Sakarya 448. Hafta: Zalimlere Karşı Dayanışma İçinde Olmalıyız
Sakarya’daki 448. Hafta basın açıklamasında, Mısır'da darbe rejiminin darbe karşıtlarına verdiği idam kararlarına karşı dayanışma çağrısı yapıldı. Açıklamada söz konusu idam kararlarının Mübarek rejiminin hortlaması anlamına geldiği belirtilirken "Müslümanlar olarak zalimlere ve haksızlığa karşı birbirimizle dayanışma içinde olmalıyız" ifadeleri kullanıldı.
Sakarya'da her cumartesi yapılan adalet ve özgürlükler eyleminde 448. hafta basın açıklamasını Sakarya Dayanışma Derneği'nden Özkan Güler okudu. Güler, Mısır'da darbe karşıtlarına verilen 529 idam kararı için Tahrir sonrası sistemin reflekslerini muhafaza ettiğini ve bulduğu ilk fırsatta İhvan'ın üzerine çullandığını ifade etti. Sisi cuntasının yaptığı darbenin Mübarek rejiminin hortlaması anlamına geldiğini söyleyen Güler, "Mısır toplumunun özgür iradesinin devlete yansıma ihtimali anlamına gelen İhvan yönetimi, daha kundaktayken boğazlanmıştır." ifadelerini kullandı.
Açıklamada Mısır örneğinin, sistemle ve devletle uzlaşma üzerinden değil, halklarla kurulan birliktelik üzerinden hesap yapılması gerektiğini tekrar hatırlattığı belirtilirken, "Müslümanlar olarak zalimlere, zorbalığa ve haksızlığa karşı birbirimizle dayanışma içerisinde olmamız gerektiğini tekrar hatırlatıyoruz." ifadelerine yer verildi.
"Sözlerimizi hiçbir hükümete ve devlete endekslemeden söylemek zorundayız." diyen Güler konuşmasına, "Direniş bir mekteptir. Direniş, diriltir." diyerek devam etti. Güler açıklamada, "İhvan da darbenin ardından ortaya koyduğu direnişle bu kutlu mektebe iyi bir talebe, iyi bir müderris olduğunu göstermiştir. Biz de buradan Mısırlı kardeşlerimizin direnişinde yanlarında olacağımızı ilan ediyoruz." ifadelerini kullandı.
Sakarya 448. Hafta Basın Açıklaması:
Değerli Sakaryalılar, değerli basın mensupları;
Mısır’da seçimle iş başına gelen ilk cumhurbaşkanı olan Muhammed Mursî, 3 Temmuz 2013 tarihinde askeri bir darbeyle devrilmiş ve hapsedilmişti. Mursî’nin yaklaşık 1 yıl süren iktidarının ardından Mübarek rejimi adeta hortlamış ve Sisi cuntası görüntüsü alarak askeri bir darbeyle devirdiği İhvan’ın üzerine çullanmıştı. Bu süreçte darbeciler, İhvan’dan ve sokak hareketlerinin özgürleştirici etkilerinden korkan Suud başta olmak üzere Körfez monarşileri ve Siyonist işgal devleti tarafından da her yolla desteklenmiş ve ayakta alkışlanmıştı.
Darbenin ardından ülkenin tamamında Müslüman Kardeşler’e yönelik bir baskı ve tedhiş kampanyası başlatılmıştı. Darbe karşıtlarının Rabiatu’l Adeviye meydanında haksızlığa direnmek için örgütledikleri barışçıl gösteriler darbe rejiminin gaddar ve canice saldırılarıyla bastırılmış, bu müdahalelerle en az 1200 kişi hayatını kaybetmişti. Yaşanan bu ölümlerin faturasını da darbe karşıtlarına ve İhvan’a kesen darbeci rejim, İhvan’ı Mısır’ın sosyal ve siyasal hayatından silmek için geniş bir kampanyaya girişmişti. Ülkede 85 yıllık bir mazisi bulunan İhvan-ı Müslimin, önce Mısır’da ardından da Suudi Arabistan’da terör örgütü olarak ilan edilmiş, Körfez ülkeleri kendilerine sığınan İhvan mensuplarını dahi Mısır’ın darbeci güvenlik güçlerine teslim etmeye başlamışlardı.
