Rahman, Rahim, Allah'ın adıyla Ey peygamber, hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle, dış elbiselerinden (cilbablarından) üzerlerini sıkıca örtsünler! Bu, onların tanınmalarına, tanınıp da eziyet edilmemelerine en elverişli olandır. Bununla beraber Allah, çok bağışlayıcıdır, merhamet edicidir. (Ahzab Suresi 59. Ayet)
Sevgili dostlar değerli basın mensupları;
Kesintisiz 8 yıllık zorunlu eğitim uygulaması dün itibariyle tarihin karanlık sayfalarında ki kirli yerini aldı. Mazlumların ahı zulme uğramışların feryad-ı figanları üzerine kurulu zulüm eksenli bir eğitim öğretim anlayışı sona erdi. Sonu kesintili 12 yıllık zorunlu eğitim ise kesintisiz 8 yıllık zorunlu eğitimin üzerine bina edildi.
Büyük reform vaatleriyle gündeme getirilen sonu kesintili başı kesintisiz 12 yıllık zorunlu eğitimin adı baskı ve zulüm ile özdeşleşmiş 8 yıllık kesintisiz eğitime bir 4 yıl daha ekleyerek reform diye sunuldu. Bu reform paketi incelendiğinde neyi reform etmiş, nerede değişiklikler yapmış anlamak çok zor.
İmam hatiplerin orta kısımlarının açılması, seçmeli siyer ve Kuran-ı Kerim derslerinin konulması güzel gelişmeler olmakla birlikte gönüllere şifa veren bir gelişme de değildir. Beklentileri karşılamaktan çok uzaktır. Kısaca dağ fare doğurmuş onu da aslan diye sunmaya kalkışmaktadırlar.
8 yıllık zorunlu eğitim sürecinde başörtüsü meselesi bir zulüm olarak ortaöğretimlinin de gündemine zorunlu olarak girmiş Allah'ın emrine uymak için örtünmek isteyen kızlarımız bu zulümle karşı karşıya kalmışlar, zorunlu bir zulme uğratılmışlardır.12 yıllık kesintili zorunlu eğitim uygulaması bu zulme bir 4 yıl daha eklemiştir. Kızlarımız buluğ yaşından 18 yaşına kadar zorunlu olarak Allah'ın emrine değil bu uygulamayı yapanların emirlerine uymak zorunda bırakılmaktadırlar.
İnsanların inançlarını özgürce ilan edip bu inançlarının gereklerini hür olarak yapabilmeleri en tabi hakları, ve Allah'a karşı sorumluluklarıdır. Ve hiçbir insandan bu hak ve sorumluluklarından vazgeçmesi talep dahi edilemez. Böyle bir şeyin talebi hatta zorunlu olarak uygulatılması katmerlenmiş bir zulüm değil midir?
Kızlarımız Allaha mı Allahın emirleri hiçe sayılarak üretilmiş, Allahtan gelen hiçbir bilgiye dayanmayan bu baskıcı uygulamaları yapanlara mı itaat edecekler. Hangi gerekçe hangi konjonktürel şart bu zulmü haklı gösterebilir."Yoksa Allah tan izin mi aldınız" nasıl oluyor da Allah'ın ahkâmına kendi görüşlerinizle sınırlar getirebiliyorsunuz. Aliym olanın ilmine bakılmadan eğitim öğretim mi yapacaksınız" Onu emirlerini yasaklayarak dindar bir nesil mi yetiştireceksiniz.
"Hiç akıl etmez misiniz?"
Karma eğitim ucubesini çözmeden, okullarda cinsiyet farkını gözetmeden sağlıklı bir eğitim verebileceğinizi mi zannediyorsunuz. İnsan fıtratına aykırı, yaratılışın gereklerine muhalif olan bu baskıcı rejim uygulamasından hala vazgeçmeyecek misiniz? Toplum bu uygulamanın zararlarını görüp bundan muzdarip olduğu halde hangi gerekçelerle bu uygulamayı yapmakta ısrarcısınız. Size ne oluyor da körün dahi görebileceği bu gerçeği göremiyorsunuz. Bilmezmisiniz ki gerçekleri gördüğü halde onun gereklerini yerine getirmeyenler gerçeği göremeyenler kadar suçludurlar.
Kuran-ı Kerim'i seçmeli ders olarak okutup onun emirlerine karşı gelmek, seçmeli de olsa peygamber efendimizi tanıtıp onu uygulamalarına muhalefet etmek hangi akılla izah edilebilir? Bu saçma uygulamalarda ısrarcı olmak zulümde kararlı olmak değil midir? Bu akıl tutulmasından ne zaman vazgeçeceksiniz?
Biliniz ki hiçbir gerekçe zulme sebep olamaz ve yine hiçbir sebep zalimi haklı çıkaramaz.
Hak ve hakikatin parçalarının değil tamamının hayata hakim olduğu tevhid ve adalet üzere kurulu yepyeni bir dünyada yaşama umudu ile hepinizi 249. Haftada aynı yer ve saatte buluşmak üzere Allah'a emanet ederiz.
KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU 19 RECEP 1433 09 / 06 / 2012
Adana'daki ayrımcılık suçu için savcılar göreve, Laiklik için referanduma gidilsin.Kocaeli İnanç Özgürlüğü Platformunun 374.hafta basın açıklaması 09.Haziran.2012 Cumartesi günü saat 12.30'da İzmit İnsan Hakları parkı, Özgürlük Meydanında yapıldı.Basın açıklamasını Kartepe İnsan hakları Derneği sözcüsü Sevil AKBAŞ yaptı.Konusu Adana'da işlenen ayrımcılık suçu için suç duyurusu ve Yeni Anayasaya laikliğin konulup konulmamamsı noktasında halktan görüş alınarak referandum talebiydi.Göstericiler, "cumhuriyetsek eğer laiklik için referandum, cumhuriyet değilsek sözümüz yok","Görevden alma yetmez ayrıncı yargılansın",""çocuklarımızın psikolojisini bozanlar yargılansın","ayrımcılara, yasakçılara hapis cezası","insan hakları ihlalleri son bulsun","ayrımcılık suçu işleniyor, savcılar göreve" pankartları açtılar.KOCAELİ İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU 373.HAFTA BASIN AÇIKLAMASI*ADANA'DA YAŞANAN VE BİR İNSANLIK SUÇU OLAN ÇAĞDIŞI AYRIMCILIK UYGULAMASINDA BULUNAN, TCK 132.MADDESİNCE AYRIMCILIK SUÇUNU İŞLEYEN FAİLLER HAKKINDA CUMHURİYET SAVCILARINA ÇAĞRIDIR.*BU TÜR UYGULAMALAR, İLGİSİ OLMADIĞI HALDE LAİKLİĞE İSTİNADEN İŞLENİYORSA, YENİ ANAYASADA LAİKLİĞİN OLUP OLMAYACAĞI HALKA SORULMALI VE BU KONUDA REFERANDUMA GİDİLMELİDİR.Değerli halkımız ve basın mensupları,Türkiye'de ayrımcılık, insan hakları ihlalleri devam ediyor ve en son örneğini Adana'da İhsan Sabancı Teknik Kız Meslek Lisesi mezuniyet töreninde yaşandı.hep beraber, TV'lerden izledik, gazete ve internet sitelerinden okuduk.Bu çağdışı, insanlık dışı görüntüleri daha ne kadar izlemeye devam edeceğiz.Laikliği kalkan olarak kullanan, bir takım laikçi zorbaların, çocuklarımızın psikolojisini bozup, ömür boyu sürecek travmalar geçirmesine daha ne kadar tahammül etmek mecburiyetinde kalacağız.TCK'nın 122. Maddesine göre " Kişiler arasında dil, ırk, renk, cinsiyet, özürlülük, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım yaparak, kamuya arz edilmiş bir hizmeti yapmayı reddeden, kişiler hakkında altı aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir" ibaresi geçiyor.Bu okulda görevliler tarafından başörtülü öğrencilere uygulanan ayrımcılık TCK kapsamında suç olan bir fiildir.Olayın gazetelere yansıması üzerine, Adana Valisi Hüseyin Avni Coş, öğrencileri mezuniyet töreninde salonun arka sıralarına oturtup ödül vermeyen Avşar hakkında soruşturma başlatılması için talimat verdiğini, başlatılan soruşturma kapsamında söz konusu okul müdürü görevinden alındığını yine medyadan öğrendik.Fakat bunu yeterli bulmuyoruz, medya huzurunda Cumhuriyet savcılarını TCK'nin 122.maddesindeki ayrımcılık fiilini işleyen görevliler hakkında suç takibinde bulunmaya davet ediyor ve yargılanmasını istyoruz.Bu çağda, Türkiye çağdışı, ayrımcılık ve insan hakları ihlallerine sahne olmamalıdır.Alınacak etkin önlemlerle, bir insanlık suçu olan ayrımcılığa ağır cezalarla son verilmelidir.Yeni anayasada dine, ırka, sınıfa, felsefi kanaate bağlı ayrımcılık yapmanın, etelemeyecek ve paraya çevrilmeyecek şekilde, hapis cezası ile cezalandırılması,bir anayasa maddesi olarak yer almalıdır.Bir insan hakları derneği olarak, okullarda bu tür ayrımcılık suçu işleyen, Türkiye'nin imajını bozup, çağdışı bir 3.dünya ülkesi görüntüsü veren insan hakları ihlalcileri hapis cezası ile cezalandırtmasını, yeni anayasayı yapan komisyondan istiyoruz.Görüyoruz ki , bu tür insan hakları ihlalleri yapan, ayrımcılık suçu işleyen zanlıların arkasına sığındığı olay, "başörtü kanunlarla yasaktır, laikliğe aykırıdır" iddialarıdır.Çağdaş batıda laiklik tanımlanırken, aynı zamanda vatandaşın inancını özgürce yaşamasının teminatı olduğu bildirilirken, Türkiye'de etkin olan bir takım din karşıtları, laikliği bu güne kadar vatandaşın dini yaşamasına ve inancının emrettiği şekilde giyinmesine engel olarak sundular.tam bir tanım yapılmadı ve bu belirsizlikten yaralanarak istedikleri yere çektiler, inançlı insanlara zulmettiler.1939 lar da halkla ilgisi olmayan, Cumhuriyet Halk Partisi, halka sormadan, referandum yapmadan, her konuda olduğu gibi, bu kuralıda anayasa sokmuştur.Herkes biliyor ki, Cumhuriyetlerde, halkın yaşamını etkileyecek kurallar anayasalara referandumla konulur.Bu gün Türkiye'de insanların kendi yaşam tarzına tayin hakkına karşı çıkıp bunun devlet tarafından karar verilmesi gereken bir konu olduğuna, vatandaşın nasıl giyineceğine karar verme yetkisinin devlette olduğuna inanan katı laikçi uygulama taraftarları da vardır.Dinini hiçbir kısıtlama olmadan özgürce yaşamak isteyen insanlarda vardır.Bu gün laiklik adı altında uygulanan, çağdaş dünyadaki gerçek laikliği yansıtmayan, uygulama vatandaşların inancına göre giyinmesine, eğitim almasına engel oluyorsa, bir takım din karşıtları tarafından istismar ediliyor ve ayrımcılık gibi Türkiye'nin imajını bozan, Adana ve başka yerlerdeki gibi, insan hakları ihlallerine sebep oluyorsa, bu uygulama en kısa zamanda mutlaka halka götürülmelidir.Laiklik kuralının anayasada olup olması gerektiğine, demokrasilerde, cumhuriyetlerde en yetkili mercii halkın kendisidir.Biliyoruz ki yeni anayasa yapım sürecinde , anayasa yapımcıları halka sormadan, katı laiklik uygulayıcısı, din karşıtı minik azınlığın baskılarıyla bunu yeni anayasa koymaya kendilerini mecbur hissedeceklelerdir.Böyle bir uygulamanın olduğu yerde ne demokrasiden, nede cumhuriyetten bahsedilir. Bu konuda tek karar verme mercii halkın, görüşü alınmadan, ortaya konulacak uygulama demokratik olmayacaktır.Böyle bir yönetim tarzı da cumhuriyet olmayacaktır.Yeni anayasaya laikliğin girmesi önce referanduma götürülmeli, halktan çıkacak sonuca göre yeni anayasaya laikliğin konulmasına veya konulmamasına karar verilmelidir.Bunu bir insan hakları deneği olarak, yeni anayasa yapan komisyondan istiyoruz.