Konya İnanç Özgürlükleri Platformu 191. Hafta Basın Açıklamasını Platform adına Musa Kazım YILMAZ yaptı. Açıklamasına ''Ey iman edenler! Sabır ve namazla Allah'tan yardım isteyin. Allah muhakkak ki sabredenlerle beraberdir. Allah yolunda katledilenlere, ''ölüler'' demeyin, zira onlar diridirler fakat siz farkında değilsiniz.(Bakara Suresi 153. 154. Ayetler) ayetlerini okuayarak başladı...
Açıklamanın Tam Metni:
Rahman, Rahim, Allah'ın adıyla
"Ey iman edenler! Sabır ve namazla Allah'tan yardım isteyin. Allah muhakkak ki sabredenlerle beraberdir. Allah yolunda katledilenlere, ''ölüler'' demeyin, zira onlar diridirler fakat siz farkında değilsiniz."(Bakara Suresi 153. 154. Ayetler)
Sevgili dostlar, değerli basın mensupları;
ONLARIN DEDİKLERİNİ SÖYLESEYDİK"
Onların dediklerini söyleseydik, peygamberlere yalancılar derdik"
Onların dediklerini söyleseydik, Allah'ın indirdiği kitapları insanlar yazdı derdik"
Onların dediklerini söyleseydik, Allah'ın peygamberlerine ilahlar derdik"
Onların dediklerini söyleseydik, Allah'a oğullar ve kızlar isnat ederdik"
Onların dediklerini söyleseydik, Allah'a ortak ilahlar var derdik"
Onların dediklerini söyleseydik, ümmilere karşı bize bir sorumluluk yoktur derdik"
Onların dediklerini söyleseydik, insanların kazandıklarında bizler için de bir pay vardır derdik"
Onların dediklerini söyleseydik, Salihlere ve sıddıklara sahtekarlar derdik"
Onların dediklerini söyleseydik, inananlara mürteci, yobaz derdik"
Onların dediklerini söyleseydik, Allah'a yolunda cihad edenlere teröristler derdik"
Onların dediklerini söyleseydik, Allah yolunda katledilenlere, ölüler derdik!
BİZ ONLARI TANIYORUZ!!!
Allah'ın emirlerine asi gelenler onlar.
Kibir ve istikbarla Allah'a isyan edenler onlar.
Yeryüzünü fesada boğup ıslahtan alıkoyanlar onlar.
Onlar, ben sizin Rabbiniz değil miyim deyip Firavunlaşanlar"
İman etmeyi dahi kendi iznine tabi kılanlar onlar.
Onlar, öldürmeyi ve diriltmeyi kendi ellerinde sayan Nemrutlaşanlar".
Peygamberleri katledenler, kitapları tahrif edenler onlar.
Onlar, Hak ve adalet için kıyam edenleri katleden Yezidleşenler"
Kitaba ve onun ahkâmına savaş açanlar onlar.
Onlar, arzı fesada boğanlar, Tiranlaşanlar"
Ekini, nesli, iyiyi, güzeli katleden onlar.
Onlar, soykırımın alasını yapan Amerikanlar"
Aztek'leri, Maya'ları, Kızılderi'lileri katleden onlar.
Onlar, insanları yurtlarından çıkarıp köleleştiren baronlar"
Kıtaları sömürüp, toprakları işgal edenler onlar.
EMPERYALİZMİN DOST VE MÜTTEFİKLERİNE DE BİR SÖZÜMÜZ VAR!!!
Ağız sizin, söz onların"
Yürek sizin, öz onların"
Zihin sizin, fikir onların"
Kalp sizin, zikir onların"
Ona İslamın karanlık yüzü, İslam'ı terör gösteren adam dediler"
Onu işgallerin ve katliamların ana sebebi saydılar;
İşgalcileri, katliamcıları görmediler, utanmadılar.
Onu sivillerin öldürülmesiyle suçladılar,
Milyonlarca sivili katledenlerle aynı masaya oturup onları alkışladılar.
Konjönktürel şartlar dediler,
Reel politik salatalar yediler.
Muhabbetten, kardeşlikten dem vurdular;
Hümanizm şarkıları söyleyip, kardeşlerimizin katline göz yumdular.
Tövbeye davet ediyoruz onları"
Af dilemeye Allah'tan, özür dilemeye ümmetten"
ONUN DA HATA VE KUSURLARI VARDI"
Her insan gibi" La yüs'el değildi o da"
Kendisinden çevresinden, etkilediklerinden, etkileyemediklerinden kaynaklanan hataları vardı"
Fakat o da bu ailenin bir ferdiydi. Bu ümmetin acılarıyla dertlenirdi.
Öyle olmasaydı terk eder miydi lüks hayatı, milyar dolarları"
Bizler, doğruyu ararken yanlışa isabet edenle, yanlış üzere ısrar edeni ayırt etmesini biliriz.
Hele batıla hak elbisesi giydirip onu hakikat diye sunanı daha iyi biliriz.
Hata ve kusurlarının bağışlanmasını Allah'tan niyaz eder, ümmetten onun için hoşgörü bekleriz. Bazılarının kafirlere, zalimlere, işgalcilere gösterdikleri hoşgörü kadar olmasa bile"
BİZ ONU DA TANIYORUZ!
Gençliğinin baharında;
''Yok mu İslam topraklarının izzetini koruyacak gençler?'' çağrısına koşarak giden di o"
İşgalci Rus'lara karşı en ön cephede coşarak gidendi o"
İşgalin ve zulmün olduğu tüm coğrafyalara dostlarını seferber edendi o"
Kıyam öncülerine, Şeyh Enverlere, Hattap'lara nicelerine rehberlik edendi o"
İşgla sevdalılarının adları değişse de onların kalplerine keder di o"
Gençliğinde bir Mus'ab bin Umeyr,
Orta yaşlarında Ebu Ubeyde,
İhtiyarlığında Halid bin Velid'di o"
Çabası Yezid'e karşı Hüseyin olmak içindi"
Firavunların karşısında bir asa-i Musa, bir balta-i İbrahim'di o.
Ümmetin başı sağ olsun. Başları dik, umutları taze, gelecekleri bahar olsun, beklentileri zafer olsun. Zaferlerle dolu, tevhid ve adalet üzere kurulu bir dünyada yaşama umudu ile hepinizi 192. Haftada aynı yer ve saat'te buluşmak üzere Allah'a emanet ederiz.
KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU
İslami camiadaki zihinsel değişim nereye?
Sakarya Adalet Girişimi'nin 296. hafta açıklamasında "Emperyalist projelerdeki değişim, Müslüman zihinlerin hedef ve taleplerinde dönüşümlere sebep oluyor" diyerek yaşanan entegrasyon sürecinin risklerine dikkat çekti
Sakarya Adalet Girişimi, adalet ve özgürlük eylemlerinde 296. haftayı geride bırakırken, Başörtüsü Platformu adına ortak basın açıklamasını Diriliş Saati Dergisi'nden Muhammed Emin Duman okudu. Karikatürist İbrahim Özdabak'ın "Ayağa kalk Sakarya" yazılı dövizlerinin taşındığı eylemde Muhammed Emin Duman, ABD'nin Müslüman halklara yönelik emperyalist politikalarında değişime gittiği ve İslami kodlarla konuşan ama son noktada emperyalizmin temsilcilerine 'yok' diyemeyen "muhafazakâr" bir anlayışı desteklemeye başladığına dikkat çektiği açıklamasında "Emperyalist projelerdeki bu değişim, Müslüman zihinlerin hedef ve taleplerinde dönüşümlere sebep olarak, aslında en büyük darbeyi "tasavvurlara" indirmiş oldu. Tasavvurları değişen halkların, kendileri için kolay kolay tehlike olmayacağının farkında olan küresel güçler, Müslüman coğrafyaların zaaflarına nokta atışları yaparak, çürütme operasyonlarına başladılar. Öyle ki farklı coğrafyalardaki "özgürlük" talepleri, İslami bir zemin yerine liberal bir zeminle sınırlı kalmakla yetindi." dedi.
Yasağın bittiğini düşünmek yanıltır
Sakarya Adalet Girişimi adına basın açıklamasını okuyan Muhammed Emin Duman, başörtüsü yasağı gündemine ilişkin olarak "İnsanların zihninde "başörtüsü sorununun hallolduğu" tarzında oluşan algı, tam da bu sürecin bir yansımasıdır. Yasaklar ve daha önemlisi yasakçı zihniyet, her şekilde devam ederken; çıkartılan bir takım yasaların teorik boyutları ile yetinmemiz, gelinen süreçte hedef ve taleplerimizde bir takım sapmalar yaşadığımızı göstermektedir." ifadelerine yer verirken, seçim atmosferine gönderme yaparak şöyle söyledi: "Seçim atmosferine girdiğimiz bugünlerde, her parti ayrı ayrı vaadlerde bulunuyor" Bizim ise sizlere vaadimiz, yine ve tekrar "direniş" olacaktır. Emperyalistlerin göz boyayıcı, birtakım kısmi özgürlükler üzerinden Müslüman halkları devşirme stratejisine karşı direnişimizi her zaman ve mekânda sürdürmeye devam edeceğiz. Bu mücadele, sadece birilerinin mücadelesi değildir; bu mücadele, kendisini Müslüman olarak tanıtan tüm insanların mücadelesidir." Eylemde taşınan ve "Zalimlere meyletmeyin, yoksa ateş size dokunur" ayetinin taşındığı pankart dikkat çekiciydi.
Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu 296. hafta basın açıklamasıdır
Değişen dünya, Müslüman zihinleri de mi değiştiriyor?
Dünya politik sistemi, hedefli bir değişime tabi tutuluyor. Zalim odakların tanım ve araçları değişirken; mazlum halkların talep ve hedefleri de dönüşüyor. Bugün bu değişimin etrafında şekillenen kırılmalara şahit oluyoruz Ortadoğu coğrafyasında. Öyle ki İslami duruşumuzu, etrafımızda olup bitenlere gözümüzü kapatarak şekillendirdiğimizde, geçmişteki söylemlerimizle Ortadoğu'daki "suni dalgalanmayı" meşrulaştırabiliyoruz. Tam da küresel egemen güçlerin istediği gibi"
Bir dönemim popüler argümanı olan "uluslar arası terörle mücadele" konsepti, bugün yerini "Müslüman halkların zaaflarından yararlanma"ya bırakarak liberal bir evrimden geçiyor. Artık, geçmiş yüzyılda ve bu yüzyılın başlarında hâkim nota olan "şiddet" eksenli emperyalist projeler rafa kaldırılıyor ve "esneme katsayısı" daha yüksek, "müsamaha" merkezli kültürel kodlamalar devreye sokuluyor.
Daha açık bir ifadeyle; yakın geçmişe kadar Amerikan merkezli emperyalist güçler, düşman ilan ettikleri Müslüman coğrafyalara hiçbir tolerans limiti vermeden, en katı uygulamalarla saldırarak çözüm yolu üretmeye çalışıyorlardı. Bugün ise, daha farklı bir yolu tercih ederek; kültürel olarak İslami kodlarla konuşan, hatta siyasal anlamda da bir noktaya kadar kükreyen, ama son noktada emperyalizmin temsilcilerine 'yok' diyemeyen "muhafazakâr" toplumlar üretmeyi, kendileri için bir çıkar yol olarak görüyorlar"
Ve maalesef, bu yeni proje, yakın siyasal tarihten habersiz/Amerika'nın şeytanlıklarını televizyondan gördükleri ile açıklamakla yetinen Müslüman kitleler tarafından teveccühle karşılanıyor. Aslına bakarsanız, bu projenin ilk temellenme aşaması ülkemizde filiz verdi ve muhafazakâr kimliğe sahip olan AKP zihniyeti ile, sistemin en dışındaki muhalif Müslüman gruplar bile entegrasyon sürecine dâhil olmaya başladılar.
İşte emperyalist güçler tarafından "maliyetsiz olarak kazanılmış bir başarı" olarak görülen bu tablo, diğer Müslüman coğrafyalara ithal edilmeye hak kazandı. Neticede, bir sınıra kadar her türlü İslami çıkışı yapabilen, ama o sınırdan sonra hizaya sokulan ve kültürel anlamda da halkına Müslüman olarak yaşamanın her türlü imkânını veren AK Parti liberal zihniyeti, bugün Ortadoğu coğrafyasında model olarak gösterilerek, halkların İslami taleplerden arınmış "suni dalgalanmaları"na olanak sağladı"
Emperyalist projelerdeki bu değişim, Müslüman zihinlerin hedef ve taleplerinde dönüşümlere sebep olarak, aslında en büyük darbeyi "tasavvurlara" indirmiş oldu. Tasavvurları değişen halkların, kendileri için kolay kolay tehlike olmayacağının farkında olan küresel güçler, Müslüman coğrafyaların zaaflarına nokta atışları yaparak, çürütme operasyonlarına başladılar. Öyle ki farklı coğrafyalardaki "özgürlük" talepleri, İslami bir zemin yerine liberal bir zeminle sınırlı kalmakla yetindi. Daha fazla refah içerisinde olan, daha özgür hareket edebilen, daha çok kitlelere hitap edebilen hareketler, başarılı olacaklarını sanarlarken, hedeflerinde sapmalar yaşadılar"
Bugün, aynı kırılmalara farklı farklı konularda şahitlik ediyoruz. İnsanların zihninde "başörtüsü sorununun hallolduğu" tarzında oluşan algı, tam da bu sürecin bir yansımasıdır. Yasaklar ve daha önemlisi yasakçı zihniyet, her şekilde devam ederken; çıkartılan bir takım yasaların teorik boyutları ile yetinmemiz, gelinen süreçte hedef ve taleplerimizde bir takım sapmalar yaşadığımızı göstermektedir bizlere.
Geçmişte de ifade ettiğimiz gibi, başörtüsü mücadelemiz, diğer mücadele mevzilerimizin hiçbirinden bağımsız değildir. Dolayısıyla, "tekil" mevzuların geçiştirici çözümleriyle yetinmek, bir algı sorununu beraberinde getirecektir.
Sakarya Adalet Girişimi olarak, başörtüsü mücadelemizi, başından itibaren "doğru bir Müslüman algısı" üzerine bina etmeye çalıştık. Bu da, bizlere, karşılaştığımız anlık olaylar veya çözümlemelerde geçici heyecanlara kapılmak yerine, "akil" olarak olaylara yaklaşma imkânı verdi.
Rabbimize, bu duruşumuzu bereketlendirmesi için dualar ediyoruz"
Muhterem Sakarya halkı;
Seçim atmosferine girdiğimiz bugünlerde, her parti ayrı ayrı vaadlerde bulunuyor" Bizim ise sizlere vaadimiz, yine ve tekrar "direniş" olacaktır. Emperyalistlerin göz boyayıcı, birtakım kısmi özgürlükler üzerinden Müslüman halkları devşirme stratejisine karşı direnişimizi her zaman ve mekânda sürdürmeye devam edeceğiz. Bu mücadele, sadece birilerinin mücadelesi değildir; bu mücadele, kendisini Müslüman olarak tanıtan tüm insanların mücadelesidir.
Bizler, her hafta buradayız ve Sakarya'nın onurlu insanlarına, bir kez daha açık çağrıda bulunarak; kendilerini direnişimizi bereketlendirmeye davet ediyoruz"
Tek yol direniş; tek çözüm mücadeledir"
Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu Adına Diriliş Saati Dergisi
VAHÖP'ün (Van Hak ve Özgürlükler Platformu) düzenlemiş olduğu 163.basın açıklaması bugün Van Sanat Sokağında yapıldı. Basın açıklamasını platform adına Fuat Değer okudu
Basın Açıklamasının Tam Metni:
ÖZGÜRLÜK YALNIZ KENDİNE DEĞİL, HERKES İÇİN İSTENDİĞİNDE ÖZGÜRLÜK OLUR
ABD adlı uluslararası terör şebekesinin planlı ve zalim katliamlarının ardı arkası kesilmiyor. Kendi oluşturduğu senaryolarla İslam ülkelerini işgal ve katliamlara girişmekte ve bunu da dünya kamuoyuna kendi güvenliğini gerekçe göstererek işlemektedir. 11 Eylül paranoyası da İslam dünyası üzerindeki yeni konseptin başlangıcı olmasa bile dönüm noktasını oluşturuyordu. Bu, kırılma noktası olarak Müslüman ülkelerin ABD emperyalizmi ve İsrail'in güvenliği için yeni bir sürece işaret ediyordu. Bu sebepleri bahane ederek hem bir "İslamofobia" hem de İslam'a ve Müslümanlara saldırmak için gerekçeler üretti. Afganistan, Irak işgalleri bunun açık örneği ve katledilen milyonlarca masum insan bu çıldırı halinin kurbanı oldu. Usame bin Ladin'i sürekli hedef göstererek hem "İslam ve Terörizm"i bir arada anarak zihinlere işlemek suretiyle bu korku imajını pekiştirdi hem de dünya kamuoyunu bu manipülasyonlarla aldatma yoluna giderek katliam ve işgallerine perde olarak kullandı. En son Pakistan topraklarına tecavüz ederek Usame bin Ladin'i katlettiğini ilan etti. Bunun gerçeklik tarafını ve el-Kaide'nin mücadele anlayışını tartışıyor olsak dahi, bunu bir yana bırakarak, dünyayı kana bulayan Siyonizm ve ABD emperyalizmine karşı Usame bin Ladin imajı bir direniş ve kahramanlık figürü oluşturmuş, kafir ve zalimlerin kalbine korku salmıştır. Bu yönüyle, bu imajı zalim ve kâfirlere karşı önemsiyor, onların kalbine korku salacak yiğitlik hikâyelerinin tükenmeyeceğini tekrar ve inançla ifade ediyoruz. Nitekim bu ölüm haberini, kâbustan uyanmışlığın verdiği sevinç gibi dünyaya duyurmaları da bunu ortaya koymaktadır. Zalimler asla rahat uyuyamayacak ve huzur yüzü görmeyeceklerdir.
Yüksekova'da toplumsal kaos içinde bir müslümanın katledilmesi, geçmişten ders almaya çalışan bizler ve tüm Kürt halkı için endişe vericidir. Zira, yıllardır arzu ettiğimiz barış ortamına gerçek bir dinamit gibi görünen bu hadise, esef verici ve gelecek açısından ürkütücü bir gelişmedir. Ergenekon zihniyetinin yıllardır sürdürmeye çalıştığı bu kardeş kavgası, yeniden alevlendirilmek ve bölge tekrar bir brakuji ortamına çekilmek istenmektedir. Çok çirkin ve tehlikeli bir tezgâhın eşiğinde olduğumuzu, toplumsal sağduyu ve soğukkanlılıkla hareket etmek gerektiğini ısrarla salık veriyoruz. Açık bir şekilde kınadığımız ve lanetlediğimiz bu elim hadisenin tekrar kaşınması ve tırmandırılması riskine karşı; BDP kadrolarının basiretli davranarak olayı gerçekleştirenlerden beri olduklarını, failleri açık ederek bu kaos süreci ile alakalı olmadıklarına dair somut ve yatıştırıcı rol almalarının, sorumlulukları ve siyasi misyonları gereği olduğuna inanıyoruz. Aynı şekilde mağdur taraftan da tahriklere kapılmamalarını ve aynı sağduyu ve soğukkanlılıkla bu zor süreci birlikte atlatmaya davet ederek merhuma Allah'tan rahmet diliyoruz. Geçmişte yaşananların bölgemize, insanımıza, yani hepimize zarar verdiğini ve yalnızca bu durumu arzulayanlara kazanç getirdiğini acı tecrübelerle gördük.
Başörtüsü hala bir suç gibi algılanmaya ve başörtülüler hala aşağılanmaya devam etmektedir. Ülkenin beyni olması gereken, bilim ve düşünce üretmesi gereken üniversitelerin, bu rollerini kavrayamayan ve birilerinin kuyruğu olmakla varlık ispatı içine girdiklerini görüyor olmak acı vericidir. Trakya Üniversitesi ve bazı üniversitelerin bazı bölümlerinde hala bu ilkel ve akıldışı yasak uygulanmaya devam etmektedir. Sadece üniversitelerde değil, geçtiğimiz günlerde Bakırköy Ticaret Meslek Lisesi, Gaziantep Gazikent İMKB İ.Ö Okulu'nda Devlet Parasız Yatılılık ve Bursluluk sınavında, Fatih Mahmudiye İ.Ö.Okulu'nda da ALES sınavında başörtüsü düşmanlığı tekrar barbarca gözlendi. 23 Nisan özel oturumunda Sayıştay Üyesi Necla Eroğlu'nun Meclis'ten çıkarılması da yine aynı barbar zihniyetin bir dışa vurumu. Hakeza Sakarya Üniversitesi (SAÜ) Mühendislik Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölümü son sınıf öğrencisi Ahsen Akbulut, ödev için arkadaşları ile randevu alarak gittikleri Tüpraş tesislerine başörtüsü ile alınmadı. Manisa 19 Mayıs Stadyumu'nda Güne Bakış Gazetesi İmtiyaz Sahibi Mevlüt Çırakoğlu ve başörtülü eşi Meryem Çırakoğlu, protokolden çıkarıldı. Çocukların 23 Nisan etkinliklerinde devlet makamlarına oturmaları, ancak çocuk başörtülü değilse izin verilen bir şey olarak görülür. Bu çağdışı mantık devam ettiği müddetçe hak mücadelemiz de devam edecek, haklarımız alınıncaya kadar vazgeçmeyeceğiz.
Öte yandan başörtüsü yasağını icad eden zihniyetle aynı kaynaktan beslenen ve inanç karşısında aynı soysuz tepkiyi veren bir başka hadise de Eskişehir'de bir resim sergisinde yaşanmıştır. Sanatı savunmakla inanca saldırmayı özdeş gören bu zavallı zihniyet, Heykeltıraş Mehmet Aksoy'a destek vermek amacıyla açılan sergide, Camiyi "ucube" ve tesettürlü bir kadını da çirkince, iç çamaşırıyla örtünmüş olarak betimleyen resimlere yer verdi. Bu sergiyi açanın CHP 'li Eskişehir Tepebaşı Belediyesi olması, bir siyasi partinin İslam'a ve Müslümanlara nasıl baktığını da ortaya koymaktadır. İslam'a ve Müslümanlara ağır bir hakaret olan bu tavır dolayısı ile CHP'yi özür dilemeye ve bu edepsiz ve çirkin tavrı karşılıksız bırakmamaya davet ediyoruz. Bu, aynı zamanda inançlar konusunda 'yeni CHP'nin bir sınavı olacak ve son zamanlardaki söylemleri ile ne kadar uyuştuğunu test etmeye imkân verecektir. Şayet bir girişim olmazsa, tüm CHP bu terbiyesizliğe ortak olacaktır.
Başbakan'ın Kürt açılımını bitiren beyanatı da aynı zamanda seçim sürecinde milliyetçiliğe kayan, muhafazakâr bir MHP olmaya başlayan bir Ak Parti profili vermektedir. Bu ülkenin en temel sorunu olan Kürt sorununu önce kabul eden daha sonra oy ve diğer politik kaygılarla "Kürt Sorunu yoktur, Kürt vatandaşların sorunu vardır" şeklinde formüle eden bir başbakanın bu sözü umut kırıcı ve esef vericidir. Ak Parti unutmasın ki Kürt Sorununa son vermezse kendi sonunu hazırlar. Seçim ortamında değişen söylem ve politikalar geçici olsa da bunlara feda edilmeyecek denli hayati ve ağır bir sorun karşısında bir siyasi liderin, Başbakanın böyle ucuz söylemlere yeltenmesi endişe vericidir. Hakeza bölgede Kürt sorunu ve İslami duyarlığı bilinmeyen adaylar göstermesi de bu kaygıyı beslemektedir.
Bir başka konu da; bölgemizde seçim dolayısı ile milletvekili adaylarının özgür ve rahat propaganda yapabilmelerinin önündeki çeşitli engellerdir. Görüşü ve düşüncesi ne olursa olsun her aday seçim çalışmasını tehdit ve baskı görmeden yapabilmeli ve bu hakkına herkes saygı duymalıdır. Bir adaya gösterilebilecek en güçlü tepki ve onun tek adresi ancak sandık olmalıdır. Özgürlük yalnız kendine değil, herkes için istendiğinde özgürlük olur.
Son olarak Ortadoğu halklarının adalet ve özgürlük taleplerini ve bu uğurda akıtılan kanlarını selamlıyor ve destekliyoruz. İngiliz ve ABD emperyalizminin mazlum halkların başına musallat ettikleri diktatörlüklerin ebedi olmadıkları, halkların inancı ve iradesi karşısında birer birer devrildikleri gerçeği, onları besleyen zorbaları bire dehşete düşürmektedir. Kaddafi bahanesi ile Libya'da yeni bir Irak işgaline yeltenen emperyalizme, Libyalı özgürlük sevdalılarının basiretli ve dirençli davranacağını umuyor, Suriye, Tunus, Bahreyn, Yemen, Mısır ve diğer tüm devrimcilere inanç ve coşku ile özgürlük yüklü selam yolluyoruz.
VAHÖP Adına
Mazlumder Van Şube Başkanı
Fuat Değer
VAHÖP (Van Hak ve Özgürlükler Platformu)
Gökkuşağı Derneği, İnsan-Der, Mazlumder Van Şubesi, Anadolu Gençlik Derneği, Memur-Sen, Umut Işığı Derneği, Vim-Der, Ka-Der, Erdem-Der, Özgür-Der Van Şubesi, Verenel Derneği Van Şubesi.
23 Nisan 2005'te Kocaeli'de başlayan Başörtüsüne özgürlük hareketi bir çok ile yayılarak tüm zor şartlara rağmen her hafta sokaklarda özgürlük taleplerini yineleyerek 7. yılını binlerce kişinin yürüyüşü ile devam ettirdi.
Her Allah'ın günü, kapılardan kovulan başörtülülerin feryadı hala duyulmuyor.Yasağı yok sayanlar,yasağın yok olduğunu sanıyorlar.Görece iyileştirmelere rağmen hala zorbaların eliyle başörtülüler üniversite kapılarından geri çevriliyor,sınavlardan atılıyor,başını açmak zorunda bırakılıyor.
Trakya Üniversitesi genelge yayınlayarak başörtüsünü yasakladı,Uludağ Üniversitesinde birçok bölümde;Çalışma Ekonomisi,Mimarlık,Hemşirelik,Çocuk Gelişimi,Yabancı Diller,Edebiyat bölümlerinde ve Ziraat Fakültesinde yasak devam ediyor.
Devlet bursluluk sınavına bazı öğrenciler başörtülü diye sınava alınmadı,bazıları gecikmeli alındı.Çoğu da psikolojik baskı altında sınava girdi.Çocuklarımız bu adaletsiz tavrı hakkedecek ne yaptı?
KPSS'de başörtülü adaylar YÖK'ün kararına rağmen sınava alınmadı.Bazı adaylar sınava giremedi bazısı başını açarak sınava girmek zorunda bırakıldı.
Yasağın tüm yakıcılığı ile devam ettiği süreçte ülke seçim havasına girdi.Her defasın da çözüm umutlarıyla oylarını devşirdikleri başörtülülerin artık oylarına ihtiyaçları kalmadı mı? Bir zamanlar Kemalist jakobenlerce kapı dışarı edilen başörtülüler şimdi muhafazakarlar eliyle meclisten kapı dışarı ediliyor.Eskiden zorbalar kamusal alanda başörtülüleri görmek istemezlerdi şimdi merkezdeki dindarlar tahammül edemiyorlar.İktidar ve muhalefet ittifak etmişçesine başörtüsü sorununun çözümünde üç maymunları oynuyor.
Başbakan, "Kürt Sorunu yoktur Kürt kardeşimin sorunu vardır" diyerek Kürt sorununu çözmüş! Başörtüsü sorunu yoktur,başörtülü kardeşimin sorunu vardır diyerek mi başörtüsü sorununu çözecek?
Kendi hesapları sıkıntıya girdiğinde aslan kesiliyorlar, başörtüsü söz konusu olunca biraz daha bekleyin,elimizi zayıflatmayın,sabredin diyorlar.Elinizin en güçlü olduğu dönemlerde hangi sorunumuzu çözdünüz? Hangi sorunun çözümü için irade gösteriyorsunuz.Adeta sorun çözen değil sorun uzatanları oynuyorsunuz.
Başörtülü milletvekili adaylığı önünde hangi engel vardı? Tüm olumlu havaya rağmen ciddi bir sıralamada seçilecek başörtülü aday gösterilmedi.Seçilmeyecek yerden aday gösterilen milletvekili adayı da bir işaretle başını açmayı peşinen vaat ediyor.Gözlerinizi kapatarak gerçekleri saklayamazsınız.
Sayın Başbakan'ın 'Başörtülü aday yoksa oy da yok' kampanyası hakkında 'çirkin pazarlık' nitelemesi çok yakışıksız olmuştur.Onların amacı pazarlık değil hak ve adalet arayışıdır.Başbakan başörtülülerin oylarını kendisine tapulamış gibi görünüyor.Adeta size müsaade ediyorum bana oylarınızı verebilirsiniz, diyor.
İktidar ve muhalefete sesleniyoruz,üç maymunluğu bırakın.Başörtüsünün tüm alanlarda şartsız ve sınırsız özgürlüğü için adım atmadığınız taktirde hem maşeri vicdanda hem de tarih önünde yargılanacağınızı bilmelisiniz.Başörtüsüne tüm alanlarda şartsız ve sınırsız özgürlük gelinceye kadar, talebimizi sokaklarda haykırmaya devam edeceğiz.
AİLE ŞİRKETİ ÖSYM'DEN PİS KOKULAR GELİYOR!
Akraba,eş,dost toplulukları ÖSYM'de şirket kurmuş ve bu şirketin 36 yıldır sanki başka firma yokmuş gibi ihaleleri METEKSAN'a veriliyor.Yıllardır ne tür haksızlık ve ahlaksızlığın yapıldığını bilemediğimiz ÖSYM'de son KPSS,YGS ve ALES sınavlarında insanlarla alay edercesine yapılan yada bilerek yaptırılan yanlışlıklar siyaset malzemesi olarak kullanılıyor.İnsanların emekleri ve duyguları üzerinde oynanan oyunlar kabul edilemez. YGS sınavı iptal edilmelidir.Yeni kurulacak adil bir komisyon tarafından YGS sınavı tek sınav olarak yapılmalıdır.
KPSS VE ALES ve bilimum sınavlar için geriye doğru yılları kapsayacak kapsamlı soruşturma başlatılmalıdır.Haksızlıklara uğrayan insanların haklarına kavuşmaları haksız yere nemalananların hak ettikleri cezalara çarptırılmaları sağlanmalıdır. Milyonları etkileyen ÖSYM kurumu en yakın zamanda lağvedilmelidir.
Test-tost ve resmi ideoloji arasında sıkıştırılmış öğrenciler nesneleştirilerek hayalleri ve gençlikleri çalınıyor.Eğitim sistemi değiştirilerek Kemalist dayatmacılıktan kurtarılmalıdır.Çağın ve fıtratın ihtiyacına binaen yeniden düzenlenmelidir.
KÜRT SORUNU KONUSUNDA PATİNAJ DEVAM EDİYOR!
Süleyman Demirel Diyarbakır'da Kürt realitesini tanıyoruz demişti.Mesut yılmaz Avrupa Birliğinin yolu Diyarbakır'dan geçer demişti.
Tansu Çiller Viyana'da''Bask Modeli'nden''bahsetmişti.Başbakan Erdoğan'da Kürt sorunu vardır,Kürt sorunu benim sorunumdur demişti.Şimdi ne oldu? Kürt sorunu yoktur diyor başbakan.Derin ağız tekrar mı nüksetti?
Kürt sorunu yoksa;binlerce köy neden yakıldı?Niçin 17 bin faili meçhul var?40-50 bin insan neden öldürüldü?Diyarbakır cezaevi hayal ürünü mü? Cezaevleri neden Kürtlerle dolu?PKK ile savaşta neden 300 milyar dolar harcandı? Neden Kürt çocukları öldürülüyor? Yetmez biraz daha mı diyorsunuz sayın Başbakan?
İktidar ve muhalefetin seçim vaadleri havada uçuşuyor lakin Kürt sorununun nasıl çözüleceği anlatılmıyor.Nasıl bir anayasa yapılacağından söz edilmiyor.Artık bu halkları uyutamazsınız.Sabrında bir sınırı vardır.Halklar sorunları çözmeniz için sizlere oy veriyor sorunları uzatmanız için değil.Kürt sorunu ancak hukuk temelli ve anayasa güvencesi altında çözülmelidir.
ASGARİ ÜCRET AZAMİ KÖLELİKTİR!
Ülkemizde ekonomik sömürü devam etmektedir.Asgari ücret, zenginlerin köpek mamasını bile karşılamamaktadır.Kapitalizme entegre ekonomik düzen zenginleri daha zengin fakirleri daha fakir yapmaktadır.Türkiye'de 13 milyon yoksul var.Yoksullara sadece ümit pompalanıyor.Bankalar ve sermayenin karlarındaki patlamalar fakirin yüreğini yakmakta,emeğini çalmaktadır.Ve diyoruz ki emek sömürüsüne son herkes için adalet,eşit işe eşit ücret,kölelere özgürlük"
TERÖRİZMİN BABASI ABD'd
Bin Laden'e isnat edilen eylemleri benimseyip benimsemediğimizi ayrı tutarsak,silahsız olması,tutuklanması ve yargılanması mümkün iken, katledilmesi ve cesedinin okyanusa atılması tamı tamına bir terörizmdir.
Bin Laden bahane edilerek 100 binleri öldüren asıl terörist ABD'dir.Irak'ta Afganistan'da ve bir çok yerde katliam yapan, Guantanamo , Ebu Gureyb vb. cezaevlerinde işkence ve tecavüzlerin merkezi ABD ve yandaşları Dünya terörizminin kaynağıdır.Bin Ladeni doğuran batının terörist tavrıdır.
Bin Laden'in cesedini tıpkı yerel zalimlerin, Said'i Nursi,Şeyh Said ve Seyid Rıza'nın cesetlerini yok etikleri gibi yok etmeleri ancak terör kardeşliğidir.Bu tavır Müslümanları aşağılamaktır,onurunu kırmaktır.Onursuz ve aşağılık emperyalistleri nefretle kınıyoruz.Bütün dünya bu vahşetten rahatsız olurken,bizim devletlularımızın memnuniyet beyanları halkımızı rencide etmiştir.
HAK VE HALK HAREKETLERİNE SELAM OLSUN
Küresel emperyalistlerin uzantıları olan yerel diktatörlerin yıllarca kendi halklarına uyguladıkları baskı ve şiddet patlama yapmıştır.Halklar artık boyunduruklarını kırmış korku duvarlarını yıkmıştır.Lakin zalim batı işbirlikçilerinin miadını doldurduğunu biliyor.Şimdi zindanlarından kurtulmaya çalışan halkları başka zindanlara hapsetmek istiyor.Daha önce bedeni hapsedilen halkların şimdi ruhunu hapsetmek istiyor.Mecburi kölelikten gönüllü köleliğe terfi yaptırmaya çalışıyor.
Asya, Ortadoğu ve Afrika halkları bu oyuna gelmemelidir.Toplumsal öfke ne kadar Kaddafi'ye, Esad'a, Abdullah salih'e, Kral Abdullah'a, Kral Hamad'a, Zeynel Abidin'e, Hüsnü Mübarek'e, İlham Aliyev'e karşı ise o kadar hatta daha fazla ABD'ye, İsrail'e, İngiltere'ye, Fransa'ya ve diğer küresel diktatörlere karşı olmalıdır.
Katilin oğlu Esad, Dera'yı, Humus'u ve Halep'i Hama'ya çevirmektedir.Bu alçakça katliamlar karşısında İslam dünyası yanlı davranmaktadır ve adalet duygusunu zedelemektedir.Hiç bir çıkar,hiçbir maslahat,hiçbir kaygı Suriye'deki ve diğer ülkelerdeki vahşetleri görmezden gelemez.Suçsuz bir insanın öldürülmesi bütün insanlığın öldürülmesi gibidir.
Ayrıca habis bir ur olan milliyetçilik ve mezhepçilik hastalığı bu coğrafyadan sökülüp atılmalıdır.Müslüman dünyanın yumuşak karnı olan mezhepçilik,İslam ümmeti önünde en büyük engeldir.Batılı mühendisler bu yarayı sürekli kaşıyacaktır.Buna karşı duruş ancak,''LA ŞİİYE LA SUNNİYE İSLAMİYYE İSLAMİYYE'' demek ve yaşamakla olur.Tüm insanlığın,şeytani ve küresel zorbalığa karşı hak,adalet ve özgürlük bayrağını açtığı günler dileği ile"
Berxudan Jiyane(Direnmek Yaşamaktır)
Cihat Oruç
Bursa Mazlumder
316. hafta, Başörtüsüne özgürlük yürüyüşünü, sözde İslami medya görmezden geldi, özgürlüğün önündeki en büyük engel yasakçılar değil, İslami kesim dernek ve vakıf ağalarıdır.
Kocaeli Gönüllü Kültür Teşekkülleri Platformu 316.hafta basın açıklaması 7 Mayıs 2011 Cumartesi günü saat 12.30'da İzmit İnsan Hakları Parkı, Özgürlük Meydanında yapıldı. Basın açıklamasını, Kocaeli Gönüllü Kültür Teşekkülleri Platformu adına, platform birleşenlerinden MAZLUMDER Kocaeli Şubesi üyesi Orhan Gazi Ergin yaptı.Basın açıklamasının konusu, 30 Nisan'da yapılan "her alanda başörtüsüne özgürlük yürüyüşü" ve başörtüsünün önünde en büyük engel olan, İslami kesim dernek ve vakıf ağaları, mazlumların mücadelesini görmezden gelen sözde İslami kesim medyasıydı.
BASIN AÇIKLAMASININ TAM METNİ
KOCAELİ GÖNÜLLÜ KÜLTÜR TEŞEKÜLLERİ PLATFORMU,
316.HAFTA BASIN AÇIKLAMASI 7 MAYIS 2011
Değerli halkımız ve basın mensupları, başörtüsüne özgürlük direnişimiz 7.yılına girerken, 30 Nisan 2011 Cumartesi günü yaptığımız, büyük bir yürüyüşle, her ne kadar birileri tarafından unutturulmaya kalkılsa da, görmezden gelinmeye kalkılsa da, başörtü yasağının hala kanayan bir yara olduğunu ve unutulmadığını tüm Türkiye'ye gösterdik. Bu sadece Kocaeli halkının değil, tüm Türkiye'nin yürüyüşü oldu. Yürüyüşümüze, Edirne'den Van'a, Sakarya'dan, Antalya 'ya, İstanbul, Ankara, Konya, Gaziantep, Bursa, Kütahya ve Türkiye'nin bir çok illerinden otobüs ve konvoylarla katılım oldu.
Bu yürüyüş kararını aldığımız zaman, bize, "artık bu konu gündemden düştü, boşuna yapmayın, kimse gelmez"," başörtü konusuna halk ilgi göstermiyor, format değiştirin, başarılı olmazısınız", ya da , "seçim üstü, zarar verileceği düşünerek kimse gelmez" dediler.Fakat yapılan bu yürüyüş, bizlerin moralini bozmaya çalışanların, başörtüsü mücadelesinin artık bitiğini söyleyenlerin, ne kadar haksız, bizlerinse ne kadar haklı olduğunu ortaya koydu. 7.yılına girerken yaptığımız yürüyüşe halkımız büyük ilgi gösterdi ve bu güne kadar yapılanların en büyüğü oldu.Yürüyüşümüze katılan tüm halkımıza teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Bu ülkede 50 seneden beri başörtüsü sorunu var.Ne değişti ki?, hak arama mücadelemize son vereceğiz?.Yaşamın her alanında, eğitimin her kademesinde, millet meclisinde, devlet dairesinde, bu en temel insan hakkı olan inancına göre giyinme özgürlüğü gelene kadar mücadelemiz devam edecektir.Halkımız bu konuda muzdariptir ve İddia ediyoruz ki, bu yürüyüş Türkiye'nin neresinde yapılırsa yapılsın aynı ilgiyi görecektir.Fakat sorunun önündeki en büyük engel, yasakçılar, dayatmacılar değil, inançlı kesimi, değişik hesaplarla pasifize eden dernek ve vakıf ağalarıdır.Bu hak arama mücadelesi, kanuni çerçevelerde yapılan protestolarla sürekli gündemde tutulsa, her kesim, halkın bu konuda rahatsızlığını anlayacak, bu sorunu çözme mecburiyetinde hissedecekti.Fakat İnançlı kesimin vakıf, sendika, dernek ağaları bu hak arama mücadelesini angarya olarak görüyor, bu yolda koşturmanın zahmetinden çekiniyor, ya da bir yerlere zarar vereceğini düşünerek geri duruyorlar.Bu tutumlarıyla da, hesabının verilmesi çok zor bir vebal altına giriyorlar.
Yürüyüşümüz bir kısım medya organları tarafından manşetten verildi, azınlık STK'larının, 3-5 kişinin toplantısına yarım sayfa yer ayıran bazı medya organları, bu büyük yürüyüşü, minik bir haberle geçiştirdi.İslami kesime hitab eden, bir kısım, sözde İslami medyaysa bu yürüyüşü görmezden gelerek üç maymunu oynadı.Fakat onlar bir takım hesaplarla, çok iyi gördükleri halde, her ne kadar görmezden gelse de, halkımız bu yürüyüşü çok iyi gördü.Haberimizi layıklıyla yansıtan medya ve Internet sitelerine teşekkürlerimizi sunuyoruz.Başörtü mücadelesi gibi, önemli bir toplumsal olayı görmezden gelenleri, mazlum insanların hak arama mücadelesini görmezden gelenleri de esefle kınıyoruz.Tüm halkımıza çağrımızdır, mazlum ve mağdur insanların mücadelesini görmezden gelen medyayı, sizde görmezden gelin.Ne iddiasında olurlarsa olsunlar,onlar safların belli etti, onlardan desteğinizi çekin.
Birileri aman bir yerlere zarar vermesin, aman bu hak arayanlar güçlü görünmesin hesaplarıyla, bu mücadeleyi yok saysa da, 30 Nisan yürüyüşü herkese şunu çok iyi gösterdi ki, halkımız bu işin peşini bırakmamıştır.Çanakkale'de, haçlı ordularının karşında, nasıl dim dik durduysa, 30 Nisanda da aynı duruşu göstermiştir.Müslüman kadının örtüsüne, Maraş'ta, Antep'te el uzatan Fransızların karşında nasıl dim dik durduysa, 30 Nisanda da, bu hak arama mücadelesinin arkasında dim dik durmuştur.Biz istiyoruz ki, yasaklar olmasın ve bizde bu meydanlarda olmayalım.Fakat yasaklar sürdükçe, bizde bu meydanlarda davamızın arkasında dim dik duracağımızı herkese ilan ediyor, katıldığınız için size teşekkür ediyoruz.
Orhan Gazi Ergin
MAZLUMDER Kocaeli Şb .üyesi
Dünyada ve ülkemizde yine oldukça yoğun gelişmelerin yaşandığı bir haftayı daha geride bırakıyoruz.
Basına yansıyan bilgilere göre Pakistan'da Amerikan güçleri tarafından düzenlenen bir operasyonda Üsame Bin Ladin ve ailesi hedef alınmış, silahsız olduğu görüldüğü halde, Ladin ve aile fertleri katledilmiştir. 11 Eylül saldırılarından bu yana hakkında birçok şey yazılan, çizilen El-Kaide'nin lideri olduğu belirtilen Ladin'in nerede ve nasıl hayatını kaybettiğine dair çeşitli rivayetler bulunmaktadır. Şayet ABD tarafından düzenlenen operasyon bilgileri doğu ise o zaman şunu sormak gerekir? Silahsız olduğu ileri sürülen Ladin neden sağ olarak yakalanmayıp infaz edilmiştir? Amerikalıları bu kadar korkutan veya tedirgin eden bir örgütün liderinin konuşmasından mı çekinmişlerdir? Bu ve benzeri sorular önümüzdeki günlerde de tartışılmaya devam edecektir. Bizler Usame Bin Ladin'e yönelik düzenlenen bu yargısız infazı kınadığımız gibi Pakistan hükümetini de ABD'nin keyfi cinayetlerine çanak tuttuğu ve yardımcı olduğu için kınıyoruz. Ülkemizdeki bazı yetkililer, yazarlar ve yorumcular ABD'nin terörist ilan ettiğini tasdik etmek zorundalar mı? Yazıklar olsun.
Yakın komşularımızdan Suriye'de yaşanmakta olan çatışma ve kaos ortamı hepimizi tedirgin etmektedir. Suriye rejimi ne yazık ki halkın meşru taleplerine ateş açarak karşılık vermekte ve bugün Suriye'de tam bir devlet terörü yaşanmaktadır. Suriye'de yeni bir Hama katliamının her an yaşanabileceğini düşünmek bile herkesi endişeye sevketmektedir. Zalim Esad rejiminin insanlıkdışı eziyetlerinin biran önce sona ermesini diliyor ve Suriyeli kardeşlerimizin adalet ve özgürlük mücadelelerini destekliyoruz.
Diğer taraftan ülkemizin seçim atmosferine girdiği şu günlerde Kastamonu'da yaşanan terör hadisesi, yeni provokasyonların olabileceğine dair endişelerimizi artırmaktadır.
Başbakanlığın resmi konvoyuna düzenlenen saldırıyı kınıyor ve seçim sürecini sabote etmeye çalışan karanlık odaklara karşı halkımızın duyarlı olmasını diliyoruz. Bu arada muhalefet partisi CHP'nin İmam-Hatip Liesi mezunlarının polis olmalarını önlemek amacıyla Anayasa mahkemesine gitmesini tam bir ikiyüzlülük olarak değerlendiriyoruz. Meydanlarda hukuktan, eşitlikten, insan haklarından bahsederken mangalda kül bırakmayan Kılıçdaroğlu ve ekibinin nasıl bir hukuk düzeni istediğini halkımızın gayet iyi bildiğine inanıyor ve CHP'yi protesto ediyoruz.
Adalet ve özgürlük uğruna mücadelemizi sürdürmeye devam edeceğiz. Gelecek hafta cumartesi saat 12:30'da tekrar burada görüşmek umuduyla Allaha emanet olunuz.
Akyazı Adalet ve Özgürlük Platformu Adına
Mazlumder Akyazı şubesi
İsmail KAHYA
Bildiğiniz gibi geçtiğimiz aylarda Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu eylemlerinin beşinci yılını doldurması sebebiyle bir dizi etkinlik düzenlemişti. Keyiflerini kanun haline getirmeye çalışan bazı çevrelerin, değişik bahanelerle tesettür yasağını devam ettirdikleri malûmunuzdur.
Bu zorbalığa karşı direnişlerinin yedinci yılı dolduran 'Kocaeli Gönüllü Kültür Teşekkülleri Platformu', 30 Nisan 2011 Cumartesi günü "Her Alanda Başörtüsüne Özgürlük" yürüyüşünü düzenledi. Yürüyüşe İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa Konya, Sakarya, Antalya Samsun ve Edirne'den gelen kardeşlerimiz katıldılar. Mazlumların haklarını savunan insanlar 'Farzları yasaklayan ve haramları teşvik eden zihniyetin zulmüne boyun eğmeyeceklerini' ifade ettiler. Kocaeli Özgürlük Meydanı'nda yapılan konuşmalarda 'zulme karşı direnişin kararlılıkla sürdürüleceği' ilan edildi. Platform olarak bizim de katıldığımız bu yürüyüşün hayırlara vesile olmasını dileriz.
Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu olarak geçtiğimiz aylarda başörtüsü yasağının kanunsuz olarak uygulandığı ifade etmek için; "Başörtüsünü Yasaklayan Kanun Maddesini Gösterene Bir Milyon TL. Ödül" vereceğimizi vaat etmiştik. Bugüne kadar bu kanun maddesini gösteren çıkmadığı için, kimseye bu ödülü veremedik!.. Bütün hukuk sistemlerinde 'Kanunsuz suç olmaz' hükmünün yer aldığı malûmdur. İstisnasız bütün siyasi partilerin sözcüleri 'Başörtüsü yasağını kaldıracağız' demelerine rağmen; bu kanunsuz yasağın devam etmesi, kelimenin tam anlamıyla bir faciadır. Başta ODTÜ olmak üzere, Trakya Üniversitesi ve Ankara Üniversitesi'nin bazı fakültelerinde bu kanunsuz yasağın uygulanmasının gerekçesi nedir?
Bilindiği gibi yasakçı zihniyetin arkasına sığındığı en önemli argüman laiklik ilkesidir. Laikliğin batıda böyle din düşmanlığı şeklinde uygulanmadığını söylediğinizde, bu defa Türkiye'nin özel şartlarından bahsedilmektedir. Bazı yetkililer de "laiklik dinsizlik değildir" diyerek laikliği tarife çalışmaktadırlar. Bu tarif "elma, armut değildir" tarifine benzemektedir. Laikliğin tarifinde bile anlaşamayan bürokratlara göre, güya laiklik 'Din ve Vicdan Özgürlüğü'nün teminatıdır. Laikliği din ve vicdan özgürlüğünün teminatı olarak tanımlayan, insan hakları, Din ve inanç özgürlüğü ve serbest piyasa ekonomisi gibi liberal kavramları dillerinden düşürmeyenlere şu suali sorabiliriz: Sizin din hürriyetinden anladığınız; dini vicdanlara hapsetmek ve insan hayatına tesir etmemesini sağlamak mıdır? İslâmi hükümleri mahkum etmek için 'Laiklik' ideolojisini kullanan ve bu ideolojinin arkasına saklanarak keyiflerini kanun haline getiren sivil ve asker bürokratlar, Türkiye'yi ne hale getirdiklerini iyi düşünmelidirler. Lozan Anlaşması'nda 'Millet Sistemini' dikkate alan ve Müslümanları kurucu-asli unsur, Gayr-i Müslimleri 'azınlık' kabul zihniyetin, kurucu-asli unsur olan Müslümanların din hürriyetlerini tanımamakta ısrar ettiğini gizlemek mümkün müdür? Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan ve azınlık kabul edilen Gayr-i Müslimlerin, dini cemaatleri vardır. Ancak Müslümanlara 'cemaat olma' hakkının dahi tanınmadığı malûmdur. Sivil itaatsizlik eylemini başlatan, devletin camileri işgal ettiğini ileri süren ve sokaklarda 'Cuma Namazı' kılmaya başlayan insanlar, size bir şeyleri hatırlatmıyorlar mı?
Geçtiğimiz hafta, Eskişehir Tepebaşı Belediyesi'nce açılan bir sergide tesettüre hakaret eden ve iki cami minaresi arasına 'ucube' yazan CHP'li Belediye Başkanı'nın, insanların 'din ve vicdan hürriyetlerine' saygı gösterdiği söylenebilir mi? Meydanlarda değişim nutukları atan CHP sözcüleri, bir yandan 'herkese eşit davranıp ayrımcılık yapmayacakları' sözünü verirken, diğer yandan İmam-Hatip Lisesi mezunlarını 'öteki' ilân etmekten zevk almaktadırlar. Akl-ı selim sahibi olan herkese soruyoruz: İHL mezunlarının polis olabilmelerine imkan sağlayan düzenlemeyi iptal ettirmek için, Anayasa Mahkemesi'nin kapısını çalmaları 'ayrımcılık' değil midir? Kısıtlı da olsa biraz dini eğitim almış kişilerin polis olabilmesini önlemenin makul ve meşru bir sebebi var mıdır?
Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu olarak sadece Türkiye'de değil, bütün dünyada cereyan eden 'hukuk ihlâllerine' karşı sesimizi yükseltmeyi bir görev biliyoruz. Geçtiğimiz haftanın önemli gündem maddelerinden birisi de Usame Bin Laden'in öldürülmesi ve bu operasyon esnasında yaşanan hadiselerdir. Afganistan'ın SSCB'nin kızıl ordusu tarafından işgalini reddeden ve işgalcilere karşı cihad eden Usame b. Laden; ABD Askerleri'nin Suudi Arabistan'a, yani mukaddes beldelere girmesini protesto etmiş ve İsrail'in işlediği cinayetlere ortak olan ABD'yi defalarca uyarmıştır. 11 Eylül Terör hadisesinin müsebbebi kabul edilen Usame b. Laden'in öldürüldüğünü ve cesedinin denize atıldığını söyleyen ABD Başkanı'nın, 'Uluslararası Hukuka' riayet ettiği söylenebilir mi? Hukukun üstünlüğünü esas alın normal bir devlet, suç işlediği iddia olunan kimsenin dahi yargılanma ve kendini savunma hakkının olduğunu kabul etmek zorundadır. Beyaz Saray sözcülerinin ifadelerine göre 'silahsız' olan Usame b. Laden, kurşuna dizilmiş ve cesedi tanınmaz hale getirilmiştir. Bu ifadelerden anlaşılan şudur: Küresel terörle mücadele ettiğini iddia eden ABD, uluslararası hukuku keyfine göre çiğneyen ve yeryüzünde fitne ve fesadın yayılmasına sebeb olan vahşi bir güçtür. Dolayısıyle ABD'nin, Usame b. Laden'i terörist ilân etmek için ortaya attığı iddialara inanmak mümkün müdür? Merhum Usame b. Laden'i, tıpkı Amerikalılar gibi terörist olarak niteleyenlere şunu sorabiliriz: Türkiye de ABD tarafından işgal edilse, sizler onlara karşı savaşmayı 'terör eylemi' olarak mı nitelendireceksiniz ? Anadolu'nun işgali sırasında müstevlilere karşı savaşanlara terörist demek mümkün müdür?
Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu olarak, bütün insanların can, mal, akıl, nesil ve din emniyetinin sağlandığı, herkesin inancını rahatça yaşayabileceği günlerin gelmesi temennisiyle sözlerimizi tamamlarken, haftaya aynı saatte buluşmak ümidiyle katılımlarınız için teşekkür ediyorum.
Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu Adına
İsmail AYDAR
VAHDET VAKFI