Bütün bunlar yaşanırken dünyanın pek çok bölgesinde demokrasi havariliği yapan Batılı güçlerin ağzını bıçak açmadı. Suların durulmasıyla beraber Türkiye’den çıkan gürültü de yerini sessizliğe bıraktı. Başbakan Erdoğan katıldığı mitinglerde rabia işaretini yapmayı sürdürdü. Fakat daha önce kimi yazarlar tarafından ‘müslümanların yeni simgesi’ olarak tanıtılan rabia işareti, hatırlanacağı üzere sonradan siyaseten unutulmuş, Başbakan tarafından ‘tek devlet, tek millet, tek bayrak, tek vatan’ olarak tarif edilmeye başlanmıştı.
Mısırdaki katil darbeci rejim takip ettiği sindirme politikası uyarınca 3 Temmuz’un ardından gelişen süreçte tahminen 16 bin darbe karşıtı gözaltına aldı. İhvan-ı Müslimin şiddetle kriminalize edildi. Mısır’da; halkın siyasetinin devlete temas etmesinin ve İsrail’in eskisi kadar güvenli olmamasının ihtimali bile böyle bir cadı avıyla, hunharca bir şiddetle karşılanmış oldu.
Konu hakkındaki son önemli gelişme 24 Mart günü yaşandı. 24 Mart’ta Mısır’da kurulu Minye Ceza Mahkemesi, askeri darbeye karşı çıkan 529 kardeşimizin idamına hükmetti. İdam kararlarıyla ilgili son hüküm 28 Nisan’da açıklanacak. Öte yandan başka bir dava kapsamında da 700’e yakın darbe karşıtının yargılamasının sürdüğü biliniyor. Onlar için de benzer bir karara hükmedilmesi sürpriz olmaz.
Değerli Sakaryalılar;
Söz konusu darbe, tasfiye edilememiş Mübarek rejiminin hortlayarak Sisi cuntası görüntüsü kazanması sonucunda meydana gelmiştir. Tahrir’den sonra gerçek bir devrimci sürecin yürütülemeyişi sonucunda sistem reflekslerini aynen muhafaza etmiş ve bulduğu ilk fırsatta rövanş olarak İhvan’ın üzerine çullanmıştır. Mısır toplumunun özgür iradesinin devlete yansıma ihtimali anlamına gelen İhvan yönetimi, Sisi cuntası tarafından daha kundaktayken boğazlanmıştır.
Cuntanın bu başarısında uluslararası desteğin de payı yadsınamaz. İsrail, Suud ve geri kalan Körfez ülkelerinin Mısır’daki darbenin ve müslümanlara yapılan zulmün arkasında durdukları ve hevesle ellerini ovuşturdukları çok açık. Hatta Siyonist işgal devletinin Sisi’ye desteği ABD’de Mısır cuntası lehine lobi yapmaya kadar uzanmış vaziyette. Öte yandan ABD ve Batılı ortaklarının suskunluğu da herkesin gözlerinin önünde.
529 kardeşimiz hakkında verilen idam kararı da böyle bir bağlamda, bütün hukuk kaidelerinin ve temel ahlakın ihlaliyle verilmiş bir karardır. Sanıkların katılmadığı, avukatların alınmadığı, kimseye savunmasının sorulmadığı 20 dakikalık tek bir celse sonucunda verilen bu kararlar, Mısır’ın darbeci müstekbirlerinin gözü dönmüşlüğüne delil teşkil etmektedir. Mısır’da vuku bulan şey halkın egemenliği ya da hukukun gereği değil; Tahrir’in ardından tasfiye edilemeyen sistemin hortlayarak güç ve zor yoluyla hak ve adalete meydan okumasıdır.
Üstüne üstlük geçtiğimiz günlerde Mısır Dışişleri Bakanı tarafından idam mahkumlarının yeni devlet başkanı tarafından affedileceği dillendirilerek istikbar rejiminin alçak yüzü tekrar açığa vurulmuştur. Darbeciler darbeyle devirdikleri, müdahalelerle öldürdükleri, tutuklayıp cezaevine yerleştirdikleri, yargılayıp tek celsede idama mahkum ettikleri İhvan mensuplarını affedebileceklerini söylüyorlar. Önümüzdeki günlerde Müslümanlara zillet ile şehadetten ibaret iki seçenek sunmaya niyetli olabilirler!
Mısırlı kardeşlerimizin verecekleri karar ne olursa olsun haklarını ve izzetlerini müdafa etmeye devam edeceğiz.
Bunu yaparken de yapamayacağımız şeyleri söyleyerek, üst perdeden iddialı laflar ederek değil, yapabileceğimiz şeyi; yani yanlarında olduğumuzu, haklarını koruma noktasında kamuoyu oluşturmak için her türlü gayreti devam ettireceğimiz taahhüt ediyoruz.
Değerli Sakaryalılar,
Müslümanlar olarak zalimlere, zorbalığa ve haksızlığa karşı birbirimizle dayanışma içerisinde olmamız gerektiğini tekrar hatırlatıyoruz. Sözlerimizi hiçbir hükümete ve devlete endekslemeden söylemek zorundayız. Mısır örneği, hesaplarımızı sistemle ve devletle uzlaşma üzerinden değil, halklarla kurulan birliktelik üzerinden yapmamız gerektiğini tekrar göstermektedir.
Direniş en güzel mekteptir. Direniş diriltir.
İhvan da darbenin ardından ortaya koyduğu direnişle bu kutlu mektebe iyi bir talebe, iyi bir müderris olduğunu göstermiştir. Biz de buradan Mısırlı kardeşlerimizin direnişinde yanlarında olacağımızı ilan ediyoruz.
Üzülmeyiniz, gevşemeyiniz.
Allah muhakkak sözünün eri olan Müslümanlarla beraberdir.
Yaşasın halkların dayanışması
Yaşasın İslami direniş.
SAGİR (Sakarya Adalet Girişimi ) adına
Sakarya Dayanışma Derneği
ANAYASA MAHKEMESİNİN SİYASETE MÜDAHALESİ HALKI SOKAKLARA DÖKTÜ PROTESTOLAR SÜRÜYOR
27 Mayıs 1960 darbesini yapan darbeciler tarafından kurulan Anayasa Mahkemesinin halkın meclisinin aldığı kararları iptal etmesi halkı sokaklara döktü. Türkiye'nin değişik yerlerinde olduğu gibi Kocaeli'de de duruma tepkili vatandaşlar Kocaeli İnanç özgürlüğü Platformunun yaptığı basın açıklamasına destek vererek tepkilerini ortaya koydular. İnsan Hakları Savunucuları Derneği adına basın açıklamasını dernek genel başkan yardımcısı Orhangazi ergin yaptı. Vatandaş ellerinde, “Anayasa mahkemesine, yargı darbelerine, yargıçlar cuntasına, jürokrasiye hayır”,”27 Mayıs darbesi ürünü Anayasa Mahkemesi kapatılsın”, “AYM Amerikan Twitterin değil Türkiye'nin yanında ol” pankartları tuttular.
KOCAELİ İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU 10.YIL 469. HAFTA BASIN AÇIKLAMASI
İNSAN HAKLARI SAVUNUCULARI DERNEĞİ GENEL MERKEZİ RESMİ BASIN AÇIKLAMASI
Değerli halkımız ve basın mensupları 469.hafta basın açıklamamıza hoş geldiniz. Dünyanın firavunu Amerika, Mısır, Türkiye ve diğer dünya ve İslam ülkelerinde, kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmeyi reddeden halklara ve iktidarlara her türlü zulmü yapmakta. Mısır’da, İsrail ve Amerika’nın güdümüyle iş başına gelen Sisi, 529 Mısırlı müslüman için idam kararı vermesini lanetliyoruz. Amerika ve Sisi şunu bilsin ki, ashabı uhdud olmayı göze almış Müslümanları idamla, zindanla, yolundan döndüremezsiniz.
