Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta(FOTO)

Konya'da 339., Sakarya'da 443., Ankara'da 422., Kocaeli'de 464.,

KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU 339. HAFTA BASIN AÇIKLAMASI
Rahman, Rahim Allah’ın Adıyla: “Allah'ın kabul edeceği tevbe, ancak bilmeden kötülük edip de sonra tez elden tevbe edenlerin tevbesidir; işte Allah bunların tevbesini kabul eder; Allah her şeyi bilendir, hikmet sahibidir. Yoksa kötülükleri yapıp yapıp da içlerinden birine ölüm gelip çatınca "Ben şimdi tevbe ettim" diyenler ile kâfi...r olarak ölenler için (kabul edilecek) tevbe yoktur. Onlar için acı bir azap hazırlamışızdır.” ( Nisa Suresi, 17-18 Ayetler)
Sevgili Dostlar, Değerli Basın Mensupları, Fikir akımlarının kendilerinin taraftarları üzerinde etkisi kesindir. Bununla birlikte muhaliflerine ve üçüncül algılara da bir tesir bırakır. Bazen bu tesir kişinin muhalif olduğu fikir akımları ile örtüşecek ifadeler kullanmasına ve ortak düşüncelere sebebiyet verebilir. Liberalizm veya libaral düşünce sınır tanımaksızın özgürlükler vaad etmekte, özgürlük alanlarını genişletirken sınırları da yok edip sınırsız bir özgürlük talep etmektedir. Bu talebinde dini kuralları, toplumsal normları, ahlaki değerleri, dikkate almamaktadır. Ülkemizde yaygınlaşan liberal algı büyülü özgürlük kelimesi ile her tarafa müdahil olmakta. Cinsel özgürlüklerden, hakaret özgürlüklerine kadar işi genişletmektedir. Bir vekilin son zamanlarda kurduğu cümleler maksadımı aştım diye ifade etsede böyle bir algı etkilenmesinin altında kaldığı gerçeğini ortaya koymaktadır. Bir televizyon programında bir vekilin, “Allah, insana günah işleme özgürlüğü vermiştir. Günahsızlık talep etme hakkı vermemiştir. Af dileme hakkıyla günah işleme özgürlüğü vermiştir. Hz. Peygamber günahları açan değil örtücü olan bir rahmet geleneğinin mimarıdır.” İfadeleri bir kasıt içermiyor ve maksadını aşmış olsa bile zihin dünyalarının batıl nice algı ile nasıl kirlendiğine delalet etmektedir. Bu noktada düşüncelerimizin ve toplumsal ifadelerimizin ulaşabileceği noktalara dikkat etmek toplumsal sorumluluğu olan herkesin de ifadelerini kontrol etmesi gerektiği bir zorunluluktur. Komşumuz Kırım’da meydana gelen olaylar dikkatle izlenilmesi gereken bir boyuta ulaşmıştır. Öncelikle bir algı yönlendirmesine dikkat çekmek isteriz. O bölgedeki Müslümanlar Kırım Tatarı değil, Kıpçak Türkleridir. Kırım Tatarı ifadesi bir asimilasyon olarak kullanılmaktadır. O bölgede meydana gelen olaylar dünyanın pek çok yerinde olduğu gibi halkların menfeatleri veya çatışmaları üzerine değil, emperyalist güçlerin arka bahçelerini ve etki alanların genişletme üzerinededir. Emperyalistlerin çıkar savaşları ilgili bölgede de mazlum halkların üzerinde gerçekleşecek halklar tarafları olmadıkları bu savaşta yine zarar göreceklerdir. Tarihin bir ibret levhası olduğu sonu kan ve zulümle bitecek heyecanların bulunmadığı tevhit ve adalet üzere kurulu bir dünyada yaşama umudu ile hepinizi 340. Haftada aynı yer ve saatte buluşmak üzere Allah’a emanet ederiz.
KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU 06 CEMAZİYEL’EVVEL 1435 - 08 / 03 / 2014

