Başörtüsüne Özgürlük Eylemlerinde Bu Hafta

Kocaeli, Kütahya, Bursa, Konya ve Akyazı’da gerçekleştirilen başörtüsüne özgürlük eylemleri bu hafta devam etti

Kocaeli'de 240. Başörtüsü Eylemi

Kocaeli İnanç özgürlüğü Platformu 240.hafta basın açıklamasını, İzmit Sabri yalım İnsan hakları parkında yaptı. Basın açıklamasını Sezer Çorman okudu.

Basın açıklamasının tam metni:

Hakkını arayan ve başörtüsü mücadelemize destek veren duyarlı insanlar" Yine buradayız yılmadan mücadelemize devam edeceğiz.

240 haftadır sesimizi duyurmaya çalışıyoruz. Halen yasağın devam etmesi Türkiye için bir ayıptır. Ayıplarımızdan bir türlü sıyrılamıyoruz. Demokrasiyi içimize sindiremediğimiz gibi Nene Hatun'un başındaki örtüye de bir türlü sahiplenmiyoruz. Unutmayalım ki milletimizi birlikte tutan değerlerden birisi de inancı gereği yaşamak için takılan başörtüsüdür.  Halkımıza sorduğumuzda %80 gibi bir ekseriyetle bu yasağın kalkması yönünde talepleri varken, neden hala bu görmezden geliniyor. !

Halkımıza sesleniyoruz. Yasak sürüyor duyuyor musunuz? , yoksa uyutuluyor musunuz? Her hafta yılmadan yaptığımız basın açıklamaları bir haksızlığı gündemde tutmak içindi. Görüyoruz ki halkımız çözümün adresini artık meydanlardan ziyade iktidar ve muhalefetten beklemektedirler. Hala iktidar ve muhalefete sesimizi duyurmamız için bir 240 hafta daha mı beklememiz mi lazım.!  Her hafta üşenmeden burada toplanabiliriz, fakat eğitim hakkı elinden alınıp, mağduriyete uğramış olanların geçen zamanlarını tekrar geriye getirebilir miyiz.? Tabiî ki buna da hayır diyeceksiniz.

Diyanet İşleri Başkanlığının üçüncüsünü düzenlediği Din Şurasında kadınlara yönelik ayrımcılığın devam ettiğini inancı gereği olarak sürdürdüğü yaşam biçimi ve giyim kuşam şeklinden dolayı kadınlara hak mağduriyeti yaşatılmamalıdır diye belirtmişlerdir. Din şurasında alınan kararlar artık yasağın bitirilmesi için çağrı niteliğindeydi. Bizde buradan artık yasağın bitmesi yönünde ilgililere gereğini yapın demekten başka bir söz bulamıyoruz.

Son günlerde devletin başbakanından, yargı mensuplarının kanunsuz bir şekilde dinlenildiği dair haberler yapılmaktadır. Ceza Muhakemesi Kanunu`nun 135.maddesinde dinlemenin koşulları ve hangi suçların takibi için dinleme yapılacağı belirtilmiştir. "Bu koşullardan en önemlisi de kuvvetli suç şüphesinin olmasıdır ve başkaca delil elde etmenin mümkün olmamasıdır." 28 Şubat sürecinden bu yana hakim kararı olmadan birilerini fişlemek için yapılmış olan kanunsuz dinlemeler ülkemizin demokrasi sınavında kara sayfalar olarak yerini almıştır. Anayasamızda belirtilen özel hayatın gizliliği ve haberleşmenin gizliliği ilkesi ihlal edilmemelidir. İnsan hakları ve uluslararası hukuk ilkelerine aykırı olan kanunsuz dinlemeler için yetkililer gereğini yapmalıdır.

Yasak bitene kadar adaletin tesis edildiği, herkesin hak ve hukukunun korunduğu günlerin bir an önce gelmesi dileğiyle" Katıldığınız hepinize teşekkür eder. Yaklaşan Kurban Bayramının ülkemize ve tüm İslam alemine barış, kardeşlik ve esenlik getirmesini temenni ederim.

 

Konya'da 115. Başörtüsü Eylemi

Konya inanç özgürlükleri platformu üyeleri 115. Kez Kayalıpark'ta buluştu. Platform adına basın açıklamasını Kerim Gövez yaptı.

Basın açıklamasının tam metni:

Muhakkak biz sana Kevser'i verdik. Öyleyse Rabb'in için namaz kıl ve kurban kes. Biz senin şanını yücelttik. Ebter (soyu kesik) olan onlardır. (Kevser Suresi)

Zulüm, her zaman zulümdür. Kimin elinden meydana geldiğini bir önemi yoktur. Ve hiçbir sebep, zulmü meşrulaştıramaz, makul ve olağan gösteremez. Bununla beraber hiçbir konsept, hiçbir konsensüs ve hiçbir reel politik de zulme sessiz kalmanın mazereti olamaz.

Şuan bir katliam yaşanıyor. Suud rejiminin çanak tuttuğu Yemen ordusu, Suudi Arabistan sınırlarında Sâda bölgesini havadan ve karadan bombalıyor. Suud savaş uçaklarının da desteği ile bir halk, yok edilmeye çalışılıyor. Kadın-kız, çoluk-çocuk demeden, tek suçları adalet istemek ve insanca bir yaşam için temel hak ve hürriyetlerinin kendilerine tevdî edilmesini talep etmek ve Müslüman Hûsi halkı, istediklerine-isteyeceklerine bin pişman edilmek istenmektedir.

Cesetleri fosfor bombaları ile yanmış, çoluk çocuğun görüntülerinin televizyonlarda yayınlanmasından sonra Suud ve Yemen rejimlerinin, yaptıkları katliama getirebilecekleri hiçbir savunma yoktur. Ancak buna rağmen Suud'un satılık bel'amlarının olayı bir mezhebî isyanmış gibi gösterip, bu katliama fetva vermesi, gerçekten iğrençtir! Suud'un bel'amları bunu hep yapıyor. Ne zaman ''Suud-î Amerika''nın bölgedeki politikalarına muhalif bir ses yükselirse, bu sesi susturmak için hep aynı taktiği kullanıyor. Bu bel'amlara göre Suud'un satılık politikalarına muhalefet eden herkes, ya tekfirci haricidir ya da şia'dır. (!)

Garip olan ve kınanması gereken bir başka tavır da İslam dünyasındaki sessizliktir. Sanki ortada hiçbir şey yokmuş gibi İslam ülkelerinin liderleri susuyorlar. Neyi bekliyorlar? Dikkat etsinler, arkalarına sığındıkları reel politik, kendi başlarını yediğinde, hiçbir yardımcıları olmayacaktır. Çünkü o zaman konsept bunu gerektirecektir.

Ortadoğu'da bunlar yaşanırken ülkemizde bir başka zulüm devam etmektedir. Diyarbakır'da bir kız çocuğu inandığı dinin gereği olarak başını örtmesi sonucunda, İslami değerlerin düşmanı laikçi zihniyetin eziyetlerine maruz kalmıştır. Önce ikna edilmeye çalışılan, inandığı değerlerden kopartılmaya çalışılan, sonuç alınamayınca Anne ve babası üzerine psikolojik baskı oluşturulan Ece Nur Özer, laikçi zihniyet tarafından uzak bir okula sürülerek yıldırılmaya ve bezdirilmeye çalışılmıştır. Üstelik bu ülkede inançlar ve dinler güvence altındadır. Bu da yetmezmiş gibi haydi kızlar okula kampanyasının sürdüğü bir dönemde okumak isteyen bir kız çocuğuna reva görülen bu durum ikiyüzlü bir gaddarlıktır.

Bütün bu iç karartıcılığa rağmen, bereketli ve aydınlık günlere yaklaşmaktayız. Evet, hacc günlerinin îfa edileceği mübarek teşrik günlerinin ve kutlu kurban bayramının arefesindeyiz. İbrahim'in sünneti olan hacc ibadeti, milyonlarca Müslümanı bir araya getirmektedir. Umarız bu durum, onların kalplerini de birbirine yakınlaştırır. Kurban bayramıyla ilgili olarak da basın yayında çıkan ve olayın manevi boyutunu karatmaya yönelik manüpulatif haberleri kınıyoruz. Ayrıca kurbanla hiçbir bağları olmayıp, olayı bir barbekü partisi olarak algılayan, değerler yoksunu zevatın kurban derileriyle ilgili yönlendirici ve tahkir edici sözlerini ve avcı tutumlarını tel'in ediyoruz.

Son olarak, bütün İslam dünyasının kurban bayramını tebrik eder bu mübarek günlere tekrar kavuşmayı Cenab-ı Allah'tan niyaz ederiz.

Ecelerin ağlatılmadığı, başörtüsünün özgür olduğu, insanların özgürce kurban ibadetini gerçekleştirdiği ve derilerini özgürce bağışlayabildiği bir ülkede yaşama umudu ile hepinizi 116. Haftada aynı yer ve saatte buluşmak üzere Allah'a emanet ederiz.

 

 

Kütahya'da 7. Başörtüsü Eylemi

Mazlumder Kütahya Şubesi tarafından gerçekleştirilen başörtüsüne özgürlük eylemi 7. haftasına girdi. Basın açıklamasını Rıza Aslan okudu.

Basın Açıklamasının Tam Metni:

Ülkemizde yaşanan hukuksuz ve anti demokratik uygulamalara ilkeli ve uzun soluklu bir direnişle cevap veren gönüllü kuruluşlar, Türkiye'nin birçok şehrinde değişik isimler altında mevcut hakların korunması ve genişletilmesi için aynı gün ve saatte açıklamalar yapıyorlar. MAZLUMDER Kütahya Şubesi olarak da ilimizde sürdürmekte olduğumuz Başörtüsüne Özgürlük açıklarımızın 7. sini yapmaktayız. Türkiye'nin pek çok şehrinde yıllardan beri başörtüsüne özgürlük arayışını sürdüren bu kervana  bizden sonra katılan Afyon ve Bursa kuruluşlarını da buradan selamlıyoruz. Hak ve özgürlük gibi yaşamsal değere sahip taleplerimizi eğmeden bükmeden sizlerle paylaşıyoruz. Açıklamalarımızın ana temasının hakça paylaşım ve adil muameledir. Bu taleplerimiz dini, ırkı, ideolojisi farklı olan herkes için geçerlidir.

Maalesef başörtüsü zumlu olağan karşılandığı ve kimilerince sistemin korunması için elzem görüldüğünden dolayı insanlar rahatça kinlerini ortaya koyabilmekteler. Bir internet sitesinde yayınlana habere göre Muğla Üniversitesinde "Büyük Buluşma Projesi" kapsamında sergilenen "karakul" adını taşıyan bir resim inanç hürriyetine ve kişilerin kıyafetlerine saldırı olarak nitelendirildi. Söz konusu resimde İnancı gereği örtünenleri ve çarşaf giyenleri örümcek ağının içine hapsederek, hakaret ima etmektedir. Olayı gözlemleyen Öğrenci ve öğretim üyeleri de resmi eleştirmişlerdir. Bu çağda insanların giyim tarzlarıyla dalga geçerek sanat yapmak çağdaşlığın neresindedir? İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'ne ters düşen bu resim derhal kaldırılmalıdır. Üniversiteler, her fikre ve inanca eşit mesafede olmalıdır.

Başörtülü ve dindar insanlara karşı yıllardır ekilen ayrımcılık ve kin tohumları bir kez daha başak vermiş ve hayatının baharında bir genç kız yasakçı zihniyetin ektiği tohumların son kurbanı olmuştur.  Bunun en yakın örneği Aynur TEZCAN dır. Peki, Aynur TEZCAN kimdir? Geçirdiği grip ve soğuk algınlığı sebebiyle İstanbul Üniversitesi 23 Nisan 2009 da Çapa Tıp Fakültesine gitmişti. Annesi çarşaflı babası sakallı olan başörtülü genç kız kimsenin ilgilenmediği ve kız ayrımcılığın vardığı son noktada 7 saatlik ilgisizlikten, geç müdahaleden ve yanlış uygulamalardan dolayı beyin ölümü gerçekleşmişti. Aylarca bitkisel hayatta ama uğradığı ayrımcılığın derin acısını çekerek "yaşamış" ve şimdi örtüsüyle teslimiyetini gösterdiği 14 Kasım 2009 da hayata gözlerini yummuştur. Kendisine Allah'tan rahmet, ailesine başsağlığı diliyor bu ihmali kınıyoruz" En azılı suçlulara bile ayrımcılık yapılması en azından tıp etiği açısından mümkün değilken insanların kıyafetleri dolayısıyla karşılaştıkları ayrımcılıkların sınır tanımaz hale gelmesi çok acıdır.

İrticayla ve başka sanal düşmanlarla mücadele edeceğiz diye ülke tarihine kara sayfalar yazanlar toplumun belli kesimlerinde de böyle trajik meselelerin vuku bulmasına sebeptirler.

Tehlike olarak görülen tüm olgular bu ülkenin kendi benliğinden başka bir şey değildir. Artık kendimizle kavga etmeyi değil barışa ve kardeşliğe doğru adım atmalıyız. Bu önyargılarımızı yıkmadıkça gerçek özgürlüğe kavuşamayız. Özgürlüğün özlemini taşıyan herkesi haftaya 8. Basın açıklamamıza bekliyoruz.

 

 

Bursa 1. Başörtüsü Eylemi

Mazlumder Bursa Şube Başkanı Hasan Ünal, Bursa Orhangazi Parkı'nda demokratik açılımın unsurlarından biri olan Kürt açılımına ilişkin bir açıklama yaptı. Basın açıklamasını Mazlumder Bursa Şubesi başkanı Hasan Ünal okudu.

Basın Açıklamasının Tam Metni

Bir süreden beri ülke gündemini meşgul eden, "Kürt Açılımı" olarak başlayıp, "Demokratik Açılıma" evrilen, sonra da "Milli Birlik Projesi"ne dönüştürülen hükümet çalışması hakkında söz söylemeyen, çözüm önermeyen hiçbir toplum kesimi kalmadı. "Akan kan duracak" denildi, barış, sevgi, umut denildi, "bu bir Fırsat" denildi, "proje" denildi, "ihanet" denildi, teslim-tesellüm denildi, şov yapıldı, meydan okundu" Ancak bütün bunlar olurken toplumun bir kesimi hep suskun kaldı. O toplum kesimi; bu ülkedeki demografik ve siyasi ağırlığı malum, en büyük ortak paydayı temsil eden ve kendine "müslümanım" diyen kesimdir. Halbuki bu kesimin sözünü açıkça söylemesi halinde, başlatılan barış çalışmalarının daha hızlı yol alacağı, kardeşlik türkülerinin daha gür söyleneceği ve başarı şansının daha yüksek olacağı kesindir.

Adil ve özgür bir dünyanın özleyicileri olarak bizler; erdemli insanların, değil sadece ülke sorunları, bütün dünya sorunlarıyla ilgili olmaları gerektiği inancındayız. Evrensel bir dine, evrensel bir dile ve evrensel halkların kardeşliği ilkesine sahip oldukları konusunda hiçbir şüphe bulunmayan Müslüman kesimin Kürt sorunu karşısındaki suskunluğunun gün geçtikçe anlamlılığını yitirdiğini, bir başka deyişle "boşluk" oluşturmaktan öte bir anlam taşımadığı kanaatindeyiz. "Bütün müminler kardeştir. Öyleyse kardeşlerinizin arasını iyilikle, güzellikle, doğrulukla düzeltin. Allahın öfkesini çekmekten sakının ki üzerinize sevgi ve rahmet yağsın(Hucurat-10)"  diyen Kur-an ayeti ve "Dicle kenarında bir kurt kapsa koyunu, gelir Ömer'den sorarlar onu" diyen Hz. Ömer'in takipçileri, yanı başındaki kardeşlerinin feryadına duyarsız kalamaz/kalmamalı. Müslümanlar sahip oldukları tarihsel sorumlulukları gereği, herkesten daha evvel elini taşın altına koyarak meseleye sağlıklı bir zemin kazandırmak, bu yakıcı soruna çözüm önerileri geliştirmek ve inisiyatif yüklenmek zorundadırlar.

Müslümanlar; inançları gereği bütün renklerin, dillerin, kavimlerin Allah'ın birer ayeti olduğuna inanırlar. Bunlardan herhangi birinin reddedilmesini, engellenmesini ya da baskı altına alınmasını Allah'ın ayetlerinin inkârı olarak görürler.

İnsanlar doğdukları coğrafyayı, dillerini, renklerini, kavimlerini ve cinsiyetlerini seçme hakkına sahip değildirler. Dolayısıyla tercihi elinde olmayan bir özeliğinden dolayı diğerlerine üstünlük kurmak veya ötekileştirmek, İslam'ın temel ilkelerine aykırıdır. "Arap'ın Aceme, Acemin Arap'a hiçbir üstünlüğü yoktur, üstünlük ancak takvalı (erdemli) olmaktadır"  temel İslam öğretisi gereği, herhangi bir kavmin diğer kavimlere, dilin diğer dillere, renklerin diğer renklere, cinsiyetin diğer cinsiyete üstünlüğü yoktur. Bunlar ne övünme, ne de yerinme sebebi olamazlar. Müslümanlar, ne zulmeder, ne de zulme rıza gösterirler.

