Kocaeli'nde 338. Hafta Başörtüsü Eylemi;
338.hafta 8 SENELİK BİLİM DIŞI KESİNTİSİZ EĞİTİME SON VERİLSİN. 28 ŞUBAT UYGULAMALARINA SUSMAYACAĞIZ
Başörtüsüne Özgürlük basın açıklamalarının 338.si 8 Ekim 2011 tarihinde İzmit (Sabri Yalım) İnsan hakları Parkında yapıldı.
Basın açıklamasını *KOCAELİ *(KARTEPE) *İNSAN HAKLARI ve DAYANIŞMA DERNEĞİ* üyesi Behlül METİN okudu. Konusu 28 Şubat ürünü 8 senelik kesintisiz eğitim ve bunun çocuklar üzerinde oluşturduğu tahribatdı.
BAŞÖRTÜSÜNE ÖZGÜRLÜK 338.HAFTA BASIN AÇIKLAMASININ TAM METNİ:
Değerli halkımız ve basın mensupları, 338. hafta basın açıklamamıza hoş
geldiniz.28 Şubat Askeri vesayet rejimi ürünü olan ve hala uygulanmakta olan, çağdışı ve bilimdışı, 8 yıllık kesintisiz eğitim sistemine derhal son verilmesini istiyoruz. 75 milyon halk 3 - 5 , darbeciden ibaret olan küçük azınlığın dayattığı kararlara, daha ne kadar mahkum olmaya devam edecek?
Halkın, % 50 gibi büyük bir çoğunlukla seçtiği vekiller, bu askeri vesayet
rejimi dayatmalarının sürmesine daha ne kadar göz yumacak?
1997 yılına kadar 5+3 şeklinde olan eğitim sistemi, 1997 yılı 28 Şubat'ında hangi ihtiyaç gereği olarak uygulamaya konmuş ve eğitim sistemini sarsacak bir değişikliğe gidilmiştir?.
Herkes şunu çok iyi bilmektedir ki, 8 Yıllık kesintisiz eğitim bir ihtiyaçtan doğmamıştır. Halk, Refah Partisini iktidar yapınca paniğe kapılan oligarşi, faturayı bu konuda en büyük pay sahibi gördüğü İmam Hatip okullarına kesmiştir. İmam Hatiplerin Lise kısımlarında okuyanlarının, katsayı adaletsizliği ile üniversiteye girmesine engel olunurken, orta kısımlarını da kapatıp, devre dışı bırakmak için, çağdışı Kesintisiz 8 Yılık Eğitim sistemi dayatılmıştır.
28 Şubat Cuntacılarının ısrarla söyledikleri bir cümle vardı, "8 Yıllık
Kesintisiz Eğitimden amaç, tek tip insan yetiştirmek." Hitler Almanya'sının benzeri faşist, çağdışı ve gerici bir anlayış ne yazık ki, halktan hiçbir
desteği olmayan minik azınlık tarafından, bu ülkede baskıyla ve yeri geldiği zaman namlunun ucunu gösterilerek, tehditle dayatılmıştır. Gözdağı vermek için Sincan'da tanklar yürütülmüştür. Bu faşist anlayışı lanetliyoruz. Tek tipçi, çağdışı anlayış, hiç bir zaman medeni, demokratik ve uygar ülkelerde uygulanamaz. Bu olsa olsa, Afrika Muz Cumhuriyetleri' nin anlayışı olabilir. Görüyoruz ki artık, oralarda bile bu anlayış kalmadı. Fakat bizim ülkemizde, bu yamyamlık hala piyasada dolaşıyor.
Bu gerici kafaların, bilimdışı ve pedagojik kurallara ters düşen 8 Yıllık
Kesintisiz Eğitim dayatması sonucunda, birinci sınıfa giden 7 yaşındaki bir çocukla, 8'inci sınıfa giden 14- 15 yaşındaki çocuklar, aynı mekanda, aynı
bahçede, aynı koridorlarda eğitim görmektedir. Bunun doğurduğu sakıncaları her veli bizzat yaşayarak görmektedir. Büyük sınıflarda okuyan çocuklar, küçükleri dövmekte, haraç çeteleri oluşarak, küçükleri okul dışında haraca tabi tutmakta, tacizler oluşmakta ve büyükler edindikleri kötü alışkanlıkları, aynı ortamı paylaştıkları küçüklere aktarmaktadırlar.
Resmi kurumlarca ve araştırma şirketlerince yapılan bilimsel istatistikî
araştırmalara göre, Türkiye'de her 12 gençten birisinin çete üyesi olduğu, sigara kullanma yaşının son yıllarda düşerek 10'a, alkole başlama yaşının 11'e ve uyuşturucu ile tanışma yaşının 12'ye indiği tespit edilmiştir.Bunlar son 10 yılda olmuştur. İşte 28 Şubat askeri vesayet anlayışının, 3-5
darbecinin, İmam Hatip okullarının orta kısımlarına engel olacağım diye, bu halka dayattığı 8 Yıllık Kesintisiz Eğitim sisteminin çocuklarımızı
getirdiği nokta bu!.. Buna hangi akıl ve vicdan sahibi veli rıza gösterir?
Yapılması gereken şey, hiç bir bilimsel mantığı bulunmayan bu çağdışı eğitim sistemine son verip, en kısa sürede 5+3 gibi veya, 1+4+4 gibi bilimsel, çağdaş, pedagojiye uygun eğitim sistemine geçilmesidir. Çocuklarımızın ruh ve beden sağlığı için, sağlıklı nesiller yetiştirmek için, zararın neresinden dönülürse kârdır.
Yetkililere sesleniyoruz! Halk sizi, % 50 oyla oranıyla seçip, meclise
gönderdi. Bu askeri vesayet ürünü, çağdışı, gerici, bilimsellikten uzak
eğitim sistemini değiştirmek için daha ne bekliyorsunuz? Büyük çocuklarla, küçük çocukların bir arada eğitim görmesinin doğurduğu sonuçlar, çeteleşmenin artması, sigara ve alkol alışkanlığı, uyuşturucu kullanma yaşının düşmesi, sizleri rahatsız etmiyor mu? Sizin çocuklarınız yok mu?
Halk olarak size çağırıda bulunuyoruz! Artık bu 3-5 darbeci zihniyetten
çekinmeyi ve korkmayı bırakın! Bunların faşist uygulamalarına son verin!
Korkmayın! Halk olarak arkanızda biz varız! Artık, Hiçbir şey eskisi gibi
olamaz. Bu halkın selameti, gençliğimizin kurtuluşu için, bunların çağdışı
uygulamalarına derhal son verin! 28 Şubat dönemi askeri vesayet anlayışı uygulamaları ile yaşamak istemiyoruz! Sizleri, önümüzdeki eğitim döneminde, daha fazla geç kalmadan, bu değişikliği yapmaya davet ediyoruz. Katıldığınız için hepinize teşekkür ederiz.
*KOCAELİ *(KARTEPE) *İNSAN HAKLARI ve DAYANIŞMA DERNEĞİ*
ÜYESİ Behlül METİN.
Sakarya'da 317. Başörtüsü Platformu
Başörtüsü Platformu: Yasak bitmedi, üniversitelerde baskı var - SAKARYA başlıklı ve Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu, Hacettepe, Kocaeli, Erciyes, Dicle gibi üniversitelerde yasakçı öğretim görevlilerinin başörtülü öğrencilere hakaret ya da notla tehdit ettiğini bildirdi özetli haberi okudunuz.
Yasak hala devam ediyor" Zihinlerde oluşturulan "yasak kalktı" algısına karşılık maalesef ilköğretim okulları, Liseler, üniversiteler ve kamusal alan diye tabir edilen tüm alanlarda inançlı insanlara baskılar ve başörtüsü yasağı hız kesmeksizin devam ediyor.
Türkiye'nin farklı üniversitelerinde kimi dekan ve öğretim üyelerinin YÖK başkanlığının uyarılarına ve vermiş talimatlara kulak asmadıkları ve yasak konusunda ısrarcı oldukları bize gelen haberler arasında. Bu haberlerin YÖK başkanlığına gelmemiş olduğu düşünülemez.
