Başörtüsü Eylemlerinde Bu Hafta (FOTO)

Sakarya'da 305. , Konya'da 201., Ankara'da 284., Akyazı'da 232., Kocaeli'de 326.

Toplumsal barış için çatışmalara son!

Kıdem tazminatı hakkı alınmasın!

 

Sakarya Adalet Girişimi 305. Hafta açıklamasında yeni acılar yaşanmaması ve toplumsal barış için silahların susması çağrısı yaparken, kıdem tazminatının kaldırılmak istenmesine karşı çıktı.

 

Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu, 305. hafta basın açıklamasında Diyarbakır'da yaşanan çatışmalardan duyulan üzüntü ifade edilirken, kıdem tazminatının kaldırılmasına karşı çıkıldı. Başörtüsü Platformu adına Sakarya Dayanışma Derneği'nden Kadrican Mendi'nin yaptığı açıklamada "Adalet ve Özgürlükler Platformu Van Buluşması'nda, doğu ve batı arasındaki sorunları algılama farklılıklarına dikkat çekilmiş, Doğu-Batı Kardeşlik Platformu Ankara Buluşması'nda ise toplumsal barışın sağlanması için bütün silahların susturulması gerektiği ifade edilmişti. Tüm bu tespitler ve çağrılar, zorbalık siyasetlerinin ürettiği şiddet sarmalından çıkabilmek içindi. Ocaklara yeni ateşler düşmesin diyeydi" Nitekim Diyarbakır'dan gelen haberler, bu çağrıların karşılıksız kalmasının yeni acılar yaşatacağını göstermesi açısından üzüntü vericidir. Beklentimiz çatışma ve hamaset politikalarına son verilmesi ve adil çözümlerin geliştirilmesidir." denildi.

 

Kıdem tazminatı kaldırılmasın

 

SAGİR'in 305. Hafta eyleminde kıdem tazminatının kaldırılmasına karşı çıkılarak şu ifadelere yer verildi: "Siyasi gündem silahların gölgesinde kalırken, sosyal gündemdeki sorunlar da devam ediyor. Hükümet, büyük sermaye sahiplerini sevindirecek yeni bir değişikliğin daha peşinde. Kıdem tazminatını kaldırmak ve esnek çalışma uygulamasına geçmek istiyor.  Bunun anlamlı emek sömürüsünü ağırlaştırmaktır. Çalışanların sosyal haklarını ellerinden almak ve onları işsizlik tehdidi karşısında güvencesiz bırakmaktır. Kıdem tazminatının ödenmemesini bahane gösteren Hükümet, çözümü emekçilerin hakkını almak yerine neden patronları denetlemekte bulmuyor? Üstelik bu denetimsizlik ortamı işçilerin hayatına mâl olurken, Tuzla'da bir işçi daha geçtiğimiz gün hayatını kaybetmişken! Küresel kapitalizme uyum sürecinde atılan bu adımlara kayıtsız kalamayız."

 

Her yerden acı haber var!

Sakarya Adalet Girişimi basın açıklamasının sonunda dünya genelinde yaşanan açlık, işgal, savaş ve hak ihlallerine yer verdi. Afrika kıtasında 11 milyon insanın açlıktan ölme tehlikesiyle karşı karşıya kalması, NATO güçlerinin Afganistan, Pakistan ve Libya'da masum insanları katletmesi, Azerbaycan ve Kuzey Osetya'da Müslümanların haksızca tutuklanmaları, Kudüs Muhafızı Raid Salah'a İngiltere'de uygulanan hukuksuzluk, Gazze Filosu'nun engellenmesi ve başta Suriye olmak üzere gerçekleşen halk ayaklanmaları açıklamanın gündeminde yer aldı. Açıklama "On yıllardır İsrail'in varlığını kendilerine dayanak kılan zorbaların kendi halklarına karşı katliamlara girişmesine sessiz kalmayacağız. Temennimiz yerel diktatörlerini devirmek için mücadele eden halkların bölgedeki bütün hain denklemleri ve tuzakları bozması; küresel diktatörlerin heveslerini kursaklarında bırakmasıdır." ifadeleriyle son buldu.

 

 

 

Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu

305. hafta basın açıklamasıdır

 

Duyarlı dostlar, sayın basın mensupları;

 

Sakarya Adalet Girişimi, son iki hafta içinde Van ve Ankara'da iki farklı buluşmaya katıldı.

 

Adalet ve Özgürlükler Platformu'nun Van Buluşması'nda, Türkiye'nin doğusunda ve batısında yaşayan insanların sorunlarına birbirinden farklı ya da zıt tutumlar sergilediği söylenmişti.

 

Doğu-Batı Kardeşlik Platformu Ankara Buluşması'nda ise toplumsal barışın sağlanması için bütün silahların susturulması gerektiği ifade edilmişti.

 

Tüm bu tespitler ve çağrılar, zorbalık siyasetlerinin ürettiği şiddet sarmalından çıkabilmek içindi. Adil ve özgür bir geleceğin hepimiz için tesis edilmesi yönelikti. Ocaklara yeni ateşler düşmesin, anaların yürekleri yanmasın diyeydi"

 

Nitekim Diyarbakır'dan gelen son haberler, bu çağrıların karşılıksız kalmasının yeni acılar yaşatacağını göstermesi açısından üzüntü vericidir. Geçmişten ders almayarak tekrarlanan hatalar; bu toprakların evlatlarının canına mâl oluyor. Beklentimiz çatışma ve hamaset politikalarına son verilmesi ve adil çözümlerin geliştirilmesidir.

 

Sakarya'nın duyarlı insanları;

 

Siyasi gündem silahların gölgesinde kalırken, sosyal gündemdeki sorunlar da devam ediyor. Hükümet, büyük sermaye sahiplerini sevindirecek yeni bir değişikliğin daha peşinde. Kıdem tazminatını kaldırmak ve esnek çalışma uygulamasına geçmek istiyor.

 

Bunun anlamlı emek sömürüsünü ağırlaştırmaktır. Çalışanların sosyal haklarını ellerinden almak ve onları işsizlik tehdidi karşısında güvencesiz bırakmaktır.

 

Kıdem tazminatının ödenmemesini bahane gösteren Hükümet, çözümü emekçilerin hakkını almak yerine neden patronları denetlemekte bulmuyor? Üstelik bu denetimsizlik ortamı işçilerin hayatına mâl olurken, Tuzla'da bir işçi daha geçtiğimiz gün hayatını kaybetmişken!

 

Küresel kapitalizme uyum sürecinde atılan bu adımlara kayıtsız kalamayız. Tüketime dayalı bir büyüme varken, her iki çalışandan biri asgari ücretliyken, kredi ve faiz bataklığı derinleşirken ve yeni hak gaspları yoldayken; sayıların değil halkın yaşadığı gerçekliği hatırlatmaya devam edeceğiz.

 

Değerli dostlar,

 

Türkiye'de bu gelişmeler yaşanırken, her coğrafyadan acı haberler almak gerçekten endişe verici.

 

Yıllarca kapitalist ülkelerin sömürgesi olan Afrika kıtasında her gün yüzlerce çocuk açlık ve susuzluktan ölüyor. Etiyopya ve Kenya'da ise onlarca çocuk hastalıklardan can verdi. Gerekli yardımlar ulaşmazsa kıta genelinde 11 milyon insan hayatını kaybedebilir.

 

İşgalci NATO güçleri Afganistan, Pakistan ve Libya'da masum insanları katletmeye devam ediyor.

 

Türkiye'nin böyle bir küresel işgal ordusunda yer almasını kabul etmiyoruz. Şimdi bu utanca Füze Kalkanı Projesi'yle adeta ihanet de eklenmek üzere! Türkiye'yi bu proje ortak eden Hükümet, sorunu değil çözümü sıfırladığını görmek zorundadır.

