Başörtüsü Eylemlerinde Bu Hafta(FOTO)

Sakarya'da 300. , Konya'da 196., Ankara'da 279., Kocaeli'de 321.,Akyazı'da 227.,

Sakarya'da başörtüsü eylemleri 300. haftasında

Sakarya'daki başörtüsüne özgürlük eylemleri 300. haftasına girerken, basın açıklamasında her türlü haksızlığın kalkması ve adaletin herkes için tesisi edilmesi mücadelesinin sürdürüleceği mesajı verildi

Sakarya'da 17 Eylül 2005'te başlayan başörtüsüne özgürlük eylemleri 300. haftasına girdi. Sakarya Adalet Girişimi tarafından düzenlenen 300. hafta basın açıklamasına Sakarya Dayanışma ve Kardeşlilik Topluluğu (SADAKAT) üyesi STK'lar ve Akyazı Adalet ve Özgürlükler Platformu da destek verdi. SAGİR Başörtüsü Platformu adına Ribat Eğitim Vakfı Sakarya Şubesi'nden Abdüssamed Erkan'ın okuduğu açıklamada "Sakarya Adalet Girişimi olarak başta, başörtüsü yasağı olmak üzere her türlü haksızlığa karşı adalet ve özgürlük mücadelemizi sürdüreceğiz. İslam'ın adalet hedefini gözeterek; dini, mezhebi, ideolojik görüşüne bakmaksızın, her birey ya da toplumsal gurubun hak ve hukukunu kim tarafından ve nereden gelirse gelsin; her türlü zulme ve bozulmaya karşı, toplumu esas alan, duruşumuza devam edeceğiz." denildi. "Tevhid, adalet ve özgürlük mücadelesinde 300. hafta - Kendine değil herkese Müslüman", "Direniş varsa umut da var!" ve "Zulüm 1000 yıl da sürse yılmayız!"  yazılı pankartlar açıldı.

Zulüm bitene kadar!

Sakarya Adalet Girişimi'nin geniş bir katılımla gerçekleştirdiği 300. basın açıklamasında Abdüssamed Erken kararlılık mesajı vererek şöyle söyledi: "Tam 300 haftadır Rabb'imizin bize emrettiği, bir ibadeti yerine getiren hanımlarımızın, bacılarımızın örtülerine uzatılan pis ellere karşı bu meydanlarda direnişimizi sürdürüyoruz" Sahte sözlere, çirkin vaatlere aldanmadan, kulak asmadan inanç ve ahlaki hedeflerimiz yolunda, dosdoğru yürümekteyiz. Entrika çarklarını son hızla döndürmeye çalışan karanlık şahıslara, tek yürek olarak burada olduğumuzu hatırlatmaya devam ediyoruz" Geçici dünya hayatına aldanmış gafillerin, gönülleri hep birden çarpan insanlara, hiçbir zaman galip geldiği görülmedi. Biz Müslümanlar olarak her alanda irademizi göstererek, yolların bizlere kapalı olmadığını ispatlıyoruz. Direniyoruz, evet. Sahte anlaşmaların, çirkin iftiraların, yok edilmeye çalışılan aile birliğinin ayakta kalması adına direniyoruz."

 

SAKARYA ADALET GİRİŞİMİ

BAŞÖRTÜSÜ PLATFORMU 300. HAFTA BASIN AÇIKLAMASI

Örtünmek Allah'ın ayetlerinden bir ayettir.

"Ey Peygamber! Zevcelerine, kızlarına ve müminlerin hanımlarına söyle, dış elbiselerinden üzerlerine giyinsinler! Onların özgür ve iffetli olarak tanınması ve eziyet görmemesi için en uygun olan budur"

Bu ayetle: Müslüman kadın; ellerinin ve yüzlerinin dışında kalan yerlerini yabancı erkelere göstermedi, vücut hatlarını belli edecek şekilde dar giyinmedi, tenlerini gösterecek şekilde ince giyinmedi, giyimlerinde Müslüman olmayanlara benzemedi.

Bu böyledir ve bu kesin uygulama, pazarlık masasına yatırılmaktan çok uzak bir mevzudur.

İslam toplumu herkesin hakkını verdiği gibi kadının da hakkını vermiştir. Cahiliyenin zulmünde ezilen kadın, islamla onurlanmıştır. Değersiz olan kadın, şahsiyetli kimliğine kavuşmuştur.

Günümüzde çağdaşlaşma ve ilericilik adı altında halk kandırılmakta ve Müslümanlar gericilikle yaftalanmaktadır. İslam ümmetine ırkçılık kavramını sokarak Müslümanları birbirine düşman eden, aralara sınırlar çizdiren modernist, seküler, Batı toplumunun olmazsa olmazlarının başında, cinsellik ve çıplaklık gelmektedir. Ticaretleri, ekonomileri, edebiyatları, romanları, tiyatroları, medyaları ve kısaca her şeyleri cinsellik üzerine, kadının dişiliğinin ön plana çıkması üzerine kurulmuştur. Maalesef; başörtüsü hakkını savunmayan, ilerici geçinen kesimler, kadınların meta aracı olarak kullanılmasına göz yummakta ve ses çıkarmamaktadırlar.

Kendilerine batıyı örnek alıp sermayeyi ve yönetim sistemimizdeki kilit mekanizmaları ellerinde bulunduran kendilerini rejimin koruyucuları olarak gösteren bir takım aristokrat kesim, dinini yaşamaya çalışan halkımıza dışarıdan ithal kanun, ilke ve inkılâplarla zulmetmiş, sömürmüştür. Ve hala bu fiillerini devam ettirme çabası içerisindedirler. 

İşte bu aydınlanmış tabakası kendilerine kutsalı hatırlatan, Allah'ı hatırlatan başörtüsünü sorun olarak görmüşler ve "türban sorunu" adı altında, yaptıkları despotluğun sebebi  Müslüman bacılarımızmış gibi kendilerini mağdur konumuna koymuşlar ve zalimliklerini ört bas etmeye çalışmışlardır.

Bu bağlamda adaleti, eşitliği, iyiliği emreden İslam dinini kendilerine düşman addetmişler ve başta başörtüsü olmak üzere her türlü İslami değere savaş açmışlardır. Bu olay geçmişteki toplumların başına geldi, gelecekte de böyle olacaktır.

Başörtüsü yasağı, çalışma hayatında sadece kamu sektöründe değil, özel sektörde de kadınlar aleyhine etkilenmektedirler. Kamuya girmekte zorlanan başörtülü kadınlar için özel sektörde çalışmaktan başka bir çıkış yolu görünmemektedir.

Özel sektörde çalıştıklarında da, başörtüsü yasağının yayılma etkisi nedeni ile daha düşük statülü ve düşük gelirli pozisyonlarda görev almak durumunda kalabilmekte ve daha zor yükselmektedirler. Ekonomik kriz ve küçülme dönemlerinde ilk işten çıkarılanlar da gene başörtülü kadınlar olabilmektedir.

Yasak var olduğu sürece, kamu ile ilişkisi olan her türlü özel kuruluş, başörtülü kadın eleman çalıştırmayı, bir işin yapılması açısından bir eksiklik olarak görüyor. Dolayısıyla her toplantıya, her kamu binasına başörtülü çalışan gönderemiyor.

Sakarya Başörtüsü Platformu olarak tam 300 haftadır Rabbimizin bize emrettiği, bir ibadeti yerine getiren hanımlarımızın, bacılarımızın örtülerine uzatılan pis ellere karşı bu meydanlarda direnişimizi sürdürüyoruz. Ne zaman ki gün gelir o kirli eller örtümüzü bırakır bizlerde onların yakalarını bırakırız.

Sahte sözlere, çirkin vaatlere aldanmadan, kulak asmadan, önemsemeden, bizzat hedefimize koyduğumuz inanç ve ahlaki hedeflerimiz yolunda, dosdoğru yürümekteyiz. Entrika çarklarını son hızla döndürmeye çalışan karanlık şahıslara, tek yürek olarak burada olduğumuzu hatırlatmaya devam ediyoruz.

Bizler burada sözlerimizle, duruşumuzla direnişi sürdürürken; din kardeşlerimiz özgürlük filoları ile dualar ile gönül birliği ile yeryüzüne yayılmış halde, tükenmiş insanlığa ulaşma gayretindeler"

Geçici dünya hayatına aldanmış gafillerin, gönülleri hep birden çarpan insanlara, hiçbir zaman galip geldiği görülmedi. Biz Müslümanlar olarak her alanda irademizi göstererek, yolların bizlere kapalı olmadığını ispatlıyoruz. Direniyoruz evet. Sahte anlaşmaların, çirkin iftiraların, yok edilmeye çalışılan aile birliğinin ayakta kalması adına direniyoruz.

300.haftamızda tekrar buraya toplanan bizler, tüm yasakçı zihinlere sesleniyoruz. Tüm mazlumlara uygulanan fiziksel ve psikolojik yıldırmalara karşı duracağımızı, hakkın ve adaletin sağlanması için tüm gayretimizle, yüreğimizle ayakta duracağımızı ilan ediyoruz.

Başörtüsüyle ilgili keyfi uygulamalara son verilmeli, herkesin hakları güvence altına alınmalıdır. Başörtüsü serbestliği bir lütuf haline getirilmemelidir.

Sakarya Adalet Girişimi olarak başta, başörtüsü yasağı olmak üzere her türlü haksızlığa karşı adalet ve özgürlük mücadelemizi sürdüreceğiz. İslam'ın Adalet hedefini gözeterek; dini, mezhebi, ideolojik görüşüne bakmaksızın, her birey ya da toplumsal gurubun Hak ve hukukunu kim tarafından ve nereden gelirse gelsin; her türlü zulme ve bozulmaya karşı, toplumu esas alan, duruşumuza devam edeceğiz.

Unutulmamalıdır ki bu dünya hepimizin.

Ve bütün bunlardan sonra bizi dinleyen-izleyen-takip eden herkese çağrımızdır;

Sizi örtünmeye ve başörtüsünü savunmaya çağırıyoruz!

Örtünmenin hiçbir maddi getirisinin olmadığı bir günde sizi örtünmeye davet ediyoruz!

Örtünenlerin alkışlanmadığı, örtünenlerin el üstünde tutulmadığı, örtünenlerin işe alınmadığı bir zaman ve mekânda sizi örtünmeye çağırıyoruz!

Örtülü olmanın hiçbir avantaj sağlamadığı bir toplumda sizi örtünmeye çağırıyoruz!

Sizi emir kulu olmaktan çıkıp Allah'a kul olmaya çağırıyoruz!

Örtüsüne, onuruna sahip çıkan tüm kardeşlerimize teşekkür ediyoruz.

Sakarya Adalet Girişimi, hukuksuzluğun ortadan kalkması ve adaletin tesisi için duruşunu ve direnişini her zaman ve zeminde sürdürecektir.

Sakarya Adalet Girişimi adına Ribat Eğitim Vakfı Sakarya Şubesi                                 

Abdussamed ERKAN

Konya İnanç Özgürlükleri Platformu 196. Hafta Basın Açıklaması saat 12:30 da Kayalıpark meydanında yapıldı. Açıklamayı platform adına Abdurrahman Akcan okudu. Akcan, yaptığı açıklamada şunları söyledi:

Rahman, Rahim, Allah'ın adıyla

Hani bir zaman Musa, kavmine: Ey kavmim' benim size gönderilmiş Allah'ın peygamberi olduğunu bildiğiniz halde bana niçin eziyet ediyorsunuz? demişti. Sonra onlar yamuldular, Allah'ta onların kalplerini yamulttu. Allah fasık kavme hidayet etmez. (Saff Suresi 5. Ayet)

Sevgili dostlar, değerli basın mensupları;

Yaşadığımız çağa, modern çağ adı veriliyor. Bu modern çağın pek çok problemi var fakat problemlerin en büyüğü din alanında yaşanan problemler. Modernitenin ortaya çıkarttığı dinle alakalı problemlerin en başında, dinin sahibine ve dînî olana, karşı çıkış gelmektedir. Bu, modern dönemin başlangıç yıllarının en büyük sorunu ve o yıllardaki dine ve dindarlara yönelik baskıların ana sebebiydi...

Dine, dini alana ve dindarlara, modern dünya görüşüne muhalefet ediyor iddiasıyla bir savaş başlatılmış ve bu savaşta hiçbir insaf sınırı da gözetilmemiştir. Din ve dindarlar, kendi kararlılıkları içerisinde bu baskılardan hafif zararlarla kurtulunca modern azgınlık dini hayatla
ilişkisini düşmanlıktan, uzlaşmaya çevirmiştir. Tamamen yok edemediği dine ait olanı dönüştürmek, kendi dünya görüşüne uygun hale getirmek için yeni stratejiler belirlemiş yeni anlayışlar geliştirmiştir.

Modernizmin bir gereği olarak kabul edilen laik ve seküler dünya görüşü, dini alan üzerinde kendini hakim saymış, onun üzerinde baskı kurmayı ve dönüştürmeyi bir hak iddia etmiştir. Aslında dini alanın dışında duracağını ve dinlerin, diğer dinler üzerinde ve dindar olmayanların dindarlar üzerindeki baskısına mani olacağını iddia eden bu anlayış, kendisi bir baskı unsuru olarak çıkmakta gecikmemiş ve kendi tabiatı gereği dine müdahale edip, dini hayatı sekülerleştirmek ve dini değerlerli seküler dünya görüşlerinin çerçevesi içerisine sığdırmak çabası içerisine girmiştir.

Ülkemizde ''Türk tipi İslam'' adı altında ülkenin seküler tarihine eşit
zamandır yapılan müdahalelerin onlarcasının en belirgin olanı, Türkçe ibadet dayatmasında bulunmak ve ezanı Türkçeleştirmektir. Ulusalcı, seküler, siyaset ve toplum anlayışına sahip olan her düşünce de benzeri uygulamaları yapmakla birbirinin aynısı olduklarını ortaya koymaktadır.

Ülkemizin son günlerde gündeminde olan Kürtçe ezan tartışmaları, tüm ulusalcı hareketlerin esasta birbirlerinden bir farklarının olmadığını ortaya koymuştur. ''Yok, aslında birbirimizden farkımız ama biz Osmanlı Bankasıyız'' reklamını hatırlatan bu tutum gerçekten ibret verici bir tablodur.

Dine müdahale ve dinin seküler hayat anlayışının sınırlarına sokulması, sadece devlet aygıtının ve eli silahlı olanların bir dayatmasından ibaret değildir. Onların bu baskıcı ve müdahaleci tutumları, zalim ve despotça yapılmışken kendileri dindar sınıfın içerisinde bulunan hatta onların kanaat önderleri olan, isimlerinin baş taraflarında seküler eğitim kurumlarından alınmış ilmi unvanların bulunduğu din âlimleri (!) de dinin seküler hayatla yakınlaşmasına yönelik çabalarda bulunmaktadırlar.

Değişik cemaatler müntesiplerini seküler ideoloji sahiplerinin partilerine yönlendirmekte, entelektüel aydınlar ve ulema sınıfı, tüzüklerinde seküler bir hayat vadeden siyasal partilerden, kendilerinin beğendiklerinin desteklenmesini, dini ifadelerle teşvik etmekten çekinmemektedirler. Aslında birbirlerinden modern dünya görüşünün savunucuları olmak, seküler bir siyasetin içinde bulunmak açısından farkları olmayan siyasal yapılanmaların herhangi birinin dini terimlerle desteklenmesi ve bunlara desteğin dini olduğunun siyasallaşmış kanaat önderlerinin dini sekülerleştirme çabası
olarak görülmektedir.

Bir partiyi desteklediğini açıkça deklere eden bir kanaat önderinin, diğer kişiler tarafından onların desteklediği siyasal tutumların dışında olduğu için suçlanması da garip bir durumdur. Tencere dibin kara seninki benden kara...

Din kendi değerleri içerisinde ve kendi görüşleriyle dindir. Başka
ideolojilerden ve başka dayatmalardan münezzeh ve korunmuştur. Kimsenin de ona müdahale etmeye, onu dönüştürme çabası içerisinde bulunmaya hakkı
yoktur.

Dinin yalnız Allah'ın olduğu ve ona hiçbir dayatmanın müdahale edemediği tevhid ve adalet üzere kurulu bir dünyada yaşama umudu ile hepinizi *197. Haftada* aynı yer ve saatte buluşmak üzere Allah'a emanet ederiz.

KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU

11 / 06 2011

Statükolarının devamı için halka korku salan statükocuların, adaleti kendinden menkul yasakçıların, meşruiyetini kaybetmiş despot liderlerin, sahip olduklarını kaybetmemek için sivil vatandaşlarını katleden cellatların zulümleri devam ediyor olduğu için, bizler yine bir aradayız.

20. yüzyılda Arjantin, Şili, Yunanistan ve Türkiye başta olmak üzere pek çok ülkede askeri devrimler gerçekleştirilmişti. Dünya bu kanlı devrimlerin müsebbibi olan üst düzey yöneticiler ve ordu mensuplarını yargılar ve mahkum ederken, Türkiye'de halen darbeciler bugüne dek uzanan zulümlerinin hesabını vermemişlerdir. Başörtüsü yasağı dahil olmak üzere Türkiye'de bugün çözülemeyen pek çok mesele 12 Eylül dönemi miraslarındandır. Şili'de Pinochet'e ev hapsi, Yunanistan'da, Ioannidis yedi defa ömür boyu hapis cezası, Arjantin'de darbeyi yöneten tüm ordu mensuplarına müebbet hapis cezaları verilmiş olup, Türkiye'de cuntacılar halen koltuklarında beklemektedirler. Bu haftanın en sevindirici olayı, yargının cuntacılarla yüzleşmesi ve darbecilerin sorgulanmaya başlamasıdır. Yüzlerce kişinin idamına, binlerce kişinin işkence ve kötü muameleye maruz bırakılmasına, fişlenmelere, 23 bin 677 derneğin faaliyetinin durdurulmasına ve en önemlisi yaşananların hesabını sorması gereken kişilerin içine yerleştirilen korkulara karşı, darbecilerin adaletle yargılanması gerekmektedir. Yargılanma sürecini kaygı ile takip ettiğimizi, adaletin hakkıyla teslim edileceğini umut ettiğimizi belirtmek istiyoruz. Zira başta ifade ettiğimiz gibi bugün yaşanan temel hak ve hürriyetlere yönelik tüm kısıtlamalar, çözümsüz hale getirilen fiili yasaklar çeyrek asır öncenin dayatmasıdır.

Üniversite ve liselerin mezuniyetlerinin yaklaştığı bu süreçte, üniversitelerdeki kılık kıyafet dayatmasının da had safhaya ulaştığı duyumlarını alıyoruz. Mezuniyet törenlerine serbest kıyafetle iştirak edecek pek çok öğrencinin yanı sıra, başörtülü öğrencilere danışmanları tarafından törene başörtülü olarak katılamayacağı belirtilmektedir. Üniversite eğitimini tamamlayıp, mezun olma hakkı kazanmış olan öğrencilerin bu haktan mahrum edileceği yönündeki ifadeler, üniversitelerin halen kendinden menkul değerlerle birtakım yasaklar koymaya çalıştıklarının göstergesidir.

Hakeza bu hafta içerisinde Ankara Üniversitesi Rektörlüğü öğrencilerin başörtülü sınavlara giremeyeceğini duyurmuş, oluşturduğumuz kamuoyu gücü vesilesi ile öğrenciler sınavlarına girebilmişlerdir. Dün Eskişehir'de 19 Mayıs Anadolu Lisesi son sınıf öğrencisi, serbest kıyafetli olduğu önceden bildirilen okul bahçesindeki mezuniyet ve yaz festivaline kepin altına başörtüsü giydiği gerekçesiyle alınmamıştır. İlgililerin konu hakkında soruşturma yapması çağrısında bulunuyor, yasağa ilişkin kesin çözümler için yeni oluşacak meclisten somut adımlar beklediğimiz bir kez daha duyuruyoruz.

Son olarak, Azerbeycan'dan gelen haberlere göre hicapla ilgili yapılan son eylemden sonra yaklaşık 15 kişi hakkında tutuklama kararı verilmiştir. Azerbaycan'da hicap yasağına karşı sesini yükselten kişilere gözdağı vermek ve eylemlerini sonlandırmaları için polisin kullandığı orantısız güç, sonrasında eylemde bulunanların ceza evlerine alınması ile neticelenmiştir. Azerbaycan devleti, halkına korku salıp, susturarak hukuksuzlukları dayatmakta ısrarcı olduğunu göstermektedir. Ne yazık ki gerek Türkiye'deki sivil toplum kuruluşları, gerekse uluslararası toplum bu konuya karşı duyarsız kalmaktadır.

Bizler burada bir kez daha, dünyada ve Türkiye'de sırf inandıkları gibi yaşamaya ve sahip oldukları temel hakları kendilerine bahşedilmiş olarak değil, zaten bu hakkın tek ve asıl sahibi olarak savunanların yanında olduğumuzu ve zalimin mezaliminin devam ediyor olduğunu kamuoyunun vicdanına duyuruyor, yaşanan hukuksuzlukların takipçisi olacağımızı ilan ediyoruz.

MAZLUM-DER ANKARA Şube Başkanı

Şerife Gül ARIMAN

Kocaeli Gönüllü Kültür Teşekkülleri Platformu'nun 321.hafta basın açıklamasının konusu Suriye'de Esad rejiminin halka karşı başlattığı katliamdı. İzmit İnsan Hakları Parkında 11.06.2011 Cumartesi günü saat 12.30 'da yapılan basın açıklamasında, MAZLUMDER Kocaeli Şubesi Yönetim Kurulu üyesi Sezer ÇORMAN yaptı.Beşer Esad'ın kan içen vampir şeklinde tasvir edilmiş fotoğrafları ve, "halkının katil Esad kan içmeye son ver" pankartları açıldı.

BASIN AÇIKLAMASININ TAM METNİ:

Değerli katılımcılar ve basın mensupları,

Mazlum coğrafyalarda son yıllarda yaşanan şiddet, baskı, zulüm ve ambargolar en üst seviyeye ulaşmaktadır. Talepler ve haklı gerekçeleri, yıllardır yaşanan zulümlere, yaşatılan haksızlıklara dur demek isteyenlerin birer feryat çığlığı olmakta ve insanlığın özgürlük denizine birer damla daha su taşımaktadır.

Yanı başımızda yıllardır dikta kurallar altında yaşam mücadelesi veren Suriye halkı, her geçen gün her geçen dakika daha fazla kan kaybetmekte ve daha fazla yaşam hakkı ihlaline maruz kalmaktadır.Baskıcı rejim kuralları altında hiçbir hak tanınmadan yaşam mücadelesi vermeye çalışan Suriyeli kardeşlerimiz, meşru isteklerini dikkate almayan yönetime ve dünyaya karşı aynı Mısır, Tunus, Libya,Bahreyn ve Yemen gibi tarihsel örnek teşkil edecek bir mücadele vermektedir.

Her gün onlarca insanın canına kıyılmakta, yüzlercesi gözaltına alınmakta, işkenceye maruz kalmakta, kaçırılmakta ve kendilerinden bir daha haber alınamamaktadır.Sistemin kukla kurallarıyla yargılanan Suriyeliler, haksızca ve hukuksuzca hüküm giymekte ve senelerdir hapishanelerde tutulmaktadır..

Her seferinde özgürlükten ve insan haklarından bahseden batıl zihniyetler, bu söylemlerini Ortadoğu için bir kenara bırakarak, yaşanan bu devrim hareketlerinde, dikta rejimleri desteklemekte ve daha fazla kan akmasına sebep olmaktadır.

Halkın meşru isteklerine kulak tıkayanlar şiddeti körüklemektedir.Direnen rejimler ise batılı ülkelerin, bu ülkelere ''Özgürlük Getiriyoruz'' diyerek müdahale etmesine zemin hazırlamakta ve kendi halkını daha fazla zulmün içine sokmaktadır.

Ve Türkiye bu zulmün neresinde?? Bırakın uzakta olan zulmü, yakınımızdaki zulme bile göz kapayan ve sıradanlaşan zihniyetler, yapılan muamelelere ortak olmakta ve bu musibetten birinci dereceden sorumlu olmaktadır.Yaklaşan seçim heyecanı, yanı başında yaşananları göremeyecek kadar insanımızın kalbini köreltmiştir.Bu halk sizi, meclise oturasınız diye mi gönderiyor? Komşularımızda yaşananlara binlerce kilometre uzakta olan ülkeler müdahale ederken, nedir sizi tutan güç?

Yarın meclise göndereceğimiz kişiler bilmelilerdir ki, kardeşlerimize yaşatılan bu zulme ses çıkarmadıkça, onlar da bu yaşananlardan en az zalimler kadar sorumlu olacaklar ve siz sustukça, sizi oraya gönderen bu millet size de bir gün hesap soracaktır..

Katıldığınız için hepinize teşekkür ederiz.

Mazlumder Kocaeli Şubesi Adına

Yönetim Kurulu Üyesi Sezer Çorman

 

 

300 haftadır hak ve özgürlüklerin önündeki engellere karşı mağdur ve mazlum insanların yanında, zalimlerin ve darbecilerin karşısında, onurlu bir mücadele sergileyen, Sakarya adalet girişimi SAGİR'i Akyazı'dan tebrik ediyoruz. Sizleri mücadelenin öncüleri olarak görüyor ve selamlıyoruz.

Ankara üniversitesinin başörtüsü yasağını kaldırılması, başörtüsüne uygulanan keyfi yasağın bittiğini açıklamasını olumlu buluyoruz. Halen keyfi yasağı devam ettirmekte ısrar eden bazı üniversitelerin, bu özgürlükçü tavırdan ders almaları gerekir.

Eskişehir'de 19 Mayıs Anadolu lisesi son sınıf öğrencisi Meryem Tuba OKUMUŞ mezuniyet törenine, başörtülü olduğu gerekçesiyle okul müdürü Fikret ARIKAL tarafından okul bahçesine alınmadı. İl milli eğitim müdürlüğü, olayla ilgili soruşturma başlattığını açıkladı. Yasakları kınıyoruz. Konuyla ilgili soruşturmanın biran önce neticeye ulaşmasını bekliyoruz.

4-5 haziran 2011 tarihinde yapılan SBS sınavında vuku bulan başörtüsü zulmünü bir kez daha kınıyoruz.

Urfa eğitim Birsen'in geçen hafta yapılan SBS'de yaşanan olumsuz tutum ve davranışlar karşısındaki tavrını çok önemli buluyoruz. Başörtülü öğrencilere karşı yapılanları 'kirli tezgahların son çırpınışları' olarak değerlendirmelerine aynen katılıyoruz. Bu ülkede özgürlükler penceresinin artık kapanmayacağını bizde ifade ediyoruz.

Akyazı adalet ve özgürlükler platformu ile Mazlumder Akyazı şubesi, mağdur edilen öğrencilerimizin ailelerin yanlarında olduğumuzu ve hukuki yardıma hazır olduğumuzu belirtiriz.

Başörtüsü hayatın her alanında serbesttir. Hiç kimsenin keyfi yasaklarla başörtüsünü okulun iş hayatının dışına çıkartamaz. İlk, orta, lise ve üniversite eğitim kurumlarında, dileyen başörtüsüyle eğitim almalıdır. Bütün kurum ve kuruluşlarda dileyen başörtüleriyle çalışmalıdır, okumalıdır.

12 Haziran seçimlerinden hemen sonra hiç beklenmeden, egemen sınıfların resmi ideoloji olarak halka dayattığı darbe anayasası çöpe atılmalıdır. Değiştirilemez hiçbir madde bırakılmadan, tamamen sivil, özgürlükçü, laiklerin, kemalistlerin ve darbecilerin tahakkümünden arındırılmış bir anayasa hazırlanmalıdır.

Özgürlüklerin önündeki engeller tamamen kalkıncaya kadar mücadelemiz sürecektir.

Önümüzdeki hafta Cumartesi saat 12:30'da buluşmak üzere Allah'a emanet olunuz.

Akyazı Adalet ve Özgürlükler Platformu Adına

Mazlumder sözcüsü

Burhan CİMŞİT

 

Sivil Haber Haberleri

Katil İsrail'e kucak açan Uluslararası Olimpiyat Komitesi sınıfta kaldı
Paris Olimpiyatlarının güvenlik işlerinde neden İsrail güçleri kullanılıyor?
Alimlerden Gazze bildirisi: HER MÜSLÜMANA FİLİSTİN SORULACAK
PKK'nin kanlı tarihinden bir kesit: Susa Katliamı!
Diyarbakır bu akşam da Gazze için meydanlardaydı