Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta(FOTO)

Sakarya'da 428., Kocaeli'de 449., Ankara'da 407.,

Sekülerleştime Politikaları Toplumu Çökertiyor!

 

Sakarya’daki 428. hafta adalet ve özgürlükler eyleminde “Türkiye kültürel ve sosyal olarak hızla sekülerleşiyor. Türkiye halkı seküler değerler ile İslami değerler arasında sıkışıp kalarak tam bir kişilik bölünmesi yaşıyor.” denilerek, bu alandaki politikaların değiştirilmesi talep edildi

 

Sakarya’da 428. hafta adalet ve özgürlükler eyleminde basın açıklamasını okuyan Diriliş Saati Dergisi’nden Muhammed Emin Duman “Türkiye halkı seküler değerler ile İslami değerler arasında sıkışıp kalarak tam bir kişilik bölünmesi yaşıyor.” derken, AK Parti iktidarını da liberal değerlere uygun sosyal politikaları geliştirip uyguladığı için eleştirdi. Duman, “İktidarın liberalizmi baş tacı etmesi ile oluşan hatalar sadece kültürel ve sosyal politikalarla sınırlı da değil. Aynı zamanda siyasi ve ekonomik olarak da vahim hataların yapıldığını gözlemliyoruz. Dış politikadaki yalnızlaşma, taşeron sisteminin emekçileri sömürmesi, kıdem tazminatının tırpanlanmak istenmesi, kapitalizmin mabedleri olan AVM’lerin hiçbir sınırlama olmaksızın açılmasına küçük ve orta ölçekli esnafı yok etme pahasına izin verilmesi bu hatalardan sadece birkaçı…” dedi ve hükümete “İslam’ın ruh verdiği bağımsız bir Türkiye inşa edilmelidir. Aksi takdirde bu çöküşün vebali sizi hem bu dünyada hem de ahirette bulacaktır.” çağrısı yapıldı.

 

Basın açıklamasında bölgedeki son gelişmeler de değerlendirilerek “Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta İran elçiliği yakınında bombalı araçla gerçekleştirilen saldırıda onlarca kişi hayatını kaybetti, yüzlerce kişi ise yaralandı. Lübnan’da mezhep çatışması çıkarmaya dönük bu tip eylemler son bir senedir hız kazandı. Bu eylemlerin arkasında Suudi Arabistan ve İsrail’in olduğunu söylemek kehanet olmaz. Bu iki ülkenin de Amerika’nın bölgedeki en güvenilir müttefikleri olduğu açık bir gerçek… İslam coğrafyasının mezhebi ve etnik ayrışma üzerinden beslenen fitneye karşı uyanık olması gerekiyor. Bu fitnenin kaynağı ise fotoğrafın bir kısmına değil, tümüne bakarak tespit edilebilir. Olup biteni bir bütün olarak değerlendirdiğimizde, Amerika’nın başını çektiği küresel egemen güçlerin Suudi Arabistan ve İsrail üzerinden Ortadoğu coğrafyasında kaosun devamını istediklerini söyleyebiliriz. Tüm dünya Müslümanlarının vahdet içinde bu oyunu bozacaklarına inanıyoruz.” İfadeleri kullanıldı.

 

 

428. Hafta Basın Açıklaması

 

LİBERAL POLİTİKALARIN ÇÖKÜŞÜ!

 

Türkiye’de kız ve erkek öğrencilerin nikahsız olarak aynı evi paylaşmaları tartışması hala gündemin bir parçası…

 

Bu tartışmanın gündemi değiştirmek amacıyla suni olarak çıkarıldığı fikri ağırlıklı tez olsa da, biz başbakanın kültürel ve sosyal politikalardaki çöküşün hezeyanı ile bu açıklamayı yaptığına inanıyoruz.

 

Türkiye halkı seküler değerler ile İslami değerler arasında sıkışıp kalarak tam bir kişilik bölünmesi yaşıyor.

 

Liberalizmin başta Türkiye olmak üzere İslam coğrafyasına giydirilmesine öncülük eden Ak Parti iktidarı, liberal değerlerin bu toplumda açacağı derin yarayı göremedi. Bu meydandan sıkça yaptığımız bu bağlamdaki uyarılar hiç dikkate alınmadı.

 

Evet, Türkiye kültürel ve sosyal olarak hızla sekülerleşiyor. Yani sadece para, mevki, lüks yaşam gibi maddi değerlerin anlam ifade ettiği, manevi değerlerin çöktüğü bir sürece doğru yol alıyor.

 

Ak Parti döneminde tam gaz liberal politikaların uygulanması sonucunda sosyal ve kültürel batılılaşma cumhuriyet tarihinde hiç olmadığı kadar hızlanmış durumda… Acı olan ise bu hızlı batılılaşmanın muhafazakar bir iktidar eliyle gerçekleştirilmesi…

 

İktidarın liberalizmi baş tacı etmesi ile oluşan hatalar sadece kültürel ve sosyal politikalarla sınırlı da değil. Aynı zamanda siyasi ve ekonomik olarak da vahim hataların yapıldığını gözlemliyoruz. Dış politikadaki yalnızlaşma, taşeron sisteminin emekçileri sömürmesi, kıdem tazminatının tırpanlanmak istenmesi, kapitalizmin mabedleri olan AVM’lerin hiçbir sınırlama olmaksızın açılmasına küçük ve orta ölçekli esnafı yok etme pahasına izin verilmesi bu hatalardan sadece birkaçı…

 

İktidarın bu çöküşü yeni fark ettiği şeklindeki, çeşitli köşe yazarları tarafından dillendirilen mazeret ise asla kabul edilemez. Belki, ortaya konacak samimi itiraflar ve buna bağlı hayata geçirilecek yeni bir eylem planı bu günahı bir nebze olsun hafifletebilir.

 

Ak Parti iktidarını defalarca yaptığımız gibi tekrar uyarıyoruz. İslam’ın ruh verdiği bağımsız bir Türkiye inşa edilmelidir. Aksi takdirde bu çöküşün vebali sizi hem bu dünyada hem de ahirette bulacaktır.

 

Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta İran elçiliği yakınında bombalı araçla gerçekleştirilen saldırıda onlarca kişi hayatını kaybetti, yüzlerce kişi ise yaralandı. Lübnan’da mezhep çatışması çıkarmaya dönük bu tip eylemler son bir senedir hız kazandı. Bu eylemlerin arkasında Suudi Arabistan ve İsrail’in olduğunu söylemek kehanet olmaz. Bu iki ülkenin de Amerika’nın bölgedeki en güvenilir müttefikleri olduğu açık bir gerçek…

 

İslam coğrafyasının mezhebi ve etnik ayrışma üzerinden beslenen fitneye karşı uyanık olması gerekiyor. Bu fitnenin kaynağı ise fotoğrafın bir kısmına değil, tümüne bakarak tespit edilebilir. Olup biteni bir bütün olarak değerlendirdiğimizde, Amerika’nın başını çektiği küresel egemen güçlerin Suudi Arabistan ve İsrail üzerinden Ortadoğu coğrafyasında kaosun devamını istediklerini söyleyebiliriz.

 

Tüm dünya Müslümanlarının vahdet içinde bu oyunu bozacaklarına inanıyoruz.

 

Zulmün değil, adaletin hakim olduğu yeni bir dünya kuruluncaya kadar zalimlerle mücadeleye devam edeceğimizi bir kez daha ilan ediyoruz.

 

Adalet ve Özgürlükler Platformu

 

BAŞÖRTÜLÜ BELEDİYE BAŞKANI, BAKAN, VALİ OLMALI. 449.HAFTA BASIN AÇIKLAMASI

Kocaeli İnanç özgürlüğü Platformunun 449.hafta basın açıklamasının konusu, halkın başörtülü belediye başkan aday adayı ve belediye başkanı talepleriydi. Basın açıklamasını İHSD hanım kolları başkanı Sevil Akbaş yaptı. Vatandaşlar "başörtülü belediye başkanı istiyoruz", "Başörtülü kadınlar 2.sınıf insan değildir" pankartları açtı.

BASIN AÇIKLAMASININ TAM METNİ:

Değerli halkımız ve basın mensupları, 449.hafta basın açıklamasına hoş geldiniz, 9 yıldan beri bu meydanda sürdürdüğümüz başörtüsüne özgürlük mücadelesi devam ediyor. Bazı kazanımlar sağlansa da, başörtüsüne özgürlük konusunda çözümlenmesi gereken daha birçok hak ihlali devam etmektedir. Yasakçı zihniyetin 90 yıldır yasakladığı, müslüman hanımların hakkı olan başörtüsü ve tesettür ile okuma ve çalışma özgürlüğünü serbest bırakan hükümete, yetmez ama yine de teşekkür ederiz diyoruz. Fakat son günlerdeki bazı gelişmeler, olayların yasakları kaldırmakla bitmeyeceğini, insanların ve halkın kafasındaki yazılı olmayan yasakların da kaldırılması gerektiğini ortaya koymuştur.

Yasakçı zihniyetin, başı açık kadınlara ayrımcılık yaparak seçilme hakkını 1934 yılında verdirmişti. Başörtülü kadına karşı uygulanan insan hakları ihlali, ayrımcılık ve başörtülü kadınları 2.sınıf kabul edip toplum dışına iten ve mahkûm eden yasaklardan biri olan seçilme yasağı da, 31 Ekim 2013 tarihinde kalktı. Yasakçı kafanın, ayrımcı anlayışına son verilmesi halkta büyük sevinç meydana getirmiştir. Fakat uygulamaya baktığımız zaman hala gizli yasakların, başörtülü kadını 2.sınıf kabul eden anlayışın uygulamada devam ettiğini görmekteyiz.

Belediye başkan aday adayları Kasım ayı sonuna doğru kesinleşmeye başlayacak. Kadınlarımızın % 70'i başörtülü. Gazetelerde aday adayları yarışlarına bakıyoruz ve bir tane dahi başörtülü belediye başkanı adayı göremiyoruz. Başörtü özgürlüğünün arkasında olduğunu söyleyen partilerde, başörtülü kadınların seçilmesi noktasında her hangi bir hassasiyet gözlemleyemiyoruz.

Kendilerine soruyoruz, aday adaylarınız arasında neden başörtülü belediye başkan adayı yok? Eskiden kanuni engeller vardı, şimdi onlarda kalktı, şu an engeliniz nedir diye sizlere sormak gerekiyor? Neden bu ülkenin başörtülü kadınlarını belediye başkanı seçilmesi konusunda teşvik edip, seçilebilecekleri yerlerden aday göstermiyorsunuz.

Bu arada başörtülü belediye başkan adayı olarak, bazı partilerin belediyelerde başörtülü belediye başkan aday adaylarının olduğunu öğrendik. Bunlar sevindirici gelişmeler, başörtülerinden dolayı yıllarca zulüm gören bu insanların, partilerde kabul görmesi sevindiricidir. Fakat bu yetmez, çok daha fazla sayıda başörtülü kadın aday adayının çıkmalarını teşvik etmeli ve onları vitrin süsü olarak değil, gerçekten seçilebilecekleri yerlerden aday göstermeliler ki, başörtülü kadının seçilme yasağı fiilen beyinlerde de bitsin.

Aynı zamanda başörtülü bayanlar vali ve bakan olarak atanmalı. Senelerce yasakçı kafa yapısı, başörtülü kadına, resmi kurumlarda, devlet dairelerinde, yerleri silen temizlikçi işini layık gördü. Bankalarda süslü bayan memurlar çalışırken, bir tanesi dahi başörtülü değildi. Fakat çay servisi, silme, süpürme, getir götür işleri sanki söz birliği etmiş gibi, aşağılarcasına başörtülü kadına yaptırılıyordu. 2.sınıf insan olmak başörtülü kadının kaderi olamaz. Onlar zekâ ve yeteneklerine göre belediye başkanlığı yarışında da ön sıralarda yerlerini almalıdırlar.

Tüm partileri başörtülü kadınımıza 2.sınıf insan muamelesini layık görürcesine toplum dışına iten anlayışa son verip, belediye başkanlığı adaylığı noktasında teşvik edip, cesaretlendirerek bu seçim yarışında yerlerini alma noktasında yardımcı olmaya davet ediyoruz. Basın açıklamamıza katıldığını için teşekkür ediyoruz.

İNSAN HAKLARI SAVUNUCULARI DERNEĞİ

"Aslında bu gün eğitim sistemini temelden tartışmaya açmalıyız. Zira sistem iflas etmiştir. "

ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU’NUN

23 KASIM 2013 TARİHLİ 407. HAFTA BASIN AÇIKLAMASI


Değerli basın mensupları ve sevgili misafirler! Basın açıklamamıza hoş geldiniz.

Türkiye’de son günlerin en önemli gündem maddesi dershaneler konusudur. Aslında dershaneler eğitim sistemindeki aksaklıktan ortaya çıkmıştır. Okullardaki öğretimin yetersiz kalması üzerine sınav kazanmak için telafi kurslarına ihtiyaç hasıl olmuştur. Bu duruma ise Milli Eğitim Bakanlığı’nın ideolojik eğitim sistemi sebep olmuştur. Matematik dersinden Beden Eğitimi’ne, Din Kültürü dersinden, İnkilâp Tarihi dersine kadar her yerde Atatürk ilkelerini öğretme gayretkeşliği Milli Eğitim’in ana hedefi haline getirilmiştir. Dershanelerde ise öğrenciler yarış atı haline getirilmekle kalmamış, zeki öğrenciler seçilerek onların sırtından dershane sahipleri kendi dershanelerinin propagandasını yapıp müşteri kapma yarışına girmişlerdir. Test ile değerlendirmede ölçü o kadar kaçırılmıştır ki, artık bir üniversite öğrencisi meramını anlatacak iki satır dilekçeyi bile yazamayacak hale gelmiştir. İsmi Milli Eğitim olan bakanlık eğitim işinden istifa edeli çok oluyor ama, okulların en temel işlevi olan okuma – yazma işinde bile başarısı tartışılır hale gelmiştir. Okulların bu başarısızlığını dershaneler telafi edebiliyor muydu?

Aslında bu gün eğitim sistemini temelden tartışmaya açmalıyız. Zira sistem iflas etmiştir. Mesela; kız – erkek karma eğitim sistemi ihtilal dönemlerinin dayatmaları neticesinde mecbur edilmiştir. Ancak pedagojik zararları bugün bütün dünyada tartışılmaktadır. Artık kız – erkek karma eğitim dayatmasından vaz geçilmeli, isteyen veli çocuğunu kız veya erkek lisesine gönderme imkânına sahip olmalıdır. Okullarda resmi ideoloji öğretimi dayatmasına da son verilmelidir. Zira resmi ideoloji ile “Fikri Hür, Vicdanı Hür” nesiller yetiştirmek bir hayaldir. Aslında “Mecburi Temel Eğitim” bile ikinci dünya savaşı öncesi faşist devletlerin uygulamalarından biridir. İdeolojik devletler çağı çoktan bitmiştir. Mecburi temel eğitim uygulamasından vaz geçilmesi artık tartışılmalıdır. Medreselerin açılması serbest bırakılmalı, din eğitimi üzerinden devlet tekeli kaldırılmalıdır. Dolayısıyla bu günkü dershane tartışmalarının eğitim sistemine bir faydası olmadığı kanaatindeyiz.

Mısır’daki darbe beşinci ayını doldurmasına rağmen sokaklarda darbe karşıtı gösteriler hâlâ devam ediyor. Rabia Meydanı katliamı yüzüncü gününü doldurdu. Darbeci diktatörler darbe karşıtı gösterileri kanla bastırma zulmünü sürdürüyorlar. Son olarak El Ezher üniversitesi öğrencilerinin gösterileri kanla bastırılmaya çalışılınca bir tıp öğrencisi şehid edildi, yüzlerce yaralı var. Müslüman Mısır halkına darbeci zalimlere karşı mücadelede daima yalarında olduğumuzu bir defa daha ilan ediyoruz.

Suriye’de ise kimyasal silahların muhaliflerin eline geçerek İsrail’e karşı kullanılma ihtimalini ortadan kaldıran batılı ülkeler artık zalim Esed’in katliamlarını görmezden, duymazdan geliyorlar. Oysa her gün ortalama yüz civarında insan Suriye’de katledilmeye devam ediyor. Batı dünyası “yesinler birbirlerini” mantığıyla olayı gündemin arka sıralarına itmiş görülüyor. Oysa olaylar bütün bölgeye yayılma eğiliminde. Zalim Esed yönetiminin İran’la birlikte gerçekleştirdiği katliamlar provokatörlerin de kışkırtmasıyla bölgede Şii – Sünni kör dövüşüne dönmek üzere. Halkı Müslüman olan ülkelerin yöneticileri bu meseleye bir an önce çözüm bulmak zorundalar. Yaklaşan kış nedeniyle mültecilere de halk olarak yardıma gayret etmeliyiz.

Bütün insanların akıl, nesil, can, mal ve din emniyetlerinin sağlandığı bir dünyada buluşmak temennisiyle katılımlarınız için teşekkür ederiz.


ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU

Sivil Haber Haberleri

Katil İsrail'e kucak açan Uluslararası Olimpiyat Komitesi sınıfta kaldı
Paris Olimpiyatlarının güvenlik işlerinde neden İsrail güçleri kullanılıyor?
Alimlerden Gazze bildirisi: HER MÜSLÜMANA FİLİSTİN SORULACAK
PKK'nin kanlı tarihinden bir kesit: Susa Katliamı!
Diyarbakır bu akşam da Gazze için meydanlardaydı