DİYARBAKIRDA BARIŞ ANNELERİ DESTAN YAZIYOR, SAHTEKARLARIN MASKELERİNİ DÜŞÜRÜYOR.477. HAFTA
Kocaeli İnanç Özgürlüğü Platformunun 477.hafta basın açıklamasının konusu Diyarbakır'da, PKK nın kandırarak dağa kaçırdığı çocuklarını geri isteyen barış Anlarının eylemiydi.5 Haziran Perşembe günü sayıları 100 ulaşan, bir çok ilden de katılım olacağı, kısa zamanda sayılarının 1000 ulaşması beklenen Kürt anaların baş kaldırısı, BDP ve Kürt faşistlerini paniklemişti.Bu eylem dış güçlerinin maşası medyayı, sözde insan hakları savunucuları ve sözde İslamcı, özde Kürt faşisti sahtekarların maskesini düşürdü. Basın açıklamasının İnsan Hakları Savunucuları derneği adına Zahid Mollarecep yaptı. Açıklamaya destek veren vatandaşlar, “Sizin çocuklarınız kolejlere, halkın çocukları dağa mı?, Kürt faşizmi baronları kendi çocuklarınızı dağa yasaklasanıza”, “Selahattin Demirtaş kızlarını dağa yollasana”,”sizinkiler koleje halkın çocukları dağa mı","anaların gözyaşları PKKyı boğacak","BDP tatile, Bengi Yıldız tatilde, halkın çocukları dağa mı" pankartları açtılar. Barış analarına iftira atan Selahttin Demirtaş'a, kızları, “Delal' ve “Dılda” neden dağa göndermediği?, başkalarının çocukları üzerinden saltanat sürdüğü soruldu.
İNSAN HAKLARI SAVUNUCULARI
İNSANİ VE İSLAMİ İNSAN HAKLARI AKTİVİSTLERİ KOCAELİ İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU 10.YIL 477. HAFTA BASIN AÇIKLAMASI
İZMİT ÖZGÜRLÜK MEYDANI / HİCRİ 01 ŞABAN 1435/ 6 HAZİRAN CUMA 2014
İNSAN HAKLARI SAVUNUCULARI DERNEĞİ GENEL MERKEZİ RESMİ BASIN AÇIKLAMASI
Değerli halkımız ve basın mensupları, 477.hafta basın açıklamasına hoş geldiniz. Yakın zaman içinde iki eyleme şahid olduk. İlki gezi olaylarının yıl dönümü, ikincisi ise Diyarbakır'da Barış Analarının başlattığı eylem. Geçen sene dış güçler tarafından, çevrecilik bahanesiyle çıkartılan, sivil darbeye dönüştürülen eylemin yıl dönümü, halkı sokaklara çekemeden tepinen, birkaç bin marjinal teröristin hüsranı ile bitti. Diğeri de, barış sürecini ortadan kaldırmaya çalışan sözde barış, özde fitne partisi BDP ve uzantısı HDP, karşı Barış Analarının başlattığı eylem. İkisi de terörizme karşı halkın bilinçlenmesinin en güzel örneğiydi. Geziciler yıl dönümünde, halkı sokaklara dökemediler, artık Kürt halkı PKK'ya, Kürtfaşizmi baronlarına isyan ediyor.
Tümicraatı, Kürt halkını, bu ülkenin halkıyla çatışma içine sokmaya çalışmak olan, sözde barış, özde çatışma partisi , gerek yol kesme gerek Diyarbakır'da ki Barış Analarının eylemini örtmeye çalışarak, ortamı germeye devam ediyor. Gülten Kışanak, başkanı olduğu belediyenin önünde, eylem yapıp, çocuklarını geri isteyen Barış Anlarına şiddet uygulayıp darp ettiriyor. Baskı ve şiddete direnen Barış Anaları destan yazıyor. Diren Kürt çocuklarının mazlum anası, Türkiye senin yanında ve bu halk barış istiyor.