Mısırdaki senaryo’yu Türkiye’de oynamaya kalkan Amerika, elindeki her türlü yapıyı kullanarak, halkın özgür iradesine darbe vurmaya çalışmaktadır. 17 Aralık darbesinden sonra, ABD Büyükelçisi Francis Ricciardone, TUSKON, Gazeteciler Yazarlar Vakfı için, “evet onlarla görüşüyoruz, bu gruplarla Amerika ve Amerikalılarla ilişkilerin geliştirilmesine ilgisi olan ve yasalara uyan gruplar olarak görüşüyoruz” şeklinde açıklamaları, 17 Aralık darbesini, kimlerin güdümünde olduğunu çok iyi ortaya koymaktadır. TUSKON halkın seçtiği vekillere saygısıca, vekilliği bırakıp, ticarete atılın çağrısı yapmıştı. Demek Amerika ile görüşmelerinde kendilerine bunları söyleyin talimatı verilmiş. Son olarak, usul ve içerik açısından bir hukuk garabeti olan, Amerikan şirketlerinin menfaatlerini korumaya yönelik Anayasa Mahkemesinin Twitter kararı, kuşatmanın boyutunu en güzel şekilde ortaya koymaktadır.
İnsan Hakları Savunucuları Derneği olarak, hukuk tanımaz Amerikan şirketlerinin, insan haklarını hiçe sayan sosyal medya kuruluşları konusunda Anayasa Mahkemesinin kararını kınıyoruz. İç hukuk yoları kapanmadan, sırada bekleyen başka davalar aylarca, senelerce sürerken, söz konusu Amerikan şirketi olunca, Anayasa Mahkemesi şip şak yayın yasağını kaldırarak, şirketin maddi kayıplarının önüne geçmiştir. Soruyoruz Türkiye'den para kazanıp, Türkiye'ye vergi vermeyi reddeden, Almanya'nın, Amerika'nın, Fransa'nın mahkeme kararlarını aynen uymayı tahüt ederken, Türkiye mahkemelerinin kararlarını uygulamayan Amerikan şirketi Twiteri korumak Anayasa mahkemesinin görevi midir?. Anaysa Mahkemesinin kararı, Türkiye reklam pazarından senede yaklaşık 100 Milyon TL kazanan Twitterin haksız kazancını meşru hale getirmiştir.. Türkiye’de, 5816 sayılı kanundan dolayı Mustafa Kemal'i eleştiremezsiniz. Bu kanun, Anayasa’nın düşünceleri, ifadeyi özgür bırakan maddesine aykırıdır. Bu konuda hiç bir çalışma yapmayan Anayasa Mahkemesi, üstüne vazife olmayan konularda, Amerikan şirketleri rant kaybına uğramasın diye, hukuk tarihine skandal olarak geçecek kararlar vermektedir.
27 Mayıs darbesi ürünü Anayasa mahkemesi kaldırılmalıdır. Anaysa mahkmesi son olarak HSYK'nın yapısını değiştiren kanunun, Adalet Bakanı'na verilen yetkilerini düzenleyen hükümlerini iptal ettmiştir. Daha öncesinde 411 oyla meclisten geçen “başörtüsüne özgürlük “kararını iptali, gerek başka konularda meclisin aldığı kararları yok sayan bir kurumun olduğu ülkede,” hakimiyet kayıtsız şartsız halkındır” demek, ancak bir mizah olabilir. Bu uygulamalarla görülmüştür ki, hâkimiyet kayıtsız şartsız cumhurun meclisinde olmayıp, Anayasa Mahkemesinin tekelindedir. Bu ülkede Cumhuriyetten değil, ancak yargıçlar cuntasından bahsedilebilir. Bu tür insan hakları ihlallerine yol açacak kararlar alan Anayasa mahkemesinin yanlışlarını hangi kurum denetleyecek?. Gerçek cumhuriyetlerde, darbeciler tarafından devlet mekanizması içine konulmuş Anayasa Mahkemesi gibi kurumlar olamaz. Hükümet Anayasa Mahkemesinin varlığını referanduma götürerek halka şunu sormalıdır. Anayasa mahkemesi mi?, yoksa halkın meclisi mi?. Biz inanıyoruz ki, hukuksuz bir şekilde meclisin kararlarını iptal eden, Amerikan sermayesinin çıkarlarını korumak için hatalı kararlar alan bu yapının varlığına halkımız onay vermeyecektir.
