ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU'NUN
09 MART 2013 TARİHLİ 370. HAFTA BASIN AÇIKLAMASI
Değerli basın mensupları, kıymetli katılımcılar! Türkiye'de ve dünyanın neresinde olursa olsun inanç, düşünce ve ifade özgürlüğüne yönelik baskı ve engellemeler ile insanlara yapılan tüm saldırı ve zulümlere karşı tavır koyma amacıyla oluşturduğumuz platformumuzun 370. Hafta Basın Açıklamasına hoş geldiniz.
İslam ülkelerine karşı saldırılar ve fitneler devam ediyor.
Pakistan'ın Karaçi şehrindeki, çoğunlukla Şiiler'in yaşadığı Abbas köyünde meydana gelen ve 45 insanın ölümü, 150 insanın da yaralanmasıyla sonuçlanan bombalı saldırı, İslam coğrafyasının içinden geçtiği dönemde son derece tehlikeli bir sürecin varlığına bir kez daha işaret etmiştir. Sivil Toplum Kuruluşları olarak, Pakistan özelinde yürütülen ve bölgenin diğer ülkelerinde de icra edilmekte olan mezhep temeli üzerinden ayrıştırarak düşmanlaştırma siyasetine karşı herkesi uyanık olmaya ve insanlığı eşitlik üzerinden yeniden tarif eden medeniyet algısıyla sömürüyü kalıcılaştırmak isteyen bu oyunu bozmaya davet ediyoruz.
Bangladeş'te Cemaat-i İslami liderlerine, parti üyelerine ve diğer muhalefet partilerine yönelik bir süredir gittikçe yoğunlaşan baskı ve şiddet politikası, 28 Şubat 2013 tarihi ile maalesef daha derin ve korkutucu bir hal almıştır. Bangladeş Hükümeti'ni, siyasi ve gayri hukuki yargılamalar neticesinde verilen kararlar ve ölümlere sebebiyet veren bu kanlı süreci şiddetle kınıyoruz.
Suriye'de ki savaş bu hafta üçüncüi yılına giriyor. 2 yılda 70 bin Suriyelinin katline, yüz binlercesinin yaralanmasına, 2 milyonunun yerinden olmasına yol açan olaylar 2011 yılının 15 Mart'ına rastlamıştı. Suriye halkının Katil Esed'e Karşı direnişlerini Ankara'dan selamlıyoruz.
Geçtiğimiz gün bütün dünyada ve Türkiye'de kadınlar günü kutlandı. Kadınların maruz kaldığı "şiddet, tecavüz, baskı, yıldırma ve ayrımcılık" gündeme taşındı. Paneller, toplantılar yapıldı ve yapılmaya devam ediyor. Değişen ne diye dönüp bakıldığında kadınlar olarak hiçbir şeyin değişmediğini görüyoruz. Bilgisini, görgüsünü, eğitimini, hayat görüşünü, toplumla paylaşma isteyen, sorunlara çözüm üretmek isteyen kadınların önündeki engellerin kaldırılması için bir çaba gösterilmediğini maalesef görmekteyiz.
Ülkemizde yaşanan ve hala çözüme kavuşmayan başörtüsü yasağının Nijerya'nın Lagos eyaletindeki yaşandığı haberini aldık. JSS Junior okulunda okuyan Ebutte Metta isimli öğrencinin tesettür giydiği için öğretmeni tarafından 43 kez sopayla dövülmesi son derece vahşi ve üzücü bir durumdur. Yasak zihniyetinin dünyanın farklı bölgelerinde devam etmesi İslam'a karşı insanların kin ve nefretlerinin hangi boyuta ulaştığı gözler önüne sermektedir.
