Başörtüsü Eylemlerinde Bu Hafta(FOTO)

Sakarya'da 304. , Konya'da 200. , Kocaeli'nde 325., Ankara'da 283., Akyazı'da 231., Van'da 165.,

SAGİR yasakları ve katliamları unutturmuyor

Sakarya Adalet Girişimi 304. Açıklamasında yasağın devam ettiğini vurgularken, Srebrenitsa Katliamı'nı unutturmadı. Eylemde ayrıca başörtüsü mücadelesindeki örnek isimlerden Macide Göç Türkmen ve Özlem Hicran Özyurt da anıldı

Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu, 304. hafta basın açıklamasını Bulvar AKM önünde gerçekleştirdi. Platform adına Ribat Eğitim Vakfı Sakarya Şubesi'nden Abdüssamed Erkan tarafından okundu. 1995 yılında yaşanan Srebrenitsa'da katledilen 8372 Boşnak Müslümanı anmak amacıyla öldürülen kişileri sembolik olarak temsil etmesi amacıyla ayakkabıların sergilendiği ve "Unutma, unutturma" yazılı bir pankartın yere serildiği basın açıklamasında ayrıca 8 Temmuz bir trafik kazasında hayatlarını iki başörtüsü direnişçisi Macide Göç Türkmen ve Özlem Hicran Özyurt da anıldı.

Yasakçı zihniyet sürüyor

Abdüssamed Erkan'ın okuduğu açıklamada başörtüsü yasakçılarının çözümsüzlükte direttiği ifade edilerek ODTÜ'nün 2010-2011 mezuniyet töreninde başörtülü öğrencilere uygulanmak istenen yasak kınandı. Basın açıklamasında ayrıca Çanakkale'de iki tesettürlü kadının Çimenlik Kalesi önündeki askeri müzeyi gezmek istemeleri üzerine kendilerine uygulanan baskı ve nöbetçi komutanın hakaretleri  yasakçı zihniyetin devam ettiğini göstermesi şeklinde yorumlanarak eleştirildi. Üniversite kayıtlarında başörtülü fotoğraf yasağının kaldırılmasının olumlu olarak değerlendirildiği basın açıklaması Suriye'de Baas rejiminin yaptığı katliamlar da protesto edildi.

Konya'da 200. Eylem:

200. Kez kayalıpark'ta toplanan Konya inanç özgürlükleri platformunun bu haftaki sözcüsü Ahmet BAYAM'dı. Platform adına konuşan BAYAM, açıklamasına Bakara Suresi 104. ve 105. ayetleri okuyarak başladı. Açıklamasında "Dünya yine Kudüs merkezli dönüyor; olaylar Kudüs'ün Mescid-i Aksa'nın etrafında şekilleniyor. " diyen Bayam Yunanistan'ın İsrail ambargosuna verdiği desteğe de değindi. Siyasi liderleri göreve, ümmeti uyanık olmaya çağıran BAYAM, "Suriye, Yemen, Bahreyn olayları da Libya tecrübesinden sonra, bu tecrübe ve israil'in var oluş gerçekleri üzerinden yeniden okunmalıdır. " diyerek Ortadoğu daki karışıklığa da değindi. Platfrom sözcüsü Ahmet BAYAM 201. hafta'da buluşma temennisi ile açıklamasına son verdi.

 

KOCAELİ'NDE 325. BASIN AÇIKLAMASI

 

325.hafta Srebrenitza katliamını lanetliyoruz, Sivas'ın faili Ergenekon çetesi, Başbağlar katliamını lanetliyoruz.

 

Kocaeli Gönüllü Kültür Teşekkülleri Platformu 325.hafta basın açıklaması 9 Temmuz 2011 Cumartesi günü, saat 12.30'da İzmit İnsan Hakları Parkı , Özgürlük  Meydanında yapıldı.Basın açıklamasını Kocaeli Gönüllü Kültür Teşekkülleri Platformu adına Behlül Metin yaptı.Anma etkinliğine Srebrenitza'da katledilen Boşnakların ruhlarına hediye edilmek üzere kuran tilaveti ile başlandı.Kartepe İnsan Hakları derneği başkanı Ali Akbaş'ın kuran tilavetinden sonra, okuna kuran Srebrenitza'da katledilen Boşnakların ve  Başbağlar'da katledilen masum insanların ruhlarına hediye edildi.Arkasından basın açıklaması yapıldı, basın açıklamasının aralarında, "Bosan'nın hesabı sorulacak", "Başbağlar'ın hesabı sorulacak", "Sivas'ın  faili Ergenekon çetesi" sloganları atıldı.Basın açıklamasının tam metni aşağıda verilmiştir.

 

 

KOCAELİ  GÖNÜLLÜ  KÜLTÜR  TEŞEKÜLLERİ        PLATFORMU

325.HAFTA BASIN AÇIKLAMASI      9 TEMMUZ 2011 CUMARTESİ

 

Değerli halkımız ve basın mensupları 325.hafta basın açıklamamıza hoş geldiniz.Yıl 1995, Yugoslavya sosyalist devletinin, Srebrenitza kentinde, Müslüman Boşnak'lara karşı girişilen soykırım hareketi tam bir insanlık dramı ile son buluyor.İnsanlık tarihine Srebrenitza katliamı olarak geçen soykırımda insancıl! batının kılı dahi kıpırdamıyor!.Sırp ordusu katliamı gerçekleştirirken, bu katliam Müslüman Boşnakları korumakla görevli Hollandalı sözde barış gücü askerlerinin gözünün önünde oluyor.Katliam gerçekleşirken, Hollandalı askerler engel olacaklarına, tam tersi katliamı gülerek seyrediyor, görevlerini yapmayarak katliama ortak oluyor.Sonuçta akan Müslüman kanı, kıymetimi var?.

 

Srebrenitza katliamı insan hakları savunuculuğunu kimseye kaptırmayan, Avrupa'nın göbeğinde gerçekleşmiştir, Amerika ve Avrupa devletleri Sırplara engel olmayarak, "öldürebildiğiniz kadar Müslüman öldürün" diyerek katliama ortak olmuşlardır.İslam ülkelerinden giden yardımlar sonucu, Müslümanlar, inisiyatifi ele alıp, galip gelmeye başlayıncaya, batı denen ikiyüzlü şeytan, Müslümanlar galip gelmesinler diye, sözde savaşı durdurma adına, Bosna'ya müdahale etmiştir.Batılı kâfirler Sırplara müdahale edene kadar tam 250 bin Boşnak Müslüman şehid edilip katledilmiştir.Soruyoruz ey katil haçlı, 250 bin Müslüman Boşnak öldürülene kadar, sizin barış girişimleriniz nerdeydi.

 

Sırp kâfirler, Müslüman Boşnakları rahatlıkla ve hiçbir zorlukla karşılaşmadan öldürmelerine , sözde barış için orada olan, Avrupalı kâfirler tarafından kurulan,  Bir(leş)miş Milletler tarafından, göz yumulmuştur.Bu katliamın diğer bir faili de, bir haçlı örgütü olan  Bir(leş)miş Milletlerdir.Avrupa'nın göbeğinde, bir İslam devletinin doğmaması için, haçlı batılı, Sırpları desteklemiş ve Avrupa'nın göbeğinde soykırıma ortak olmuştur.

 

 Müslümanlar, ellerinden alınan silahlarını, Hollandalı askerlerden geri isteyince, Hollandalı komutan Thom Karremans ret cevabı vermiş ve Müslümanları, Sırpların insafına terk edilmiştir.Hollandalı askerler gece yarısı, Bosna'daki,  Bir(leş)miş milletler Barış Gücü komutanı, Fransız generalden aldıkları emir doğrultusunda kenti terk edip, 25 bin Bosnalı mülteciyi ve şehri Sırplara teslim ederek katliamın gerçekleşmesine ön ayak olmuştur.

Bir hafta süren katliam 2, dünya savaşından sonra insanlığa yapılan en büyük suç olarak tarihte yer alacaktır.Tüm bunlar göstermiştir ki, Müslümanlar uyanmayıp birlik olmadıkça, haçlı katliamları, Bosna'dan , Afganistan'a, Iraktan başka bir Müslüman ülkesine kadar sürecek ve hep Müslüman kanı akacaktır.Dikkat edin dünya üzerine akan sa hep Müslüman kanıdır.

