İl Seçim Kurulu, Cumhurbaşkanlığı referandumunda bir vatandaşın başvurusu üzerine 'sandık görevlilerini başörtülü-başörtüsüz ayrımına tabi tutmanın hiçbir hukuki altyapısının bulunmadığına' karar vermiş.
Kurul, 2007/48 sayılı kararında, "ilçe seçim kurulu başkanlığınca sandık kuruluna üye olarak bildirilenlerin kılık ve kıyafeti ile ilgili bir sınırlama getirilmesinin hukuken mümkün olmadığı" sonucuna varmış. İl seçim kurulları, vilayetlerde görev yapan en yüksek dereceli 3 hakimden oluşuyor. İnsan hakları konusunda uzman avukat Emre Yurtalan, il seçim kurulunun kararını yerinde buluyor. Yurtalan, "Anlaşılıyor ki, YSK kendince bir yorumda bulunmuş. Bu yorumu doğru kabul etmek mümkün değil." dedi.
Siyasi partilerin başörtülü seçim görevlisi bulundurmasına yönelik itiraz, 21 Ekim 2007 tarihinde yapılan referandum sebebiyle gündeme geliyor. M. Serhat Ünaldı isimli vatandaş, İstanbul Kandilli'de bulunan Rasathane İlkokulu'ndaki 2237 No'lu sandıkta başörtülü bayanlar olduğunu ve kamusal alanda bunun suç sayılması gerektiğini bir dilekçeyle Üsküdar 2. İlçe Seçim Kurulu'na bildirdi. Ünaldı'nın itirazı önce, 23 Ekim 2007 tarihinde reddedildi. C.O5.0.SKB.4.34.15.140-155 sayılı yazısında Üsküdar 2. İlçe Seçim Kurulu, ret kararını şu gerekçeye dayandırıyor: "Siyasi parti ilçe başkanlıklarınca bildirilen sandık kurulu üyelerinin başörtülü görev yapmalarını yasaklayan aksine bir hüküm olmadığı gibi, bu görevlerini yapmalarını engelleyen bir madde hükmünün olmaması nedeniyle bir yasal işlem yapılamaz." Dilekçe daha sonra gönderildiği İstanbul İl Seçim Kurulu'nda aynı gerekçeyle, yasal işlem yapılmasına gerek görülmeden, işlemden kaldırılmış. Ancak YSK, 5 ay bekledikten sonra 29 Mayıs 2008 tarihinde aldığı kararla, İstanbul İl Seçim Kurulu Başkanlığı'nın verdiği kararı yürürlükten kaldırmış. Kurul'un bu kararını neden 10 ay sonra ve üstelik sandık kurulları belirlendikten sonra kamuoyuyla paylaştığı da ayrı bir tartışma konusu.
YSK'nın 29 Mayıs 2008 tarihli kararında gerekçe olarak gösterdiği kanun maddeleri de kamusal alan ve kılık-kıyafetle ilgili bir hüküm içermiyor. Kurulun atıfta bulunduğu 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun'un 133. maddesi aynen şöyle: "Hileli faaliyetlerle veya herhangi bir şekil ve surette cebir veya şiddet kullanarak veya tehdit ederek, bu kanunda yazılı kurulların toplanmalarına veya görevlerinin ifasına mani olanlar, on sekiz aydan aşağı olmamak üzere hapis ve beş bin liradan yirmi beş bin liraya kadar ağır para cezası ile cezalandırılır. Yukarıdaki fıkrada yazılı fiiller, silahla işlenirse, verilecek hapis cezası üç yıldan aşağı olamaz. Bu fiiller, içlerinden en az biri silahlı olan üç kişi tarafından ittifak edilerek işlendiği veyahut aralarında ittifak olmasa bile içlerinden en az ikisi silahlı bulunan üçten fazla kimseler tarafından yapıldığı takdirde beş yıldan aşağı olmamak üzere ağır hapis cezası hükmolunur." YSK'nın kararını dayandırdığı bir başka gerekçe de, Siyasi Partiler Kanunu'nun 84. maddesi. Ancak burada da yorumla hüküm çıkarılmış: "84. maddede Atatürk İlke ve İnkılâplarının Korunması hükmü getirilmiş olup, bu bağlamda; siyasi partilerin, Türk toplumunu çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkarmak ve cumhuriyetin laiklik niteliğini korumak a-macını güdecekleri hüküm altına alınmıştır."
Başörtülü sandık kurulu üyeleri zor durumda
Seçimlere bir aydan az kala YSK'nın sandığı 'kamusal alan' olarak tanımlaması, hukukî açından da skandal sayılabilecek sonuçlara yol açabilir. Sandık kurulu üyelikleri kabul edilen başörtülülerden ya başları açmaları istenecek ya da cezai müeyyidelere rıza göstermeleri beklenecek. Bu cezalar, beş yüz liradan başlayıp altı ay hapse kadar uzanıyor. Öte yandan kurullara seçildiği halde haklı sebep olmaksızın vazifesi başına gelmeyenler, beş yüz liradan iki bin beş yüz liraya kadar ağır para cezası ile cezalandırılıyor. Söz konusu itirazlar, seçimden sonra başlarsa bu defa ceza hapse dönüşüyor. YSK'nın zamanlama hatası, siyasi partilere de ağır bedeller ödeteceğe benziyor. Örneğin Keçiören sınırları içinde Saadet Partisi'nin 20'den fazla başörtülü sandık görevlisi var. Avukat Emre Yurtalan, "Sandık kurulu başkanı 'Ya başını aç' diyecek ya da dışarı çıkaracak. Bu, seçimin güvenilirliğini sıkıntıya sokan bir şey. O partiyi, sandık kurulunda imza atabilecek pozisyondan çıkarmış oluyorsunuz." diyor. Böyle bir durumda, mağdur edilen partinin seçime müdahale hakkı doğduğu gibi, sandık kurulu da şaibeli bir hale gelebiliyor.
Zaman