 

Müslümanlar üzerindeki baskılar her yerde artıyor. Azerbaycan'da başörtüsü yasağına karşı çıkan kardeşlerimiz Siyonist işbirlikçisi Aliyev rejimince hapse atılıyor, Kuzey Osetya'da ise Müslümanlar hiçbir suç isnat edilmeden toplu olarak gözaltına alınıyor.

 

Bu süreçte başka bir gözaltı da İngiltere'de gerçekleşti. Filistin direnişinin öncü isimlerinden Şeyh Raid Salah, haksız yere tutuklandı. Siyonist işgale ve Kudüs'ün İslami mirasından arındırılmasına karşı direnen Raid Salah'a karşı sergilenen bu hukuksuzluğu kınıyoruz.

 

Siyonist çetenin diğer bir oyunu ise Yunanistan'da sergileniyor. Siyasi baskılarla Mavi Marmara'nın yola çıkmaması, Gazze'ye giden Özgürlük Filosu'nu yalnızlaştırmış ve neticesinde filonun üzerindeki baskılar da artmıştır. Yunanistan, filodaki tekneleri engellemeye devam ediyor. Filo yolcularına Gazze'nin özgürlüğü için sergiledikleri vicdani örneklik ve engellere karşı verdikleri mücadeleden dolayı şükranlarımızı sunuyor, yanlarında olduğumuzu bildirmek istiyoruz.

 

Aynı şekilde meşru taleplerle zorba rejimlere karşı ayaklanan tüm halklarla dayanışma içindeyiz. On yıllardır İsrail'in varlığını kendilerine dayanak kılan zorbaların kendi halklarına karşı katliamlara girişmesine sessiz kalmayacağız.

 

Temennimiz yerel diktatörlerini devirmek için mücadele eden halkların bölgedeki bütün hain denklemleri ve tuzakları bozması; küresel diktatörlerin heveslerini kursaklarında bırakmasıdır.

 

Sakarya Adalet Girişimi olarak tevhid, adalet ve özgürlük mücadelemizi sürdürmeye devam edeceğiz" Ta ki zulüm hepimiz için bitene kadar"

 

Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu adına

Sakarya Dayanışma Derneği

 

Konya'da 201. Eylem

 

Konya İnanç Özgürlükleri Platformu 201. kez biraraya geldi. Platfrom adına Şenol Özdil basın açıklaması yaptı. Açıklamasına Bakara Suresi 225. ayeti okuyarak başlayan Özdil, ''Gittiği her yere kan ve gözyaşı götüren, medeniyetlerin düşmanı, işgalci AmeriKAN dışişleri bakanı ülkemizde" Gittikleri her yere kaos götüren, bir yerde bulunmaları bile orda terör ve anarşinin azmasına sebep olan Amerikalı yetkililerin ülkemizde oluşu ve aynı günlerde menfur bir terör saldırısının gerçekleşmiş olması ancak basiretsiz saf kimseler için bir tesadüften ibarettir.'' dedi. Sriye olaylarına ilişkin olarak ''Suriye olayları karşısındaki duruşumuz; Esat rejimine karşı, halkın yanında fakat işgale sebebiyet verebilecek her türlü anlayışın da karşısındayız. Baas'çı Esat rejiminden ve onun zulümlerinden duyduğumuz rahatsızlık, işgalci Amerika ve yandaşlarından duyduğumuz rahatsızlıktan az değildir. Fakat, işgalin kendisi uygulanan zulümlerden daha büyük ve daha vahşi ve daha onur kırıcıdır.'' dedi. Yemin krizi olaylarına da değinen Özdil, ''Ülkemizin gündemini meşgul eden suni yemin tartışmalarının gölgesinde, Allah adına yapılan yeminin cezalandırıldığı ve suç sayıldığını da kamuoyu görmedi.'' dedi.

Açıklamanın Tam Metni:

Rahman, Rahim, Allah'ın adıyla

Allah sizi yeminlerinizdeki ''Rasgele söylemlerinizden, boş amaçsız sözlerden dolayı sorumlu tutmaz. Fakat kalplerinizin kazandıklarından dolayı sorumlu tutar. Allah bağışlayandır, yumuşak davranandır.(Bakara Suresi 225. Ayet)

Sevgili dostlar, değerli basın mensupları;
 
Gittiği her yere kan ve gözyaşı götüren, medeniyetlerin düşmanı, işgalci AmeriKAN dışişleri bakanı ülkemizde" Gittikleri her yere kaos götüren, bir yerde bulunmaları bile orda terör ve anarşinin azmasına sebep olan Amerikalı yetkililerin ülkemizde oluşu ve aynı günlerde menfur bir terör saldırısının gerçekleşmiş olması ancak basiretsiz saf kimseler için bir tesadüften ibarettir.
 
Ülkemize gelmelerinden önce, kamuoyu ''Yine hangi olaylar meydana gelecek? Uluslar arası pazarlıkların yapılabilmesi için yine ne kadar kan dökülecek?'' sorularını sormaya başlamıştı bile.
 
Geldiklerini belli ettiler. Libya olaylarını konuşmak üzere gelmişlerdi. Araya Suriye'nin işgal planlarını da sıkıştıracaklar herhalde. Fakat bunun için taşeron örgütler eliyle ülkemizde kan döküyorlar. İktidarı ve siyasal erki, terör silahıyla tehdit ediyorlar. Amerika'nın Maşası terör örgütlerince yapılan bu menfur saldırıyı şiddetli bir şekilde tel'in ediyor, halkımıza başsağlığı diliyoruz.
 
Amerika, Libya'da kalıcı bir işgalin hesaplarını yapıyor. Kaddafî'nin zulümleri bu kalıcı işgalin sebebi olarak gösteriliyor. Hiçbir zulüm başka bir zulmün gerekçesi olamaz. Ve bir zalimin gitmesini istemek, başka bir zalimin gelmesinin gerekçesi olmamalıdır. Yeni gelen zalimi alkışlamak için hiçbir sebep de yoktur.
 
Suriye üzerinde de aynı olaylar tezgâhlanmaktadır. Baas'çı zalim Esat rejiminin kendi halkına karşı işlemiş olduğu suçlar elbette büyük bir zulümdür. Ve elbette kardeşliğimizin gereği olarak Suriye halklarıyla dayanışma içerisinde olmak ve zalimin karşısında durmak zorundayız. Fakat bu karşı duruşumuz Suriye üzerinde hesaplar yapan işgalci Amerika ve NATO'nun ekmeğine yağ sürmek şeklinde olmamalıdır.
 
Suriye olayları karşısındaki duruşumuz; Esat rejimine karşı, halkın yanında fakat işgale sebebiyet verebilecek her türlü anlayışın da karşısındayız. Baas'çı Esat rejiminden ve onun zulümlerinden duyduğumuz rahatsızlık, işgalci Amerika ve yandaşlarından duyduğumuz rahatsızlıktan az değildir. Fakat, işgalin kendisi uygulanan zulümlerden daha büyük ve daha vahşi ve daha onur kırıcıdır.
 
İşgalci terörist İsrail'in, hamisi İngiltere yine terörist çocuğunu himaye etmeye devam etmektedir. Mescid-i Aksa'nın muhafızı, özgür Kudüs'ün sembolü Raid Salah bir konferans için gittiği İngiltere'de tutuklanmıştı... Tutukluluğu halen devam etmektedir. İngiltere bu mel'un tutuklamayla İslama ve Müslümanlara karşı olan tutumunu bir kez daha ortaya koymuş, kendi helvasını yemeye kararlı olduğunu göstermiştir. Raid Salah'ın bir an önce Özgürlüğüne kavuşturulması gerekmektedir. Bu tutuklamayı yapanları sessiz kalanları şiddetli bir şekilde kınıyoruz.
 
 Ülkemizin gündemini meşgul eden suni yemin tartışmalarının gölgesinde, Allah adına yapılan yeminin cezalandırıldığı ve suç sayıldığını da kamuoyu görmedi. Konya'nın Çumra ilçesinde şahitlik yapmak üzere gittiği mahkemede hakimin ''Namusun ve şerefin üzerine yemin eder misin?'' sorusu üzerine, ''Ben ancak Allah adına yemin ederim.' cevabını verince, şahitlik için geldiği mahkemede hakim tarafından tutuklattırılmıştır. Göreceli kavramlar olan namus ve şeref üzerine yemin etmek Allah adına yemin etmekten daha evla görülmüş ve Allah adına yemin etmek suç sayılmıştır. Müslüman kamuoyunu, bu tutum şiddetli bir şekilde yaralamıştır.
 
Bu haksızlığa maruz kalan Emrah Akdemir kardeşimizi bu onurlu tutumundan dolayı tebrik eder, maruz kaldığı durum için de sabrı cemil dileriz.
 
Allah adının hiçbir değer ve ilkeye eş tutulmasını dahi kabul etmeyiz!

 Allah adının tüm değerlerden üstün olduğu ve her işin onun adıyla başlayıp ona hamdla sona erdiği tevhid ve adalet üzere kurulu bir dünyada yaşama umudu ile hepinizi 202. Haftada aynı yer ve saatte buluşmak üzere Allah'a emanet ederiz.

KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU

16 / 07 / 2011

 

Birleşmiş Milletler Soykırım Suçunun Engellenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi'nin 2. maddesi soykırımı; "ulusal, etnik, ırksal ve dinsel bir grubun bütününün ya da bir bölümünün yok edilmesi niyetiyle girişilen şu hareketlerden herhangi biridir: grubun üyelerinin öldürülmesi; grubun üyelerine ciddi bedensel ya da zihinsel hasar verilmesi; grubun yaşam koşullarının bunun grubun bütününe ya da bir kısmına getireceği fiziksel yıkım hesaplanarak kasti olarak bozulması; grup içinde doğumları engelleyecek yöntemlerin uygulanması; [ve] çocukların zorla bir gruptan alınıp bir diğerine verilmesi." şeklinde tanımlar.

Soykırım; bir topluluğu canlı cansız her şeyi ile ortadan kaldırma, varlığının en zerre ayrıntılarını bile yeryüzünden silme harekâtı. İnsan olduğunu iddia edenin bir başka insana karşı ne kadar tahammülsüz olabileceğinin en acı resmi.

11 Temmuz 1995 tarihinde yeryüzü görebileceği en acımasız katliamlardan birine şahit oldu. Srebrenitsa akıl almaz yöntemlerle öldürülen 8372 masum insanın kanı ile kızıla boyandı. Bu katliam, Srebzenitsa soykırımı olarak tarihe ve insanlık hafızasına kaydedildi.

Avrupa'nın ortasında yer alan ve BM tarafından güvenli bölge olarak ilan edilen Srebzenitsa, batının güvenlik anlayışını ve insana verdiği değeri net şekilde ortaya koyan bir anıt mesabesindedir. Bugün soykırım yaptıkları gerekçesi ile yakalanan ve satranç oyunundaki piyon pozisyonunda bulunan tetikçilerin yanı sıra esasen bu işin arkasındaki gücü deşifre etmek ve gerekli cezaya çarptırmak insan türü için hayati önem taşımaktadır.

Aynı güç (!) odakları ulusal ve küresel güvenlik doktrinleri, demokrasi, özgürlükler gibi kamuflajlı sözcükleri kullanarak hala insanlığın başındaki en büyük belalar olarak bulunmaktadır.

Dün Bosna'da insanları, hayvanları, bitkileri katleden, camileri, köprüleri, kütüphaneleri, mezarlıkları yerle bir ederek soykırım uygulayan ve bir topluluğu yok etmeye çalışan zihniyet bugün Irak'ta, Afganistan'da, Filistin'de, Libya'da, Çeçenistan'da, Uygur'da ve daha pek çok bölgede ve ülkede aynı despotluklarına ara vermeksizin devam etmektedir. Öldürülen, sistematik tecavüze ve şiddete uğrayan, evlerinden ve bölgelerinden sürülen insanlar, tahrip ve talan edilen doğal kaynaklar, yok edilen bitki ve hayvan türleri, geçmişle olan bağı koparmak amacı ile yıkıma uğrayan ve talan edilen tarihi mekanlar ve eserler. Sırf bu uygulamalara baktığımıza Bosna soykırımının figüranlarını ve baş aktörlerini tesbit etmemiz zor olmayacaktır.

Aslında Bosna'da uygulanan soykırım harekatının Bosna ile sınırlı kalan bir uygulama olarak düşünülmemesi gerektiğini, bunun aslında bir başlangıç olduğunu ve soykırım harekatının hız kesmeden devam ediyor olduğunu maalesef yakinen gözlemliyoruz.

BM kendi koyduğu ilkeleri hiçe sayarak zulme sessiz kalmakta ve dahi fiili olarak suça ortak olmaktadır. Bu tavır bizlere cahiliye döneminde tapınmak için yapılan ve sonrada acıkınca da mideye gönderilmesinde beis görülmeyen helvadan putları hatırlatmaktadır.

Bosna'da soykırıma göz yuman ve hatta teşvik eden batı, Afganistan'da, Pakistan'da, Irak'ta, Libya'da kendi silahları ile katliamlar yapmaktadır.

Bizler batılı ülkelerin kuklası olan yönetimlerine karşı adalet arayışına giren kardeş halkların bu haklı davalarını sonuna kadar destekliyoruz.

Ayrıca şunu da hatırlatmak istiyoruz; haklı davamızda bu mücadelenizi manüpile etmeye çalışan Batıl Batılı güçlere karşı da uyanık davranmak zorundayız.

Karanlık güçler ülke içinde yeniden harekete geçti. İslam'ın kardeş kıldığı kavimlerin çocukları yine birbirlerinin kanını akıttı. Geride siyaset denkleminden ve güç dengelerinden haberi olmayan gözü yaşlı mazlum aileler kaldı. Artık hamasi nutukları bir kenara bırakıp kalıcı çözümler için çaba sarf etmeli sorumlular. Bu sorunun çözümü için çaba sarf etmeyen her bir yetkilinin akan kandan ve gözyaşından sorumluluğu bulunmaktadır. Gençlerimizi daha fazla kurban vermek istemiyoruz.

Özgürlüklerin önünde yer alan tüm engeller kalkıncaya, adaletin yeryüzünde hakim olacağı günler gelinceye kadar burada olmaya devam edeceğiz.

ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU Adına

İHH Ankara

Yönetim Kurulu Üyesi

Serkan CODAL

Terör Kime Kimler Tarafından Yapılırsa Yapılsın Lanetliyoruz. Diyarbakır'daki menfur saldırıda Hayatlarını kaybeden kardeşlerimize Allah'tan rahmet diliyoruz. Menfur saldırıda zaafları olanlar varsa sorgulanmalı ve Kamuoyu net olarak aydınlatılmalıdır.

12 Haziran 2011'de ülkemizde milletvekili genel seçimleri yapıldı. Seçimler sonucunda Ak parti, CHP, MHP ve BDP milletin onayını alıp, meclise girerek gruplarını oluşturdular.

Seçimlerin üzerinden bir aya yakın zaman geçmesine rağmen, CHP ve BDP'nin mecliste yemin etmemeleri sebebiyle ülke gündemi meşgul edildi. Millet 12 Haziran'da oylarıyla oluşturduğu TBMM'den çok şeyler beklemekte olup en büyük beklentisi de sivil yeni ve milletin sesine kulak veren bir anayasanın hemen yapılarak uygulamaya konmasıdır.

Kısa sürede yapılarak milletin onayını müteakip yürürlüğe girmesini beklediğimiz anayasada şu hususların yer alması vazgeçilmez arzu ve taleplerimizdir.

1-Anayasanın yapımında toplumun her kesiminden sivil toplum kuruluşlarının onayı ve teklifi alınmalıdır.

2-Küçük yaştan itibaren başta Kuran eğitimi olmak üzere, dini eğitimin önündeki bütün engeller kaldırılmalı bu konuda hiçbir sınır olmamalıdır.

3-Başta okullar ve kamu kurumları olmak üzere topluma hizmet veren tüm kurumlarda kıyafet yasağı ortadan kaldırılmalıdır.

4-Askeri harcamalar ve askeri eğitim, hükümetin denetimine açılmalı, milli güvenlik dersleri Sosyal Bilgiler dersi müfredatı içerisine alınarak bu dersleri askeri personel değil Sosyal Bilgiler öğretmenleri vermelidir.

5-Milletin onayı dışında hiçbir kuruma dokunulmazlık, hesap sorulmamazlık yetkisi verilmemelidir.

6-Kanun önünde eşitlik ilkesi hayata geçirilmeli hiçbir insana inancı, siyasi görüşü, cinsiyeti, etnik yapısı ve düşüncesinden dolayı farklı muamele yapılamama ortamı sağlanmalıdır.

7-12 eylül 1980, 28 şubat 1997 darbesini yapanlar ile daha sonra darbe planları yapıp, ülkemizi ve insanımızı ekonomik, siyasi, kültür, eğitim ve diğer konularda ülkemizi zarara uğratan darbeciler ve darbe teşebbüsçüleri; yargı önüne çıkarılarak cezalandırılmalı ve yaptıkları yanlarına kar kalmamalıdır.

8-Devlet 27 Mayıs 1960,12 Mart 1971,12 Eylül 1980, 28 Şubat 1997 darbelerinde devlet uygulamalarıyla zarara uğrayan tüm vatandaşlardan özür dilemeli zararları tazmin edilmelidir.

9-Yeni anayasa ile yapılacak düzenlemelerle; ahlaki yozlaşmanın önüne geçilmeli, milli ve manevi değerlerin öne çıktığı, ülkemizi geleceğe taşıyacak erdemli ve donanımlı insanların yetişeceği bir eğitim sistemi ortaya konulmalıdır.

10-Yeni anayasa; insanı öne alan, ona hizmeti kutsal bir görev sayan anlayışla hazırlanmalı ve devletin asli görevi; onurlu birey onurlu toplum ve onurlu ülkeyi inşa etmek olmalıdır.

Mazlum-der olarak! Türkiye insanının; hizmetin ve onurun en güzeline layık olduğunu vurguluyor, iktidarın bu dönemde muktedir olmasını umuyoruz. Hak ve Özgürlüklerin önündeki engellerin tamamen bittiği günler temennisiyle.Gelecek hafta cumartesi saat 12:30'da buluşmak üzere Allah'a emanet olunuz.

Akyazı Adalet ve Özgürlükler Platformu adına

Mazlumder Akyazı Şube sözcüsü

İrfan ALEMDAR

 

Kocaeli Gönüllü Kültür Teşekkülleri 326.hafta basın açıklaması , 16 Temmuz 2011 Cumartesi günü saat 12.30 'da İzmit İnsan hakları Parkı, Özgürlük Meydanında yapıldı.Basın açıklamasını Kocaeli Gönüllü Kültür Teşekkülleri dönem sözcüsü Selahattin Mengül yaptı.Basın açıklamasından önce terörist saldırı neticesinde ölen 13 asker için kuranı kerim okundu.Basın açıklaması sonunda bu konuyla ilgili açıklama yapan Selahattin Mengül, "hain terörist saldırı 13 can almıştır, bunu şiddetle kınıyoruz, bu alçak saldırıları yapanlar amaçlarına ulaşamayacaktır " dedi.

KOCAELİ GÖNÜLLÜ KÜLTÜR TEŞEKÜLLERİ PLATFORMU

326.HAFTA BASIN AÇIKLAMASI

Değerli halkımız ve basın mensupları,

28 Şubat darbe sürecinde "Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Kanununda" değişiklik yapılarak Kur"an kurslarına katılabilme yaşının 12 ye çıkarılmıştır,

Bu insan hak ve özgürlüklerine aykırı, din eğitimi ile ilgili kısıtlama getiren her türlü yasal düzenlemenin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 9.maddesi ve EK 1.Protokol, 2.maddesi ile, BM Çocuk Hakları Sözleşmesi ve diğer uluslar arası sözleşmelere uyum sağlanarak, din eğitimi hak ve özgürlüğünün, velinin isteği doğrultusunda, yaş sınırlaması olmaksızın sağlanacak şekilde yeniden düzenlenmesi gerektiğini senelerce hatırlattık. Yasak kalkmadığı sürece yine bu meydanlarda hatırlatmaya devam edeceğiz.

Fakat herkes ve iktidar şunu iyi bilmelidir ki, 28 Şubat 1997 post modern darbesinin ürünü olan ve BM çocuk hakları söyleşmesine, insan hak ve özgürlüklerine aykırı olan bu yasağın devamı, halkın bu ülkede demokrasiye olan güveninin kaybolmasına neden olmaktadır.Halkın seçtiği insanlar, halkın istemediği bu yasağı kaldırmak yerine, bu talepleri görmezden gelerek, hala 28 şubat askeri vesayet anlayışının karşısında dik bir duruş sergileyememektedirler.

Soruyoruz bu yasakçılara boyun eğenlere?, bu halk oy verdi, sizi seçti, arkanızdaki bunca halk desteğine rağmen, ?.Olayların demokrasi içinde , şiddete baş vurmadan çözülmesini isteyen halkı, bu yasaklarla daha ne kadar yüz yüze bırakacaksınız?.Size besledikleri güveni daha ne kadar karşılıksız çıkartmaya devam edeceksiniz?. ANASOL-M hükümeti döneminde, 28 Şubatçı darbeciler tarafından dikte ettirilerek uygulamaya konulan, 12 yaş sınırı Kur'an eğitiminin önündeki en büyük engellerin başında geliyor. Yaz Kur-an Kursları dahil olmak üzere bütün Kuran kurslarını kapsayan bu yasağın hala devam etmesi Türkiye açısından bir insanlık ayıbıdır. Meydanlarda özgürlüklerden bahsedip, sonrada yasakçıların koyduğu kanunlarla bu ülkeyi daha ne kadar süre?, yönetmeye devam edeceksiniz?.

Dört yaşındaki çocuğunuzu bale yapmaya gönderebilirsiniz, operaya gönderebilirsiniz, jimnastik öğrenmeye gönderebilirisiniz, bunda bir yasak yok.Hatta 12 yaşından küçük azınlık çocuklarının İncil öğrenmelerinin önünde kanuni bir yasak yokken, halkın % 50 'sinin desteğini almış bir iktidarın, bu yasağı kaldırmamasını anlayabilmek mümkün değildir.Bu halk tarafından, bu iktidara tanınmış son şanstır bu.

Başörtü ve kuran öğrenme yasağı ve diğer yasaklar kalkıp, özgürlüklerin önü açılmazsa, bir 4 sene sonra yinede iktidara gelebileceklerini sananlara, %25-30 larla iktidar olup, sonra halkın beklentilerine cevap veremediklerinden, % 1-2 lere tepetaklak düşmelerini hatırlatmak istiyoruz.Halkın duyarlıklarını dikkate almazsanız, iktidarda fazlada uzun süreli kalma hayali kurmayın.Bu yasak kalmadığı sürece, bu insan hakları ayıbını sık sık meydanlarda gündeme taşıyacağımızı da asla ve asla unutmayın.Katıldığını için hepinize teşekkür ediyoruz.

KOCAELİ GÖNÜLLÜ KÜLTÜR TEŞEKKÜLLERİ PLATFORMU

DÖNEM BAŞKANI SELAHATTİN MENGÜL

Sivil Haber Haberleri

Katil İsrail'e kucak açan Uluslararası Olimpiyat Komitesi sınıfta kaldı
Paris Olimpiyatlarının güvenlik işlerinde neden İsrail güçleri kullanılıyor?
Alimlerden Gazze bildirisi: HER MÜSLÜMANA FİLİSTİN SORULACAK
PKK'nin kanlı tarihinden bir kesit: Susa Katliamı!
Diyarbakır bu akşam da Gazze için meydanlardaydı