 

Bizse Allahın insanlara verdiği yaşam hakkının, bu şekilde soykırımlarla, saldırılarla sona erdirilmesini lanetliyor ve insanlık suçu kabul ediyoruz.Geçmişte gerçekleşmiş ve bu hafta içinde yıldönümü olan Başbağlar ve Sivas katliamlarının sorumlularını da lanetliyoruz. 5 Temmuz 1993'te Terör çetesi, Başbağlar'da 33 masum köylüyü katlediyor.Bu insanları öldürmelerinin, kendi davalarıyla ne alakası var?.Aynı çetenin diğer kolu, Ergenekon terör örgütüyse, Sivas'ta 37 kişinin ölümüyle sonuçlanan soykırımı provoke edip, suçu Müslümanların üzerine atıyor.Bu oyunların karanlık yüzü, Ergenekon Terör Örgütünün,Sivas provokasyonu artık tek tek aydınlatılıyor.Amaç belli, önce Sivas, sonra Başbağlar.Önce Camiler bombalanacak, sonra cem evleri ve halk birbirine düşürülecek.Fakat Ergenekon çetesinin ve Terör çetesinin bu oyunları artık tek tek deşifre oluyor.Bunu hala görmek istemeyen ve Sivas katliamının yıldönümlerini, "kahrolsun şeriat" şovuna dönüştürenlere de, olan biteni görmeye davet ediyoruz.Katıldığınız için teşekkür ediyoruz.

 

KOCAELİ GÖNÜLLÜ KÜLTÜR TEŞEKÜLLERİ PLATFORMU ADINA   BEHLÜL METİN.

 

Değerli Ankaralılar, İnanç ve Özgürlüklerin savunucuları, değerli dostlar. Zulme karşı mazlumun yanında olduğunuzu 283 haftadır, 5 yıldan fazla bu meydanlarda gösteriyorsunuz. Göstermeye de devam ediyorsunuz. Sizler cumhuriyet tarihinin en uzun soluklu sivil itaatsizliği olan bu girişimimizle tarih yazmaktasınız.

Sadece ilimizde değil Türkiye'nin birçok ilinde bu hareket aynı gün ve aynı saatte devam etmekte. Kıymetli vakitlerinizden burayı unutmayıp iştirak ettiğiniz için, Allah razı olsun.

Bu haftaki basın açıklamamıza 2010 yılı insan hakları değerlendirme ön raporunu aktarmadan önce geçtiğimiz hafta sonu ODTÜ de yaşanan başörtüsü yasağı ile ilgili kısaca bilgi vereceğiz.

Milletin vergileriyle maaş alan yasakçı zihniyetin çağdaş (!) yobazları; ODTÜ de, yine milletin bağrından çıkan, bölümlerini birinciliklerle bitiren başörtülü öğrencileri mezuniyet törenine almadılar. Oradaki MAZLUMDER yetkililerinin onurlu duruşları, hukuki süreçte yasağın olmadığını belirtmeleri ve ısrarları üzerine yetkililerin geri adım atmalarına neden olmuştur. Direniş sonucu öğrenciler törene alınmışlardır. Bu olay bizlere bir daha gösterdi ki haklar verilmez alınır.

2010 YILI TÜRKİYE İNSAN HAKLARI DEĞERLENDİRMESİ

İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği, MAZLUMDER'in 2010 yılında yaşanan insan hakkı ihlallerini raporunun ana hatları şu şekilde:

