Sekülerleştime Politikaları Toplumu Çökertiyor!
Sakarya’daki 428. hafta adalet ve özgürlükler eyleminde “Türkiye kültürel ve sosyal olarak hızla sekülerleşiyor. Türkiye halkı seküler değerler ile İslami değerler arasında sıkışıp kalarak tam bir kişilik bölünmesi yaşıyor.” denilerek, bu alandaki politikaların değiştirilmesi talep edildi
Sakarya’da 428. hafta adalet ve özgürlükler eyleminde basın açıklamasını okuyan Diriliş Saati Dergisi’nden Muhammed Emin Duman “Türkiye halkı seküler değerler ile İslami değerler arasında sıkışıp kalarak tam bir kişilik bölünmesi yaşıyor.” derken, AK Parti iktidarını da liberal değerlere uygun sosyal politikaları geliştirip uyguladığı için eleştirdi. Duman, “İktidarın liberalizmi baş tacı etmesi ile oluşan hatalar sadece kültürel ve sosyal politikalarla sınırlı da değil. Aynı zamanda siyasi ve ekonomik olarak da vahim hataların yapıldığını gözlemliyoruz. Dış politikadaki yalnızlaşma, taşeron sisteminin emekçileri sömürmesi, kıdem tazminatının tırpanlanmak istenmesi, kapitalizmin mabedleri olan AVM’lerin hiçbir sınırlama olmaksızın açılmasına küçük ve orta ölçekli esnafı yok etme pahasına izin verilmesi bu hatalardan sadece birkaçı…” dedi ve hükümete “İslam’ın ruh verdiği bağımsız bir Türkiye inşa edilmelidir. Aksi takdirde bu çöküşün vebali sizi hem bu dünyada hem de ahirette bulacaktır.” çağrısı yapıldı.
Basın açıklamasında bölgedeki son gelişmeler de değerlendirilerek “Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta İran elçiliği yakınında bombalı araçla gerçekleştirilen saldırıda onlarca kişi hayatını kaybetti, yüzlerce kişi ise yaralandı. Lübnan’da mezhep çatışması çıkarmaya dönük bu tip eylemler son bir senedir hız kazandı. Bu eylemlerin arkasında Suudi Arabistan ve İsrail’in olduğunu söylemek kehanet olmaz. Bu iki ülkenin de Amerika’nın bölgedeki en güvenilir müttefikleri olduğu açık bir gerçek… İslam coğrafyasının mezhebi ve etnik ayrışma üzerinden beslenen fitneye karşı uyanık olması gerekiyor. Bu fitnenin kaynağı ise fotoğrafın bir kısmına değil, tümüne bakarak tespit edilebilir. Olup biteni bir bütün olarak değerlendirdiğimizde, Amerika’nın başını çektiği küresel egemen güçlerin Suudi Arabistan ve İsrail üzerinden Ortadoğu coğrafyasında kaosun devamını istediklerini söyleyebiliriz. Tüm dünya Müslümanlarının vahdet içinde bu oyunu bozacaklarına inanıyoruz.” İfadeleri kullanıldı.
428. Hafta Basın Açıklaması
LİBERAL POLİTİKALARIN ÇÖKÜŞÜ!
Türkiye’de kız ve erkek öğrencilerin nikahsız olarak aynı evi paylaşmaları tartışması hala gündemin bir parçası…
Bu tartışmanın gündemi değiştirmek amacıyla suni olarak çıkarıldığı fikri ağırlıklı tez olsa da, biz başbakanın kültürel ve sosyal politikalardaki çöküşün hezeyanı ile bu açıklamayı yaptığına inanıyoruz.
Türkiye halkı seküler değerler ile İslami değerler arasında sıkışıp kalarak tam bir kişilik bölünmesi yaşıyor.
Liberalizmin başta Türkiye olmak üzere İslam coğrafyasına giydirilmesine öncülük eden Ak Parti iktidarı, liberal değerlerin bu toplumda açacağı derin yarayı göremedi. Bu meydandan sıkça yaptığımız bu bağlamdaki uyarılar hiç dikkate alınmadı.
