Konya İnanç Özgürlükleri Platformu üyeleri 184. basın açıklaması eyleminde, diktatörlerin katliamları telin edildi.
Saat 12:30 da Kayalıpark meydanında buluşan platform üyeleri adına Kerim Gövez basın açıklaması yaptı.
Açıklamasına Ali İmran Suresi 77. Ayet'le başlayan ve İslam Coğrafyasındaki sıcak gelişmelere değinen Gövez, '' Kaddafi, Ali Abdullah bin Salih, İsa bin Halife ve Kral Abdullah, onlarca yıldır sürdürülen zulüm saltanatının ayakta kalması için kan dökmeye devam etmektedir. Zalimlerin döktükleri kanda boğulmaları pek yakındır. Onların zulümlerinin artması karşılaşacakları akıbetin de şiddetini arttıracaktır.'' dedi. Amerika'nın Libya konusundaki hareketlenmelerine de değinen Gövez ''Müslüman coğrafyanın, üzerinde ondan nemalanmak için fırsat bekleyen akbabalar gibi duran başta Amerika olmak üzere sömürgeci güçlerin yeni bir çılgınlığa girmemeleri hususundaki uyarılarımızı yineleyerek tekrarlıyoruz. Bu kritik dönemden yeni işgaller çıkartmaya çalışmaları durumunda kimsenin onları çiçeklerle karşılayıp, hoş geldin demeyeceğini bir defa daha hatırlatıyoruz.'' dedi. Platform adına konuşam Kerim Gövez, ''hepinizi 185. Haftada direnişimizin kalbi Kayalıpark Meydanı'nda saat 12:30'da buluşmak üzere Allah'a emanet ederiz.'' diyerek açıklamasına son verdi.
AÇIKLAMANIN TAM METNİ:
Rahman, Rahim, Allah'ın adıyla
Muhakkak ki onlar, o Allahın ahdini ve kendi yeminlerini bir kaç paraya satanlar işte onların Ahirette hiç nasibi yoktur, Allah onlara kelâmı ile hitâb etmeyecek, kıyamet günü nazar buyurmayacak ve kendilerini temize çıkarmayacaktır, onların hakkı elîm bir azaptır.(Ali İmran Suresi 77. Ayet)
Sevgili dostlar, değerli basın mensupları;
Putların da putlaşanların da bir ömrü vardır. Her birisinin, yükselişlerinden sonra yıkılışlarını da kaydeder insanlık tarihi. Fakat en uzun ömürlü olanları, din adamları tarafından dikilen putlar ve din adamlarının putlaştırdıklarıdır. Zalime ve onun zulümlerine, dini kılıflar bulup onların zulümlerini dinden göstermeye çalışanlar, çanak yalayıcısı, saray ulemasıdırlar. Onları işleri, efendilerini korumak, efendilerinin zulümlerini alkışlayıp, onlara kılıflar üretmek; mazlumu, haklıyı kötü gösterip, onlar aleyhine fetvalar yayınlamaktır.
Zulüm otoriteleri, Hulefa-i Raşidin'den sonra saray ulemasını beslemiş, onların fetvalarıyla ayakta kalmıştır. Zulüm otoritelerine karşı çıkan rabbani âlimleri sapkınlıkla suçlamış, onların aleyhine - iktidardan aldığı güçlerle fetvalar ve görüşler serdetmiş, rabbani âlimleri ve mücadelelerini toplumun gözünde küçük düşürücü çalışmalar yapmışlardır. Onlar kemiğe üşüşen köpekler gibi, dünyaya yönelmişler, ahiretlerini heba etme pahasına, zalim otoritelere, dünyalık bedeller karşılığında, destek vermişlerdir.
Suud saray ulemasının, zalim Suudî otoriteye karşı, gösteri düzenlemenin haram olduğu fetvasından sonra, Bahreyn'li özgürlük sevdalılarının Bağî olduklarına ve onların öldürülmelerine fetva vermesi, bu azgın geleneğin devamı gibi durmaktadır. Onlar, ekmek teknelerini hak ve adaletin önüne alan, dini alınıp satılan bir meta gibi algılayan, zalimlerin yanında mazlumlara karşı duran, Allah'ın izzet ve şereflerini aldığı aşağılık kimselerdir.
