Üniversitelerimizde yeni eğitim dönemi başlarken bazı üniversitelerin kayıt için başı açık fotoğraf istemesi insan haklarına, inanç özgürlüğüne ve eğitim hakkına bir müdahale anlamı taşımaktadır. Defalarca uyarılmalarına rağmen hala baskıcı ve yasakçı zihniyeti terk etmemekte direnen üniversite yöneticilerinin bu hukuksuz uygulamayı biran önce sona erdirmesini istiyoruz. Aksi halde YÖK başkanlığının başörtüsü yasağında ısrar eden rektörlükler hakkında gereğini yapması gerekecektir.
İşgalci, siyonist İsrail rejiminin Mavi Marmara cinayetlerini ve Gazze ablukasını meşrulaştırmaya çalışan Birleşmiş Milletlerin raporunu bir kez daha kınıyoruz. Bu çerçevede Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'nin işgal ve katliamlardan sorumlu İsrail çetesine yaptırım uygulama kararını sonuna kadar destekliyoruz. Hükümetten kamuoyuna deklare ettiği beş maddelik yaptırım kararını, özellikle saldırı emrini veren ve icra eden İsrailli yetkililer hakkında Türkiye mahkemelerinde hukuki süreci ciddiyetle işletmesini ve devamında da gereken adımların atılmasını istiyoruz. Gazze'ye uygulanan ambargonun sona erdirilmesi talebi İsrail'in zulümlerine tamamen engel olmasa bile bu güne kadar ilk defa bölgede bir devletin İsrail'e "Artık Yeter" itirazını yükseltmesi anlamına gelmektedir.
Bu güne kadar İsrail ile ilişkilerin bozulmaması için her türlü zulme göz yuman işbirlikçi dış politikanın terk edilmeye başlanması sevindiricidir. AK Parti hükümetinin ABD-İsrail ekseninin terk edilmesi yolunda ciddi adımlar atarak İsrail devletinin zulümlerine karşı durması takdir edilecek ve desteklenecek bir siyasettir.
Ancak İsrail ile Türkiye arasında yaşanan gerginlik tüm gündemi işgal ederken, Türkiye'nin NATO Füze Kalkanı projesine imza atmasını doğru bulmuyoruz. Türkiye'ye kurulacak füze kalkanının savunma amaçlı kullanılacağı söylense de başta İran olmak üzere İslam coğrafyasının bu füze kalkanı tehdidi altında olacağını anlamak zor değildir. Dolayısıyla hükümetin zalimler karşısında, mazlumun yanında yer alan davranışlarını nasıl destekliyorsak zulme yol açacak ve emperyalist güçlerin çıkarlarını güçlendirecek her eyleminin de karşısında olduğumuzu vurgulamak istiyoruz.
Ülkemizde ve bölgemizde akan kanın ve gözyaşının biran önce durması, özgürlük ve adaletin tüm coğrafyamıza ve insanlık ailesine hakim olması en büyük temennimizdir. Bu vesile ile siyonist İsrail rejimine haddini bildiren onurlu duruşun devam etmesini ve zalim Esad rejimi ile de tüm siyasi ve ekonomik ilişkilerin askıya alınmasını talep ediyor, önümüzdeki hafta cumartesi saat 12:30'da buluşmak üzere hepinizi Allaha emanet ediyoruz.
Akyazı Adalet ve Özgürlükler Platformu Adına
Mazlumder Akyazı sözcüsü
İsmail KAHYA
Başörtüsüne özgürlük 334.hafta basın açıklaması 10 Eylül 2011 tarihinde, saat 12.30 İzmit İnsan Hakları parkında yapıldı.Basın açıklamasını Orhangazi Ergin yaptı.Konusu 12 Eylül darbesiydi.Basın açıklaması sırasında darbecilere sembolik olarak kırmızı kart gösterip, düdük örtülerek, sosyal hayattan çekilip, işlerine bakmaları gereği belirtildi.
BASIN AÇIKLAMASININ TAM METNİ:
334.HAFTA BAŞÖRTÜSÜNE ÖZGÜRLÜK BASIN AÇIKLAMASI 10 EYLÜL CUMARTESİ
12 EYLÜLLERE, DARBELERE "DUR" DE!
Değerli halkımız ve basın mensupları, başörtüsüne özgürlük 334.hafta basın açıklamaza hoş geldiniz.31 yıl önce bugünlerde,12 Eylülde Türk Silahlı Kuvvetleri toplumsal ve siyasal şiddet ortamını ve siyasal iktidarsızlık durumunu gerekçe göstererek ülke yönetimine el koymuş, halkın oylarıyla seçtiği TBMM'yi feshetmiştir.
Dönemin ABD Ulusal Güvenlik Konseyi Türkiye Masası Sorumlusu Paul Henze'e darbeyi haber veren diploamat "your boys have done it sizin çocuklar işi bitirdi "- diyerek müjde vermesi, silahlı kuvvetlerin, darbeyi sadece kendi emir komuta hiyerarşisi içerisinde gerçekleştirmediği yönünde önemli bir işaret olarak değerlendirmek gerekir.
12 Eylül darbesiyle birlikte sağcısıyla, solcusuyla her kesimden, yüz binlerce kişi gözaltına alınmış, bir milyonun üzerinde insan fişlenmiş, yüz binlerle ifade edilen insan hakkında, adına sıkıyönetim denilen zulüm mahkemelerinde davalar açılmış, binlerce kişi idamla yargılanmış, 50 kişi idam edilmiş, yüzlerce kişi işkence ve şüpheli nedenlerle ölmüş, onlarcası intihar etmiş, otuz bin civarında insan siyasi mülteci statüsünde ülkeyi terk etmek zorunda kalmış, sendikalar, siyasal partiler, basın organları antidemokratik bir biçimde kapatılmıştır. Kısacası 12 Eylül darbesi toplumun tüm kesimlerinin, tüm örgütlü unsurlarının üzerinden dev bir buldozer gibi geçmiştir. 12 Eylül bu açıdan, acılarla ve buhranlarla örülü bir, toplumsal yıkımın ifadesidir.
Bu baskılar, toplumda darbecilere karşı bir nefret uyanmasına sebep olmuştur.Hiç kimsenin demokratik rejime her nasıl olursa olsun müdahaleye hakkı yoktur.12 Eylül'ü ve darbeleri lanetlemek için bu gün buradayız, bundan sonra da buralarda olacağız.Ordunun darbeye dayanak aldığı iç hizmet yönetmeliği 35.madde acilen değişmelidir. Ancak, meclis görev verdiği takdirde ordu müdahale edebilmelidir. Bu ülkeyi yönetmeye meraklı askerler darbeyle değil, siyasete atılarak demokratik yollarla bunu denemeli, parti kurarak boylarının ölçüsünü almalıdırlar. Halkın onay ve desteği olmayan askerlerin, halkın vergileriyle alınmış silahları, darbeyle halkın üstüne çevirmeye, darbe yapmaya hakları yoktur.
12 Eylül darbecilerinin ifadelerinin alınmaya çağrılması sadece bir seçim şovu muydu? Acilen 50′ye yakın insanı idam eden bu kişilerin, yargılanıp ceza almasını istiyoruz. Bu cezalar, darbe heveslilerine bundan sonrası için ibret olmalıdır. TSK'nin internet sitesindeki 27 Nisan bildirisini kaldırılmasını çok olumlu bir gelişme olarak görüyoruz.Bu bir iyileşme belirtisidir. Asker, sivil hayata müdahaleden elini çekmeli ve asli görevine geri dönmelidir. Fakat, bu bildirinin geri çekilmesi de yeterli değildir. Görevi olmayan bir sahada, sivil yaşama, cumhurbaşkanlığı seçimine, Genelkurmayın internet sitesinden müdahaleye kalkanlar tespit edilip, yargılanarak gerekli cezayı almalıdır. Çünkü, buraların giderleri halkın verdiği vergilerle karşılanmaktadır ve hiçbir görevli memurun, kendi siyasi görüşleri doğrultusunda burada işlem yapmaya, siyasi görüş beyan etmeye hakkı yoktur.
Bu tavırların, halkın göz bebeği olan orduyu yıprattığı muhakkaktır. Bu tür art niyetli çürük elmalar, sepetten temizlenmeli ve kokuşmanın önüne geçilmeli, ordumuzu yıpratanlar layık oldukları cezalara çarptırılmalıdır. Bir avuç darbecinin, cuntacının, malum siyasi görüş mensubunun, kanun dışı fillilerle orduyu ve bu kurumda görev yapan, vatan savunmasını üstlenmiş, saygıdeğer, kıymetli subaylarımızı lekelemeye hakkı yoktur. Ordumuz, bu çağdışı, demokrasi düşmanı unsurlardan acilen temizlenip, sadece halkın ordusu ve sadece halkın emrindeki ordu durumuna gelmelidir. Katıldığınız için teşekkür ederiz.
KOCAELİ KARTEPE İNSAN HAKLARI DERNEĞİ
GÖNÜLLÜSÜ ORHANGAZİ ERGİN
Sakarya'da 313. Eylem
Yeni bir 11 Eylül arifesi. Bundan tam 10 yıl önce, Amerika'daki Dünya Ticaret Merkezine gerçekleştirilen saldırıların seneyi devriyesindeyiz. Küresel güçlerin İslam dünyasına savaş açma adına kullandıkları kurgulu ve düzmeceden ibaret senaryoların toplamı. Masum ve sivil insanların öldürülmesine inancımız, her ne olursa olsun karşı çıkmamızı bize emretmiştir. Gözünü kan ve hırs bürüyen katil A.B.D hükümeti, küresel menfaatleri uğruna kendi insanını da öldürmekte bir an olsun tereddüt göstermemiştir. Bu düşüncemiz bir savsata olarak düşünülse de, kendi halkını inandırmakta zorluk çekenler, müslüman coğrafyasını asla ikna edememişlerdir. Katil ve zalimlerin yeni senaryoları her daim mevcuttur. Biz müslüman halklar olarak uyanık olmalı ve kâfilere karşı dik duruşumuzu her alanda göstermeliyiz.
Ortadoğu da yanan özgürlük ateşi her geçen gün daha da kuvvetlenmektedir. Tunus ile başlayan insani kalkışma Mısır ile devam etmiş ve son olarak ta komşumuz Suriye'ye kadar ulaşmıştır. Baas rejiminin en katı ve sert yüzü maalesef ki bu ülke de sergilenmeye devam etmektedir. Babasından uzatmalı katil Beşar Esad, ülkeyi yönetme adına kendi halkına akla ve mantığa sığmayacak işkenceler uygulamaya devam etmekte, korkunç katliamlarına ara vermeden devam etmektedir. Öyle ki; en çok insan, kutsal günlerimiz olan Cuma günleri öldürülmekte, bayram günleri toplu katliamlara sahne olmaktadır. Halklarının haklı taleplerine göz yummak hiçbir devirde yönetimlere fayda sağlamamıştır. Umarız ki bu rejimin sonu da özgürlük ve daha fazla insanca yaşama adına mücadele gösteren halkı tarafından getirilir, ülkelere demokrasi getirme adına mücadele veren rejimler tarafından değil !!!
İsrail boyunun ölçüsünü almıştır! Türkiye hükümetinin bu anlamdaki dik duruşunu takdir ile karşılıyoruz ve sonuna kadar ardında olduğumuzu belirtmek istiyoruz. Hafta içerisinde açıklanan BM raporunun yankıları devam etmektedir. Buradan edindiğimiz sonuca göre, bu kurumun kimlere hizmet ettiğini bir kez daha anlamış bulunmaktayız. Uluslar arası sularda seyreden ve her türlü ambargoya maruz kalan Gazze halkına insani yardım taşıyan gemilere bile tahammülü olmayan Siyonist rejim, yaptıklarının bedelini artık ödemek zorundadır. Özür dileyecek, Tazminat ödeyecek ve Gazze'ye uyguladığı ambargoya son verecektir. Biz dilek ve temennilerimizi iletmiyor, olması gerekenleri dile getiriyoruz. Olası ikinci bir filonun yola çıkması durumunda da gemilerimizin eşlik etmesi gerekliliğinin dillendirilmesi olumlu bir gelişme gibi durmaktadır
Kur-an eğitiminin önünde bir duvar gibi duran yaş sınırlamasının da son bulması gerekmektedir. Neredeyse tamamının müslüman olduğu iddia edilen bir ülkede böyle bir utanca sahip olmak, vicdan sahibi herkesi rahatsız etmektedir. Yeni Anayasa yapımı sürecinde değinilmesi gereken en temel konulardan biri bu olmalı ve bu manevi zulme bir an önce son verilmelidir.
Ve keyfi başörtüsü yasakları. Üniversitelerin kayıt dönemleri artık son buldu. Kayıt sürecinde uygulanmak istenen bu saçma yasağın bilinçlenen ve dik durmasını öğrenen insanlarımız sayesinde başlamadan son bulması büyük bir sevinç kaynağı oluşturmuştur. Haklarımız müdafaa edildiği sürece var olmaya devam edecektir. Mücadelemizi her daim sürdürebilme ümidi ile"
Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu Adına Ribat Eğitim Vakfı Sakarya Şubesi
Bahaeddin KURUOĞLU
Konya'da 209. Eylem
Rahman, Rahim, Allah'ın adıyla
Biz o (Kur'an)'ı Kadir gecesinde indirdik. Kadir gecesinin ne olduğunu sen nereden bileceksin? Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır. Melekler ve ruh, o gece Rab'lerinin izniyle her iş için iner de iner. Esenliktir o, tâ tan yeri ağarıncaya kadar. (Kadir Suresi)
Sevgili dostlar, değerli basın mensupları;
Tarih olaylarla, insanlarla, şehirlerle yazılır. İnsanlar ve olaylar değişir çoğunlukla, ama şehirler onların adları varlıklarını devam ettirirler. Bazen hüzünle anılırlar, bazen sevincin adı olurlar. Kutsallıkla bütünleştiklerinde şehirler tarihin kalbi olurlar. Tevhidin ve adaletin simgesine dönüşür, özgürlüğün şiarı olurlar. Kudüs, tarihin kalbidir! Kudüs, insanlığın onuru ve özgürlüğün adıdır!