Kişisel heva ve hevesler özgürlüklerin önünde duran aşılamaz bir engel niteliğinde. Başörtülü öğrenciler diğer arkadaşlarının gözü önünde hakarete uğramakta, vicdanlarında ve psikolojilerinde onarılması zor yaralar açılmaktadır.
YÖK Başkanlığı gereğini yapmalı ve basında yer alan "keyfi uygulamacılar hakkında soruşturma açılacağı" sözüne işlerlik kazandırmalıdır. Bu konuda sözde kalıp fiile geçirilmeyen ifadeler yasakçı zihniyeti daha da cesur kılmaktadır.
Yazılı ve görsel basında dolaşıp, boy boy demeçler vererek her seferinde hukukun üstünlüğünden, insan hak ve özgürlüklerinden, ifade serbestîsinden ve bunlara dönük baskıdan bahsedenlerin; dindar insanlar ve başörtüsü söz konusu olduğunda kendi kişisel inisiyatiflerini yasaktan yana koymaları, bu söylemlerinde ne derece samimi olduklarını belgeler niteliktedir. Üniversiteler halka ve halkın değerlerine meydan okunacak yerler değildir.
Lise ve ilköğretim okulları da yasağın hız kesmediği sahalardan. Haydin kızlar okula kampanyaları ile okullara davet edilen çocuklar ve velileri kapıdan içeri girdiklerinde ise yasakla yüz yüze kalmakta ve kişisel haklarında ısrarcı olduklarında ise tehdit ve hakarete uğramaktadırlar. Yasakçı okul idarecileri kendilerine paravan olarak kılık kıyafet yönetmeliğini göstermektedirler. Kılık kıyafet yönetmeliği sosyal hayatın her alanında yasağa gerekçe olarak sunulmakta ve kişisel tercihleri yüzünden insanlar mağdur edilmektedir.
Anayasanın farklı maddelerinde kişisel hak ve özgürlükler teminat altına alınmışken keyfi olarak oluşturulan yönetmelikler özgürlüklere engel teşkil etmektedir. Toplumun değerleri,akıl ve izanla bağdaşmayan ve yasağa gerekçe teşkil eden yönetmelikler yeniden düzenlenerek, insanla barışık ve insani değerleri önceleyen bir hale büründürülmelidir.
TBMM'de kendi özelleri adına kıvrak bir şekilde hanım vekillerin etek giymesi zorunluluğuna son veren vekiller aynı kıvraklığı başörtüsü konusunda da göstermelidirler. Artık inanan insanlar ve özelde başörtülüler yönerge ve yönetmelikler gerekçe gösterilerek aşağılanmamalı ve tüm hakları iade edilmelidir.
Son olarak kimi Avrupa devletleri, Azerbaycan ve Kazakistan'da laiklik adına uygulanan yada uygulanması planlanan yasaklar, laikliğin hiçte revize edilmeye çalışılan anlamı ile farklı görüşten insanlara eşit mesafede durmak anlamına gelmediği aksine baskının ve zulmün temelinde yer alan bir dayanak noktası olduğunu belgeler niteliktedir. Bizler laik unsurların aksine özellikle Arap ülkelerinde yönetimlerini şekillendirecek kardeşlerimize İslam'ın kuşatıcı adalet anlayışı ile hareket etmeleri ve tüm dünyaya örnek niteliği taşıyacak asrı saadet dönemini günümüze taşıyacak bir devlet mekanizması oluşturmalarını tavsiye ediyoruz.
Yasaklar devam ettiği müddetçe burada olmaya ve sesimizi yükseltmeye devam edeceğiz.
ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU adına
İHH ANKARA YÖNETİM KURULU ÜYESİ
SERKAN CODAL
Rahman, Rahim, Allah'ın adıyla
Allah, inananların dostudur. Onlar karanlıklardan aydınlığa çıkarır. Kafirlerin dostları da tağuttur. (O da) onları aydınlıktan karanlığa çıkarır. Onlar ateş halkıdır, orada ebedi kalacaklardır. (Bakara Suresi 257. Ayet)
Sevgili dostlar, basının değerli mensupları;
Sosyal olaylarda sebep sonuç ilişkisinin her zaman aynı olmadığını biliyoruz. İki kere iki her zaman dört etmiyor sosyal olaylarda" Amerika, Arap Baharı'ndan, Amerikan rüyası, Amerikan yazı devşirmek isterken Amerikalı gençler için bir özgürlük rüyasına dönüşüverdi Arap Baharı.
Mısır'ın tahrir meydanını kendilerine örnek alan Amerikalı gençler sömürüye ezilmişliğe, kapitalizme kazan kaldırdılar. Kapitalizmin simgelerinden olan ''Wall Street''i tahrir meydanına döndürdüler. Amerika'nın sivil 11 Eylül'ünü gerçekleştiriyorlar. Küresel sömürüye küresel bir başkaldırı ilan ediyorlar. Amerikan halklarındaki bu başkaldırıyı destekliyor, onların bu onurlu tavırlarını buradan selamlıyoruz.
Ülkemizde mülteci olarak bulunan çeçen direnişinin komutanlarının suikastle öldürülmeleri pek çok soru işaretini ve gizli, tezgâhlarla ilgili fikirleri akla getirdi. Kimlikleri tespit edilen bu katillerin Rusya'dan talep edilip edilmeyeceği meselesi gizli ilişkileri deşifre edecek niteliktedir.
Zalim Kadirov yönetimini ziyarete gidip ülkemizde onun propagandasını yapanların bu katillerle çıkan fotoğrafları bu katliamın Türkiye içerisindeki ilişkileri hakkında soru işaretlerini daha da arttırmaktadır. Katil Kadirov yönetiminin gösterişli binalar ve büyük şovlarla sürekli yaptığı propagandalara bir yenisi daha eklenmiştir. Kadirov'un doğum gününe katılan Belediye başkanı ve partili yöneticilerin yeni ve eski katillerle fotoğraf çektirip çektirmeyecekleri merak konusudur.
Kafkas modernizminin Türkiyeli sivil toplum örgütleri tarafından organize ve finanse edildiği iddiası bir gerçek midir? Ya da sivil toplum örgütleri bu oyunda kullanıldıklarını farkında değiller midir? Yeni Kafkas baharının Türkiyeli sivil toplum örgütlerinin eliyle gerçekleşeceği iddiası ne kadar hakikattir? Bu sivil toplum kuruluşları bu konuda herhangi bir açıklamada bulunacaklar mıdır?
Kafkasların diktatörlükle yönetilen ülkelerinden olan Azerbaycan'daki Müslümanlara ve onların değerlerine yönelik baskılar hızla artmaktadır. Başörtüsü mücadelesi veren aydınların cezalandırılarak hapsedilmeleri utanç vericidir.
Bu onurlu direnişi ve onların önderlerini selamlıyor, mücadelelerinin haklı ve zaferle sonuçlanacak bir mücadele olduğunu yineliyoruz.
Emperyalist batının kanlı elleriyle Müslüman coğrafyalar üzerindeki açıklamalarına önce elini temizle diyoruz. Ondan sonra iddialarını dinleyebilir, konuşabiliriz. Cezayir'de milyonların ölümünden sorumlu Fransız devleti başka iddiaları diline alabilecek bir devlet değildir. Kendi mazisinin kirliliği şuanda yapmış olduğu zulümler, adalet ve haklar hakkında konuşma yetkisini elinden alır.
''Sen önce Amerika'nın piyonu, işbirlikçisi olarak işgal ettiğin, destek verdiğin yerlerden çekil!'' demezler mi? Ne çabuk unuttun Ruanda'yı oradaki katliamlarını adam hiç aynaya bakmaz mı?
Adalet ancak adil insanların eliyle gerçekleşir!
Adaletin gerçekleşip tevhidin hakim olduğu bir dünyada yaşama umudu ile hepinizi 214. Haftada buluşmak üzere Allah'a emanet ederiz.
KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU