ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU’NUN
21 ARALIK 2013 TARİHLİ 411. HAFTA BASIN AÇIKLAMASI
Değerli basın mensupları ve sevgili misafirler! Basın açıklamamıza hoş geldiniz.
Suriye’de 2011 Mart’ında Dera kentinde duvara yazı yazan gencin işkence ile öldürülmesi sonucu başlayan sokak gösterilerini bastırmak için orduya kendi halkına karşı katliam yaptıran zalim Esed’in zulmü kesintisiz devam ediyor. Üç yılını doldurmak üzere olan katliam ve bombalamalar soncu yüz otuz bin insan katledildi. Yaralıların sayısı ise her gün artıyor. Karda kışta, viraneye dönmüş bir ülkede yaralıların tedavisi ilaç ve tıbbî malzeme yokluğundan yapılamıyor. Suriye’den her gün soğuktan donarak ölen çocuk haberleri gelmeye devam ediyor. Suriye Hava Kuvvetleri helikopterleri bu soğuk kış günlerini fırsat bilerek varil bombaları ile saldırıya devam ediyor. Suriye İnsan Hakları Örgütü’nün yayınladığı rapora göre Halep’te muhalefetin kontrolündeki bölgelere 15 Aralık’tan itibaren dört gün boyunca varil bombalarıyla yapılan saldırılarda 70’i çocuk, 28’i kadın 233 kişinin öldüğü belirtildi. Binlerce kişinin de yaralandığı belirtilen raporda; onlarca ev, okul, çarşı ve kültür merkezinin yıkıldığı belirtildi. Ayrıca ülkenin çeşitli kentlerinde her gün meydana gelen çatışmalarda insanlar ölmeye, sakat kalmaya, yıkılan evlerini terk etmeye devam ediyorlar.
Suriye’de devlet eliyle kendi halkına karşı katliam yapan Esed rejiminin zulmünü bütün dünya seyretmeye devam ediyor. Son olarak Esed’in varil bombalarıyla kendi halkını katletmesini kınayan bir basın bildirisi BM Güvenlik Konseyi’nde Rusya’nın itirazı üzerine ABD tarafından geri çekildi. Suriye’deki katliamı bırakın durdurmayı, kınamayı bile beceremeyen BM Orta Afrika Cumhuriyeti’ndeki olaylar hakkında derhal müdahale kararı alıp Fransız askerlerinin Orta Afrika Cumhuriyeti’ne gitmelerine onay veriyor. Orta Afrika Cumhuriyeti’nde Müslümanların silahlarını toplayan, tutuklamalara girişen Fransız askerleri, Hıristiyan milislere karşı hiçbir yaptırımda bulunmuyor. Böylece Hıristiyan milisler katliamlarına rahatça devam ediyor. Bu iki misal bile BM örgütünün nasıl tarafgir davrandığını gözler önüne seriyor. Dünya’nın her hangi bir yerinde bir Hıristiyan öldürülse müdahale edebilen BM; her gün onlarca, yüzlerce Müslüman’ın katledildiği Suriye, Irak, Filistin, Arakan, Keşmir, Çeçenistan, Doğu Türkistan gibi bölgelere karşı kör, sağır ve dilsiz kesiliyor.
İşte I. Dünya Savaşı sonrası emperyalistlerce harita üzerinde cetvelle çizilen sınırlar neticesi ayrı kaldığımız, ancak yüzlerce yıldır. Birlikte yaşadığımızı Suriyeli kardeşlerimizin maruz kaldığı bu felakete duyarsız kalmıyoruz. Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu olarak 21-22 Aralık 2013 Cumartesi ve Pazar günleri Saat: 12:00-18:00 arası Abdi İpekçi Parkında toplayacağımız giyecek, battaniye, yorgan, ilaç, gıda vs. gibi ikinci el temiz malzemeleri soğuktan donan Suriyeli çocuk ve ailelere ulaştırmak için bir çalışma başlatıyoruz. Buraya getirilecek yardım malzemelerini en kısa zamanda Suriyeli kardeşlerimize ulaştırmaya gayret edeceğiz. İçinde bulunduğumuz anın vacibi budur. Bizler sıcak ev ve iş yerlerimizde günlük işlerimizle uğraşırken Suriye’de, Türkiye’nin sınır bölgelerinde binlerce Müslüman kardeşimiz açlık ve soğukla mücadele ediyor. Evlerimizde kullanmadığımız eşyalar, çocuklarımıza artık küçük gelen giyecekler böylece değerlendirilebilir. Platformumuz bileşenlerinden Vahdet Vakfı ve İHH aracılığıyla nakdi yardımlarınızı da Suriyeli kardeşlerimize ulaştırabilirsiniz. Suriyeli kardeşlerimizden dua ve yardımlarınızı eksik etmeyiniz.
Bütün insanların akıl, nesil, can, mal ve din emniyetlerinin sağlandığı bir dünyada buluşmak temennisiyle katılımlarınız için teşekkür ederiz.
ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU
YOLSUZLUK YAPANLARDA, DIŞ GÜÇLERİN GÜDÜMÜNDE ŞANTAJCILIK YAPANLARDA YARGIDA HESAP VERSİN.453.HAFTA BASIN AÇIKLAMASI
Kocaeli İnanç Özgürlüğü Platformunun 453. hafta basın açıklamasının konusu 17 Aralık tarihinde gizlice operasyon görüntüsü altında başlatılan 17 Aralık darbesiydi. Görünüşte yolsuzlukları ortaya çıkartma amacı taşıyan, esastaysa Siyonist İsrail ve Büyük Şeytan Amerikanın çıkarlarına köle olmayan yönetimleri Mısırda Mursi olayında olduğu gibi terbiye edip diz çöktürmeyi amaçlayan bu darbe girişimine karşı İnsan Hakları Savunucuları Derneği yaptığı bir basın açıklamasıyla görüşlerini açıkladı. Basın açıklamasını derneğin genel başkan yardımcısı Orhangazi Ergin yaptı. Tepkili vatandaşlar, ellerinde “Türkiye üzerinde oynadığınız operasyonların farkındayız, derin halk”, “yolsuzluğa da hayır, Amerikanın güdümünde hayır”,” Amerika ve İsrail Türkiye'nin güçlenmesi gücünüze mi gitti” pankartları taşıdılar.
BASIN AÇIKLAMASININ TAM METNİ:
KOCAELİ İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU 9.YIL, 453.HAFTA BASIN AÇIKLAMASI
Değerli halkımız ve basın mensupları, 9.yıl 453.hafta basın açıklamamıza hoş geldiniz. Birkaç gün önce başlatılan yolsuzluk operasyonu gündeme bomba gibi düştü. İçinde üç tane bakanın oğlu ve Halk Bankası Müdürününde bulunduğu bu operasyon beklenen ve tahmin edilen bir olay değildi.
Her şeyden evvel şunu söylemek gerekiyor ki, nerede bir yolsuzluk, vurgun varsa, kimden hangi kesimden gelirse gelsin, bu takip edilmeli ve yapanlar hak ettiği cezayı almalı.******
Bu operasyonun zamanlaması ve bazı tesadüflerle birlikte yolsuzlukları yapanlardan çok hükümeti hedef aldığının düşünülmesine sebep oldu.Normalde teknik takibin 6 ay önce bittiği iddia edilen bir operasyonun, neden dershane tartışmalarının akabinde, hükümetin geri adım atmaması üzerine, Hakan Şükür'ün istifasından sonra gerçekleştiği zihinlerde soru işareti olarak kaldı.Geçmişi uzun süre öncesine dayanan bu operasyon neden aylarca bekletilmişti?. Eldeki bilgiler birileri tarafından şantaj malzemesi olarak kullanılmış!, fakat sonuç vermeyince piyasaya mı sürülmüştü?. Yolsuzluk iddiaları doğruysa ortaya çıkacak sonucun çirkinliği kadar bunun şantaj malzemesi olarak kullanılması’da çirkin bir sonuçtur. Bu yolsuzlukları ortaya çıkarttıldğı halde, ilerde şantaj malzemesi olarak kullanırım diye bekletenlerde bu soyguna ortaktır ve yaptıkları iş te bu hırsızlık gibidir. Şantajcılarda yargı önünde hesap vermeli.
Herkes şantaj malzemesi olarak kaset bekliyordu fakat ortaya yolsuzluk çıkmıştı. Bunda hedefin, yolsuzlukları yapanların olmadığı kesindi. Çünkü hedef bunlar olsa dershane tartışmalarından çok daha önce ve değişik zamanlarda bu operasyonlar olurdu. Belli ki birileri derin devleti tasfiye ettikten sonra, kendi derin yapılarını kurup, dışarıdan aldıkları emirler çerçevesinde hükümete ayar vermek istiyordu. Orta doğuda Amerika ve İsrail'in çıkarlarına ters düşen Mursi'ye, ordu vasıtasıyla müdahale edilirken, bir benzer senaryo'da Türkiye'de yaşanıyordu.
Mavi Marmara, Van Minut ve Mursi'ye arka çıkmaktan tutun da, Çin'le yapılan 5 milyar dolarlık anlaşmaya kadar, Amerika’nın, İsrail'in çıkarlarını değil Müslüman halk ve halkların çıkarlarını önceleyen yönetimlere, İsrail ve Amerika maşaları vasıtasıyla ayar verilmek isteniyordu.
Operasyonun bir ayağının Halk bankası üzerine olması düşündürücüdür. ABD Kongresi Temsilciler Meclisi'nin Halkbank'ın İran ile olan ticari ilişkilerinden duyduğu rahatsızlık defalarca dile getirilmişti. Amerika'daki İsrail lobisi Türkiye aleyhine kampanya başlatarak, İran ile ticarette aracı olarak suçladıkları Halkbank'ı hedef almıştı. Bu amaçla da ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, Türkiye'ye mektup göndererek, "Sizden Halkbank'ın İran'a altın transfer edilmesindeki işlemleri ele almanızı istiyoruz" demişti. Tüm bunları göz önünde bulundurarak, son operasyonu, dış güçlerin hükümeti boyun eğdirmeye yönelik bir girişim olarak değerlendiriyoruz.
Operasyonun yolsuzluk boyutu kadar Hükümetin şantajlara boyun eğdirme boyutusa önemlidir. Düne kadar yönetimi Amerikancı olarak suçlayan, başta sol çevreler dahi, Amerikanın maşaları vasıtasıyla yürütülen bu ayar verme girişiminden büyük sevinç duyup, operasyonu yapanlarına yanında net bir şekilde tavırlarını ortaya koydular. Son 10 seneye dönüp baktığımız zamansa, % 4 büyüme hızıyla, sağlanan barış ortamıyla, tek haneli rakamlara düşen enflasyonla, artan kişi başı milli gelirle Türkiye'nin eskiye nazaran çok daha iyi durumda olduğunun herkes farkında.
İnsan hakları alanında üniversite ve kamuda başörtüsü yasağının kaldırılarak, ilerleme sağlandığı ve AB ile vizelerin kaldırılma görüşmelerinin sonuna geldiği bir dönemde, başlatılan bu operasyonu, Türkiye'nin ve halkın iyiliğini istemeyen dış güçlerin bir oyunu olarak görüyoruz.
Birileri hükümete ayar verecek, bedel ödetecek diye, dış güdümlü başlatılan bu operasyondan da en çok zararlı çıkacak olan halktır. Gezi olaylarından sonra %15 fırlayan döviz yine yükselişe geçecek, bu yükseliş rantiyenin cebine para olarak inerken, halkın sırtındaki yükü artıracaktır. Yahudi ve Hıristiyanlara sınırsız hoşgörü gösterenlerin, bu tür entirkalara baş vurmak yerine, sevgiyi aynı zamanda kendi halkına da göstermeye davet ediyoruz. Herkes kimin ne tarafta olduğunun çok iyi farkında.
Elbetteki İsrail yanlısı darbeci Mısır cuntası karşısında Mursi desteklenmeli, İsrail otoritesinden izin almadan Mavi Marmara Gazze’ye yardım götürebilmeli, Çin'le yapılan anlaşmadan dolayı, Türkiye'ye kalan milyar dolarlar, Türkiye halkının refahı için kullanılmalıdır. Bunlar doğru davranışlardır, Amerika’nın, İsrail'in ve güdümündekilerin işine gelmese’de. Faiz lobisinin çıkarttığı gezi olayları ile olmadı, şimdi başka bir tarftan değişik bir yöntem deneneiyor. Amerika’nın çıkarları için hükümete zarar vermeye kalkanlar, en büyük zararı kendilerine verdiklerini iyi bilsinler.
Son olaylardan sonra bu halkın onlara bakış açısı asla eskisi gibi olmayacaktır. Halkın seçtiklerini entrikalarla etkisiz duruma getirmeye yönelik, devlet içinde başka derin yapılar asla kabul edilemez. Birileri ellerindeki medya organlarını kullanarak bu halka tahakküm etmeye kalkmasınlar. Bu işten ne kadar zararlı çıkacaklarını ve bitme noktasına geleceklerini önümüzdeki günlerde hep beraber göreceğiz. Yolsulukları yapanlarda, devlet içinde derin tegah kuran şantaşcılarda yargı önünde hesap vermelidir. Basın açıklamamıza katıldığınız için teşekkür ediyoruz.
İNSAN HAKLARI SAVUNUCULARI DERNEĞİ
Sakarya’daki 432. hafta adalet ve özgürlükler eyleminde yolsuzluk iddiasıyla gerçekleştirilen operasyonlarla başlayan süreç ve 28 Şubat davasındaki gelişmeler değerlendirildi
432. HAFTA ADALET VE ÖZGÜRLÜKLER EYLEMİ
Değerli basın mensupları, duyarlı Sakarya halkı.
Türkiye son bir haftayı, güç ve iktidar kavgasının zemininden çevreye saçılan kirliliğe maruz kalarak geçirdi. Birbirine paralel olarak başlatılan soruşturmalar kapsamında, ‘yolsuzluk ve rüşvet iddiasıyla’ çeşitli adreslere operasyon yapıldı.
Bir yandan TOKİ’nin bazı ihalelerine fesat karıştırıldığı yönünde son derece ciddi iddialar gündeme gelirken, diğer yandan ise imar ve inşaat işlerinde usulsüzlük iddiaları ortaya atıldı. Soruşturmadaki iddiaların kapsama alanı iktidara kadar uzanırken; bazı bakanların oğulları, bürokratlar ve yerel yöneticiler de gözaltına alındı. Bakanlar için Meclis’e tezkere gönderileceği de iddialar arasında…
AK Parti hükümeti ve Gülen Cemaati arasında gerilimin yükseldiği bir dönemde gerçekleşen bu operasyonlarda, herkes zamanlamaya dikkat çekerken; nedense soruşturmalara söz konusu olan iddialar göz ardı edildi! Yolsuzluk, ihaleye fesat karıştırmak gibi iktidar sahipleri açısından son derece ağır ithamlar araştırılmaya muhtaç iken, adeta tüm bu iddialara kulaklarımızı tıkayıp, sadece iktidar kavgasına gözümüzü dikmemiz isteniyor! Ve maalesef bu kavga; kasetlerle, insanların mahremine kadar uzanan görüntülerle giderek ahlaksız ve son derece iğrenç bir zemine dönüşüyor.
Hak, adalet, ahlak, toplumsal maslahat adına hiçbir iyiliğin, doğruluğun çıkmayacağı bu kavganın her iki tarafı da kendisini mağdur gibi gösterip, yanlarında durmamız gerektiğini izah etmeye çalışıyor! Bizim için bu açıklamaların herhangi bir kıymeti harbiyesi yok. Nitekim platformumuz, kurulduğu günden bugüne iktidar uğruna her şeyin mübah sayıldığı siyasetlerden, çıkar ortaklığından, rant kardeşliğinden beri olduğunu açıkça ilan etmiştir.
Bugüne kadar verdiğimiz mücadele boyunca; iktidarın, gücün ve servetin yığılmasına, kamu hizmetlerinde hakkaniyetin göz ardı edilmesine karşı defalarca uyarıda bulunmuştuk. Siyasi çıkarlarla ekonomik çıkarların iç içe geçmesine, tüm devlet imkanlarının siyasal ikbal ve rant için seferber edilmesine defaatle itiraz etmiştik. İktidardan nimetlenen belirli bir zümrenin dışında kalanlar için gidişatın iyi olmadığını vurgulamıştık.
Şimdi denetimden, hesap vermekten kaçırılmak istenen bu süreçlerin nasıl bir kirliliğe, yozlaşmaya, çürümüşlüğe yol açtığı ortaya daha net çıkıyor! Ve maalesef biz bugüne kadar nelerin kitabına uydurulmaya çalışıldığını, ancak dağılmaya yüz tutan iktidar koalisyonun bileşenleri arasındaki güç savaşımı sayesinde öğrenebiliyoruz! Bugüne kadar el ele sümenaltı edilen dosyaların, şimdi verilen bilek güreşi neticesinde açılmaya başladığını görüyoruz!
Şüphesiz bu operasyonel süreç, ucu açık siyasi gelişmelere yol açacaktır. Dileriz gelişmeler, halkın yararına bir vasata kavuşmamıza da vesile olur.
Bunun için herkesi, partizanca ya da cemaatçi tutumların sığlığına hapsolmadan; haktan ve adaletten yana tavır geliştirmeye davet ediyoruz!
Değerli dostlar;
Bu hafta içi yaşanan diğer önemli bir gelişme ise 28 Şubat davasında yaşandı. Darbe döneminin Genelkurmay ikinci başkanı emekli orgeneral Çevik Bir de dâhil olmak üzere, davada beş sanık daha tahliye edildi. Böylece davada herhangi bir tutuklu sanık da kalmadı. Bu karar bizim açımızdan sürpriz olmadı.
Davanın başından beri yaşanan kayıtsızlık, davaya olan ilgisizlik; o günlerde yaşanan zorbalıkların hesabının sorulabilmesinin de önünü tıkadı. Bugün elde ettikleri imkânların, sanal kazanımların hesabının derdine düşenler, asıl dertlerini çoktan unuttular!
Oysa 28 Şubat sürecinin mağdur ettiği birçok insan başta Salih Mirzabeyoğlu olmak üzere hâlâ hapiste. Sivas ve Umut davalarında verilen siyasi yargı kararlarının mağduriyetleri devam ediyor. Son olarak Nurettin Kayan’ın 28 Şubat’taki yargılamalar neticesinde hapse gönderilmesi, 28 Şubat’ın çocukluğunu ve gençliğini çaldığı Yakup Köse için yargılamaların devam etmesi ise aradan geçen onca yıla rağmen, yaşanan hukuksuzlukların sürdüğünü gösteriyor!
Adaletin herkes için tesis edildiği, hukukun hak ile bütünleştiği bir gelecek için mücadelemiz devam edecek.
SAKARYA DAYANIŞMA DERNEĞİ