Durmaz açıklamasına Bakara Suresi 109. Ayet'i okuyarak başladı. Mısır'daki ''Hüsnü Mübarek yargılansın'' ayaklanmalarına değinerek: ''Evet! Yargılansın, suçsuzsa cezalandırılmasın. Ama suçluysa, onların da cezalandırılabileceğini herkes bilsin. La yüs'el yoktur. Sadece yaratan fiillerinden dolayı sorgulanamaz.'' dedi.
AÇIKLAMANIN TAM METNİ:
Rahman, Rahim, Allah'ın adıyla
Kitap Ehlinin çoğu hak kendilerine apaçık belli olduktan sonra içlerindeki çekememezlikten ötürü sizi, inandıktan sonra küfre döndürmeyi isterler.(Bakara Suresi 109. Ayet)
Sevgili dostlar, değerli basın mensupları;
Mısır'ın zalim diktatörü devrik lider Hüsnü Mübarek'in yargılanması için Mısır halkı tekrar sokaklara dökülüyor. Yaptığı zulümlerin, baskı ve diktatörlüğün hesabının sorulmasını istiyor. Onun da bir insan olduğu, işlemiş olduğu suçların cezalandırılabileceğini söylüyor. Yani diktatörün yargılanamaz, sorgulanamaz, hesaba çekilemez olduğu görüşünü reddediyor.
Evet! Yargılansın, suçsuzsa cezalandırılmasın. Ama suçluysa, onların da cezalandırılabileceğini herkes bilsin. La yüs'el yoktur. Sadece yaratan fiillerinden dolayı sorgulanamaz.
12 Eylül askeri darbesinin, diktatör liderlerinin yargılanabilmesi için şartlar oluşmuşken, yasal düzenlemeler yapılmışken, hala yargılanamıyor olmaları, ülkemiz insanı açısından büyük bir acziyettir. 12 Eylül darbesinin hayatta olan generalleri, yargı önüne çıkartılmalı, biran önce yargılanmalıdır.
Ayrıca 28 Şubat gibi, postmodern darbelerin failleri de yargılanmalıdır. Bunların ötesinde geçmiş yıllarda yapılmış olan tüm askeri darbeler ve onların failleri sembolik olarak da olsa yargılanmalı ve suçları tespit edildiğinde sembolik olarak cezalandırılmalıdır. Bu kamu vicdanına karşı bir mecburiyettir.
Böylelikle hukukun üstünlüğü ortaya çıkacak ve tüm dokunulmazlar hukuk karşısında diğer insanlara eşit duruma geleceklerdir. Yaşadığımız ülkede, yargılanamaz, sorgulanamaz kişi, kurum, kuruluş ve şahısların olması ülke insanına yönelik yapılan en büyük bir küçümsemedir.
Yaratıcının ayetleri haricinde yargılanamaz, sorgulanamaz hiçbir değer olmamalıdır. Ve hiçbir değer insanlara zorla dayatılmaya kalkışılmamalıdır.
NATO'nun Libya'ya olan müdahalesi Libya'nın işgaline doğru evrilmektedir. Afganistan ve Irak'ın işgalcisi NATO'nun Libya'yı da işgal etme eğiliminde olduğuna yönelik endişelerimizi daha önce dile getirmiştik. Ve bu hususta etkili ve yetkili olan herkesi ve de halkımızı uyarmıştık.
NATO güçlerinin Libya'da direnişçileri de bombalaması ve kara harekatından söz etmeye başlaması, endişelerimizi haklı çıkartmaktadır. NATO, haçlı zihniyetinin günümüzdeki en kuvvetli uzantısıdır. Ve ülkemiz, bir an önce NATO ile ilişkilerini gözden geçirmeli, onun kötü emellerinin birer destekçisi olmaktan vazgeçmelidir.
Afganistan'daki işgal kuvvetlerinin varlığının garantisi konumunda olan Karzai hükümetinin polis güçlerinin ülkemiz tarafından eğitileceği bilgilerinin gelmesi Kamu vicdanında işgalcilerin ortaklarını biz mi yetiştireceğiz şeklinde tepkiler almaktadır. Hükümeti bu yapmış olduğu işten vazgeçmeye davet ediyoruz.
