Başörtüsü Eylemlerinde Bu Hafta(FOTO)

Kocaeli'de 330., Akyazı'da 236., Ankara'da 288., Sakarya'da 309., Konya'da 205.,

Başörtüsüne Özgürlük basın açıklamalarının 330.su 13 Ağustos 2011 Cumartesi günü İzmit Sabri yalım İnsan hakları Parkı Özgürlük Meydanında yapıldı.Basın açıklamasını İDEBİR İnsani Değerlerleri Birleştirme ve Yükseltme Derneği Üyesi Behlül Metin yaptı.

İnsan yaşamının söz konusu olduğu durumlar için bazı haftalar başörtü eylemine ara verilerek, diğer insan hakları konularında açıklamlar yapıldığı vurgulandıktan sonra,

Konusu Yalova'da yapılması istenilen Avrupa'nın zehirli atıklarının yakılacağı kimyasal tesisi protestoydu.Basın açıklamasına Kocaeli Çevre İnisiyatifi, KYÖD, EMEP, MAZLUMDER, Kartepe İnsan hakları Derneği, Sendikalar ve diğer STK'lar da destek verdi. Behlül Metinin konuşmasından sonra Kocaeli Çevre İnisiyatifinden Oktay kahramanda kısa bir konuşma yaparak, "çok tehlikeli olan bu tesisin Yalova'ya kurulmasına göz yummayacağız "dedi.

Basın açıklaması 2 adet, "zehirli atık varili" yazılı sembolik variller üzerinde yapıldı ve kapitalizmin para kazanla uğruna insan hayatını hiçe sayan girişimlerine göz yumulmayacağı, ayaklar altına alınacağı bu varillerin üstünde açıklama yapmanın mesajının da , "sizin bu yaptıklarınız ayaklarımızın altındadır" demek anlamına geldiği açıklandı.

BASIN AÇIKLAMASININ TAM METNİ:

Değerli halkımız ve basın mensupları.

Uluslararası sermaye Marmara bölgesini dünyanın en büyük fabrikalar şehrine dönüştürmeye çalışmaktadır.Yalova şehrimizin, Taşköprü girişinde bulunan ve yıllardır çalışmayan Yalova Elyaf fabrikasının bulunduğu alana dünyanın en büyük kimyasal atık madde depolama tesislerini kurmak için müracaat etmişlerdir.

Dünyanın çeşitli ülkelerinden getirecekleri tehlikeli kimyasal atıkları, kuracakları 150 adet depolama tankı ile önce depolayıp sonra imha ederek, bölgemizi insan sağlığı ve can güvenliği açısından büyük risk taşır hale getireceklerdir.

Avrupa'nın gelişmiş ülkeleri tehlikeli kimyasal atıklarını Avrupa'dan uzakta bertaraf etmek için yakın olması sebebiyle en uygun ülke olarak Türkiye'yi görmüşlerdir.Bu imha işleminin Türkiye'de gerçekleştirilebilmesi için ROYAL VOPAK firması senelerden beri çalışma yapmakta ve gerekli izinleri almaya çalışmaktadır.

Depolama tesisini 26 dönüm arazi üzerine kuracaklarını belirten firma temsilcileri, tesisi 300 milyon Euro'ya mal olacağını ve tesislerde 80 kişiye iş imkânı sağlanacağını öne sürerek, yaratacağı katma değerden bahsedip, halkımızı kandırmaya çalışmaktadırlar. Bu kurulacak fabrikada 710 bin ton veyahut 710 bin metreküp kimyasal depolanacak. Tesis olarak seçilen yer, tam fay hattının üstünde bulunmaktadır. Depolanacak olan bu kimyasalların içinde patlayıcı ve yanıcı madde bulunmaktadır. Kurulacak tesisin hemen yanında askeri bir eğitim tesisi vardır.Eğitim yapan genç pilot adaylarının uçağının düşmesi halinde meydana gelecek en ufak patlama bile tüm Marmara'yı tehdit edecek boyutta olacaktır.

Beklenen Marmara depreminde, bu tesislerin zarar görmesi ve bu tehlikeli kimyasal atıkların Marmara denizine dökülmesi ile tam bir çevre felaketi yaşanacaktır.Bu tesisten dolayı, toprağımızın, denizimizin, havamızın kirleneceği ve yaşam şartlarımızın tehlikeye gireceği kesin bir şekilde ortadadır.

Denizin içine yapılması planlanan 750 metrelik iskele Marmara denizindeki gemi trafiği artıracak, atıklarını denize bırakıp , su altı ve su üstü yaşamını kötü bir şekilde etkileyecektir.Bu depolama tesisine, deniz yolu ile tankerlerle getirilen kimyasal atıklar, boşaltıldıktan sonra, gemilerin yıkanması nasıl ve nerede yapılacaktır?.Temizlik anında çıkan kimyasal atık bulanmış sular nereye dökülecektir?, gemilerin içinde kalan kimyasal su atıkları nereye boşaltılacaktır ?

Bu kimyasal atık depolama tesisi tamamen Marmara denizi ile iç içe olacaktır ve çevreyi yaşanmaz hale getirecektir.Avrupalı gelişmiş ülkeler kendi pisliklerini kendi ülkelerinde depolasınlar. Türkiye'mizin, Marmara'mızın, Körfezimizin, Avrupalı gelişmiş ülkelerin kimyasal atıkları ile kirletilmesine asla izin vermeyeceğiz.Bu tesisin kurulması halinde YALOVA, KOCAELİ, İSTANBUL çevresi havadan, karadan ve denizden çok büyük bir, çevre felaketine açık hale gelecektir.

Biz bu topraklarda doğduk, bu topraklarda sağlıklı bir yaşam sürmek istiyoruz. Bu topraklar bizim yaşam alanımızdır. Bizler insan hakları savunucuları olarak, var olduğumuz sürece sermaye çevreleri rahat hareket edemeyeceklerdir.Bu işin takipçisiyiz, bu konuda Kocaeli'nde yapılan ilk açıklama oldu.Fakat bu niyetlerinden vaz geçmezlerse, iyi bilsinler ki ardından daha bir çok açıklama ve tepki gelecektir.Birilerinin para kazanmak için bizim sağlığımızla ve yaşamımızla oynamasına susmayacağız, halkımızı bilinçlendirmeye ve bilgilendirmeye devam edeceğiz.

Katıldığınız için hepinize teşekkür ediyoruz.

İDEBİR

İnsani Değerlerleri Birleştirme ve Yükseltme Derneği

Üyesi Behlül Metin

 

Afrika'nın doğusunda açlıktan binlerce kişinin hayatının kaybettiği Somali'ye Akyazı halkından 8 tır un gönderildi.

Mübarek ramazan ayında 3 gün içerisinde yapılan yardım kampanyasına destek veren gönüllü kuruluşlara bağışlarıyla yardımlarını esirgemeyen Akyazı esnafına ve Akyazı halkına Akyazı adalet ve özgülükler platformu olarak teşekkür ediyoruz. Açlık ve kıtlığın devam ettiği Afrika'ya bundan sonra da yardımların artırılarak devam ettirilmesini temenni ediyoruz.

Allah C.C. Tüm insanlığı açlıktan, kıtlıktan, felaketlerden, emperyalist güçlerin sömürüsünden, Siyonistlerin katliamlarından, şer odakların beslediği terörden korusun AMİN.

Komşumuz Suriye'de diktatör Beşar Esad, halkını katletmeye devam ediyor. Türkiye dışişlerinin girişimlerini olumlu buluyoruz, ancak zalimliğinde ısrarlı olan Baas rejimine ve başındaki Beşar'a gerekeni;i yaptırımların yapılmadığı kanaatindeyiz. Suriyeli kardeşlerimizin haklı mücadelelerini sonuna kadar destekliyoruz.

Tacikistan'da İmamali Rahman'ın başında olduğu hükümet 18 yaşın altında olanlara cami yasağı getirdi. Tacikistan hükümetinden bu zorbaca uygulanan yasağın hemen kaldırılmasını talep ediyoruz.

İngiltere'de patlak veren olayların 11 Eylül sonrası yabancı düşmanlığının ve ırkçılığın yapıldığı devlet politikalarının Avrupa'daki kötü durumunu ortaya koymuştur. Avrupalı insan hakları savunucularının suskuluklarını kınıyoruz ve ülkelerindeki bu ırkçı zulme karşı hükümetlerini uyarmaya davet ediyoruz.

Ülkemizde İslami tesettür üzerinden Din düşmanlığı devam ettiriliyor. Akdoğan ailesi Mersin'in Erdemli İlçesinde bulunan Altınkum sahil sitesindeki yazlığına gider. Yazlıktaki havuza haşema ile girmek isteyen Akdoğan ailesi site yönetimi tarafından engellenir. Sebep sorulur? Cevap haşemalı havuza girmek yasak. Bu zihniyet kokuşmuşluğun göstergesidir. Artık keyfi yasaklar tamamen bitmelidir.

Gelecek hafta cumartesi saat 12:30'da buluşmak üzere Allah'a emanet olunuz.

Akyazı Adalet ve Özgürlükler Platformu adına

Mazlumder Akyazı Şube Başkanı

Mahmut ALEMDAR

 

Ramazan" Eşit olmayı beceremeyen insanoğlunu eşit kılan ay. Zengin ile fakiri, tok ile aç olanı aynılaştıran ay. İnsan olmanın ve kulluğun zirve yaptığı ay. Rahmet, bereket ve bağışlanma ayı olan Ramazan ayını idrak ediyoruz.

Paylaşmak" İnsan olarak kalabilmenin sırrı olan eylem. Maddenin kulluğundan, insanlığın zirvesine yolculuğun adıdır paylaşmak. Din, dil, renk, ırk ayrımı yapmaksızın insanı kardeş kılan eylemdir paylaşmak. Paylaş ki kardeş olasın. Paylaş ki insan kalasın.

Maalesef, bu yıl kutlu bir zaman dilimi olan merhamet ayı Ramazan ile birlikte hafızalarımıza; iri gözlü, masum bakışlı, açlıktan bir deri bir kemik kalmış çocuklar ve insanların resmi kazındı. Somali, Kenya, Etiyopya, Eritre ve Cibuti'de kuraklık ve açlık kendisine av olarak insanoğlunu seçti. Kiramen Katibin melekleri bize, bizde ekranların karşısından açlıktan kıvranarak can veren insanlara şahitler oluyoruz. Afrika evlatlarını açlığa teslim ederken, toklukla ruhlarını öldürmüş beyaz adamın hali aklımıza "Siz hayat süren leşler, sizi kim diriltecek?" dizelerini getiriyor. Afrika'nın açlığı ekmeğe değil insanlığa. Afrika insanlığa aç. Ne dünya, nede Afrika ilk defa kuraklık yaşamadılar. Fakat dünya daha önce son 200 yıldır olduğu kadar kuraklık ve açlıktan ölümlere bu denli şahit olmamıştı.

Bizler biliyoruz ki Afrika'daki kuraklık ve açlıktan ölen her bir insanın ve hayvanın, yok olan tarım ve yaşam sahalarının temel müsebbibi batılı insanın bitmeyen emperyalist hırsıdır. Yüzyıllar boyu Amerika, Asya ve Afrika'nın en güçlü ve verimli insanlarını köle olarak alınıp satılacak metaı olarak gören batılı insan, geride kalan zayıf ve güçsüzlerini de insan eti yiyen yamyamlar ve sınır tanımayan katiller olarak tanıttı tüm dünyaya. Son 50 yıldır ise Batı oluşturduğu fonlar ve programlar aracılığı ile diğer ülkelere finansal yardımlarda bulunarak bu ülkeleri büyük bir borç bataklığına sapladı. Yardım adı altında tarım ve sanayi programlarını yok ederek pazar haline getirdiler bu ülkeleri. Thomas Mountain, Batılı bir gazeteci. Yazdığı bir makalede "BM bünyesindeki en büyük yardım kuruluşu olan Dünya Gıda Programı kasıtlı olarak Somali'de tarımı bitirerek bugün yaşanan kıtlığın asıl sorumlusudur" dedi ve yazısının sonunda " BM merhamet mi yoksa ölüm meleğimi?" sorusunu sordu. Bu soru emperyalist medya ve onların yerli işbirlikçileri tarafından kasıtlı olarak saklandı. Emperyalist güçler ve yerli işbirlikçileri işledikleri bu cürümü gizlemek istercesine suçluyu ilan ettiler. Suçlu, hayırsever emperyalistlerin getirdiği yardımların dağıtılmasına engel olan Eş-Şebab örgütü üyesi Müslüman teröristler. Mountain'e göre ise Eş-Şebab hareketinin BM yardımlarına tepkisinin sebebi, BM'nin Somali'de izlediği bu acımasız program. Afrika, Asya ve Amerika'nın yerli halkları kendi kendine bakacak kabiliyettedir. Bunun için yeterli yer altı kaynakları, toprak, hava ve suları mevcut. Sorun sadece Emperyalist hırs, kuşatma ve işgaldir. Buradan sesleniyoruz sömürü hortumlarınızı mazlum coğrafyalardan derhal çekin. Yardım adı altında yolladıklarınız bu coğrafyalardan çaldıklarınızın yanında hiçbir şey değil. Çaldıklarınızı kayıtsız ve şartsız hemen iade edin.

Batı, İngiltere'nin başkenti Londra'da başlayan ve farklı şehirlerine de yansıyan olaylara olan yaklaşımı ile ikiyüzlülüğünü bir kez daha ortaya çıkardı. İngiliz başbakanı bir diktatör edasıyla binlerce kişilik polis gücü ile kuvvet kullanarak şiddet olaylarını bastıracaklarını söyleyip "Herkes, eylemlerinin sonuçlarına katlanacak. Bu suçları işlemeye yaşları yetiyorsa yargılanmaya da yetecektir." diyerek adeta halkını tehdit etti. Farklı ülkeler olduğunda sözde demokrasi naraları atarak insanlık dersi veren hatta o ülke yönetimlerine karşı güç kullanmaktan çekinmeyen batılı devletler, kendi halklarının taleplerini ise istikrara, insanlığa ve demokrasiye karşı işlenmiş suç olarak görmekte ve bu insanları yağmacılar ve çapulcular sürüsü olarak nitelendirmektedirler. Ellerinde bulunan medya gücü ile istediklerini hak ve adalet savaşçısı, istediklerini ise çapulcu haydutlar olarak göstermektedirler. Buradan David Cameron'a ve onun nezdinde tüm batılı liderlere seslenerek haklı bir takım taleplerde bulunan ve uygulanan kimi politikalardan memnun kalmayıp protesto hakkını kullanmak isteyen halklarınıza karşı şiddet uygulayacağınız yere onları dinleyerek mevcuttaki sorunlarına çözüm üretmeniz tavsiyesinde bulunuyoruz. Aksi takdirde şiddet kullanılarak bastırılan istekler bir müddet sonra çok daha büyük ve önlenemez olaylar şeklinde dönüş yapacaktır. BM'de çağrıda bulunuyor ve çifte standardı bırakıp, Avrupa'da zuhur eden halk hareketlerine karşı güç kullanan ülkelere karşı acil toplanıp yaptırım kararı almalarını, gerekirse mazlum halkları korumak adına bu ülkelere barış gücü konuşlandırmaları gerektiğini söylüyoruz.

Daha yaşanır bir dünya oluşturmak amacı ile, mazlum ve mustazaflar yeryüzünde hakim oluncaya dek, zulmün ve zalimin her türlüsüne karşı mazlumların ve ezilmişlerin yanında olacağımızı, burada ve gücümüzün yettiği her yerde zulmü ve zalimi deşifre edeceğimizi bir kez daha tüm kamuoyuna deklare ediyoruz.

ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU Adına

İHH ANKARA Yönetim Kurulu Üyesi

Serkan CODAL

Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu 309. Hafta basın açıklamasıyla adalet ve özgürlük eylemlerini sürdürdü. "Paylaşalım, Somaliye'de Ramazan gelsin!" yazılı dövizlerin taşındığı eylemde platform adına Ribât Eğitim Vakfı Sakarya Şubesi'nden Bahaeddin Kuruoğlu'nun okuduğu açıklamada "İnsanlık ayağa kalk! Afrika'daki insanlık dramına sessiz kalamayız. " denildi.

Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu 309. Basın Açıklaması

Açlığa, ihlallere, insan hak ve hürriyetlerine dikkat çekmek, sürünceme de kalan adli hükümlere değinmek üzere yeniden meydanlardayız.

İnsanlık ayağa kalk! Afrika'daki insanlık dramına daha fazla sessiz kalamazdık, kalamayız ve kalmadıkta. Son asrın en büyük kuraklık felaketi ile yüz yüze olan, Afrika Boynuzundaki özellikle Somali de bulunan müslüman kardeşlerimizi bir lokma ekmeğe muhtaç durumda bırakamazdık. Gönül ve din birliği bulunan, dindaş olmasak dahi sefalet içindeki insan görüntülerine daha fazla duyarsız kalmamız müslümanca yaşama mücadelesi veren bizlere elbette yakışmazdı. Vicdan sahibi her gönüllerde derin izler bırakan, bir parça ekmek kırıntısı ile saatlerce oruç tutmayı göze alan bu toplumlara şefkat ve merhamet ellerini uzatan tüm insanlara şükranlarımızı sunmayı bir borç biliriz.

Afrika da insanların sıkıntısı açlık iken, ülkemizin gündemi de bir hayli yoğun geçmekte. İnternet andıcı davasında gerçekler artık saklanamaz bir hale gelmeye başlamıştır. Öyle ki dönemin Genelkurmay başkanına kadar uzanan bir sürece doğru gidildiğini görmek, sivil yönetim özlemi içerisinde olan toplumlara örnek teşkil edecek duruma varmakta, ülkemiz için ise hayal ötesi bir düş konumunda olan askeri vesayetin sona ermesi adına güzel gelişmeler sunmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti tarihinden bu zamana kadar, sivil yönetimleri baskı altında tutmak; medyayı, siyasi aktörleri, iktisadi hayatı hatta ve hatta spor kamuoyunu bile yönlendirecek şekilde dizayn edilen askeri yönetim kademesinin etkinliğinin kırıldığını görmek elbette mutluluk verici gelişmeler adına en ehemmiyetleri durumları kapsamaktadır. Ordu kademesinde sivil bir darbe mi yapılıyor yaygaraları koparan laik elit kesimlerin kaygıları ne derece haklı ise eğer, sivil iradenin inisiyatifi ele alma konusunda o derece başarılı olduğu arasında her zaman doğru bir orantı kurmak hep mümkün olmuştur.

Kutsal ve mukaddes Ramazan ayımızı geçirdiğimiz şu günlerde ortalığın bulandırılması ve müslüman insanların huzurunun kaçırılması adına olmadık yöntemler denenmeye devam edilmek istenmektedir. İstanbul'da söz konusu edilen bir olaya göre, sporcu olduğu iddiasında olan (!) bir hanımefendinin uğradığını iddia ettiği saldırı sonrasında faturanın hemen dindar insanlara kesilmek istenmesi de oldukça manidardır. Gerçeklerin çok daha sonrasında ortaya çıkması ve olayın hanımefendinin giyim ve kuşamı ile alakasının olmaması gerçeğini hala görmezden gelen yanlı ve yandaş insanları esefle kınadığımızı belirtmek istiyoruz. Temel özgürlükler bağlamında her türlü rezilliği ve gayr-i ahlaki münasebetleri insanların daha çok hak elde etme adına yapıldığının dile getirilmesi bile toplum yapısına konan en büyük dinamitlerden sadece birkaçını meydana getirmektedir. Olayın vukuu bulma zamanının Ramazan ayından birkaç gün önce olmasına karşın, çok daha sonrasında ortaya çıkarılması da malum çevrelerinin niyetleri konusunda oldukça fazla ipucu vermeye yetmektedir. Şunun bilinmesini isteriz ki, onlar nasıl ki kendi hayat ve yaşam tarzlarına müdahale edilmesini istemiyorlarsa, Müslümanların da bu toplumda istedikleri gibi giyinip ve yaşama hakları vardır.

Sakarya Adalet Girişimi olarak biz kez daha af ve mağfiret ayımızın İslam âlemi için hayır ve huzur getirmesini diliyoruz. İftar ve sahur sofralarımız da en az bir kişilik de Afrikalı kardeşlerimize ayırmamamız temennisi dileği ile

Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu Adına Ribat Eğitim Vakfı Sakarya Şubesi

Bahaeddin Kuruoğlu

 

Bursa'da Eylem

Mazlum-Der Bursa Şubesi Başkanı Şakir Çalışkan, Suriye'de yaşanan olayların derinleşerek gün geçtikçe büyüdüğünü belirterek, "Suriye'de ikinci bir Kerbela yaşanıyor" dedi.

Bursa Gönüllü Kuruluşlar Platformu üyeleri, Suriye'de yaşanan olaylar sebebiyle Orhangazi Parkı'nda eylem düzenledi. Esad hükümetine tepki gösteren eylemciler, sloganlar atarak bir an önce olayların sona ermesini beklediklerini söyledi.

Yaptığı açıklamada Ramazan ayının barış ve tefekkür ayı olduğunu kaydeden Mazlum-Der Bursa Şubesi Başkanı Şakir Çalışkan, mübarek bir ayda kendi halkını en vahşi katliamlara tabii tutmasının Suriye rejiminin içine düştüğü meşruiyet krizini gösterdiğini ifade etti. Suriye rejiminin tehlikeli bir oyun oynadığını ve mezhep ayrılığını kışkırttığını söyleyen Çalışkan, "Kriz, bölgedeki uzantılara doğru yayılarak Suriye sorunu olmaktan çıktı. Bölgesel ve küresel mesele haline geldi. Bu süreçle beraber bir İslam toprağı daha emperyalizmin müdahalesine açık hale getiriliyor. Halkın adalet taleplerine kan dökerek ve katliam yaparak karşılık veren Suriye yönetimi, ülke topraklarına bir müdahale olması durumunda tek sorumlu olacak" dedi.

İran ve Türkiye'nin Suriye'de yaşanan zulümleri halının altına süpürme gibi bir lüksünün olmadığını dile getiren Çalışkan, Suriye rejiminin ciddi bir şekilde uyarılması gerektiğini belirtti. Çalışkan, "Bir an önce İslam Kalkınma Örgütü gözlemciliğinde reformlar yapılmalı ve muhalefetin de katılacağı milli bir mutabakat hükümeti kurulmalıdır. Çok partili hayat uygulanmalı ve ordu sokaktan geri çekilmelidir" diye konuştu.