Bidat ve hurafe düşmanlığını sancak edinen, bu saray ulemasının zalimlerin yanında oluşlarını neyle izah edeceğiz? Bundan daha büyük bir bidat, bundan daha tehlikeli bir hurafe mi vardır? Yapmış oldukları uygulama, Peygamber (a.s)'ın ve diğer peygamberlerin hangi sünnetlerine uymaktadır?
Kaddafi, Ali Abdullah bin Salih, İsa bin Halife ve Kral Abdullah, onlarca yıldır sürdürülen zulüm saltanatının ayakta kalması için kan dökmeye devam etmektedir. Zalimlerin döktükleri kanda boğulmaları pek yakındır. Onların zulümlerinin artması karşılaşacakları akıbetin de şiddetini arttıracaktır.
Arap dünyasındaki kıyam hareketleri, Rabbani ulemanın da desteğini ciddi bir şekilde almaktadır. Mezhepleri, meşrepleri, algı ve anlayışlarının farklı olmasına bakmaksızın ulema zalime karşı direniş erlerini desteklemekte, Kur-an'ın aydınlık ufuklarını, özgürlük talep eden kimselere göstermeye devam etmektedir. Peygamberlerin varisleri olan ulemanın, zalim otoriteye karşı hak sözün söylenmesi ve adalet mücadelesinin verilmesine verdikleri destek, onların hak ve adalet öncülerini olduğunu bir kez daha pekiştirmektedir.
Müslüman coğrafyanın, üzerinde ondan nemalanmak için fırsat bekleyen akbabalar gibi duran başta Amerika olmak üzere sömürgeci güçlerin yeni bir çılgınlığa girmemeleri hususundaki uyarılarımızı yineleyerek tekrarlıyoruz. Bu kritik dönemden yeni işgaller çıkartmaya çalışmaları durumunda kimsenin onları çiçeklerle karşılayıp, hoş geldin demeyeceğini bir defa daha hatırlatıyoruz.
Bilginin hakikatle pekiştiği, alimin adaletle yüceldiği, bilgilerin zalim otoritelerin zulmü için kullanılmadığı, Tevhid ve adalet üzere kurulu bir dünyada yaşama umudu ile hepinizi 185. Haftada direnişimizin kalbi Kayalıpark Meydanı'nda saat 12:30'da buluşmak üzere Allah'a emanet ederiz.
KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU
Akyazı Adalet ve Özgürlükler Platformu 215. hafta basın açıklaması eyleminde, katil diktatörler telin edildi.
Basın açıklaması metni:
Dünyada ve ülkemizde son derece önemli gelişmeler yaşanmaktadır. Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da yaşanmakta olan halk hareketleriyle birlikte Libya'da diktatör Kaddafi rejiminin işlediği cinayetler ve sivillere yönelik savaş suçları devam etmektedir. Birleşmiş Milletler haftalardır Libya'da Kaddafi muhaliflerinin bulunduğu kentlerin ağır silahlarla ve uçaklardan atılan bombalarla yakılıp yıkılmasına seyirci kaldıktan sonra, ülkenin hava sahasını nihayet uçuşlara yasakladı.Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin bu tutarsız ve gecikmeli kararları yüzünden daha önce de birçok ülkede yaşanan savaş ve çatışmalarda masum siviller can verdi.Dolayısıyla Libya'daki katliamlardan diktatör Kaddafi kadar BM'de sorumludur.
Seçimlerin yaklaşmakta olduğu ülkemizde ise milletvekili adaylarının tespit edilmesi için siyasi partiler çalışmalarını sürdürmektedir. Bu arada başörtülü kimliği ile milletvekiliğine talip olan hanım kardeşlerimizin tamamını bu cesaretleri ve inançları dolayısıyla kutluyor ve başarılar diliyoruz. İnancın bir sembolü olan başörtüsü ile eğitim almak,çalışmak veya milletvekili olmak çabası yüzünden bugüne kadar her türlü ayrımcılığa, dışlanmışlığa, baskı ve zulme maruz kalan hanım kardeşlerimizin giderek artan özgüvenleri sayesinde Türkiye normalleşmeye başlamaktadır. Millet Meclisinin tarihine kara bir sayfa olarak geçen ve kolay kolay unutulamayan, Merve Kavakçı skandalının üzerinden uzun bir süre geçti fakat mağduriyetler bitmedi. Başörtülü kardeşlerimiz hayatın her alanında inançları ve kişilikleriyle varolmalı ve görünür olmalıdır. Ancak bu şekilde inanç özgürlüğüne saygı gösterildiğini ve insan haklarına değer verildiğini anlayabiliriz.
Akyazı Adalet ve Özgürlikler Platformu olarak Libya'da, Mısır'da, Tunus'ta, Bahreyn'de ve zulme karşı isyan dalgasının yayıldığı her ülkedeki özgürlük mücadelelerini destekliyor ve oralardaki kardeşlerimizi selamlıyoruz. Ayrıca milletvekili adaylıklarını ilan ederek başörtüsü zulmüne karşı yeni bir sayfa açan bütün başörtülü adayları cesaretleri nedeniyle kutuluyoruz. Siyasi partilerin başörtülü adaylara karşı ayrımcılık yapmamasını ve hakettikleri şekilde bir sıralamaya tabi tutulmalarını istiyoruz. Halkımızı bu konuda da duyarlı davranmaya davet ediyoruz.
Özgürlüklerin önündeki bu engel 2011 seçimleriyle tamamen kalkması temennisiyle gelecek hafta cumartesi saat 12:30'da buluşmak üzere Alah'a emanet olunuz.
Akyazı Adalet ve Özgürlük Platformu Adına
Mazlumder Akyazı Şubesi başkanı
Burhan ÇİMŞİT
Sakarya'dan Libya ve Bahreyn Halkına Destek
Sakarya Adalet Girişimi tarafından yapılan eylemde Libya ve Bahreyn'deki katliamlar protesto edilirken, İsrail'in 2003'te buldozerle ezerek öldürdüğü Rachel Corrie ve Halepçe Katliamı da anıldı
Sakarya Adalet Girişimi tarafından Bulvar AKM önünde düzenlenen 288. hafta basın açıklamasına Libya'da Muammer Kaddafi'ye karşı mücadele eden 17 Şubat Hareketi'nin Türkiye halkına dönük yayınladığı açık mektubun okunmasıyla başlandı. Platform adına Sakarya Dayanışma Derneği sözcüsü Kadrican Mendi'nin okuduğu mektupta "17 Şubat Hareketi Gençliği özgürlük, hürriyet yolunda ve tertemiz şehitlerimiz için bu harekete kalkışmıştır.Türkiye'nin maslahatı Libya halkının maslahatı ile beraber olmaktan geçer. Türkiye halkının bu konudaki maslahatı da Libya'daki bu kalkışmaya/direnişe destek vermektir. Türkiye ve Libya'nın, her ili halkın bağları, 500 yılı aşkındır süregelen tarihi bağlardır. Sayın Başbakan Tayyip Erdoğan, Libya konusundaki demeçlerinde, 15 milyar dolarlık bir iş hacminin Libya halkı ile olan bu derin, tarihi bağlardan; bir diktatör ve evlatlarının, onların paralı askerlerinin katlettiği masum Libyalılardan, daha önemli gördüğünü mü isbat etmeye çalışıyor? Hür Ve Özgür Türkiye Halkı! 17 Şubat Hareketi Gençliği olarak sizden yardım ve desteklerinizi, acımasız diktatör ve avanesine karşı bizimle dayanışma içinde olmanızı talep ediyoruz." ifadeleri yer aldı.
Rachel Corrie ve Halepçe de anıldı
Sakarya Adalet Girişimi'nin 288. hafta eyleminde Libya ve Bahreyn halklarıyla verilen dayanışma mesajlarının yanında 2003 yılında İsrail İşgal Güçleri'ne ait bir buldozer tarafından kasten ezilerek öldürülen barış gönüllüsü Rachel Corrie ve Saddam Hüseyin'in 1988 yılında Halepçe katliamında ölenler de anıldı. Basın açıklamasında 12 Eylül darbesini gerçekleştiren Kenan Evren'in Mustafa Kemal'in Harp Okulu'na girişinin yıldönümü vesilesi ile düzenlenen törene katılmasıyla ilgili olarak ise "12 Eylül ile hesaplaşmak için son referandumda halktan "evet" oyu istenmişti. Bu hesaplaşmadan ne kast edildiğini ise Kara Harp Okulu'nda yapılan törende anladık. 12 Eylül'ün babası Kenan Evren Genelkurmay Başkanı'nın yanında protokolde arz-ı endam etti. Ve adeta tüm bu "hesaplaşma" yaygarasının sahipleri ile de alay etti." dedi. Basın açıklaması başörtülü vekil tartışmalarıyla ilgili "Başörtülü milletvekili meselesinde takınılan gayri samimi tutumları not aldığımızı ve zamanı geldiğinde muhataplarının suratlarına vuracağımızı da hatırlatmak istiyoruz." ifadeleriyle son buldu.