Sakarya’daki 443. hafta adalet ve özgürlükler eyleminde, 17 Aralık operasyonlarıyla başlayan süreç ile Kırım’daki gelişmeler değerlendirildi

Diriliş Saati Dergisi tarafından yapılan basın açıklamasında “Türkiye, zor ve karmaşık günler yaşıyor. Ak Parti ve cemaat arasındaki soğuk savaşın estirdiği sert rüzgarlar ahlaki seviyenin düşüşünü gözler önüne seriyor. Bir taraftan insanların telefon kayıtlarını dinleyerek tecessüste zirve yapan bir cemaat, diğer taraftan da yolsuzluğa bulaşmasına rağmen buna kılıf arama gayretinde olan bir iktidar…” denilerek, yolsuzluk iddialarının üstünü örtmek üzere geliştirilen argümanlar eleştirildi. 

Diriliş Saati Dergisi adına Muhammed Emin Duman’ın okuduğu açıklamanın devamında, son dönemdeki bazı çıkışlara karşı şu ifadeler kullanıldı: “Her iki taraf da kendine göre birtakım gerekçeler üretiyor. Hatta bunu sahip oldukları yanlış İslam algıları üzerinden meşrulaştırmaktan da beri durmuyorlar. Geçtiğimiz hafta bir televizyon programına konuk olan Ak Parti milletvekili, dinlemeler üzerinden gündeme gelen yolsuzluklara ilişkin şu ifadeleri sarf ediyor; “Allah insana günah işleme özgürlüğü vermiştir ve günahsızlık talep etme hakkı da vermemiştir. Hz. Peygamber günahları açan değil, örtücü olan bir rahmet geleneğinin mimarıdır. İnsanların günahları üzerinden siyaseti çıkmaza düşürmek, insanların günah işleme özgürlüğünü elinden alacak şekilde hayatlarına müdahale etme anlayışı, muhaberat devletinden öte bir anlayıştır”. Bu ifadeler, liberal düşünce ve pratik sahiplerinin İslami argümanların arkasına saklanarak İslam’ın adını nasıl kirlettiğinin acı bir örneğidir. Platform olarak, liberal değerlerle yoğrulmuş tarafların bu tutumlarının yolsuzluğu ve tecessüsü kesin olarak yasaklamış olan aziz İslam’ı temsil etmediğini ifade ediyor ve gittikleri yolun doğru yol olmadığını hatırlatıyoruz.”

443.Hafta Basın Açıklaması

İSLAM YOLSUZLUĞU VE TECESSÜSÜ HARAM KILAR!

Ukrayna’da gerginlik tırmanıyor.

Suriye’yi istedikleri rejim değişikliğini gerçekleştiremeyince kaosa mahkum eden Amerika ve müttefikleri gözlerini Ukrayna’ya dikmiş durumdalar. Küresel güçler yeni bir strateji olarak benimsedikleri sivil toplum darbesi ile Ukrayna’da seçimle başa gelmiş yönetimi devirdiler.

Arap baharı kapsamında geleneksel rejim değişikliği formülü haline gelen sivil toplum darbeleri Tunus, Mısır, Libya ve Suriye’den sonra Ukrayna’da da uygulamaya sokuldu.

Hatırlanacak olursa bu ülkelerde sivil halk sokaklara dökülerek iktidarlar değiştirildi veya bu yeni darbe yönteminin etkili olamadığı Suriye gibi yerlerde iç savaş senaryosu devreye sokuldu.

İç savaşın yürürlükte olduğu Suriye’de 3 senede 150 bin insan katledildi, milyonlarca insan mülteci durumuna düştü ve ülke harap oldu. Hali hazırda kaosun bütün hızıyla devam ettiği Suriye’nin toparlanması oldukça zor görünüyor.

Bugün Ukrayna’da yaşanan sivil görünümlü, ancak arka planında sinsi planların yattığı bu ayaklanmanın da ülke halkını aynı manzarayla karşı karşıya getirme ihtimali çok yüksek.