Selahattin Demirtaş, Barış Analarına iftiralar yağdırıyor. Yok para için yapıyorlarmış, yok evlatları kaçırılmamış. Çocuklarının resimleri elinde, anaların acı dolu feryadını, 76 milyon duyuyor Selahattin Demirtaş, sen bu yalanlarınla halkı kandırabileceğini mi sanıyorsun?. Senin kızların "Delal' ve “Dılda” dizinin dibinde. BDP li belediyeler, halkın çocuklarını kandırarak, dağa çıkartacağına, neden BDP li milletvekillerinin çocuklarını Kürt halkı için dağa çıkartmıyorlar?. Sadece evlatlarını isteyen Barış Analarına iftiralar yağdıran Selahattin Demirtaş!, halkın çocuklarının kanı üzerinden Kürt faşizmi baronluğu yapıp, o makamlarının cakasını satan Selahttin Demirtaş, hadi sen de kızların, “Delal' ve “Dılda”yı, Kürt halkının savaşı için dağa gönder de, herkes senin bu davaya ne kadar samimi bağlı olduğunu görsün !.
Sizi gidi sahtekar, sizi gidi yalancı, Kürt faşizmi baronları, mazlum ve cahil Kürt halkının çocuklarının kanı üzerine saltanat kurdunuz !, hep onların çocuklarını dağa yolladınız. Ya sizin çocuklarınız nerede?, Amerika'da, İngiltere'de, İstanbul'da en pahalı kolejlerinde. Peki siz kendi çocuklarınızı neden dağa yollamıyorsunuz?. Yoksa onlar, canınızdan bir parça olduğu için !, kıyamıyor musunuz?. Ey Selahattin Demirtaş, Gülten Kışanak ve diğer Kürt faşizmi baronları, şunu iyi bilin ki Diyarbakır'da barış destanı yazan, Barış Analarının evlatlarının da canı da, kanı da, sizin çocuklarınız kadar değerli.
Sırtından geçindiğiniz Kürt halkı artık savaş istemiyor. BDP li milletvekilleri, Ankara'da TOKİ'nin yaptırdığı, 500-600 Milyarlık konutlarda oturmaya hazırlanırken, halk çocuklarının dağda oturmasın istemiyor. Eğer Kürt faşizmini savunmaya o kadar meraklısıysanız, 500-600 Milyarlık konutlarda değil, bu lüks konutlar yerine gidin dağda siz oturun. Dağa neden medyaya Bodrum'da sevgilisiyle viskisini yudunmlarken poz veren BDP milletvekili Bengi Yıldız gitmiyor?.Dağa, halkın çocuklarını değil !, kolejlerde okuyan kendi çocuklarınızı yollayın. Kürt halkı uyanıyor, PKK, BDP çetesine, Kürt faşizmi baronlarına isyan başlatıyor.
Barış Analarının gözyaşları PKK yı boğacak !. Kürt halkının PKK'ya karşı ayaklanması başlamış, bu ayaklanma BDP, HDP, PKK bundan paniklemiştir. Bu eylem Amerika'da zenci kadın Rosa Parks'ın eylemi gibidir. Diren Barış Anası diren, barış isteyen Anadolu halkı senin yanında.
Kürt faşizmi baronları doğuda yapılan karakollara karşı halkı kışkırtıyor. Neden?, çünkü PKK denilen uyuşturucu çetesinin kaçakçılık yolları kapanıp, örgüt rant kaybına uğrayacak. PKK halkı buraya sürmeye kalkıyor, bu karakolların Kürt Sorunu ile ne alakası var?. PKK, yolları kapıyor. Bu yollar doğuda yaşayan Kürt halkından başkasına mı hizmet veriyor?. PKK, Kürt Müslümanlara etmediği zulmü bırakmıyor, Hüda Par binalarına saldırıyor, mensuplarınıkaçırıp, katlediyor. Kürt halkı artık oyunu anladı, bu zulümlerin, PKK nın eroinden para kazanmasının, ulaşımın yapıldığı yolların tahrip edilmesinin, kendisiyle alaksı olmadığının çok iyi farkında?.
