Konya İnanç Özgürlükleri Platformu 149. kez Kayalıpark'ta buluştu. Açıklamayı platform adına Muharrem KESKİN okudu. Keskin açıklmasında şunları söyledi:
KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU 149. HAFTA BASIN AÇIKLAMASI
Rahman, Rahim, Allah'ın adıyla
(Ey İnsan!) İşte bu senin ellerinin yapıp öne sürdüğü işler yüzündendir. Allah kullara zulmedici değildir. ( Hac Suresi 10. Ayet)
Sevgili dostlar, değerli basın mensupları;
Sebepler ve sonuçlar bir sarmal haline geldiğinde, sonuçlar sebeplerin bazen kendisini ifade etmiyor olabilir. Sonuçlar, zaman içerisinde farklı sebeplere ihtiyaç duyabilir. Sonuçlar hep aynı olmakla birlikte, binlerce farklı sebep gösterilebilir. Aynı sonuçlara üretilen sebeplerin değişmesi, sonuçların aynı kalması, kısır bir döngü gibi anlaşılabilir. Fakat derin tahliller yapıldığında, sonuçların çoğunlukla tek bir sebebe racî olduğu görülecektir.
Ülkemizde terör yine azmakta, terör olayları bir artış göstermektedir. Değişik zamanların içerisinde siyasal bilimciler, teröre sebepler bulmakta ve bunların bitmesi hususunda çözümler önermektedirler. Her çözüm anlayışının uygulamaya konulması, terörün sebeplerinde değişiklikler meydana getirmektedir. Sonuç yine can kaybı, yine hüzünler olmaktadır.
Ülkemizin, farklı sorunlarının binlerce sebebini ortaya koymak mümkündür. Her birisini farklı farklı sebeplerle izah edebiliriz. Kangrenleşmiş, çözümü neredeyse imkânsızlaşmış gibi görünen sorunların da sebepleri ve çözümleri hususunda bir şeyler önermek mümkündür. Fakat bu çözüm önerileri tarihe, kültüre ve özellikle toplumun inanç değerlerine uygun değilse, adalet, hürriyet ve tevhid esaslı değilse, kesinlikle geçici ve kısa vadeli çözüm önerileri olacaktır. Akan kan devam edecek, her geçici çözüm, terör için yeni sebepler üretme imkânı ortaya çıkaracaktır.
Ülkemizdeki, suni olarak üretilen çıkar çevrelerinin, uluslar arası emperyalizmin menfaatlerine uygun olarak şekillendirilen ve siyasal bir argümana dönüştürülen terör, asla kanı kanla temizleme mantığıyla bitirilemeyecektir. Şiddete, şiddetle son vermeye kalkışmak, kanı kanla yıkamak, silahların gölgesinde terörü bitirmeye kalkışmak, terör için yeni sebepler bulma imkanından başka bir şey sağlamayacaktır.
Hak ve adalet üzere kurulu olmayan, evrenin yaratıcısı ve mâlikinin indirmiş olduğu esasları ciddiye almayan, insan tabiatına ve kulluk realitesine uygun olmayan kardeşlik ve ümmet bilinci üzerine şekillenmemiş tüm öneriler ve çabalar, basit geçici ve sıradan olacak, terörün farklı sebeplerle artmasına zemin hazırlayacaktır.
Terörün, gayri İslami yapılanmalar ve gayri İslami anlayışlardan kaynaklandığını, tarafların her birinin, İslam dışı taleplerinin olması ve İslam dışı çözümler üretmeye kalkışmasından beslendiğini artık herkes anlamalıdır.
İslami anlayışları ve İslami düşünceyi, terör olarak gören ve bunlara savaş açan bir anlayışın ülkedeki hakiki terörün çözümü hususunda aciz kalacağı muhakkaktır. Kendisine doğru bir yer belirlememiş, uluslar arası terörün ve ülkemizdeki terörün en güçlü destekçilerini siyasal müttefikler olarak görenlerin, teröre karşı başarılı bir mücadele vermesini bekleyemeyiz. Terörün en güçlü destekçileri ister uluslar arası alanda olsun ister yerel çerçevede, Amerikan emperyalizmi, Siyonist İsrail ve onların dümen suyunda giden müttefikleridirler.
Uluslar arası arenada ve ülkenin geleceğinde batılılaşmayı, batılı yaşam biçimini ve batılı değerleri öne alan bir anlayışın ve bu batılı ülkelerle ittifakını, kendi varlığının güvencesi sayan bir düşüncenin terörle mücadelesi batılın bir başka batılla yok edilme çabasından başka bir şey olmayacaktır.
Tevhid, adalet ve hürriyet esaslı yeni bir zihin ve yeni bir toplum inşası hem ulusal hem de uluslar arası terörün bitmesinin ön şartıdır. Devletler kendi halklarına yönelik uyguladıkları baskı ve dayatmalardan, adalet esaslı olarak vazgeçmedikleri müddetçe, terörün farklı çeşitleriyle karşılaşmak durumunda kalacaklardır.
Başta başörtüsüyle sembolleşen hak ve özgürlüklere yönelik baskılar, tüm baskı ve zulümlerin kaynağını ortaya koymaktadır. Mevcut tüm zulümlerin ardında yatan ana sebep, başörtüsünü ve onun şahsında sembolleşen diğer tüm baskı ve dayatmaları üreten, kendisini, insan zihninin çıkmazlarına mahkûm eden, hak ve adaletten uzak düşünce yapısıdır.
Adalet ve özgürlük mücadelemizin kaynağıdır. Ve gerçekleşinceye kadar mücadelemiz devam edecektir. Hak ve özgürlüğün tesis edildiği bir dünyada yaşama umudu ile hepinizi 150. Haftada Kayalıpark'ta saat 12:30'da buluşmak üzere Allah'a emanet ederiz.
KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU
17 / 07 / 2010
Kocaeli'de 274. Başörtüsü Eylemi
Kocaeli Gönüllü Kültür Teşekkülleri Platformu tarafından düzenlenen başörtüsüne özgürlük eylemi 274. Haftasına girdi. Basın açıklamasını platform adına Çetin Tahtacı okudu.
Basın açıklamasının tam metni:
274 haftadır aralıksız süren hak arama mücadelemiz için bu gün yine buradayız. Başörtülü kadınların her alandaki bütün haklarını elde etmesi talebimizi açık ve net bir şekilde ortaya koymak için bir kez daha toplandık.Taleplerimizi yine ve yeniden vurgularken elde edilecek hakların anayasa güvencesi altında olmadıktan sonra hiçbir anlamı olmayacağının da altını bir kez daha kalın bir çizgiyle çiziyoruz.
Burada toplanan bizler gibi bu ülkenin çeşitli yerlerinde farklı zamanlarda başka hak ve özgürlük arayışçıları da yolculuğuna mevcut anayasayla hakların teslim edilmesinin mümkün olmadığının farkında olarak devam ediyor.
Önümüzdeki günlerde bu zorlu ve onurlu yolculuğun önemli bir dönemecine girmek üzereyiz. Doğuştan gelen temel hak ve özgürlüklerimizi engelleyen 12 Eylül Anayasası bir başka sonbaharın 12 Eylül'ünde bir referandumla ve bizim oylarımızla ayağımızdaki pranga olmaktan çıkmak üzere.
Değişiklik paketine baktığımız zaman bizi bu prangadan tamamen kurtarmadığını ama etimize ve ruhumuza gömülen halkanın gevşetilip kangren olmamıza engel olunacağını görebiliyoruz.
Peki bu paket bu haliyle bu topraklarda yaşayanların bütün engellerini ortadan kaldırmaya yeter mi? Bu kadar çok eksiği olan ve sadece bir nefes payı bırakan bir pakete evet demeli miyiz?
13 Eylül sabahı itibariyle evetle geçtiğini varsaydığımız bu paket, çatışmaları sona erdirmeye; akan kanı durdurmaya; anadilde eğitimi serbest bırakmaya; başörtülü kadınların önündeki engelleri kaldırmaya; Alevilerin isteklerini karşılamaya; insanların inançları doğrultusunda yaşamasını sağlamaya; kürt halkının sorunlarını çözmeye; azınlıkların haklarını korumaya; hukukun üstünlüğünü sağlamaya; herkesin tüm yurttaşlık haklarını vermeye; kadın ve çocuklar için pozitif ayrımcılığı uygulamaya; emekçilerin haklarını teslim etmeye kısaca gasp edilen bütün haklarının iade edilmesine yetecek mi? Yetmeyecekse nasıl evet diyeceğiz?
Tabi ki yetmeyecek"
Ama başlangıç olacağı için evet diyeceğiz.
Tamamen sivil iradeye dayalı bir paket olduğu için evet diyeceğiz.
Umutlarımızı geleceğe taşıyabilmek için evet diyeceğiz.
Derin güçlerin bir daha asla bizi görünür görünmez hücrelere tıkıp, bedenimizi ve ruhumuzu incitmesine izin vermemek için evet diyeceğiz.
Yetmez ama evet diyeceğiz.
Ankara'da 233. Başörtüsü Eylemi
Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu tarafından düzenlenen başörtüsüne özgürlük eylemi 233. haftasına girdi. Basın açıklamasını platform adına Serkan Codal okudu.
Basın açıklamasının tam metni:
Bizler şu kararlılığımızı bir kez daha dile getiriyoruz; Zulüm (nev-i ne olursa olsun) devam ettiği müddetçe, zalimin (kimliği kim olursa olsun) karşısında yılmadan, yıkılmadan, eğilmeden her seferinde hakkı söylemeye ve hakkı tavsiye etmeye devam edeceğiz. Hakkın olduğu yerde sinmenin, korkmanın ve yorulmanın adlarının bile anılmayacağını yine yeniden hatırlatıyoruz.
Merhum Mehmet Akif Ersoy bir şiirinde rotasını bilmeyen bir kaptanın gemiyi karaya oturtmasını ve üstüne bu beceriksizliğini hiç sıkılmadan ve utanmadan nasıl büyük bir pişkinlikle savuna bileceğini ustalıkla hicvetmiştir. " Deniz bitti buyurun size kara. " Son zamanlarda yaşanan olayları bu kabilden almak- anlamak gerek. Ülkemizde kanıksanmış ( ! ) olan yasaklar, dünyada, yakın ve uzak coğrafyamızda yaşanan olaylar denizin bittiğini tescilliyor. Özgürlükler, eşitlikler, hürriyetler, seçme hakkı" kulağa hoş gelen ne kadar söylem var ise terennümden öteye geçemeyen, yaşanan dünyada yaşanan gerçekler olamayan hoş kavramlar olarak yer alıyor insan coğrafyasında. İnsanların tercihleri üzere referandumlar, kamuoyu araştırmaları, anketler tertip ediliyor ve bir başkasını bu seçenekler üzerinden şekillenmeye zorluyor sözde özgür dünya ve özgür insanları. Hükümetler şekiller ve sınırlar çiziyor, sonrada işte senin alanın bu, bu sınırlar içinde sonsuz bir şekilde özgürsün! Ama sakın ola bu sınırları zorlama yoksa 1000 yıl sürse de büyük bir mücadele başlatırız tehditlerini ekliyorlar özgür olması gereken vicdanlara. Terör ve terörist tanımları yapıyorlar kendi kuralları içerisinde. Önleyici doktrinler, toplum mühendisliği ile tehdit unsurları belirleyip sonrada halklara işte sizin en amansız düşmanlarınız hikayesini okuyorlar. Hizaya geçirme ve selam durma tertipleri şekillendiriyorlar. Kabuk biçiyorlar ve bu şekilde olacaksın diye ekliyorlar. Tıpkı yüzlerimizde takılı olan maskeler gibi şekilsiz, kimliksiz ve birbirinin kopyası olan bir halk yığını! istiyorlar. Bulduğu kadarı ile yiyen, izin verildiği kadarı ile konuşan ve ibadet eden, düşüncenin ve sorgulamanın olmadığı mankurtlaşmış bir toplum hedefleniyor tüm yeryüzünde. Açılan yer sofrasına bir bir seriliyor özgürlük, eşitlik, hürriyet, seçme hakkı, yaşama hakkı, öğrenim hakkı, ifade hakkı, insan hakkı" helvadan yapılmış putlar ve acıkınca hiç düşünmeden mideye indiriliyor tek tek. Amalar, fakatlar, lakinler ekleniyor cümlelerin sonuna yada başına. Pazarlık konusu ediliyor insan ve insanlık onuru. Eşitlik kavramı ile yaratılıştan gelen unsurların değil de gücün ve güçlünün denkliğinin kast edildiğini anlıyoruz. Modern kast sistemleri ortaya çıkıyor ve halkları sınıflara bölüyorlar. Yaşama hakkı olanlar ve olmayanlar. Köleler ve efendiler. Hizmet alanlar ve hizmet edenler. İnsanlar (!) ve insansılar yani insan olmayanlar!
1789 Fransa; Hikaye bu ya özgürlük, eşitlik, adalet ( ! ) dünyasının temelinin atıldığı tarih ve yer. 2010 Fransa; Yüzü örten giysilerin giyilmesinin yasaklanmasının meclis genel kurulunda kabul edildiği ülke. Bizler Fransa'yı, başta Cezayir olmak üzere tüm sömürgesi altında tuttuğu ülkelere getirdiği özgürlüklerden de ( ! ) hatırlıyoruz. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve ülkemizde Kuran kursları üzerinden yapılan baskı ve dayatmalar eksilmeden devam etmektedir. Bir başkası olarak kendi seküler hayat biçimlerini bizlerin çocuklarına dayatma hakkı bulan bu güruh çocuklarımızın eğitiminde ailelerin söz sahibi olamayacağı gibi bir düşünceyi serdederek kafalarındaki eğitim anlayışını net bir biçimde ortaya koymaktadır. Aynı güruh hayatın tüm alanlarında kendi biçmiş olduğu yaşam şeklini dayatmakta Avrupa'daki efendilerini aratmayacak mahareti sergilemektedirler. Okullardaki, askeri alanlardaki, hastanelerdeki kılık kıyafet dayatması aynı düşüncenin mahsulü uygulamalardır. Son olarak insanlık onurunun ayaklar altına alındığı yer olan Filistin topraklarına, insani erdem gereği yardım seferi düzenleyen gemiler ve yolcuları sahte maskelerin teker teker düşmesine vesile olmuşlardır. Özgür ( ! ) Avrupa'nın cılız sesi, Dünya jandarması Amerika'nın İsrail yanlısı tavrı zorba İsrail'i daha da bir cesaretlendirmiş ve baskın raporunu cüretkar bir şekilde açıklama fırsatı vermiştir. Rapora göre, suç ve suçlu özgür vicdan sahibi olan tüm insanlık. Tüm diğer yasakçıların dediği gibi yargılanması gereken kişiler çizilen- dayatılan kurallara uymayan tüm insanlık.
Baskı ve dayatmaların olmadığı, insanların tarağın dişleri gibi eşit oldukları, adalet eksenli bir dünyanın var olması için bizler burada olmaya devam edeceğiz.
Akyazı'da 180 Başörtüsü Eylemi
Akyazı Başörtüsüne Özgürlük Platformu tarafından düzenlenen başörtüsüne özgürlük eylemi 180. haftasına girdi. Basın açıklamasını platform adına Mahmut Alemdar okudu.
Basın açıklamasının tam metni:
Türkiye'de yıllardır başörtüsüne hukuksuzca yasak uygulayanlar, kur-an eğitimine yaş sınırlaması getirenler aynı yasağı Kıbrıs'ta da uygulamaya koydular. Zalimce canice uygulama bu yasaklar sebebi ile on binlerce insanın hayatı karardı. Maneviyatsız yetişen gençliğe verdikleri zararlar ortadadır.
180 haftadadır Haykırmamız bu fütursuzca uygulanan yasakların zulmün kalkması içindir. Bu kararlılığımızı sürdüreceğiz. Kıbrıs'ta yıllardır uygulanan din eğitimi yasağı kısmen azaldı zannederken son günlerde militarizmin baskıcı yüzü açığa çıktı. Kıbrıs hükümetinin halkın istediklerini dikkate almalı din eğitiminin önündeki engelleri kaldırmalıdır. Halkın inançlarıyla, değerleriyle uğraşmaktan Türkiye'deki ve Kıbrıs'taki yönetimler vazgeçmelidirler.
Hollanda da çarşaflı olduğu gerekçesiyle bir Müslüman kadının toplu taşıma aracına bindirilmemesi, ayrımcılık yapılmasını şiddetle kınıyoruz. Daha sonra toplu taşıma şirketinin Müslüman kadını otobüse almayan şoför hakkında soruşturma başlatmasını olumlu buluyoruz. Umarız ülkemizde yasakçılara karşı soruşturma açılacak günler uzak değildir.
Her konuda görüşlerini kamuoyuna deklare etmeye çalışan askeri bürokrasinin gün geçmiyor ki başörtüsüne karşı uyguladıkları yasağı duymayalım.
Son örnek 9.kolordu komutanlığında başörtüsü fişlemesi yapılmasıdır. Artık milletin başörtüsüyle inançlarıyla uğraşmayı bırakın. Stretejinizi halkın huzur ve barış içerisinde yasaması için yapın. Sizden beklediğimiz budur.
Bugün saat 16:00'da İstanbul taksim'de İslami duyarlıklı sivil toplum kuruluşlarının 'barış ve kardeşlik için silahlar sussun' çağrısıyla hep birlikte yürüyoruz miting ve yürüyüşünü destekliyoruz. Çözüm noktasında alternatif bir adres olma girişimlerini alkışlıyoruz.
Gelecek hafta cumartesi günü saat 12:30'da buluşmak üzere Allah'a emanet olunuz.
haksöz