İHH Bursa Şubesi Başkanı Hüseyin Kaptan ise, Somali'de yaşanan açlık sebebiyle Türkiye'den çarşamba günü bir geminin yola çıkacağını hatırlatarak, "Bursa'dan bir arkadaşımızı Somali'ye yolluyoruz. Zannediyorum 2-3 gün içerisinde Somali'de olacak. Herkesin duyarlı olmasını bekliyorum" dedi.

Van'da 166. Eylem

166'ıncı kez Başörtüsüne özgürlük" demek için sokağa çıkan VAHÖP üyeleri, Ramazan ayının önemine vurgu yaparak tüm Müslümanların açlıkla terbiye edildiği bu ayda, Afrika'da açlıkla burun buruna olan 12 milyon Afrikalı 'ya yardım etmesi gerektiğini vurguladı. VAHÖP ayrıca TSK'nın en üst kademesinde yaşanan istifa depremini de "askeri vesayetin yeni bir mevzi daha kaybettiğinin güzel bir resmi olmuştur" şeklinde yorumladı.

166'ıncı kez Sanat Sokağı'nda bir araya gelen VAHÖP üyeleri adına bu hafta ki basın açıklamasını Umut Işığı Derneği'nden Abdurrahman Eren okudu. Açıklamada şunlara yer verildi:

"Bilinç, akıl ve duygu kirliliğimizin en yoğun olduğu bir dönemde yine Ramazan'ı şerifi ağırlamanın huzurundayız. Tüm İslam ümmetinin ramazanı şerifini kutluyor, Yapılan ibadetlerimizin Allah katında kabulünü diliyoruz. Yokluğun ve yoksulluğun ne demek olduğu, açlık ve susuzluğun kavurucu yaz sıcaklarında bizleri nasılda halsiz düşürdüğü ortadadır, işte böyle bir zamanda yardımlaşma ve kardeşlik kendini ortaya çıkarmaktadır. Somali ve Etyopya'da her altı dakikada 1 çocuğun ölümünü duymak bizlere yeni bir sorumluluk yüklemiştir. Bu konuda duyarlı davranmak ve ramazan yardımlaşmasının güzel bir örnekliğini sergilemek durumundayız. Mevsimin kavurucu sıcaklarına rağmen Türkiye yeni bir bahar havasını teneffüs ediyor. Yüksek askeri şurada yaşananlar, askeri vesayetin yeni bir mevzi daha kaybettiğinin güzel bir resmi olmuştur. Yaşanan bu gelişmeler ülkenin geleceğine olan umutlarımızı artırmış ve yeni bir heyecan katmıştır. Sivil iradenin yerini sağlamlaştırması, kurumların kendi asli işleriyle uğraşmaya dönük bir hal içerisine girmeleri, özgürlük taleplerimizin ve dolayısıyla inanç özgürlüğünün simgesi haline gelen başörtüsü yasağının kalkacağına yönelik beklentilerimizi hızlandırmıştır. Artık vesayet sahiplerinin yıllardır sürdürdükleri başörtüsü düşmanlığı derhal ortadan kaldırılmalı ve yalnız eğitim ve öğretimde değil yaşamın tüm alanlarında serbestliği sağlanmalıdır."

Hem okula alma hem ceza kes

Açıklamanın devamında geçen hafta Adana'da okula alınmayan ancak ailesine 1245 TL para cezasının kesilen Maşallah Savsal'ın durumuna da parmak basılarak; "Geçtiğimi;: hafta Adana Orhan Çoban ilköğretim okulunda 4 sınıf öğrencisi Maşallah Savsal'ın ailesine kesilen 1245 TL'lik ceza düşündürücüdür. Hem başörtüsünden dolayı okula almamakla mağdur edeceksin, hem de okula devamsızlık yaptığı gerekçesiyle para cezası keseceksin. Bunun hangi hukukla bağdaştığını anlayamamaktayız. Bu sorunun derhal çözülmesini, ailenin üzerindeki bu mağduriyetin kaldırılmasını beklemekteyiz. Çünkü bu durum yeni anayasanın ve özgürlüklerin konuşulduğu bu ortamda hükümetin alnında kara bir leke olarak durmaktadır. Toplumun tüm kesimlerinin ayrım gözetilmeksizin iştirak edeceği, tüm inanç ve etnik grupların temsilcilerinin de katılımıyla gerçekleşmesini beklediğimiz yeni anayasa çalışmalarında devletin değil halkın menfaatlerinin temel alınmasını, baskıcı ve dayatmacı zihniyetin yerini hürriyet ve adaletin alması beklentilerimizi yineliyoruz. Özelde Kürt realitesinin genelde ise tüm etnik ve inanç gruplarının yaradılıştan gelen hakları olan tüm etnik ve kültürel haklarının iadesi mutlaka sağlanmalı ve tüm halkların ve inanç gruplarının kendilerini birinci sınıf kabul edecekleri yeni düzenlemeler yapılmalıdır. Devlet bir ideolojinin koruyuculuğundan ayrılıp vatandaşlarını tüm dogmatik ideolojilerin baskı ve dayatmalarından korumalıdır" denildi.

Başkalarına yaptığınız kafeste bir gün siz de olabilirsiniz!

VAHÖP son olarak da Suriye'de halka katliam uygulayan Esad yönetimini ve Norveç'te ırkçı bir Norveçlinin İslam düşmanlığı histerisiyle yaptığı eylemi protesto ederek; "Yaklaşık 6 aydır tüm dünyanın gözleri önünde gerçekleştirilen, 1982 hama ve humus katliamlarını aratmayan ve Suriye'nin bütününe yayılmış olan zulüm ve vahşet dalgasının durdurulması için tüm dünya Müslümanlarının etkin bir eylemlilik sürecinde bulunları gerekmektedir. Batılı ve müstekbir ülkelerin İslam topraklarında yaşanan bu zulme siyaseten tavır koymaları ve halkın lehinde hiçbir girişimde bulunmamaları Alçak ve çıkarcı tavırlarını bütün çıplaklıklarıyla ortaya koymaktadır. İslam ülkelerinin yöneticilerinin üzerlerindeki ölü toprağını atıp batılı ülkelerden herhangi bir beklenti içerisinde olmadan acil ve çözümcül müdahalelerini gerekli görmekteyiz.

İslam konferansı örgütü derhal toplanmalı, Suriye'de yaşanan bu insanlık dışı durumun düzeltilmesi, onlarca yıldır devam eden zulüm iktidarının devrilmesi ve halkın iradesinin tecellisinin gerçekleşmesi için gerekli girişimlerde bulunulmasını bekliyoruz. Türkiye cumhuriyeti hükümetinin de ülkeler arası çıkar ilişkilerinden ve maddi hesaplardan kurtulup en önemli şey olan insan hayatını ilişkilerde ölçü kabul etmelerini bekliyoruz. Tüm İslam ülkelerinin yöneticilerine asrın firavunu Hüsnü Mübarek'in durumunu hatırlatıyor ve akıbetlerinden korkmaları gerektiğini söylüyoruz. Hepinizin başkaları için yakıştırdığı kafeslerin günü geldiğinde sizi de içine alacağını unutmayın.

Geçtiğimiz ay içerisinde Norveç'te yaşanan ve tüm dünyaya akıl tutulması yaşatan ve ciddi bir patolojik vaka görüntüsü arz eden saldırı ve arkasındaki gelişmeler üzerinde durulması gereken bir durumdur. Başkanlık sarayında gerçekleşen patlama ve hemen akabinde tüm dikkatleri başka bir yöne çeken bu saldırı dünya kamuoyunu çok ikna eden bir durum olmadı. Acaba başkanlık sarayında ki patlamanın dikkatleri dağıtılmaya mı çalışıldı? Sorusunun ardından ortaya çıkan haber ve yorumların İslam düşmanlığını gözler önüne sermesi arısından yeniden değerlendirmeli ve Müslüman kamuoyu bu konuda düşünmelidir. Tüm medya kuruluşları olayın suçlusu olarak Müslümanları hedef gösterme gayretindeydiler. Son ana kadar Müslümanlar üzerine yoğunlaşan malum medya, saldırganın kimliği deşifre olunca habere karartma uygulamaya başladılar, islamofobik yorumlar ve terörist yerine Norveçli çılgın ifadesini öne çıkarmaya başladılar. Bu çirkin batının İslam'a ve Müslümanlara bakışını ortaya çıkaran ciddi bir durumdur" denildi.

 

Konya'da 205. Eylem

Rahman, Rahim, Allah'ın adıyla
                Biz ise, yeryüzünde güçten düşürülenlere lütufta bulunmak, onları önderler yapmak ve mirasçılar kılmak istiyoruz.                                                                                                                                                                                    (Kasas Suresi 5. Ayet)
Sevgili dostlar, değerli basın mensupları;
Dünya dört bir yandan büyük bir ateş çemberiyle kuşatılmış durumda ve bu çember gün geçtikçe daralmakta. Geçici çözümler, günü kurtarmaya yönelik anlayışlar problemin çözümünü kolaylaştırmadığı gibi sorunu, içinden çıkılmaz bir hale de dönüştürmektedir.
Dünyanın bir tarafı açlıkla karşı karşıya diğer bir tarafında da işgaller ve getirdikleri sorunlar var. Baskı ve zulüm bir başka bölgede, halk ayaklanmalarına sebebiyet vermiş, milyonlar meydanlarda hak talep ediyor; diktatörler ayak diretiyorlar. Başka bir bölgede ellerinden imkânları alınmış varoşların, ghettoların çocukları, haklarını ellerlinden alanlara karşı şehirleri yakıyor, yağma hareketleri düzenliyorlar. Ekonomik krizler, dünyanın bir başka bölgesini, yaşanmaz hale getirmekte. İnsanlar işsizlik, yolsuzluk karşısında çaresiz bir vaziyette durmaktalar.
Her bir sorun için ayrı ayrı çözümler düşünülüp uygulanmakta. Açlık sorunu, yardım kampanyalarıyla; işgaller, işbirlikçilerin halkları işgale razı etmesiyle; halk ayaklanmaları, demokrasi vaatleriyle; ekonomik krizler yeni borçlanmalar ve faizlerin düzenlenmesiyle; varoşların ayaklanmaları, polisiye tedbirlerle çözüme kavuşturulmaya çalışılıyor"
Bu çözümlerin her birisi, geçici bir dönem meselenin üzerini örtmeye yarayabilir. Vicdanları kısa bir süre de olsa rahatlatabilir. Dünya'nın gittiği ateş çukurunu cilalayıp güzel gösterebilir. Fakat er geç bu yapılanların kalıcı bir çözüm için yeterli olmadığını insanlık idrak edecektir.
Bu sorunların ana nedeninin bulunup çözüme yönelik kaygılar taşınmadığı müddetçe, yapılanların her birisi, rüzgâra karşı yürümekten, akıntıya karşı kürek çekmekten, problemin özünü büyütmekten başka hiçbir işe yaramayacaktır.
Bu problemlerin ana nedeni, sömürgecilik, emperyalizm ve doymak bilmeyen azgın insan iştahıdır. Emperyalizme ve onun her çeşidine karşı köklü bir direniş ortaya konulmadıkça da bu problemler çözülmeyecektir. Problemleri çözme makamında, problemlerin kaynağı olan emperyalistler bulunduğu müddetçe, problemler bir çözüme ulaşamayacaktır.
Birleşmiş Milletler, NATO, Avrupa Birliği, Amerika ve yandaşları, çözümün bir tarafında bulunuyorsa problemin kim olduğunu kavramakta zorluk çekeriz. Problemin kaynağı, insanlığın üzerine çöreklenmiş kan emici emperyalist, işgalci devlet ve devletler topluluklarıdır. Sömürünün devamı için bir araya gelen ve kuruluş felsefelerini sömürü üzerine inşa eden bu işgalci güçlerden nasıl bir insaf bekler ve insanlığın hayrını umarız?
Birleşmiş Milletler yeniden hak ve adalet üzerine dizayn edilmeli, güvenlik konseyi uygulamasından ve veto haklarından bir an önce vazgeçilmelidir. Birleşmiş milletlerin Amerikan güdümünden çıkartılarak, ulusların adalet üzerine temsil ve katılımları sağlanmalıdır.
NATO lağv edilmeli ve savaşlar için harcanan milyarlar, insanlığın yüksek menfaatleri için kullanılmalıdır. Askeri harcamalar ve insanlığı topyekûn yok edecek düzeydeki silahlanma yarışlarına son verilmeli, nükleer ve konvansiyonel silahlar kontrol altına alınmalıdır.
Dünya ekonomisi sanal bir ekonomi olmaktan çıkartılıp reel ve gerçekliği olan bir ekonomiye dönüştürülmeli faiz ve finans kurumlarının tekelinden kurtarılmalıdır.
Çözüm sömürünün kendine, kaynaklarına anlayışına ve ona destek veren tüm unsurlarını deşifre eden bir anlayış, onun yaşam biçimine karşı duracak tevhid ve adalet üzere kurulu bir hayat ve topyekûn bir direnişle mümkündür.
Sömürünün ve işgallerin olmadığı paylaşımın adalet üzerine kurulduğu, evrenin darusselam olduğu yeni bir dünyada yaşama umudu ile hepinizi 206. Hafta'da ayı yer ve saatte buluşmak üzere Allah'a emanet ederiz.
KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU
13 / 08 / 2011

Sivil Haber Haberleri

Katil İsrail'e kucak açan Uluslararası Olimpiyat Komitesi sınıfta kaldı
Paris Olimpiyatlarının güvenlik işlerinde neden İsrail güçleri kullanılıyor?
Alimlerden Gazze bildirisi: HER MÜSLÜMANA FİLİSTİN SORULACAK
PKK'nin kanlı tarihinden bir kesit: Susa Katliamı!
Diyarbakır bu akşam da Gazze için meydanlardaydı