Askeri kışlalardan gelen kurşunlar ve kullanılmış mühimmatın uluorta bırakılması neticesinde yaşanan çocuk ölümleri,Mayınlı araziler dolayısıyla yaşanan sivil ve asker ölümleri,İntihar ya da kaza olduğu iddia edilen asker ölümleri -ki son on yılda sadece Jandarma Teşkilatında 400 ün üzerinde intihar vakası yaşanmıştır- ve çift başlı yargı nedeniyle etkili soruşturma imkânlarından yoksun oluşu,Dur ihtarına uymadıkları için polis veya jandarma kurşunuyla öldürülen siviller,Cezaevlerindeki kötü şartlar ve tecritin yol açtığı kronik hastalıklar neticesinde yaşanan ölümler, işkence iddiaları, hastaların sevk işlemlerinde yaşanan ihlaller ve diğer ihlaller,Legal veya illegal Kürtaj uygulamaları -ki sadece Türkiye'de yılda 350 bin kürtaj vakası yaşanmaktadır- ve bunun özgürlükler adına savunulması,Soruşturma ve kovuşturma aşamalarında yaşanan Adil Yargılanma Hakkı ihlalleri ve bu kapsamda "Gizlilik Kararı" uygulaması, uzun tutukluluk süreleri neticesinde bir tedbir olan tutuklamanın cezaya dönüşmesi, medyanın ve siyasilerin, masumiyet karinesine aykırı olarak, şüpheli ve sanıkları suçlu gibi lanse etmesi,Gece yarısı yaşanan polis baskınlarında özellikle aile fertlerinin ve çocukların korkutulmasına yönelik davranışlar, insanların yatak odalarına girilerek keyfi bir biçimde insanların özel eşyaları karıştırılması,Düşünce ve fikirlerini açıklayan gazetecilere, yazarlara ve sanatçılara açılan bunaltıcı davalar,İlk ve ortaöğretim, üniversite ve kamu kuruluşlarında devam eden başörtüsü yasağı uygulamaları -ki üniversitelerdeki görece rahatlamaya rağmen çalışma hayatında yasağın devam ediyor olması ve ilköğretimde başörtüsü takmak isteyen öğrencilerin velilerine yönelik hükümet kanadından yapılan tehditler, hastanelerde yaşanan ayrımcılık uygulamaları,Kitle gösterilerinde polis tarafından kullanılan şiddetli müdahale yöntemleri, "Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Kanununa" muhalefet suçu iddiasıyla yaşanan darp, haksız olarak gözaltı, tutuklama ve cezalar, çocuklukları hiçe sayılan TMK Mağduru çocuklar,Derneklere yönelik kapatma davaları ve çeşitli faaliyetlere getirilen sınırlandırmalar,Kürtçe eğitim, Kürtçe isim, cezaevlerinden yazılan Kürtçe mektuplar, Kürtçe savunma ve propaganda konusunda yaşanan sıkıntılar, Kürtçe konuştuğu için hastanelerde azarlanan ve ayrımcılığa uğrayan hastalar,Engellilere yönelik yok sayıcı tutumlar,Yasadışı dinlemeler bir tarafa; "yasal" dinlemelerde de yaşanan hukuksuzluklar,Özel hayatın mahremiyetini ihlal eden yasadışı kayıtların kamuya ulaştırılmasının önüne geçilememiş olması, sorumluların yargıya getirilememesi, Mülteci ve sığınmacıların misafirhane adı altında aylarca adeta gözaltında tutulmaları, olumsuz yaşam koşulları içinde bırakılmaları, insanlık dışı muamelere tabi tutulmaları,Kur'an eğitimine getirilen sınırlandırmalar ve bu sınırlandırmalara direnenlere yönelik baskı politikaları ve ceza tehditleri, namaz vakitlerine çalışma hayatında yer tanınmaması, Müslüman çoğunluğun görünürlüğünün adeta yok sayılması, Resmi ideolojiden beslenen hutbelerle camilerin resmi ideolojinin inşası için araçsallaştırılması, dini sohbet amacıyla bir araya gelen grupların geniş çaplı operasyonlarla mağdur edilmesi,Alevilerin cem evlerine ilişkin talepleri noktasında yeterli ilerlemenin sağlanamamış olması ve genel anlamda alevi vatandaşlara yönelik birçok alanda uygulanan ayrımcılık,Türkiye'de Hıristiyan, Yahudi ve diğer dinlere mensup kişilere yönelik çeşitli alanlarda baskı ve uygulamalar,Dünyanın birçok ülkesinde en temel haklardan birisi olarak kabul edilen "vicdani ret hakkı"nın bir hak olarak görülmemeye devam etmesi ve bu hakkı kullanmak isteyenlerin idari ve adli baskılara maruz kalması.

Sonuç itibariyle Türkiye'de yaşanmakta olan ihlallerin kaynağının yapısal sorunlar olduğu gerçeği ile karşı karşıya olduğumuz açıktır. Bu yapısal sorunların temelinde ise darbe anayasası ve kurumları bulunmaktadır. Atılan her olumlu adım bir şekilde geçmişin kalıntısı askeri anayasa düzeninin ağlarına takılıp kalmaktadır. Bir kez daha ifade etmek isteriz ki söz konusu darbe düzeninin hukuk temelinde yeniden yapılandırılmasının zamanı gelmiştir.

Sorunların değil umutların konuşulduğu bir haftada buluşmak dileğiyle.

Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu Adına;

MAZLUMDER Ankara Şube

Soner KARTAL

Ecdadın kanlarının aktığı Çanakkale'de, hafta içerisinde çimenlik kalesini ziyarete giden aile yine başörtüsü düşmanlığı ve hortlaklığına maruz kalmıştır. Ecdad canları pahasına savaştığı topraklarda, şimdi torunları zülüm altında kalmaktadır. Çanakkale savaşlarında çepheye mermi taşıyan analara başörtülüsün sen! Diye kimse söz etmedi, aksine dualarını ve yardımlarını aldılar. Şimdi ise başörtüsüne savaş ilan edilmişçesine başörtüsüne zulüm uygulanmaktadır.

ODTÜ'de 28 Şubat'ın provasını yapmaya kalkan zihniyet direnişe takıldı. Başörtülü olarak mezuniyet törenine gelen öğrencilere başörtülerini çıkarmaları gerektiği ikazı yapan görevliler ortalığı germeye yönelik harekette bulunmuşlardır. Akli selim insanların müdahaleleri ile provokasyon engellenmiştir. YÖK başkanının ösym'ye başvurularda başörtüsüne serbestlik getirilmesi değişikliğini olumlu buluyoruz.

Ülkemizin siyasi gündemini meclis boykotu belirlese de bölgemizde yaşanmakta olan insan hakları ihlalleri devam ediyor. Komşumuz Suriye'deki dikta rejiminin son olarak Hama kentindeki muhalif göstericileri tehdit etmesi ve kenti kuşatma altına alması yeni bir katliam korkusuna yol açtı. Esad rejiminin baskı ve zulüm politikaları Suriye halkını yıldıramayacak, adalet ve özgürlük mücadelesi devam edecektir.

İsrail'in Gazze ambargosuna karşı uluslararası sivil toplum kuruluşlarının düzenlediği yardım filolarına karşı tamamen keyfi ve hukuksuz bir saldırı gerçekleşmektedir. Yunanistan'ın İsrail ile işbirliği yaparak yardım gemilerinin Akdeniz'e açılmasını engellemesini şiddetle protesto ediyoruz. Zaten ekonomik olarak iflas eden Yunanistan'ın bu engelleme çabası karşısında İsrail tarafından nasıl ödüllendirildiği merak konusudur. Yunanistan'ın katil bir rejim ile maddi çıkarlar için işbirliği yapması kendilerine bir utanç olarak yeter.

Filistin halkına destek olmaktan başka bir hedefleri olmayan çok sayıda aktivistin hava yolu ile İsrail'e gitmeye çalışması üzerine siyonist rejim bu gönüllülerin seyahatlerini engellemeye çalışarak ne kadar büyük bir korku içinde olduğunu göstermektedir. Çok sayıda barış eylemcisinin Avrupa kentlerinden İsrail'e uçuşları engellenmiştir. Bu engelleme İsrail'in tehditleri ile gerçekleşmiş ve sözüm ona demokrasi ve özgürlük havarisi Avrupalılar sıradan insanların seyahat özgürlüklerini hiçbir gerekçe olmadan yasaklamışlardır. Bu durum, İsrail rejiminin uluslararası baskı ve şantaj politikalarının etkisini bir kez daha göstermiştir. İsrail'in Ben-Gurion havalimanına ulaşmayı başaran az sayıdaki barış gönüllüsü ise İsrail güçleri tarafından gözaltına alınmıştır. Zalim İsrail rejimini ve onun işbirlikçilerini nefretle kınıyoruz ve Filistinli kardeşlerimizle dayanışma içinde olmaya devam edeceğimizi bir kez daha ifade ediyoruz.

Bosna'da 1995 yılında yaşanan insanlık dışı vahşetin yıl dönümünü yaşarken içimizin burukluğu devam etmektedir. Zihinlerimizde kazınan Müslüman katliamlarının o tarihten günümüze dek devam ettiğini görmekteyiz. Rabbimizden şehit olanlara rahmet diliyoruz.

Mısır, Libya, Tunus, Yemen gibi bölge ülkelerindeki sivil halkın özgürlük talepleri devam ederken bölgemizdeki siyasi dengeler yeni gelişmelerle her an değişebilecek durumdadır. İslam coğrafyasındaki acı, kan ve gözyaşının biran önce sona ermesi, barış ve adaletin sağlanması için birlik ve beraberlik içinde olmak zorundayız. Mübarek Ramazan ayının yaklaştığı bu günlerde ülkemiz ve bölgemizdeki insan hakları ihlallerinin biran önce sona ermesi en büyük temennimizdir.

Gelecek hafta cumartesi saat 12:30'da buluşmak üzere Allah'a emanet olunuz.

Akyazı Adalet ve Özgürlükler Platformu adına

Mazlumder Akyazı Şube Başkanı

Mahmut ALEMDAR

VAHÖP'ün (Van Hak Ve Özgürlükler Platformu) aylık düzenlenen basın açıklamasının 165.'si Bugün Saat:13.00′da Van Sanat Sokağında yapıldı. Adalet Ve Özgürlükler Platformu Üyelerinin de katıldığı açıklamada Mazlumder Kocaeli Şubesi Yön.Kur.Üyesi Medine Küçük platform adına selamlama konuşması yaptı.Ardından Vahöp adına Basın metnini İnsan-der Yön.Kur.Üyesi Münir Maviş okudu.

Basına ve Kamuoyuna"

Hak, adalet, özgürlük istem ve taleplerimizi içeren yeni bir basın açıklamamızla karşınızdayız. Hak ve özgürlükler açısından yeni bir süreç yaşanmaktadır. Bu süreç adalet taleplerinin karşılanacağı yeni sivil bir anayasanın yapılacağı umudu taşımaktadır. Bu umut; hak ve özgürlükler, toplumsal saadet ve huzur için gerçeğe dönüştürülmelidir. Bunun için yapılması düşünülen yeni anayasa aşağıda zikredeceğimiz hususları mutlaka içermelidir.

1- Düşünce, düşünceyi açıklama özgürlüğü hiçbir kayda bağlanmaksızın hukuki teminat altına alınmalıdır. Geçmişte düşüncelerinden dolayı taciz ve tahkir edilen, yargılanan, işkence gören ve cezalandırılanlardan özür dilenmeli, iade-i itibar yapılmalıdır.

2- İnanç, inancını yaşama ve inancını kendi asli kaynaklarından, kendine has eğitim metodolojisi/yöntemi ile öğrenme özgürlüğü sağlanmalıdır. İnanç ve inancını yaşama özgürlüğünün ihlalinin somut bir örneği ise başörtüsü yasağı zulmüdür. Başörtüsü yasağının üniversitelerde kısmen gevşetilmesi zulmün son bulduğu anlamına gelmiyor. Yine karanlık ortaçağ Avrupa'sında "içine şeytan girmiştir" bahaneleri ile hayvanları dahi yakarak cezalandırmak gibi izansız, insafsız, ilimsiz, insanlık dışı uygulamalara eşdeğer kendi okullarını dereceyle bitiren başörtülüler mezuniyet törenlerine alınmadılar ve salonlardan dışarı atıldılar. Bu yasak başörtülülerin sosyal hayatta da özgürce inançlarını yaşayabilecekleri şekilde kalkmalıdır.

3- Başta, ülke nüfusunun yaklaşık yarısını teşkilden Kürtler olmak üzere tüm etnik kesimlere fıtri ve insani etnik yapılarını/varlıklarını sürdürecek ve yaşamayı sağlayacak şekilde etnik hakları anayasal teminat altına alınmalıdır. İnkar, imha, asimilasyon gibi insanlık dışı müdahalelerin son bulduğunun göstergesi olarak somut adımlar atılmalıdır. Bunun için şiddeti çözüm yöntemi olarak görmekten vazgeçerek işe başlanmalıdır. Birlikte yaşam temeli esası üzerine bütün alanlarda hukuki düzenlemeler yapılmalı, anadilde eğitim mutlaka sağlanmalıdır. Anadilde eğitim ve kavmi kültürel hakları ayrışmanın vesilesi olarak görmekten vazgeçilmelidir. Bilinmelidir ki yasaklar ayrışmayı tetiklemektedir, hakların kullanımı değil. Bu sorun çözüme kavuşturulmadan toplumsal huzurun sağlanması mümkün değildir.

