Sakarya’da 9 yıldır devam eden adalet ve özgürlükler eyleminde 465. hafta basın açıklamasını Sakarya Dayanışma Derneği’nden Kadrican Mendi okudu. Irak’ta gerçekleşen IŞİD katliamlarının tel’in edildiği açıklamada, konuyla ilgili olarak “Bölgemiz ciddi bir kaosun eşiğinde. Özellikle eski Baas rejiminin destekçisi olan aşiretlerle işbirliği yaparak etkinliğini arttıran IŞİD; hayasızca akın ettiği yerlerdeki Kürt, Türkmen, Şii ve Ezidi halklar için büyük bir tehdide dönüşmüş vaziyette. Adında “İslam” geçmesine rağmen bu örgütün İslam ahlakından bir nebze nasibini almadığı ise apaçık bir gerçek. Yoksa savunmasız insanları katletmez; kadın ve çocuklara dokunmazlardı! Oysa IŞİD; girdiği her şehri yağmalıyor, kendi cahiliye anlayışlarına uymayan herkesi acımasızca öldürüyor, kadınları ‘cariye’ diye köleleştiriyor, çocukların dağlarda susuzluktan ölmesine yol açıyor. Yaptıklarının ne İslami anlayışla, ne de Müslüman ahlakıyla bağdaşması mümkündür! Platform olarak, bu şeytanlaşmış zihniyeti tel’in ediyoruz!” denildi.
ABD’nin IŞİD’in yol açtığı ortamdan istifade etmesinin de eleştirildiği açıklamada, Gazze’deki gelişmeler de değerlendirilerek İsrail’in başarısızlığa uğradığı belirtildi. “Onca katliama ve yıkıma rağmen Filistin direnişinin iradesini kıramayan işgal güçleri, ateşkese mecbur kalmış durumda. Direniş grupları ise sahada aciz kalan düşmanın, masada da asla kazanamayacağını deklare ediyor. Diliyoruz ki bu süreç, Gazze’deki insanlık dışı ablukanın kalkmasında ve Kudüs’ün özgürlüğüne giden yolda önemli bir dönemeç olsun.” denilen açıklamada Çin’in Doğu Türkistan’daki katliamları da kınandı ve “Nasıl ki Ortadoğu’da bir Filistin varsa, bilmemiz gerekir ki Uzakdoğu’da da adı “Doğu Türkistan” olan bir Filistin daha var. Ve tıpkı siyonist İsrail gibi, Çin yönetimi de Doğu Türkistan’da soykırım politikaları uygulamaya devam ediyor. Platform olarak mübarek Ramazan ayını eziyete çeviren, bayramı ise zehir eden Çin zulmünü de bir kez daha tel’in ediyoruz.” ifadelerine yer verildi.
465. hafta adalet ve özgürlükler eylemi basın açıklaması
Değerli basın mensupları.
Bölgemiz ciddi bir kaosun eşiğinde. Irak işgali sonrası ülkedeki kriz ortamından istifade eden, Suriye’deki krizin gelişiminde ciddi bir rol üstlenen Irak-Şam İslam Devleti adlı örgüt, yaptığı katliamlarla dehşet saçıyor.
Irak’ta, özellikle eski Baas rejiminin destekçisi olan aşiretlerle işbirliği yaparak etkinliğini arttıran IŞİD; hayasızca akın ettiği yerlerdeki Kürt, Türkmen, Şii ve Ezidi halklar için büyük bir tehdide dönüşmüş vaziyette. Adında “İslam” geçmesine rağmen bu örgütün İslam ahlakından bir nebze nasibini almadığı ise apaçık bir gerçek. Yoksa savunmasız insanları katletmez; kadın ve çocuklara dokunmazlardı! Oysa IŞİD; girdiği her şehri yağmalıyor, kendi cahiliye anlayışlarına uymayan herkesi acımasızca öldürüyor, kadınları ‘cariye’ diye köleleştiriyor, çocukların dağlarda susuzluktan ölmesine yol açıyor. Yaptıklarının ne İslami anlayışla, ne de Müslüman ahlakıyla bağdaşması mümkündür! Platform olarak, bu şeytanlaşmış zihniyeti tel’in ediyoruz!