Anayasa mahkemesi olduğu sürece, Türkiye Cumhuriyet ile değil, jürokrasi ile yönetilen bir ülke olacaktır. Ülkemiz ve İslam coğrafyası, İsrail ve büyük şeytan Amerika’nın kuşatması altındadır. Gezi çapulcusundan, Pensilvanya topluluğuna, devletin içindeki kurumlara kadar her türlü argümanı alçakça kullanarak darbe yapmaya kalkan büyük şeytan Amerikayı uyarıyoruz. Türkiye genel valisiymiş gibi Pensilvanya medyasında açıklama yapan, ABD Büyükelçisi Francis Ricciardone uyarıyoruz. Sizin İslam coğrafyasında, Orta doğuda, Türkiye’de ne işiniz var, bu ülkelerden elinizi çekin. Diyorlar ki “bizim bu topraklarda çıkarlarımız var, ilgilenmek durumundayız”. Ey büyük şeytan Amerika, senin ülkenden 5 bin kilometre uzaktaki topraklarda hiç bir çıkarın olamaz. Mısırdan, Türkiye’den, Iraktan, Suriye’den elini çek, yoksa döktüğün kanda boğulacaksın, mazlumun ahı zalimde kalmaz. Bu toprakları, ne çapulcusuna, ne Pensilvanya grubuna, ne de Amerika’nın çıkarlarını korumayı vazife edinmiş kişi ve kurumlara bırakmayacağız. Müslüman ülkelerin tek hakimi Müslüman halklardır,. Amerika kirli ve kanlı ellerini İslam coğrafyasından çek !. Basın açıklamasına katıldığınızı için teşekkür ederiz
İNSAN HAKLARI SAVUNUCULARI DERNEĞİ
ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU’NUN
12 NİSAN 2014 TARİHLİ 427. HAFTA BASIN AÇIKLAMASI
...
Değerli misafirler! Basın açıklamamıza hoş geldiniz.
Mısır halkının seçtiği meşrû Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’yi bir darbe ile devirerek ülke yönetimini gayr-i meşrû bir şekilde ele geçiren General Sisi; maalesef Müslümanıyla, Hıristiyanıyla, Yahudisiyle, dinli ve dinsizi ile suskunluğa gömülmüş olan tüm dünya insanlarının gözünün içine baka baka katliam, zulüm, işkence ve insanları suçsuz yere hapishanelere doldurma eylemine devam etmektedir. R4BIA Meydanı’nda sabah namazını edâ eden Müslümanların üzerine ateş açma emri vererek 91 kişinin şehit olmasına sebep olan Sisi, şimdi de göstermelik mahkemelerle, darbe karşıtlarını idama mahkum etmektedir.
Bilindiği gibi, Mısır’da 24 Mart tarihinde Minya Ceza Mahkemesi tarafından darbe karşıtı 529 kişi hakkında, “Şiddete Teşvik” suçlamasıyla idam cezası verildi. 20 dakika içinde idam kararı veren Mısır Cuntası Mahkemelerinin, bu mahkeme usulleri, tamamen bir aldatmaca ve hukuksuzluk üzerine bina edilmiştir. Diğer yandan, idam kararları ile alakalı dosyalar Mısır Müftüsü’ne sevk edilmiştir. Ancak, bu uygulama basit bir prosedürden ibaret olup, Mısır Anayasası’na göre Müftü kararı onaylamayıp reddetse bile Mahkeme Hakimi infazı gerçekleştirebilir. Bu durum ise, Mısır halkına yönelik bir potansiyel tehlike arz etmekte olup, yüzlerce darbe karşıtı insan bu yolla idama mahkûm edilip, infaz edilebilir.
Sözü edilen 529 idam kararı ile alakalı son hükmün 28 Nisan’da okunacağı belirtilmiş, ancak o tarihe yaklaşılan şu günlerde dünya kamu oyundan ciddi bir tepki gelmemektedir. Sözde insan hakları savunucusu Batı ülkeleri ile kimi Arap ülkeleri hâlâ Mısır’daki darbeye, “DARBE” demedikleri için, darbeci cunta katliam, işkence ve usulsüzlüklerine büyük bir cesaretle devam etmektedir. İnsan hakları adına Türkiye İlerleme Raporları’nda, “Lezbiyen ve Lutîlerin özgürlüğü” için raporlar hazırlatan, İran’da zina yaptığı için recm cezasına çarptırılan Sakine Aştiyan için ayağa kalkan ve dünyayı ayağa kaldırmaya çalışan Batı; hatta ondan öte Kuzey Buz Deniz’inde buzlar arasına sıkışan Fok Balığı için seferber olan Batı hukuksuz bir şekilde idama mahkûm edilen 529 masum insan için niçin hâlâ suskunluğunu koruyor? Ve neden Mısır’da Sekiz binden fazla insan öldürülmesine karşı sadece endişe ile olayları izlediklerini söylemekle yetiniyorlar? Çünkü; öldürülen, zulüm gören, haksızlığa uğrayan Müslüman olunca ABD ve Batı, Birleşmiş Milletler ve Kimi İnsan Hakları kuruluşları hemen iki yüzlü davranışlarını sergilemektedirler. Mali’de, Sudan’da, Orta Afrika’da basit gerekçelerle vakit geçirmeden harekete geçen işgalci güçler, Irak için kılını kıpırdatmamaktadırlar… Yine Suriye’de üç yılda 150 bine yakın insan katledilmiş, 11 bin kişiye ait 55 bin işkence fotoğrafları yayınlanmış olmasına rağmen insan hakları savunucusu oduklarını söyleyen Batılılar hâlâ üç maymunu oynamaktadırlar. Ancak, üzerine basa basa ve altını çize çize belirtelim ki; bizim beklentimiz ne Birleşmiş Milletlerden, ne Amerika’dan ve ne de Batı’dan bir himmet değildir. Bizim sitemimiz sadece ve sadece Müslümanlara ve halkı Müslüman olan ülkelerin yöneticilerinedir… İslâmî kimlik taşıyan uluslar arası ve yerel kurum ve kuruluşlaradır…
Ey Müslümanlar! Üzerinize ölü toprağı mı saçıldı nedir? Nedir bu gaflet, nedir bu atâlet? Silkinin ve kendinize dönün! Tarafınızı belirleyin! Mazlum, mağdur ve ezilen mustazaflar adına tepkilerinizi gösterin… tepki bir tavır koymadır. Tepki safını belirlemek, tarafını seçmektir. Tepkisiz kalmak tarafsızlıktır. Büyük fikir adamı Cemil Meriç’in dediği gibi; “TARAFSIZLIK, NAMUSSUZLUKTUR.”
Sonuç olarak şunu söylüyoruz: Ey Müslümanlar!.. Ey vicdan sahibi insanlar!.. Ey insan hakları söylemlerini dillerinden düşürmeyen kurum ve kuruluşlar!.. Gelin, yeryüzündeki zulüm ve haksızlıklara karşı koyalım… dünya gündemini doldurması, meşgul etmesi gereken Mısır’daki 529 idam kararı başta olmak üzere, tüm dünya coğrafyasındaki ezilen, zulüm gören, yerinde yurdundan edilen, dul bırakılan, yetim bırakılın, kimsesiz bırakılan mustazaflara sahip çıkalım; tüm zalimleri, müstekbirleri protesto ve tel’in edelim.
Sizleri ve elinde yetki olan tüm etkili şahıs, kurum ve kuruluşları haktan, haklıdan, mazlumdan taraf olma adına sorumluluklarınızı üstlenmeye davet ediyoruz.
Bütün insanların akıl, nesil, can, mal ve din emniyetlerinin sağlandığı bir dünyada buluşmak temennisiyle katılımlarınız için teşekkür ederiz.
ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU