"UNİCEF'in tahminlerine göre direnişçilerin kontrolündeki Halep'in doğusunda 100 bin çocuk ölüm tehlikesiyle burun buruna yaşıyor. "
ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU’NUN
01 EKİM 2016 TARİHLİ 550.HAFTA BASIN AÇIKLAMASI
Es Selamünaleyküm;
Değerli katılımcılar! Türkiye’de ve dünyanın neresinde olursa olsun din, inanç, düşünce, ifade özgürlüğü, baskı, engellemeler, insanlığa yapılan tüm saldırı ve zulümlere karşı MÜSLÜMANCA tavır koyma amacıyla oluşturduğumuz platformumuzun 550.Hafta Basın Açıklamasına hoş geldiniz.
Suriye’nin Halep şehrinde olup bitenlere sessiz kalan dünya vahşeti seyretmekten başka bir şey yapmıyor. Rusya ve Zalim Esed orduları, havadan Halep’i bombalıyor, iş birlikçi İran destekli Hizbullat ve Baas ordusu karadan saldırıyor. Semtler yerle bir ediliyor. Hastaneler, ekmek fırınları bombalanıyor ama kimse yardıma koşmuyor. Bugün Halep şehri, BM’in temsil ettiği devletler topluluğunun, büyük sıkıntı içindeki çaresiz ve savunmasız insanlara yardım etmedeki başarısızlığını sembolize ediyor. Halepliler yüzüstü bırakılıp kaderlerine terk ediliyorlar.
UNİCEF'in tahminlerine göre direnişçilerin kontrolündeki Halep'in doğusunda 100 bin çocuk ölüm tehlikesiyle burun buruna yaşıyor. Evler, hastaneler ve yardım konvoyları yanlışlıkla değil, kasten bombalanıyor. Dünya, savaş suçu işlenmesine seyirci kalıyor. Daha da kötüsü, bazı devletler bu suça ortak oluyor.
Suriye’de kıyım ve yıkımının öncelikli sorumlusu Rusya ve İrandır. Bir yıl önce Rusya, Suriye’ye müdahil olmasaydı, bugün ne Zalim Beşar Esad ne de Suriye rejimi olurdu. Moskova bütün Suriye'de kontrolü yeniden ele geçirmeye çalışan Zalim Beşar Esad'ı destekliyor, son operasyonlarla stratejik önemi olan Halep’i yerle bir etmekten çekinmiyorlar. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Suriyelilerin acı çekmesinin baş sorumlularından biridir. Putin, jeostratejik çıkarları uğruna; içinde çocukların, kadınların, yaşlıların ve hastaların da olduğu binlerce cana kıyıyor, bu yetmiyormuş gibi hala elinden kan damlayan ve terör örgütü IŞİD'den çok daha fazla insanın öldürülmesinden sorumlu vicdansız bir diktatörü destekliyor.
Nerdeyse Dünya’nın tüm devletleri Suriye’de, Müslüman kanı dökmekte. İslam âleminin bir an önce bir askeri güç oluşturup istikrarsız bölgelerde güvenliği sağlamak zorundadır. Yoksa ne ortada Suriye kalacak ne de Suriyeli Müslüman.
Son olarak; Ankara’nın sokaklarını bitki örtüsü gibi saran Fuhuş kartları, platformumuzun da uzun yıllar uğraşları sonucunda yetkililerin harekete geçtiği haberleri basına yansımakta. Anadolu Ajansının haberine göre başta Ankara Büyükşehir Belediyesi ve Ankara Emniyet birimleri konunun üzerine daha ciddiyetle yaklaşacaklarını kamuoyuna ilettiler. Geçte olsa alınan bu karar bizleri memnun etmekte. Ayrıca yasal boşluk nedeniyle fuhuşu yayan ve aracılık edenler hakkında ağır cezalar verilmesi için yargı mercilerinin çalışma yaptığı ajans tarafından duyuruldu.
Platformumuz olarak şehrimizin saran bu pislik yapılanmanın bir an önce son bulması, yetkili mercilerin gerekli adımları geciktirmeden atması ve sonuca bir an ulaşılması için, konunun takipçisi olacağımızı kamuoyuna duyururuz.
Bütün insanların akıl, nesil, can, mal ve din emniyetlerinin sağlandığı bir dünyada buluşmak temennisiyle katılımlarınız için teşekkür ederiz.
ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU
Sakarya 577.Hafta: Laik-Antilaik Cepheleşmesine Hayır
Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu, 577. hafta açıklamasında, 15 Temmuz darbe girişiminin asıl tartışma zemininden uzaklaştırılarak laik-antilaik tartışmalarına sürüklenmesine ve darbe destekçisi ABD’nin gözden uzaklaştırılmasına itiraz etti
Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu, 577. hafta açıklamasında, 15 Temmuz darbe girişiminin asıl tartışma zemininden uzaklaştırılarak laik-antilaik tartışmalarına sürüklenmesine ve darbe destekçisi ABD’nin gözden uzaklaştırılmasına itiraz etti
12. yılında eylemlerine aralıksız devam eden Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu’nun 577. hafta açıklamasında, OHAL sürecinin uzatılması, 15 Temmuz darbe girişiminin asıl tartışma zemininden uzaklaştırılarak laik-antilaik tartışmalarına sürüklenmesi ile Türkiye’nin NATO, ABD ve İsrail ilişkileri gündeme getirildi. Platform adına Diriliş Saati Dergisi’nden Serdar Duman’ın okuduğu açıklamada, MGK kararı ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın OHAL’le ilgili 12 ayın yeterli olmayabileceği sözlerine değinilerek, “Ülkemizin darbe tehdidinin devam ettiği saikiyle siyasi, sosyal ve ekonomik olarak sürekli bir gerginliğin içinde tutulmasının kimseye yararı olmadığı gibi, bir takım aksi tesirleri de söz konusu olacaktır. Olağanüstü dönemler mağduriyetlerin ve yasakların zirve yaptığı süreçler olduğu gibi; erdemlerin zayıfladığı, insanların birbirlerine güvenlerinin kalmadığı, dedikodunun ve asılsız ihbarların yoğunlaştığı süreçlerdir. Elbette 15 Temmuz darbe girişiminin unutturulmaması, darbenin sorumlularının cezalandırılması gerekiyor. Ancak bunu yaparken adaletten sapmayan, toplumsal psikolojiyi zedelemeyen ve mağduriyetler yaratmayan dikkatli bir yolun izlenmesi de zaruridir. Temennimiz bir an önce normalleşmenin sağlanmasıdır.” denildi.
15 Temmuz darbe girişimi sonrası gündemin bir kez daha laik-antilaik cepheleşmesine doğru gitmesinin eleştirildiği açıklamada “Bu ülkedeki tüm darbelerin arkasında Amerika vardır. Amerika önceki darbelerde kısmen veya tamamen Kemalist kadroları kullanırken, bu kez bir cemaati kullanmıştır. Bu ülkenin tüm vatanseverleri oturup kuklacıyı yani Amerika'yı konuşacaklarına, kuklaların kimliğini tartışıyorlar. Şimdi kuklacıyı konuşma zamanıdır. Şimdi Amerika ve NATO'nun hegemonyasından kurtulmayı planlama zamanıdır. Şimdi “Tam Bağımsızlık” için ayağa kalkma zamanıdır. Kemalistlere de bir çift sözümüz var: Cumhuriyetin ilk yıllarında yapılan hataları görmeleri, ilgili eleştirileri dikkate almaları gerekiyor. Kimse Osmanlı'nın son döneminde din adına ortaya konulan yanlışlıkları ve çürümeyi görmezden gelmiyor... Kemalistlerin batılı materyalist değerler ile batının acımasız emperyal uygulamaları arasındaki doğal bağı fark etme zamanı geldi geçiyor...” Açıklama, Türkiye-İsrail arasında artan ilişki trafiği de eleştirilerek “Bir yandan Kudüs'te, Batı Şeria'da Müslümanların evleri yakılıyor, Müslümanlar öldürülüyor ve yeni Yahudi yerleşim yerleri inşa ediliyor. Bir yandan da Gazze'ye hava saldırıları düzenleniyor ve abluka olanca şiddetiyle devam ettiriliyor. Bütün bu tabloya rağmen İsrail ile ilişkilerin normalleştirilmesi nasıl kabul edilebilir?” denildi.
577. Hafta Basın Açıklaması
LAİK/ANTİ LAİK CEPHELEŞMEYE HAYIR!
15 Temmuz darbe girişiminin oluşturduğu türbülans devam ediyor.
MGK'dan olağanüstü halin uzatılması doğrultusunda tavsiye kararı çıkması ve Cumhurbaşkanı'nın olağanüstü hal için 12 aylık bir sürenin yetmeyeceği şeklinde yaptığı açıklama kamuoyunda tartışılıyor.
İkinci darbe girişiminin Kasım ayında gerçekleştirileceği şeklindeki zanni bilgi ya da manipülasyon da ayrı bir tartışma konusu olarak geçtiğimiz hafta kamuoyunu meşgul etti.
Son olarak da 12 televizyon ve 11 radyo kanalının yayınlarının süresiz durdurulması, basın ve yayın özgürlüğünün baskılanarak muhalif görüşlerin susturulması şeklinde yorumlanabilir.
Tüm bu gelişmeler halkımızın normalleşme beklentilerini boşa çıkarmıştır.
Ülkemizin darbe tehdidinin devam ettiği saikiyle siyasi, sosyal ve ekonomik olarak sürekli bir gerginliğin içinde tutulmasının kimseye yararı olmadığı gibi, bir takım aksi tesirleri de söz konusu olacaktır.
Olağanüstü dönemler mağduriyetlerin ve yasakların zirve yaptığı süreçler olduğu gibi; erdemlerin zayıfladığı, insanların birbirlerine güvenlerinin kalmadığı, dedikodunun ve asılsız ihbarların yoğunlaştığı süreçlerdir. Diğer bir deyişle bu dönemler sosyo-psikolojik çürüme dönemleridir.
Elbette 15 Temmuz darbe girişiminin unutturulmaması gerekiyor. Elbette bu darbenin sorumlularının cezalandırılması gerekiyor. Ancak bunu yaparken adaletten sapmayan, toplumsal psikolojiyi zedelemeyen ve mağduriyetler yaratmayan dikkatli bir yolun izlenmesi de zaruridir. Temennimiz bir an önce normalleşmenin sağlanmasıdır.
Son iki aydır ana akım televizyon kanallarında gerçekleştirilen tartışma programlarının önemli bir kısmında 15 Temmuz'un nedenleri ve tekrarının önlenmesi konusu işleniyor. Bu programlar son zamanlarda laik-anti laik cepheleşmenin işaretlerini veriyor. Özellikle de Kemalist konuşmacıların sözü dönüp dolaştırıp Kemalizm'in kerametlerine getirmeleri ve fabrika ayarlarına dönülmesini istemeleri ibret verici cinsten...
Bu ülkedeki tüm darbelerin arkasında Amerika vardır. Amerika önceki darbelerde kısmen veya tamamen Kemalist kadroları kullanırken, bu kez bir cemaati kullanmıştır.
Bu ülkenin tüm vatanseverleri oturup kuklacıyı yani Amerika'yı konuşacaklarına, kuklaların kimliğini tartışıyorlar.
Şimdi kuklacıyı konuşma zamanıdır.
Şimdi Amerika ve NATO'nun hegemonyasından kurtulmayı planlama zamanıdır.
Şimdi "Tam Bağımsızlık" için ayağa kalkma zamanıdır.
Şimdi tüm dünya mazlumlarına örnek olacak bir dirilişi ilan etme zamanıdır.
Şimdi İslam coğrafyasına dönük emperyal planları boşa çıkarmak için direniş cephesinde saf tutma zamanıdır.
Kemalistlere de bir çift sözümüz var. Cumhuriyetin ilk yıllarında yapılan hataları görmeleri, ilgili eleştirileri dikkate almaları gerekiyor. Kimse Osmanlı'nın son döneminde din adına ortaya konulan yanlışlıkları ve çürümeyi görmezden gelmiyor. Yapılması gereken sahih din anlayışının yerleşmesini sağlayacak reformlar iken, tüm değerler alt üst edilerek batının değerler sistemi bu ülkeye ithal edilmiştir. Bu durum o zaman da, bugün de halkımız tarafından kabullenilmemiştir. Kemalistlerin batılı materyalist değerler ile batının acımasız emperyal uygulamaları arasındaki doğal bağı farketme zamanı geldi geçiyor...
Türkiye'nin İsrail politikası vehametini koruyor. Son olarak kısa süre içinde karşılıklı büyükelçilerin atanacağı haberi medyaya düştü.
İsrail Filistin'deki vahşi politikalarını devam ettiriyor.
Bir yandan Kudüs'te, Batı Şeria'da Müslümanların evleri yıkılıyor, Müslümanlar öldürülüyor ve yeni Yahudi yerleşim yerleri inşa ediliyor. Bir yandan da Gazze'ye hava saldırıları düzenleniyor ve abluka olanca şiddetiyle devam ettiriliyor.
Bütün bu tabloya rağmen İsrail ile ilişkilerin normalleştirilmesi nasıl kabul edilebilir? Türkiye yeni İsrail politikası ile Siyonizm'e teslim bayrağını açmıştır. Bu duruş Filistin davasına ihanettir.
Cumhurbaşkanı'nın Amerika seyahati sırasında Siyonist lobilerle bir araya gelmesi, bu teslimiyeti tescil etmiştir.
Türkiye'nin Siyonist İsrail ile yakınlaşma çabaları bölgesel sorunlar açısından da önemli açmazlara gebedir.
İktidar bu yakınlaşmanın hesabını hem bu dünya da hem de ahirette veremeyeceğini unutmamalıdır.
Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu Adına Diriliş Saati Dergisi
Konya İnanç Özgürlükleri Platformu 473. Haftada Kayalıpark Meydanı'ndaydı. Platform adına Musa Kazım YILMAZ basına açıklamalarda bulundu. Şimon Peres'in ölümü sonrasında gelişen olaylara değinen açıklamasında YILMAZ, ''Filistin'in işbirlikci haini Mahmud Abbas’ı ve hükümetini bir zalim’in cenazesine katılmakla, Allah’ın onu yeryüzünde nasıl rezil ettiğini gördük.'' diyen YILMAZ, cenazeye Türkiye adına katılan Feridun Sinirlioğlu hakkında''Hükümeti ve devleti temsilen bu mel’un un cenazesine katılarak kendi kimliği hakkında şüpheleri iyice artıran bu şahsı ve onu görevlendirenleri adli ilahiye şikâyet ediyoruz.'' dedi. Bazı üniversitelerde Karma eğitime karşı başlatılan kampanyaları da desteklediklerini belirten YILMAZ, 474. haftada aynı yer ve saatte buluşacaklarını ilan ederek açıklamasına son verdi.
Açıklamanın Tam Metni: