir.
Gül'ün eşine destek mesajının ardından Başbakan ise sorunun çözümünü bir kez daha seçim sonrasına atmaktadır.
Kendisinin son seçimi olacağını aylar öncesinden ilan eden bir siyasetçinin meselenin çözümünü böyle bir final sahnesine bağlamasını nasıl izah edebiliriz?
Bu son seçimden sonrada kalkıp "Kusura bakmayın arkadaşlar, ben artık gidiyorum, siz başınızın çaresine bakın" derse bunun hesabı kimden nasıl sorulacaktır?
Yoksa Başbakanın son seçiminden sonra bir de Cumhurbaşkanı ya da devlet başkanı olmasını mı bekleyeceğiz?
Kamuoyu ile adeta alay eden bu tavra karşı sessiz kalmamız söz konusu olamaz.
Başörtüsü 8 yıl süren ilköğretimde, üniversitelerde ve hayatın her alanında serbest oluncaya kadar hesap sormaya devam edeceğiz.
Allah yolunda adanmışlığın şiarı olan Kurban Bayramını hayatımızı nelere adadığımızın muhasebesini yapmak için bir vesile sayıyoruz.
Bizlere Hakkı, Adaleti, Dürüstlüğü, Fedakârlığı emreden Rabb'imize adanmış bayramlarda buluşmak üzere hepinizi Allahın adı ile selamlıyoruz.
Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu adına
Sakarya Dayanışma Derneği
.
KONYA: NATO MÜSLÜMANLARIN TOPRAKLARINI İŞGAL EDEN BİR ÖRGÜTLENMEDİR
Konya İnanç Özgürlükleri Platformu düzenlediği basın açıklaması eyleminde, NATO füze kalkanının Türkiye'ye yerleştirilmesinin onaylanmasına sert tepki gösterdi.
Basın açkılaması metni platform adına Abdurrahman Akcan tarafından okundu:
Basın açıklaması metni:
Rahman, Rahim, Allah'ın adıyla
Tehdit ederek her yolun başına oturup da Allah'ın yolundan O'na inananları çevirmeyin ve yolun eğriliğini, çarpıklığını arzu etmeyin. Düşünün ki siz az idiniz de O sizi çoğalttı Bakın bozguncuların sonu nasıl olmuştur. (Araf Suresi 86. Ayet)
Sevgili dostlar, değerli basın mensupları;
İki kılıbık sohbet ediyorlarmış. Birisi: ''Evde otorite benim. İşlerime kimseyi karıştırmam.'' demiş ve eklemiş: ''Önce yemek sonra bulaşık sonra da çamaşır işleriyle uğraşırım. Sıraya asla müdahale ettirmem.'' deyince, diğeri: ''O da laf mı? Evde son sözü her zaman ben söylerim. Sen bilirsin hanım derim. Üzerine de söz söyletmem.'' demiş.
Son günlerde etkin dış siyaset muhabbetleri, bu hikâyede olduğu gibi cereyan ediyormuş gibi geliyor bize" ''İran'ın adının anılmasına müsaade etmedik. Hedef ülkeler arasında zikredilmesine mani olduk. Komuta bizim kontrolümüzde olacak. Savunma sistemine Türkiye'yi de dâhil ettik.'' gibi ifadeler, bize çok şirin geldi. Türk mizahına yapılmış önemli bir katkı gibi algıladık. Dümbüllü İsmail sizinle gurur duyuyordur. Dış siyaset mi, komedi dükkânı mı belli değil.
Terör örgütü İsrail'in resmi kuruluşundan bir yıl sonra kurulan NATO, 2. Dünya savaşından sonra bir savunma paktı olarak ortaya çıktı. Katılımcı ülkelerin savunulmasını esas alan bu yapılanmaya 1952 de Türkiye'de dâhil oldu. Sovyet yayılmacılığı tehlikesi bahane edilerek dâhil olunan NATO, Sovyetler birliğinin çökmesi ve dağılmasıyla birlikte varlık nedeni hususunda ciddi tartışmalar yaşadı.
Türkiye'nin bu ittifaka dâhil olma gerekçesi ortadan kalkmış olmasına rağmen, bu ittifakta bulunma, ülkemizde tartışmaya dahi açılmadı. Türkiye bu ittifakın önemli bir üyesi olarak ittifak bünyesinde kalmaya devam etti. NATO, Varşova paktının dağılmasıyla birlikte kendisine yeni düşman olarak, kızılın yerine yeşili belirledi. Artık sosyalizm tehlikesi bitmiş, yerine İslam bir tehlike olarak konulmuştu. O günden sonra da NATO, tüm stratejisini Müslümanlara düşmanlık üzerine belirledi. Irak ve Afganistan'ın işgali Müslümanlara yönelik saldırıların en uç noktasını oluşturdu.
NATO, Müslümanların topraklarını işgal eden bir işgal örgütlenmesidir! İkinci hedefi de, kendisinin işgal etmediği Müslümanların topraklarını işgal eden diğer devletleri destekleyip korumak, gözetmektir. İşgalci terör örgütü İsrail, bu destekleme listesinin başını çekmektedir.
Son günlerin önemli tartışma konusu olan Füze kalkanı projesinin, elinde nükleer güç bulunduran ve bulundurma ihtimali olan Müslüman ülkelere yönelik olduğu gayet açıktır. Ve bu ülkelerin, Türkiye'yle hiçbir sorunu yoktur. Açıkça düşmanının İsrail olduğunu belirten ve İsrail'i yeryüzünden sökülüp atılması gereken habis bir ur olarak nitelendiren İran'a yönelik bir savunma sistemi olduğu da gayet açıktır. Yani bu füze kalkanı sistemi, İsrail'i İran'a karşı korumak ve olası bir İran İsrail savaşında NATO'nun İsrail'in yanında olacağı anlamına gelmektedir.
Komşularıyla sıfır problem politikası yürüten ve İsrail'le gemi krizinden sonra İsrail'e üç ay mühlet verip ''Özür dilemezlerse ilişkileri keseriz!'' diyen bir dış politikanın gelmiş olduğu nokta Lizbon toplantılarının sonucunda, şerefli mağlubiyetler dönemi ve onurlu kılıbıklık diplomasisi diye nitelendirilebilecek bir haldedir.
Biz dış politika üretenlere daha sağlıklı bir yöntem öneriyoruz. Hem de daha mizahi olur. Füze kalkan sistemini ülkemize yerleştirin. Ülkemizdeki işgal edilmiş toprakların kilometre karesini arttırın. Fakat karşılığında NATO ülkelerine kılıç kalkan ekibi kurmalarını da şart koşun. Daha tutarlı davranmış hem de onurlu bir dış politika sergilemiş olursunuz. (!)
Acziyetin kudret, yenilgilerin zafer olarak adlandırılmadığı; izzet ve şerefin, Tevhid ve adalet üzere şekillendiği bir dünyada yaşama umudu ile hepinizi 168. Haftada aynı yer ve saatte buluşmak üzere Allah'a emanet ederiz.
KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU
KOCAELİ: AMERİKA'YA KARAKOL, İSRAİL'E KALKAN, İRAN'A DÜŞMAN OLMAYACAĞIZ
Kocaeli Gönüllü Kültür Teşekkülleri Platformu 292.hafta basın açıklaması 20 Kasım 2010 Cumartesi günü, saat 12.30'da İzmit İnsan Hakları Parkı, Özgürlük Meydanında yapıldı.Basın açıklamasını Gönüllü Kültür Teşekkülleri üyelerinden MAZLUMDER Kocaeli Şubesi başkanı Çetin Tahtacı yaptı.Konusu ülkemize kurulması planlanan füze kalkanına halkın gösterdiği tepkiydi.
Basın açıklaması metni:
Değerli basın mensupları ve çok kıymetli halkımız,
292.Haftaya giren, Kocaeli Gönüllü Kültür Teşekkülleri Platformunun
basın açıklamasına hoş geldiniz.
ABD, kendi tehdit algısına göre İran'daki, Suriye'deki, Lübnan'daki ve Filistin'deki gelişmeleri dizginlemek ve sözde İsrail'in güvenliğini garanti altına almak için Türkiye'de Füze Kalkanı kurmak istemektedir. NATO patentli bu teklifle Türkiye'nin önüne getirilmek istenen gerçek anlamıyla koruculuktur. Türkiye uzunca bir süredir ithal tehdit algısıyla şekillenmiş olan NATO'nun Füze Kalkanı Projesini onaylaması yönünde baskı altında tutulmaktadır. Bu durumda ya komşularla sıfır sorun politikasını sürdürmek ya da gerçek hedefi kardeş halklar olan sipariş projede "cephe ülkesi" rolünü üstlenmek gibi iki farklı misyon arasında bir tercihte bulunmasına zorlanacaktı. Fakat dün Lizbon' da gerçekleşen zirvede NATO, yeni yol haritası olan 'stratejik belge'yi ve bu çerçevede füze savunma sistemi oluşturulmasını kabul etmesiyle Türkiye'ye koruculuk görevini vermiştir.
Füze kalkanı projesinde hem Türkiye'yi hem de Batı dünyasını bölgeden kaynaklanan nükleer füzelere karşı korunacağından bahsedilmektedir. Herkesinde bildiği gibi Ortadoğu'da İsrail'in nükleer silahı elinde bulunduğu bilinmesine rağmen hiç konu bile edilmezken neden İslam coğrafyasındaki halklar tehdit olarak algılanmaktadır ? Bir realite karşısında sessiz kalanların bir ihtimal üzerinde kıyameti koparmaları ikiyüzlülüğün ta kendisidir. Buradan da anlaşılıyor ki Müslüman halkları tehdit olarak algılayan NATO füzeleri, Filistin işgalcisi İsrail devleti için "muhafız" rolü üstlenecektir.
Türkiye hükümetinin girişimiyle tehdit algısı ülke olarak herhangi bir ülkenin bu belgeye yazılmaması önemlidir. Fakat füze kalkanının yapıldığı takdirde Türkiye üzerinde imha edilecek olan nükleer füzelerin oluşturacağı serpintinin ülkemiz insanına vereceği zararı kim telafi edecektir. Daha öncesinde yaşadığımız Çernobil faciasının ülkemize verdiği zarar hala hafızalarımızda diri durmaktadır.
Hükümet'ten, NATO füzelerine ev sahipliği yapmak gibi kardeş halklar nezdinde hepimizin başını öne eğeceği kesin olan ve tarih önünde kendilerini de vebal altına alacak bu karara geri adım atması hepimizin dileğidir.
Kocaeli İnanç Özgürlüğü Platformu adına
MAZLUMDER Kocaeli Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı
Çetin TAHTACI
AKYAZI: NATO'NUN FÜZE KALKANI İSLAM ÜMMETİ'NE AÇILMIŞ BİR SAVAŞTIR
Akyazı Başörtüsüne Özgürlük Platformu düzenlediği basın açıklaması eyleminde NATO füze kalkanının Türkiye'ye yerleştirilmesine sert tepki gösterdi.
Basın açıklaması metni:
Hangi Çözümden Bahsediyorsunuz?
Başörtüsü yasağı artık çözüldü gibi açıklamaların kamuoyuna yansıması acaba hangi türden algılamalar için yapılmaktadır.
Onbinlerce başörtülü memur, öğretmen veya görevli hergün başlarını açmaya zorlanıyorken, bazı üniversitelerde başörtülü öğrenciler kampüse giremezken, orta öğretimde ve ilköğretimde başörtülü öğrencilere yönelik yasak sürerken hangi çözümden bahsediyorsunuz?
Biz çocuklarımızı yetiştirirken 'firt laydlere' soracak değiliz. İnancımızın gereği neyse çocuklarımızı o şekilde yetiştirmek en tabii hakkımızdır. Siz birilerine şirin gözükeceksiniz diye onların taktirlerine muhatap olacaksınız diye başörtüsüne yaş sınırlaması getirerek ailelere cahil yakıştırmasında bulunmak hakkını kullanamazsınız.
Milli güvenlik derslerini muvazzaf subayların vermesi olmazsa olmazmıdır. Bu dersleri görev yapan öğretmenlerden herhangi biri rahatlıkla verebilir. İktidarların görevi özgürlüklerin önünü açmaktır. Hayatın tüm alanlarında insanlar inançlarının gereğini yapabilmelidir.Eğer bir iktidarözgürlüklerin önünü açamıyorsa 'Beyaz Türk'lerin' hegomanyasından kurtulamamış demektir. İktidarın görevi bu hegomanyayı kırmaktır. Halka rahmen iktidarınızı sürdüremezsiniz.
Natonun füze kalkanı islam ümmetine açılmış bir savaştır.
Amerika natoyu kullanarak israile yapılacak saldırıları önlemek için için füze kalkanlarını türkiyede konuşlandırmak istiyor. İncirlik üssü israilin mefaatlerini korumak için yeterli gelmiyormu?
Akp hükümeti ağa babalarının ramına iş yapamadığı aşikar. İktidar küresel emperyalizmin oyununa alet olmamalıdır. İslam ümmetine karşı konuşlandırılması düşünülen füze kalkanlarına kesinlikle karşıyız. Füze kalkanlarının ülkemize konuşlandırılması ülkemize ihanettir. İktidar bu kirli oyundan derhal çekilmelidir.
Gelecek hafta cumartesi saat 12:30'da buluşmak üzere Allah'a emanet olunuz.
Akyazı Başörtüsüne Özgürlük Platformu Adına
Mazlum sözcüsü
İrfan ALEMDAR
velfecr
Bugün NATO zirvesi Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün başkanlığında Lizbon'da düzenleniyor. ABD'nin üye tüm ülkelere füze kalkanı projesini kabul ettirmesi bekleniyor.
NATO ülkemizde üs kuracakmış..! Amerika'nın girdiği yerden çıktığı nerede görülmüş?! Afganistan ve Irak'ta yaşananlar ortadayken böyle bir proje nasıl kabul edilebilir? Bir İncirlik'ten kurtulmaya çalışırken yeni İncirlikler kabul edemeyiz. Amerikan askerleri bu topraklara asla girmemelidir.
NATO, İran'a, Suriye'ye ve bu bölgenin Müslüman halklarına karşı bir füze kalkanı kurmak istiyor. Müslüman bir ülke olan Türkiye'ye kurulacak füze kalkanıyla bu topraklar kirletilecektir. Bunun barış amaçlı bir proje olduğu büyük bir yalandır. Biz Türkiye'nin Avrupa'ya değil, tehdit altındaki İslam topraklarına; İran'a, Suriye'ye, Filistin'e kalkan olmasını istiyoruz."
Bizler sesimizi yükselterek zulüm yapanlara kalkan olmak istemediğimizi ifade ediyoruz. Masum insanların üzerinde süper güçlerini çekinmeden kullanan katillere zulümlerini gizlemekte kalkan olmadık olmayacağız. Yapılacak bu antlaşmadan ötürü katillerle masaya oturanları kınıyoruz. Devlet büyüklerinin bebek katilleri ile sıkılan ellerin bir gün boğazımızı sıkmak için fırsat kolladıklarını unutmasınlar.
Hükümet ve diğer oy kaygısı güden partilerce bir oy deposu olarak görülen siyasete Allah'ın emrini alet etmekten çekinmeyen samimiyetsiz ve vicdan yoksunu parti liderleri bu sorunu çözmektense iyice kördüğüm edip kangrenli bir uzva dönüştürmeye çabalıyorlar. Eğitime %100 destek verdiklerini her türlü yayın organından gösteriş yapan eğitim gönüllülerinin aldığı yoklamaya tarladan, bağdan, bahçeden ve düğün evinden değil; okul kapılarından başörtümüzle 'BURDA' diyoruz. Kız çocuklarının çalıştırılması, küçük yaşta evlendirilmesi ve tarlada iş gördürülmesine karşı çıkan eğitim gönüllülerine başörtüsü ile okul kapılarında güvenlik görevlilerince şiddet görmesine sessiz kalması çok düşündürücüdür. İdeolojik ayrılıklar yüzünden kendilerinin her konuda haklı olduklarını fakat özgürlük mücadelesi veren mazlumları her konuda haksız gören yobazlar zulümden çekinmemekte. 'Baba beni okula gönder' diye türkü yakanlara karşılık olarak bizde 'Baba beni okula almıyorlar' diyoruz.
Devletin okullarına, hastanelerine, adliyelerine başörtülü hanımların okul kapılarında emir kulu olarak addedilen, kraldan çok kralcı, sistemin güvenlikçileri tarafından kapıdan içeri alınmayıp tartakladığı, hakaret ve kötü muamele ile karşılaştığı bu çarpık düzeni kınıyoruz. Hak, özgürlük, adaletten yüreklice bahsediyor ve buradayız diyoruz.
Kalpleri yerlerinden sökülmüşçesine, vicdanlarını geçirdikleri operasyonla aldırmışçasına tepkisiz ve ilgisiz duranlara Allah'dan acil şifalar diliyoruz. Bizler inanç özgürlükleri tam anlamıyla yaşanıncaya kadar mücadelemizi sürdürmeye söz veriyoruz. Haftaya 252. Basın açıklamasında buluşana kadar sizi Allah'a emanet ediyoruz. Selam ve dua ile"
Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu Adına
MAZLUMDER Ankara Şubesi