Memur_Sen'in aylar önce başlattığı "10 milyon imza kampanyası" sonuçlandığı ilgili sendika tarafından ilan edildi. Kampanyada toplanan 10 Milyon İmza Hükümete teslim edilecekti. Belli bir süre bekledikten sonra hükümet yasağı kaldırırsa teşekkür edeceğini açıklayan sendika, kaldırmazsa memurların 15 Mart'tan sonra fiili olarak özgürlüklerini kullanacaklarını, yani başörtülü olarak işe gideceklerinin duyurusunu yapmıştı.
Yasağın kalkması için fiili bir durum ortaya koyacaklarını ilan eden Memur-Sen'in 15 Marta 6 gün kalmasına rağmen ne kendi yayın organlarında ne de basına yansıyan bir gelişme olmadığı dikkatimizi çekmiştir. Akıllara "sendika engelleniyor mu?" sorusu gelmektedir. Sendikanın bu sorulara cevap vermesini bekliyoruz?
Özgürlüklerin, başkaların hak ve özgürlüklerine tecavüz edilmeden yaşandığı bir dünyada buluşmak ümidiyle basın açıklamamıza son verirken, hepinize katılımınız için teşekkürlerimizi sunarız.
ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU
Rahman, Rahim, Allah'ın adıyla Tenzih o Sübhana ki kulunu bir gece Mescid-i Haram'dan o havalisini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ'ya isrâ buyurdu ona âyetlerimizden gösterelim diye, hakıkat bu: odur o işiden gören (İSRA/1)
KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU 287. HAFTA BASIN AÇIKLAMASI
Rahman, Rahim, Allah'ın adıyla Tenzih o Sübhana ki kulunu bir gece Mescid-i Haram'dan o havalisini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ'ya isrâ buyurdu ona âyetlerimizden gösterelim diye, hakıkat bu: odur o işiden gören (İSRA/1)
Sevgili dostlar değerli basın mensupları; Mazlumiyyetin ve masumiyyetin sembolü haline gelen Mescidi Aksa'nın kadim tarihinde yine değişen hiçbir şey yok. Yine mukaddes çevresi göz yaşları ile ıslanıyor, yine harem bölgesi feryatlara, figanlara sahne oluyor. Lanetli bir itikadın temsilcileri siyonist yahudiler, necis ayakları, neces varlıkları ile mutahhar Mescidi Aksamızı kirletiyorlar. Kurulduğu günden beri, terörizmin saldırganlığın ve vahşetin sembolü olan terörist İsrail örgütü kışkırttığı halk yığınlarından sonra elikanlı askerleri ile Mescidi Aksa'nın mübarek avlusuna giriyorlar. Kubbetüs Sahra mescidine saldırı düzenliyorlar. Kudüsü şerifte varlıkları bile haram olan bu işgalci, melun topluluğun Mescidi Aksa'nın haremine, avlusuna girmeleri hatta Kubbetüs Sahra mescidine hücum etmeleri, büyük bir cüret olmuştur. Onların bu cüretkarlığının sebebi ümmetin suskunluğudur. Ümmetin bölünmüşlük görüntüsü vermesi, iç savaşlar ile uğraşıyor olması, mezhep ve anlayış çatışmalarına gidiliyor olması işgalci israil rejimini ve onun cani askerlerini cüretlendiren unsurların en başında gelmektedir. Mescidi Aksa'nın mübarek konumu onu bütün topraklardan ayrı bir değere sahip kılmaktadır. O yeryüzündeki herhangi bir toprak parçası gibi değildir. Yeryüzünün üzerindeki mescidlerden herhangi bir mescid gibi de değildir. Değeri Kur'an ile sabit olan, Muhammed (as) sözleri ile perçinlenmiş, bu kutsal mekanın başka bir yer ile kıyaslanması mümkün değildir. O'na sahip çıkmak imanımızın bir gereğidir. O'nun ihmali imani bir zafiyet ifade eder. Mescidi Aksa'nın işgali meselesi, siyasal bir mesele değildir. bölgesel, etnik, ekonomik olarak da değerlendirilemez. Mescidi Aksa, Filistin davasından, Gazze'nin işgallinden, ambargodan, insanların açlarından ölmelerinden daha öncelikli bir konudur. MESCİDİ AKSA NAMAZ GİBİDİR. ORUÇ GİBİDİR. O DİNİN ASILLARINDANDIR. O'NUN İHMALİ DİĞER İBADETLERİN İHMALİ GİBİDİR. O'nun avlusuna atılmış bir zalim adımı, bir bölgenin tamamının işgalinden daha büyüktür. O'na karşı yapılmış bir saldırı, binlerce insanın katledilmesinden daha önceliklidir. Müslüman kamuoyunu ve ümmetin izzetli evlatlarını içlerinde bulundukları hali düzeltmeye, Mescidi Aksa'yı tekrar birincil kaygıları haline getirmeye davet ediyoruz. Hiçbir siyasal ve konjüktürel şart Mescidi Aksa'nın ve Kudüsü Şerifin ihmalini gerektirecek kadar önemli değildir. Kudüs canımızdan, mallarımızdan, evlatlarımıdan daha değerlidir. Ümmetin azizleri, kudüs için Mescidi Aksa için mücadeleye devam edeceklerdir. Selam Mescidi Aksa'nın muhafızlarınadır. Selam direniş erlerinedir. Ülkemize sığınan Süleyman Ebu Gays'ın bir oldu bittiye getirilerek, Türkiye'den çıkarılması, tezgahlanmış ayak oyunları ile CIA' ya teslim edilmesi iğrenç olduğu kadar utanç verici bir durumdur. Bağımsız olduğunu idda eden hiçbir devlete yakışmayacak bir küçüklüktür. Allah'tan Ebu Gays'a sabır indirmesini ister, O'nu düşmanlarının vereceği tüm eziyetlerden Allah katındaki bir ecir ile müjdeleriz. Direniş erlerinin ecirlerini Allah zayi etmeyecektir. Tarihin bir ibret levhası olduğu sonu kan ve zulümle bitecek heyecanların bulunmadığı tevhit ve adalet üzere kurulu bir dünyada yaşama umudu ile hepinizi 288. Haftada aynı yer ve saatte buluşmak üzere Allah'a emanet ederiz.
KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU 27 REBÎ'UL-AHİR 1434 09 / 03 / 2013
Dedelerimizin mücadelesini torunlarımızla sürdürüyoruz!
Sakarya Adalet Girişimi 392. hafta açıklamasında hak mücadelesini sürdüreceklerini belirtirken, hakkaniyetli bir anayasa çağrısı yaptı. Açıklamada anne sütü bankası uygulamasına ve Sakarya'daki at eti skandalına da tepki gösterildi
Sakarya Adalet Girişimi 392. hafta açıklamasını Ribat Eğitim Vakfı Sakarya Şubesi'nden Sâhir Akça okudu. Akça, "Bu dava bizlere dedelerimizden miras! Dün değil, evvelsi gün değil, tâ 1920'lerde dedelerimizin çektiğini bugün biz torunları çekiyor, böyle giderse yarın değil, tâ diğer günlerde torunlarımızın torunları çekmeye devam edecek. Bugün ben torunumla geliyorum, dün annesi onun kadar çocukken elinden tutup bu başörtüsü zulümlerini telin için geliyordum bu meydanlara! Ama kabullenmek asla yok. Zulme ve zâlimlere karşı hep dik durmaya, hakkı haykırmaya devam, bu can bu tende oldukça" Biz hürriyet, insan hakları, inanç ve düşünce serbestliği diye mücâdele ederken onlar ise her türlü insanî hak ve talepleri bertaraf etmek için her yola baş vuruyorlar" Onun için diyoruz ki, bu işleri savsaklamakla, ileri günlere havâle etmekle, biz şöyle yapıyoruz demekle düzeltemezsiniz, hakkı yerine oturtamazsınız. Bir an önce hakkâniyetli bir anayasa ve yasalarla işi sağlama almanız gerekmektedir ki, bu vebalden de kurtulabilmeniz için. Çünkü yarın başkaları yönetime geldiğinde ne olacağını kestirmek güç olmasa gerek." dedi.
Sâhir Akça, basın açıklamasının devamında Anne Sütü Bankası uygulamasıyla geçtiğimiz günlerde ortaya çıkan Sakarya'da et ürünlerine at ve eşek etinin karıştırılmasına tepki gösterildi. Konuyla ilgili olarak "İnsanlarının ülke gelirlerinden eşit şekilde istifade etmelerinin temini, asgari ücret zulmünden kurtulmaları için âdil olmaları beklenirken, işçilerimizi rencide eden taşeronluk ve asgari ücret ile ilgili açıklamalar, gıdalarının sıhhatli olması için gereğinin yapılması, GDO belâsından kurtulmamız konusunda gerekeni yapmaları beklenirken, bir de başımıza "Anne Sütü Bankası" belâsı sarmaya çalışmak ne oluyor acaba! Siz fakir kalın, sizin gıdanızı da, neslinizi de, sütünüzü de bozalım da ifsadımız tam mı olsun diyorlar? Unutmasınlar ki toprağın altı var, hesap günü var" Bu arada maalesef Sakarya'mız da hiç iyi isim yapmıyor. Müslümanların ibadetleri konusundaki zulümler devam ederken (Bazı iş yerleri ve otobüs işletmeleri gibi.), şimdi de halkımıza at ve eşek eti yedirme densizlikleri aldı başını gidiyor. Bu haksızlık ve arsızlıkları yapanları şiddetle tel'in ediyoruz." denildi.
SAKARYA ADALET GİRİŞİMİ ( SAGİR ) 392. BASIN AÇIKLAMASI
Bu dava bizlere dedelerimizden miras! Duy hakim bey, duyun hâkim beyler! Torunlarının torunları oldu. Dün değil, evvelsi gün değil, tâ 1920'lerde dedemlerin çektiğini bugün biz torunları çekiyor, böyle giderse yarın değil, tâ diğer günlerde torunlarımızın torunları çekmeye devam edecek.
Bugün ben torunumla geliyorum, dün annesi onun kadar çocukken elinden tutup bu başörtüsü zulümlerini telin için geliyordum bu meydanlara! Ama durmak ve susmak yok, kabullenmek asla yok. Zulme ve zâlimlere karşı hep dik durmaya, hakkı haykırmaya devam, bu can bu tende oldukça.
Bu topraklarda zâlimler zulüm yapmaya doyamadı bit türlü, devam edebilmek için daha azgın bir şekilde saldırıyorlar.
Biz hürriyet, insan hakları, inanç ve düşünce serbestliği diye mücâdele ederken onlar ise her türlü insanî hak ve talepleri bertaraf etmek için her yola baş vuruyorlar.
Yönetime gelen bazı Hükümetlerin de ancak pansuman türü tedbirleri, yahut gözüme bak ne dediğimi anla tavırları ile bu işler netice vermez. Bir gün o iyi saatte olsunlar yönetime geldiğinde o pansumanları söküp atabilirler, gözüme bak ne dediğimi anla yı, gözlerime bak ve yok et, as-kes anlamına çevirebilirler, hep yapa geldikleri gibi.
Bu icraatlarının bu ülke tarihinde o kadar çok örneği var ki, bu meclisin ve hükümetin aklından hiç çıkmaması gereken gerçeklerdir. Daha 1. Mecliste, hem de meclisin içinde milletvekili katletmediler mi? O 1. Meclisi bir gece darbesiyle lağvetmediler mi? Onlarca yıl süren baskı, zulüm, katliam yapmadılar mı? Ezanları yıllarca susturmadılar mı, İslâm adına ne varsa, kim varsa yok etmeye çalışmadılar mı? Hatta insanlık adına ne varsa! Daha sonra her kafalarına estikçe darbeler, muhtıralar devam etmedi mi? Hâlâ yerden mantar biter gibi darbe plânları, operasyon çalışmaları ortaya çıkmıyor mu?
İşte dün Uludere'de yapılan katliamdan günümüze gelen rapor skandalı ve diğer bir dizine katliamların, katletmelerin, yakıp-yıkmaların, sürgünlerin, soygunların sonuçsuz kalan hâli.
Biz bu ülkenin insanlarını kardeş biliyor, kardeş kabul ediyoruz. Ya dinde yâni İslâm'da veya insanlıkta kardeşimizdirler. Hatta bu bütün dünya insanları için de aynıdır.
Onun için diyoruz ki, bu işleri savsaklamakla, ileri günlere havâle etmekle, biz şöyle yapıyoruz demekle düzeltemezsiniz, hakkı yerine oturtamazsınız. Bir an önce hakkâniyetli bir anayasa ve yasalarla işi sağlama almanız gerekmektedir ki, bu vebalden de kurtulabilmeniz için. Çünkü yarın başkaları yönetime geldiğinde ne olacağını kestirmek güç olmasa gerek.
İnsanlarının ülke gelirlerinden eşit şekilde istifade etmelerinin temini, asgari ücret zulmünden kurtulmaları için âdil olmaları beklenirken, işçilerimizi rencide eden taşeronluk ve asgari ücret ile ilgili açıklamalar, gıdalarının sıhhatli olması için gereğinin yapılması, GDO belâsından kurtulmamız konusunda gerekeni yapmaları beklenirken, bir de başımıza "Anne Sütü Bankası" belâsı sarmaya çalışmak ne oluyor acaba! Siz fakir kalın, sizin gıdanızı da, neslinizi de, sütünüzü de bozalım da ifsadımız tam mı olsun diyorlar? Unutmasınlar ki toprağın altı var, hesap günü var.
Evvela şunu açıkça söyleyelim; inancımız gereği kadınlar Allah'ın bir emaneti, bizim başımızın tacı, korunması ve incitilmemesi gereken değerli varlıklarımızdır. Onlara yapılan her türlü ayırımcılığı, zulmü ve haksızlıkları şiddetle reddederiz, kınarız. Ancak dünya kadınlar günü safsatalarıyla gûya kadınların haklarını savunanlar, yıllarca bu ülkede ve dünyada inanan kadınlara yapılan ayrımcılığı, tesettürlerinden dolayı hâkir görülmeyi ve haklarının gasp edilmesi konularında ne düşünüyorlar? Bu sorumuz onlara ve de Hükümete!
Bu arada maalesef Sakarya'mız da hiç iyi isim yapmıyor. Müslümanların ibadetleri konusundaki zulümler devam ederken (Bazı iş yerleri ve otobüs işletmeleri gibi.), şimdi de halkımıza AtEşek eti yedirme densizlikleri aldı başını gidiyor. Bu haksızlık ve arsızlıkları yapanları şiddetle tel'in ediyoruz.
Bakar mısınız, Müslümanların yaşadığı bir ülke, yönetimde Müslümanlar var, ancak bir şekilde ülkeye gelmiş veya sığınmış Müslümanları İslâm'ın ve insanlığın en büyük düşmanlarından olan ABD'ye teslim ediyor veya edilmesine aracı oluyor.
Şimdi bizim ülkemizi örnek alan bazı zalim ve İslâm düşmanı ülkelerin idarecileri de aynı şeyi yapıyor. İşte Siyonist İsrâil; hem tesettürlü Filistinli bacılarımızın başörtüsüne saldırıyor, hem Kur'an'ı Kerim'i çiğniyor, o da yetmiyor gibi Cuma namazı kılan kardeşlerimize silahla saldırıp yaralıyorlar.
Nijerya'nın fanatik Hıristiyanları da Başörtüsü yasağı başlatıyorlar. Bütün bunlar bize 80'lerin sonlarına doğru Bulgaristan'daki kardeşlerimize yapıkları soykırımı hatırlatıyor. Hani ülkemiz yöneticilerince o yaptıkları kınanınca, onlar da ne kızıyorsunuz, biz sizin 30'lu-40'lı yıllarda kendi ülkenizde yaptıklarınızı yapıyoruz demişlerdi. Utananlara veya utanacak yüzü olanlara.
Sözlerimizi bu ülkenin ceberrutlarınca âhir ömründe hapse mahkûm edilip de sıhhatinin elvermemesi sonucu devlete borçlu giden merhum Üstad'la tamamlayalım.
Mehmed'im,sevinin,başlaryüksekte! Ölsek de sevinin, eve dönsek de!
Sanmabutekerlekkalırtümsekte!
Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir!
Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir! (NFK)
Sakarya Adâlet Girişimi
KAMUDA VE EĞİTİMDE BAŞÖRTÜ ÖZGÜRLÜĞÜ İÇİN HÜKÜMETİ GÖREVE DAVET EDİYORUZ. BASIN AÇIKLAMASI
HABER ÖZETİ: Kocaeli Kartepe İnsan Hakları Derneği 9 yıldan beri sürdürdüğü basın açıklamalarının 412.haftasında hükümetten başörtüsüne özgürlük için toplanan 12 milyon 300 bin imzanın gereğini yapmasını istedi. Açıklamayı dernek başkanı Ali Akbaş yaptı.
BASIN AÇIKLAMSININ TAM METNİ:
KOCAELİ İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU 9.YIL, 412.HAFTA BASIN AÇIKLAMASI
(((((((((((( EMİR-DER ))))))))))))
((((((((((((((((((((TÜRKİYE İNSANİ VE İSLAMİ İNSAN HAKLARI SAVUNUCULARI))))))))))))))))))))))))))
KOCAELİ KARTEPE İNSAN HAKLARI DAYANIŞMA DERNEĞİ'nin resmi basın açıklamasıdır.
İZMİT ÖZGÜRLÜK MEYDANI ( KOCAELİ- TÜRKİYE )
Değerli halkımız ve basın mensupları, Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu'nun, kamu çalışanlarına kılık-kıyafet özgürlüğü talebiyle başlattıkları kampanya kapsamında toplanan 12 milyon 300 bin imzayı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik'e teslim ettiğini öğrendik. 90 senden beri başörtülü kadına her türlü ayrımcılığı reva gören rejimin, bu zulmünün son bulması için, imzaların 8 Mart dünya kadınlar gününde verilmiş olmasını çok anlamlı buluyoruz. Bakandan beklediğimiz pazartesinden itibaren, tüm kamuda Atatürkçü rejimin, başörtülülere karşı yaptığı ayrımcılık ve insan hakları ihlalinin son bularak, başörtü ile çalışmanın özgür hale getirilmesi.
Anaysa da böyle bir yasak olmadığı halde saptırılmış laiklik tanımına atıfla Müslüman kadına karşı yapılan ayrımcılık son bulmalıdır. Son verilmediği takdirde Memur Sen üyelerinin 18 Mart'tan itibaren bu yasakları dinlemeyip görevlerine başörtülü olarak gideceklerini öğrenmiş bulunuyoruz. Bu girişimi, zencilere 2.sınıf insan muamelesi yapan beyazlar karşısında, belediye otobüsünde beyazlara yer vermeyi ret ederek, zenci özgürlük hareketini başlatan, zenci Rosa Parks'ın girişimi kadar önemli buluyoruz. Bu ülkede 90 senden beri Müslümanlara 2. sınıf insan, zenci muamelesi yapılıyor. 1.sınıf insan olduğu kanaatinde olan Atatürkçülerin yasakçı tavırları karşısında, bir hak arayış mücadelesi olarak bu girişim için geç bile kalınmıştır. Atatürkçüler 1.sınıf insan !, bu ülkenin Müslüman halkı 2.sınıf insan değildir !, bu zulüm dayatma sona ermelidir. Hiç kimsenin diğer özgür bireylerin inançlarına ve giyim tarzı karışmaya hakkı yoktur. Bu ülkede yaşayan herkes eşit vatandaş statüsünde olamlıdır.
Kamudaki bu yasağın en kısa zamanda kalmasını beklediğimiz gibi, daha sonra Milli eğitim bakının da, halkın talebeleri doğrultusunda, tüm öğrencilere tanınan kılık kıyafet özgürlüğünün, ilköğretimden, üniversiteye kadar başörtülü öğrencelere de tanınmasını ve bunun yasal teminatlarla güvence altına alınmasını bekliyoruz. Halkın 62 senden beri iktidar yapmadığı Atatürkçü anlayışın partisinin milletvekili Nur Serter, çıkıyor meclis kürsüsüne küstahça, utanmadan", okulları türbanlarla doldurdunuz" diyor. Nur Serter sen kim oluyorsun da?, bu halkın çocukları inançları doğrultusunda, başını örterek okullara yollamasına engel olmaya kalıyorsun. Bu halk siz Atatürkçülerin kölesi mi?, siz padişah halk kullarınız mı?. Siz Atatürkçüler, özgür bireylerin nasıl giyineceğine, okula nasıl gideceğine karışamazsınız. Bu okullar halkın verdiği vergilerle ayakta değil mi?, siz kim oluyorsunuz da vergi veren insanların başörtüyle eğitim hakkına engel olmaya çalışıyorsunuz?.
Dün 8 Mart dünya kadınlar günüydü. Bir çok Atatürkçü kadın heykellere çelenk bırakıp, cumhuriyet kadının kazanımlarından bahsetti. Fakat hiç birisi Müslüman kadının gördüğü psikolojik, şiddetten ayrımcılıktan söz etmedi. Medya, Aydın Doğanın sahibi bulunduğu Kanal D Televizyonu, programa gelen başörtülü çocukların, başörtüleri bahane edilerek Kanal D stüdyolarına alınmadığı haberleri ile çalkalanıyor. Bu ülkede hala ayrımcılık suçu işleniyor.
Hükümete soruyoruz?. Bu halk daha ne kadar minik azınlık Atatürkçülerin, insan hakları ihlallerine maruz kalacak. Hükümet olarak görevinizi neden yapmıyorsunuz?. İnsan hakları ihlallerinin önüne geçmek, Anayasada belirtilen sosyal devlet olmanın gereği değil mi?. Başörtülü insanlara karşı ayrımcılık suçu işleyenler için, TCK'nın 122 maddesi ağırlaştırılmalı ve bu suçu işleyenler, erteleme olmaksızın, para cezasına çevrilmeksizin hapis cezası ile cezalandırılmalıdır. İnsan hakları ihlalleri ile ilgili kanuni düzenlemeler acilen yapılmalıdır.
İşkence suçundan zaman aşımının kalkması gibi, yine bir tür manevi işkence olan ayrımcılık suçu işleyenler için de zaman aşımı kaldırılmalıdır. Geçmişe dönük olarak, başörtü yüzünden ayrımcılığa uğrayanların, TCK 122 göre maddi manevi tazminat davaları açma hakkı sağlanmalıdır. Başörtülülerin, eğitim hakkı elinden alınmasından dolayı, yada ayrımcılıktan dolayı travma geçirenlerin, psikolojik tedavi görenlerin uğradığı maddi manevi kayıplar önce imkan varsa sorumluları, yoksa devlet tarafından giderilmelidr. Devlet Atatürkçü anlayışın laiklik kisvesi altında bu halka yaoptığı zulumlerin artık sona erdiğini açıklamalı, bu yüzden incilmiş zarar görmüş halktan özür dilemelidir. Acilen hükümetten bu konuda adım atmasını bekliyoruz.
EMİRDER KOCAELİ KARTEPE İNSAN HAKLARI DAYANIŞMA DERNEĞİ