Başörtüsü Eylemlerinde Bu Hafta-FOTO

Sakarya'da 306., Ankara'da 285., Kocaeli'de 327., Akyazı'da 233.

Sakarya Adalet Girişimi 306. Hafta basın açıklamasında provokatif eylemlerle Türk-Kürt çatışması oluşturulmak istendiğine dikkat çekerken, Kuran Kursları için getirilen 12 yaş sınırının kaldırılmasını istedi. Eylemde İsrail'in Özgürlük Filosu'ndan Onur-el-Karame gemisine yaptığı baskın ve aktivistlerin sınır dışı edilmesi de kınandı.

Sakarya Adalet Girişimi 306. Hafta basın açıklamasında halkın birbirine düşürülerek kaos ortamı oluşturulmak istendiğine dikkat çekti.

 

SAGİR Başörtüsü Platformu adına Vahdet Vakfı Sakarya Temsilciliği'nden Mehmet Şirin'in okuduğu açıklamada "Halkımızı birbirine düşürmek için, tüm yöntemler deneniyor. Sağcı-solcu, Türk-Kürt, Alevî-Sünnî gibi kutuplaşmalar oluşturup insanımızı birbirine düşürme planları, senaryoları hazırlanmaktadır. Dolayısıyla halkımızı bölünmekten, birbirine düşman hale gelmekten, anarşi ve kaosa düşmekten koruma yönünde gereken tedbirler alınmalıdır. Bunun yolu da asırlarca Türkü-Kürdü, Lazı-Çerkezi, Alevisi-Sünnisiyle bir arada yaşamalarını temin eden temel dinamiklerin tekrar hayata geçirilmesi elzemdir. Bu dinamiklerin başında da örf, adet, gelenek ve kültür gibi değerler ile asırlarca insanımızı bir arada tutan "dini bağlar" gelmektedir." denildi.

 

12 yaş sınırı kaldırılsın! 

SAGİR adına yapılan 306. Hafta basın açıklamasında ayrıca Kuran eğitiminin önündeki engellerin kaldırılması için şu çağrı yapıldı: "Okulların tatile girdiği şu dönemlerde halkımız, çocuklarının zamanını değerlendirmek, onları şahsiyetli ve kimlikli bir insan olarak yetiştirmek için, yaz Kur'an kurslarına göndermek istemektedir. Ancak karşısına 12 yaş sınırı gibi ne pedagojik ne de bilimsel bir yanı olmayan ilkel ve kasıtlı bir engelle karşılaşmaktadır. Bu durumun bir an önce düzeltilerek din eğitiminin önündeki bütün engeller kaldırılmalıdır. Bu özgürlük gibi, yine başörtüsü sebebiyle engellenen eğitim ve çalışma özgürlüklerinin önündeki engellerin de kaldırılması gerektiğini bu vesile ile yetkililere bir daha hatırlatarak basın açıklamamıza son veriyoruz." Eylemde İsrail'in Gazze'deki ambargoyu delme mücadelesi veren Özgürlük Filosu 2'nden Onur-el-Karame gemisine baskın yaparak gemi yolcularını zorla sınır dışı etmesi kınandı.

 

SAKARYA ADALET GİRİŞİMİ BAŞÖRTÜSÜ PLATFORMU 306. BASIN AÇIKLAMASI

 

Değerli Basın Mensupları, hak ve özgürlükler konusunda desteklerini esirgemeyen sevgili dostlarımız! Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu adına hepinize hoş geldiniz diyor, selamlarımı sunuyorum.

Bilindiği gibi bir takım mihraklarca ülkemiz bir çıkmaza, bir kaosa doğru götürülmeye çalışılıyor. Halkımızı bölmek, birbirine düşürmek için, tüm yöntemler deneniyor. Sağcı-solcu, Türk-Kürt, Alevî-Sünnî gibi kutuplaşmalar oluşturup insanımızı birbirine düşürme planları, senaryoları hazırlanmaktadır. Dolayısıyla halkımızı bölünmekten, birbirine düşman hale gelmekten, anarşi ve kaosa düşmekten koruma yönünde gereken tedbirler alınmalıdır. Bunun yolu da asırlarca Türkü-Kürdü, Lazı-Çerkezi, Alevisi-Sünnisiyle bir arada yaşamalarını temin eden temel dinamiklerin tekrar hayata geçirilmesi elzemdir. Bu dinamiklerin başında da örf, adet, gelenek ve kültür gibi değerler ile asırlarca insanımızı bir arada tutan "dini bağlar" gelmektedir. "Kürt Açılımı", "Demokratik Açılım", "Hoşgörü" gibi sloganlarla birlik ve beraberlik çağrısı yapanların, bu önemli dinamikleri göz önünde bulundurmaları ve "İnanç ve İfade Özgürlüğü"nü güvence altına alarak, art niyetlilerin önüne geçmeleri şarttır.

Ülkenin huzuruna kavuşması için, daha çok demokrasi diyenlerin asıl amaçlarının VESAYET SİSTEMİNİ KALICI HALE GETİRMEK olduğunu görüyoruz. Geçmişte 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 darbeleri öncesinde her gün onlarca gencin katledildiğini, askere-polise saldırıldığını, komünist-milliyetçi, Türk-Kürt, Alevi-Sunni gibi ayırımlarla halkımızın bölünmeye çalışıldığı, Maraş, Çorum, Sivas olayları, İstanbul'da Gazi Mahallesi'ndeki provokatif eylemler" Bunların tek bir mihraktan yönlendirilen eylemler olduğu bugün daha iyi anlaşılmıştır.  Son günlerde yaşanan, "ÇILGIN TÜRKLER" ile "KÜRTLER" arasındaki çatışmalar, askerlere yapılan saldırılar ile çeşitli provokatif eylemler de aynı tezgahın bir ürünüdür. Bu hususta halkımız uyanık olmalı ve sağ duyulu davranmalıdır.

Siyasetin âkil insanları tarafından gelişen olaylardaki iç ve dış güçlerin etkisini kırmaya yönelik akıllı politikalar üretilmeden, yıllardır terörü destekleyen Amerika ve İsrail'in etkisini kıracak açılımlar geliştirilmeden terör meselesinin halledilemeyeceği bilinmelidir.

Bir de, kamuoyunun dikkatine şu hususu arz etmek isteriz. Yıllardır terörü destekleyen İsrail, Gazze'ye insanî yardım götüren Mavi Marmara Gemisi'ne terörist bir saldırı düzenleyip korsanlık yaparken, aynı anda PKK ile eş zamanlı İskenderun Limanı'ndaki askerlere saldırı düzenlenmiştir. 

Dünya kamuoyunun ve özellikle de Türkiye'nin büyük tepkisini üzerine çeken İsrail, artan terör olaylarının Türkiye'nin gündemini değiştirmesi ile gündemden düşme noktasına gelmiştir. İç terör konuları görüşülürken, terörist İsrail asla göz ardı edilmemeli, Mavi Marmara Gemisi saldırısının hesabı sorulmalı ve İsrail ile olan ilişkiler tekrar masaya yatırılarak gerekirse tüm anlaşmalar iptal edilmelidir. Nitekim, Mavi Marmara terörist saldırısının hesabının sorulmamış olması, terörist İsrail'i yüreklendirmiş ve aynı amaçla insani yardım için Gazze'ye giden Fransız bandıralı Onur-el-Karame gemisine saldırı düzenlenerek ele geçirilmiş ve yolcuları sınır dışı edilmiştir. Terörist İsrail'in bu bir hukuk ihlali olan saldırısını platformumuz adına tel'in ediyoruz.

Diğer yandan, okulların tatile girdiği şu dönemlerde halkımız, çocuklarının zamanını değerlendirmek, onları şahsiyetli ve kimlikli bir insan olarak yetiştirmek için, yaz Kur'an kurslarına göndermek istemektedir. Ancak karşısına 12 yaş sınırı gibi ne pedagojik ne de bilimsel bir yanı olmayan ilkel ve kasıtlı bir engelle karşılaşmaktadır. Bu durumun bir an önce düzeltilerek din eğitiminin önündeki bütün engeller kaldırılmalıdır. Bu özgürlük gibi, yine başörtüsü sebebiyle engellenen eğitim ve çalışma özgürlüklerinin önündeki engellerin de kaldırılması gerektiğini bu vesile ile yetkililere bir daha hatırlatarak basın açıklamamıza son veriyoruz.

Katılımlarınız için hepinize teşekkürlerimizi sunar, terörsüz, kavgasız, insanî hak ve özgürlüklerin kısıtlanmadığı bir Türkiye'de, "öteki"lerle birlikte huzur içinde yaşayabilme temennisiyle hepinize iyi günler dilerim. 

Haftaya tekrar buluşmak üzere, saygılarımla...

SAKARYA ADALET GİRİŞİMİ BAŞÖRTÜSÜ PLATFORMU adına

VAHDET VAKFI SAKARYA TEMSİLCİLİĞİ
 

İsrail, ambargonun kaldırılması için Gazze'ye yapılan tüm insani girişimleri hukuksuz bir şekilde engellemeye devam ediyor. Bunun son örneği olarak Gazze'ye yardım için yola çıkan Fransız bandıralı 'Dignity yani Onur -El Karame' gemisi, İsrail donanması tarafından ele geçirilmiş ve yolcuları sınır dışı edilmiştir. Mavi Marmara gemisinde işlediği cinayetlerin cezalandırılmaması "İsrail"i bu şekilde kanunsuz davranışlarına devam etmeye yüreklendirmiştir. Haksızlıklar ve zulüm devam ettiği sürece dünyada onurlu insanların bunlara dur demek için mücadeleleri de sürecektir. İsrail şunu bilmelidir ki ambargo kalkana kadar bu eylemlere her geçen gün yenileri eklenecektir.

Ayrıca tüm tepkilere rağmen Batı Şeria'da yeni Yahudi yerleşimleri için inşaatlara devam edilmesi İsrail işgalciliğinin bir örneği olarak gözler önüne serilmektedir. Bizler en kısa zamanda Filistin'in tüm dünya nezdinde bağımsız bir ülke olarak tanınmasının gerekliliğine inanıyoruz. Bağımsızlığın tanınması süreci Ortadoğu'da gerçekten barış istenip istenmediğinin özellikle de bunu kimlerin isteyip istemediğinin bir testi ve tespiti niteliğindedir. Bunun gerçekleşmesi halinde İsrail'in bu haksız eylemlerini sürdürme ısrarının engellenebileceğini düşünüyoruz. Bunun için de Türkiye'nin aktif bir şekilde rol alması gerekmektedir.

İsrail'inkine benzer bir zulüm de Çin Tarafından Doğu Türkistan'da Uygur Türklerine yaşatılmakta. Geçtiğimiz günlerde yirmi Müslüman Uygur Türkü daha katledildi. Suriye'de ise muhalif göstericilere karşı Esad rejiminin kanlı operasyonları sürüyor. Sorumlulara "Zulm ile abad olanın, ahiri berbat olur" sözünü hatırlatıyoruz. Akan mazlum kanının biran önce durdurulması ve halkların haklı taleplerinin dikkate alınması gerektiğini bir kez daha vurguluyoruz.

Son günlerde ülkemizde yaşanan olaylar, sivil anayasa çalışmalarına darbe niteliğindedir ve demokratikleşme yolunda atılacak adımlara sekte vurmuştur. Bunlara karşı milletimizin sağ duyulu olması gerektiğini düşünüyoruz. Birlik ve beraberliğimizin bozulmasına izin vermeden herkesin elini taşın altına koyarak sivil anayasa konusunda elinden geleni yapması gerekmektedir.

Geçtiğimiz Çarşamba günü Samsun'da PKK'lı zannedilerek ve dur ihtarı yapılmadan üzerlerine ateş açılan iki kardeşten birinin ölmüş olması insan hayatının ne kadar ucuz olduğunun bir kez daha gözler önüne serdi.

Vahşice işlenen töre cinayetlerinden bir yenisi de Hatay Dört yolda yaşandı. Aile meclisinin aldığı kararla 17 yaşındaki kardeşi tarafından hayatına son verilen Ceylan'ın cahiliye döneminde diri diri toprağa gömülen kız çocuklarından ne farkı var? Töre cinayetlerine karşı ciddi caydırıcı yasal yaptırımlar uygulanmasını Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımızdan bekliyoruz. Sayın bakanın şiddete uğrayan kadının kocasına elektronik kelepçe takılacağı yönündeki açıklamaları bizleri umutlandırdı. Bu tür tedbirlerin ülkemizde artan kadın cinayetlerinin önlenmesinde etkili olmasını umuyoruz.

Önyargılardan uzak, anlayış ve hoşgörünün baskın olduğu, sorunların değil umutların konuşulduğu bir Dünya ve Türkiye umudu ve duası ile"

Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu Adına

İlke İlim Kültür ve Dayanışma Derneği (İLKDER)

Kocaeli Gönüllü Kültür Teşekkülleri Platformunun 327.hafta basın açıklaması, 23 Temmuz 2011 Cumartesi günü, İzmit İnsan hakları Parkı, özgürlük Meydanında , saat 12.30'da yapıldı.Basın açıklamasını MAZLUMDER Kocaeli Şubesi başkan yardımcısı, Medine KÜÇÜK yaptı.Basın açıklamasının konusu son günlerde kadınlara karşı artan, cinayet, şiddet, işkence olaylarını protestoydu.

KOCAELİ GÖNÜLLÜ KÜLTÜR TEŞEKÜLLERİ PLATFORMU

327.HAFTA BASIN AÇIKLAMASI 23 TEMMUZ 2011 CUMARTESİ

Değerli Basın Mensupları ve Katılımcılar,Kadınların uğradığı bir hak ihlali üzerine başlattığımız ve sürdürdüğümüz eylemlerimizin, yine kadınlara yönelik başka bir hak ihlaline dikkat çekmek için yaptığımız 327. hafta basın açıklamamıza hoş geldiniz. Bundan 327 hafta önce kadının inanç, fikir, vicdan ve insani özgürlüğünü ortaya koyarak başını örtmesinin önüne konan engellerin kaldırılması için başladığımız bu eylemde; temel insan hakları konusunda daha da gerilere gitmek anlamını taşıyan kadının yaşama hakkına yapılan saldırıları konu edinmekten duyduğumuz hicabı en başta belirtmek isteriz.

Her gün bültenlerden önümüze dökülen cinayet, saldırı, işkence, tecavüz ve çatışma haberleriyle memleketin şiddete teslim oluşunu izliyoruz. Bu toprakların kadınlarının ve evlatlarının aynı kaderi paylaşarak hunharca katledilişlerini, susup korkaklığımızın bizi hapsettiği yerden, yani ekranların arkasından seyretmeye daha ne kadar devam edeceğiz?.Ne kadar susarsak susalım bizim için de pandoranın kutusu açıldı bir kere. Artık makbul vatandaş olalım diye şiddetin nasıl hayatımıza hakim kılındığı ve bizim nasıl bunu görmezden geldiğimiz gerçeğinden kaçamaz durumdayız. Erkek egemen dünyamızın ve toplumumuzun kaçamadığı ve her gün yaşanan yeni olaylarla yüzleşmeye devam ettiği başka bir gerçek de bu şiddetten en çok da kadınların nasibini aldığı ve zihinlerde kadının şiddet görmesinin nasıl normalleştiğidir.

Devlet kadını koruma konusunda beceriksiz kalıyor. Yetersiz kalsa da çeşitli yasal düzenlemeler getirmesine rağmen, bunların takibini yapamadığı için hala kadınlar pervasızca, utanmazca ve de barbarca öldürülmeye, tecavüze uğramaya, işkence görmeye, dayak yemeye, psikolojik baskıya uğramaya devam ediyor.Devletin kadını şiddete karşı koruması kadar ve belki de daha önemli olan bir hususta kamu vicdanının bu şiddeti reddetmesi ve karşı bir söylem ve eylem geliştirmesidir.Biz kadınlar hangi sebeple şiddete maruz kalıp, cinayete kurban gittiğimizi anlamaya çalışırken; "ne yaptı da bunu hak etti?" yorumunun topluma hakim oluşunu dehşete kapılarak ve artan endişelerimizle seyrediyoruz.

Muhatap olduğumuz bu öfke ve şiddet kaynağını hangi safsatadan alıyor? Pandoranın kutusunun açılıp kötülüklerin ortaya dökülmesinin suçlusu hala kadın görüldüğü için mi bu öfke?. Yoksa cennetteki yasak elmanın yenmesine sebep olup insanoğlunun cennetten çıkarılmasının intikamı mı alınmaya devam ediliyor?. Bunların yüzünden mi namus cinayetlerine kurban gidiyoruz. Tıpkı 16 yaşındaki Medine Memi gibi" Erkeklerle konuştuğu için babası ve dedesi tarafından evin kümesine açılan iki metre derinliğindeki kuyuya elleri arkadan bağlanarak canlı canlı gömüldü. Seçim hakkımızı kullandığımız için aile meclislerinde ölüm kararları alınıyor ve en yakınımız olan erkekler tarafından infaz ediliyoruz. Tıpkı 21 yaşındaki Ceylan Soysal gibi" Ailesinin seçtiği değil de sevdiği adamla evlendi. Ama kocası kendisini terk edince bir yaşında bir kız çocuğu olan Ceylan için aile meclisi ölüm kararı verdi ve tabancayla vurularak öldürüldü.

Kocamızı boşamaya karar verdiğimizde bedenimize ve canımıza kastediliyor. Tıpkı Tuğba Özbek ve İlknur Büyükyazıcı gibi" 38 yaşındaki Tuğba ve oğlu Buğra boşandığı eşi tarafından yakılarak öldürüldü. 36 yaşındaki İlknur ise yine boşandığı eşi tarafından 6 yaşındaki oğlunun gözleri önünde kurşunlanarak öldürüldü ve cesedi yol kenarına terk edildi.Kötü giden her şeyin sorumlusu olarak görülüp, işlerin düzelmesi için sağlığımız ve canımız kurban ediliyor.Tıpkı Aysel Ulusu ve Konyalı M.T gibi" 29 yaşındaki Aysel devamlı şiddet gördüğü kocasının yüzüne asit dökmesiyle yüzünde ve vücudunda kalıcı yanıklar oluştu. 32 yaşındaki Konyalı M.T ise sevgilisi tarafından kapatıldığı evde dört gün boyunca komaya girinceye kadar işkence gördü ve bir otobüs durağına terk edildi.

Bu vahşetin durdurulması için bir kez daha bütün vicdanlara sesleniyoruz; Ey sesimizi duyan bütün kadın ve erkekler, sesimize ses verin. Bu vahşete dur deyin. Bu şiddete sessiz kaldığımız her an insanlığımızdan kaybettiğimizi unutmayın. Şiddetin yeryüzünden silindiğine şahitlik etmek umuduyla, irade beyanımızı ve duruşumuzu devam ettirmek adına haftaya yine burada buluşmak üzere katılan herkese teşekkür ederiz.

KOCAELİ GÖNÜLLÜ KÜLTÜR TEŞEKÜLLERİ PLATFORMU ADINA

MAZLUMDER KOCAELİ ŞUBESİ BAŞKAN YRD. MEDİNE KÜÇÜK

Mazlumderin hazırladığı Türkiye'de 2010 yılında ve 2011 yılının ilk altı ayında başörtülü kadınlara yönelik ayrımcı ve yasakçı uygulamaları konu alan raporda genel uygulamada yasaklarda düşüş olduğu, ancak bireysel ihlallerin devam ettiği belirtildi.

Türkiye'de başörtülü kadınlara yönelik ayrımcı uygulamalarda ve yasaklarda son yıllarda bazı düşüşler olmuştur. Ancak halen bireysel anlamda başörtülü kadınlar kamuya açık alanlarda saldırılara, hakaretlere ve ayrımcılığa maruz kalıyorlar.

Orduevlerine girişte 50 yaş altı kadınların başlarını örtmeleri yasak, İzmir'de derse şapkayla giren öğrenci hocası tarafından aşağılanarak sınıfı terk etmek zorunda kalmıştır. Bu ülkede halkına yabancılaşmış bir yazar tarafından başörtüsü gamalı haç ve faşist gömleğine benzetmiştir. Okul çıkışında başını örten iki kız öğrencinin başörtüsü zorla çıkartılmış kafaları duvara vurulmuştur. İlçemizde yaşanan kötü örnekte ise SBS sınavına giren başörtülü öğrenciler görevliler tarafından arkadaşları arasında rencide edilmiş başları açılmıştır.

Üniversitelerin birçoğu fiili durum oluşturarak başörtülüye özgürlük hakkı tanırken ne yazık ki konu yasal ve anayasal bir hak olarak ele alınmamıştır. Fiili uygulamalar yetmez! Kesinlikle yasal ve anayasal bir düzenlemeye ihtiyaç vardır. Çalışma hayatında, sosyal hayatta başörtülü kadınlara yönelik yasakçı ayrımcı uygulamalar halen devam etmektedir. Başörtüsü her ne gerekçeyle olursa olsun yasaklanamaz. Başörtülü kadınlar ayrımcılığa maruz bırakılamaz. Türkiye'nin imzaladığı uluslar arası anlaşmalarda özgürlüklerden yanadır. Yeni anayasa yapılırken başörtüsü sorunu biran önce çözüme kavuşturulmalıdır.

İsrail, Gazze'ye ulaşmaya çalışan barış aktivistlerini sınır dışı etti. İsrail askeri müdahalesiyle dünyayla irtibatı kesilen Fransız 'Dignity AL-Karama' yolcuları sınır dışı edildi. Gazze'ye uygulanan kuşatmayı kırmak amacıyla yola çıkan Fransız gemisi uluslararası sularda seyrederken korsanlar tarafından kuşatılmış 19 temmuz günü aşdot limanına çekilmiştir. Suçlu muamelesi görerek sınır dışı edilen aktivistler havasız kabinlerde bekletilmiş ve avukat hakkı tanınmamıştır.

Büyük bir dayanışma ve insan hareketi olan gemilerle Gazze kuşatmasını kırma çabası İsrail'in hukuksuzluklarını önleyemese de, bu hak ihlallerini ve İsrail'in insanlık dışı yüzünü dünyaya bir kez daha gösteren başarılı bir sivil direniş hareketi olmuştur.

Tam bağımsız özgür Filistin'i destekliyor. İnsan onurunu ve hukukunu hiçe sayan İsrail'i kınıyoruz.

Dünkü cumaya 'Halit Bin velid'in Tarunları' adını veren Suriyeli Müslümanlar Halep, Humus, Hama ve İdlib gibi büyük kentlerde gösteri düzenlediler. Diktatör Esad'ın Baas güçleri tanklarla saldırarak humusta 5 Müslümanı şehit ettiler. Çok sayıda Müslümanı yaraladılar. Suriyeli Müslümanlar diktatör esad rejiminden kurtulana kadar mücadeleden geri durmayacaklar. Bizler de Suriyeli Müslüman kardeşlerimizin sonuna kadar yanında olduğumuzu belirtiyoruz. Müslümanların katledilmelerine seyirci kalan İslam ülkelerinin kukla liderlerini nefretle kınıyoruz. Yaşasın Suriye'deki ve dünyanın her bölgesindeki özgürlük mücadelemiz.

Gelecek hafta cumartesi saat 12.30 Buluşmak üzere Allaha emanet olun.

Akyazı Adalet ve Özgürlükler Platformu adına

Mazlumder Şube Başkanı

Mahmut ALEMDAR

Adalet ve Özgürlükler Platformunu desteklemek için Mazlumder Diyarbakır Şube Başkanı Abdurrahim Ay Platformumuzu destek için gelmişlerdir. Kendilerine teşekkür ediyoruz.

 

Sivil Haber Haberleri

Katil İsrail'e kucak açan Uluslararası Olimpiyat Komitesi sınıfta kaldı
Paris Olimpiyatlarının güvenlik işlerinde neden İsrail güçleri kullanılıyor?
Alimlerden Gazze bildirisi: HER MÜSLÜMANA FİLİSTİN SORULACAK
PKK'nin kanlı tarihinden bir kesit: Susa Katliamı!
Diyarbakır bu akşam da Gazze için meydanlardaydı