İran Kurân Haber Ajansı İkna’nın verdiği habere göre Uluslar Arası Müslüman Kadınlar Sempozyumunda konuşan İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Anabilim Dalı Eski Başkanı Prof. Dr. Ümit Meriç, İslam diniyle tanışmadan önceki hayatına işaret ederek ‘hayatımın karanlık dönemi’ diye başladı ve şöyle konuştu: Gençlik yıllarımda Allah’a inanmazdım. İçim ve ruhum kapkaranlıktı. Öyle ki hatta 30 yaşlarında iken bunalıma girdiğim ve kendimi öldürmek istediğim bir an bile olmuştu. Şu an bulunduğum bilimsel payeye karşılık şunu açık yüreklilikle söylemeliyim ki ailem İslam hakkında bana hiçbir şey öğretmemişti.
Prof. Meriç sözlerine şöyle devam etti: Birgün minarelerden Allahu Ekber sedasını duydum. Kendi kendime bu da ne dedim?!.. Aniden irkildim ve bu ezandır, Allah’ın çağrısıdır, insanları namaza çağırıyor dedim… Ben daha abdestin nasıl alınacağını bile bilmiyordum, kıblenin hangi taraf olduğunu da… Ancak yine de ezberimde olan iki sureyi okuyarak iki rekat namaz kıldım. Namazdan sonra o ana kadar karanlıkta olduğumu bu yüzden ruhumun bocalayıp durduğunu anladım… Artık namaz kıldıktan sonra ışığa çıktığımı nura kavuştuğumu hissettim.
Meriç, Türkiye’deki başörtüsü polemiğine de işaret etti ve şöyle konuştu: Maalesef müslüman toplumun bireylerinden bazıları gerçek anlamda Müslüman zümreden değiller; halbuki bilakis onlar iyi bir Müslüman profili çizmelidirler.
İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Anabilim Dalı Eski Başkanı ve üniversite öğretim üyesi Prof. Ümit Meriç, Sözlerini şöyle noktaladı: İnsanları sözle, değil amelle İslama davet etmeliyiz.