Arap baharının özellikle Suriye kolunda bataklığa saplanan Türkiye’nin Ukrayna’da Kırım Türklerine olan hassasiyeti nedeniyle yanlış adımlar atmaya tevessül etmemesi gerekiyor. Suriye’den ders çıkararak fotoğrafın bütününü sorgulaması ve Amerika’nın oyuncağı olmayı reddetmesi hayati önem arz ediyor. Bağımsızlık sloganını sıklıkla dile getiren iktidarın Ukrayna’da nasıl bir sınav vereceğini önümüzdeki süreçte hep beraber gözlemleyeceğiz.

 

Türkiye, zor ve karmaşık günler yaşıyor. Ak Parti ve cemaat arasındaki soğuk savaşın estirdiği sert rüzgarlar ahlaki seviyenin düşüşünü gözler önüne seriyor.

Bir taraftan insanların telefon kayıtlarını dinleyerek tecessüste zirve yapan bir cemaat, diğer taraftan da yolsuzluğa bulaşmasına rağmen buna kılıf arama gayretinde olan bir iktidar…

Her iki taraf da kendine göre birtakım gerekçeler üretiyor. Hatta bunu sahip oldukları yanlış İslam algıları üzerinden meşrulaştırmaktan da beri durmuyorlar. Geçtiğimiz hafta bir televizyon programına konuk olan Ak Parti milletvekili, dinlemeler üzerinden gündeme gelen yolsuzluklara ilişkin şu ifadeleri sarf ediyor; “Allah insana günah işleme özgürlüğü vermiştir ve günahsızlık talep etme hakkı da vermemiştir. Hz. Peygamber günahları açan değil, örtücü olan bir rahmet geleneğinin mimarıdır. İnsanların günahları üzerinden siyaseti çıkmaza düşürmek, insanların günah işleme özgürlüğünü elinden alacak şekilde hayatlarına müdahale etme anlayışı, muhaberat devletinden öte bir anlayıştır”.

Bu ifadeler, liberal düşünce ve pratik sahiplerinin İslami argümanların arkasına saklanarak İslam’ın adını nasıl kirlettiğinin acı bir örneğidir.

Platform olarak, liberal değerlerle yoğrulmuş tarafların bu tutumlarının yolsuzluğu ve tecessüsü kesin olarak yasaklamış olan aziz İslam’ı temsil etmediğini ifade ediyor ve gittikleri yolun doğru yol olmadığını hatırlatıyoruz.

Diriliş Saati Dergisi

Ankara'da 422. Hafta
"Buradan sesimizin çıktığınca haykırarak diyoruz ki; İslami kimliğimizi ötekileştirme ve yok etme çabası içerisinde olan kişi ve kurumlara karşı dik duruşumuzu devam ettireceğiz"

Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu tarafından düzenlenen 422. hafta basın açıklamasına hoş geldiniz.
Geçen hafta yoğun bir şekilde tartışılan Selam örgütü bahanesi ile aralarında Başbakan’ında olduğu sivil, bürokrat yaklaşık 7000 kişinin dinlenme hadisesinden sonra bu hafta da maalesef yine yasa dışı dinlemeler konusu gündemimizde bulunmaktadır. Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı'nda dinlemeler konusunda yapılan inceleme ve soruşturmalar sonucunda elde edilen verilere göre 2012 yılında 257.454 kişi, 2013 yılında 252.062 kişi olmak üzere toplam 509.516 kişinin dinlendiği tespit edilmiştir. Raporda 2012 yılı öncesi yapılan dinlemelerin kaydının TİB arşivinden silindiği de belirtilmektedir. Bu durum dinleme yapılan rakamın çok daha ürkütücü boyutlarda olduğunu göstermektedir. Ayrıca dinleme kararı alanların ve dinleme yapanların kimliklerinin tesbit edilmesinin önüne geçmek amacı ile özel silme işlemlerinin uygulanmış olması olayın vahametini bir kat daha artırmaktadır. Ve maalesef ilerleyen günlerde bu konu ile ilgili yeni bilgiler ortaya çıkması işten bile değildir.

90 yıllık cumhuriyet tarihi boyunca devlet ve millet net ve kalın çizgilerle ayrıştırılmıştır. Ülkeyi yöneten elit kadrolar eli ile geniş halk kitleleri ikinci sınıf ve güvenilmez kişiler olarak telakki edilmiştir. Bu sebeple bu kadrolar eli ile toplum sürekli horlanmış, aşağılanmış ve baskı altına alınarak sindirilme yoluna gidilmiştir. Topluma elitler eli ile dayatılan demokrasi ve bununla getirilen seçim sistemi yine bu elitler eli ile yerle yeksan edilmiştir. Halkın seçtiği kişiler yoğun bir karalama kampanyalarına tabi tutulmuş, itibarsızlaştırma adına her türlü yol mubah görülerek alaşağı edilmeye çalışılmış ve gerektiğinde darbeler yapılarak sonrasında darağaçları kurulmuştur. Bugün gelinen nokta itibari ile aynı yöntemler devreye sokulmak istenmektedir. Ancak tek bir farkla bürokratik oligarşiyi elinde bulunduran kişilerin kimliği değişmiş ancak maalesef izledikleri yöntem değişmemiştir. Kendi yöntemini benimsememiş insanları kimliklerine bakmaksızın öteki yerine koyan bir zihniyet maalesef bugün iş başındadır. Amaçlarına giden yolda engel olarak gördükleri kişi ve toplumları gayr-ı ahlaki ve gayr-ı hukuki yöntemlerle itibarsızlaştırma gayretinde olan kişiler bu topluma karşı büyük bir ihanet içerisindedirler. Toplumu ıslah etme amacı ile yola çıktıklarını iddia eden insanların toplumu ayrıştıran pozisyonunda görülmeleri bizler açısından üzüntü verici bir durum ortaya koymaktadır.

Bir diğer husus olarak 90 yıllık oligarşik yönetimin bu günkü temsilcileri pozisyonunda olan ve 28 Şubat sürecinde ve sonrasında yüzlerini net bir şekilde ortaya çıkarmış olan laik militan kadrolar tartışmalı yargı süreci sonrasında teker teker salınıvermektedirler. Toplumun değerlerini aşağılamayı kendilerine ödev bellemiş, başörtülü ve sakallıları hayatın her safhasından kazımayı kendilerine amaç edinmiş kadrolardan hesap sormak şöyle dursun maalesef bugün bu kadrolar taltif edilir bir pozisyona büründürülmektedir. Özellikle tiyatrovari mahkeme seansları sonrasında salıverilen dünün kudretlileri medya yolu ile masum ve mazlum ilan edilmektedirler. Bizler okul önlerinde sürüklenen, birincilik kürsüsünden kovulan ve ağızları kapatılan, sınav kapılarında gözyaşı döken ve maruz kaldıkları baskılar neticesinde ülkelerini terk etmek zorunda kalan başörtülü kızları unutmadık. Başörtüsünden dolayı hastaneye alınmayıp ardından vefat eden Medine teyzeyi asla unutmayacağız. Meclis sıralarından şakşakçıların sloganları eşliğinde kovulan Merve Kavakçıyı unutmadık. Evladını görmek üzere gelen başörtülü annelerin Kışla kapılarından içeriye sokulmayışlarını, eşleri kapalı olduğundan yada ibadet etmelerinden dolayı ihraç edilen ordu personellerini unutmayacağız. Tatbikat planları adı altında halkın İslami kimliğine topyekûn savaş açma hedefinde olanları asla unutmayacağız.

Buradan sesimizin çıktığınca haykırarak diyoruz ki; İslami kimliğimizi ötekileştirme ve yok etme çabası içerisinde olan kişi ve kurumlara karşı dik duruşumuzu devam ettireceğiz. İster laik elitist, isterse de cemaat müntesibi olarak topluma savaş açmış her bir kişi ile mücadelemiz devam edecektir. Ellerinde her türlü imkân ve personeli bulunduran ve bu ülkenin başında yönetici olarak bulunan kişilerin sıradan vatandaşlarmışçasına devlet kadroları içerisinde örgütlenen yapıları yeni keşfetmeleri bizlere hiç inandırıcı gelmemektedir. Devlet vatandaşlarını tehdit eden her türlü çeteleşmeyi önlemekle mükelleftir. Bu noktada devlet yöneticileri halka karşı savaş açmış olan dünkü ve bu günkü kadrolar ile derhal hesaplaşma yoluna gitmelidir. Aksi takdirde kurgulanmış olan bir tiyatronun parçası olarak görünmekten kendilerini asla kurtaramayacaklardır. Diğer yandan ellerine geçirdikleri makam ve mevki ile güç sarhoşluğuna kapılan kesimlerse unutmamalılardır ki; Dayatmacı yöntemlerle toplumu hizaya çekebileceğini sanan düşünce kendi kendini yok etmeye mahkûmdur. Maalesef amaca giden her yol mubah değildir.
Bütün insanların akıl, nesil, can, mal ve din emniyetlerinin sağlandığı bir dünyada buluşmak temennisiyle.
ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU

8 MART SÖZDE KADIN HAKLARI SAVUNUCUSU SAHTEKARLARI PROTESTO İÇİN SİYAH ÇELENK

Basın açıklaması sırasında karşı tarafta bulunan CHP binasından müzikli tacizle, açıklamayı bastırma girişimine rağmen, basın açıklaması yapıldı. Kocaeli İnanç Özgürlüğü Platformu 8 Mart Dünya Kadın Hakları gününde kadına karşı işlenen fiziksel ve psikolojik şiddetin yanı sıra, 8 Mart açıklamacası sahtekarları da protesto etmek için İnsan Hakları Anıtına siyah çelenk bıraktı. 8 Martta kadına şiddet diyenlerin bu toplumun % 70 inin oluşturan başörtülü kadına karşı işlenen insan hakları suçunun dile getirmemeleri kınandı. İlk öğretin ve liselerde başörtü yasağının Atatürk ilke ve inkılapları ve laiklik bahanesiyle sürdürüğünü belirtilerek 8 Mart Atatürkçülerin başörtü yasağına karşı başkaldırı günü ilan edildi ve başörtülü kadına yapılan zumun anlatılmadığı 8 mart Dünya kadınlar gününün kutlanmadığı belirtildi. Basın açıklamasını İnsan hakları savunucuları Derneği genel başkan yardımcısı Behlül Metin yaptı. Vatandaşlar ellerinde 8 Mart Atatürkçülük adına başörtülü kadına yapılan zulme başkaldırı günü” , 8 martta başörtülü kadının adı yok, 8 Mart'ın üç maymunları yine bizi güldürdünüz” pankartları taşıdılar.

KOCAELİ İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU 10.YIL,464.HAFTA AÇIKLAMASI 7 MART 2014 CUMA İZMİT

Değerli halkımız ve basın mensupları, bir 8 Mart Dünya Kadınlar Günü arefesinde  liberalinden, feministine, dindarından, dinsizine bir takım parti, kurum ve kuruluşların açıklamalarına şahid olacaksınız. Hepsi kadın haklarından, kadınlara yapılan haksızlıklardan ve şiddetten bahsedecek. Bunları lütfen çok dikkatle dinleyin. Bu sahtekarları, bu üç maymunları çok özenle dinleyin. Avazı çıktığı kadar KADIN HAKLARI diye yaygarayı basan bu kesimlerin acaba bir tanesi, bu toplumun % 70 oluşturan başörtülü kadınların uğradığı haksızlıklardan ve bu ülkede yaşanan bir insan hakları ihlali olan, başörtü zulmünden bahsedecek mi?

 Bir takım demokratikleşme sepetleriyle, eskiye göre insan hakları alnında yol alındı, yetmez ama evet diyoruz, fakat durun bakalım daha yolun başındayız. Memura başörtü serbest ama yargıda, orduda, emniyette hala başörtü yasağı var !. Peki neden var?, başörtü ile çalışma hakkı diğer memurlara bir insani hak olarak iade edilirken yargıdaki, emniyetteki, ordudaki bayanlar acaba insan olarak görülmüyor mu ki?, bu insan onlara iade edilmiyor?. 8 Mart dünya kadınlar gününde, sahtekar, üç maymunlar korosunun dikkatle izleyin. Kemalizmin bireylerin yaşam ve kuşam biçimlerine kendi, Kemalist, dinsiz yaşam tarzını dayatmasının, kadına karşı bir şiddet olduğunu söyleyecek bir tanesi acaba çıkacak mı?. Biz iddia ediyoruz, -1- tanesi dahi bunu 8 Martta gündeme taşımayacak!.

 Üniversitelerdebaşörtü yasağı kaktı, kızlarımız başörtüsüyle okuyabiliyor, ne mutlu bizlere. Sevinin Türkiye'nin inançlı insanları, şimdilik sizlere bu kadarı yeter!. İçinizden bazı sivri zekalılar çıkıp ta, “başörtüsü Allahın emri, akıl baliğ olmuş kız çocuğu ilkokulda da olsa başını örtmek mecburiyetindedir yoksa Allahın emirlerini çiğnemiş olur derse sakın ha!, bunlara fazlada kulak asmayın !. Sizlere bu kadar özgürlük şimdilik yeter, kızlarınız okula girerken ”çıkar kızım başörtünü, okuldan çıktın mı takarsın deyip, kurnazıca bir çözüm ürettiniz mi, olay tamam. Hakkını arayamayan zavallılar ve bu hakkı, başkalarının yaşam biçimine müdahaleyi kendine hak görmeye devam edenler, sesiz uzlaşı içinde oludular mı problem yok. İçinizden bazılarının aklından da sakın ha geçmesin, Ey Atatürkçüler, siz kimsiniz ya?, bir takım ilkeleri, laikliği öne sürerek benim evladımın başörtüsüyle okuma özgürlüğüne karşı çıkıyorsunuz ve ey yöneticiler siz benim evladımı bu haktan nasıl mahrum ediyorsunuz, bu Atatürkçülerden değil Allah'tan korkun” demek.

Dayatan memnun, susan memnun. Haklarının bilincinde olmayan toplum, bunun bir insan hakkı ihlali olduğunun farkında dahi değil. 8 Mart dünya kadınlar gününün, sahtekâr üç maymunlar korosundan bir tanesi dahi çıkıp, ilk, orta, lise eğitimindeki başörtü yasağının bir kadın ve çocuk hakları ihlali olduğunu, Atatürkçülerin halkın yaşam biçimine müdahale olduğunu söylemeyecek. Bu sahtekar sözde kadın hakları savunucularından, iddia ediyoruz ki -1- tanesi dahi, milyonlarca kız çocuğunun gördüğü bu Atatürkçü zulmü 8 Martta gündeme taşımayacak. Atatürkçülük adına piyasaya çıkan minik azınlığın hoşuna gitmiyor diye bu ülkede öğretimin her alanında başörtünün yasak olduğunu ve bu yüzden  birçok ailelerinde kız çocukların okula yollamayarak cahil bıraktığı, 8 Mart dünya kadınlar gününde hiç konuşulmayacak. Kız çocuğunun ve bir milletin anne adayının, başörtülü olduğu için ayrımcılığa uğrayarak, eğitim almaması onlar için kadın hakları açısından hiç de önemli bir konu değildir. Kadınımıza, Atatürkçü geçinen yobazların yaptığı insan hakları ihlali, ayrımcılık, zulüm  8 Mart dünya kadınlar gününde hiç mi hiç konuşulmayacak. 

