ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU'NUN
03 AĞUSTOS 2013 TARİHLİ 391. HAFTA BASIN AÇIKLAMASI
Değerli basın mensupları ve sevgili misafirler! Basın açıklamamıza hoş geldiniz.
Mısır'da seçilmiş Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'ye karşı askeri darbe yapılarak görevden uzaklaştırılmasının üzerinden bir ay süre geçti. Müslüman Mısır halkı ise ABD ve İsrail'in menfaatleri için kendi halkına ihanet eden, kalabalıkların üzerine ateş ederek yüzlerce müslümanı şehid edecek kadar adileşen zorbalara itaat etmeyerek meydanlardaki direnişini sürdürmektedir. Müslüman halkın direnişi karşısında panikliyen diktatör El Sisi ve ekibi ne yapacağını şaşırmış durumdadır. Can havliyle bazan katliama başvurmakta, bazan da batılı efendilerini Muhammed Mursi ile pazarlık yapmaya iknaya uğraşmaktadır. Ancak İhvanı Müslimin ve Muhammed Mursi taviz vermeyerek direnişlerini sürdürmektedirler. Allah-u Teâlâ (cc) nasip ederse Mısır'da gerçek devrim asıl şimdi olacaktır.
Aslında yaşanan olaylardan ders alınacak olursa yaşadığımız zaman diliminde, gizli kalmış gerçekler bir bir gün yüzüne çıkmaktadır. Halkı müslüman olan ülkelerde orduların, yargının, bürokrasinin, medyanın ve sermayenin nasıl yapılandığı, kimlerin emrinde olduğu belli olmaktadır. 85 Milyonluk Müslüman bir ülkenin seçilmiş Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin darbe ile işbaşından uzaklaştırmasının ardından, Sisi cuntasının atadığı hıristiyan Cumhurbaşkanı'nı ilk tebrik eden ülkelerin Suudi Arabistan, Katar ve BAE olması, darbe esnasında El Ezher Şeyhi ve Nur Partisi liderinin de darbecilerle birlikte görülmesi ibret alınacak hadiselerdir. Söz Îslâmcılıktan açılınca mangalda kül bırakmayan, Selefilik adına Vahabiliği pazarlamaya çalışan çevrelerin efendilerinin kim olduğu bu olayda bir kez daha ortaya çıkmıştır.
Öte yandan Suriye'de Ramazan ayına rağmen akan kan durmadı. Sadece Ramazanda 1000'den fazla insanın öldüğü Suriye'de diktatör Esed rejiminin ordusu kendi halkını katlettiği gibi, ağır bombalarla ülkeyi harebeye çevirmiştir. Bu süreçte zalim Esed'in en büyük destekçisi tarihi boyunca müslüman kanı dökmeye doymayan Rusya ile İran Îslâm Cumhuriyeti'dir. 1979'da Amerikan uşağı İran Şahına karşı yaptığı devrimle adını İran Îslâm Cumhuriyeti'ne çevirerek Müslümanların sempatisini kazanan İran; Tağuti Baas diktatörlüğüne karşı kıyam edip Suriye'de Îslâmi bir yönetim kurmak isteyenlere karşı zalim Esed'in yanında savaşmaktadır. Son olarak Esed Yönetimine 3,6 milyar dolar yardım eden İran; devrim muhafızları, keskin nişancıları, Hizbullah militanları ile Esed rejimini ayakta tutmaktadır. Türkiye'den ise; Nusayri azınlık, darbeci ulusalcılar, bir kısım sol çevreler ile CHP ve söz de İslâmcı geçinen bazı guruplar zalim Esed'e desteğini sürdürmektedir. Esed rejimine desteklerini izah edebilmek için bin dereden su getiren bu guruplara "Ahirette Esed ile birlikte haşrolunursunuz inşâ-Allah" demekten başka bir şey söylemiyoruz.
Bütün insanların akıl, nesil, can, mal ve din emniyetlerinin sağlandığı bir dünyada buluşmak temennisiyle katılımlarınız için teşekkür ederiz.
ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU
Kocaeli Sivil Anayasa Platformu 4.yıl, 43.basın açıklaması, Kocaeli sivil Anayasa Platformu sözcüsü, Memure-Sen il başkanı Halil İbrahim Keleşoğlu tarafından yapıldı. Yeni Anayasanın hala çıkartılamamış olması basın açıklamasının konusunu teşkil etti.
BASIN AÇIKLAMASININ TAM METNİ:
KOCAELİ SİVİL ANAYASA PLATFORMU YENİ SİVİLANAYASA KONUSUNDA VERİLEN SÖZLER NEREDE?
Değerli halkımız ve değerli basın mensupları, Kocaeli Sivil Anayasa Platformunun 4.yıl, 43.ay basın açıklamasına hoş geldiniz.
Anayasa Uzlaşma Komisyonu, Temmuz ayı sonuna kadar çalışmalarına devam ederek, 8 maddenin üzerinde daha anlaşma sağlanarak 56 madde konusunda uzlaşmanın tamamlandığını söylemiştir. Bu hızla, Yeni Anayasa 2500-3000 yılları arasında tamamlanabilecektir.
Bu darbe anayasası yüzünden ülkemizde insan hakları ihlalleri yaşanmaya devam etmektedir.
Bunun en yeni örneği geçtiğimiz günlerde, 28 Şubat sürecinde başörtülü bir öğretmene verilen memuriyetten ihraç cezası, 12 yıl sonra Danıştay'dan dönebilmiştir. Başörtülü olduğu için, 28 Şubat mağduru öğretmenin meslekten ihracı, oy birliğiyle hukuksuz bulunmuştur.
Danıştay'ca bir insan hakkı ihlaline son verilmiş ve yıllar sonra öğretmen görevine iade edilmiştir. Milli Eğitim Bakanlığının hukuksuzluk müsteşarlığı ise bu karara itiraz etmiş, Türkiye çapında gelen tepkiler üzerine, ilgisiz ilgililer olaya el koymuş, müsteşarın görevine son vermiş ve itiraz gerekçesi bir zahmet geri çekilebilmiştir. MEB yaşanan bu insan hakları ihlaline, darbe anayasasındaki maddeler mesnet gösterilmiştir. Bu yüzden Yeni Anayasanın bir an evvel çıkması şarttır.
Ülkemizde 2010 referandumuyla başlayan demokratikleşme çalışmaları, 2013 yılının ilk yarısında dahi hala tamamlanamamıştır.
Darbecilerini yargılayan Türkiye, darbe anayasası ile yönetilme ayıbından kurtulamamıştır. 2013 Yeni Sivil Anayasanın yapıldığı, demokratikleşmenin tamamlandığı, darbe anayasasından ve darbe ürünü kurumlardan kurtulduğumuz bir yıl olmalıdır.
Yeni anayasa çalışmalarında isyan ve inkar politikalarından vazgeçip sorunla yüzleşilen bir anayasa yapılmalı ve öteki oluşturmadan, 'benim ülkem', 'benim milletim', 'benim vatanım' diyen herkesin 'benim anayasam' diyeceği yeni sivil bir anayasaya ihtiyacımız var. Devletin eşit yurttaşlıkta bütün vatandaşlarına eşit yaklaşımına ihtiyacımız var.
Bu manada;
Milli Güvenlik Kurulu, anayasal kurum olmaktan çıkarılmalı ve üyelerini belirleme konusunda siyasi iradeye takdir yetkisi öngören bir kurgu içerisinde kanunla düzenlenmelidir.
Yeni anayasa, milli güvenlik siyasetini ve stratejisini belirlemek yetki ve görevinin bütün unsurlarıyla Bakanlar Kuruluna ait olduğunu belirtmesinin yanı sıra, kim ya da kimlerden tavsiye alacağı konusunda -siyasi sorumluluğun asli muhatabı olan- Bakanlar Kuruluna değişik tercihler kullanabileceği bir hareket alanı bırakmalıdır.
Bunun yanında, bu kapsamda, daha önce ifade edilen MGK ve YAŞ başta olmak üzere HSYK, YÖK, TRT, RTÜK, Türk Tarih Kurumu ve benzeri anayasal kurum sıfatıyla koruma altına alınan kurumların, kuruluşların ve şahısların hiç birine Yeni Anayasa'da yer verilmemelidir.
Genelkurmay Başkanının atanması, Milli Savunma Bakanlığı'ndan başlayan bir süreçle ve üçlü kararnameyle gerçekleştirilmeli ve bu suretle Genelkurmay Başkanlığı Milli Savunma Bakanlığı'na bağlanmalıdır.
Ki antidemokratik süreçlerin önü kapanmalıdır.
Yüksek Askeri Şura, anayasal kurum olmaktan çıkarılmalı ve icrai kararlar alma ehliyetine son veren ve nihai kararların siyasi irade tarafından verilmesini öngören bir yapıya kanuni düzenleme aracılığıyla kavuşturulmalıdır.
2011 seçimlerinde bütün partilerin ortak vaadi ve millete verilen sözü olan Yeni Demokratik Sivil Anayasa'nın, bu gidişle siyasi partilerin sorumluluktan kaçma ve oyalama taktikleri sonucu, 2013 yılı da ilgisiz ilgililer tarafından savsaklanarak geçirilecek korkusunu yaşıyoruz.
Eğer böyle bir savsaklama ve milleti kandırma durumu olursa, bu millet başta iktidar partisi olmak üzere, TBMM deki, sorun üreten, çözüme yanaşmayan, sorumsuz partilerden hesabını soracağından hiç kimsenin şüphesi olmasın.
2013'ün Türkiye'de demokratikleşmenin tamamlandığı, dünyada ise savaşların sona erdiği bir yıl olmasını diliyoruz. Hepinize katılımınız sebebiyle teşekkür ediyoruz.
Halil İbrahim KELEŞOĞLU
KOCAELİ SİVİL ANAYASA PLATFORM SÖZCÜSÜ
MEMUR-SEN İL BAŞKANI