Başörtüsü Eylemlerinde Bu Hafta-FOTO

Konya'da 171.Sakarya'da 275.Akyazı'da 202., Kocaeli'de 296.,Ankara'da255. Başörtüsüne Özgürlük Eylemi Düzenlendi.

Konya İnanç Özgürlükleri Platformu 171. hafta basın açıklaması yine Kayalıpark mevkiinde yapıldı. Açıklamayı platfrom adına Yaşar TURGUT okudu. Açıklamasında Mavi Marmara gemisinin Türkiye'ye dönüşü hakkında ''Evet. Mavi Marmara geri geliyor. Şehitlerimizin kanlarıyla, kurşun yaralarıyla, İsrail'in zulmünün canlı bir belgesi olarak geri geliyor. Mavi Marmara, İsrail zulmünün sembollerinden biridir artık. Hem bu gazi gemiyi hem geminin maksatlarını hem de özgürlük sevdalılarını tekrar tekrar selamlıyoruz.'' dedi. Hükümeti ve İsrail'i eleştiren Turgut, şunları söyledi:

            Rahman, Rahim, Allah'ın adıyla

Ve bir vakit İsrail oğullarının şöyle misakını aldık: Allahdan başkasına tapmayacaksınız; ebeveyne ihsan, yakınlığı olanlara da, öksüzlere de, biçarelere de; insanlara güzellik söyleyin; namazı kılın; zekâtı verin. Sonra pek azınız müstesna sözünüzden döndünüz, hâlâ da dönüyorsunuz. (Bakara Suresi 83. Ayet)
Sevgili dostlar, değerli basın mensupları;
                Ne garip günlerde yaşıyoruz" Türk futbol tarihinin şerefli mağlubiyetler dönemi gibi yenilgiler üzerine övgüler dizilen, yenilgilerin, büyük galibiyetlermiş gibi gösterilmeye çalışıldığı, övgülerin yere göğe sığdırılamadığı, siyasi beceriksizlik ve tutarsızlıkların ayakta alkışlandığı, şovların büyük siyaset olarak takdim edildiği, ama em'e yarar, derdimize çare, hiçbir işin ortaya konulmadığı günlerdeyiz.
                Evet. Mavi Marmara geri geliyor. Şehitlerimizin kanlarıyla, kurşun yaralarıyla, İsrail'in zulmünün canlı bir belgesi olarak geri geliyor. Mavi Marmara, İsrail zulmünün sembollerinden biridir artık. Hem bu gazi gemiyi hem geminin maksatlarını hem de özgürlük sevdalılarını tekrar tekrar selamlıyoruz.
                Fakat Mavi Marmara'nın ortaya çıkarttığı sonuçların da görmemezlikten gelinmesini doğru bulmuyoruz. Uluslararası ilişkilerde, dokuz kişinin hunharca katledilmesinin karşılığı, hiçbir şekilde özür ve tazminat değilken, ülkemizi yönetenler halkımızı özür ve tazminata ikna etmiş, bunun büyük bir siyasal beceri olduğunu söylemişlerdi. Aradan geçen zaman gösterdi ki: Akl-ı Selim insanların kabul edemeyeceği özür ve tazminat ifadeleri dahi siyasal bir şovdan ibaretmiş.
İsrail'le olan ilişkiler, aradan geçen bu kadar süreye rağmen aile içi kırgınlık sınırlarının ötesine çıkmamıştır. En üst düzey İsrail'li yetkililerin özür dilemeyeceklerini defaatle ifade etmeleri, ülkemizin yöneticilerini ve halkımızı alaya alan ifadeler kullanmalarına rağmen Türkiye İsrail ilişkilerini Mavi Marmara olaylarından sonra bir zafer gibi sunulması, Türk futbol tarihindeki şerefli mağlubiyetler döneminin siyaset için de geçerli olduğunu ortaya koymaktadır.
Bizde bu şerefli mağlubiyetler anlayışına bir katkı olsun ve sonuçlarının nasıl ortaya çıkacağı birkez daha görülsün diye Danny Dannon'un İsrail Parlamentosu adına Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a yazdığı mektubu aynen alıntılıyoruz:
''Türkiye başbakanı Recep Tayip Erdoğan'a''
               Size bütün İsrail adına, İsrail devletinin, ''Mavi Marmara Terör Gemisinin'' Türkiye'yi terketmeden önce yeterli araştırmanın yapılmadığı gerçeğinden dolayı özür dilemek istiyorum. Eğer bu yapılabilmiş olsaydı, geminin Türk hükümetinin himayesi altında silahlı teröristleri taşımasına engel olunabilirdi.

                Bizim mükemmel ilişkilerimiz, sizin İsrail devletine olan büyük saygınızdan dolayı, deniz komandolarının gemiye indiklerinde gemideki barış aktivisti kılığına bürünmüş silahlı teröristler tarafından kendilerini öldürmek üzere karşılandıklarında hemen kendilerini silahla savunmayıp kendilerini tuttuklarından dolayı özür diliyorum.

               Komandolarımızın dikkatli bir şekilde hareket edip, sivillerin varlığını hesap ederek, sadece 9 teröristi öldürdüklerinden dolayı sizden özür diliyorum. Eğer devlet yetkilileri gemide teröristlerin bulunduğunu bilseydi, bizim güçlerimizin hayatını tehlikeye atan herkesin öldürülmesi emrini vermiş olacaktı.

               İzninizle, bir özür daha dilemek istiyorum: İsrail'in gemideki tehlikeli teröristleri serbest bırakarak, onları cinayete kalkışmaktan dolayı yargı önüne çıkarmadığımızdan dolayı hatta eve dönüş biletlerini vermiş olmamızdan ötürü özür diliyorum.

               Son olarak, lütfen bu candan özrümüzü kabul buyurunuz. Birleşmiş Milletler'den Türkiye'yi kınama isteğinde bulunmadığımızdan dolayı, İHH terör örgütünün sizin partiniz ve siz Sayın Erdoğan ile olan bağını arıştırma isteğinde bulunmadığımızdan dolayı, tekrar özür diliyorum. İyi dileklerimle. ''Millitvekili Danny Danon, İsrail Parlamentosu adına"
Hakkın hak olup ve batılın tamamına galip geldiği bir dünyada yaşama umudu ile hepinizi 172. Haftada aynı yer ve saatte buluşmak üzere Allah'a emanet ederiz.
KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU

18 / 12 / 2010

 

 

Her gün Aşura, her yer Kerbela!

Sakarya'daki 275
.
eylemde Kerbela'dan dersin yeterince çıkarılmadığı ifade edilirken, kampüslerin ayrışmaya başladığı tehlikesine dikkat çekildi. Açıklamada Genelkurmay'ın iki dil tartışmasına müdahalesi ile protesto gösterilerindeki şiddete eleştirildi

Sakarya Adalet Girişimi'nin 275. hafta basın açıklaması Kerbela'nın anılmasıyla başlarken, SAGİR Başörtüsü Platformu adına basın açıklamasını okuyan Sakarya Dayanışma Derneği sözcüsü Kadrican Mendi, "Meşruiyeti iktidarın değil Hakk'ın yanında aramanın adı olan Kerbela Kıyamı tüm İslam dünyasında anıldı. Anıldı, lakin idrak edildi mi? Tartışılır. Kerbela'da Yezid'in zulmünü lanetledik ama yezide iktidar yolunu açan süreci ne kadar doğru kavrayabildik. Sırf iktidar da olduğu için Muaviye'nin ordusuna yazılanlar, fethe gittiklerini zannederlerken aslında zulmün kurumlarını tahkim ediyorlardı. Hüseyin'i yezit şehit etti fakat ümmetin iktidar karşısındaki sarhoşluğu sayesinde" Tarih bize göstermiştir ki; Yezidin murdar nefesinden sakınmak için önce Muaviye'nin ordusuna asker yazılmamak kadar, onun karşısında durmak da gerekiyor" Burada sanırım hiçbir hükümetin ve iktidarın kutsal olmadığı gerçeğini de hatırlatmamız gerekiyor. Ki Muaviye'nin ordusunda İslam fethine çıktığını zanneden gafil Müslümanların durumuna düşmeyelim." dedi.

Askerin ve polisin müdahalesi eleştirildi

SAGİR Başörtüsü Platformu adına yapılan 275. basın açıklamasında Kadrican Mendi, "Üniversitelerde başörtüsü yasağı çözüldü diye kendimizi avuturken bazı üniversitelerin başörtüsüne kesinlikle tahammül edemeyen grupların kalesi olmaya başladıklarını görüyoruz.

Yani bundan sonra Başörtünüzle 18 yaşına kadar okuyamayacağınız gibi, üniversiteye gidecek iseniz de o zaman hükümetin kontrolündekilerden seçmek zorunda kalacaksınız." denilirken, öğrenci olaylarındaki şiddetin görmezden gelinerek, bebeğini düşüren öğrencinin nikâhına indirgemesi eleştirildi. Açıklamada ayrıca "12 Eylül ile hesaplaşıyoruz, darbe dönemi sona erdi asker yerini siyasete bıraktı" derken dün Genelkurmayın "akıllı olun" mesajıyla karşılaştık. Askerin müdahalesine sadece bize karşı yapıldığı zaman değil, hangi muhalif fikre olursa olsun karşı durduk, bundan sonrada karşı duracağız." İfadeleriyle Genelkurmay'ın Kürtçe tartışmalarına müdahale etmesi eleştirildi. Açıklama "Haklı mücadelemize, hiçbir çifte standarda tevessül etmeksizin, ilkelerimizi hiçbir güç veya menfaat uğruna pazarlığa açmaksızın ve kim, hangi kimlikle yaparsa yapsın zulmün her biçimine karşı durarak devam edeceğiz." ifadeleriyle son buldu.

SAGİR Başörtüsü Platformu 275. Basın açıklaması

Meşruiyeti iktidarın değil Hakk'ın yanında aramanın adı olan Kerbela Kıyamı tüm İslam dünyasında anıldı.

Anıldı, lakin idrak edildi mi? Tartışılır.

Kerbela'da Yezid'in zulmünü lanetledik ama yezide iktidar yolunu açan süreci ne kadar doğru kavrayabildik.

Sırf iktidar da olduğu için Muaviye'nin ordusuna yazılanlar, fethe gittiklerini zannederlerken aslında zulmün kurumlarını tahkim ediyorlardı.

Hüseyin'i yezit şehit etti fakat ümmetin iktidar karşısındaki sarhoşluğu sayesinde"

Tarih bize göstermiştir ki; Yezidin murdar nefesinden sakınmak için önce Muaviye'nin ordusuna asker yazılmamak kadar, onun karşısında durmak da gerekiyor.

Üniversitelerde Başörtüsü yasağı çözüldü diye kendimizi avuturken bazı üniversitelerin başörtüsüne kesinlikle tahammül edemeyen grupların kalesi olmaya başladıklarını görüyoruz.

Yani bundan sonra Başörtünüzle 18 yaşına kadar okuyamayacağınız gibi, üniversiteye gidecek iseniz de o zaman hükümetin kontrolündekilerden seçmek zorunda kalacaksınız.

Zira hükümet karşıtı grupların güçlü olduğu üniversiteler bu aşamadan sonra Başörtülüler açısından güvenli olmaya bilir

Son öğrenci protestolarına değinmek istiyoruz.

Birçok Avrupa ülkesinde sokakları harekete geçiren öğrenci olaylarını hepimiz izliyoruz.

Ve fakat olayların belki binde biri ülkemizde meydana gelince birden herkesin gözü kararıyor.

Hele bir de protestoların haşa hükümete dönük bir yönü varsa.

Bizler şuna inanıyoruz ki tüm ideolojik yapılar buna Başörtüsü düşmanları da dâhil, ideolojik mücadelelerini açık, halkı kandırmaksızın, herhangi bir entrikaya tevessül etmeksizin, dürüst ve ahlaklı bir tarzda yapma hakkına sahiptirler. Buna yumurta atma hakları da dâhil"

Zira "haksızlığa karşı koyma hakkı"nı tartışmaya açtığınız anda ne Başörtüsünü savunabilirsiniz ne de İslami Direnişi.

Polis tarafından orantısız şekilde darp edilen öğrenciler kendilerince haklı gerekçelerle, hükümete karşı bir protesto eylemi gerçekleştirmenin ötesinde bir şey yapmadılar.

Ancak maalesef hükümet yanlısı medyamız bu durumu; yediği tekme yüzünden çocuğunu düşüren bir insanın nikâhını tartışacak kadar seviyesiz bir üslupla tartıştı.

Ve kendisini Başörtüsü düşmanlığı tescillenmiş medya ile aynı seviyeye düşürdü maalesef.

Burada sanırım hiçbir hükümetin ve iktidarın kutsal olmadığı gerçeğini hatırlatmamız gerekiyor.

Ki Muaviye'nin ordusunda İslam fethine çıktığını zanneden gafil Müslümanların durumuna düşmeyelim.

Evet "12 Eylül ile hesaplaşıyoruz, darbe dönemi sona erdi asker yerini siyasete bıraktı" derken dün Genelkurmayın "akıllı olun" mesajıyla karşılaştık.

Biz bir hatırlatma yapalım; askerin müdahalesine sadece bize karşı yapıldığı zaman değil, hangi muhalif fikre olursa olsun karşı durduk, bundan sonrada karşı duracağız.

Hafta içinde İslami Direniş Hareketi HAMAS'ın da 23.yıldönümünü kutladık. Gücünü ve meşruiyetini önce Hakk'tan sonra halkından alan şanlı Filistin Direnişini Hamas nezdinde selamlıyoruz.

İsrail'in başbakanı Netanyahu'nun "ne özür ne de tazminat" cevabı ise hükümetin illüzyonuna bel bağlayanları fena halde üzdü.

Oysa bizler inanıyoruz ki israili İslami direnişin elinden tazminat ve özür değil bu noktadan sonra "eman" dahi kurtaramaz.

Yeter ki kendimizi kendi ellerimizle oluşturduğumuz boş hayallerle oyalamayalım.

İktidara değil Hakk'a güvenelim.

Ve O'na sabırla direnişle yaklaşalım

Bizler Başörtüsü direnişçileri olarak,

Haklı mücadelemize, hiçbir çifte standarda tevessül etmeksizin, ilkelerimizi hiçbir güç veya menfaat uğruna pazarlığa açmaksızın ve kim, hangi kimlikle yaparsa yapsın zulmün her biçimine karşı durarak devam edeceğiz.

Yaşasın Başörtüsü direnişimiz

Yaşasın mazlumların dayanışması.

SAGİR adına Sakarya Dayanışma Derneği













  

Akyazı Başörtüsüne Özgürlük Platformu'nun düzenlemiş olduğu 202. Basın açıklamasında, başörtüsünü yasaklayan Azerbaycan yönetimi lanetlendi

Basın açıklaması metni:

Akyazı Başörtüsüne Özgürlük Platformu'nun düzenlemiş olduğu 202. Basın açıklamasında beraberiz.

Ülkemizde yasaklar kimleri memnun etmek için?

Halkı müslüman olan ülkemizde başörtüsü yasağı, namaz kılma yasağı, kuran kurslarında yaş sınırı yasağı ve inanç özgürlüğündeki yasaklar neden? Bilinmelidir ki insanlar inandıkları gibi yaşayarak mutlu olurlar. Bir veli çocuğunu inancının gereği başörtüsüyle ilköğretimde, lisede, üniversitede özgürce evladını okutamıyor. Başörtülü bir kadın başı açık olan bir kadın gibi tüm kurum ve kuruluşlarda istedikleri gibi istifade edemiyor, hatta kışla kapısına dahi yaklaştırılmıyorsa nerede kaldı hak ve adaletli sosyal devlet.

Özel sektörde çalışmasına rağmen namaz kılma engeline takılıyor. Çocuğuna istediği yaşta dininin gereklerini öğretmede yaş sınırlarımısı getirilmesi, insanların temel ihtiyaçlarını karşılamak için çöpten ekmek, pazar yerinden atık toplamaya devam ediyorsa, emeklisi, işçisi ve asgari ücretlisi sefalet bir ücret alıyorsa, bundan daha büyük bir zalimlik yoktur. Onyıllardır demokrasi laiklik ve kemalizm adına rejimi kendi menfeatleri doğrultusunda kullananlar ister sivil ister askeri sorumlular muhakkak yargılanmalıdır. Kastı olanlar cezasız kalmamalıdır.

Dünya basınında yansıyan haberler, başörtüsü yasağının Azerbaycan'da da hortlatıldığı görülmektedir. Azerbaycan milli eğitim bakanı Misir MERDANOV'a tavsiyemiz şudur. Eğer açıklamalarınızdaki gibi bende müslümanım diyorsanız, müslüman gibi davranın ve islamın emri olan başörtüsü yasağını okullardan kaldırın. Bir müslüman, Kuran'ın hükmü olan başörtüsüne yasak getiremez.

Halkı müslüman olan ülkemize hicret edip uzun süredir misafirimiz olan Çeçenistan baş kadı'sı şemsuddin BATUKAYEV İstanbul'da gözaltına alındı. Hiçbir gerekçe sunulmayan bu tutuklamadan endişe duyuyoruz. BATUKAYEV'in başka bir ülkeye sürgün edilmesini istemiyoruz. Ülke yetkililerimizde bu olay hakkında geniş bir açıklama yapılmasını talep ediyoruz.

Tüm dünyada zalimliğin bittiği günler temennisiyle gelecek hafta cumartesi günü saat 12:30'da buluşmak üzere Allah'a emanet olunuz.

Akyazı Başörtüsüne Özgürlük Platformu Adına

Mazlum der Akyazı Şube Başkanı

Burhan ÇİMŞİT






Kocaeli Gönüllü Kültür Teşekkülleri Platformu 296.hafta basın açıklaması İzmit İnsan hakları parkı, Özgürlük Meydanında gerçekleşti.

Basın açıklamasını platform birleşenlerinden Şefkat-Der Kocaeli temsilcisi Reyhan Balcı yaptı.

Basın açıklamasının konusu sokakta kaderine terkedilmiş insanlara karşı devletin ve toplumun ilgisizliğiydi.Basın açıklamasından sonra Mazlumder Kocaeli şubesi, Muharrem ayı dolayısıyla aşure dağıttı ve "Her yer Kerbela, her gün aşura" denilerek, dünya üzerinde her gün Müslüman kanı aktığı, Hz.Hüseyini şehid eden zalim anlayışın şu anda da Müslümanları ve masum insanları katlettiği vurgulandı.

BASIN AÇIKLAMASI TAM METNİ:

Türkiye'de şimdiye kadar sokakta yaşayan evsizlerle ilgili bir sayım yapılmamıştır. Türkiye genelindeki sokakta yaşayan evsiz insan sayısınınsa 70 bin ile 100 bin arasında olduğunu tahmin ediyoruz.İstanbul'da sokakta yaşayan evsiz insan sayısını 7 bin ile 10 bin orasında olduğunu tahmin ediyoruz.Bu etkinlik için İstanbul Beyoğlu Taksim istiklal caddesinin seçmemizin nedeni,Türkiye de en çok sokakta yaşayan evsiz insanımızın İstanbul da olması ve evsizlerimizin İstanbul da en yoğun olduğu bölgenin de Beyoğlu taksim istiklal caddesinde ve etrafında olması ve bu evsizlerimize her gün binlerce insanın şahit olmasına rağmen ,sokakta yaşayan insanlarımız için kalıcı çalışmaların yapılmaması,18-60 yaş arası barınmasız evsizlerimiz için evsizler evlerinin evsizler sığınaklarının evsizler yurtlarının evsizler rehabilitasyon merkezlerinin açılmamasıdır.

Evsizlerimizin, havaların çok soğumasıyla birlikte İstanbul Büyükşehir belediyesi tarafından spor salonuna toplanması ve burada evsizlerimizin kısa süre tutulması ve sokaklara tekrar bırakılması ise ayrı bir insanlık dramıdır.Sokakta yaşayan insanlarımız için sembolik kısa süreli değil gerçekçi kalıcı, yılın 12 ayı 365 günü 24 saat devamlı çalışmalar yapılmalıdır.

Dünyada birçok ülkede evsizler için kadın ve erkekler için ayrı ayrı evsizler evleri, evsizler yurtları, evsizler sığınakları açıldığı gibi evsiz barınmasız kalmış ailelere uygun hizmet verecek şekilde aileler için de evsizler merkezleri aile sığınakları da açılmıştır.Hatta alkol ve madde bağımlısı evsizler içinde farklı farklı mekanlar oluşturulmuştur.Benzer sığınaklar Türkiye'de de yapılmalıdır.Türkiye'de okul yaptıran,hastane yaptıran vb. bir çok bağışçı sponsor bulabilirsiniz ama sokakta yaşayan barınmasız insanlarımız için, bir evsizler evi, evsizler sığınağı, evsizler barınağı, evsizler yurdu tabiri ile anılan bir sosyal merkez yaptıran, yada işleten yada işletilmesine yardımcı olan ne bir şirket, ne bir ünlü, nede bir zengin bulursunuz...

En son geçen kış döneminde sokakta yaşayan insanlardan yaklaşık bin civarında olan kısmı ,donarak ölüm tehlikelerine karşı spor salonlarına toplanmıştı. Spor salonlarına ancak, yaklaşık 10 bin evsizden, bin evsiz toplanabilmiştir.Şimdi yine evsizlerimiz toplanmaya başlanmıştır.Bu evsizlerimizin spor salonlarında kalma süreleri 15 gün ile bir ay arasında değişmektedir.Bu süreden sonra çok büyük çoğunluğu sokaklara tekrar bırakılmakta,az bir kısmı memleketlerine gönderilmekte,(memleketlerine gönderilenlerin çoğu gittiği şehirlerde sokaklarda yaşamaya devam etmektedir). Yine çok az bir kısmı hastane ve sosyal bakım merkezlerine yerleştirilmektedir.Bu insanlık ayıbına kalıcı bir çözüm getirilerek son verilememektedir!.Yıllardır aynı görev ihmali devam etmektedir.Sokakta yaşayan insanlarımız arasında, kılığı kıyafetinden belli olmayan birçok gizli evsiz insanımız da bulunmaktadır.

Reyhan Balcı

Şefkat-Der Kocaeli gönüllü temsilcisi

Ülkemizde ve dünyada yaşanan ihlallere karşı uzun soluklu bir tepki olarak başlatılan "Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu"nun bir açıklamasında daha beraberiz. Yine dopdolu bir haftayı tüm yaşanan sıkıntılar ve gelişmelerle geride bıraktık.

Geçtiğimiz haftalarda dünya siyasi gündemine magazin bulaştı. İnsanların özel hayatını, bir magazin malzemesi gibi ifşa ederek basına sızdırıp; delili olmayan iddialar karşısında sanki bir suçlu gibi kendini savunmak zorunda bırakılması kişilik hakkına yapılmış ağır bir saldırıdır. Dedikodu haberlerini kendi menfaatlerine uygun olduğu için yayılmasına yataklık eden zevat, en az dedikoduları üreten toplum mühendisleri kadar suçludur. Beyinleri bu bilgi kirliliği ile meşgul edip, asıl gündemi örtbas etmeye çalışmak haber alma hakkını da engellemektedir.

Yine geçtiğimiz hafta İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin kabulünün yıldönümü idi. 10 Aralık ile başlayan hafta Birleşmiş Milletlere üye ülkelerde İnsan Hakları Haftası olarak kutlanır. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 10 Aralık 1948 yılında İnsan Hakları Evrensel Bildirisini kabul etmiştir. İnsan Hakları Evrensel Bildirisi, insan hakları konusuna tam bir tanım getirmek amaçlanarak hazırlanmıştır. Esas amaç, bu tanıma uyan insan haklarının hiçbir tereddüde meydan vermeden uygulanmasıdır. İnsan Hakları Beyannamesi 30 maddeden oluşmuştur. Bu Beyanname insana değer veren, özgürlük, eşitlik tanıyan duyurudur. İnsanlara millet, inanç, ırk ayırımı gözetmeksizin herkes için eşit haklar konmuş ve yasaların korumasına verilmiştir.

Saygı değer Ankaralılar;Geçtiğimiz günlerde gazete manşetlerinde yer alan ülkemizdeki bir sivil toplum kuruluşuyla ilgili iddialar tüm insanların vicdanlarını sarsmıştır. Kendi dünya görüşü hâkim olsun diye ihtiyaç sahibi öğrencinin babasının imam olması nedeniyle bursunun kesilmesi; toplum menfaatleri için çalışması gereken bir derneğin icraatıdır. Öğrencilere burs verilirken namaz kılıyor, oruç tutuyor diyerek inançlarının sorgulanması din ve vicdan hürriyetine tecavüz etmek demektir. Ayrıca; üniversitelerde başörtüsü hususunda düzenleme yapıldığı söylense de bizlere gelen başvurular halen kızlarımızın aşağılandığını göstermektedir. Liselerdeki milli güvenlik derslerine hiçbir eğitim formasyonu olmayan subaylar girmekte, çocuklarımız baskı altında ders işlemeğe devam etmektedir. Artık günümüzde çözülemeyen problemler, en iyi ihtimalle görmezden geliniyor. Bu da yaraların kangrene dönüşmesine yol açıyor. Daha kötüsü ise insanların acıları, güçlülerin menfaatleri uğruna kullanılıyor. Birbirleri ile çatışan güçlüler, bireylerin ekonomiden sağlığa, hukuktan aileye kadar bütün kurumlara olan güven duygusunu sarsarak rant sağlamaya çalışıyorlar. Kaybettiğimiz değerler bu kaosun birer ürünüdür. Şiddet olaylarına sebep olup ülkemizi çıkmaza sürükleyen kimi çıkarcıları, hiçbir fert affetmeyecektir. Barışı istismar edenler kendi vicdan savaşlarında kaybolacaktır.

Buradan gönüllerinde Hakkı ve Adaleti yaşatan tüm erdemli insanlara sesleniyoruz. En azından kendi ülkemizde insan onurunu yeniden diriltmek için tüm vicdan sahibi herkesi sağduyuya davet ediyoruz. İnsan hakları kavramının sözde kaldığı bu zamanda, Özgün, adil, erdemli, insan fıtratına aykırı düşmeyen, tüm tarafların katıldığı ve hiçbir gücün etkisi altında olmayan yeni bir toplumsal sözleşme oluşturmanın vakti gelmiştir. Ve diyoruz ki; GELİN, HERKES İÇİN ÖZGÜR VE ADİL BİR DÜNYAYI HEP BERABER KURALIM. Yaşanan tüm bu ayrımcılık, şiddet, barış karşıtı olaylara hep birlikte karşı duralım" Haftaya aynı gün ve aynı saatte burada buluşalım"

Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu Adına ,

MAZLUMDER Ankara Şube

Sivil Haber Haberleri

Katil İsrail'e kucak açan Uluslararası Olimpiyat Komitesi sınıfta kaldı
Paris Olimpiyatlarının güvenlik işlerinde neden İsrail güçleri kullanılıyor?
Alimlerden Gazze bildirisi: HER MÜSLÜMANA FİLİSTİN SORULACAK
PKK'nin kanlı tarihinden bir kesit: Susa Katliamı!
Diyarbakır bu akşam da Gazze için meydanlardaydı