Aklı başında yetişkin insanlar, bu savaşın bitmeyeceğini, kendilerine değil, sadece dış güçlere hizmet ettiğini anladı. Eleman sıkıntısı çeken örgüt, çareyi halkın çocuklarını kaçırmakta buldu. Tüm bu olanlar şer gibi gözükse de mazlum Kürt halkının uyanmasına vesile oldu. Sahtekar sözde İslamcılar, sözde insan hakları savunucularıysa, Barış Analarının bu kutsal isyanı karşısında üç maymunu oynuyor. Bakın bu sahtekar sözde insan hakları örgütlerinin İnternet sitelerine. Barış Analarının kutsal isyanıyla ilgili bir tek kelime var mı?. Roboski tellalları !, Kürt halkının insan hakları savunucuları !, enteller, danteller, söz de İslamcılar!, size ne oluyor ki Diyarbakır'da ki Barış Analarının feryadı ile ilgili bir tek söz etmiyorsunuz?, yoksa dilinizi mi ! yuttunuz?.
Yalancısınız, sahtekarsınız, senelerce İslamı, insan hakları kavramlarını istismar ettiniz. Barış Anlarının isyanı, sizin maskenizi bir kez daha düşürdü. Sizin tek amacınızın,insan hakları ya da sözde İslamcılık görüntüsü altında köylü kurnazlığı ile Kürt faşizmi yapmak olduğunu herkes bir kez daha gördü. Bu anaların çocuklarının, öldürülen Ceylan kadar değeri yok mu?. Roboski diye günlerce eylem yaptınız, ey alçak sahtekarlar, peki bu anaların evlatlarının, Roboski'li anların evlatları kadar kıymeti yok mu?. Yoksa Barış Analarının isyanının , PKK ya Kürt faşizmine hizmet etmediği için mi susuyorsunuz?. HES'ler deki kadın feryadını dile getiren satılmış medya, ya size ne oldu?. Kürt sorunu diye yazan, çizen, öten bülbülleriniz rapor mu aldı?, yoksa senelik izine mi ayrıldı?. Tüm bu olanlar, ümmet üzerinde tezgahlanan çirkin senaryoyu bir kez daha su yüzüne çıkartmıştır.
Ve ey PKK, senelerce mazlum Kürt halkını silahla, ölümle sindirin ama artık yeter!. 30 sene sonra, Kürt halkı sana karşı baş kaldırıyor, isyan başlatıyor. Direnin Barış Anları direnin, Anadolu halkı bu kutsal isyanın arkasında. Sizin “evlatlarım” ve “barış” feryatlarınız, gözayşlarınız PKK yı boğacak. Sakın ha mücadelenizden vaz geçmeyin. Tüm Kürt halkını ve evlatları dağda tün Kürt analarını bu isyana katılmaya, barış Analarına destek vermeye davet ediyoruz. Unutmayın PKK yı ancak sizin gözyaşlarınız boğacak. Kendi çocuklarını koleje, sizin çocuklarınızı dağa yolladılar ama artık dur deme zamanı gelmiştir..Basın açıklamamıza katıldığınız için teşekkür ederiz.
İNSAN HAKLARI SAVUNUCULARI DERNEĞİ
Soma Aslında Hergün Yaşanıyor!
Sakarya’daki 456. hafta adalet ve özgürlükler eyleminde ülkedeki ve bölgedeki gelişmeler değerlendirildi. Basın açıklamasını okuyan Sacide Uras, Soma’da bir madenciyi tekmeleyerek gündeme gelen Başbakanlık Başmüşaviri Yusuf Yerkel’in görevden uzaklaştırılmamasına rağmen hakkında herhangi bir disiplin soruşturulması açılmamasına dikkat çektiği açıklamada, işçi ölümleriyle ilgili olarak da “Soma’dan sonra 7 işçi, son beş ayda ise 810 işçi 'iş cinayetlerinde' hayatını kaybetti. İş cinayetlerinin gündeme gelebilmesi için illa bir Soma mı yaşanması gerekiyordu? Oysa tek tek ölümleri ele aldığımızda zaten her 75 günde bir Soma faciası yaşanmaktadır.” dedi. Alınan önlemlerin işçiyi değil üretimin devamlılığını baz almasını eleştiren Uras, “Kalkınma hırsıyla işçilerin hayatını gözden çıkaran müstekbirlere karşı ‘meşru otoriteye itaat’ diyerek sessiz kalınamaz. Bu gayri islamidir, zulümdür ve bunun kabul edilebilir hiçbir tarafı yoktur.” dedi.
Diyarbakır’da dağa çıkan çocuklarının dönmesini isteyen ailelerle ilgili olarak “Ailelerin haklı taleplerini kullanarak herkesi bu işte sorumlu gören hükümet, kendi sorumluluğuna değinmemektedir. Hali hazırda çözüm süreciyle ilgili herhangi dişe dokunur bir adım atılmamaktadır.” diyen Sacide Uras, tüm taraflara sorumluluk çağrısı yaptı. Çin’in Doğu Türkistan bölgesinde Uygur Türklerine uygulanan zulmün devam ettiği belirtilen açıklamada “Etnik ve dini ayrımcılığa maruz kalan Uygur Türkleri’nin ilerleyen günlerde bir soykırıma maruz kalabileceğinden endişe ediliyor. Dünyanın neresinde olursa olsun zulme uğrayanların acısını acımız gibi görüp her türlü tepkiyi göstermek Müslüman olarak hepimizin boynunda bir görevdir.” denildi. Açıklamada Mısır’daki darbe sonrası yapılan seçimlerin faydasız olduğu belirtilirken, Filistin’de sağlanan ulusal uzlaşmanın özgürlük yolunda bir çözüm getirmesi temenni edildi.
456. HAFTA BASIN AÇIKLAMASI
Değerli Sakarya halkı;
Soma'da yaşanan ve 301 işçinin hayatını kaybettiği maden faciasının üzerinden 25 gün geçti. Olaydan birkaç gün sonra bölgeye giden Başbakan'ın ortalığı sakinleştirip ailelere destek olması bekleniyordu. Fakat bunun aksine Başbakan tahrik edici konuşmasıyla ortalığı daha da çok kızıştırdı. Bu da yetmezmiş gibi çıkan olaylarda Başbakanlık Başmüşaviri Yusuf Yerkel ve bir grup jandarma bir madenciyi konvoya tekme attığı gerekçesiyle tekmeleyerek darp etti. Tekmelenen kişinin bir provokatör olduğu söylenerek yapılanlar meşru gösterilmeye çalışılsa da, bu olayın kabul edilebilir hiçbir yanı yoktur. Yusuf Yerkel’in görevinden uzaklaştırıldığı söylendi; ancak henüz hakkında hiçbir disiplin soruşturması bile başlatılmadı. Bir aylık süre içinde açılması gereken soruşturma 6 gün içinde başlatılmazsa zamanaşımına uğrayacak. Gerekli disiplin soruşturmasının bir an önce açılması ve Yerkel'in görevinden uzaklaştırılması gerektiğini hatırlatıyoruz.
Duyarlı Sakaryalılar;
Gün geçmiyor ki ‘Müslüman bir iktidar’ tarafından kalkınma amacıyla gözden çıkarılan işçilerle ilgili yeni bir iş cinayetlerine tanık olmayalım. Soma faciasından sonra biri Ağaoğlu şantiyesinden olmak üzere 7 işçi, son beş ayda ise 810 işçi 'iş cinayetlerinde' hayatını kaybetti. İş cinayetlerinin gündeme gelebilmesi için illa bir Soma mı yaşanması gerekiyordu? Oysa tek tek ölümleri ele aldığımızda zaten her 75 günde bir Soma faciası yaşanmaktadır. Patronlar ve devlet bu ölümlere karşı sorumluluğunu yerine getirmemekte, ölen işçi yakınlarını mağdur etmektedirler. Devlet bu duruma bir an önce son verip aileler için gerekli her adımı atmalıdır.
İş yerleri hunharca, gözünü para hırsı bürümüş sermaye babalarına peşkeş çekilmektedir. İşçiler taşeronlaştırmalarla köleliğe mahkum ediliyor. Alınan önlemlerse ne yazıkki ‘daha fazla üretim için iyileştirme’ çalışmalarından öteye gitmiyor. Kalkınma hırsıyla işçilerin hayatını gözden çıkaran müstekbirlere karşı ‘meşru otoriteye itaat’ diyerek sessiz kalınamaz. Bu gayri islamidir, zulümdür ve bunun kabul edilebilir hiçbir tarafı yoktur. Sendikaya üye oldukları için işten atılmakla tehdit edilen SÜTAŞ işçilerini ve özelleştirmeye karşı 9 aydır mücadele eden Yatağan Termik Santrali işçilerinin yanında olduğumuzu buradan tüm kamuoyuna duyuruyoruz.
Son günlerde medyaya da çokça yansıyan dağa çıkan çocuklar üzerinden gösterilmeye çalışılan duyarlılıksa tam bir gündem saptırmasıdır. Ailelerin haklı taleplerini kullanarak herkesi bu işte sorumlu gören hükümet kendi sorumluluğuna değinmemektedir. Halihazırda çözüm süreciyle ilgili herhangi dişe dokunur bir adım atılmamaktadır. Üstelik sürece rağmen hızla artan kalekol yapımına tepki gösteren Lice halkına saldırılmaktadır. Çocukların dağa çıkmasına zemin hazırlayan sebepler bir bir devlet eliyle hazırlanıyor. Yaşama hakları bile ellerinden bu çocuklar içi önce devlet üzerine düşeni yapmalı, PKK de ailelerin çağrılarına kulak vermelidir.
Bu vesileyle gündeme gelmesi gereken bir diğer konu da zorunlu askerlik zorbalığıdır. 18 yaşından büyük olup irade sahibi bireylerin zorla askere alınmaları adam kaçırmadır. Vicdani rette bulunarak askerlik yapmayı reddedenlere uygulanan psikolojik baskı da gayri insanidir, yaşam hakkının ihlalidir. Artan asker intiharlarının sorumlusu zorunlu askerlik zulmünü devam ettirenlerdir.
Çin’in Doğu Türkistan bölgesinde Uygur Türklerine uygulanan zulüm devam ediyor. Çin askerleri tarafından 81 Uygurlu Müslüman tutuklanırken dokuzu hemen, üçü de iki yıl sonra infaz edilmek üzere 12 kişi hakkında idam kararı verildi. Etnik ve dini ayrımcılığa maruz kalan Uygur Türkleri’nin ilerleyen günlerde bir soykırıma maruz kalabileceğinden endişe ediliyor. Dünyanın neresinde olursa olsun zulme uğrayanların acısını acımız gibi görüp her türlü tepkiyi göstermek Müslüman olarak hepimizin boynunda bir görevdir.
Bilindiği gibi geçtiğimiz hafta içerisinde Mısır'da yapılan seçimin sonuçları da belli oldu. Darbeyle yönetime el koyan katil Abdulfettah Sisi resmi kayıtlara göre katılımın %47 olduğu seçimi kazanarak Mısır Cumhurbaşkanı seçildi. Şüphesiz insanların cesetlerine basarak iktidarlarını güçlendirmeye çalışan müstekbirleri her firavun gibi acıklı bir son beklemektedir. Hiçbir seçimin fayda etmeyeceği, kimsenin bir başkasına yardım edemeyeceği o gün muntakim olan Allahın eliyle mazlumlar için de bir kurtuluş ve zafer vardır.
Tüm bunların yanında yaşanan güzel bir gelişmeyi de paylaşmak istiyoruz. Filistin’de HAMAS ve el-Fetih arasında yapılan ulusal uzlaşmayla yedi yıldır devam eden ayrılığa son verildi. Bir aydır devam eden görüşmeler sonucunda geçtiğimiz günlerde ortak bir hükümet kuruldu.
Al-i İmran Suresi 103. ayette, Allah'ın ipine sarılın, ayrılmayın. Allah'ın size olan nimetini anın. Düşmandınız, kalplerinizin arasını uzlaştırdı da onun nimeti sayesinde kardeş oldunuz, buyurulduğu gibi bizlerin de duası bu birlikteliğin İsrail’e karşı zaferle sonuçlanacak Filistin özgürlüğünü de beraberinde getirmesi.
Şüphesiz ki zafer inananlarındır.
Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu adına
Sakarya Dayanışma Derneği
ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU’NUN 7 HAZİRAN 2014 TARİHLİ 435. HAFTA BASIN AÇIKLAMASI
...
Değerli misafirler! Basın açıklamamıza hoş geldiniz.
1789 Fransız İhtilali sonrası dünyaya hakim olan Modern Ulus Devlet anlayışı Türkiye’de Kürt kimliğini inkar neticesini doğurmuş, Cumhuriyet tarihi boyunca sayısız acılar yaşanmasına vesile olmuştur. Aynı dine inandığı için yüz yıllarca kardeşçe birlikte yaşayan Türk ve Kürt halkları birbirine düşman edilmeye çalışılmıştır. Kürt halkının haklarını savunma iddiasıyla ortaya çıkan PKK hareketi zamanla dünyanın çeşitli istihbarat örgütleriyle ilişkileri neticesi kontrolden çıkmış ve hükümetler üzerinde baskı aracı haline dönüşmüştür. Son otuz yılı aşkın sürede kırk bine yakın insanımızın ölümüne, bedeli trilyon dolarla ölçülecek maddi kayıplara, Türk ve Kürt halkında ırkçı menfi fikirlerin oluşmasına sebep olan bu dönem, barış süreci ve demokratik açılım politikaları ile aşılmaya çalışılmaktadır. Son yıllarda Kürt kimliğinin tanınması, Kürtçeye serbestlik verilmesi ile birlikte gerçekleştirilen birçok iyileştirmelere rağmen PKK’nın ve HDP’nin gerilim politikası izlemesi anlaşılır değildir. Anlaşılan PKK’nın dış destekçileri barışa razı olmamaktadır. Öte yandan PKK’nın bölgedeki Müslüman halka yaptığı zulümler, HDP’nin PKK tarafından kaçırılan evlatlarını geri isteyen annelere karşı tutumları kabul edilemez boyutlara ulaşmıştır. PKK bugün HÜDA-PAR’a oy veren köyleri basmakta çocuk yaştaki gençleri kaçırmakta, yol kesmekte, kimlik kontrolü yapmakta, çözüm sürecini adeta hatlarını güçlendirme fırsatına çevirmiş bulunmaktadır. Hani çözüm sürecinde PKK’nın silahlı güçleri yurt dışına çıkarılacaktı? Anlaşılan o ki, hükümet çözüm süreci esnasında PKK’yı muhatap almakla hata etti.
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Yılmaz sahibi olduğu Bursa – Karacabey ve Aksaray’daki Sütaş fabrikalarında sendikalı işçilere savaş açtı ve işten attı. Bu işten atılmalara Sütaş çalışanları fabrika önünde eylem yaparak cevap verdi. İki aydır devam eden eylemleri engelleyemeyen patron Muharrem Yılmaz fabrika önüne döktürdüğü hayvan dışkısıyla eylemi dağıtmayı denedi. Bu eylemi basında yer alınca TÜSİAD Başkanlığından istifa ederek zevahiri kurtarmaya çalıştı. Ancak bu olay Türkiye’de aydın geçinenlerin bir çok çelişkisini de ortaya çıkardı. Türkiye’de sol kesim yıllardır işçi hakları konusunu istismar ederek taban bulmaya çalışmış ancak başarılı da olamamıştır. Gezi Parkı olaylarından itibaren de sol kesim artık patronların desteğiyle meydanlarda boy göstermeye başladı. TKP’li gençler ile Koç Üniversitesi öğrencileri birlikte eylem yaptılar. TÜSİAD Başkanı Muharrem Yılmaz 1 Mayıs’ta “Emeğe ve çalışan haklarına saygı” nutukları attı. Ancak Türkiye’de meydana gelen iki olay bu çevrelerin maskelerini düşürdü. Soma Faciası sonrası “Onlar zaten Ak Parti’ye oy veriyorlardı, müstahaktırlar” mealindeki bu sözler ile Sütaş fabrikası önünde eylem yapan işçileri eylemden vazgeçirmek için onlara reva görülen hayvan dışkısı. Umarız bu çarpıcı iki olay Türkiye’de istismar edilen işçilerin gözlerinin açılmasına vesile olur.
Bütün insanların akıl, nesil, can, mal ve din emniyetlerinin sağlandığı bir dünyada buluşmak temennisiyle katılımlarınız için teşekkür ederiz.
ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU