Konya İnanç Özgürlükleri Platformu 189. hafta basın açıklaması sat 12:30'da kayalıpark meydanında yapıldı. Açıklamayı platform adına Ali ERÖZ yaptı. Açıklamasına Bakara suresi 11- 14. ayetleri okuyarak başlayan ERÖZ, CHP Genel Başkan Yardımcısı Hurşit Güneş'in cuma namazı gafına değinerek ''Siyaset arenası, her gün yepyeni uygulamalar ve anlayışlar üretiyor. Şimdi de bir siyasi parti fıkıh açılımı yapmakta.(!) Önceki açılımları, çarşaf vs. tutmayınca işi büyüttüler içtihada soyundular.'' dedi...
Açıklamanın Tam Metni:
Rahman, Rahim, Allah'ın adıyla
Kendilerine yeryüzünde ''Bozgunculuk yapmayın'' dendiği zaman ''Bizler sadece ıslah edicileriz'' derler. İyi bilin ki asıl bozguncular kendileridir lakin farkında değillerdir. Onlara ''Müslümanların inandığı gibi siz de inanın denilince, ''Biz de o beyinsizlerin inandığı gibi mi inanalım'' derler iyi bilin ki asıl beyinsizler kendileridir fakat bilmezler. İnananlara rastladıkları zaman ''İnandık'' derler elebaşlarıyla baş başa kaldıklarında ''Biz şüphesiz sizinleyiz onlarlar sadece alay etmekteyiz'' derler.(Bakara Suresi 11 14. Ayetler)
Sevgili dostlar, değerli basın mensupları;
Halkının inanç değerlerinden uzak, mevcut uygulamaları din zanneden bir siyasi kişilik, 23 Nisan sabahı bayram namazı kılmak için camiye gider. Camide hiç kimseyi göremeyince, dostlarından birine telefon edip ''Yahu 23 Nisan bayram namazına neden gelmiyorsun? Hadi kimse gelmiyor sen neden yoksun?'' diyerek sitem eder. Ötekinin ''Sadece dini bayramların namazı olur.'' demesi üzerine kendi dünya görüşünün dinden ne kadar uzak olduğuna hayıflanır" İki görüşü uzlaştırmak üzere çabasının tutmayacağını anlar"
Siyaset arenası, her gün yepyeni uygulamalar ve anlayışlar üretiyor. Şimdi de bir siyasi parti fıkıh açılımı yapmakta.(!) Önceki açılımları, çarşaf vs. tutmayınca işi büyüttüler içtihada soyundular. Bir milletvekili genel başkanını savunmak adına Cuma namazının kazasından bahsediyor. Halkın inanç değerleriyle sürekli kavgalı Milli şef de böyle buyurmuş Cuma namazını evde kılsınlar deyivermişti. Şimdiki milletvekili mezhepte müçtehid imamının yolunda gitmekte"
Ülkemiz seçim sathı mahalline yaklaştıkça, ülkemiz insanı ve ülkemiz siyasetinin niceliğine yönelik bilgiler katiyet kazanmakta, malumun ilamı cihetinden uygulamalar alıp başını gitmektedir. İnsanların siyaset malzemesi yaptığı değerlere ne kadar bağlı olduğu ve ne kadar sadık kalacağı uygulamalarından açıkça ortaya çıkmaktadır. Bir yandan dini ve dini değerleri seçim malzemesi haline getirip, dindar insanları oy deposu olarak görenlerin diğer yandan uygulamalarıyla Müslüman halkımızın değerlerine nasıl da ''Fransız'' kalıverdiklerini seyreylemekteyiz.
İki seçimdir başörtüsü meselesini bir siyaset malzemesi olarak kullanıp, krizlerden oy devşirmeyi bir siyaset bilinci haline dönüştürenlerin; geçmişte mecliste başını açan milletvekillerini alaya konusu edip, şimdi ise kendilerinin de şuan başı örtülü ancak mecliste başını açacağını deklere eden bir bayanı milletvekili adayı göstermelerini esefle karşılıyoruz.
Biz sanrufu araba modellerinde severiz, yaşam biçiminde ve siyasette asla kabullenmeyiz. Bir reklam malzemesi olarak iyidir ''aç kapa'' fakat bir siyaset malzemesi hiç hoş durmamakta" ''Açıyorum kapıyorum, bunu ben hep yapıyorum''cu bir bayanın milletvekili adayı gösterilmesi, başörtüsü hususunda halkın taleplerini yerine getireceğini iddia edenlerin zihin dünyalarına da ayna tutmaktadır. Kamu vicdanı bu olayı böyle algılamaktadır.
Başörtüsü yasakçılığıyla malum bir şahsın, Siirt'ten ikinci sıra milletvekili adayı gösterilmesi de yasakçılığın uygulayıcılarının ''Bunu bir zihniyete mi dönüştürüyorlar?'' sorusunu akla getirmektedir. Ergenekon sanıklarını meclise taşıyıcılarını Ergenokonculukla itham edenler yasakçıları meclise taşımakla yasakçı kimliğine bürüneceklerinin farkında değiller mi? Ya da bu eylemleriyle gizlediklerini mi ızhar ediyorlar? Yoksa tövbe ettiklerine dair bir işaret mi gördüler yahut da kendilerinin mi iddialarından tövbesidir bu uygulama?
Siyasetçileri dinden geçinmekten vazgeçmeye, halkın inanç değerleriyle kavga etmemeye, dinin hükümlerini sulandırıp yolu eğriltmemeye davet ediyoruz.
Dinin ve dini değerlerin siyaset malzemesi haline getirilmesinden uzak fakat siyasetin belirleyicisi olduğu, tevhid ve adalet üzere kurulu bir dünyada yaşama umudu ile hepinizi 190. Haftada yanı yer ve saatte buluşmak üzere Allah'a emanet ederiz.
Kocaeli Gönüllü Kültür Teşekkülleri Platformu 314.hafta basın açıklamasını platform birleşenlerinden MAZLUMDER Kocaeli Şubesi yön. kur. Üyesi Erol Çağlayan yaptı.Basın açıklamasının konusu hala sürmekte olan başörtü yasağı ve ilköğretimde, devlet dairesinde, mecliste, yaşamın her alanında başörtüsüne özgürlük için 30 Nisan'da İzmit'te yapılacak HER ALANDA BAŞÖRTÜSÜNE ÖZGÜRLÜK yürüyüşüne davetti.
KOCAELİ GÖNÜLLÜ KÜLTÜR TEŞEKÜLLERİ PLATFORMU 314.HAFTA BASIN AÇIKLAMASI
Değerli halkımız ve basın mensupları,
314.hafta basın açıklamamıza hoş geldiniz.Bilindiği gibi başörtüsü zumlu hala devam etmekte ve bizim de 6 seneden beri sürdürdüğümüz, direniş sürmektedir. Önümüzdeki hafta 30 Nisan 2011 cumartesi günü başörtü direnişimizin 7. yılına girmesi dolayısıyla, başörtü mağdurlarının sesini duyurmak, yapılan bu insan hakkı ihlalini, ayrımcılığı protesto etmek için bir yürüyüş düzenlemiş bulunuyoruz.
Yürüyüşümüz saat 14.00'de İzmit Merkez bankası önünden başlayıp, İnsan Hakları Parkında son bulacaktır.
Türkiye'nin birçok yerinden katılımın olacağı bu yürüyüşe de tüm Kocaeli halkını davet ediyoruz.
Sormak gerekiyor, başörtü zulmü noktasında ne değişmiştir ki, her kes sus pus olup bir kenara çekildi?.Başörtü yasağı başta İmam Hatip okulları olmak üzere, bazı üniversitelerde ve yaşamın değişik alanlarında hala devam etmekte ve bu insan hakları ihlalleri ile ilgili çok sayıda şikayet başvurusu almaktayız. Üniversitelerde yasağın kalktığı söyleniyordu, son olarak Trakya Üniversitesi rektörü panolara astığı duyuruyla üniversitede kesinlikle başörtüsüyle girilemeyeceğinin emrini verdiğini, gazeteler yazdı.Masraflarını halkın vergileriyle karşıladığı okullarda, halkın çocukları okutulmuyor, 3-5 yasakçı kral, diktatör, padişah kesiliyor ve yasak, zulüm estiriyor.Bu zorbalığa , bu halk daha ne kadar tahammül edecek?.
Hiçbir otoritenin ve kişinin, insanların giyim kuşam tarzına karışma ve yasak getirme hakkı yoktur. Sadece üniversitelerde değil, ilköğretimde, mecliste, devlet dairelerinde başörtüsü özgür kalana kadar mücadelemiz devam edecektir.İnsan hak ve özgürlükleri pazarlık konusunda olamaz. Bu konuda mağdur olanlar davaları arkasında dimdik durmazlarsa, gasp edilen haklarını kesinlikle geri alamayacaklardır.Bu konu, başkalarının iradesine havale edilecek bir konu da değildir.
Yasağı çözsün diye meclise gönderilen insanlar, bu seçimde başörtülü aday göstermeyerek, oy aldıkları kesimleri mağdur etmiş hayal kırıklığına uğratmıştır.Listelerinde gösterdikleri tek başörtülü adaysa, başörtüsünün kolayca takılıp çıkartılabileceğini dürüstçe ! ifade ederek, başörtülü bayanları rencide etmiş ve son kalan 3-5 yasakçının elini güçlendirmiştir.
Başörtülü öğrencileri sınavdan atan, Osman Ören adlı bir aday da, Siirt'e 2.sıradan milletvekili adayı gösterilmiştir.Başörtülü kadınların ve onların yakınlarının oyları ile bir yerlere gelenlerin, başörtülü öğrencileri sınavdan çıkartan kişileri aday göstermelerini anlayabilmek mümkün değildir.
Tüm bu olanlar gösteriyor ki, başörtü zulmünün çözümü hiç kimseye havale edilecek bir olay değildir, bunu çözecekte ancak, zulme uğrayan halktır. Artık beklemeye tahammülümüz kalmadı, 3-5 yasakçının himayesinde köle gibi bir yaşam süremeye tahammülümüz kalmadı.Yasakçılar ve onların emirlerine uyanlar!, her halde halkın tepkisin de, hesaba katmışlardır !. Bunun mesajını net şekilde vermek için, yasağı ve her kesimden ! yasakçıları protesto etmek için 30 Nisan günü yapılacak yürüyüşümüze tüm halkımızı bekliyoruz.
Erol Çağlayan
MAZLUMDER Kocaeli Şubesi yönetim kurulu üyesi
Adana'da polis haftası nedeniyle düzenlenen şiir yarışmasında birinci olan Şaziyenur ERDOĞAN başörtülü olduğu gerekçesiyle emniyet müdürü Salih KESMEZ'in talimatıyla kürsüye çıkartılmadı. Emniyet görevlilerinin en başta görevi zulme uğrayan vatandaşları korumaları ve güvenli ortam sağlamalarıdır. Lakin emniyet müdürü başörtülü çocuklarımızı korumak yerine zulme tabi tutmuştur. Şairin dediği gibi 'kızımın iffeti bakmakta rezilin gözüne, acırım tükrüğe billahi tükürsem yüzüne' zalim nerde olursa olsun, zulmediyorsa zalimdir.
Diğer yandan seçimlerin arifesinde başörtüsü polemiği yaşanmaktadır. Üniversitelerin büyük bölümünde fiili olarak uygulanmayan başörtüsü yasağı bazı fakültelerdeki işgüzar yöneticiler tarafından ısrarla uygulanmak istenmektedir. Bu üniversitelerden biri de Trakya Üniversitesidir. Trakya Üniversitesi'nde yaşanan başörtüsü yasağı Rektör Prof. Dr. Enver Duran'ın yeni talimatlarıyla "bu kadarına da pes" dedirtmektedir. Üniversitedeki tüm fakülte panolarına talimat astıran rektör, başörtüsü konusunda yeni talimatlarını sıralamıştır. Kendi içinde çelişkilerle dolu talimatlarda, bir yandan "Yasama organınca açık bir şekilde kanun bazında yasal düzenleme" olmadığını belirtilirken, diğer taraftan da olmayan düzenlemelere göre "yasal işlem" tehdidinde bulunulmaktadır.
Toplama kampı talimatlarını çağrıştıran panolarda, başörtüsüyle girilmesi yasak yerler tek tek sayılmaktadır. Rektör Prof. Dr. Enver Duran imzalı talimatlarda öğrencilerin eğitim özgürlüğü gasp edilirken, "Yasağa uymayanlar hakkında YÖK Öğrenci Disiplin Yönetmeliği'ne göre disiplin soruşturması başlatılması gerekmektedir" ifadelerine yer verilmektedir. Trakya Üniversitesi yöneticilerini bu utanç verici yasak nedeniyle kınıyor ve bu köhnemiş zihniyet mensupları hakkında YÖK başkanını gereğini yapmaya davet ediyoruz.
Ülkemizde yapılacak genel seçimlere doğru aday listeleri kesinleşirken ve siyasi partilerin seçim beyannameleri açıklanırken Yüksek Seçim Kurulunun hukuk dışı ve sivil siyasete müdahale eden kararları sonrası ülke genelinde çeşitli şiddet olayları yaşanmış ve maalesef bir gencimiz hayatını kaybetmiştir. Etnik Kürt milliyetçiliği temelinde politika yapan siyasi oluşumlar ise bu kararları bahane ederek ülke genelinde adeta terör estirmişlerdir. Yüksek Seçim Kurulu'nun daha sonra karar düzeltme taleplerini değerlendirerek bağımsız milletvekili adaylarının adaylıklarını kabul etmesi ise tam bir skandaldır. Bu durumda YSK yöneticilerine sormak gerekir? Sizin amacınız özgür bir ortamda seçme ve seçilme hakkını korumak mıdır, yoksa birtakım siyasi oyunlar içine girerek ülkeyi kaosa sürüklemek midir? YSK gibi yargı denetimi dışında dokunulamaz ve kararları yargı yoluna kapalı kaç üst kurul vardır? Bu tür kurullar faşist veya katı sosyalist rejimlerde dahi kalmamıştır. Açık olan gerçek, YSK'nın kürt sorununu barış ve kardeşlik yoluyla çözmek isteyen iyi niyetli çevrelere karşı terör ve şiddetten beslenen kürt grupları kışkırtarak çözüm sürecini baltalama girişiminde bulunmasıdır.
Seçimlerden hemen sonra gündeme gelmesi beklenen yeni anayasa metninde mutlaka üst kurulların hukuka göre yeniden düzenlenmesi gerekmekte, bu çerçevede YSK'nın da teşkilat yapısının mutlaka ele alınarak bağımsız ve seçime dayalı bir sisteme dönüştürülmesi sağlanmalıdır.
Özgürlüklerin, barışın ve kardeşliğin hakim olduğu bir ülke temennilerimizle"
Akyazı Adalet ve Özgürlükler Platformu Adına
Mazlumder Sözcüsü
Bayram BALIK
Yeryüzünde ve ülkemizde, hız kesmeksizin farklı alanlarda zulüm hala devam etmektedir. Mezhepsel farklılık, başörtüsü ve etnik kimlikler üzerinden toplumsal ayrışma projeleri hesaplanıp, birer birer hayata geçirilmektedir. Suni gündemler oluşturulup sonrasında oy avcılığı yapmak en hafif tanımla bayağılığın en bariz göstergesidir.
Seçim beyannamelerinde özgürlüklere atıfta bulunan siyasi partilerin seçim sonrasında nasıl bir ülke dizayn edeceklerine dair ipuçlarını aday listelerinde yer alan kimi isimlere baktığımızda net bir şekilde görülebilmek mümkündür. Halen mecliste bulunan ve anketlere göre seçim sonrasında yine ilk 3 sırayı paylaşması kuvvetle muhtemel siyasi partiler; yasakçıları, ergenekoncuları ve daha şimdiden görüntüsünü değiştirme teminatında bulunan isimleri milletin vekili yapmakta bir beis görmemişlerdir.
Özellikle muhafazakar kesimin oylarına talip olan AKP'nin %1,5'çuları, müdürü olmuş olduğu okulda başörtülü öğrencilere nefes alma hakkı dahi tanımayan yasakçıları ve siyaset için başörtüsünü açmaktan kaçınmayacak olanları aday olarak göstermesi oldukça manidardır.
