Konya İnanç Özgürlükleri Platformu 476. Hafta Basın açıklamasını platform adına Osman GÜREL okudu. Araf Suresi 164-165. ayetleri okuyarak başladığı açıklamasında günümüz savaşlarının hiçbir hukuk ve ahlaki değeri tanımadığını söyleyen GÜREL ''Modern savaşların en büyük mağdurları kadınlar, çocuklar, ihtiyarlar ve savaşa taraf olmayanlardır.'' dedi.
Açıklamanın Tam Metni:
Rahman, Rahim, Allah’ın adıyla;
Hani onlardan bir topluluk demişti ki: "Siz Allah'ın helak edeceği veya şiddetli bir azaba uğratacağı bir kavme ne diye (boş yere) öğüt veriyorsunuz?" Onlar da, "Rabbinize bir mazeret beyan etmek için, bir de belki Allah'a karşı gelmekten sakınırlar diye (öğüt veriyoruz)" demişlerdi. Onlar kendilerine hatırlatılanı unutunca biz de kötülükten alıkoymaya çalışanları kurtardık. Zulmedenleri yoldan çıkmaları sebebiyle, şiddetli bir azapla yakaladık.(Araf 164-165)
Sevgili dostlar, değerli basın mensupları;
Savaşında savaşlarında hukuku olmalı. Uluslar arası anlaşmalar devletlerin kendi kanunları ve bunların hepsinin üzerinde olan Allah ın dini İslam, savaş üzerine hukuk belirler. Saldırının karşı koymanın öldürmenin esir etmenin esirlere yapılacak muamelenin her birinin hukuku ayrı ayrı tespit edilmiştir.
Günümüz savaşları, geçmişin savaşlarına göre çok kanlı, çok vahşi ve yok edici niteliklere sahiptir. Kitle imha silahlarıyla yapılan bu savaş hukuku olmayan bir savaştır. Herkes bir birini hukuka riayet etmeye çağırırken, uygulanan hiçbir hukuki değer ortada yoktur. Herkes bir birini hukuku delmekle itham etmekle suçlamakta kendisinin hukuka riayet ettiğini iddia etmektedir. Ama gerçeklik top yekun bir hukuksuzluğun olduğunu göstermektedir.
Hukukun ötesinde temel ahlaki ilkeler savaş ortamında da geçerlidir. Bu günün modern savaş algısı temel ahlaki ilkeleri hiçe sayarak yapılmaktadır. Bilişim savaşları, toplum mühendisliği üzerinden verilen savaşlar hiçbir ahlaki değer tanımamaktadır. Yalan haberler, yönlendirilmiş bilgiler savata kurşunlardan daha etkili olmaktadır.
Modern savaşların en büyük mağdurları kadınlar, çocuklar, ihtiyarlar ve savaşa taraf olmayanlardır. Savaşan taraflar esasta bu kesimlerin korunması üzerine hukuki anlaşmalar yapsalar da sahada bu anlaşmaların genel ahlak ilkelerinin hiçbir kıymeti kalmamaktadır. Muhasaralar la savaşçı olmayan kesimlerin katline ve zarar görmelerine sebep olanlar kadar, haklı canlı kalkan gibi algılayıp onların çıkışlarına izin vermeyenlerde suçludurlar. Savaşlar muharipler arası yapılmalıdır. Ne muhasaralar la halka zarar vererek muhalifleri yıldırma stratejisi, nede halkın çıkışına müsaade etmeyerek onların canlı kalkan gibi kullanılması anlayışı hukuki ahlaki değildir. Kim yaparsa yapsın asla kabul edilemez.
Halep, Musul, Kerkük başta olmak üzere İslam coğrafyasındaki vekâlet savaşlarının tarafları olan her kesimi hukuka riayet etmeye istikballeri için kadın çocuk yaşlıların masumların figanlarının yükselmesi üzerinden bir savaş vermemeye davet ediyoruz. Savaşın devamına taraf değiliz, bu savaş ne olursa olsun acilen durdurulmalıdır. Bu erdemi gösteremeyip savaşa devam edenler için söylüyoruz. Allah tan korkun masumlar üzerinden bir savaş yürütmeyin
Vekâlet savaşının taraflarına önceden yaptığımız çağrıyı yineliyoruz; başkalarına vekâleten savaşmaktan vazgeçen bilerek ve ya bilmeyerek emperyalizmin hizmetinden olmaktan uzak durun. Topraklarımız üzerinde hesap yapan emperyalistlerin oyuncağı olmayın. İhtilaflarınızı ve kavgalarınızı aile içi meselesi olarak görüp bizim dışımızdakilerin müdahalesine izin vermeyin. Ey Allah ın kulları gelin kardeşler olun ve kardeşler arası hukuku yeniden işletin.