Bulanık suda balık avlamayı genel ilke edinen İsrail yönetimi Ortadoğu'daki karışıklardan istifade ederek Gazze'yi yeniden bombalamakta ve Kudüs'ü Şerif'in işgaline yönelik hesaplarını fiiliyata geçirmektedir. İsrail'le olan ilişkiler tamamıyla, ön koşulsuz kesilmeli, İslam dünyasının bu habis urunun destekçisi görünümünden bir an önce kurtulunmalıdır.
İnsanlığın ve tarihin bizden beklediği, erdemli tutum üzerinde olmak en önemli vazifemizdir.
Erdem üzere inşa edilmiş bir dünyada tevhid ve adalet ilkelerinin yüceltilmesi umudu ile hepinizi 188. Hafta'da aynı yer ve saatte buluşmak üzere Allah'a emanet ederiz.
KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU
09 / 04 / 2011
Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu tarafından haftalık yürütülen hak ve özgürlük eylemlerinin 292. haftasını geride bırakırken platform adına basın açıklamasını Ribat Eğitim Vakfı Sakarya Şubesi'nden Bahaeddin Kuruoğlu okudu.
AÇIKLAMANIN TAM METNİ
Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu 292. Basın Açıklaması
Direnme kültürünün zihinlerimizin en büyük dilimini kaplaması gerektiği konusunda hemfikir olmalıyız. Müslümanca yaşam sürdürme adına yapılan girişimler ve gösterilen çabaların Rahmani huzurda değer bulması, küre-i arz da ise karşılığının olması gerekiyorsa, almamız gereken çok daha fazla yolumuz var demektir.
İslam beldeleri kan gölü! Kutsal bölgeler ayaklar altında. Müslüman halkları bertaraf etme adına en amansız mücadele ve müdahaleler sürüp gitmekte. Fransa ve A.B.D birlikleri ile başlayan Libya müdahalesi, meşru bir zemine oturtulmak adına NATO birliklerine teslim edilmiş bulunmaktadır. Bu birliğin İslam belde ve bölgeleri üzerinde hiçbir meşru hakkı yoktur. Müdahil oldukları bölgelerin sivil halklarını koruyoruz palavraları artık eskidi. Afganistan ve Pakistan'da düzenledikleri saldırılarda onlarca hatta yüzlerce masum insanın canına ne şekilde kast ettikleri zihinlerimizde hala tazeliğini korumaktadır. Nitekim son zamanda halklarına demokrasi getirme adına! İşgal girişiminde bulundukları Libya'dan da benzer haberler gelmeye başlamıştır. Hata ya da yanlışlık ile vurduklarını belirttikleri insanların sayısını bilmek ve öğrenmekte ayrı bir güçlük sebebidir.
Dikkatlerin Libya üzerinde odaklandığı bir anda, diğer yurtlardaki müslüman hakların mücadelesi ve kararlılıkları unutturulmak istenmektedir adeta. Suriye de her gün çıkan çatışmalar sonucunda ölen insanlar, Katil ve korsan terör devleti İsrail'in Gazze'ye düzenlediği operasyonlar, Rusya'nın Kafkas haklarına uyguladığı baskı ve şiddet, batı dünyasının sadık hizmetkârı Suudi Arabistan'ın Bahreyn'e müdahalesi, Yemen diktatörünün yönetimi devredeceğim ama bunların İslamcılar olacağından korkuyorum şeklindeki basit ve de aptalca bahanesi" Bir kez daha belirtmek istiyoruz ki Müslümanca yaşamak adına gösterilen çabaları ve gayetleri sonuna kadar destekliyoruz ve elimizden gelenin en iyisini yapmaya gayret ediyoruz.
Cuntacı zihniyet yeniden belirdi!
Hafta içerisinde Genelkurmay Başkalığından yapılan açıklama da, Balyoz darbe girişimi kapmasında tutuklanan 163 subayın, tutuklanmalarına bir anlam verilememekte ve çoğu ordunun üst düzey kademesinde görev yapan bu kişilerin tutukluluk hallerinin devam etmesi halinde, komuta kademesinde sıkıntıların artacağı belirtilmekteydi. Mahkeme aşamasında olan bir dava hakkında yapılan bu açıklamalar, alenen destek belirtisi değil de nedir? Devletin en güvenilir kurumları arasında gösterilen Ordunun en üst düzey yönetici ya da yöneticilerinin bu açıklama bizlere göre sivil mahkemelere ve de darbelerden zarar görmüş halka karşı yapılmış en büyük hakaretlerden biridir. Adil yargılanma hakkından herkes faydalanıyor, bir zamanlar güvendiğiniz mahkemeler artık istediğiniz yönde karar vermedikleri için mi sıkıntılarınız baş gösteriyor? Bu, muhataplarının cevaplaması gereken bir sorudur.
Yine yasakçı zihniyet ve yeniden aptalca bahaneler!
İlimizin yüksek tahsil organı Sakarya Üniversitesi Mühendislik Fakültelerinden birinde son sınıf öğrencisi olan başörtülü bir kardeşimiz, hazırlamak istedikleri bir ödev için randevu alarak gittikleri Tüpraş tesislerine başı kapalı olduğu için alınmamış. 3 arkadaşı ile ödev yapmak maksadı ile randevu talep ettiklerini ve kabul edilmesi üzerinde, tesislere girmek istediklerine diğer arkadaşlarına problem çıkarılmazken kendisine problem çıkarılmak istenmiş ve bunun sebebini öğrenmek istediğinde, tesislerinin gezmek ya da ödev yapma gayesiyle bile olsa belirli bir kılık kıyafet yönetmeliği olduğu kendisine deklare edilmiştir. Bunun nedeni sorulduğunda en büyük gerekçenin güvenlik tedbiri olduğu, başörtüsünün ne gibi bir güvenlik zafiyeti çıkaracağı sorusu üzerine ise de, tesislerde bulunan insanların sağa ya da sola takılacak şekilde bir şeyler giymiş olduklarında gerekli tedbirleri almaları gerektiği yönünde gülünç bir karşılık vermişlerdir. Allahın kullarına kesin bir dille emir ettiği başörtüsü, her türlü hakaretlere uğramışken bir de bunu da görecekmiş! Sağa ve sola takılan bir nesne olarak görülen örtünmeden başka acaba daha nelerin o tesisleri gezerken takılma ihtimali olduklarını açıkça beyan ederlerse bundan sonra gelecek olan öğrencilerin zihinlerini daha bir aydınlatmış olurlar fikrindeyiz!!!
Sakarya Adalet Girişimi olarak anlıyor ve diyoruz ki: Direniş bir mekteptir! Bilmediklerimizi öğrenmek ve haklı davamızı sürdürme gayreti adına neler yapabiliriz noktasında bizleri aydınlatmaya devam etmektedir. Gayret ve çaba göstermek bizden, takdir Yüce Yaratandandır.
Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu adına
Ribat Eğitim Vakfı Sakarya Şubesi
Bahaeddin KURUOĞLU
Kocaeli Gönüllü Kültür Teşekkülleri platformu 312.hafta basın açıklamasını, platform birleşenlerinden MAZLUMDER Kocaeli Şubesi adına, şube üyesi Gülten Çınar yaptı.ÇEKÜL vakfından Numan Gülşah'da destek vererek kısa bir konuşma yaptı."Kadınımız toplumun yarısını oluşturuyorsa, onları da aynı oranda mecliste görmek istiyoruz" dedi. Konusu tüm çağdaşlık nutuklarına rağmen, kadınların milletvekili aday listelerinde ilk sıralarda yer verilmeyişiydi.
Basın açıklamasının tam metni:
KOCAELİ GÖNÜLLÜ KÜLTÜR TEŞEKÜLLERİ PLATFORMU 312.HAFTA BASIN AÇIKLAMASI
Cumhur halkın her kesiminden oluşuyorsa, TBMM ' de başörtülü veya başörtüsüz Milletvekillerinin olması da demokrasinin gereğidir. 12 Haziranda yapılacak olan seçimlerde başı açık , başı kapalı her kesimden kadın milletvekillerinin de seçilebilecek yerlerden gösterilmesi gerekir.
Demokraside doğal olanı, başörtülü veya başörtüsüz bayan Milletvekili adaylarının, halk arasından kendini gizlemeyerek, yani olduğu gibi milletvekili seçilmesidir.Bunu doğal karşılamayanlar hala demokrasinin ne anlama geldiğini anlamamışlardır.Çağdaş, ilerici geçinen insanlar senelerce başörtülülerin, eğitim hakkını çağdaşlık adına elinden almışlardır. Toplumumuza bakıldığı zaman başörtülü veya başörtüsüz olsun eğitim düzeyimizi bir şekilde tamamlasak da, milletin meclisinde, kadının nüfusa oranlı olarak mecliste yer alamıyoruz.Biz bayanlar olarak, sizlerden artık, ilk sıralardan milletvekili adayı olarak gösterilmek istiyoruz.Madem ki çağdaşsınız, bir seferlikte olsa bizleri ilk sıralardan listeye koyun da çağdaşlığınızı görelim.Hani çağdaş yaşamda kadında erkekle beraber sosyal yaşamın içine katılacaktı?.Var ya siz işin sadece edebiyatını yapıyor ve halkı aptal yerine koyup kandırdığınızı sanıyorsunuz.Fakat kimse bunu yutmuyor.
Yoksa siz çağdaş değil, kadınları 2.plana iten, başörtülü diye kadının hakkını elinden alan ve çağdaşlık kılıflı, erkek egemen tavır takınan, ilkel insanlarsınız.Ne diye kendinizi çağdaş olarak lanse ediyorsunuz?. Bu mudur sizin çağdaşlığınız?.Madem çağdaşsınız, başörtülüleri geçtik, bari başı açık bayanları neden ilk sıralardan göstermiyorsunuz?
Sizler, kadınları, sadaka ekonomisiyle, yardım parası verip, evde otursun istiyorsunuz. Bunu ret ediyoruz.Bizler mecliste yer almak istiyoruz.Kendi ayaklarımızın üzerinde sağlam adımlarla ilerleyerek topluma faydalı olmak istiyoruz.Bütün partiler içindeki bayanlara sesleniyorum. Cumhurun iradesinden bahsediliyor, sizleri milletvekili adayı olarak seçilemeyeceğimiz yerlerden gösterenlere sormuyor musunuz?, "bu mudur sizin çağdaşlığınız?, aydınlık çizginiz" diye?.Nerde kaldı sizlerin kadını çağdaş yaşama katma nutuklarınız?
Günümüz dünyasında bazı parlamentolarda kendi inancına göre giyinen Milletvekillerinin olduğunu görüyoruz. Bilhassa medeni ülkelerde bir kimsenin inancı ve düşüncesine göre giyinmesi normal karşılanmakta ve bu insanlar başta Meclis olmak üzere istedikleri kamu görevinde bulunabilmektedirler.
Bunun üzerine sözlerimi şu cümlelerle bitirmek istiyorum.1934 tarihinde Anayasamızda yapılan düzenlemeyle 22 yaşını bitiren her Türk kadınına seçme ve 30 yaşını bitiren her kadına ise Milletvekili seçilme hakkı verildi. O günden bu güne tam 76 yıl geçti.Parlamentoya 9067 erkeğe karşılık 254 kadın Milletvekili girebildi.Kadın sayısının azlığına karşılık bu Milletvekillerinin içinde başörtülü kadın yok.Bu konuda hiçbir yasak olmadığı halde, halkın başörtülü adayları seçme,ve başörtüyle mecliste görev yapma hakkı elinden alınmıştır.Her konuda normalleşmeyi ve ileri demokrasiyi savunurken, bu konuda bir tavır almanın geçerli bir gerekçesi yoktur.
Bizler artık kabuğumuzdan çıkıyoruz, kadınlar olarak, bilgimizle, hoşgörümüzle,eğitimimizle başı açık veya başı kapalı 12 Hazirandan sonra mecliste yer almak istiyoruz.Bizleri yine seçilemeyeceğimiz yerlerden 2.plana iterseniz, her çağdaşlık çıkışınızda bunu yüzünüze çarpacağız, "bu mu sizin çağdaşlığınız" diyeceğiz, bunu iyi bilin.Geldiğiniz için hepinize teşekkür ediyoruz.
MAZLUMDER KOCAELİ Şubesi Üyesi
Gülten Çınar.
İslam coğrafyasında halkların isyanı yayılarak devam ediyor. Önceleri halkların özgürlük ve adalet talebiyle doğal bir şekilde ayağa kalkması tarzında yorumlanan süreç, zaman içinde Amerika ve batılı müttefiklerinin manipülasyonuna açık bir pozisyona evrildi.
Libya'da halkın diktatör Kaddafi'den kurtularak özgürleşmesi hedefini öne çıkaran muhalifler, bir yandan Amerika, Fransa ve diğer batılı emperyalist güçlerle ortak toplantılar düzenlemek, bu güçlerle birlikte basın açıklaması yapmak ve bu güçler tarafından silahlandırılmak gibi bir dizi ironiyi ortaya koyuyorlar. 2008'de çoğunluğu çocuk ve kadınlardan oluşan 1500 kişinin İsrail tarafından Gazze'de, yine 1992-1995 yılları arasında Bosna'da Sırplar tarafından 350.000 Müslüman'ın katledilmesine seyirci kalan batılı emperyalistleri Libya'da hızla harekete geçiren temel neden nedir acaba? Müslüman halkların diktatörlerinden kurtulmayı hedeflerken, batılı canavarların tuzağına düşmek gibi daha büyük bir tezgaha mı geldiğini sorgulamak zorundayız.
Ümmetin, Ortadoğu'nun ve bütün dünya halklarının geleceği adalet mücadelesi vermekten geçer. Unutmayalım ki Allah adaleti emreder, kötülüğü, zulmü reddeder. Müslümanlar olarak bütün adil ve vicdanlı kişi ve çevrelerle omuz omuza mücadele etmeye hazırız. Yeter ki zulüm ortadan kalksın, emperyalistler kovulsun, halklar barış içinde kardeşçe bir arada yaşayabilsinler.
Bu vesileyle direniş halkasına eklenen Suriye halkının zulme karşı çıkışını yürekten tebrik ediyor, zalim Esad yönetiminin devrileceği günler için Rabbimize dua ediyoruz. Bahreyn ve Yemen'de aylardır devam eden intifadanın hayırlı sonuçlar getirmesini yine Rabbimizden diliyoruz.
TÜSİAD, yeni anayasa taslağı ile kamuoyunda tartışma yarattı. 22 bilim adamının katkılarıyla hazırlanan ve TÜSİAD yönetiminin tam olarak sahiplenmediği anayasa taslağı görünürde özgürlükleri genişletirken; dindar kesimin özgürlüklerini halâ belirli bir çerçeve ile sınırlı tutmakta ısrarlı görünüyor. Halkımızın İslam'ı nasıl yaşayacağına karar veren ve kısıtlamalar getiren bu tahakkümcü anlayışı senelerdir tanıyoruz. Biz Müslümanlar olarak egemenlerin tarif ettiği şekilde değil, Allah'ın istediği şekilde İslam'ı yaşarız ve yaşamaya devam edeceğiz. Bu konuda önümüze konulan hiçbir yasağa asla uymayacağız. Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu olarak tüm yasakçı uygulamalar kalkıncaya kadar direneceğimizi bir kez daha ilan ediyoruz.
Platform olarak geçtiğimiz hafta içi Ankara'da bulunan iki üniversiteyi ziyaret edip durum tespiti ve görüşmeler yapıldı. Özel Atılım Üniversitesine 06 Nisan Çarşamba günü Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu ve Memur-Senle birlikte gidildi. Başörtüsü yasağın keyfi uygulamalarla devam ettiğini gördük.
Orada başörtülülerin kapıdan alınmadığını; kampus alanında, kantinde , dersliklerde başörtüsü avı yapıldığını bizlere şikayette bulunan öğrencilerle birlikte tutanaklarımızla kayıt altına alındı. Bizlerle görüşmek istemeyen yetkililer gelecek hafta konunun görüşülmesi için randevu verdiler.
Platform olarak keyfi sürdürülen bu yasağın takipçisi olacağımızı bildirir bu çağ dışı yasağı uygulayan yöneticileri ve güvenlik elemanlarını şiddetle kınadığımızı ifade ederiz.
Adaletin tesis edilmesi ve tıkanan özgürlük alanlarının açılması için kamuoyu oluşturmak üzere bu platformda sesimizi duyurmaya devam edeceğiz.
Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu Adına;
MAZLUMDER Ankara Şubesi
Soner KARTAL
SAÜ. Mühendislik bölümü son sınıf öğrencisi Ahsen AKBULUT, ödev için gittiği TÜPRAŞ tesislerine başörtülü olduğu için alınmadı. Yetkililer güvenlik için tesise alınmadıklarını açıkladılar. Soruyoruz? Güvenlik maddeleri içerisinde başörtüsü patlayıcıdır yazılı bir ibare var mı? Bu apaçık bir ayrımcılık ve başörtüsü düşmanlığıdır. Türkiye'nin lider kuruluşunun bu iğrenç tutumunu kınıyoruz.
K.T.Ü. Trabzon meslek yüksek okulu tekstil teknolojisi program öğrencileri okulun düzenlediği mesleki gezilere bile başörtülü olarak katılamıyor. Okul yöneticileri öğrencilere teknolojimi öğretecekler, yoksa inançlarına mı müdahale edecekler, bir karar versinler. Halkın vergileriyle maaşlarınızı alıyorsunuz, aynı halkın çocuklarının başörtülerine tahammül edemiyorsunuz. Bu nasıl ilim adamlığıdır. Başörtüsüne tahammül edemeyen tiplere yazıklar olsun diyoruz.
'ÖZEL' Atılım üniversitesinde başörtü yasağı tüm hızıyla sürüyor. Siz, model örnek olmak durumundayken, yasakçıların peşine takılmış gidiyorsunuz, yazıklar olsun sizin özelliğinize. Özelliğiniz, hukuk devletinde hesabı er geç sorulacaktır.
Başörtülü aday yoksa oy da yok açıklamalarına karşı komplolar üretip yaygara çıkaranlar, köşelerinde bu talep haklıdır diyerek bir kez olsun duruşlarını net olarak göstermelidirler.
Beyler hangi korodansınız anlamakta güçlük çekiyoruz!
Makalelerinizde "AKP, CHP, MHP, HAS PARTİ, SP ve BDP başörtülü milletvekili adayınız var mı? Başörtülüleri milletvekili yapmaktan utanıyor musunuz? Neden ilk sıradan başörtülü milletvekilleriniz yok? Sadece başörtülülerden oy mu istersiniz?" gibi sorular yöneltseniz daha doğru olmaz mı?
"Başörtüsüz asla" diyenleri destekliyoruz karşı çıkanları kınıyoruz.
Başörtüsünü hiçbir şeyin pazarlık malzemesi yapılmasını kabul etmiyoruz.
Bu inancımızın emridir.
Çözümü genel seçimler sonrasına bıraktığını söyleyen ve yeni bir anayasa vaat eden AKP başörtüsü sorunu hakkında ne düşündüğünü nasıl bir çözüm teklif ettiğini kamuoyuna açıkça bildirmelidir. Bu hukuksuz, mesnetsiz yasak üniversitelerde ilk ve orta öğretimde, kamu çalışanları üzerinde acımasızca devam etmektedir. Başörtüsü yasağı şartsız ve sınırsız olarak kaldırılacaktır sözünü net olarak vermelidir.
Darbecilerin yargılanmasından rahatsızlık duyanların son günlerde yüksek perdeden seslendirdikleri açıklamalar hukuka müdahale değil de nedir?
TSK'nın darbe planı girişiminde bulunan sanıkların salıverilmesini istemesi, hukuka bir darbedir. Bu darbecilik galiba bulaşıcı bir virüs gibi yayılmaktadır.
Akyazı Adalet ve Özgürlükler Platformu olarak sorunlar çözülene dek eylemlerimiz sürecektir.
Gelecek hafta cumartesi saat 12:30'da buluşmak üzere Allah'a emanet olunuz.
Akyazı Adalet ve Özgürlükler Platformu adına
Mazlumder Akyazı Şube Başkanı
Mahmut ALEMDAR