Yüz binlerce üniversite öğrencisi adayının gireceği Yükseköğrenime Geçiş Sınavı (YGS) öncesi Tokat'ta gerçekleştirilen eylemde başörtüsü yasağı ile katsayı uygulaması protesto edilirken, eylemde diğer toplumsal sorunlar da gündeme getirildi. TOKAD ve Özgür Eğitim-Sen tarafından düzenlenen "Yasakçı eğitim sistemi istemiyoruz! Başka bir şık mümkün!" eyleminde kısa bir konuşma yapan Özgür Eğitim-Sen Yönetim Kurulu üyesi Ahmet Örs, "Üniversite sınavlarındaki, başörtüsü yasaklarına, katsayı adaletsizliğine, ideolojik dayatmalara karşı bir kez daha ses vereceğiz. Bazı alanlarda iyileştirmeler olsa da maalesef sınava başörtülü kardeşlerimiz yine alınmayacak. " dedi. Örs, İstanbul Barosu ve Danıştay işbirliği ile devam ettirilen katsayı adaletsizliğini de kınayarak, "Barış dolu bir ülke için haksızlıklara karşı hep birlikte mücadeleye devam edelim" dedi. Ortak basın açıklamasını okuyan Gamze Tanrıverdi "Burada, sınav öncesi sessizliği bozmak; zorbaca yasaklara tepkisiz kalmamak için toplandık. Sessizliği bozmak istiyoruz, çünkü eğitim sistemi koca bir kara delik halini aldı. Çocukluğumuzu ve gençliğimizi yutarak büyümeye devam ediyor. Hayatımızın en güzel ve masum yılları, köhnemiş yüksek duvarlar arasında rengini, ahengini kaybediyor. Emir komutalarla, sıra sıra girilen sınıflarda günler sorgusuz sualsiz ezberlerle geçip gidiyor. İnandığı gibi yaşamak, düşündüğü gibi konuşmak isteyenlerden sadece düzene ayak uydurması isteniyor. İstendik davranış sergilemeyenler ise yasaklarla, sürgünlerle, tasdiknamelerle cezalandırılıyor!" dedi.
Yasaklarla, sürgünlerle dolu bir sınav!
Güneydoğu illerinde sınava girecek binlerce öğrencinin başka illere dağıtılmasının kınandığı basın açıklamasında ayrıca dershane borcu yüzünden annesi hapse girince intihar eden Soner Semih, Ece Nur Özel ve arkadaşlarının başörtülerinden ötürü sürgün edilmesi, CHP'li İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin başörtülü öğrencilere paso vermemesi, Ceylan Önkol ve Mehmet Nuri'nin öldürülmesi ve TMK mağduru çocuklar da gündeme getirilerek "Bu nasıl bir sistemdir ki, çocuklarını yaşatmaktan çok öldürmeyi biliyor?" sorusu soruldu. Basın açıklaması "İnsanlığı yoksullaştıran, zamanı tüketen, emeği sömüren, nesli ifsad eden kapitalist hayat tarzına kul-köle olmak zorunda değiliz. Çocuklarımızın gelişimini örseleyen, kişiliğini zedeleyen, inançlarını yok sayan, resmi ideolojinin dışındaki kimliklerini inkâr eden, yasakçı eğitim sistemine de boyun eğmek zorunda değiliz. Başka bir gelecek; adil ve özgür bir gelecek, bize dayatılan şıklara mahkûm kalarak değil, başka bir şıkkın daha mümkün olduğuna inanırsak gelecek! İnsanların dini, kültürel ya da etnik kimliklerinden ötürü baskıya, zulme ve haksızlığa maruz kalmadığı bir gelecek, biz sorunlarımıza sahip çıkar, sorumluluklarımızı yerine getirirsek gelecek! Bu zulüm, ancak biz direnirsek bitecek! Gelin, birlikte direnelim!" çağrısıyla son buldu.
Şıklarınız bizi eleyemez!
"Tekvir Suresi'nin "Diri diri toprağa gömülen kıza sorulduğunda, "Hangi suçtan dolayı öldürüldü?" diye" ayetlerine atıfla hazırlanan "Ceylan Önkol hangi suçtan öldürüldü?", "Mehmet Nuri hangi suçtan öldürüldü?", "Ece Nur hangi suçtan sürgün?" ve "Berivan hangi suçtan mahkûm?" yazılı dövizlerin taşındığı eylemde "Eğitimde ideolojik yasaklara, dayatmalara son!" pankartı açıldı. "Bu sınavda zulüm var!", "Eğitime özgürlük, hemen şimdi!", "Başörtüsü yasağına, katsayı adaletsizliğine son!" dövizleri taşınırken, "Şıklarınız bizi eleyemez!", "Baskıcı eğitim istemiyoruz", "Yalanlara teslim olmayacağız," "Çocuklar bizimdir, devletin değil" ve "Herkes için adalet, herkes için özgürlük" sloganları atıldı.
HAKSÖZ-HABER / Tokat
Basın açıklamasının tam metni:
YASAKÇI EĞİTİM SİSTEMİ İSTEMİYORUZ!
BAŞKA BİR ŞIK MÜMKÜN!
Değerli Tokat halkı, abiler, ablalar, sevgili öğrenci kardeşlerimiz!
Yarın için büyük gün diyorlar. Yükseköğrenime Geçiş Sınavı için ilk adımın atılacağı günmüş yarın" Bu yüzden hayat durmalı, herkes susmalı ve gürültü çıkarmamalıymış" Biz ise bugün burada, sınav öncesi sessizliği bozmak; zorbaca yasaklara tepkisiz kalmamak için toplandık.
Sessizliği bozmak istiyoruz, çünkü eğitim sistemi artık koca bir kara delik halini aldı. Çocukluğumuzu ve gençliğimizi yutarak büyümeye devam ediyor. Ve bu esnada hayatımızın en güzel ve masum yılları, köhnemiş yüksek duvarlar arasında rengini, ahengini kaybediyor.
Emir komutalarla, sıra sıra girilen sınıflarda günler sorgusuz sualsiz ezberlerle geçip gidiyor. İnandığı gibi yaşamak, düşündüğü gibi konuşmak isteyenlerden sadece düzene ayak uydurması isteniyor.
İstendik davranış sergilemeyenler ise yasaklarla, sürgünlerle, tasdiknamelerle cezalandırılıyor! Eğitim sistemi koca bir disiplin makinesine dönüşmüş, gençliğimizi öğütüyor!
Yitirilen onca yılın ve emeğin hesabını vermesi gerekenler ise hayatın anlamı birkaç saatlik sınavlara sığarmış gibi karşımıza geçip ahkâm kesmeye devam edebiliyor!
Belki onlar, hayatı çoktan seçmeli sınavlara sıkıştırdıklarını zannedip, hakikatin o şıklara sığamayacak kadar büyük olduğunu unutabilirler. Fakat biz, başka şıkların da mümkün olduğunu unutmadık, unutturmayacağız. Her sınav öncesi meydanlara çıkarak, bizi sorularıyla eleyeceklerini zannedenleri sorgulamaktan vazgeçmeyeceğiz!
Değerli büyüklerimiz, isterseniz şimdi sorularımızı hep birlikte soralım:
Sınav salonlarına başörtülü öğrencileri almamak, onların kimliğini, inançlarını ve değerlerini yok saymak nasıl bir zulümdür?
ÖSYM başkanı, nasıl olur da başörtülü öğrencilere "başınızı açın da gelin" demekten başka bir seçenek sunamaz?
YÖK, Danıştay'ın her iptalinden sonra katsayı farkını 15 puana kadar çıkartarak, zaten her tarafı eşitsizlik kokan bu sınav sistemini daha ne kadar zorlaştırabilir?
Güneydoğu'daki çocukları, sınav için evlerinden yüzlerce kilometre uzaklıklardaki okullara sürmek; 1915 model bir zorbalığın ürünü müdür?
5 bin liralık dershane borcu yüzünden annesinin cezaevine girmesine dayanamayıp intihar eden Soner Semih'in asıl katili bu zorba sistem değil midir?
Peki, soruyoruz: Mehmet Nuri isimli bir lise öğrencisini sırtından vurarak ölüme gönderen hangi düzendir?
Bu nasıl bir sistemdir ki, çocuklarını yaşatmaktan çok öldürmeyi biliyor?
Dostlar, kardeşler, duyarlı Tokat halkı!
Çoktan seçmeli görünüp de özünde tek tipçi, yasakçı sisteme sessiz kalmayalım.
Çocukların, gençlerin göz göre göre ifsad edilmesine, hayatlarının katledilmesine boyun eğmeyelim!
Unutmayalım ki, zulüm alışkanlık yapar ve zalimler asıl gücünü bizim tepkisizliğimizden alır!
Ve yine unutmayalım ki, ancak biz direnirsek bu zorba oyunun kuralları değişir, düzelir!
İşte o zaman Ece Nur'u başörtüsünden ötürü sürgün eden,
Anaokulu çocuklarının analarını oyuncak müzelerine, asker annelerini kışlalara başörtülü sokmayan,
İzmir'de başörtülü öğrenci kardeşlerimize indirimli otobüs pasosu vermeyen,
Dershane borcu yüzünden anneleri hapislere, evlatları mezara gönderen,
Yavrumuz Ceylan Önkol'u dağlarda, Mehmet Nuri'yi sınırlarda parçalayan,
Kızımız Berivan'ı ve onun gibi binlerce çocuğu dört duvarın karanlığına mahkûm eden,
Bu köhnemiş, yasakçı, karanlık ve zorba sistem bir gün değişir!
Tokat'ın vicdan sahibi insanları!
İnsanlığı yoksullaştıran, zamanı tüketen, emeği sömüren, nesli ifsad eden kapitalist hayat tarzına kul-köle olmak zorunda değiliz.
Çocuklarımızın gelişimini örseleyen, kişiliğini zedeleyen, inançlarını yok sayan, resmi ideolojinin dışındaki kimliklerini inkâr eden, yasakçı eğitim sistemine de boyun eğmek zorunda değiliz.
Adaletin, hakkaniyetin ve özgürlüğün sesi, vicdanı ve şahitleri olabiliriz!
Başka bir gelecek; adil ve özgür bir gelecek, bize dayatılan şıklara mahkûm kalarak değil, başka bir şıkkın daha mümkün olduğuna inanırsak gelecek!
İnsanların dini, kültürel ya da etnik kimliklerinden ötürü baskıya, zulme ve haksızlığa maruz kalmadığı bir gelecek, biz sorunlarımıza sahip çıkar, sorumluluklarımızı yerine getirirsek gelecek!
Bu zulüm, ancak biz direnirsek bitecek!
Gelin, sesimize ses, gücümüze güç verin!
Gelin, birlikte direnelim!
TOKAD & ÖZGÜR EĞİTİM-SEN