Evet, Türkiye kültürel ve sosyal olarak hızla sekülerleşiyor. Yani sadece para, mevki, lüks yaşam gibi maddi değerlerin anlam ifade ettiği, manevi değerlerin çöktüğü bir sürece doğru yol alıyor.
Ak Parti döneminde tam gaz liberal politikaların uygulanması sonucunda sosyal ve kültürel batılılaşma cumhuriyet tarihinde hiç olmadığı kadar hızlanmış durumda… Acı olan ise bu hızlı batılılaşmanın muhafazakar bir iktidar eliyle gerçekleştirilmesi…
İktidarın liberalizmi baş tacı etmesi ile oluşan hatalar sadece kültürel ve sosyal politikalarla sınırlı da değil. Aynı zamanda siyasi ve ekonomik olarak da vahim hataların yapıldığını gözlemliyoruz. Dış politikadaki yalnızlaşma, taşeron sisteminin emekçileri sömürmesi, kıdem tazminatının tırpanlanmak istenmesi, kapitalizmin mabedleri olan AVM’lerin hiçbir sınırlama olmaksızın açılmasına küçük ve orta ölçekli esnafı yok etme pahasına izin verilmesi bu hatalardan sadece birkaçı…
İktidarın bu çöküşü yeni fark ettiği şeklindeki, çeşitli köşe yazarları tarafından dillendirilen mazeret ise asla kabul edilemez. Belki, ortaya konacak samimi itiraflar ve buna bağlı hayata geçirilecek yeni bir eylem planı bu günahı bir nebze olsun hafifletebilir.
Ak Parti iktidarını defalarca yaptığımız gibi tekrar uyarıyoruz. İslam’ın ruh verdiği bağımsız bir Türkiye inşa edilmelidir. Aksi takdirde bu çöküşün vebali sizi hem bu dünyada hem de ahirette bulacaktır.
Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta İran elçiliği yakınında bombalı araçla gerçekleştirilen saldırıda onlarca kişi hayatını kaybetti, yüzlerce kişi ise yaralandı. Lübnan’da mezhep çatışması çıkarmaya dönük bu tip eylemler son bir senedir hız kazandı. Bu eylemlerin arkasında Suudi Arabistan ve İsrail’in olduğunu söylemek kehanet olmaz. Bu iki ülkenin de Amerika’nın bölgedeki en güvenilir müttefikleri olduğu açık bir gerçek…
İslam coğrafyasının mezhebi ve etnik ayrışma üzerinden beslenen fitneye karşı uyanık olması gerekiyor. Bu fitnenin kaynağı ise fotoğrafın bir kısmına değil, tümüne bakarak tespit edilebilir. Olup biteni bir bütün olarak değerlendirdiğimizde, Amerika’nın başını çektiği küresel egemen güçlerin Suudi Arabistan ve İsrail üzerinden Ortadoğu coğrafyasında kaosun devamını istediklerini söyleyebiliriz.
Tüm dünya Müslümanlarının vahdet içinde bu oyunu bozacaklarına inanıyoruz.
Zulmün değil, adaletin hakim olduğu yeni bir dünya kuruluncaya kadar zalimlerle mücadeleye devam edeceğimizi bir kez daha ilan ediyoruz.
Adalet ve Özgürlükler Platformu
BAŞÖRTÜLÜ BELEDİYE BAŞKANI, BAKAN, VALİ OLMALI. 449.HAFTA BASIN AÇIKLAMASI
Kocaeli İnanç özgürlüğü Platformunun 449.hafta basın açıklamasının konusu, halkın başörtülü belediye başkan aday adayı ve belediye başkanı talepleriydi. Basın açıklamasını İHSD hanım kolları başkanı Sevil Akbaş yaptı. Vatandaşlar "başörtülü belediye başkanı istiyoruz", "Başörtülü kadınlar 2.sınıf insan değildir" pankartları açtı.
BASIN AÇIKLAMASININ TAM METNİ:
Değerli halkımız ve basın mensupları, 449.hafta basın açıklamasına hoş geldiniz, 9 yıldan beri bu meydanda sürdürdüğümüz başörtüsüne özgürlük mücadelesi devam ediyor. Bazı kazanımlar sağlansa da, başörtüsüne özgürlük konusunda çözümlenmesi gereken daha birçok hak ihlali devam etmektedir. Yasakçı zihniyetin 90 yıldır yasakladığı, müslüman hanımların hakkı olan başörtüsü ve tesettür ile okuma ve çalışma özgürlüğünü serbest bırakan hükümete, yetmez ama yine de teşekkür ederiz diyoruz. Fakat son günlerdeki bazı gelişmeler, olayların yasakları kaldırmakla bitmeyeceğini, insanların ve halkın kafasındaki yazılı olmayan yasakların da kaldırılması gerektiğini ortaya koymuştur.
Yasakçı zihniyetin, başı açık kadınlara ayrımcılık yaparak seçilme hakkını 1934 yılında verdirmişti. Başörtülü kadına karşı uygulanan insan hakları ihlali, ayrımcılık ve başörtülü kadınları 2.sınıf kabul edip toplum dışına iten ve mahkûm eden yasaklardan biri olan seçilme yasağı da, 31 Ekim 2013 tarihinde kalktı. Yasakçı kafanın, ayrımcı anlayışına son verilmesi halkta büyük sevinç meydana getirmiştir. Fakat uygulamaya baktığımız zaman hala gizli yasakların, başörtülü kadını 2.sınıf kabul eden anlayışın uygulamada devam ettiğini görmekteyiz.
Belediye başkan aday adayları Kasım ayı sonuna doğru kesinleşmeye başlayacak. Kadınlarımızın % 70'i başörtülü. Gazetelerde aday adayları yarışlarına bakıyoruz ve bir tane dahi başörtülü belediye başkanı adayı göremiyoruz. Başörtü özgürlüğünün arkasında olduğunu söyleyen partilerde, başörtülü kadınların seçilmesi noktasında her hangi bir hassasiyet gözlemleyemiyoruz.
Kendilerine soruyoruz, aday adaylarınız arasında neden başörtülü belediye başkan adayı yok? Eskiden kanuni engeller vardı, şimdi onlarda kalktı, şu an engeliniz nedir diye sizlere sormak gerekiyor? Neden bu ülkenin başörtülü kadınlarını belediye başkanı seçilmesi konusunda teşvik edip, seçilebilecekleri yerlerden aday göstermiyorsunuz.
Bu arada başörtülü belediye başkan adayı olarak, bazı partilerin belediyelerde başörtülü belediye başkan aday adaylarının olduğunu öğrendik. Bunlar sevindirici gelişmeler, başörtülerinden dolayı yıllarca zulüm gören bu insanların, partilerde kabul görmesi sevindiricidir. Fakat bu yetmez, çok daha fazla sayıda başörtülü kadın aday adayının çıkmalarını teşvik etmeli ve onları vitrin süsü olarak değil, gerçekten seçilebilecekleri yerlerden aday göstermeliler ki, başörtülü kadının seçilme yasağı fiilen beyinlerde de bitsin.
Aynı zamanda başörtülü bayanlar vali ve bakan olarak atanmalı. Senelerce yasakçı kafa yapısı, başörtülü kadına, resmi kurumlarda, devlet dairelerinde, yerleri silen temizlikçi işini layık gördü. Bankalarda süslü bayan memurlar çalışırken, bir tanesi dahi başörtülü değildi. Fakat çay servisi, silme, süpürme, getir götür işleri sanki söz birliği etmiş gibi, aşağılarcasına başörtülü kadına yaptırılıyordu. 2.sınıf insan olmak başörtülü kadının kaderi olamaz. Onlar zekâ ve yeteneklerine göre belediye başkanlığı yarışında da ön sıralarda yerlerini almalıdırlar.
Tüm partileri başörtülü kadınımıza 2.sınıf insan muamelesini layık görürcesine toplum dışına iten anlayışa son verip, belediye başkanlığı adaylığı noktasında teşvik edip, cesaretlendirerek bu seçim yarışında yerlerini alma noktasında yardımcı olmaya davet ediyoruz. Basın açıklamamıza katıldığını için teşekkür ediyoruz.
İNSAN HAKLARI SAVUNUCULARI DERNEĞİ