Başörtüsü Eylemlerinde Bu Hafta(FOTO)

Van'da 150., Kocaeli'nde 259., Konya'da 134., Kütahya'da 26., Ankara'da 219., Akyazı'da 165., Sakarya'da 238. Başörtüsü Eylemi gerçekleştirildi.

Van'da 150. Başörtüsüne Özgürlük Eylemi

Van'da Van Hak ve Özgürlükler Platformu (VAHÖP) tarafından ayda bir yapılan başörtüsüne özgürlük eylemlerinde bu haftaki basın açıklamasını Platform Adına Umut Işığı Derneği yönetim kurulu üyesi adına Medine BAYKARA okudu.

Basın Açıklamasının Tam Metni:

Ülkemizin kangrene dönüşmüş sorunu olan başörtüsü sorununda bir arpa boyu yol alınamamışken, aksine her geçen gün zulüm defterine yeni notlar düşülmekte iken yeryüzünün onurlu insanları olarak Sanat sokağın da herkes için adalet temel talebimizi 150. kez yineliyoruz.

Bu ülkede hala özgürlüklerin teminatı olması gereken bir üniversitede, yani Trakya üniversitesinde bir programa katılmak isteyen 10 bayan doktor başörtülü oldukları gerekçesiyle programa alınmamaktadır.

Bu ülkede hala profesör olmuş bir mahluk, tedavi olmak için gelen çocuğa tedavi hizmeti vermek yerine başörtülü anneye hakaret edebilmektedir.

 Bu ülkede hala halkın oylarıyla seçilmiş bir belediye, yani İzmir büyükşehir belediyesi başörtülü öğrencilere paso vermeye bilmektedir.

Bu ülkede hala askerdeki oğlunun yemin törenini izlemeye gelen anneler başörtülü oldukları için  tel örgülerin arkasına hapsedilebilmektedir.

Bu ilkel sahnelerin bir son bulacağı zaman şimdi değilse ne zamandır. Tüm yurttaşlarımızın inanç, mezhep, ırk, dil ve kültür ayrımına tabi tutulmaksızın yaşayacakları bir Türkiye bu gün değilse ne zaman  şekillenecektir. Bu bağlamda anayasa değişikliği bir fırsat olarak karşımızda durmaktadır.

Lakin ülke gündemini kilitleyen Anayasa değişikliği paketi, darbe mahsulü mevcut  Anayasa'nın ilk maddeleri de dahil olmak üzere oluşan  topyekun değişim taleplerini karşılamaktan uzaktır. Kaldı ki açılım furyasına rağmen başörtüsü açılımına yönelik en küçük bir işaretin görülmüyor olması ilginçtir. Her şeye rağmen anayasa değişikliği paketi, yargıyı asli fonksiyonuna irca, darbecilerin yargılanmasının yolunu açma vb. olumlu adımları ihtiva etmektedir. Bütünü elde edilemeyenin parçasından vaz geçilemez kuralınca atılacak insan hak ve özgürlüklerini genişletmeye dönük her adımı destekleyeceğimizi kamuoyuna deklere ediyoruz.

Kürt açılımına yönelik beklenti büyüklüğünden hiçbir şey kaybetmemiştir. Karşılıklı yanlışlara rağmen sürecin  geriye dönülemez bir noktaya geldiğini müşahede etmekteyiz. Yıllardan bu yana ilk defa olaysız bir newroz kutlamasının gerçekleşmesi daha güzel günlerin olduğunu işaret etmektedir. Yaklaşan baharla birlikte gelişecek askeri operasyonların, Reşadiye benzeri provokasyonların süreci sabote edeceğine dair endişeyle birlikte sorumluluk mevkiindeki herkesi akl-ı selim ile hareket etmeye davet ediyoruz.

Kürt sorunu, başörtüsü vb. ülkenin temel problemlerinin  çözülmesi ile  Ergenekon mücadelesi arasında doğrudan ve önemli bir ilişki olduğunu görüyor ve darbeci vesayetin geriletilmesine dönük mücadelenin kararlılıkla  sürdürülmesini bir kez daha talep ediyoruz. Bu bağlamda Genelkurmay Başkanının Ergenekon terör örgütünün Erzincan yapılanmasının bir numaralı şüphelisi Saldıray BERK'e kefil olduğunu açıklaması adil yargılamayı etkilemeye teşebbüstür. Siz basın mensupları aracılığı ile savcıları harekete geçmeye davet ediyoruz.

VAHÖP (Van Hak ve Özgürlükler Platformu) olarak, kim olursa olsun  zalime karşı, kim olursa   olsun mazlumdan yana, çifte standartsız bir adalet mücadelesinin  tarafı olduğumuzu memnuniyetle ifade ediyoruz.

Birkaç gün önce şeyhülislam İbn-i Teymiye'nin moğol saldırganlığına karşı yükselttiği cihat fetvasını  susturmak için sahnelenen Mardin komedisine şahit olduk. Kerameti kendinden menkul Mardin konsilinin İngiliz desteğiyle alacağı hiçbir karar ümmeti bağlamayacağı gibi  'ılımlı islam projesinin işbirlikçileri' yaftasını da alınlarından silemeyecektir

İbn-i Teymiye'nin Moğolların  istilası altındaki Irak için verdiği fetva, bugün "çağdaş Moğolların" istilası altındaki Irak, Filistin ve Afganistan vb İslam beldeleri içinde aynı fetva geçerlidir.  İşgal ve zulmün olduğu tüm zaman ve zeminler için cihad ve direnişin temel seçenek olması islami olduğu gibi aynı zamanda insanidir.

İlk kıblemiz Mescidi Aksa'mıza ve Kudüsümüze yönelik Siyonist saldırganlığın programlı ve pervasızca sürdürüldüğü bu günlerde bütün Müslümanları ve erdemli insanları kutsal mekanlarımıza sahip çıkmaya ve Siyonist barbarlığı te'lin etmeye davet ediyoruz. Bu bağlamda İHH İnsani Yardım teşkilatının kuşatma altında ki Gazzeli kardeşlerimize bir gemi filosuyla yapmayı planladığı yardım  organizasyonu son derece anlamlıdır.  Bu organizasyon çerçevesinde yarın yapılacak olan konsere tüm Van halkını bekliyoruz.

 

 

Kocaeli'de 259. Başörtüsü Eylemi

Kocaeli Gönüllü Kültür Teşekkülleri Platformu tarafından düzenlenen başörtüsü özgürlük eylemi 259. Haftasına girdi. Basın açıklamasını platform adına Reyhan Balcı okudu.

Basın açıklamasının tam metni:

Bana bir masal anlat baba

12 Eylülünde de sonbaharının izleri, 28 Şubatında da 12 Martında da kar tanelerinin güzellikleri 27 Nisanında da 27 Mayısında da çiçeklerinin kokusu olsun.

Bana bir masal anlat baba

Ayışığı gök yüzünden yansıyan denizlerde yakamozlar oluşturan sarıkızı Kazdağlarının efsanesi olan eldveni sevgisizlik soğuklarından koruyan sadece ayrımcılık duvarları kıran balyozları olsun

Bana bir masal anlat baba

Haydi çocuklar okula şarkısının bestesinde Ecenur!da olsun

Bana bir masal anlat baba

Üniversitesinde ilim odaları bilim odaları deney odaları olsun ama ikna odaları olmasın

Bana bir masal anlat baba

Gurbet o kadar acı ki şarkısına inançlarından dolayı hicret eden öğrenciler güfte olmasın

Bana bir masal anlat baba

Merve kavakçı ,Leyla Şahin, Ecenur Özel, Medine Bircan güzel bir isim dokunulmaz bir kimlik olsun

Bana bir masal anlat baba

Basını, yargısı tarafsız hava sahası dumansız ve yasaksız olsun

Bana bir masal anlat baba

Eylemi kucaklayan ama herkesi söylemi sevgi, barış ,özgürlük ama herkes için bir ülke olsun

Bana bir masal anlat baba

Hak arama eylemlerinde, hakkı arananlarda olsun

Bana bir masal anlat baba

Başörtüsüne uzanan eller olmasın başörtüsüne uzanan eller kırılsın sloganları da olmasın

Bana bir masal anlat baba

Seçimlerde verilen sözler sözde kalıp umutlar yıkılmasın akılların kiralık olmadığı da unutulmasın

Bana bir masal anlat baba

Sınavlarında kat sayısı adaletsizliği olmayan,başının örtüsüyle değil bilgisiyle sınan  okulları olsun

Bana bir masal anlat baba

Bir varmışında zulüm, bir yolmuşunda zulüm evvelinde zulüm olsa da şimdisinde geleceğinde 'adalet' masalı değil 'adalet' gerçeği olsun

 

Konya'da 134. Başörtüsü Eylemi

Konya İnanç Özgürlükleri Platformu tarafından düzenlenen başörtüsü özgürlük eylemi 134. Haftasına girdi.

Basın açıklamasının tam metni:

Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimetimi hatırlayın. Bana verdiğiniz sözü tutun ki ben de size verdiğim sözü tutayım. Ve sadece benden korkun! Sizin yanınızda bulunanı doğrulayıcı olarak indirmiş bulunduğum (Kur-an)a inanın ve onu inkar edenlerin ilki olmayın; benim ayetlerimi, birkaç paraya satmayın ve benden sakının. Bile bile gerçeği batılla bulayıp hakkı gizlemeyin. (Bakara Suresi 40-42)

Günler – günlerin, yıllar - yılların aynası olur bazen. Bugünden bakınca geçmişi görürüz. Geçmişten bakınca da bugünleri ve bugünlerde olan olayları anlamak kolaylaşıverir birden. 1950 senesi" Birleşmiş Milletler Örgütü, henüz kurulmasının üzerinden çok bir zaman geçmeden, Siyonist, işgalci, İsrail'in yaptığı zulümleri ödüllendirir. Mescid-i Aksamız'ın içerisinde bulunduğu pek çok kutsal mekânı içinde barındıran, Kudüs-ü Şerifimiz'in yarısını İsrail'e vermeyi kabul eder. Birleşmiş Milletler Örgütü, o gün yaptığı bu uygulamayla daha sonra olacak olan olayları tetiklemiş ve o günden beri meydana gelen pek çok zulmün de ana sebebi olmuştur.

Bugün, aradan geçen bu kadar zamandan sonra, Mescid-i Aksamız bölüşülmeye çalışılmakta, Kudüsümüz'ün yarısının Siyonistlere verildiği gibi Mescid-i Aksamız'ında yarısı Siyonistlere verilmeye çalışılmaktadır. Ağırdan ağıra, sinsice yapılan pek çok çabanın sonucu, Mescid-i Aksa'nın bölünmesine yöneliktir. Filistin ve Filistin'e ait – başta El-Halil olmak üzere – pek çok kutsal mekân da bu durumu yaşamıştır. Bugün de Mescid-i Aksamız'a yönelik iğrenç planların arkasında önce paylaşım, daha sonra tamamen işgal vardır. Batılı devletlerin ve batı kültürünün çıkarlarını korumak üzere oluşturulan Birleşmiş Milletler de bu işgallerin bir şemsiyesi durumunda olmuş, uluslar arası siyaset arenasında işgalleri ve yapılan zulümleri meşrulaştırma vazifesi görmüştür.

Bundan 61 sene önce bugünlerde kurulan, NATO'nun kuruluşu da zaman içerisinde gösterdiği gelişim de Birleşmiş Milletlerle aynı paraleldedir. O da batılı devletlerin çıkarlarını korumak; batılı, inanç ve kültür değerlerini dayatmak için kurulmuştur. Bugün İslam dünyasının pek çok yerini işgal altında tutan NATO, başta Amerika olmak üzere diğer emperyalist ülkelerin taşeronu olan bir işgal örgütüdür. Birleşmiş Milletler de NATO'nun ve Siyonist İsrail'in işgallerini insancıllık ve hümanizm söylemiyle şemsiyelemekte ve şirin göstermeye çalışmaktadır.

Dedik ya günler – günlerin aynasıdır diye. Moğol işgaline karşı direnişi ve yapılan zulümleri engellemeye yönelik, dönemin âlimlerince Mardin'den verilen bir fetvayı ülkemizde kimin desteklediği belli olan bir grup iptal için toplantılar düzenleyip bu fetvanın geçersizliği yönünde fetva vermeye çalışmaktadırlar. Onlar bu yaptıklarıyla, işgalleri ve işgallerle birlikte gelen zulümleri de meşrulaştırıyorlar.

Son günlerde Rusya'da meydana gelen olayların mazlum Çeçen halkı üzerindeki baskı ve terörizmin artmasına sebep olarak gösterilmesinden endişe duymaktayız. Ayrıca aynı sebeple Türkiye'de yaşayan Çeçen mültecilerin ve bunlara destek veren kişi ve kurumların Moskova ve işbirlikçi Kadirow yönetimince baskıya uğratılmasının sebebi haline getirilmesinin de rahatsızlığını duyuyoruz. Halkımızı bu hususta daha uyanık ve duyarlı olmaya davet ediyoruz.

Bu vesile ile tüm işgallere ve işgallerden kaynaklanan baskı ve zulümlere karşı olduğumuzu bir kez daha tekrarlıyor, işgallerin ve hak ihlallerinin gölgelenmesi ve meşrulaştırılması için sergilenen her türlü çabayı yakinen takip ettiğimizi ilan ediyoruz

Duyuyoruz, görüyoruz, farkındayız, uyarmaya ve direnmeye devam edeceğiz"

Selam teyakkuzda olanların üzerine olsun.

Baskının ve zulmün güvercin postuna bürünerek örgütlenmediği, batılın hak elbisesi giyerek zulmü meşrulaştırmadığı, hakkın hak, hakikatin sesinin gür olduğu bir dünyada yaşama umudu ile hepinizi 135. haftada aynı yer ve saatte buluşmak üzere Allah'a emanet ederiz.

 

 

Kütahya'da 26. Başörtüsü Eylemi

Kütahya inanç özgürlüğü platformu tarafından düzenlenen başörtüsü özgürlük eylemi 26. Haftasına girdi.  Kütahya Mazlumder adına Aliye Özkul kısa bir basın açıklamasında bulundu. Daha sonra Kütahya'ya bir panele konuşmacı olarak gelen Zeynep-Der kurucu başkanı Sabiha Ateş Alpat bir konuşma yaptı.

Basın açıklamasının tam metni:

Altı ayı geçen bir süredir başörtüsüne özgürlük ana başlığı altında bu meydanda başlayan cumartesi eylemlerimiz, inanç özgürlüğüyle birlikte toplumuzu ve dünyayı ilgilendiren pek çok konuda, kanaatlerimizin ve taleplerimizin dile getirildiği sivil bir harekete dönüşmüştür. Kimi zaman başörtüsüne ve bu ülkede inancın yaşanmasına set çekilmesini eleştirdik, kimi zaman 1930'lardan kalma pozitivist eğitim yaklaşımının sadece İslam'a değil ülkede kendi dini öğrenmek ve din adamı yetiştirmek isteyen Ortodoksları da mağdur ettiğini bu meydanlarda belirttik. Kimi zaman Filistin, doğu Türkistan, ırak ve Afganistan gibi dünyanın zalimlerine ses çıkartmadığı bölgelerle ilgili çifte standart yapıldığını haykırdık. Kimi zaman ülkemizin darbe alışkanlığından vazgeçmesi gerektiğinden bahsettik. Kimi zamansa toplumsal kesimleri birbirine düşürüp skandallardan nemalanan mafya, terör gibi asalak oluşumların yaydığı hamaset enformasyonuna karşı insanları kin ve önyargı duvarlarını yıkmaya davet eden açıklamalarda bulunduk.

Dünya ve Türkiye üzerinde cereyan eden zulümlerin hızına erişmemiz mümkün değildir. Zulümleri engellemeyi sağlayacak yasalar, kurullar, uluslar arası mahkemeler sonuna kadar kullanılsalar da görünen o ki kötülüğü ancak formalite kısımlarını törpüleyebilmektedir. Hak savunuculuğu ve kötülüğe karşı yaptırımlar çok basit bir meziyetin artık yüreklerde olmaması nedeniyle işlevsizleşmiştir. Yok, olmaya yüz tutmuş bu erdem VİCDANDIR.

İşte bugün şehrimize çağlar öncesinden çağları aşan, karanlıkları aydınlığa kavuşturan VİCDANIN SESİ    Peygamberimiz HZ. Muhammed (sav) 'i anlatmak üzere Kocaeli'nden zamanın Zeynep'i olmak için mücadele eden değerli aktivist Sabiha Ateş Alpat hanımefendi teşrif etmişlerdir.

Türkiye'nin önemli Stk'larından olan Zeynep-der kurucu başkanı Sabiha hanımı VİCDANIN SESİNİ bizlere hatırlatmak üzere buraya davet ediyoruz.

Zeynep-der kurucu başkanı Sabiha Ateş Alpat'ın konuşması

Hakka şahitlik etmek adına , bir kez daha hakkı  haykırmak için buradayız.Hak ve batıl mücadelesi insanlık tarihiyle başlamış olup kıyamete kadar da devam edecektir.Allah İnsanı boşuna yaratmadığını ve  başı boş bırakmadığını  Hayat kitabımız Kur'an'da bildirmektedir.. Yaratılış gayesini öğretmesi için baş öğretmenler tayin eden Allah, insanlığın son baş öğretmeni olarak Hz. Muhammed(sav) i görevlendirmiştir.

Dünyaya teşrif ettiği günlere tekabül eden bu ayda,yalnızca O'na inananların değil,inanmayanlarında, sözüm ona insan hakları savunucularının da,devletlerini güzel yönetmek isteyen yöneticilerinde örnek alması gereken tek adrestir Hz. Muhammed(sav)"

O, insanlığın ve insanların zulüm girdabında can çekiştiği bir dönemde teşrif etmiş ve Dünyayı bir gül bahçesine çevirmiştir.Tarihin  hiçbir döneminde yaşanmayan Asrı saadet,insanlığa bıraktığı en büyük mirastı..

Her dönemde var olan statükocu,yasakçı zihniyete,her türlü sömürüye,ilahlık taslayarak halkı güdümüne almak isteyenlere "La" çağrısıyla,direnişi,boyun eğmemeyi,güdülmemeyi öğretti. Çağrıya "illa" ile evet diyenler  o gün olduğu gibi bu günde asla zulme rıza göstermeyeceklerini, statükoya boyun eğmeyeceklerini,kimsenin güdümüne girmeyeceklerini,kendilerine hükmetme yetkisinin yalnızca Allah'ın olduğunu ilan ettiler.

İşte  bugün burada kadını ve erkeği ile bu çağrının,bu vicdanın sesine "illa" diyenler olarak

"Onlar sağırdırlar işitmezler,kördürler(hakkı) görmezler" ayeti kerimesinin farkında lığı ile ama tarihsel sorumluluğumuz gereği, çağrımızın başındaki "la" ile direneceğimizi deklare ederken;

Mümine kadının vazgeçilmezi olan tesettürümüzü yasaklamaya kimsenin salahiyeti yoktur ve kimseninde gücü buna yetmeyecektir.  Tek kişi kalsak dahi yasakçı zihniyete boyun eğmeyeceğimizi yineliyor ve Tarihin bu yasakçı zihniyeti affetmeyeceğini bir kez daha dünyaya hatırlatıyoruz"

 

 

Ankara'da 219. Başörtüsü Eylemi

Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu'nun düzenlemiş olduğu başörtüsüne özgürlük eylemi 219. haftasına girdi. Basın açıklamasını platform adına Muhittin Özdemir okudu.

Basın açıklamasının tam metni:

Malumunuz olduğu üzere; ülkemiz son günlerde birçok sıcak gündemle hareketli ve o denli de önemli olaylar yaşamaktadır. Bunların başında elbette insanların inanç, fikir ve ifade özgürlüklerine en büyük darbeyi vuran 12 Eylül Anayasası'nın değiştirilmesi konusu gelmektedir. Daha dün Cunta Anayasalarının tümden değiştirilmesini isteyen muhalefet partilerinin, bugün bu konuda harekete geçen başta iktidar partisi olmak üzere, tüm sivil toplum kuruluşlarının bu yönde başlattıkları girişimleri engellemek için sergiledikleri çabayı anlamak mümkün değildir.

Evet, tekrar, üzerine basa basa ifade edelim ki, insan hak ve özgürlüklerine adeta balyoz gibi inen 28 Şubat post-modern darbesi, ülkemiz insanının düşünce, inanç ve ifade özgürlüklerinin önünde en büyük engel olarak durmaya devam etmektedir.

Cuntacı zihniyete sahip kimi parti, kurum ve kuruluşlar, 28 Şubat kararları doğrultusunda hareket ederek inancını yaşamak isteyen dindar kesime karşı harekete geçmişlerdir. Evet, din ve maneviyat düşmanlığını en uç noktalara kadar götüren bu kesimlerin niyeti ortadadır. Kuran kursları ile ilgili getirilen düzenlemeler, kız çocuklarının okutulması ile alakalı bunca teşviklere karşılık başörtülü öğrencilere yapılan ayrımcılık, baskı ve zulüm, imam-hatip lisesi mezunlarını hedef alan ve sonuçta tüm meslek liselileri de kapsayan katsayı adaletsizliği, geçmişte YÖK'ün sergilediği kanunsuz tasarruflar, başörtüsü gerekçesiyle görevine son verilen kamu görevlileri ile sırf hanımının başı örtülü olduğu için görevine son verilen kimi personele yapılan çağdışı uygulamalar bu konudaki kin ve düşmanlığın boyutlarını göstermesi bakımından kayda değerdir.

Şu hususun altını çizerek belirtelim ki, insanların hak ve özgürlüklerinden yana tavır koymayan her şahıs, kurum, kuruluş ve sistem silinmeye, yok olmaya mahkûmdur. Yakın tarihimizin "Politika Mezarlığı"na bakanlar, oraya kimlerin gömüldüğüne iyi dikkat etsinler. Ve bilelim ki, insan hak ve özgürlükleri ile ilgili getirilecek her yasak, peşinden başka yasakları da getirecektir. Ve yine bilelim ki, böylesi bir süreci başlatanlar, halkın kendilerine siyaset yasağı koymasına sebep olacaktır. Nitekim kimi siyasetçiler, şu anda, bu manevi yasak ve ambargonun tokadı ile şaşkın ördekler gibi sağa-sola yalpalayıp durmaktadır.

İşte bizler, insanların en tabii hakları olan düşünce, inanç ve ifade özgürlüğünün önündeki tüm engellerin kaldırılması gerektiğine inanan sivil toplum kuruluşları olarak, tüm sistem ve ideolojilerin insanların bu özgürlüklerinin önünü açması gibi bir sorumluluğunun olduğunu, ülkeyi yönetme mevkiinde bulunanların böyle bir görev ve sorumluluklarının bulunduğunu tekrar gündeme getirerek, başlıca taleplerimizi kamuoyuna arz ediyoruz:

-Tüm adaletsizliklerin ve hak ihlallerinin kaynağı olan Cunta Anayasalarının toptan değiştirilmesi,

-İnanç, düşünce ve ifade özgürlüğünün sağlanması, herkese çalışma özgürlüğünün verilmesi ve kıyafeti sebebiyle eğitim ve çalışma özgürlüğünün engellenmemesi,

-Eğitimde eşitlik,

-Katsayı adaletsizliğinin yeni düzenlemelerle tamamen kaldırılması,

-Kuran kursu ile alakalı getirilen 12 yaş sınırının kaldırılması.

Basın açıklamamızı burada bitirirken, Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu adına hepinize teşekkürlerimizi iletir, bir sonraki basın açıklamamızda buluşmak ümidiyle saygılarımızı sunarız.

 

 

Akyazı'da 165. Başörtüsü Eylemi

Akyazı Başörtüsüne Özgürlük Platformu'nun düzenlemiş olduğu başörtüsüne özgürlük eylemi 165. haftasına girdi. Basın açıklamasını platform adına Burhan Çimşit okudu.

Basın açıklamasının tam metni:

Anayasa değişikliği ve seçim tartışmalarının yoğunlaşmaya başladığı bu günlerde derin devlet davalarıyla ilgili yaşanan hukuki sürecin yargı oligarşisi tarafından nasıl etki altına alınmaya çalışıldığı bir kez daha gözler önüne serilmektedir.

Son olarak kamuoyunda balyoz darbe planı olarak bilinen eylemleri nedeniyle tutuklanan ve aralarında eski 1. ordu komutanının da bulunduğu 19 şüpheli, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından yaz kararnamesiyle atanan bir hakimin verdiği tahliye kararı ile tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştır. Balyoz darbe planı ve Ergenekon soruşturmasında tek bir tutuklama kararı vermeyen bu ha kimin hukuk mantığının hangi amaca hizmet ettiği ortadadır. Bu toplu tahliyeler yargının bağımsızlığını tahrip etmektedir ve HSYK derin devlet davalarına şaibe karıştırarak dolaylı şekilde müdahil olmaktadır. HSYK tarafından son dönemde atanan bütün hakimlerin mercek altına alınması ve ver dikleri kararların dikkatlice izlenmesi gerekir.

Öte yandan başörtüsü yasakları ve din özgürlüğü ihlalleri hız kesmeden devam etmektedir. Geçtiğimiz günlerde Amasya Er Eğitim Tugayındaki çocuklarının yemin törenine giden anne ve babalar sakal ve başörtüsü yüzünden engellenmiş ve törene sokulmamıştır. İnsanları kılık kıyafetleri yüzünden aşağılayan ve cezalandıran anlayışları bir kez daha lanetliyoruz.

İzmir'de ise belediye otobüslerinden öğrenci indirim kartıyla yararlanmak isteyen başörtülü öğrencilerin fotoğrafları belediye yetkilileri tarafından geri çevrilmekte ve öğrenciler bu utanç verici ayrımcılık nedeniyle mağdur olmaktadır. Başörtüsü yasağının saçmalık ötesi bir boyut kazandığı İzmir de CHP'li belediyenin uygulamaları inanç özgürlüğünün, seyahat özgürlüğünün açık bir ihlali olup aynı zamanda özel hayata da müdahale anlamına gelmektedir. Belediye hangi hakla parası karşılığı hizmet vermek zorunda olduğu insanları bu şekilde kategorize edip ayrımcılık yapabilir, bu keyfiliği nereye dayandırmaktadır?

Görüldüğü gibi ülkemizde hukuk ve insan hakları çerçevesinde gelişen sorunlar ve ihlaller nedeniyle oldukça sancılı bir süreçten geçiyoruz. Temennimiz bütün sorunların hukuk ve adalet temelinde biran önce çözüme kavuşturulmasıdır. Akyazı Başörtüsü Platformu olarak bu amacın gerçekleşmesi için çalışmalarımıza aynı inançla devam edeceğiz. 

 

Sakarya'da 238. eylem

Sakarya Adalet girişimi Başörtüsü Platformu 238.Basın Açıklamasını Adapazarı AKM önünde gerçekleştirdi.

Platform adına Ömer Faruk Şimşek'in okuduğu açıklamada Türkiye gündemi ile ilgili "Gerginliğin bir tarafını  oluşturan kemalistler yargı ve askeri bürokrasideki hâkimiyetlerine, dolayısıyla devleti yönetme ayrıcalıklarını kaybetmek istemiyorlar. Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana ülkemize batılılaşma elbisesini giydirmeye çalışan kemalist elitler her zaman halka yabancı kalmışlar ve despotik uygulamalarla halkı dönüştürmeye çalışmışlardır.Gerginliğin diğer tarafını  oluşturan AKP ise kapitalizmin bütün dünyaya hâkim olması  şeklinde özetlenebilecek küreselci anlayışın Türkiye temsilciliğini yapmaktadır"ifadelerine yer verildi.Açıklamaya:"Nato'nun Afganistan'daki katliamları devam ediyor. 11 Eylül olayları bahane edilerek Amerika'nın bölgedeki güvenliği ve ekonomik çıkarları doğrultusunda işgal edilen Afganistan'da oluk oluk Müslüman kanı akıyor. Kendisini dünyanın jandarması ilan eden Amerika, yandaşları ile birlikte dünyaya şekil verme çalışmalarını sürdürüyor. Kan, gözyaşı, katliam gibi kavramlar söz konusu olduğunda ilk akla gelen ülke olan Amerika, insanlığın gözünün içine baka baka barış, demokrasi, insan hakları, nükleer silahların sınırlandırılması gibi bir dizi kavramı utanmadan kullanarak yalan üzerine kurulu bir gündemi oluşturmaya çalışıyor. İçinde maalesef Türkiye'nin de bulunduğu Nato güçleri Amerikan planı çerçevesinde Afganistan'ın dizayn edilmesini öngörüyor. Nato güçleri bir yandan Afganistan halkını batı kültürü çerçevesinde ifsad çalışmalarını organize ediyor, bir yandan da Afganistan'ı direnen mücahid gruplardan temizleyerek Amerika için güvenli bölge haline getirmeye çalışıyor."ifadelerine yer verilerek geçtiğimiz hafta gündeme gelen hak ihlallerine değerlendirilerek sonverildi.Baın açıklamasında "Başörtüsüne Özğürlük","Başörtüsü Allahın Emri Müslüman Kadının Kimliğidir","Zulüm Bitene Kadar"döviz ve pankartları taşınırken "Direne Direne Kazanacagız"Kahrolsun Amerika"sloganları atıldı.

Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu 238. Basın Açıklaması: 

ZULÜM BİTİNCEYE KADAR MÜCADELEYE DEVAM EDECEĞİZ!

Türkiye gergin bir süreçten geçiyor. Ancak var olan gerginliğin hakkın ve halkın mücadelesi ile ilişkilendirilmesi pek mümkün gözükmüyor. 

Gerginliğin bir tarafını  oluşturan kemalistler yargı ve askeri bürokrasideki hâkimiyetlerine, dolayısıyla devleti yönetme ayrıcalıklarını kaybetmek istemiyorlar. Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana ülkemize batılılaşma elbisesini giydirmeye çalışan kemalist elitler her zaman halka yabancı kalmışlar ve despotik uygulamalarla halkı dönüştürmeye çalışmışlardır. Halkı zorla batılılaştırarak kendi değerlerinden koparmak şeklinde özetlenebilecek bu operasyonun siyaset ayağını da CHP temsil etmektedir. Faşist bir parti olan CHP'nin kendisini sosyal demokrat olarak tanımlaması son derece trajikomik bir durumdur. 

Gerginliğin diğer tarafını  oluşturan AKP ise kapitalizmin bütün dünyaya hâkim olması  şeklinde özetlenebilecek küreselci anlayışın Türkiye temsilciliğini yapmaktadır. Kapitalizmin ülkemizde olgunlaştırılması adına, paradan para kazanma esasına dayalı tefeci pozisyonundaki bankalar ile uluslarası sermaye spekülatörlerinin adeta kumarhanesi olan borsa bu dönemde özellikle desteklenmiştir.  Türkiye'nin büyük sermaye sahipleri kazançlarının önemli bir bölümünü üretimden değil faiz ve borsa üzerinden sağladıklarını itiraf etmektedir. Buna karşın orta ve küçük ölçekli işletmeler, çalışan kesimler kan ağlamaktadır. Çok sayıda küçük ve orta ölçekli işletme kapanırken işsizlik oranı da her geçen gün artmaktadır. Çalışanların büyük bir bölümü asgari ücret üzerinden açlık sınırına mahkûm edilmektedir. Dürüstlük, eminlik, yardımseverlik gibi erdemlerin yerine bencillik, fırsatçılık, gösteriş gibi kapitalist ahlakın değerlerinin öne çıktığını gözlemliyoruz. Paylaşma, dayanışma, kanaat gibi İslami değerlerin rafa kaldırıldığını, buna karşın rekabet, tüketim, köşe dönme gibi kavramların popülerlik kazandığını müşahede ediyoruz. Allah'ın haram kıldığı zina, faiz, kumar, içki, dolandırıcılık gibi kötülüklerin meşrulaştırıldığı liberal ahlakın özgürlük adı altında topluma giydirilmeye çalışıldığını görüyoruz. Kendisinin halkın değerleri ile barışık olduğunu iddia eden AKP bütün bu olumsuzlukları ne ile açıklamaktadır acaba? 

Bu noktada anayasa değişikliği ile ilgili kısa bir değerlendirme yapma ihtiyacı hissediyoruz. CHP ve MHP'nin tutumu birer devlet partisi olarak ortada" Her zaman halka rağmen, her zaman halka karşı" AKP'nin ise öncelikle yukarıda belirttiğimiz temel çelişkilerini gidermeden yapacağı bu gibi girişimlerin samimiyetinin sorgulanması kaçınılmazdır. Bizler ancak tevhid ve adaletin esas alındığı bir anayasanın bu ülkeyi maddi ve manevi açıdan kurtuluşa taşıyacağı kanaatindeyiz. 

Geçtiğimiz hafta Mardin'de "Barış Diyarı Mardin" başlıklı bir konferans düzenlendi. Türkiye ve diğer Müslüman ülkelerden 20ye yakın ilim adamının katıldığı bu konferansın ana teması "Cihad" kavramını tahrif etmek şeklinde özetlenebilir. Kurani bir kavram olan "Cihad" Müslümanların zulme karşı Allah yolunda verdiği her türlü mücadelenin tanımı iken, bu kavramı emperyalizmin istemi doğrultusunda pasif bir duruşa indirgeme çabaları geçmişte olduğu gibi bugün de başarılı olamayacaktır. Müslümanlar zalimlere karşı direnişlerini Allah katında meşru olan yöntemlerle devam ettireceklerdir. Emperyalizme maşa olan ilim adamı kisvesindeki hainler de yaptıklarının hesabını hem bu dünyada hem de ahirette vereceklerdir.

Başörtüsü zulmü  ülkemizde ve dünyanın değişik bölgelerinde devam ediyor. İzmir'de CHP'li belediye başörtüsüz fotoğraf getirmeyen kız öğrencilere toplu taşıma indirim kartı vermeme ısrarını tüm tepkilere rağmen devam ettiriyor. Çarşaf açılımından bahseden bir partinin ne denli ikiyüzlü olduğunun açık bir nişanesi bu uygulama" 

ÖSYM'nin 2010 yılı  üniversite giriş sınav sistemi ile ilgili tanıtım filminde başörtülü olanlar ve silah taşıyanların sınavlara alınmayacağı uyarısı yer aldı. Bu uyarı kurumların yasakçı tavırlarını sürdürmekte ısrarlı olduklarının bir işareti olduğu kadar, hükümetin de 8 senelik uygulamasında hak ve özgürlükler konusunda arpa boyu yol alamadığının bir göstergesidir. 

Başörtü yasağını  yayma girişimlerinin her gün bir yenisine şahit oluyoruz. Oyak Renault Fabrikası'ndaki çalışanların kurduğu kooperatife alışveriş için giden işçinin başörtülü olduğu gerekçesi ile içeri alınmayan annesi ile ilgili yaşanan drama geçen ay değinmiştik. Geçtiğimiz günlerde benzeri bir skandal Ankara'da yaşandı. Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesi bünyesindeki oyuncak müzesini çocuklarına gezdirmek isteyen bir grup anne, başörtülü oldukları gerekçesi ile müzeye alınmadılar. 

Fransa ve Belçika'dan sonra İtalya'da da Müslüman hanımların peçe takmalarına yasak getiren bir yasa tasarısı parlamentoya sunuldu. Yıllardır işgal ettikleri ve sömürge haline getirdikleri onlarca ülkede su gibi kan akıtan, insanları açlığa mahkûm eden batılı egemenler hâlâ Müslümanlara köle zihniyeti ile muamele etmeye devam ediyorlar. 

Buradan bir kez daha ilan ediyoruz ki; başörtüsü Allah'ın emridir. Müslüman kadının  şiarıdır. Başörtüsü ile uğraşanlar Allah'a savaş  açmıştır. Bu savaşın galibi mutlaka direnen Müslümanlar olacaktır. 

Nato'nun Afganistan'daki katliamları devam ediyor. 11 Eylül olayları bahane edilerek Amerika'nın bölgedeki güvenliği ve ekonomik çıkarları doğrultusunda işgal edilen Afganistan'da oluk oluk Müslüman kanı akıyor. Kendisini dünyanın jandarması ilan eden Amerika, yandaşları ile birlikte dünyaya şekil verme çalışmalarını sürdürüyor. Kan, gözyaşı, katliam gibi kavramlar söz konusu olduğunda ilk akla gelen ülke olan Amerika, insanlığın gözünün içine baka baka barış, demokrasi, insan hakları, nükleer silahların sınırlandırılması gibi bir dizi kavramı utanmadan kullanarak yalan üzerine kurulu bir gündemi oluşturmaya çalışıyor. İçinde maalesef Türkiye'nin de bulunduğu Nato güçleri Amerikan planı çerçevesinde Afganistan'ın dizayn edilmesini öngörüyor. Nato güçleri bir yandan Afganistan halkını batı kültürü çerçevesinde ifsad çalışmalarını organize ediyor, bir yandan da Afganistan'ı direnen mücahid gruplardan temizleyerek Amerika için güvenli bölge haline getirmeye çalışıyor. Ancak bütün çabalarına rağmen Afganistan, Nato güçleri için adeta bir kâbusa dönüştü. Afganistan'da bataklığa saplanan ve her geçen gün insiyatif kaybeden Nato güçleri geçtiğimiz hafta Helmand'da 40 sivili katlettiler. Mücahitlere güç yetiremeyenler masum sivilleri öldürerek öç almaya çalışıyorlar. Afganistan cihadı mutlaka zafere ulaşacaktır. Büyük şeytan Amerika ve yandaşları Afganistan'da zelil olacaklardır. 

Son olarak dünya Müslümanlarının en hassas sorunu olan Kudüs ve Filistin üzerinde durmak istiyoruz. Filistin direnişi devam ediyor. Geçtiğimiz hafta Gazze'ye sızmak isteyen İsrail komandolarına Filistinli mücahitler tarafından acı bir ders verildi. İHH'nın Mayıs ayı içinde Gazze'ye gemilerle götüreceği insani yardım için tüm Müslümanları seferber olmaya çağırıyoruz.

Sivil Haber Haberleri

Katil İsrail'e kucak açan Uluslararası Olimpiyat Komitesi sınıfta kaldı
Paris Olimpiyatlarının güvenlik işlerinde neden İsrail güçleri kullanılıyor?
Alimlerden Gazze bildirisi: HER MÜSLÜMANA FİLİSTİN SORULACAK
PKK'nin kanlı tarihinden bir kesit: Susa Katliamı!
Diyarbakır bu akşam da Gazze için meydanlardaydı