4- İnsanı esas alan hukuksal düzenlemeler mutlaka yapılmalı, hakkın/hukukun egemenliği sağlanmalıdır. Karanlık güç ve oluşumlar deşifre edilmeli, kimin adına olursa olsun hukuksuzluğu yapanlardan mutlaka hesap sorulmalıdır. Mağdurların mağduriyeti mutlaka giderilmelidir. Bu cümleden ergenekon terör örgütü ile yapılan mücadele kararlılıkla sonuca ulaştırılmalıdır. Ergenekonvari karanlık güç odakları ile yapılan mücadeleyi akamete uğratmaya çalışanlara bu fırsat verilmemelidir.

Değerli basın mensupları,

Başta da belirttiğimiz gibi umudun bir işareti olarak son dönemlerin en yüksek katılımıyla yapılan milletvekili seçimleri sonucunda ortaya çıkan tablo halkın taleplerinin görmezden gelindiğini göstermektedir. YSK'nın bu süreçte aldığı kararların toplumsal huzuru sağlamaya yönelik olmadığı, ortaya çıkardığı sonuçtan görülmektedir. Buradan hareketle başta YSK ve diğer yargı kurumları olmak üzere tüm kurumların halkın iradesinin söz konusu olduğu konularda sorumlu davranmaya çağırıyoruz.

Gerek yukarda ana başlıklarıyla zikrettiğimiz düzenlemelerin yapılabilmesi için gerekse halkın iradesi karşısında sorumlu davranma gerçeği göz önüne alınarak halkın vekil olarak seçtikleri meclise giderek çözüm için çalışmalıdırlar. Ortada haksız/hukuksuz bir durum var. İşte bu haksızlığın giderilmesi için çalışmak üzere meclise gidilmelidir. Hak ve adalet mücadelesi, adalete uygun bir şekilde, adaletsizliğe bulaşmadan verilmelidir. Biz VAHÖP olarak her türlü adaletsizliğe karşı sesimizi yükseltmeye, direnmeye devam edeceğiz

Kıymetli basın mensupları,

Ortadoğu'nun batı destekli diktatörlerinin baskısı altında yaşayan halkların, zorbalığa karşı başkaldırıları kanlı bir şekilde bastırılmaya çalışılmaktadır. Halkın haklı taleplerini vahşiyane bir şekilde bastırmaya çalışan diktatörleri şiddetle lanetliyoruz. Tarih hiçbir diktatörün halkın meşru talepleri karşısında uzun süre ayakta kaldığı ve hayırla yad edildiğini kaydetmemiştir. Ortadoğu'yu saran bu ateşin en kısa zamanda halkların lehine sonuçlanmasını diliyor, zorbalığa karşı direnişlerini selamlıyoruz.

Basına ve kamuoyuna saygılarımızla.

Van Hak ve Özgürlükler Platformu adına

Münir MAVİŞ (İNSAN-DER Yön. Kur. Üyesi)

VAHÖP (Van Hak ve Özgürlükler) Platformu:

GÖKKUŞAĞI DERNEĞİ, İNSAN-DER, MAZLUM-DER, MEMUR-SEN, UMUT IŞIĞI DERNEĞİ, ERDEM-DER, ANADOLU GENÇLİK DERNEĞİ, VAN İMAM HATİP MEZUNLARI VE MENSUPLARI DERNEĞİ, VAN KARDELENLER KADIN DERNEĞİ, ÖZGÜR-DER.

 

Sivil Haber Haberleri

Katil İsrail'e kucak açan Uluslararası Olimpiyat Komitesi sınıfta kaldı
Paris Olimpiyatlarının güvenlik işlerinde neden İsrail güçleri kullanılıyor?
Alimlerden Gazze bildirisi: HER MÜSLÜMANA FİLİSTİN SORULACAK
PKK'nin kanlı tarihinden bir kesit: Susa Katliamı!
Diyarbakır bu akşam da Gazze için meydanlardaydı