Sakarya 595. Hafta: İslami değerlere dayalı bir sistem kurulmalıdır!
Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu, 595. hafta basın açıklamasında, Türkiye’de siyasal düzenin kuruluş felsefesine hakim tüm değerlerin batılı olduğuna dikkat çekilerek “Tüm dünya halkları batılı değerler sisteminin ortaya çıkardığı pratiğin ne denli iki yüzlü olduğunun farkındadır.” dedi.
Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu’nun 595. hafta basın açıklamasında, başkanlık modeliyle başlayan sistem tartışmaları ve ABD’nin yeni başkanı Donald Trump’un İslam ülkelerine karşı geliştirmeye çalıştığı politikaları ele aldı. Platform adına Diriliş Saati Dergisi’nden Ali Gürler’in okuduğu açıklamada başkanlık tartışmalarıyla ilgili olarak “Bu tartışmanın oluşturduğu toplumsal gerilimi her geçen gün daha çok hissettikçe, Türkiye'nin dış kaynaklı operasyonlara maruz kaldığı bir dönemde anayasa değişikliğinin zamanlamasının sorgulanması gerektiği kanaatindeyiz. Yaşadığımız süreç birliğe ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz, ayrılıklara ve toplumsal gerilime tahammülümüzün olmadığı bir zaman dilimidir... Sorgulanması gereken ikinci bir konu, getirilmek istenen başkanlık sisteminin arızalarıdır. Yeni sistemle cumhurbaşkanının yetkileri, tek adam yönetimine dönüş sinyalleri vermektedir… Cumhurbaşkanı'nın yeni yetkilerini savunan iktidar yanlısı siyasetçi ve kanaat önderlerine şu soruyu sormak istiyoruz: 28 Şubat sürecini yaşamış bir toplum olarak, o dönemin cumhurbaşkanı Süleyman Demirel gibi bir şahsiyete bu yetkilerin verilmesini doğru bulur musunuz?” sorularını gündeme getirdi.
Açıklamanın devamında Türkiye’deki siyasal sistemin kuruluş felsefesindeki batılı değerleri eleştiren Gürler, “Tüm dünya halkları batılı değerler sisteminin ortaya çıkardığı pratiğin ne denli iki yüzlü olduğunun farkındadır. Çözüm İslam'ın sahih değerlerine dönüştedir… Bugün asıl sorgulanması gereken Türkiye'deki sistemin hangi temeller üzerine oturduğudur. İslami değerlerin hakim olduğu bir sistem kurmak bu ülkenin aydınlık geleceği için şarttır. Aksi takdirde "ahlaksız siyaset", "ahlaksız ekonomi", "ahlaksız bilim", "ahlaksız sanat" ile birlikte yaşamaktan ve zulme boyun eğmekten kurtulamayız.” dedi. ABD başkanı Trump’un ilk icraatlarına da tepki gösterilen açıklamada “Amerika gizlediği şeytani yüzünü Trump ile daha görülür hale getirdi. Yapılması gereken ise İslam coğrafyasında kurulacak ittifaklarla Amerikan emperyalizminin boğulmasıdır. Eğer bu coğrafyanın insanları aralarındaki kavgayı bırakıp, ittifak etmeyi başarabilirlerse Amerikan emperyalizmini ecele doğru götürebilirler. Türkiye'yi yöneten iktidarın söz konusu ittifak bilinci ile hareket etmesi, ittifakların kurulmasına öncülük yapması bir tarihi görevdir. Elbette bu ittifakların temelinde mezhep ve etnisite değil, İslam ve mazlumlarla dayanışma olmalıdır.”
595. Hafta Basın Açıklaması
İSLAMİ DEĞERLERE DAYALI BİR SİSTEM KURULMALIDIR!
Türkiye, başkanlık tartışması ile meşgul...
Bu tartışmanın oluşturduğu toplumsal gerilimi her geçen gün daha çok hissettikçe, Türkiye'nin dış kaynaklı operasyonlara maruz kaldığı bir dönemde anayasa değişikliğinin zamanlamasının sorgulanması gerektiği kanaatindeyiz. Yaşadığımız süreç birliğe ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz, ayrılıklara ve toplumsal gerilime tahammülümüzün olamdığı bir zaman dilimidir. Anayasa değişikliği ile başkanlık sisteminin getirilmek istenmesi niçin böyle bir zamanda gündeme getirildi sorusu siyasetçiler de dahil hepimiz tarafından sorulmalı ve irdelenmelidir.
Sorgulanması gereken ikinci bir konu, getirilmek istenen başkanlık sisteminin arızalarıdır. Yeni sistemle cumhurbaşkanının yetkileri, tek adam yönetimine dönüş sinyalleri vermektedir. Meclisin zayıflatıldığı, yargı bağımsızlığının ciddi manada yara aldığı bir sisteme geçişin endişelerini taşıyoruz. Cumhurbaşkanı'nın yeni yetkilerini savunan iktidar yanlısı siyasetçi ve kanaat önderlerine şu soruyu sormak istiyoruz: 28 Şubat sürecini yaşamış bir toplum olarak, o dönemin cumhurbaşkanı Süleyman Demirel gibi bir şahsiyete bu yetkilerin verilmesini doğru bulur musunuz?
Sorgulanması gereken asıl konunun ise bu ülkede yürürlükte olan düzenin üzerine oturduğu ilkeler olduğunu düşünüyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş felsefesinde hakim olan tüm değerler batılı değerlerdir. Osmanlı'nın çöküşünde; dinin adeta afyon haline getirilmiş bir noktada olması, aklın büyük ölçüde devre dışı bırakılması, bilimsel gelişmelere mesafeli durulması gibi nedenlerin etkili olduğu bir gerçektir. Ancak bu çöküşten kurtulmanın yolu, batının dini dışlayan seküler sistemini bu ülkeye monte etmek değildir.
Ülkemizde batılı değerleri savunan kesimlerin en büyük zaafı; batının "Demokrasi, İnsan Hakları, Eşitlik, Özgürlük" gibi kavramlarının büyüsüne kapılmış olmalarıdır. Bu kesimler batı blokunun bu kavramların arkasına gizlenerek bu dünyayı nasıl kan ve gözyaşı denizine çevirdiğine, mazlum ve mağdur toplumları nasıl sömürdüğüne bakmaksızın batı hayranlığını devam ettirmektedir.
Artık deniz bitmiş, kara görünmüştür. Tüm dünya halkları batılı değerler sisteminin ortaya çıkardığı pratiğin ne denli iki yüzlü olduğunun farkındadır.
Halkları uyuşturan, zalim düzenlere meşruiyet veren din anlayışını elbette lanetliyoruz. Ancak temelinde İslam ahlakının olmadığı bilim, sanat, ekonomi, siyaset anlayışını da aynı ölçüde lanetliyoruz.
Çözüm İslam'ın sahih değerlerine dönüştedir. Hurafelerden, uydurma rivayetlerden arındırılmış sahih bir İslam'ın tüm dünyanın mazlum ve mağdur halkları için yagene çözüm olduğuna inanıyoruz.
Bugün asıl sorgulanması gereken Türkiye'deki sistemin hangi temeller üzerine oturduğudur. İslami değerlerin hakim olduğu bir sistem kurmak bu ülkenin aydınlık geleceği için şarttır. Aksi takdirde "ahlaksız siyaset", "ahlaksız ekonomi", "ahlaksız bilim", "ahlaksız sanat" ile birlikte yaşamaktan ve zulme boyun eğmekten kurtulamayız.
Amerika'nın yeni başkanı Trump ağzından inciler saçmaya devam ediyor. Tam bir Amerikan kovboyu edasıyla dünyaya, özellikle de Müslümanlara nizam vermeye çalışıyor.
7 İslam ülkesi vatandaşlarının vize almış olmalarına rağmen 3 ay süreyle ülkeye girişini yasakladı. Havaalanlarında mağduriyet yaşayanların sayısı binlere ulaştı.
Filistin Lideri Abbas'ın, Müslümanların yaşadığı bölgelerde yeni Yahudi yerleşim birimlerinin açılmasına karşı Lahey Adalet Divanı'nda dava açacağını belirtmesi üzerine, Trump Abbas'ı çeşitli yaptırımlarla tehdit etti.
Son olarak da İran'ı askeri seçenekle, yani savaşla tehdit etti.
Suriye ve Yemen'de güvenli bölgeler ile ilgili projesi başta ülkemiz olmak üzere tüm bölge ülkeleri için yeni bir kaosa tekabül ediyor.
Amerika gizlediği şeytani yüzünü Trump ile daha görülür hale getirdi. Yapılması gereken ise İslam coğrafyasında kurulacak ittifaklarla Amerikan emperyalizminin boğulmasıdır.
Eğer bu coğrafyanın insanları aralarındaki kavgayı bırakıp, ittifak etmeyi başarabilirlerse Amerikan emperyalizmini ecele doğru götürebilirler.
Türkiye'yi yöneten iktidarın söz konusu ittifak bilinci ile hareket etmesi, ittifakların kurulmasına öncülük yapması bir tarihi görevdir. Elbette bu ittifakların temelinde mezhep ve etnisite değil, İslam ve mazlumlarla dayanışma olmalıdır.
Ak Parti iktidarı'nın şu ana kadar niçin Trump'un uygulamalarını kınamadığını anlamış değiliz.
Cumhurbaşkanı veya Başbakan'dan Trump'ın uygulamalarına dönük hiçbir kınama ya da eleştiri duymadık.
İktidardakiler şayet Trump'tan beklenti içinde ise, bu beklentilerinin hüsranla sonuçlanacağını bilmeleri gerekir. Ayrıca şeytanlığa soyunanlara ümit beslemenin hiçbir Müslüman'a yakışmayacağını hatırlatmak isteriz.
Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu Adına Diriliş Saati Dergisi