 Bir sürü kadın dernekleri, malum görüş örgütleri, feministler, humanistler ve saireler 8 Mart'ta kadına şiddete hayır diye piyasaya çıkıp bas bas bağıracak. Çünkü bunların becerdikleri tek  iş KADINA  ŞİDDETE HAYIR diye avazlarının koptuğu kadar -sadece!- bağırmaktır. Fazlasını beklemeyin bunlardan. Senelerden beri bağırıyorsunuz, buna bakarak kaç erkek şiddete son verdi ?, hiç baktınız mı?.Tam tersi şiddet azalmadı arttı.Siz daha çoook bağırırsınız. Kadına şiddeti önlemenin tek yolu, bas bas bağırmak değil, buna çözüm aramaktır. Bunun da tek çözümü vardır, kalplere Allah korkusunu yerleştirmek. Buda  insanlara ilkokuldan itibaren Allah korkusunu eğitimle kalplerine yerleştirmekle olur. Fakat çoğunluğunuz din karşıtı olduğunuz için,  şiddetin bu yöntemle sona ermesinin tek yolu olan Allah korkusunu eğitimle kalplere yerleştirmesini, hiç gündeme taşımayacaksınız. 8 Martta, kadına şiddeti önlemenin tek yolunun Allah korkusunun kalplere yerleştirmek olduğu hiç konuşulmayacak. 

9 Mart günü, kadına şiddetten, kadın cinayetlerinden, başörtüsü zulmüne kadar kadınları, zulümle dolu bir dünya bekleyecek. Kadına şiddeti çözmenin tek yolunun Allah korkusunu kalplere yerleştirmekten geçtiğinin hiç konuşulmadığı, kadına başörtü yasak ve dayatmasının bazı eğitimde hala devam ettiğinin, hiç konuşulmadığı, 8 mart dünya kadınlar gününü KUTLAMIYORUZ!. Başörtülü kadın adının olmadığı ve kadına şiddeti Allah korkusuyla kesin çözümün konulmadığı, 8 mart dünya kadınlar gününü KUTLAMAMAK !, için bu gün bir araya gelmiş bulunuyoruz. İnsan hakları anıtına bu gün sözde kadın hakları savunucularının başörtü zulmünü görmezden gelmesine ve kadına zulmün gerçek çözümünün konuşulmamasına tepki adına siyah çelenk bırakıyoruz. 8 Mart’ı  Atatürkçülük adına başörtülü kadına yapılan zulme, BAŞÖRTÜLÜ KADININ YAŞAM BİÇİMİNE ATATÜRKÇÜ, iNSAN HAKLARI İHLALCİSİ MÜDAHALEYE, sivil itaatsizlik bağlamında, demokratik ve hukuki yollarla  başkaldırı günü ilan ediyoruz. Taptıkları heykellerinin önüne, Cumhuriyetin kazanımları diye başlayan, bir gurup malum görüş sahibi  bayanın,  Cumhuriyet kadınının kazanım iddiarınıda TEBESSÜMLE karşılıyor, anlattıklarına kendilerinden başka inanan olup olmadığını sorgulamaya davet ediyor ve katıldığınız için hepinize teşekkür ediyoruz.

İNSAN HAKLARI SAVUNUCULARI DERNEĞİ

Sivil Haber Haberleri

Katil İsrail'e kucak açan Uluslararası Olimpiyat Komitesi sınıfta kaldı
Paris Olimpiyatlarının güvenlik işlerinde neden İsrail güçleri kullanılıyor?
Alimlerden Gazze bildirisi: HER MÜSLÜMANA FİLİSTİN SORULACAK
PKK'nin kanlı tarihinden bir kesit: Susa Katliamı!
Diyarbakır bu akşam da Gazze için meydanlardaydı