KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU
369. HAFTA BASIN AÇIKLAMASI
Rahman, Rahim, Allah’ın adıyla,
Eğer inananlardan iki grup vuruşurlarsa onların arasını düzeltin; şâyet biri ötekine saldırırsa Allâh'ın buyruğuna dönünceye kadar saldıran tarafla vuruşun. (Allâh'ın buyruğuna) Dönerse artık adâletle onların arasını düzeltin ve dâimâ âdil olun. Çünkü Allâh, adâlet yapanları sever. Muhakkak mü'minler kardeştirler. Kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah'tan korkun ki size rahmet edilsin. (Hucurat Suresi 9 – 10. Ayetler)
Sevgili dostlar, değerli basın mensupları;
Manevi iklimin havasını soluduğumuz, teşrik günlerini, hacc ibadetimizi, kurbanı yaşadığımız şu günlerde dualarımızın vahdet ve birlik, düşmanlara karşı galebe temennisiyle hepinizin bayramını tebrik ederiz.
İbrahimî kulluğu, İsmailî teslimiyeti, Haceri’in tevekkülünü hatırlatan hacc ibadetimiz aynı zamanda bir protestodur elbette. Protestodur, şeytan ve dostlarını ve hatta onların yolunu kendilerine yol edinenleri…Hacerin adımlarını takip eden, onun say’ını devam ettiren, çaba ve gayretini meşru hududlar içinde arayan bir koşuşturmadır adımlarımız. Arafatta vakfesini tamamlayan, kulluk bilinci içinde bir kıbleye yönelen, vahdet içerisinde ümettî bir duruşla şeytan ve şeytanlarını taşlayan bir anlayışla kurbana ulaşan, bayramı yaşayan bir inancın müntesipleriyiz.
Kurban, kasapsal bir et şöleni, bir et bayramı değildir. Her kurban, İsmailî bir teslimiyetle İbrahim (as) ve yolunu hatırlatan kurtuluş reçetesidir.
Sadece insanlar değildir elbette silahlarını yenileyen. Şeytan ve dostları da yeni silahlar edinirler. Coğrafyalarımıza ekilen fitne tohumları yer yer kendini gösterir durumda. Akıtılan kurban kanlarından dem vuranların, oluk oluk Müslüman kanı akıtılırken olayları siyasi çıkarları noktasında ele aldıklarına ve kıllarını kıpırdatmadıklarına şahit olmaktayız.
Birden çok yüze sahip batının, akan Müslüman kanından rant elde etme peşinde olduğu malumumuzdur. Batıdan medet uman bir anlayış, yeni kanların akmasına sebep olmaktan başka bir yere gidemez.
Yuh olsun kurban kanı akıtanlarla insan kanı akıtanları, aynı kefeye koyanlara; Yuh olsun onları bir tutanlara!
Şu kurban günleri, bu mübarek gün ve geceler, bu Arafat bile bizi bir araya getiremiyorsa ve hatta eller semaya kendi fırkamız dışındakilere lanet için açılıyorsa nasıl bir düşünüp birlikte hareket edeceğiz?
Muhammed İkbal diyorki: ‘’Müslümanlardan kaçıp İslam’a sığınma vakti geldi.’’ Çünkü Müslümanlar kafirlerin ettiklerini, hatta daha fazlasını birbirlerine reva görür oldular. Akif de bir dizesinde şöyle diyordu:
‘’Müslümanlık nerde bizden geçmiş insanlık bile,
Alem aldatmaksa maksat, aldanan yok nafile.’’
Birlik ve beraberlik türküleri söyleyen türkücü anlayıştan, sloganik söylemlerden bir an önce kurtulup tek olan Allah’a yönelen, onun yolunda yürüyen bireyler olarak vahdete, ümmet bilincine ulaşan şuur temenni ediyoruz.
Tarihin bir ibret levhası olduğu, sonu kan ve zulümle bitecek heyecanların bulunmadığı, tevhit ve adalet üzere kurulu bir dünyada yaşama umudu ile hepinizi 370. Haftada aynı yer ve saatte buluşmak üzere Allah’a emanet ederiz.
KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU 12 Zillhicce 1435 06.10.2014
Sakarya’da Adalet ve Özgürlükler Platformu tarafından düzenlenen 473. basın açıklamasında TBMM tarafından kabul edilen tezkerenin ülkeyi bedeli çok ağır bir savaşın içine sokabileceği uyarısında bulunuldu. Eğitim İlke-Sen MYK üyesi Beytullah Emrah Önce tarafından okunan açıklamada, “Gerek içeride, gerekse bölgemizde fitnenin ve felaketin kol gezdiği bir zamanda çıkarılan böylesi bir tezkere, barışa değil yalnızca Batılı güçlerin emperyalist hesaplarına hizmet edecektir.” ifadeleri kullanıldı.
Amerika’nın ve NATO’nun savaş suçlarına ortak olunmasını eleştiren Önce, “Şunu açıkça ifade ediyoruz ki; biz, hakkı ve adaleti ayakta tutmaya çalışan Müslümanlar olarak, şer güçlerin kirli çıkarlarına asker yazılmak istemiyoruz! Topraklarımızı kanlı saldırılarına üs kılmak istemiyoruz! Dolayısıyla Meclis’ten geçirilen ve yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye'de bulunmasına izin veren bu tezkereyi derhal geri çekmeye çağırıyoruz!” dedi.
Önce, açıklamada Kobani’de yaşanan zulme de dikkat çekerken, Türkiye’nin “Çözüm Süreci”nde samimi ise Kobani’de yaşayan insanların sesine ve taleplerine de cevap vermesinin gerektiğini belirtti. Önce, “Şayet bunun yerine, tezkereyle birlikte Suriye’ye girilir ve tampon bölge kurulursa, kendimizi nasıl bir ateşin içine attığımızı anlamak için gerçekten çok geç olacak!” ifadelerini kullandı.
Açıklama esnasında “Amerikan ve NATO Askeri Olmayacağız, Tezkereye Hayır” yazılı pankart açıldı.
Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu, 473. hafta basın açıklamasının tam metni şu şekilde:
Değerli dostlar, duyarlı Sakarya halkı,
Bugün mübarek bayram; Rabb’imize adanmışlığımızın nişanesi sayılacak günler… Lakin bir bayram daha yüreğimiz buruk. Ümmet coğrafyasından gelen her acı haber, sevincimizi yine yarım bırakıyor.
Ve şimdi korkumuz o ki, ülkemiz de acı haberleri almanın eşiğine gelmiş vaziyette. Hükümet’in Meclis’ten geçirdiği Suriye ve Irak tezkeresi, hepimizi bedeli çok ağır bir savaşın içine sokabilir; sonu belirsiz bir kaosun içine yuvarlayabilir.
Gerek içeride, gerekse bölgemizde fitnenin ve felaketin kol gezdiği bir zamanda çıkarılan böylesi bir tezkere, barışa değil yalnızca Batılı güçlerin emperyalist hesaplarına hizmet edecektir. Ve o hesapların faturası Anadolu ve Ortadoğu halklarına ödetilecektir! Buna kesinlikle karşıyız!
Şunu açıkça ifade ediyoruz ki; biz, hakkı ve adaleti ayakta tutmaya çalışan Müslümanlar olarak, şer güçlerin kirli çıkarlarına asker yazılmak istemiyoruz! Amerika’nın ve NATO’nun savaş suçlarına daha fazla ortak olmak, topraklarımızı kanlı saldırılarına üs kılmak istemiyoruz! Dolayısıyla Meclis’ten geçirilen ve yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye'de bulunmasına izin veren bu tezkereyi derhal geri çekmeye çağırıyoruz!
Sanmayın ki Batı koalisyonunun, IŞİD bahanesiyle yaptığı askeri müdahaleler, bu dehşet saçan istilayı durduracaktır! Bölgedeki emellerine en büyük hizmeti sunan bu tekfirci örgütün gelişmesine göz yumup, bugüne kadar yaptıklarına yol verenlerin, şimdi halkların kurtarıcısı rolüne soyunmaları tam bir riyakarlık, sinsi bir şeytanlıktır! Bize IŞİD’i gösterip, ABD’ye razı etmeye kalkışanların tuzağına düşmeyelim. Bir kez daha, ölümlerden ölüm beğenmek zorunda kalmayalım!
Bugün Kobani’de ortaya çıkan insanlık dışı tablo gerçekten üzüntü vericidir. Halep’te, Hama’da, İdlib’de yaşanan acılara, Kobani de eklenmiştir. Bu tablo, aynı zamanda Suriye’de yaşanan krizin geldiği noktada yarattığı tahribatı göstermesi açısından da ibret vericidir. Muhalefet diye sunulan fakat içinden birçok tekfirci örgüt çıkan bu süreç, ne yazık ki, iddia edildiği gibi zalim bir rejimin devrilmesine değil, yalnızca zulmün katmerleşmesine, tüm bölgeye yayılmasına yol açmıştır.
İşte şimdi, onlarca yıldır derin acılar çekmiş Kürt halkı, bugün kendisine acımasızca saldıran bir örgütün tehdidi altındadır. Şayet Türkiye, içeride başlattığı “çözüm süreci”nde samimiyse, o topraklarda mukim olan insanların sesine ve taleplerine kulak vermek zorundadır. Bu tehlikeyi birlikte bertaraf etmenin yolunu bulmak zorundadır. Şayet bunun yerine, tezkereyle birlikte Suriye’ye girilir ve tampon bölge kurulursa, kendimizi nasıl bir ateşin içine attığımızı anlamak için gerçekten çok geç olacak!
Değerli dostlar,
Dünya, özellikle de bölgemiz, büyük bir barışa hasret. İnsanlık esenliğe muhtaç. Kapitalizmin, emperyalizmin ve onların güvenlik aygıtı olan devletlerin halklara zulmettiği, barış, adalet ve özgürlük taleplerini katlettiği bir vasatta, unutmayalım ki, sorumluluk öncelikle bizdedir.
Gelin, insanlığa hak, adalet ve esenlik getirmek için kendimizi ve neslimizi Rabb’imizin yoluna adayanlardan olalım. İslam adına üretilmiş, tahrip edilmiş, yozlaştırılmış, ruhsuzlaştırılmış ve adeta bir cellat ideolojisine dönüştürülmüş her türlü anlayışı reddedelim.
Ve hep birlikte dua edelim: Rabb’imiz, sen bizi senin yolunda yaşayan ve yaşatanlardan kıl! Bizi, emrettiğin gibi dosdoğru, adil ve emin olanlardan eyle! İnsanlığın zalimlerden, zulümlerden ve canilerden kurtuluşuna bizi de memur kıl!
Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu
Kocaeli İnanç özgürlüğü Platformunun 10.yıl, 494.hafta başörtüsüne özgürlük eyleminin konusu, okullarda serbest bırakılan başörtüsüne Atatürkçü ve sol çevrelerin saldırılarıydı. Basın açıklamasını İnsan Hakları Derneği genel başkanı Ali Akbaş yaparak saldırılara cevap verdi. Atatürk ilkeleri ve Laiklik bu halın inancı İslamı yaşamaya engelse, özgür bireyin yaşam alanına müdahale etmeye kalkıyorsa, bu çağda özgürlüklerin önünü kesen Atatürkçü ilkeler ve Laiklik bu ülkede uygulanamaz, tasfiye edilmeli ve özgürlüklerin önündeki engel olan Atatürk ilkleri ve laiklik için referanduma gidilmelidir dedi. Destek veren vatandaşlar “Bedenim benimdir, Atatürkünüzde, laikliğinizde benim vücuduma karışamaz” pankartı tuttular.
KOCAELİ İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU 10.YIL 494. HAFTA BASIN AÇIKLAMASI
Değerli halkımız ve basın mensupları başörtüsüne özgürlük basın açıklamalarının 10.yıl, 494.hafta basın açıklamasına hoş geldiniz. Başörtüsü zulmünün sürdüğü ve buna tepki olarak Ankara'da yapılacak olan “Beyaz Yürüyüş”'e hazırlık olması için 23 Nisan 2005 tarihinde başlatılan ve 10. yılını doldurmuş olan eylemler sonunda eğitimde ve devlet dairelerinde başörtüsüne özgürlük sağlanmış durumda. Başörtüsüne özgürlük eylemlerine Kocaeli Gönüllü Kültür Teşekkülleri Platformu olarak başlandı ve Ankara'daki yürüyüşten sonra devam edilmesine karar verildi. Kocaeli İnanç Özgürlüğü Platformu adıyla, Gönüllü Teşekküller Platformunun bu konuda bizleri yetkilendirmesiyle 10 yıldan beri bu eylemlere devam ediyoruz.
Şu an başörtüsüne özgürlük noktasında hedefe ulaşıldığı için konuyu Kocaeli Gönüllü Kültür Teşekkülleri Platformunun ilk toplantısında görüşeceğiz. Çıkacak karara göre “ Başörtüsüne Özgürlük” eylemlerine ya son verilecek veya devam edilecek. Konuyu toplantıda istişare ettikten sonra basınla paylaşacağız. Şu an bir karar çıkana kadar ve bu özgürlüğe yapılan saldırılara bir STK olarak cevap vermek için meydanlarda olmaya devam edeceğiz.
Eğitimde “Başörtüsüne Özgürlük” sağlandıktan sonra, özgürlük !!, çağdaşlık !!, aydınlık !!, şampiyonu başta Kemalist kesimler olmak üzere, sol, sosyalist kesimlerin oynadığı komediyi, içine düştükleri gülünç durumu 76 milyon olarak hep beraber izliyoruz. Başörtüsünün, ! “Çağdaşlığa”, ! “Akla”, ! “Bilime”! aykırı olmasından girip, Kemalizm ve laikliğe aykırı olmasından çıkıyorlar. Onlar için çağdaşlığın ilk şartı bilim, fen, teknoloji değil başı açık olmak.
Diğer taraftan da yüz binlerce kız çocuğunun, Kemalist rejimin bu halka yaptığı zulümden kaçarak, Avrupa'daki ülkelerin eğitim kurumlarına okumak için gittiğini herkes bilmektedir. Başörtüsü ile orta ve lisede okumanın özgür olduğu İngiltere, Almanya, Hollanda, Amerika, İsviçre, Belçika, Yunanistan her halde bu Atatürkçü ve Sol kesimlere göre çağdaş ülkeler olmamaktadır.Türkiye'nin altına imza attığı uluslararası çocuk hakları sözleşmeleri veliye çocuğunu istediği biçimde, inancına uygun şekilde eğitme, yetiştirme hakkını vermektedir.
Bu güne kadar ihlal edilen bu hak noktasında Türkiye altına imza attığı anlaşmaların yükümlülüğünü yerine getirmeye başlamış oluyor. Ne eğitim sendikaları, ne meslek odaları, nede farklı düşünen 3-5 Atatürkçü dinozor, marjinal ve farklı fikir, inanç mensupları bu hakkı velinin elinden alamaz.
Bunu Danıştay'a, yargıya taşıyanlar diyorlar ki, eğitimde başörtüsü özgürlüğü Anayasaya, Atatürk ilkelerine ve laikliğe aykırıdır. Özgürlük şampiyonu çağdaşlar siz değil miydiniz?, daha düne kadar gece saat 10 dan sonra içki satışını yasaklayan yasa için “yaşam biçimimize müdahale” diyen?. Siz değil miydiniz? "Gezi darbesi" sırasında açtığınız pankartlarda, hangi yaşam biçiminize dokunulmuşsa !, “Yaşam biçimime dokunma” diyen Sahtekârlar, ey özgürlük düşmanları, hakkın ve halkın inancının, İslamın baş düşmanları, bu gün maskeleriniz düştü ve sizin o sahtekâr iğrenç yüzleriniz gözüktü.
Daha düne kadar “ben önüme gelenle sevişirim, zina yaparım, bedenim benim değil mi ?, kimse karışamaz! “ diyen sahtekar teşhirci alçaklar, siz kim oluyorsunuz da?, bu gün elinizde tuttuğunuz pankartlarla “ALLAH’ın emri olan başörtüsüne hayır “diyerek yasaklattırmaya kalkıyor, mahkeme kapılarını aşındırıyorsunuz.
Neymiş? “Atatürk ilkelerine aykırıymış”. Ey sahtekarlar, eğer bu ülkede halkın inancı olan İslama, “Atatürkün ilkeleri engel” deyip, tekrar yasaklattırmaya çalışanlar !, bu halk sizin kemalist inancınıza göre yaşamaya mahkum mudur?. Bu ülkenin Müslüman halkı sizin Atatürkünüzün tebası mıdır?, kulu mudur?, kölesi midir?. Buradan şu sonuç ortaya çıkıyor ki, Atatürk ilkeleri, bu Müslüman halkın, özgür bireylerin, inancını yaşamaya engel bir durum teşkil etmektedir. O zaman yapılacak olan halkın yaşam biçimine müdahale etmek değil !, özgür bireylerin kendine ait olan bedeninde nasıl giyinebileceğine, başını nasıl örteceğine Atatürk ilkeleri adına karışmak değil, halkın inancı ile uyuşmayan Atatürkçlüğü bu topraklardan tasfiye etmektir. Başörtüsü Allahın emridir, Müslüman Anadolu halkının inancıdır. Eğer 3-5 Atatürkçü dinozorun, marjinalin inancı olan Atatürkçülük, bu müslüman halkın inancını yaşamasına engelse, hükümete çağrıda bulunuyoruz, halkın çocuklarının başörtüsü takmasına mani olan Atatürk ilke ve inkılâplarının ve getirdiği devrim kanunları için en kısa zamanda referanduma gidilsin.
Ey Atatürkçü sahtekârlar senelerce "Atamız bu ülkeye Cumhuriyeti getirdi" diyerek kafamızın etini yediniz. Eğer bu ülkede Cumhuriyet varsa !, Atatürkçülük için, Kemalizm için, referanduma var mısınız?, sizlere kendinize güveniyorsanız hodri meydan diyoruz. Yunanistan'da dahi okullara Müslüman çocuklar başörtüsü ile girebilirken, sizin Atatürkünüzün ilkeleri, bu ülkede çocuklarımızın başörtüsü ile okumasını yasaklıyorsa, bu toprağın insanının inancı, kültürel dokusu ile uyuşmuyor demektir. Bu halk sizin Atatürkünüzün başörtüsü yasakçısı, özgürlük karşıtı ilkeleri ile yaşamaya mecbur değilidr?. Alın kemalizm ilkelerini, hangi ülkenin halkının kültürel dokusu ile uyuşuyorsa o ülkede uygulayın, fakat bu Müslüman halkın yakasından düşün.
Bu çatlak seslerin, mahkemeye taşıdığı başörtüsü özgürlüğü ile ilgili bir yasak kararı çıkarsa, hükümete çağrıda bulunuyoruz, başörtüsünü değil, başörtüsü yasakçısı Atatürkçülük ve ilkelerini için referanduma giderek Cumhura sorun. Eğer cumhuriyet isek, Cumhur, yasakçı halkın inancını yaşamasına engel olan Atatürkçülük ile yaşamak mecburiyetinde değildir. Böyle bir referandum sonunda inanıyoruz ki halkın en az % 70 “ başörtüsü yasakçısı Kemalizm ilkelerine hayır” diyerek Atatürkçülüğün tüm anayasadan!!, devletin her türlü karar mekanizmalarından çıkartılması yönünde oy kullanacaktır. Ardından başlayacak süreçteyse her türlü resmi belgede “Atatürk ilke ve inkılâplarına uygunluk” ifadesi çıkartılmalı, resim ve heykelleri meydanlardan toplatılmalıdır. Bu ülkeye Atatürkçülük, silah zoruyla dayatılırken, Cumhura sorulmadı, fakat jübilesi cumhura sorularak acilen gerçekleştirilmelidir.
Eğitimde başörtüsü özgürlüğü laikliğe aykırıysa, Laiklik içinde referandum yapılmalıdır. Avrupa'da, anayasalarında laik 2 ülke vardır, Fransa ve Türkiye. Diğer batılı gelişmiş ülkeler laik olmadan pek ala idare edilebiliyorlarsa, siz bu Müslüman halkı Laiklik ilkesine mahkûm edemezsiniz. Başörtü özgürlüğü laiklik ilkesine uygun değilse, cumhurun inancını özgürce yaşama taleplerine engel olmak yerine, cumhura uymayan ve cumhura sorulmadan dayatılan laiklik ilkesini acilen kaldırmalıdır.
Yeni yapılacak anayasada yasakçı, özgürlük karşıtı ve özgür bireylerin yaşam biçimine müdahale eden Atatürk ilke ve inkılâpları, laiklik ilkesi olması bir insan hakları ihlali olduğu için insan hakları derneği olarak buna karşı çıkacağız. Bunlar referanduma götürülmeden, 3-5 bitmiş Atatürkçü dinozor yaygara koparıyor diye Anayasaya konulmaya kalkılırsa !, bu konuda bizde susmayacağız ve meydanlarda “başörtüsü yasakçısı Atatürkçülük ve Laiklik ilkesini, yeni Anayasada istemiyoruz” kampanyaları başlatacağız !. Yeni anayasa taslağını hazırlayan komisyon, azınlık olan 3-5 Atatürkçü dinozorun taleplerine değil, halkın çoğunluğunun taleplerine kulak vermek mecburiyetinde dir. Basın açıklamasına katıldığınız için teşekkür ederiz.
( İHSD ) İNSAN HAKLARI SAVUNUCULARI DERNEĞİ