Peygamberlerin el emeği ile şekillenmiş, sınırları Salihlerin ayak iziyle çizilmiş, her binasında kulluğun ve özgürlüğün izlerinin bulunduğu kadîm şehirdir Kudüs. Bir sevdadır, Salihlerin yüreğinde" Bir meşaledir, özgürlük sevdalılarının yolunu aydınlatan. Bir hançerdir, zalime karşı çekilmiş olan. Kudüs, şehirlerin anası Mekke'nin öz kardeşidir. Bir İbrahimî put kırışı temsil eder Kudüs. Bir Davut'ça zalime karşı koyuşu" Ve Süleyman'ın elinde adalet devletinin gerçekleşmesini" Zekeriyya ve Yahya'yla mazlumiyyeti, Meryem'le iffeti, İsa'yla safiyeti bayraklaştırmıştır Kudüs.
Ve Kudüs, İbrahimî imametin akidelerine şirk bulaştırmış İsrailoğulları'ndan tevhidin varisleri, İsmail'in çocuklarına, Muhammed (a.s)'ın eliyle İsra gününde, tevdii edildiği yerin adıdır.
İmametin adıdır Kudüs, adalet üzere insanlığa hak ve hidayet yolunun, sabitlendiği yerdir. Onunla gerçekleşir adalet. Ve tüm insanlığın beklentisi olan gerçek barış Kudüs'ün esenliğiyle mümkündür.
Dün, Dünya Kudüs günüydü" Dünya barışına sevdalı yürekler, bu barışın ancak Kudüs'ün esenliğiyle olacağını haykırdılar yeniden. Bizde bu seslenişi tekrar ediyor, çevresi mübarek kılınmış Kudüs'ün tüm çevresiyle birlikte dünya esenliğinin merkezi olması için mücadele edeceğimizi ilan ediyoruz.
Kudüs, vahiyle Kudüs'tür. O bütün değerini vahiyden alır. Yarın vahyin insanlığa son bir kez inişinin başlangıç günüdür. Tamamlanmış ve kâmil kılınmış dinin, ilk tohumunun atıldığı gündür. Dün Kadir gecesiydi. Rahmetin ve bereketin sağanak sağanak indiği, indirildiği geceydi. Kudüs Günü'nün Kadir gecesine denkgelmesi Kudüs'ün kurtuluşunun bir müjdecisi olarak algıladık"
Kudüs'ün mahsunluğu, insanlığın vahye duyarsız olmasındandır. Ve insanlık vahiy karşısındaki duyarsızlığının ceremesini zulmün yaygınlığı, tevhid ve adaletin yalnızlığıyla çekmektedir.
Ramazan-ı şerif'te Kadir gecesinin idrak edildiği şu günlerde, vahyin ülkemiz gündeminde yer alamıyor olması ve ülkenin gündemini belirleyen ana konuların vahiy ekseninden uzak tutulması Müslümanlar açısından gerçekten tedirgin olunacak bir durumdur.
Vahiy eksenli olmayan ve kaynağı vahiy olmayan hiçbir düşüncenin ve uygulamanın insanlığa bir fayda getirmeyeceğini sadece zulümlerin üzerini örtüp, acıların hissedilmesine geçici bir sürede engel olunacağını fakat asla, kesin ve kalıcı bir iyileşme meydana getirmeyeceğini bir kez daha ifade ediyoruz. Vahiy ekseninden kopmuş gündemlerin vahyin indirilişinin yıldönümünde, ruhun ve meleklerin selam üzere indikleri vakitlerde mü'minlerin gündemini fazlaca meşgul eder olması ne garip, ne hazindir"
Vahyin, insanlığın tek rehberi olduğu, İbrahimî imametin insanlığı adalete götürdüğü, Kudüs'ün özgür, özgürlüğün hür olduğu bir dünyada yaşama umudu ile hepinizi 210. Haftada aynı yer ve saatte buluşmak üzere Allah'a emanet ederiz.