Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta(FOTO)

Sakarya'da 471., Kocaeli'de 492., Ankara'da 450.,

Sakarya’da her cumartesi günü yapılan adalet ve özgürlükler eylemleri 10. yılına girerken, 471. hafta basın açıklamasında “dayanışmanın ve paylaşmanın, adaletin hâkim olduğu bir dünya için mücadeleye devam” mesajı verildi

 

10 yıl önce Sakarya Başörtüsü Platformu adıyla başlayan ve bugün Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu çatısı altında yapılan haftalık basın açıklamalarının 471.’sinde, “Önümüzdeki günlerde de “sesimizi değil sözümüzü yükseltmeye”, doğru bildiğimizi söylemeye, yanlışın karşısında durmaya gücümüz yetince devam edeceğiz. Bu; bizim için uzun, ama insanlığın hikâyesinde bir harften ibaret bu yol boyunca, azığımız; Rabb’imizin ve dostlarımızın desteğidir.” denildi. Sakarya Dayanışma Derneği’nden Sacide Uras’ın okuduğu açıklamada, platformun eylemlerini “İlk açıklamamızın üzerinden dokuz yıl geçti. O günler, 28 şubat’ın “1000 yıl süreceğine” inanan eski muktedirlerin, ülkenin dindarları üzerinde baskı, aşağılama ve cezalandırma gayretlerinden henüz vazgeçmediği günlerdi. Platformumuz, o zamanın iktidarı karşısında kendi duruşunu;  zulüm bin yıl dahi sürse “direniş” şeklinde ortaya koydu.” şeklinde tarif etti.

 

Geride kalan 9 yılla ilgili genel bir değerlendirmenin yapıldığı açıklamada “Geçen dokuz yıl sonunda, köprünün altından çok sular aktı. Birçok alanda iktidarlar ve muktedirler değişti. Dünün iktidarına teslim olanlar, bugün kendilerince dâhice buldukları “köprüyü geçene kadar ayıya dayı diyeceksin”  siyaseti sonucunda kendilerini iktidar konumuna taşıdılar. Bunu bir “zafer” olarak değerlendirenler, aslında köprüyü geçene kadar nasıl bir kişilik yarılmasına, ne tür bir ahlaki zaafa uğradıklarının ise hâlâ farkına varamadılar... Bu süre boyunca, mazlum konumundaki dindar halkın maddi-manevi desteğini almak için “İslam”ı kullananlar, geldikleri noktada “İslam”dan model olarak anladıklarını da ortaya koymuş oldular… Yaşanan tecrübelerin ardından, dünün mazlumlarının adaleti ikame etmek için değil, maalesef komplekslerini ve dışlanmışlıklarını telafi etmek için iktidara talip olduklarını, bugün daha iyi anlamış bulunmaktayız.” denildi.

 

 

 

Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu 471. Hafta basın açıklaması

 

Adalet ve Özgürlük Yolunda 10. Yıldayız!

 

17 eylül 2005 cumartesi günü, saat 12:30’da; yine bu mekanda, bir avuç arkadaşımızla ilk basın açıklamasını yapmamızın üzerinden dolu dolu dokuz yıl geçti.

 

O günler, 28 şubat’ın “1000 yıl süreceğine” inanan eski muktedirlerin, ülkenin dindarları üzerinde baskı, aşağılama ve cezalandırma gayretlerinden henüz vazgeçmediği günlerdi.

Platformumuz, o zamanın iktidarı karşısında teslim olanların ve bu zillet halini; “hoşgörü”, “itidal” ve dahası “sabır” diye tarif edenlerin hizmet ettikleri karanlığa rağmen, kendi duruşunu;  zulüm bin yıl dahi sürse “direniş” şeklinde ortaya koydu.

 

Şehrin meydanından, Hakk’ın ve halkın karşısında apaçık şekilde beyan ettiği bu Müslümanca duruşu nedeniyle, dönemin muktedirleri kadar, onlara itaat edenlerin de tepki ve hatta tehditlerine maruz kaldı; yıldırılmaya, bitirilmeye çalışıldı.

 

Geçen dokuz yıl sonunda, köprünün altından çok sular aktı. Birçok alanda iktidarlar ve muktedirler değişti.

 

Dünün iktidarına teslim olanlar, bugün kendilerince dâhice buldukları “köprüyü geçene kadar ayıya dayı diyeceksin”  siyaseti sonucunda kendilerini iktidar konumuna taşıdılar. Bunu bir “zafer” olarak değerlendirenler, aslında köprüyü geçene kadar nasıl bir kişilik yarılmasına, ne tür bir ahlaki zaafa uğradıklarının ise hâlâ farkına varamadılar...

 

Bu süre boyunca, mazlum konumundaki dindar halkın maddi-manevi desteğini almak için “İslam”ı kullananlar, geldikleri noktada “İslam”dan model olarak anladıklarını da ortaya koymuş oldular. Ne yazık ki bu; mezhepçi, devletçi, iktidarı ve lideri kutsayan; onu yaptıklarından hesap sorulamayacak kadar “la yüs’el” konumda gören bir anlayıştır!

 

Yaşanan tecrübelerin ardından, dünün mazlumlarının adaleti ikame etmek için değil, maalesef komplekslerini ve dışlanmışlıklarını telafi etmek için iktidara talip olduklarını, bugün daha iyi anlamış bulunmaktayız.

 

Zira bugünkü iktidarlarını dünün muktedirleriyle geliştirdikleri ittifaklar sonucunda elde edenlerin, iktidarı, adeta “ilahlık”tan bir parçaymış gibi elinde tutmak isteyen yeni bir ekip olduğunu görmekteyiz. Tüm söylemlerinin üstünü kazıdığımızda, bize “yeni” diye anlatılanların da aslında eski hikaye olduğunu fark etmekteyiz.

 

 İşte bu yüzden, 12 eylül’le hesaplaştıklarını söyleyip duranların, darbenin iki muktedirinin cezasını çekmelerinden imtina ettiklerini, dava dosyasını Ankara’nın dehlizlerinde dolaştırırken, adeta bu şahısların ölmelerini ve böylece olayın kapanmasını beklediklerini görmek bizi şaşırtmıyor. Bırakın darbenin başındaki muktedirleri, sıradan işkencecilerini dahi cezalandırılmadığını bilmiyor muyuz?

 

12 eylül’ün anayasasından, yönetmeliklerine kadar birçok alanda diriliğini muhafaza ettiğini görmüyor muyuz? Bundan en çok şikayet eder gibi yapanların, bu kanunlardan en çok istifade edenler olduğunu anlamıyor muyuz?

 

Yine her fırsatta 28 şubat’ın asıl mağdurlarının üzerinden kendilerine pay biçenlerin iktidarında, 28 şubat darbesinden ceza alan henüz tek bir kişinin dahi olmaması ilginç değil mi? Buna karşı 28 şubat sürecinin siyasi yargılamaları sonucu hâlâ içeride yüzlerce mahkum olduğu, buna yeni davalarla başka mahkumların da eklendiğini fark etmiyor muyuz?

 

Kabul edelim ki, halkın dindar kesiminin oyunu, “geçmişle hesaplaşacağız” diyerek adeta kendi üzerine tapulayanlar, gerçekte yaşanan hesaplaşmanın pastadan pay kapmaktan ibaret olduğunu da göstermişlerdir. Mesele, pastanın nasıl paylaşılacağına ilişkin çirkin bir kavgadır ve o masada elbette halkın yeri yoktur!

 

Evet, son dokuz senede iktidarın görünümleri değişse de ülke insanın gerçek durumu değişmemiştir.

 

Hâlâ asgari ücret köleliği, örgütsüz emeğin ölümüne sömürülmesi, düz liselerde başörtüsü yasağı, anadilde eğitim yasağı, doğa talanı, banka tefeciliği, iltimas, rüşvet, adam kayırma, yolsuzluk, görevi kötüye kullanma gibi eski ve kötü alışkanlıklar, tüm hızıyla, hatta daha önce görülmedik boyutlarda ve pervasızlıkta devam etmektedir.

 

12 eylül’ün hediyesi(!) olan  yüzde 10 barajı, hâlâ iktidarları garanti altına alma çabası olarak siyasal sistemdeki yerini korumaktadır. Yeni muktedirler de bu durumdan rahatsız sayılmazlar.

 

9 yılda geride kalan yüzlerce hafta defalarca anlattığımız tüm bu icraatın, nasıl bir iktidarlar arası sürekliliğe tekabül ettiğini bundan sonra daha yüzlerce hafta da anlatsak sanıyoruz bitiremeyiz.

 

Ancak olayın özeti; iktidarın değişen yüzlerine rağmen, yeni gelenlerin eskilerin yerini hemen doldurdukları, halkın değil yandaşların yararına işleyen, adaleti değil menfaati gözeten bir özü olduğudur.

 

Bu yüzden platformumuz ilk günden itibaren kendisini “iktidar” karşısında “halkın” yanında konumlandırmış; iktidar “kendi”nden dahi olsa “adalet”i ikame etmeyi şiar edinmiş, bu mücadeleyi sadece Allah’a ve dostlarına güvenerek sürdürmeye çalışmıştır.

 

Her zaman söylediğimiz gibi; yaptığımız, yapabildiğimiz ve vaadimiz sadece “kendine değil herkese Müslüman” bir duruş ve pratiği üretmeye, çoğaltmaya ve örgütlemeye dönük bir çabadan ibarettir.

 

Bu duruşumuzu dokuz yıllık pratiğimizle Allah’ın ve Sakarya halkının şahitliğinde muhafaza ettiğimize inanıyoruz.

 

Önümüzdeki günlerde de “sesimizi değil sözümüzü yükseltmeye”, doğru bildiğimizi söylemeye, yanlışın karşısında durmaya gücümüz yetince devam edeceğiz.

 

Bu; bizim için uzun, ama insanlığın hikâyesinde bir harften ibaret bu yol boyunca, azığımız; Rabb’imizin ve dostlarımızın desteğidir.

 

Rekabetin değil dayanışmanın ve paylaşmanın, çıkar ve iktidarın değil adaletin hâkim olduğu bir dünya için, önümüzdeki hafta, aynı gün ve saatte 10. yılımızın ilk basın açıklamasında buluşmak üzere, Allah’a emanet olunuz.

 

Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu adına

Sakarya Dayanışma Derneği

Kocaeli İnanç Özgürlüğü Platformunun 492.hafta basın açıklamasının konusu Amerika ve İsrail'in kurduğu sözde İslami örgüt İŞİD'di. 3 aydan beri Türkiyeli rehinleri tutan IŞİD'in, Türkiye'nin Amerika yanında savaşa girmeyi kabul etmemesi, sebep olacakta 49 rehineyi göstermesi üzerine Türkiye'yi Orta Doğuda savaş bataklığına çekmek için Amerika ve IŞİD  B Planını uygulamaya geçti. 8 Ayrı adreste tutulan rehinler MİT tarafından çok başarılı bir operasyonla ! Kurtarıldı iddiası dillendirilmeye başlandı. Madem MİT bu kadar başarılı operasyon yapabiliyordu da bu güne kadar neden bu operasyonu gerçekleştirmedi. Bu operasyon nasıl yapıldı?, IŞİD kanlı belalı IŞİD'çiler bir tek kurşun atmadan teslim olup rehinleri bıraktılar mı?. Fidye ödenmeden ! Gerçekleştirilen operasyon ! masalına inanan çıkar mı?, bilinmez ama, Türkiyeyi onore ederek savaşa çekmek için senaryo hazırdı. Şu an rehineler başarılı bir operasyonla kurtarılmıştı ve Türkiye'nin Amerika'nın taşeronu olarak IŞİD'e karşı bir operasyon başlatmasında ve bu iş için İncirlik'teki üstlerin kullanılmasında hiç bir mani kalmamıştı. İnsan Hakları Savunucuları Derneği adına Kocaeli'de yapılan açıklamada Amerika ve İsrail'in IŞİD'i kullanarak oynadığı oyunlar dile getirildi ve Türkiye'nin “ at izinin, it izine karıştığı !” Orta Doğuda Amerikanın emirleri doğrultusunda “savaşa girmesine hayır" denildi. Basın açıklamasında IŞİD'i ve katliamlarını lanetleyen pankartlar tutuldu. İnsan Hakları Savunucuları Derneği adına basın açıklamasını Zahit Mollarecep yaptı.

KOCAELİ İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU 10.YIL 492. HAFTA BASIN AÇIKLAMASI

Sayın basın mensupları ve Kocaeli halkı, 10. Yıl 491. Hafta basın açıklamamıza hoş geldiniz. İslamı  terör dini, Müslümanları terörist göstermek isteyen Amerika ve İsrail bunu IŞİD gibi maşa  örgütler vasıtası ile yapmaktadır. Dünya üzerinde Amerika ve İsrail'e haklı tepki IŞİD gibi, sözde İslami görüntülü örgütlere Müslümanların kurtarıcı gibi bakmasına sebep olmaktadır. Bu durumu gayet iyi bilen Amerika önce,  IŞİD gibi bir örgüt kurmakta sonra,   saf Müslümanları bu örgütün içine çekmekte, ardından da bunlar vasıtasıyla önce İslamı kötü göstermekte ve bu örgüte dahil olan Müslümanları katletmektedir. İŞİD denilen terör örgütü neden İsrail'e  saldırmıyor?, da Müslümanları öldürmeye devam ediyor?, İsrail’in Jerusalem Post gazetesi başyazarlarından Yossi Melman’a göre İSRAİL, IŞİD’i tehlike olarak görmediğini belirtip “asıl tehlike el Nusra cephesidir” diyor.

Omanlı cihan devleti, yahudilerin ve batılı Hıristiyan devletlerin sinsice çalışmaları sonucu tarih sahnesinden çekilirken, Osmanlı devletinin parçalanmasıyla, osmanlı coğrafyasından irili ufaklı 50 yi aşkın devlet ortaya çıkmıştır, Osmanlı insani yapısı ön planda olan dünyanın en merhametli ve yaşanabilir ülkesi idi. Osmanlı ülkesinde, herkes insanca ve adilce bir yaşam sürerlerdi. Osmanlının çökmesi ile osmanlı coğrafyası 100 yıldır kan ve gözyaşı, katliamlar ve haksızlıklarla dolu bir asır geçirmiştir, 100 yıldır osmanlı coğrafyası, içinde osmanlı olmadan yaşayan ve çeşitli katliamlara, zulümlere maruz kalan, yeniden Osmanlının dirilmesini ve kendilerini kurtarmasını bekleyen müslümanlar, kendilerine gelemeden, İsrail, İngiltere ve Amerika tezgâhı olan, İŞİD denilen yahudi terör örgütü ile karşılaşmak zorunda kalmışlardır.

Yahudilerin kurduğu ve başına özel olarak yetiştirdikleri MOSSAD ajanı SAYMIN ELYIT’ ı İŞİD denilen, yahudi terör örgütünün başına getirerek İSLAM topraklarında terör estirerek katliamlara başlamıştır.İŞİD denilen yahudi terör örgütüne İSLAM’i bir isim vererek kuran kişi, Amerikanın terör örgütü CIA’nın eski başkanı, DEYVİD PETRAUS’ dur. İŞİD terör örgütünün finansörü, İSLAM ve müslüman düşmanı, dünyanın çeşitli ülkelerinde 125 tane şirketi olan yahudi KRAVİS’ tir.

İŞİD denilen yahudi terör örgütünün başına getirilen MOSSAD AJANI Saymın Elyıt 1971 yılında İSRAİL’de Tel Aviv’de doğmuştur, 11 yaşında MOSSAD’ a teslim edilerek eğitilmiş ve 17 yaşında MOSSAD’ ın en güvenilir ajanı seçilmiştir, her şeyi ile bir müslüman gibi yetiştirilen SAYMIN ELYIT, İŞİD denilen yahudi terör örgütünün başında Mezopotamya denilen ırak ve Suriye topraklarında terör estirmeye başlamış ve müslümanların yeni fitnesi olmuştur, kandırılan birçok müslüman kabileler, İŞİD’ i destekleyerek müslümanların birbirine düşmesine sebebiyet vermişlerdir.

Eğer İŞİD yahudi terör örgütüne dikkatlice bakarsanız, tüm İŞİD militanlarının yüzleri kar maskeleri ile kapalıdır ve hiç birini tanıma imkânı yoktur, İŞİD denilen yahudi terör örgütüne dünyanın 80 civarı ülkesinden binlerce paralı çapulcular katılmaktadır, İŞİD yahudi terör örgütünün başına getirilen SAYMIN ELYIT denilen yahudi köpeğini, MOSSAD VE CİA’ nın özel olarak yetiştirilmiş ajanları korumaktadır.

Müslümanları İŞİD yahudi terör örgütünün tuzağına düşmemeleri konusunda uyarmak bizim görevimizdir, Türkiye’ de yaşayan islam düşmanları ve radikal terörist yahudilerin, bilhassa internet ortamında müslümanmış gibi görünerek İŞİD yanlısı mesajlar atması sakın sizleri aldatmasın. İnternet ortamında İŞİD yahudi terör örgütünü öven ve onun taraftarıymış gibi yaptıklarını İslam’a ve kur’an’ a dayandırmaya çalışan kişilere sakın aldanmayın, bu kişiler muhakkak CİA, MOSSAD ve diğer gizli servislerin adamlarıdır.

Hükümetimizin İŞİD terör örgütü konusunda çok dikkatli olmalarını tavsiye ediyoruz, elbette’ki bu konu ile ilgili olarak istihbarat birimlerimiz ve dışişlerimiz gerekeni yapmaktadırlar, bizlerde buradan uyarma görevimizi yapmakla mükellefiz. Anadolu topraklarındaki Amerikan üsleri acilen kapatılmalıdır. Batılı devletler, İŞİD yahudi terör örgütü ile Türkiye’ yi ve İSLAM dünyasını büyük bir tuzağın içine, SAVAŞA çekmek istemektedirler. Müslümanlar İŞİD terör örgütü konusunda çok dikkatli olmak zorundadırlar, İŞİD terör örgütünün yaptıkları ne insanlığa sığar nede ne de İSLAM’ a İŞİD yahudi terör örgütü vasıtasıyla, halkı müslüman olan ülkelerin sınırlarını yeniden çizmek, İSRAİL, AMERİKA ve AVRUPA’ lı devletlerin, halkı müslüman olan ülkelerin yeraltı ve yerüstü kaynaklarına el koyma girişimidir.

Amerika’nın İŞİD YAHUDİ TERÖR ÖRGÜTÜNE müdahale etme düşüncesiyle, yeniden islam dünyasını işgal etme planları yapmaktadır. İSLAM dünyasının kendine gelme gayretleri ve cihad hareketlerini yok etmek için batılı kâfirler işbirliği yapmaktadırlar. İslam dünyasına karşı yapacakları katliamları ve yok etme planlarını meşru göstermek için islam ülkelerini’ de bu müdahale planların içine çekmeye çalışmaktadırlar 

Halkı müslüman olan ülkelerde, İŞİD yahudi terör örgütünü kınama ve tel’ in mitingleri yapılmalıdır, müslüman halkımız İŞİD tehlikesine karşı uyarılmalı ve bilgilendirilmelidir. Müslümanlar yeniden paramparça bir hale getirilmek isteniyor. İnternet ortamında Amerikalı ve Avrupalı gazetecilerin kafalarının kesilme görüntüleri bizlere hiç inandırıcı gelmemektedir. Bu yapılanlar IŞİD Amerikaya karşıymış gibi göstermek için tezgâhlanmış  bir senaryodan ibarettir.
Bizler tevhid’i müslümanlar olarak ve insan hakları savunucuları olarak, İŞİD yahudi terör örgütünün yaptıklarını asla tasvip etmiyoruz, Allah tarafından gönderilen son din İSLAM’da böyle vahşilik yoktur, İSLAM adına ortaya çıktığını söyleyen İŞİD terör örgütünün yaptıklarını kabul etmediğimiz gibi İŞİD denilen örgütü lanetliyoruz ve İSLAM bu zulümleri yasaklayan bir dindir. İsmi ne olursa olsun hiç kimsenin hiçbir kurumun İSLAM dinini ve müslümanları katliamcı, kafa kesici, tecavüz edici, mala el koyucu, vahşi kişiler olarak göstermeye hakkı yoktur. IŞİD denilen örgüt İSRAİL ve AMERİKA’ nın müslümanların üzerine saldığı köpekleridir. IŞİD denilen terör örgütü, neden Amerikalıları değilde Türkleri kaçırıp esir ediyor, bunun sebebi Türkiye’ yi sıkıştırıp savaşın içine çekmektir ki, Türkiye savaşa asla girmemelidir.

Dünyanın 1 numaralı terör devletleri İSRAİL, AMERİKA, AVRUPALI DEVLETLER’dir, RUSYA VE ÇİN gibi devletlerde terörist devletler sıralamasında ön sıralarda yer almaktadırlar. Müslümanların topraklarını işgal edip, onların zenginliklerine el koyan her devlet terörist devlettir. Müslümanlar her türlü fitneye ve düşmana karşı yekvücut olmak zorundadırlar, Müslümanlar kendilerine tuzak kuran batılı kâfirlerin tuzaklarını boşa çıkarmakla İSLAM’ a en büyük hizmeti yapmış olacaklardır. Basın açıklamamıza katıldığınız için teşekkür ederiz.

( İHSD ) İNSAN HAKLARI SAVUNUCULARI DERNEĞİ

 

Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu tarafından düzenlenen 450. hafta basın açıklaması

"Suriye mücahitlerini ABD ve batı uşağı olmakla suçlayan İran ve katil Suriye yöneticilerinin sözde terörle mücadele adı altında ABD ile ilişkiye geçme çabaları esas uşakların kim olduğunu net bir şekilde ortaya koymaktadır."

Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu tarafından düzenlenen 450. hafta basın açıklamasına hoş geldiniz.
İçinde yaşıyor olduğumuz coğrafyaya dair emperyalist ülkelerin hesapları yine kan üzerine işliyor. Başta ABD olmak üzere Avrupa ülkeleri kan krizine girmiş yarasalar misali çırpınıp durmakta, mazlum insanlar üzerine yağdıracağı ölümlere dair planlar yapmaktadır. Kurmayı planladıkları kirli ittifaklar eli ile cinayetlerine meşruiyet kılıfı geçirmeyi de ihmal etmemektedirler. Bu manada Türkiye başta olmak üzere bölge ülkelerine baskılar yapılmakta ve bölgeyi kan gölüne çevirecek askerler devşirilmeye çalışılmaktadır. Türkiye hükümetinin bu manada kirli ittifaka katılmama kararını önemli buluyor ve ittifakta yer alacağını söyleyen diğer ülke yöneticilerini almış oldukları kararı yeniden gözden geçirmeye davet ediyoruz.
Elleriyle sermirttikleri embesil iktidarlar eli ile ayrıştırılan ve baskı altına alınan toplumlarda baş gösteren en ufak itiraza dahi çıkarları adına müdahale etme çığırtkanlığı yapan batının diğer yandan özgürlük ve sözde demokrasi havariliği yapmaları komik olmanın ötesinde bir anlam ifade etmemektedir. On yıllardır coğrafyamızda özgürlük getirme aldatmacası altında milyonlarca insanın ölümüne sebeb olanların terör bahanesi ile yeniden özgürlük getirme istekleri bizleri derin bir endişeye sevk etmektedir. Orta doğu olarak adlandırdığınız bölgede cereyan eden olayların baş müsebbibi yine batılı emperyalistlerdir. Buradan batılı emperyalistlere seslenerek diyoruz ki; Terör olarak lanse ettiğiniz olaylar sizlerin yaptıklarınızın yanında okyanustaki damla mesabesindedir. Bugün dünyanın dört bir yanında öldürülen her bir mazlumun kanında sizlerin parmak izleri mevcuttur. İddiali söylemler ardında kurduğunuz maddeperest dünya insan soyunun devamı önündeki en büyük tehlike olarak durmaktadır. Bugün ellerinizde bulunduruyor olduğunuz nesnel güç yarın sizleri mazlumlara hesap vermekten kurtaramayacaktır. Zulümleri altında boğulup giden dedeleriniz tiranlar gibi sizlerde tarih sahnesi içerisinde yok olup gideceksiniz.
Beri taraftan sanal iktidarlarını korumak adına batının kuklası olma heveslisi olan iş birlikçi yerli piyonlar unutmamalıdırlar ki; efendileriniz daha evvelki kuklalarına yaptıkları gibi sizleride yüz üstü bırakacaktır. Masum ve güçsüzlere uyguladığınız zulmünüz sizleri acıklı olan sondan kurtarmaya yetmeyecektir. Şeref ve izzeti aradığınız efendilerinizin yanında zilletten başkasını bulamayacaksınız.
Buradan 4 yıldır hak mücadelesi veren kahraman Suriye mücahitlerini ABD ve batı uşağı olmakla suçlayan İran ve katil Suriye yöneticilerinin sözde terörle mücadele adı altında ABD ile ilişkiye geçme çabaları esas uşakların kim olduğunu net bir şekilde ortaya koymaktadır. Dün dediğimiz gibi bugünde diyoruz Suriye’de yüzbinlerce mazlumun kanını akıtan Esad katilinin ardındaki güç batılı emperyal güçtür.
Dünyanın neresinde olursa olsun zulme uğrayan mazlumların yanında olduğumuzu bir kere daha dillendiriyoruz Bütün insanların akıl, nesil, can, mal ve din emniyetlerinin sağlandığı bir dünyada buluşma temennisiyle.
ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU

Sivil Haber Haberleri

Katil İsrail'e kucak açan Uluslararası Olimpiyat Komitesi sınıfta kaldı
Paris Olimpiyatlarının güvenlik işlerinde neden İsrail güçleri kullanılıyor?
Alimlerden Gazze bildirisi: HER MÜSLÜMANA FİLİSTİN SORULACAK
PKK'nin kanlı tarihinden bir kesit: Susa Katliamı!
Diyarbakır bu akşam da Gazze için meydanlardaydı