Zaman Birlik Zamanıdır
Rahman, Rahim, Allah’ın adıyla;
Hep birlikte Allah'ın ipine (Kur'an'a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah'ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de o, kalplerinizi birleştirmişti. İşte onun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de o sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz. (Âl-i İmran 103)
Sevgili dostlar, değerli basın mensupları;
Dünya siyaseti ve onu yönlendirenler, kendi toplumlarına reva görmedikleri zorlukları, sıkıntıları, yoklukları, kanı ve gözyaşını İslam coğrafyalarına gözü kapalı yaşatabilmekte ve bundan hiç rahatsızlık duymamaktadırlar. Çünkü kendilerini güçün sahibi gibi hissedip her şeyi yapmaya hakları olduğunu zannetmektedirler.
İslam coğrafyasının içinde bulunduğu anlaşmazlıkları kendi kendilerinin çözmesine asla müsaade etmemekte kendilerine buldukları müttefikleriyle bu anlaşmazlıkların daha çok kan ve gözyaşıyla çözülebileceklerini, zannederek bu kanı akıtmaktan çekinmemektedirler.
Tarihimiz, Müslümanların tarihi, örnekliğinde asla şüpheye düşmedikleri inanların ilkinden olan, peygamberin damadı İslam’ın dördüncü halifesi hazreti Alinin şu tavrını yeniden hatırlamalıdır.
Hz. Ali sıffine giderken Bizans İmparatorundan Muaviye’ye karşı işbirliği teklifi ile gelen mektuba “İslam topraklarına hangi sebeple girersen gir seninle savaşmak için Muaviye’nin emrinde olmaya razıyım” cevabı vermiş, Müslümanlara karşı açık kâfirlerle ittifak etmeyi kerih gördüğünü ortaya koymuştur. Açık kâfirlerin İslam topraklarını işgaline karşı kendi muhaliflerinin emri altına girebileceğini bildirmiş kardeşlerini başkasının yok etmesine izin vermeyeceğini ilan etmişti.
Hz. Ali’nin şahsiyeti üzerinde ittifak etmiş İslam ümmetini onun bu yol gösterici tavrına davet ediyoruz. Topraklarımızı işgal eden tüm emperyalistlere kaşı iç ihtilaflarımızı bir kenara bırakıp el birlik mücadele edelim. İç ihtilaflarımız onların topraklarımızı işgaline ve kardeşlerimizi öldürmesine sebebiyet vermesin. İhtilaflarımızı bir kenara bırakalım nerede olursa olsun emperyalistlere dersi el birlik verelim. Zaman düşmana karşı birlikte olup onların emperyalist hedeflerini boşa çıkarma zamanıdır.
İşgalcisini müttefiki sayan yada bir İslam beldesinin ABD, Avrupa, yada Rusya tarafından işgallerine müttefik olmak Müslüman halkların hassasiyetlerini ve İslam’ ın prensiplerini göz önünde bulundurmadan hareket etmektir. Ve zulme ortaklıktır.
Biladı Şam da, Halep, Rakka ve İslam beldelerinin her hangi birinde düzenlenilen operasyonlara adına müttefikler operasyonu denilip dünyanın zalim çeteleriyle birlikte hareket etmek İslam coğrafyasındaki yöneticilere hz Ali’nin sıffindeki tavrının yeniden yeniden hatırlatılmasını gerektirmektedir.
Tarihin bir ibret levhası olduğu sonu kan ve zulümle bitecek heyecanların bulunmadığı tevhit ve adalet üzere kurulu bir dünyada yaşama umudu ile hepinizi 475. Haftada aynı yer ve saatte buluşmak üzere Allah’a emanet ederiz.
KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU07 MUHARREM 1438 (08.10.2016)
Sakarya adalet ve özgürlükler platformu 578. basın açıklaması
Platformumuz bugün 551.Hafta basın açıklamasını Haci Bayram Camii avlusunda gerçekleştirdi.
#Halep'te şehit olan mazlum kardeşlerimiz için gıyabi cenaze Namazı kılındı. Ardında basın açıklamamız gerçekleştirildi.
"Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu tarafından düzenlenen 551. hafta basın açıklamasına hoş geldiniz.
İnsanlık tarihi ile yaşıt olan hak ve batıl savaşında zafer sabredenlerin ve yorulmaksızın çalışanların olacaktır. Bizler inanıyoruz ki “ Çözümde görev almayanlar problemin bir parçası olurlar.”
2011 yılının mart ayından itibaren Suriye halkı, Beşar Esed’in babadan kalma zulüm rejimine son demek amacıyla ve meşru taleplerini dile getirmek üzere gösteri ve yürüyüşler düzenlemiş; baskı ve zulme hayır, ülke kaynaklarının talan edilmesine son, vesayet sistemine yeter artık sloganları ile sokaklara dökülmüştür. Bu durum karşısında babası Hafız Esed’den kalma bir miras gibi gördüğü Suriye toprakları ve halkı üzerinde her türlü tasarrufu yapabileceği vehmine kapılmış olan Beşar Esed, baskı, sindirme, işkence, tecavüz ve öldürme politikaları ile atasını aratmamıştır. Zulme sessiz ve seyirci kalınamayacağı bilinciyle hareket eden Suriye halkı yaklaşık altı senedir devam eden bu mücadelelerinde tarihinde belkide en ağır bedelleri ödemiş ve hala ödemektedir.
Açıklanan resmi rakamlara göre bugüne kadar aralarında kadın ve çocuklarında olduğu çoğu sivil yaklaşık 470 bin insan katledilmiş, 1 milyon 900 bin kişi ise yaralanmıştır. Bu zulümden kaçarak başta Türkiye olmak üzere farklı ülkelere sığınan mültecilerin sayısı ise 5 milyon kişi civarındadır. Suriye içerisinde yer değiştirmek zorunda kalan insan sayısı ise 7 milyon kişi kadardır. Bahsetmiş olduğumuz rakamlar resmi kurumların bildirmiş oldukları rakamlar olup, gerçekte ise bu rakamların çok daha fazla olduğunu tahmin etmek elbette zor değildir.
Diğer yandan Rusya, Çin ve İran gibi kimi küresel ve bölgesel güçlerin açık maddi ve manevi destekleri ile gasıp ve katil Esed rejimi semirmekte ve katliamlarına hız katarak devam etmektedir.
Suriye'deki olaylar ve yaşanan katliamlar modern olarak adlandırılan günümüz dünyasında canlı yayınlar eşliğinde cereyan etmektedir. Bu durum karşısında dünya barışını ve insanlık ailesini koruyacağı iddiasında olan BM ve İslam İşbirliği Teşkilatı gibi küresel teşekküller olaya seyirci kalmakta, süreci kınamalar eşliğinde geçiştirmekte, güçler arası eşitsizliğin bariz olduğu taraflara içi boş ateşkes çağrıları yapmakta ve sadra şifa olacak herhangi bir tedbir almamaktadırlar. Kınamalar eşliğinde ve tüm dünyanın gözleri önünde bir ülke yok edilmekte ve bir halk soykırıma tabii tutulmaktadır.
Son olarak sahneye konulan ve trajikomik bir tiyatro oyunundan ibaret olan sözde ateşkes anlaşması dünya kamuoyunun gözünü boyarken Suriye’li mazlumların acılarını daha da bir derinleştirmiştir.
Sözde ateşkes sürecinde hastaneler, okullar, camiler, mülteci kampları, yardım konvoyları, pazaryerleri, fırınlar, evler kısacası tüm yaşam alanları#Amerika, #Rusya, #İran, #Suriye ortaklığının bilinçli birer hedefi olmuştur. Özellikle küresel güçler ellerinde bulundurdukları iletişim sistemleri medya ağı sayesinde savaş ve ölümleri sıradan haberler olarak vermekte ve toplumları tepkisizleştirmektedirler.
Suriye başta olmak üzere mazlum coğrafyalarda yaşanan hadiseler bizlere net olarak göstermiştir ki; İçinde yaşadığımız ve modern olarak adlandırılan dönem insanlık tarihinin en ilkel, en barbar ve en vahşi dönemidir. Nesnel olarak sağlanan gelişmeler beraberinde vicdani olarak ilerlemiş erdemli insan tipini ortaya çıkarmadığı gibi bilakis vicdanları kör eden bireyselleşme hastalığını daha da bir derinleştirmiştir.
Biz buradan tekrar ederek diyoruz ki; Suriye’de ve dünyanın dört bir köşesinde terini ve kanını akıtan Müslümanların velisi Allah’tır ve O kendisine sığınanları asla sahipsiz bırakmaz. Toprağa düşen bedenleri ve akıttıkları kanları aziz ve mukaddestir. Namusları hepimizin namusu gibi dokunulmazdır. Tarafların ve safların netleştiği şu dönemde, dünyada ve ahirette hesabının sorulacağı bu olaylar karşısında sıfatı İslam ve insan olanların yapması gereken şey mazlumun yanında ve zalimin karşısında olmaktır. Özellikle Müslüman olduğunu iddia edenler mazlum ve mustazaflara sahip çıkmak ve onları zalime terk etmemekle mükelleftirler.
Bugün İslam dünyasında yaşanan trajik olayların, akan kanın, işgal ve zulümlerin en büyük sebebinin siyasi ve kültürel boşluk olduğu hiç yadsınamaz bir gerçektir. Bölgemizde yeniden huzur ortamının tesisi hiç şüphe yok ki; kardeşlik şuurunun yeniden tesisi, ortak bir siyasi aklın ve birliğin inşaası, dünyaya yüzlerce yıl şekil vermiş İslami eğitim modelinin yeniden tesisi - tedrisi ve dünyayı imar ve ıslah eden sanat anlayışının yeniden diriltilmesi ile olacaktır. Müslüman ilim ve siyaset adamları, arkasından milyonları sürükleyen cemaatler - hoca efendiler, vakıflar, dernekler ve dahi her bir müslüman kişi kuma gömülü başlarını dışarı çıkarmalı ve İslam'ın kuşatıcı adalet sisteminin yeniden tesisi için harekete geçmelidir. Unutulmamalıdır ki; dünyada ve özelliklede bölgemizde yaşanan acıların, akan kanın maddi ve manevi her türlü sorumluluğu her birimize aittir. Suriye’de, Irak’ta, Mısır’da yani yanı başımızda yaşanan savaşlar emperyal güçler nezdinde, ideolojisine bakmaksızın her birimizin canının, kanının, malının ve namusunun önemsiz olduğunu ortaya koymaktadır. Bizleri zayıf kılan dünyevi hırslarımız, mezhep, cemaat ve cemiyet taassuplarımız, etnik çekişmelerimiz önümüze konmuş oyuncaklar mesabesindedir ve bizleri zayıf kılar iken düşmanlarımızı güçlü yapan en önemli unsurlardır.
Bütün insanların akıl, nesil, can, mal ve din emniyetlerinin sağlandığı bir dünyada buluşmak temennisiyle katılımlarınız için teşekkür ederiz."
ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU