21 HAZİRAN 2014 TARİHLİ 437. HAFTA BASIN AÇIKLAMASI
Değerli misafirler! Basın açıklamamıza hoş geldiniz.
Tarih boyunca birçok medeniyetin kurulduğu, büyük savaşların yaşandığı, bu gün Ortadoğu denilen coğrafya; Osmanlı Devleti zamanında en huzurlu dönemini yaşamıştı. Bölgede birbirinden farklı ırk ve dinlerden olan çeşitli insanlar İslâmî bir yönetim altında ke...ndi din, dil, örf ve adetlerini koruyabilmişler, adaletin hâkim olmasıyla birbirlerinin hakkına saygı göstererek birlikte barış içinde yaşamışlardır. Ancak emperyalist batılı ülkelerin bölgedeki petrol ve diğer zenginliklere göz dikmesi sonucu Osmanlı Devleti’ni yerli işbirlikçiler ile beraber yıkarak bölgeyi talan etmeleri bölgedeki barışın da sonu olmuştur. Başta İngiltere olmak üzere batılı emperyalistler bölgeyi küçük devletçiklere ayırmış, bu devletlerin başlarına diktikleri kukla yönetimlerle bölge zenginliklerini yıllarca kendi ülkelerine akıtmışlardır. Zamanla bu sömürü çarkını fark eden ve başlarındaki diktatörlerin zulmünden bunalan bölge halkı çeşitli vesilelerle ülkelerindeki yönetimlerden hoşnutsuzluğunu belli etmeye başladı. Daha sonra başta Tunus olmak üzere Libya, Mısır ve Suriye’de Arap Baharı adı verilen hareketler başladı.
Müslüman halkların batılı emperyalistler tarafından başlarına bela edilen bu diktatörlükler yıkıldığı zaman, Müslüman halklar tabii olarak İslâmî yönetimler istediklerinden, emperyalistler de bu bölgedeki hâkimiyetini kaybedecekti. Bu gün ortaya çıkan delillerden anlıyoruz ki; batılılar bu gelişmeler karşısında bölgedeki sokak hareketlerini kendi lehlerine çevirmek için, İllüminati çetesi öncülüğünde kurulan Oropo kampı yöneticileri ve internet vasıtasıyla bu hareketleri teşvik etmeye, yani bölgedeki İslâmî hareketleri “erken doğuma” zorlamışlardır. İnternet ve basının teşviki ile hiçbir plan, program ve hazırlığı olmadan sokaklara dökülen kitleler bir defa daha hayal kırıklığına uğramışlardır. Bölge bugün bilhassa Suriye ve Irak, batılı istihbarat örgütleriyle İran’ın hâkimiyet kurmak için mücadele alanı haline gelmiştir. İran Şii mezhebini kullanarak bölgede epey nüfuz alanı kazanmışken bu defa IŞİD adlı bir örgütün Irak topraklarında fırtına gibi estiğini görüyoruz. IŞİD’in Suudi Arabistan, ABD ve İngiltere’nin desteğiyle Irak’taki eski Baasçıları da yanına alarak hareket ettiği ifade ediliyor. Irak’ta Maliki zulmünden bıkan Sünni kesimlerin desteğini de aldığı görülen IŞİD’in doğrudan petrol bölgeleri ve rafinerileri ele geçirmesi dikkat çekici. Ayrıca yaptığı eylemlerle “Vahşi-Terörist Müslüman” imajının oluşmasına da epey katkı sağlıyor. Kafasına göre muhaliflerini tekfir etmesi ise Haricilik iddialarını doğrular nitelikte. Neticede İslâm topraklarında yine kan gövdeyi götürüyor. Ne ölenler niçin öldüklerini biliyor, ne de öldürenler kime hizmet ettiklerini.
İslâm topraklarındaki manzara bu kadar kötü olsa da İslâmî uyanış ümit vermektedir. Zira Batı Medeniyeti’nin aslında emperyalizmin öncü hareketi olduğu geniş kitleler tarafından görülmüş, insanlara huzur ve mutluluk getirmediği yaşanan acı tecrübelerle anlaşılmıştır. Müslümanlar İslâm’ın adaletine susamışlar, ülkelerinde adil bir yönetim kurmanın gayretine düşmüşlerdir. Yaşanan bu günkü sıkıntılar geçiş dönemi sancılarıdır. İstikbalde en gür sedâ İslâm’ın sedâsı olacaktır.
Son olarak Mısır’da Giza Ceza Mahkemesi, 14 darbe karşıtı hakkında idam kararı vererek, istişari görüş alınması amacıyla, sanıkların dosyalarını devlet müftüsüne gönderdi. Mahkeme heyetinin, kararı açıklamasının ardından salondan tekbir sesleri yükseldiği ve Bedii'nin, "Müjdeleyin, müjdeleyin... Rabiatul Adeviyye ve Nahda Meydanlarında hayatını kaybedenler bizden az değildi" dediği bildiriliyor. Darbeci Mısır yönetiminin yargıyı muhaliflerini sindirme aracı olarak kullanmasını bir kere daha kınıyoruz.
Bütün insanların akıl, nesil, can, mal ve din emniyetlerinin sağlandığı bir dünyada buluşmak temennisiyle katılımlarınız için teşekkür ederiz.
ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU
Sakarya 458. hafta: Ergenekon ve Balyozcular çıkarken Müslümanlar içeri giriyor
Sakarya’da gerçekleştirilen 458. hafta basın açıklamasında Ergenekon ve Balyoz davası sanıkları tahliye olurken uydurma delillerle yürütülen davalarla cezaevlerinde çile dolduran Müslümanlara yenilerinin eklendiğine dikkat çekildi.
Sakarya’daki 458. adalet ve özgürlükler eyleminde Ergenekon ve Balyoz sanıklarının tahliye edilmesinden hareketle İslami kimliklerinden dolayı cezaevlerinde bulunan Müslüman mahpuslara değinildi. Sakarya Dayanışma Derneği adına basın açıklamasını okuyan Deniz Çelik, “Ergenekoncular ve Balyozcular bir bir çıkarken yalan yanlış davalarla zulmedilen Müslümanlar yaklaşık 20 yıldır cezaevlerinde çile dolduruyor. Bu da yetmezmiş gibi sayıları azalacağına aralarına her geçen gün yenileri katılıyor.” ifadelerini kullandı.
Soma’da çıkan olaylarda kameralara bir madenciyi tekmelerken yansıyan Başbakanlık Müşaviri Yusuf Yerkel’e de değinen Çelik, “İktidarın kibir ve himayesi, pahalı takım elbisesiyle hınçla madenci tekmeleyen bir yüksek bürokratın selamet içerisinde kalmasına yetiyor. Toplumun incinen izzet-i nefsi adına, derhal bu aymazlığa son verilmesi ve Yusuf Yerkel hakkında gereken işlemlerin yapılması gerektiğini hatırlatıyoruz.” ifadelerini kullandı.
Açıklamada Irak’ta yaşanan olaylara da değinen Çelik, “Şiisiyle Sünnisiyle bütün Müslümanların IŞİD’e ve diğer tekfirci yapılara karşı birlik içerisinde durmaları gerektiğini tekrar hatırlatıyoruz. Yalnızca Ümmet’in vahdeti bölgemize musallat olmuş emperyalist ve müstekbirleri geriletebilir.” ifadelerini kullandı.
Açıklamanın tamamı şu şekilde:
458. hafta basın açıklaması
Değerli basın emekçileri, değerli Sakarya halkı,
Perşembe günü Balyoz davası sanıkları tahliye edildi. Alınan kararla toplamda 230 sanık özgürlüğüne kavuştu. Bilindiği gibi daha önce de Ergenekon davasının sanıkları benzer bir kararla tahliye edilmişti. Türkiye’yi bu tahliye kararlarına götüren süreç ise aslında hükümetin kontrolündeki yargı tarafından inşa edildi. Ergenekon ve Balyoz davaları süreci boyunca sanıklar hakkında yalan delillerin türetildiği ve haksızlıklara girişildiği artık herkesin ortak kanaati. Zaten büyük bir cürüm işlemiş olan kişilerin davalarında ‘yalan deliller’ uydurmaya girişilmesi bu kişilerin aklanmasına hizmet etmiş gözüküyor. Neticede, bugün Türkiye’nin çok büyük bir kesimi Balyoz ve Ergenekon sanıklarına ‘haksızlık edildiğine’ ikna olmuş durumda. Meselenin geldiği bu nokta hükümetin Balyoz ve Ergenekon sürecini yürütürken sergilediği 'üstün başarıyı' göstermektedir. Olan olmuş, Türkiye’de adalet yine yerini bulamamış, halkın ensesinde boza pişiren darbeciler ‘kahramanlar’ olarak dışarı çıkmışlardır.
Öte yandan bu kimseler bir bir bırakılırken, suçsuz yere hapishanelere gönderilmiş Müslümanlar ise yaklaşık 20 yıldır cezaevlerinde çile doldurmaya devam ediyor. Günümüzde İslami içerikli davalar sebebiyle 500 civarında Müslümanın mahpus olduğu biliniyor. Bu mahpusların ciddi bir kısmı 28 Şubat döneminin 'brifing yargısı' tarafından uydurma delillere dayanarak verilen kararlar sebebiyle cezaevinde. Salih Mirzabeyoğlu hala içeride. “Noel Baba” davasından dolayı Yakup Köse’nin de bulunduğu 33 kişi tekrar ceza aldı. Son olarak içinde bulunduğumuz haftada Umut Davası mağdurlarından Abdulhamit Çelik ve Mehmet Şahin de tekrar cezaevine girdi.
Kısacası, Ergenekoncular ve Balyozcular bir bir çıkarken yalan yanlış davalarla zulmedilen Müslümanlar yaklaşık 20 yıldır cezaevlerinde çile dolduruyor. Bu da yetmezmiş gibi sayıları azalacağına aralarına her geçen gün yenileri katılıyor.
Bütün bunlar 28 Şubat’ın mağlup edildiği ve Türkiye’de İslamcı bir iktidarın olduğu iddia edilen bir dönemde gerçekleşiyor olmasını ise takdirlerine bırakıyoruz.
Değerli Sakaryalılar,
CHP ve MHP cumhurbaşkanlığı için ortak aday olarak Ekmeleddin İhsanoğlu isminde anlaştı. Bu gelişme, devletin kendisine tehlike arz etmeyen ‘ılımlı’ bir muhafazakârla çalışmaktan gocunmayacağını tekrar gösterdi. Devletin temel politikalarıyla bir derdi olmayan kimlikten ibaret bir Müslümanlığın makbul olduğunu da tekrar hatırlattı. Yalnızca namaz, oruç, başörtüsü ve benzeri simgelerle görünür hale gelen bir dindarlıktan rahatsızlık duyulmuyor.
Aksine bugünlerde bundan memnun da olunuyor. Fakat Müslümanlığınız kapitalizme, emperyalizme, adaletsizliklere ve haksızlıklara karşı durmak ve mücadele etmek anlamına geliyorsa buna müsaade edilmiyor. Bizler yalnızca görüntüde, kimi sembol ve ritüellerde kalan dindarlıkların Allah katında makbul olmadığını biliyoruz. Bu meydanda kendi dindarlığımızın yalnızca kimi ritüellerde kalmayacağını, bizim için Müslümanlığın haksızlıklara ve adaletsizliklere karşı bütün hayatı kapsayan bir mücadele anlamına geldiğini tekrar ilan ediyoruz.
Değerli Sakarya halkı,
Hatırlanacağı üzere. Soma’da Başbakanlık Müşaviri Yusuf Yerkel eylemlere katılan bir madenciyi tekmelemesi kameralara yansımıştı. Yerkel’in madenciyi tekmelemesinin ardından 30 günden fazla süre geçti. Artık Yerkel hakkında en azından makamını kaybetmesini sağlayabilecek idari bir soruşturma açılabilmesi mümkün değil.
Bu durum karşı karşıya olduğumuz adalet tanımazlığı tekrar gözler önüne seriyor.
Türkiye, Başbakan Erdoğan’ın kanatlarının altına sığındığınızda, eylem yapan madencileri kameraların önünde tekmeleyebileceğiniz bir ülke haline geldi. İktidarın kibir ve himayesi, pahalı takım elbisesiyle hınçla madenci tekmeleyen bir yüksek bürokratın selamet içerisinde kalmasına yetiyor.
Toplumun incinen izzet-i nefsi adına, derhal bu aymazlığa son verilmesi ve Yusuf Yerkel hakkında gereken işlemlerin yapılması gerektiğini hatırlatıyoruz.
Değerli Sakaryalılar
Suriye’nin ardından komşumuz Irak’ta da korku verici gelişmeler yaşanıyor. Irak Şam İslam Devleti isimli tekfirci ve mezhepçi örgütün Musul’u ele geçirerek başlattığı yeni saldırı dalgası bölgedeki dengeleri sarstı. Irak’ın akibetinin komşu Suriye’ye benzemesi ihtimali hepimizi korkutuyor. Mezhepçilik gün geçtikçe bölgemizde güçleniyor. Irakta da diğer mezhep mensuplarını kâfir olarak gören IŞİD’in yarattığı terör, tedavisi zor yaralar açacak. Şiisiyle Sünnisiyle bütün Müslümanların IŞİD’e ve diğer tekfirci yapılara karşı birlik içerisinde durmaları gerektiğini tekrar hatırlatıyoruz. Yalnızca Ümmet’in vahdeti bölgemize musallat olmuş emperyalist ve müstekbirleri geriletebilir.
Son olarak 28 Aralık 2011 günü Şırnak’ın Roboski ilçesinin Irak sınırına sıfır noktasında savaş uçaklarının bombardımanı sonucu 34 kişinin hayatını kaybetmesiyle ilgili soruşturmada askeri savcının verdiği takipsizlik kararına, katliam kurbanlarının aileleri tarafından yapılan itirazın da reddedildiğini bildirmek istiyoruz.
Bilinsin ki artık adaletsizliğin sembolü haline gelen Roboski katliamının sorumluları hesap verinceye kadar bu davayı kapatmaya hiçbir mahkemenin gücü yetmeyecektir.
Bizler platform olarak bu katliamın takipçisi olmaya devam edeceğiz.
Tüm bu yaşanan karanlık tablodan anlaşılan o ki; Adaletin herkes için lazım olduğunu, herkes anlayıncaya kadar daha çok kan ve gözyaşı dökülecek.
Önümüzdeki hafta mübarek ramazanın ilk gününde “Adalet”e şahitlik etmek için yine burada olacağız.
Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu adına
Sakarya Dayanışma Derneği
CHP, AMERİKA, İSRAİL ÇATISININ ADAYI, C.BAŞKANLIĞI SEÇİMİNDE HALKALA YARIŞA GİRECEK 479.HAFTA
Kocaeli İnanç özgürlüğü platformunun 479.hafta basın açıklamasının konusu CHP ve MHP'nin çatı adayıydı. Basın açıklamasının İnsan hakları savunucuları Derneği genel başkan yardımcısı Orhangazi Ergin yaptı. İzmit İnsan Hakları Parkı, özgürlük Meydanında gerçekleştirilen açıklamada, İhsanoğlunun, paralel yapının ve Amerikanın adayı olduğu vurgulandı. CHP nin İslamcı görüntülü bir aday göstermesinin, Kemalizmin bittiğinin Kemalistler tarafından kabulü olduğu söylendi.
BASIN AÇIKLAMASI:
İNSAN HAKLARI SAVUNUCULARI DERNEĞİ GENEL MERKEZİ RESMİ BASIN AÇIKLAMASI
İNSAN’İ VE İSLAM’İ İNSAN HAKLARI AKTİVİSTLERİ
GELECEK, BUGÜN RAHATINI TERK EDENLERİNDİR
KOCAELİ İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU 10.YIL 479. HAFTA BASIN AÇIKLAMASI
İZMİT ÖZGÜRLÜK MEYDANI / HİCRİ 22 ŞABAN 1435/ 20 HAZİRAN CUMA 2014 / SAAT 14.00
TÜRKİYE İNSANİ VE İSLAMİ İNSAN HAKLARI SAVUNUCULARI
MÜSLÜMANLARA TUZAK KURULUYOR DİKKAT, OYUNA GELMEYİN
Değerli halkımız ve basın mensupları,10. Yıl, 479.hafta basın açıklamasına hoş geldiniz. İnsan hakları savunucuları derneği olarak, Cumhurbaşkanı seçimlerinide, insan hakları ile bağlantılı gördüğümüzden dolayı açıklama yapma gereği duyduk. Çünkü seçilecek kişinin görüşleri, konumu, hükümetin uygulamaları, bir ülkede insan hakları ile de doğrudan bağlantılıdır.
12 eylül darbesini yapan Kemalist, darbeci, insan hakları ihlalcisi çetenin, müebbet hapis alması, statüko partileri olan, MHP ve CHP nin gösterdiği adaylar, bu ülkede Kemalizim serüveninin sonuna geldiğinin en güzel kanıtıdır. İnanıyoruz ki bu ülkede Kemalizm sona erdiği an! İnsan hakları ihlalleri de sona erecektir.
Yakın zamana kadar, savcı Sacit Kayasu, darbeci, insan hakları ihlalcisi Kenan evrenle ilgili, darbe yapma suçundan iddianame hazırlayınca, önce açığa alındı, daha sonra da meslekten ihraç edilmişti. Bu gün ise Kemalist darbeci çete, bağımsız yargı tarafından, müebbet hapse mahkûm ediliyor. Statüko partileri, Kemalistler, bundan önceki dönemlerde, müslümanların oruç ayı Ramazan günlerinde, oruçlu müslüman halkın, gözünün içine baka baka su içen Necdet Sezer gibi, bir Kemalistleri aday gösteriyorlardı.
Baktılar ki bu ülkede artık Kemalist ideolojinin yeterince taraftarı yok, mitinglerde taşımalı sistemle halkı meydanlara taşısalar da! foyaları seçim sandığında ortaya çıkıyor!, kurnazca bir manevra ile taktik değiştirdiler. Kemalist değil, ılımlı İslamcı görüntülü bir aday çıkartma yarışına girdiler.
İnsan hakları savunucuları derneği olarak bu girişimi ve çıkarttıkları adayı çok önemli buluyoruz. Bu çatı aday, Kamalizmin bittiğinin, aklı başında Kemalistler tarafından tescili anlamına geliyor ve bir milat hükmündedir. Sağ camianın oylarını parçalamayı hedeflerken, daha şimdiden birbirlerine parlamaya ve birbirlerini yemeye başladılar, âlemlerin rabbi olan ALLAH tuzaklarını başlarına geçirsin.
Görülen o ki, islami camiadan oy alamayacakları gibi, statükocuların ortak çatı adayına, Atatürkçü kesimler de oy vermeyecek ve oyunları şimdiden ALLAH tarafından başlarına geçirilmiştir. Bu da Cumhurbaşkanlığı yarışının sonucunun daha başında belli olması anlamına gelmektedir.
Statüko partisi MHP'nin peşine takılan CHP'nin tabanından gelen tepkileri gayet haklı ve doğru buluyoruz. Anlaşılan o ki, Türkiye'nin Sisi, si olmaya aday, Kılıçdaroğlu Amerika'ya gittiğinde, kulakları çekilmiş ve Cumhurbaşkanlığı seçiminde nasıldavranacağı konusunda direktif verilmiştir. Aslında bu aday ne CHP'nin !, ne de MHP nin ! adayıdır.
Bu aday Türkiye'de 17 Aralık darbesini yapmaya kalkan Pensilvanyanın ve arkasındaki müslüman katili, işgalci Amerika’nın adayıdır. Kılıçdaroğlu yaptığı TV konuşmasında, Ekmeleddin İhsanoğlu'nun, Amerika tarafından takdir edilen bir kişilik olmasının öneminden dem vurmuştur.
İslam İşbirliği Teşkilatının, Genel Sekreteri Ekmeleddin İhsanoğlu görev yaptığı dönemde, Mısırdaki Ameri-kan-cı, Siyonist uşağı sisi darbesine, darbe dahi demeyerek gerçekten’de batılı katil devletlerin başı olan, insan hakları ihlalcisi Ameri-kan-ın takdirini hak etmiştir. Ameri-kan-ın gizli planları ortadadır.
Mısırda Sisi gibi birini darbe yoluyla iş başına getirmek. Türkiye'de ise ılımlı İslam görüntülü !, Kemalist ve laik!, aynı zamanda katil Amerika ile uyum içinde çalışabilecek bir kişiyi Cumhurbaşkanı yapmak. Ameri-kan-ın bu senaryosunu, tezgâh kurma ve hayal gücü başarılı bulunsada, arkasından da ilave ediyoruz , “artık yemezler”! ALLAH kurduğunuz tuzakları başınıza geçirmektedir.
Ey Müslüman katili Amerika, Ortadoğu’da ve Türkiye'de oynamadığın şeytani tiyatro kalmadı. Gezi darbesi, 17 Aralık darbesi, yol kapamalarla, bayrak indirmelerle iç savaş çıkartma senaryoları, Musul elçilik baskını tezgahıyla, Türkiye’yi savaşın içine çekme çabası !. Gerçekten müslümanlara çok tuzak kurmaktasın ve ülkemizde’de, sağcı, solcu, demeden her camiadan, insan hakları ihlalcisi, bol miktarda kiralık işbirlikçi ve maşayı, rahatça bulabiliyorsun.
Eskiden seçimler Kemalistlerle halk arasında olurdu, bundan sonra anlaşılan o ki, seçimler katil Ameri-kan-ın maşaları, kiralık işbirlikçileri, piyonları ile tevhid’i müslüman halk arasında olacaktır.
Kemalist ordunun, müslüman katliamcısı Ameri-kan-ın emriyle, 27 Mayıs darbesini yaptırdığında halk bilgisizdi ve sindirilmişti, fakat bu gün halkımız bilinçlendi kendine geldi ve her şeyin farkında tarihin kendisine yüklediği ciddiyetin omuzlarında bir yük değil, bir görev olduğunun idraki içerisinde. Ey büyük şeytan, katil Amerika, bunları bırak!, vazgeç demiyoruz, çünkü şeytana, “ey şeytan , neden şeytanlık yapıyorsun?” demek kadar anlamsız bir ifade olamaz.
Herkes görevi neyse onu yapacak. Fakat büyük şeytan katil Amerika, işbirlikçileri, paralelciler, statüko partileri ve Kemalistler, şunu iyi bilin ki !, müslüman halkla , katil Amerika arasında yapılacak bu Cumhurbaşkanlığı seçiminde bir kez daha yenileceksiniz.
Büyük Şeytan ve Siyonizmin, Anadolu'da ve Ortadoğu'da artık sonu gelmiştir. Boşuna umutlanmayın, gelecek her gün, geçmişteki günleri Amerika ve İsrail'e arattıracak. Basın açıklamasına katıldığınız için teşekkür ediyoruz.
İNSAN HAKLARI SAVUNUCULARI DERNEĞİ