Bu katliam şebekesinin bölgede yaptıklarının, sadece emperyalist ve siyonist hesaplara uyuyor olması ise şüphesiz tesadüf değil. IŞİD tipi örgütler, hangi sosyal ya da siyasal kaosun ürünü olursa olsunlar, nihai tahlilde birer taşerona dönüşmekten kurtulamazlar! Nitekim Gazze’nin en zor zamanlarında bu örgütün oradaki direniş hareketlerini hedef alan açıklamaları, kimlerin kuklası olduğuna açıkça işaret etmektedir.
Bu kirli gerçeği görmemize rağmen, IŞİD’e karşı hava saldırısı düzenleyen ABD’nin bu operasyonunun da tarafımızca kabulü söz konusu olamaz! Şeytanlardan şeytan, zalimlerden zalim seçmek zorunda değiliz! Bölgemizdeki fitne ateşini körükleyerek, her gün onlarca masumun ölümünde parmağı olan ABD’nin kendisine biçtiği kurtarıcılık rolü, kuzu kılığına bürünmüş kurdun yaptığı rol kadardır!
Diğer taraftan; Irak, Suriye ve Mısır’daki büyük çalkantıların yarattığı ortamı fırsat bilen siyonist işgalcinin, Gazze’ye dönük hesapları da tutmuş görünmüyor. Onca katliama ve yıkıma rağmen Filistin direnişinin iradesini kıramayan işgal güçleri, ateşkese mecbur kalmış durumda. Direniş grupları ise sahada aciz kalan düşmanın, masada da asla kazanamayacağını deklare ediyor.
Diliyoruz ki bu süreç, Gazze’deki insanlık dışı ablukanın kalkmasında ve Kudüs’ün özgürlüğüne giden yolda önemli bir dönemeç olsun.
Değerli dostlar;
Nasıl ki Ortadoğu’da bir Filistin varsa, bilmemiz gerekir ki Uzakdoğu’da da adı “Doğu Türkistan” olan bir Filistin daha var. Ve tıpkı siyonist İsrail gibi, Çin yönetimi de Doğu Türkistan’da soykırım politikaları uygulamaya devam ediyor. Geçtiğimiz hafta gelen haberler, Çin ordusunun son hava saldırılarında Kaşgar civarında 3 köyün yerle bir olduğu, çoğunluğu kadın ve çocuk, yüzlerce kişinin hayatını kaybettiği yönünde! Platform olarak mübarek Ramazan ayını eziyete çeviren, bayramı ise zehir eden Çin zulmünü de bir kez daha tel’in ediyoruz.
Kardeşler!
Platform olarak seçimini adalet ve özgürlüklerden yana yapan, sorumluluklarını zillete teslim olmuş temsilcilere tevdi etmek yerine bilfiil yerine getiren herkesi selamlıyoruz!
Akl-ı selim ve vicdan sahiplerini, oy ve oyun peşinde koşmak yerine; yanlış oyunlarda oyalanmak yerine tüm bu oyunları bozmaya davet ediyoruz.
Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu adına Sakarya Dayanışma Derneği
Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu tarafından düzenlenen 444. hafta basın açıklamasına hoş geldiniz.
ABD öncülüğündeki emperyalist dünya ikiyüzlülüğünü bir kere daha ortaya koydu. Baş...ta Suriye ve Filistin olmak üzere Mısır, Doğu Türkistan, Arakan, Orta Afrika Cumhuriyeti, Keşmir ve daha pek çok yerde canlı yayınlar eşliğinde tüm dünyanın gözleri önünde soykırım derecesinde katliamlar yaşanırken görmezden gelen emperyalist zorbalar; Irakta birkaç aydır yaşanan olaylarda IŞİD ismini ön plana çıkarıp yaygara koparmaktan geri durmamaktadırlar. Son olarak elde hiçbir somut belge olmamasına karşın Irak’ta katliam yapılmakta, soykırım uygulanmakta türünden spekülatif haberlerle medya vasıtası ile algı operasyonları oluşturulmakta ve batılı efendiler yeniden bu topraklara davet edilmektedir. Suriye ve Gazze örneğinde olduğu gibi farklı coğrafyalarda mazlum halklara uygulanan katliamlara kulak tıkayan BM Irakta yaşandığı iddia edilen olaylarda Güvenlik Konseyini toplayarak tehditler savurmakta ve ABD öncülüğünde Irak topraklarını bombalayarak içinde bulunduğumuz coğrafyayı kendi istekleri doğrultusunda şekillendirmeye çalışmaktadırlar. Suriye’de ölen insanları istatistiki veri olarak gören, Filistin’de soykırımcı İsrail’e uyguladığı katliam sonrası milyarlarca dolar para aktan ve mazlum Gazze halkının savunucularını terörist olarak yaftalayan batı, ahlaki düzeyini birkere daha ortaya koymuştur. Emperyalist devletlerin ve içimizdeki uşaklarının sık sık kullandıkları insan hakları, hukukun üstünlüğü, yaşam hakkı, seçme ve seçilme hürriyeti gibi söylemlerin yeri ve zamanı geldiğinde hiç düşünmeden yiyecekleri helvadan yapılmış birer put olduğunu birkere daha görmüş olduk.
Özellikle emperyalizme karşı direniş halkası söylemi ile Suriye’de yüz binlerce masumu katleden, sakat bırakan ve milyonlarcasının mülteci pozisyonuna düşmesine aktif bir şekilde sebeb olanların; Gazze saldırıları esnasında sus pus olmaları ve son Irak olaylarında ise ABD ile ittifak kurabilecekleri söylemleri, sözde Filistin davaları ve emperyalizm karşıtlıkları konusunda komik duruma düşmelerine sebebiyet vermektedir.
Filistin, Suriye, Irak, Mısır, Arakan, Afganistan, Çeçenistan bizlerin yani mazlum halkların davasıdır. ABD, NATO, Avrupa ve onların yerli işbirlikçileri bu topraklara acı ve gözyaşından başka bir şey taşımamıştır ve taşımayacaklardır. Tüm emperyalistlere ve yerli uşaklarına bölgemizden defolun diyoruz.
Diğer yandan girdiği bölgelerde hak hukuk gözetmeksizin Nebevi yöntemlere uymayan uygulamalara imza atan ve kendini İslam’a nisbet eden yapıların kendilerini gözden geçirip yaptıkları hatalardan bir an evvel dönmeleri şarttır. Müslümanların arasında vuku bulan basit görüş ayrılıklarında dahi şiddete başvuranların bizler İslamı temsil ediyoruz söylemleri kuru bir gürültüden öteye anlam ifade etmemektedir. Suriye ve Irak’ta tebliğe muhtaç milyonları ve ayrıca savaşa katılmamış mazlum insanları katletmek yada şehirlerden sürmek İslam’ın zaman ve mekanlar üstü adalet anlayışı ile ters düşen uygulamalardır. Bizler buradan bu tarz eylemlere imza atanlardan beri olduğumuzu bir kez daha dile getiririz.
Son olarak Terörün Finansmanının Önlenmesi Kanunu çıkarılırken ortaya koyduğumuz tepkinin ne denli haklı olduğunu bir kere daha görmüş olduk. Daha evvel Suriye’de zorba Esad rejimine karşı savaşan bazı grupları bu kanun çerçevesinde terör örgütü ilan eden ve mal varlıkları kanusunda yaptırım uygulayan hükümet, şimdide Afganistan’da küresel güçler öncülüğünde ülkelerini işgal eden zorbalara karşı savaşan Taliban hareketine karşı yaptırım kararları almış ve bu yapı ile ilişkilendirilen kişilerin mal varlıklarına el konulmuştur. Bizler buradan hükümet yetkililerine seslenerek diyoruz ki; ABD, Rusya, Çin, İngiltere, Almanya, Fransa ve İsrail yeryüzündeki bütün terör eylemlerinin planlayıcısı ve failidirler. Ellerinde bulundurdukları güçle milyonlarca insanın kanını akıtmaktan, ülkelerin yer altı ve yer üstü kaynaklarını sömürmekten çekinmemektedirler. Son Gazze saldırılarında dahi bu devletlerin dünya barışına karşı olan tehditleri ortada dururken bu yapılara karşı ellerindeki kıt imkânlarla direnen insanları terörle yaftalamak ve kaynaklarına el koymak akıl ve izanla açıklanacak bir durum değildir. Yaptığınız hatadan bir an evvel dönün ve yaptırım kararlarını terör faaliyetleri aleni olan küresel güçlere karşı uygulayın.
Bütün insanların akıl, nesil, can, mal ve din emniyetlerinin sağlandığı bir dünyada buluşmak temennisi ile
A.İ.Ö.P.ADINA İHH ANKARA YÖN. KUR. Ü. Serkan CODAL
KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU 361. HAFTA BASIN AÇIKLAMASI
Rahman, Rahim, Allah’ın adıyla,
‘De ki: "Allah'a itâ'at edin, Elçiye itâ'at edin." Eğer dönerseniz, ona gereken, kendisine yükletilen (duyurma görevini yapmak), size gereken de size yükletilen (itâ'at görevini yapmak)dır. Eğer ona itâ'at ederseniz, doğru yolu bulursunuz. Elçiye düşen, sadece açık bir şekilde duyurmaktır.’ (Nur Suresi 54.. Ayet)
Sevgili dostlar, değerli basın mensupları;
Kur’an Allah’tan inen son mesajdır. Allah, Din’ini kemale erdirmiştir. Bize olan nimetini tamamlayıp din olarak İslam’ı seçip, ondan razı olduğunu bildirmiştir. Şu halde Allah, Din olarak sadece İslam’dan razıdır; Allah katında tek makbul Din İslam’dır. İslam’dan başka Din (yaşam tarzı) arayanların bu çabaları Allah katında kesinlikle merduttur ve kabul edilmeyecektir.
Allah mülkün yegâne sahibidir. Mülkünde ortak kabul etmediği gibi, hükmünde de ortak kabul etmez. Gökte ilah O olduğu gibi, yeryüzünde, yani insan hayatında da sadece ilah O’dur. Allah insanı yaratmış ama onu kendi arzuları, heva ve hevesi ile baş başa bırakmamıştır. İnsanın hayat düzenini, başka insanların hayat anlayışlarına da terk etmemiştir. İnsanı, kendisine kul olması için yaratan Allah, onun, kendi cinsinden başka kullara kulluk etmesinden de asla ve asla hoşnut değildir ve olmayacaktır.
Tarih boyunca, İslam'ın gerçek anlamda toplumların Dini olmaması için, kitleleri yanıltmak maksadıyla, onların önüne İslam görünümlü batıl projelerin sürüldüğü bilinen bir gerçektir. Devamlı olarak İslam dışı düşünce ve pratiklerin İslam sanılması için birtakım tuzaklar ve hileler hazırlanmıştır. Bu şeytani tuzaklar daima var ola gelmiştir. Bu şeytanî oyunları bozmak ve Din’i Allah’a has kılmak ise pekâlâ mümkündür. Bu iş için sahip olduğumuz hazinemiz, Kitabımız Kur'an ve risaletine her gün onlarca kez şehadet ettiğimiz, Rasulümüz Muhammed (sav)’in kendisi ve onun pak sünnetidir.
İslam hiçbir şekilde, kâfir ideolojilerin gölgesinde bir sığıntı/besleme muamelesine tabi tutulamaz. Bir toplumun Dini (hayat tarzı) ya İslam’dır, ya da başka bir şeydir. İçinde yaşadığımız ülkede camiye, Kur'an kursuna ve tekkeye hapsedilmiş olan İslam, toplum hayatının tek hakimi değildir. Yasalarca da böyle kabul edilmesi suç sayılmıştır.
Yeryüzünün neredeyse hemen her köşesinde batıdan ithal edilen hayat tarzı, artık geri dönülemez, bu çağın tek geçerli yaşam biçimi gibi kabul görmektedir. Kitleler müthiş bir bilgi kirliliği (dezenfomasyon) fitnesine maruz kalmaktadırlar.
Ey insanlar! Bu ülkede yaptığınız ve yapacağınız seçimler/oylamalar size ait bir seçim/oylama değildir. Ama sizin sandık başına gitmeniz istenmektedir, sizin oylarınıza bu sistemin ihtiyacı vardır. Fakat bu sistemin, sizin Dininiz olduğunu beyan ettiğiniz İslam'a ihtiyacı yoktur! Sistem sizin oylarınızla kendisini sahil-i selamete erdirmektedir.
Sizler belirli kişiler üzerinden hareket ediyorsunuz ve kişilere oy vermekle, büyük bir inkılâp olacağını zannediyorsunuz! Oysa evet, büyük bir inkılâp yaşanmaktadır ama bu inkılâbın, Haktan batıla doğru yada bir batıldan başka bir batıla doğru olduğunu görüyor olmalısınız. Sizler belki çok büyük umutlar bağladığınız liderlere değil, gerçekte bir siyasal düzene, bir yaşam biçimine, bir toplumun bütüncül bir halde modern cahiliyeye sürüklenmesine oy vermektesiniz. Vereceğiniz oylarla, kendisini İslam’a nispet etmeyen hatta İslam’ı bir referans olarak bile kabul etmediğini açıkça ilan eden, daha da ilerisi bütün dinlere eşit mesafede olduğunu söyleyerek haktan uzaklaşmış batıla yakınlaşmış olan bir düzene ‘evet’ demektesiniz. Hiçbir sistem, yöneticisinin boyu, endamı, karakaşı ve kara gözü ile anlam kazanmaz. Sistemlere anlam katan, onların ideolojileri ve akidevî yapılarıdır.
Biz diyoruz ki, bir Müslüman, kendisini İslam dışı ilan eden ve diğer dinlere mesafesi ile İslam’a mesafesini eşit sayan bir sistemin destekçisi olamaz. Bir Müslüman şirke, fahşa ve münkere, münkerin emredilip, marufun nehy edilmesine, faize, işrete ve benzerlerine onay veremez. Müslüman sadece ve sadece İslam’a razı olmalı, İslam'dan razı olmalıdır.
Bütün bu gerekçelerle Müslümanlara şu hatırlatmada bulunmak istiyoruz: Ey kardeşler! Sizler neyin seçimini yaptığınızın, bu seçimle neyi kazanacağınızın farkında olmalısınız! Kendisini hakka nispet etmeyen bir sistem içerisinde vereceğiniz oylarla hakkı elde etme imkanınız olamayacaktır! İslam’ın dışında her hangi bir şeyle karışık ve katışık olan hiçbir şey İslam’ın kendisi değildir ve olamazda. İçerisinde İslam var diye bu karışık olan şeyi desteklemek İslam ile birlikte başka bir şeyi de desteklemek olur. Sakın aldatıcı sizi, Allah ile aldatıyor olmasın?
Tarihin bir ibret levhası olduğu, sonu kan ve zulümle bitecek heyecanların bulunmadığı, tevhit ve adalet üzere kurulu bir dünyada yaşama umudu ile hepinizi 362. Haftada aynı yer ve saatte buluşmak üzere Allah’a emanet ederiz.
KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU 13 Şevval 1435 - 09 /08 / 2014
Kocaeli İnanç Özgürlüğü Platformunun 10.yıl, 486. hafta basın açıklamasının konusu IŞİD'in katliamları, Doğu Türkistan, Azerbaycan'da yaşananlara ve 6 Ağustos 1938' de, Zini Gediğin de katledilen 95 vatandaşımızla ilgiliydi. Basın açıklamasını İnsan Hakları Savunucuları Derneği genel başkan yardımcısı Behlül Metin yaptı. Destek veren vatandaşlar, Irak, Gazze, Azerbeycan, Doğu Türkistanda yapılan zulmü kınayan pankartlar taşıdı.
KOCAELİ İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU 486.HAFTA BASIN AÇIKLAMASI
Değerli halkımız ve basın mensupları, 10.yıl, 486.hafta basın açıklamamıza hoş geldiniz. Katil Terörist çete devleti! İsrail'in Gazze'nin masum halkına saldırısının 30. gününe girerken, Gazzeli müslüman şehid sayısı 1800 bulmuş, yaralı sayısı 10 bini geçmiş ve bu insanlık dramı tüm dünyanın gözü önünde yaşanmaktadır. Bir( leş) miş milletler bu katliamı önleyip, savaşı durdurmayı hala görüşmektedir, ülkeler İsrail’i kınıyor fakat bu yapılanların ölen mazlum insanlarımıza hiç mi hiç faydası olmamaktadır.
Bu insanlık dramını durdurmak, dünya haçlı ve siyonistlerin güdümünde olduğu sürece, mümkün değildir. Büyük İsrail’i kurmak için çember büyüyecek, bu gün Gazze, yarın Türkiye olacaktır. Bunun tek çözümü orta doğu İslam coğrafyasında Müslüman halkların ülkelerinin tek sahibi olmasıdır.
Mustafa Kemal döneminden gelen haçlı yanlısı rejimlerle İsrail'e dur demek mümkün değildir. Müslüman topluluklar ülkelerindeki Siyonist, haçlı rejimleri değiştirmedikleri sürece, yarın Gazze'de yaşanan dram, Büyük israil'in sınırları içinde olan Türkiye'de yaşanacaktır. Siyonist ve Haçlı yanlısı, İngilizlerin hediyesi Kemalist rejim değişmediği sürece İsrail'in yaptığı zulüm karşısında, hiç bir şey yapılamayacaktır. Halka düşen iktidarı değil, Kemalist rejimi değiştirmektir. Dünya coğrafyasında Müslümanlar güçlü olmadığı sürece Müslüman kanı akmaya devam edecektir.
Doğu Türkistan Müslümanlarına, komünist rejiminin baskıları devam etmektedir. Son olarak, Türkiye'deki Kemalist rejimin benzer bir uygulamasısı Doğu Türkistanda başlamıştır. Müslüman kadınların kamu araçlarına başörtülü, İslami giysilerle binilmesi yasaklanmıştır. Buna tepki gösteren Uygur Müslümanlarıyla çıkan çatışmalarda çok sayıda doğu Türkistanlı Müslüman Şehid edilmiştir.
Ramazan bayramının 1.günü, Doğu Türkistan'da başörtülü kadınları taciz eden askerlere karşı gelen Uygur Müslümanlarına, komünist askerlerce ateş açılmış, havadan ve karadan operasyonla müslümanlara ait iki köy katliamlarla haritadan silinmiştir. Şehid sayısı kesin belli olmamakla beraber 2 bin civarında olduğu söylenmektedir. Doğu Türkistan'da akan Müslüman kanına maalesef halk olarak seyirci kalmaya devam ediyoruz.
Rusya'nın haçlı anlayışla, Müslümanlardan arındırılmış Kafkasya projesi devam etmekte ve Ermenistan'a yardımlarıyla, Ermeniler tarafından Karabağda Müslüman Azeri kardeşlerimize soykırım yapılmıştı. Yine Azerbaycan'a saldıran Ermenistan, Azeri Müslümanlarını katletmiştir. Hedef bellidir, Rusların da yardımıyla Müslüman Azeri topraklarını işgal etmek ve Kafkaslar bölgesinde Müslümanlardan arındırılmış Hıristiyan bir koridor meydana getirmek. Azerbaycan'da Müslümanlar Ermeni Rus ittifakı tarafından katlediliyor ve maalesef halk olarak seyirci kalmaya devam ediyoruz.
İnsan Hakları Derneği ve duyarlı insanlar olarak üzülerek karşıladığımız bir durumda Irak ve Suriye cephelerinde yaşananlardır. Gözümüzle görmediğimiz kesin doğrudur diyemiyor ve bir takım medya organlarınca olayların çarpıtılma ihtimalini her zaman göz önünde bulunduruyoruz. Medyadan ulaşan bilgiler doğruysa, IŞİD adlı yapının Irakta ve Suriye'de halka, Türkmenlere, Kürtlere, Ezidilere, Alevilere, Şiilere, Hıristyanlara yaptığı baskı ve zulümleri kınıyoruz. Bunların İslamla alakası olmaz ve bu davranışlar İslami de olamaz. İslam'da karşınıza çıkan askeri güçler dışında masum halkı katletme yoktur, vahşice kafa kesme, seri cinayetler işleme yoktur. İslamı ve Müslümanları dünyaya kötü gösteren bu şiddetin kimlere hizmet edeceği açıktır. Peygamber sas.ın Mekke'yi fethettiken sonra senelerce kendileriyle savaşmış Mekke halkına davranışı müslümanların tek modelidir. İslam insanlara Allah'ın rahmetiyle hayat vermek için gelmiştir, hayatlarını sona erdirmek için değil.
Dersim soykırımının devamında, 6 Ağustos 1938 yılında Erzincan ve Dersim arasında bulunan Zini Gediğinde, CHP diktası ve katil Kemalist rejimi tarafından, 95 mazlumun, katledilmesinin üzerinden 76 yıl geçti. Tıpkı Dersim katliamında olduğu gibi gerçeklerin üzeri örtülerek senelerce bu katliam gizlenmeye çalışıldı. Kemalist katil rejimin kendi halkını Zini Gediğinde çoluk, çocuk demeden, yaşlı, kadın demeden katledilmesini İnsan Hakları Savunucuları Derneği olarak kınıyoruz. Kemalist katil rejimin senelerce gizlediği bu katliamlar gün ışığına çıkmalıdır. Gezi olayları sırasında ölen 8 kişi için destanlar yazan, insan haklarından bahseden CHP, Dersimde katlettiği 35 bin kişi, 6 Ağustos 1938'de Zini Gediğinde katlettiği 95 kişi için özür dilemelidir. İş Bankasındaki hissesinden Dersim ve Zini Gediği katliamında katlettiklerinin varislerine tazminat ödemelidir. İnsan Hakları Derneği olarak bu katliam için CHP’ ye tazminat davası açacak, soykırıma uğramış mazlumların varislerine, bizlerle beraber çalışan avukat arkadaşlarımız vasıtasıyla her türlü hukuki yardımı vermeye hazırız. Soykırımdan dolayı tazminat haklarını CHP'den arasınlar, bırakmasınlar.
1950 yılına kadar halkına yapmadığını bırakmayan, soykırım yapan CHP zihniyeti ve bu partinin kurucularıyla ilgili ders kitaplarında geçen övgü dolu kelimelerinin İnsan Hakları Derneği olarak kaldırılmasını istiyoruz. Kemalist rejimin zorla insanların yaşam biçimine müdahale etmesini ret ettiği için, kitap yazdığı için, şapka giymeyi kabul etmediği için ve buna benzer başka sebeplerle kendi halkından on binlerce insanı katleden CHP ideolojisi kurucuları insan hakları ihlalcisi katillerdir. Bu katillerle ilgili övgü dolu sözler, bu ülkeyi çağdaşlaştırdıkları, cumhuriyeti getiridikleri iddiaları ders kitaplarından çıkartılmalı ve bu katiller çocuklarımıza örnek insan olarak takdim edilmemelidir. Bununla ilgili de önümüzdeki günlerde gerekli toplumsal ve hukuki mücadeleyi yürüteceğimizi beyan ediyor, basın açıklamamıza katıldığınız için teşekkür ediyoruz.
İNSAN HAKLARI SAVUNUCULARI DERNEĞİ