YSK'nın bağımsız milletvekilleri hakkında almış olduğu karar ve sonrası ortaya çıkan çatışma ortamı; alınan yasak kararının masumane bir hukuki sürecin neticesinde değil, ince elenip sık dokunmuş bir toplum mühendisliği hesabının sonucu olduğunu açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Bu ülke insanından gasp edilen hak ve özgürlükler; politika mekanizmasının kıvrak manevralarına alet edilmeksizin derhal sahiplerine iade edilmelidir.
Üniversitelerdeki kılık kıyafet yasağı YÖK başkanlığının bildirmiş olduğu görüşe rağmen kimi devlet üniversiteleri ve özel üniversitelerde hız kesmeden devam etmektedir.
Trakya Üniversitesi rektörü Prof. Dr. Enver Duran'ın fakülte panolarına astırdığı "Üniversiteye bağlı tüm birimlerde, toplantı ve törenlerde dahil kız ve erkek ayrımı yapılmaksızın kişilerin başları açık, çağdaş kıyafet ve görünümde bulunmaları zorunludur." şeklindeki talimat keyfiliğin hız kesmeksizin devam ettiğinin en bariz göstergesidir. Yasak; sadece Trakya üniversitesine has bir durumda değil Ankara Üniversitesinde, Hacettepe üniversitesinde ve farklı kimi üniversitelerde hala devam etmektedir.
Trakya üniversitesi rektörü yasağın gerekçesini yasalarda göstermek yerine, üniversitenin "Genel Görünüş, Giyiniş ve Davranışları Yönetmeliği'nin 4. Maddesi'yle açıklıyor. Yasal olmayan uygulamanın ihlali halinde, öğrencilere işlem yapılacağı tehdidinde de bulunuyor. Rektörün bu açıklaması yasağın keyfi uygulanıyor olduğunun tescilidir. Durum diğer yasakçı üniversitelerde farklı olmamakla birlikte yasakçı zihniyet bu durumla alakalı sorumluluğu üstlenmemekte ve mesuliyeti YÖK'ün üzerine atmaktadır.
YÖK bu konuda gerekeni yapmalı ve özgürlükler adına bildirmiş olduğu kararı genelge halinde tüm üniversitelere tebliğ etmelidir. Buradan yasağın yılmaz savunucu/bekçilerine gerçek görevlerine dönmelerini tavsiye ediyor, okullarında hala yasağa muhatap olan arkadaşlarımıza haklı davalarında geri adım atmamalarını, İnanç Özgürlüğü Platformu bileşenleri olarak başvuruları halinde olayın takipçisi olacağımızı birkez daha ifade etmek istiyoruz.
Hatırlayacağınız üzere bundan 4 sene önce Adana'da Tevhide Kütük adlı bir İmam Hatip Lisesi öğrencisi kompozisyon yarışmasında birincilik kazanmış, ancak başörtülü olduğu gerekçesi ile ödül almak üzere çıktığı sahneden apar topar indirilmişti.
Yine Adana ve yine bir Tevhide Kütük vakıası. Adana'da Polis Haftası nedeniyle düzenlenen şiir yarışmasında birinci olan lise ikinci sınıf öğrencisi Şaziyenur Erdoğan, başörtülü olduğu için törende sahneye çağrılmadı. Atatürk Parkı'nda gerçekleştirilen törenin ardından seyirciler dağıldıktan sonra öğrenciye ödülü verildi. Maruz bırakıldığı ayrımcılık 16 yaşında bir genç kız için kazandığı başarıyı gölgede bırakacak türdendir. Kazandığı başarının sevincini yaşamak yıllardır başörtülülere çok görülmemektedir. Okulunu birincilikle bitiren, çeşitli alanlarda dereceye giren birçok başörtülü geçmişte de başarısının yok sayılması durumu ile karşı karşıya kalmıştır.
Bizler siyasi otoriteyi elinde tutan mekanizmaya seslenerek; toplumun büyük bir kısmını 2. sınıf vatandaş haline düşüren bu ilkel uygulamalar karşısında başını kumdan çıkarmasını ve yaklaşık 10 yıldır vaat etmiş oldukları özgürlük ortamının sağlanması hususunda gerekli adımları cesurca atmasını tavsiye ediyoruz. Şu açıktır ki; ülkemizde her şeyden önce özgürlükler alanında pozitif bir zihniyet dönüşümü gerçekleşmedikçe bu olaylar yaşanmaya devam edecektir.
ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU adına
İNSAN HAKLARI VE HİZMET DERNEĞİ
Serkan CODAL
Adalet ve Özgürlükler Platformu'nun bileşeni olarak eylemlerine devam eden Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu, 294 . hafta basın açıklamasını Suriye'de halka dönük katliamlarla Türkiye'de inanç ve ifade özgürlüğünün önündeki engellere ayırdı. Platform adına Vahdet Vakfı Sakarya Şubesi'nin yaptığı açıklamada Gazze'de karanlık bir komplo sonucu öldürülen insan hakları aktivisti Vittorio Arrigoni de anıldı.
SAKARYA ADALET GİRİŞİMİ BAŞÖRTÜSÜ PLATFORMU 294. BASIN AÇIKLAMASI
Sayın basın mensubları, kıymetli katılımcılar; Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu adına hepinize hoşgeldin der, katılımlarınız için teşekkürlerimizi sunarız.
Gerek Türkiye'de, gerekse dünyada, önemli olaylar, önemli gelişmeler cereyan etmektedir. Seçim hareketliliğinin başladığı şu günlerde, gerek yeni anayasa düzenlemeleri, gerekse hak ve özgürlüklerin göndemi işgal ettiği Türkiye'de, her zaman olduğu gibi, yine hak ve özgürlüklerin önündeki engellerin kaldırılması yönündeki taleplerimiz devam edecektir.
Bir taraftan "Kutlu Doğum Haftası" düzenleyerek Peygamber efendimiz (sav)'in hayatından övgüyle bahseden, diğer yandan Başörtüsü , düşünce ve inanç özgürlüklerine duyarsız kalan Parti mensublarının, bu konuları seçim malzemesi olarak kullandıklarını müşahede etmekteyiz.
Hiç de etik olmayan bu tür düşünce ve uygulamalardan vazgeçilerek bu sorunlara acil çözümler üretilmelidir.
Hak ve özgürlükler hiç bir şekilde engellenemez ve seçim malzemesi olarak kullanılamaz. Böylesi bir duruma asla razı olmayacağımızı ve kesin bir tavırla karşı çıkacağımızı bildiririz.
Vesayet sistemlerinin bir ürünü olan anayasaların değiştirilerek, sivil yapılanmanın düzenleyeceği ve içinde düşünce, inanç ve ifade özgürlükleri ile, özellikle başörtülü bayanların hak ve hukukunu ihlal eden eğitim ve çalışma eşitliği önündeki adaletsiz ve keyfi uygulamalara son verecek yeni anayasal dözenlemelere gidilmelidir. Dolayısıyla taleplerimizi tekrar buradan yetkililere ve kamuoyunun gündemine arz ediyoruz :
- Düşünce , inanç ve ifade özgürlüklerinin önündeki tüm engellerin kaldırılması,
- Hukuki bir statüsü olmayan keyfi uygulamalara zemin hazırlayan kanunlara son verilmesi,
- Eğitim hakkı ve çalışma özgürlüğünü ortadan kaldıran, hakkında kanuni bir engel de bulunmayan "Başörtüsü" zulmüne son verilmesi,
- Kur'an Kurslarına getirilen 12 yaş sınırının kaldırılması.
Diğer yandan, başta Suriye olmak üzere, halkına ateş açan, masum insanları katleden ülkelerin zalim yüneticilerini buradan telin ediyoruz.
Filistin ve Gazze'de, Siyonist İsrail tarfından yıllardır masum halka karşı sürdürülen katliamlara sessiz kalan; gerek Amerika, gerekse Avrupa birliği ülkelerinden bu katliama katılan ülkeleri de aynı şekilde kınıyoruz ve İslam Konferansı Örgütü (İKÖ) ve Arap Birliği Ülkelerini olaylara bigane kalmamaları konusunda kendilerini göreve davet ediyoruz.
Basın açıklamamızı burada bitirirken , haftaya tekrar buluşmak ümidi ile hepinize teşekkürlerimizi iletiriz.
SAKARYA ADALET GİRİŞİMİ*
VAHDET VAKFI SAKARYA ŞUBESİ
* SAKARYA ADALET GİRİŞİMİ, ADALET VE ÖZGÜRLÜKLER PLATFORMU'NUN BİLEŞENLERİNDENDİR.