Basın açıklamasında "Özgür Libya, Özgür Bahreyn" yazılı dövizler taşınırken "Başörtüsü İslam'ın emri, Müslüman kadının kimliğidir" pankartı açıldı. Eylem "Direne direne kazanacağız" ve "Yaşasın Küresel İntifada" sloganları atılmasıyla son buldu.
Türkiye, insan hak ve hürriyetleri açısından, dünyanın en geri kalmış ülkesidir, kendilerini özgürlükçü olarak tanımlayan sözde demokratlar ve özgürlükçü avaneleri, her seferinde özgürlükler adına, benim müslüman bacımın başörtüsüne, kirli ellerini uzatmaktadırlar.
Şehidler diyarı ülkemizin, muhalefet partilerinden birinin genel başkanı olduğunu zanneden kendini bilmez biri şöyle demektedir, BAŞÖRTÜSÜ TAKAN VATANDAŞLARIMIZ BELKİ DE DAHA SONRA BAŞÖRTÜSÜNÜ ÇIKARACAKTIR" İLLA ÖMÜR BOYU TAKACAK DİYE BİR KURAL MI VAR? Bir düşünün böyle diyen bir genel başkan, Türkiye gibi özgürlükler ülkesi olmaya aday bir ülkeyi, kim bilir hangi karanlık çağlara götürecektir, kendilerine sorsanız Türkiye'nin en demokrat ve özgürlükçü partisi olduklarını söylerler.
Bu genel başkan'ın kendisine sormak lazım, be hey adam, sen müslüman değilmisin, senin kimlik bilgilerinde din hanesinde İSLAM yazmıyor'mu, yüce rabbimizin bir emri olan başörtüsü ve tesettür ayetini hiç duymadın'mı, hadi sen duymadın ya senin etrafında fırıldak gibi dönenler, onlarda'mı duymadı, işinize geldiği zaman her şeyi duyuyor ve görüyorsunuz da, âlemlerin rabbi olan Allah'ın emirlerine gelince neden kulaklarınızı, gözlerinizi ve ağzınızı kapatıyorsunuz.
Sormak lazım size ve sizin gibi düşünenlere, Allah'ın emrini istediğiniz zaman başınıza koyacaksınız istediğiniz zaman ayağınızın altına alıp çiğneyeceksiniz, başörtüsü müslüman hanımların en büyük nimeti ve özgürlükleridir, be hey gafil başörtüsü oyuncakmı'ki sen istediğin zaman takılacak veya sen istedin diye çıkarılacak. Ne demiş şair BAŞÖRTÜSÜ BATMIŞ REZİLİN GÖZÜNE, KIYAMAM TÜKRÜĞÜME TÜKÜRSEM YÜZÜNE,
Bir müslüman hanım başörtüsünü âlemlerin rabbi olan ALLAH emrettiği için takar, bir parti genel başkanı istedi diye başörtüsünün çıkarıldığı nerede görülmüştür, ey ne yaptığını bilmeyen genel başkan, sen ve avanen Türkiye' yi patagonya cumhuriyetimi zannettiniz, yıllardır bu necip milletimizin hak ve özgürlüklerini ellerinden alıp bacılarımızı üniversite kapılarında ağlattınız, kendinizi çağdaş, Allah'ın bir emri olan başörtüsü takan bacılarımızı çağdışı gösterdiniz, yaptıklarınızla gerçek çağdışı kişiler olduğunuzu sizler ispatladınız, kafalarınızdaki karanlık odalarda sindirme harekâtları yapıp, Allah' hın emrine uygun yaşayanları yollarından çevirmek için olmadık dolaplar çevirdiniz, çeşitli hile ve desiselerle ele geçirdiğiniz üniversiteler, basın, Yüksek öğrenim kurumu, Yargıtay, Danıştay, Sayıştay, Anayasa mahkemesi, devletin çeşitli kurumları ve silahlı kuvvetler ile halkımızın üstünde bir baskı rejimi oluşturdunuz, şimdi bu üstüne çöreklendiğiniz nimetler ellerinizden gidiyor diye yumurtlayan tavuk gibi ortalığı ayağa kaldırıyorsunuz.
Bizler en büyük insan hakları ihlalcisi olan batılı emperyalist sömürgeci devletlere karşı Çanakkale'de verdiğimiz mücadelede bu şehidlerin ülkesine Müslümanların haricinde hiçbir güç hâkim olmasın diye binlerce vatan evladını kara topraklara verdik, bu ülkeye küresel güçler hâkim olmasın ve insanımızın namusu çiğnenmesin diye.
Çeşitli üniversitelerde başörtüsü yasağı hala devam etmektedir, bu şanlı direniş elbette bir gün başarıya ulaşacaktır, sizin gibi başörtüsü ve tesettür düşmanları asla galip gelemeyecektir
Zannetmesinler ki, şu anda işgal ettikleri yerlerde, daha fazla oturacaklar, zamanı geldiği zaman onlarda oradan ineceklerdir. Şu anda işgal ettikleri makamlarda, daha evvel nice İSLAM düşmanları oturuyordu. Bakın hiç birisinden eser kaldı mı? Şunu sakın unutmayın! Bir gün sizinde esameniz okunmayacaktır.
Bu müslüman milletin topraklarından, nice FİRAVUNLAR ve NEMRUTLAR gelip geçti. Mezarları bile ortada yok ve bu millete yaptığınız zulümlerin, hesabını elbette bir gün vereceksiniz, Fakat ben eminim ki, o işgal ettiğiniz yerlerden, güzellikle gitmeyeceksiniz.
Bugün artık, uyguladığınız insan hakları ihlallerinin en acımasız boyutlarını en ince teferruatına kadar öğrenmiş bulunuyoruz, siz sahte demokrat ve özgürlükçüler, artık maskeleriniz teker teker düşmekte ve halkımız gerçekleri görmektedirler, Anadolu topraklarında bir daha asla iktidar olamayacaksınız, sizler şimdiye kadar yaptığınız zulümler ile tarihe karışacaksınız, geriye kalan üç beş kişi de, kel aynak kuşları gibi devlet tarafından koruma altına alınacaktır.
Sizler bu ülkede yapmanız gereken görevlerinizin hiçbirini yapmadınız, tam tersine bu müslüman necip milletimizin değerleri ile mücadele edip ülkeyi ve manevi değerlerimizi tahrip etme ve yıkma projesi ile milletimizin başına bela oldunuz.
Filistin topraklarında, senin müslüman kardeşlerin için yapman gereken görevi, sen yapmayınca, Amerikalı bir Yahudi ailenin kızı olan insan hakları aktivist'i Rachel Corrie, 16 Mart 2003 te 23 üç yaşındayken senin yapman gereken görevi yaparken İsrailli bir askeri buldozerin paletleri altında parçalanarak yaşamını kaybetmiştir,
1988 yılında Irak diktatörü Saddam tarafından gerçekleştirilen kimyasal saldırılarda ilk anda 5000 Halepçeli müslüman Kürt kardeşlerimiz yaşamını yitirmiştir ve binlercesi de yaralanmıştı. Katliamdan kaçan yüzbinlerce müslüman Kürt kardeşlerimizde mülteci durumuna düşürülmüştü. Halep'çe katliamının yıldönümünde Saddam tarafından şehid edilen Halepçeli Müslümanlara Allahtan rahmet diliyoruz dün Saddam tarafından yapılan katliamlar bugün Amerika, İsrail ve batılı sömürgeci küresel güçler tarafından devam ettirilmektedir
Türkiye'de ve insan hakları ihlali olan her yerde zalimlerin karşısına dikilmeye devam edeceğiz, zalimlerin karşısında asla yılmayacağız o zalimlerle bizim aramızda daima insan hak ve özgürlükleri için çok çetin bir mücadelenin yaşanacağını kendilerine buradan haykırıyoruz.
Türkiye'li zalimler ve yasakçılar ve insan hakları ihlalcileri şu cümlemizi ve direncimizi iyi anlasınlar, hak için çalışmayan beyinlerinin bir köşesine şunu yazsınlar zalimlere karşı durmayı, mazlumların yanında olmayı kendimize şiar edindik.
( EMİRDER )
Kocaeli Kartepe İnsan Hakları Dayanışma Derneği Başkanı ALİ AKBAŞ
Geçtiğimiz hafta bütün dünyada ve Türkiye'de kadınlar günü kutlandı. Kadınların maruz kaldığı "şiddet, tecavüz, baskı, yıldırma ve ayrımcılık" gündeme taşındı. Paneller, toplantılar yapıldı. Sorunlar dile getirilip tartışıldı ve hafta sona erdi. Değişen ne diye dönüp baktığımızda kadınlar olarak hiçbir şeyin değişmediğini görüyoruz. Bilgisini, görgüsünü, eğitimini, hayat görüşünü, toplumla paylaşma isteyen, sorunlara çözüm üretmek isteyen kadınların önündeki engellerin kaldırılması için bir çaba gösterilmediğini gördük.
Seçim arifesinde olduğumuz şu günlerde kadınlarımız, özelde başörtülü kadınlarımız aday adaylıklarını koymakla kendi adlarına sisteme rağmen var olma savaşı veriyorlar. Siyasi partiler ise başörtülü aday gösterme konusunda isteksizler. Tavırlarını açıkça belirtmiyorlar. Hatta başörtüsünü seçim sürecinde malzeme konusu yapanlar bile var. Bugünkü mecliste kadınlar %8 ile temsil edilmektedir. Başörtülü kadınlar ise temsil edilmek şöyle dursun adeta yok sayılıyor. Bu süreçte başörtülü adaylara siyasi partilerin olumlu bakmalarını bekliyoruz. Meclise girmelerinde hiçbir yasal kısıtlama olmayan bu kadınlara siyasi partilerin kendi inisiyatifleri ile engel olmamaları gerektiğine inanıyoruz.
16 Mart, 2003 yılında İsrail'in katlettiği Rachel Corrie'nin hatırasına atfen "Dünya Vicdan Günü" olarak isimlendirildi. Filistinli bir doktorun evinin yıkılmasına engel olmak için tankların karşısına dikilen, Filistin'li mazlumlar için zalimin karşısına eylemle, sözle, değil hayatıyla karşı çıkan Rachel bütün vicdan sahipleri için bir sembol oldu. Rachel'in anarken kendi vatandaşlarına İsaril tavrını reva gören Libya lideri Mumammer Kaddafiyi yemen Kralı Ali Abdullah Salihi Bahreyn Kralı Hamad Bin İsa El Halifeyi de unutmuyoruz. Arap halkları artık başlarında diktatörler istemiyorlar. Ayaklanmaların ekonomik faktörleri olduğu gibi siyasal temsil sorunlarının da oldyuğu muhakkak. Arap ülkeleri kendi haklarını zorlamasıyla yeni bir siyasal sisteme doğru gidiyorlar. Diktatörler artık katliamdan kan dökmekten vazgeçsinler. Tahrir, İnci, Yeşil meydanları kan ve gözyaşı yerine çiçeklerle donatılsın. Haklı davalarında bütün kardeş haklara dayanışma ve sabır diliyoruz.
Ayrıca bu hafta "Yaşlılara Saygı" haftası. Tek başına hayat mücadelesi veren, çocukları tarafından sokağa atılan, geliri yoksa devletin bile sahip çıkmadığı yaşlılarımız da var. Örf, adet ve inancımızda her ne kadar yaşlılarımıza saygı çok önemli ise de, yeni yetişen gençlerimizin bu bilince ulaşmaları için bir hafta değil bütün yaşam sürecinde eğitilmeleri ve yönlendirilmeleri gerekmektedir. Bu münasebetle tüm yaşlılarımızın ellerinden saygıyla öpüyoruz.
Haftaya sorunların değil, umutların konuşulduğu bir Türkiye gündeminde bir araya gelmek dileği ile.
Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu Adına
İLKDER-Hadiye KILIÇ