Tarihin bir ibret levhası olduğu sonu kan ve zulümle bitecek heyecanların bulunmadığı tevhit ve adalet üzere kurulu bir dünyada yaşama umudu ile hepinizi 477. Haftada aynı yer ve saatte buluşmak üzere Allah’a emanet ederiz.
KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU 21 MUHARREM 1438 (22.10.2016)
KAMUOYUNA DUYURULUR:
11 yıldır her hafta aralıksız yaptığımız basın açıklamalarına Ankara Valiliğinin #Ankara il sınırları içinde; "2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu kapsamında yol, meydan, cadde, sokak, park gibi umuma açık alanlarda yapılacak her türlü toplantı ve gösteri yürüyüşleri 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanununun 11 inci maddesinin verdiği yetkiye istinaden 30.11.2016 tarihine kadar yasaklanmış" bildirisi nedeniyle basın açıklamalarımıza ara vermek zorunda kaldığımızı bildiririz.
ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU
Sakarya 580. Hafta: Türkiye, Sorunun Değil Çözümün Tarafı Olmalı
Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu, 580. hafta açıklamasında, iktidar ve bürokraside hakim zihniyetinin esasen değişmediğini belirtirken; Irak ve Suriye’de, Türkiye’nin; ABD-İsrail koalisyonunun değil bölgesel çözümün tarafı olması gerektiğini söyledi.
Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu’nun 580. hafta basın açıklamasında, yerel ve bölgesel krizlerin iç içe yaşandığı tarihsel bir süreçten geçildiği ifade edilerek, “Bölgedeki istikrarsızlığın yegâne kazananı ise emperyalizm ve siyonizm oluyor.” denildi. Platform adına Sakarya Dayanışma Derneği’nden Şafak Yeşil’in okuduğu açıklamada, ilk olarak ülkedeki gelişmeler değerlendirilerek, “Bir yandan 15 temmuz darbe girişimi sonrasının artçı sarsıntılarını yaşıyoruz. Diğer yandan son yıllarda izlenen dış politikanın sonuçlarıyla karşılaşıyoruz. Her iki durumda da; çözüm diye yapılanlar, ne toplumun beklentileriyle uyuşuyor; ne de gerçeklerle örtüşüyor. Halk için çözümün siyasetini yapması beklenen kurumlar; sorunun kendisi haline dönüşmüş vaziyette.. İktidar kompozisyonunda aktörler yer değiştirmiş olsa da, siyasetin kendisi ya da bürokrasiye hâkim olan zihniyet esasen değişmedi.. Devlet iktidarını yegâne güç kaynağı saymanın ürettiği hatalı sonuçları onlarca yıl tecrübe etmiştik. Şimdi aynı hikâyeyi, artık yeniliği de kalmamış aktörlerle yaşıyoruz. Bu kez üzücü olan ise tüm bu yozlaşmanın, İslami argümanlarla ve söylemlerle meşrulaştırılmak istenmesidir.” denildi.
Basın açıklamasının devamında bölgesel kriz ele alınarak, şu ifadelere yer verildi: “Bölgesel sorunlara bölgesel çözümler üretmek yerine, ne yazık ki, ABD-İsrail koalisyonunun emellerine hizmet eden askeri operasyonlarla müdahil oluyoruz. ABD, Türkiye ile temel prensiplerde devam eden anlaşmadan bahsediyor. Türkiye; Suriye ve Irak’taki kaosun kalıcılığına katkı sağlayan savaş süreçlerinin doğrudan ortağı haline geliyor. Komşularla diyalog ve siyasal çözümler geliştirilmek yerine, yeni çatışmalara zemin hazırlanıyor. Bölgedeki tüm bu istikrarsızlığın ve kriz halinin yegâne kazananı ise tabi ki emperyalizm ve siyonizm oluyor. Müslüman kanının her gün daha fazla aktığı bir dönemde, İsrail’in en güvenli günlerini yaşıyor olması tesadüf sayılmamalı.” Açıklama “Geride kalan 580 hafta boyunca, gayemiz İslam’ın tevhid ve adalet çağrısını bu meydanlara taşımaktı. İşte bu sebeple, her hal ve şartta, zalimin ya da mazlumun kimden olduğuna bakmaksızın, adaleti savunmayı şiar ediniyor, insanlara kanmayı arzu ettikleri süslü laflar söylemek yerine, acı ve sarsıcı olsa da gerçeğin ne olduğunu göstermeye çalışıyoruz” ifadeleriyle son buldu.
Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu 580. Hafta Basın Açıklaması
SORUNUN DEĞİL ÇÖZÜMÜN TARAFI OLMAK ZORUNDAYIZ
Değerli dostlar, duyarlı Sakarya halkı;
Yerel ve bölgesel krizleri iç içe yaşadığımız tarihsel bir süreçten geçiyoruz. Bir yandan 15 temmuz darbe girişimi sonrasının artçı sarsıntılarını yaşıyoruz. Diğer yandan son yıllarda izlenen dış politikanın sonuçlarıyla karşılaşıyoruz. Her iki durumda da; çözüm diye yapılanlar, ne toplumun beklentileriyle uyuşuyor; ne de gerçeklerle örtüşüyor.
Halk için çözümün siyasetini yapması beklenen kurumlar; sorunun kendisi haline dönüşmüş vaziyette. İktidar kompozisyonunda aktörler yer değiştirmiş olsa da, siyasetin kendisi ya da bürokrasiye hâkim olan zihniyet esasen değişmedi. Tepeden emir buyurmak, iktidarına sorgusuz sualsiz itaat beklemek, kendisinde hesap sorma kudreti görürken, kendisinin de halka her şeyin hesabını açık ve şeffaf bir şekilde vermesi gerektiği hususunu yok saymak, kendi politik keyfiyetini kanun hükmünde sanmak ve hukuku kendi politikasına bağlı yargı mekanizması görmek gibi siyasal alışkanlıklar, maalesef halen yürürlükte.
Devlet iktidarını yegâne güç kaynağı saymanın ürettiği hatalı sonuçları onlarca yıl tecrübe etmiştik. Siyasal ve bürokratik yönetimi halkın taleplerini karşılamak yerine, kendi şahsi ya da zümre çıkarları için araçsallaştırmanın yarattığı yozlaşmayı yakinen yaşamıştık. Güç ve iktidar uğruna mücadele edenlerin, istediklerini elde ettikleri anda çürümüşlüğe nasıl teslim olduklarını da çok defa müşahede etmiştik. Şimdi aynı hikâyeyi, artık yeniliği de kalmamış aktörlerle yaşıyoruz. Bu kez üzücü olan ise tüm bu yozlaşmanın, İslami argümanlarla ve söylemlerle meşrulaştırılmak istenmesidir. Oysa mızrak çuvala sığmamaktadır. Kendi manşetlerinin, köşe yalanlarının ve sanal yorumlarının büyüsüyle başı dönenler; hayallerle gerçekler arasındaki uçurumun lafla doldurulamayacağını elbette göreceklerdir.
Değerli dostlar,
Çelişkilerin her gün derinleştiği, bedellerinin ise ağırlaştığı zamanlar yaşıyoruz. Bir yandan iç kamuoyuna “üst akıl,” “darbe destekçisi emperyal güç” diye ABD öncülüğündeki Batı koalisyonunun tehlikeleri anlatılıyor; diğer yandan ise tam da “düşman” diye gösterilen batılı devletlerin beklentileri doğrultusunda adımlar atılıyor.
Bölgesel sorunlara bölgesel çözümler üretmek yerine, ne yazık ki, ABD-İsrail koalisyonunun emellerine hizmet eden askeri operasyonlarla müdahil oluyoruz. ABD, Türkiye ile temel prensiplerde devam eden anlaşmadan bahsediyor. Türkiye; Suriye ve Irak’taki kaosun kalıcılığına katkı sağlayan savaş süreçlerinin doğrudan ortağı haline geliyor. Komşularla diyalog ve siyasal çözümler geliştirilmek yerine, yeni çatışmalara zemin hazırlanıyor. Bölgedeki tüm bu istikrarsızlığın ve kriz halinin yegâne kazananı ise tabi ki emperyalizm ve siyonizm oluyor. Müslüman kanının her gün daha fazla aktığı bir dönemde, İsrail’in en güvenli günlerini yaşıyor olması tesadüf sayılmamalı.
Değerli dostlar, duyarlı Sakarya halkı;
Geride kalan 580 hafta boyunca, gayemiz İslam’ın tevhid ve adalet çağrısını bu meydanlara taşımaktı. İşte bu sebeple, her hal ve şartta, zalimin ya da mazlumun kimden olduğuna bakmaksızın, adaleti savunmayı şiar edindik. İnsanlara kanmayı arzu ettikleri süslü laflar söylemek yerine, acı ve sarsıcı olsa da gerçeğin ne olduğunu göstermeye çalıştık. Bunu yaşadığımız ana Müslümanca şahitlik sorumluluğumuzun gereği bildik. Önümüzdeki hafta, aynı gün ve saatte, yine burada, hakkı savunmaya sabırla devam edeceğiz.
Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu adına Sakarya Dayanışma Derneği