Hal böyleyken; bu coğrafya üzerinde ümmetten yeni bir ulus yaratma gayesiyle dinin rolü azaltılmış, ümmet şuuru yok edilmiş, insanlar ötekileştirilmiş, tüm bunların doğal sonucu olarak da, başta Kürt sorunu olmak üzere benzeri  bir çok sorun üremiş ya da üretilmiştir.

"Zulme sessiz kalanlar, dilsiz şeytanlardır" ilkesinden hareketle, arzumuz ve hedefimiz; Her şeyden evvel Müslümanlık ortak paydasında bin yıldır birlikte yaşamış iki kardeş kavmi ayrılık noktasına getiren zulüm ve adaletsizliğin giderilmesi, etnik kökeni ne olursa olsun bu ülkede yaşayan tüm diğer halklarında bu ülkenin asli unsuru olduğunun kayıt altına alınmasını sağlayacak yeni bir toplumsal sözleşmenin kabul edilmesidir. Artık askeri darbe anayasalarından kurtulma zamanı gelmiştir

Tüm bu nedenlerle, toplumun en ağırlıklı kesimini oluşturan erdemli insanlar olarak bizler, sorunlarımızın çözümü için öncelikle şu hususların altını yeniden çizmeyi gerekli görüyoruz;

1) Tüm dini ve etnik kimliklerin üzerindeki ayırımcı, kısıtlayıcı ve yasaklayıcı unsurların kaldırıldığı özgürlükçü yeni bir anayasa hazırlanmalıdır.

2) Silahlı ve psikolojik tüm operasyonlar durdurulmalı, PKK ve benzeri örgütler derhal silah bırakmalıdırlar.

3) Koruculuk sistemi kaldırılmalı, özel harp güvenlik güçleri bölgeden çekilmeli, bölgede elinde silahı olan herkes, elini tetikten çekmeli, güvenlik bahanesi ile taciz amaçlı arama, yol kontrolü vb. insan haysiyet ve şerefini rencide edici uygulamalardan vazgeçilmeli, yayla ve mezralara dönüşün önündeki engeller kaldırılmalı ve bölge de hayatın normalleşmesi sağlanmalıdır.

4) Devlet, yasal düzenlemeler başta olmak üzere, silah bırakmayı ve dönüşü kolaylaştırıcı gerekli tüm altyapıyı hazırlamalıdır.

5) Kürtlerin ve diğer halkların kimliklerine, tarihine, diline, inancına yönelik tüm asimile çalışmalarından vazgeçilmelidir.

6) Devlet, dini ve etnik kimlik üzerinden oluşturduğu tüm mahrumiyetler için özür dilemeli, dini inançları, düşünceleri, ibadetleri, dilleri ve kavimleri nedeniyle hain ilan edilmiş tüm şahıs ve ailelerin itibarlarını iade etmelidir.

7) Değiştirilmiş coğrafi ve yerel isimler iade edilmeli, bölge insanının, ölüm, işkence, yıkım ve ekonomik kayıplarının, maddi ve manevi zararları tazmin edilmelidir.

8) asit kuyularında yakılanlar dahil olmak üzere tüm faili meçhul cinayetler aydınlatılmalı ve failler cezalandırılmalıdır.

9) Türk ve Kürt halklarına yönelik bölücü, ayrıştırıcı, kışkırtıcı söylem, eylem ve rollerden ısrarla kaçınılmalıdır. Kürtlerin ikinci sınıf vatandaş görülmesi alışkanlığından vazgeçilmelidir.

10) İnsan haysiyetini ve onurunu rencide edici tüm baskıcı uygulamalara son verilmelidir.

11) Genel af talepleri değerlendirilmeli, kişi hakları gözetilerek mağdur tarafların birbirini affedeceği, kapsayıcı bir af anlayışının tesis edilebilmesi için azami çaba gösterilmelidir.

12) Türk, Kürt tüm müslüman ya da olmayan halkların dini duyarlılıkları dikkate alınmalı, dini yaşama hürriyetinin önündeki tüm engeller derhal kaldırılmalıdır.

13) Bölge ve bölge insanının ekonomik geri kalmışlığı, "kader" olmaktan çıkarılmalıdır.

14) Sorunların çözümünde sonuçlar değil, sebepler göz önünde bulundurulmalı, sorun üreten sebepler ortadan kaldırılmalıdır. Aksi davranışların; sorunu çözmenin değil, sorunun parçası olmaya devam edeceği unutulmamalıdır.

15) Bu önerilerin birbirleriyle bağımlı ve eşgüdüm içerisinde ele alınması, sürecin sürdürülebilirliği açısından gerekli bir zorunluluk olarak görülmelidir.

Ve diyoruz ki; ''GELİN, HERKES İÇİN ÖZGÜR VE ADİL BİR DÜNYAYI HEP BERABER KURALIM."

Çağrımız tüm erdemli insanlaradır.

Bunun yolu; özgün, adil, erdemli, insan fıtratına aykırı düşmeyen ve tüm tarafların katıldığı yeni bir toplumsal sözleşme oluşturmaktan geçmektedir.

Mazlumder Bursa Şubesi olarak bu çerçevede, bir dizi çalışma yapmayı planlıyor ve yapacağımız çalışmalara, kendini sadece bu ülkeden değil, tüm dünyadan sorumlu gören/görmesi gereken adil ve erdemli insanları davet ediyoruz.

Herkesin özgürce düşüncesini ifade edebildiği, inancını serbestçe yayabildiği, hiçbir dini ve etnik kimliğin, başka bir dini ve etnik kimliği baskı altına almadığı, anadilin serbestçe kullanıldığı,  eğitim öğretim yapabildiği, meşru hiçbir alanda hiçbir kısıtlamanın yapılmadığı, aydınlık ve özgür bir Türkiye için herkesi ve her kesimi sorumluluk üstlenmeye ve destek olmaya davet ediyoruz.

 

 

Akyazı'da 146. Başörtüsü Eylemi

Akyazı Başörtüsüne Özgürlük Platformu'nun düzenlemiş olduğu başörtüsüne özgürlük eylemi 146. haftasına girdi. Basın açıklamasını platform adını Burhan Çimşit okudu.

Basın açıklamasının tam metni:

Türkiye'de siyasi gündem konuları sürekli değişse de inanç özgürlüğü ihlalleri değişmiyor aksine daha da artıyor.

Geçen ay başörtülü oldukları için birçok kız öğrencinin eğitim hakkı ihlal edildiği gibi özel hayata müdahaleye varan keyfi muamelelerle karşılaşıldı.

Giresun, Muğla ve Mardin'den Çanakkale gezisine katılmak isteyen başörtülü lise öğrencileri kılık kıyafet yönetmeliği gerekçe gösterilerek bizzat okul yöneticileri tarafından otobüslerinden indirildiler.

Mersin Üniversitesi tarafından düzenlenen 'engelsiz kentler ve üniversiteler' konulu uluslararası sempozyumda projeye tasarımlarıyla katkı sağlayan ve ödüle hak kazanan başörtülü mimarlık fakültesi öğrencisinin ödülünü alabilmesi için başörtüsünü çıkarması istendi.

Yine başörtülü kursiyer Esma EVKAYA, ODTÜ'de kayıt yaptırdığı Bilgi Teknolojileri Sertifika Programına başlamak üzere gittiği üniversite kampus alanına özel güvenlik görevlilerce alınmadı. ODTÜ öğrencisi olmadığı halde başörtülü bir kursiyer olduğu için de bu genç kıza yasak uygulanmaya çalışıldı.

Yasaklar sadece eğitim dünyasıyla sınırlı değil. Geçtiğimiz yıllarda örneklerini gördüğümüz bir sağlık skandalı bu kez Eskişehir'de yaşandı.

Eskişehir'de Fatma ARDUÇ isimli yaşlı bir kadının, başörtülü olduğu için aile hekimi tarafından muayene edilmediği bildirildi. Fatma hanım sağlık sorunları için gittiği sağlık ocağında Doktorun "Siz niye kapalısınız?" sözlerine maruz kaldı. "Normal kıyafetimiz." diyerek karşılık veren yaşlı kadından doktor, nüfus kâğıdı istedi. Rahatsızlığına rağmen evine giden Fatma ARDUÇ, kimliğiyle sağlık ocağına döndü. Nüfus cüzdanındaki başörtülü fotoğrafı gören doktor, bu kez kimlik ve sağlık karnesindeki resimlerin benzememesini gerekçe göstererek hasta kadının muayenesini yapmadı.

Müslüman halkın inanç değerleriyle alay edercesine keyfi yasaklar uygulayan güvenlikçiler, doktorlar ve okul yöneticileri hakkında ne gibi bir işlem yapıldı, yapılıyor doğrusu merak ediyoruz. Kılık kıyafetleri yüzünden hala ayrımcılığa uğrayan, itilip kakılan, horlanan insanlarımıza reva görülen bu muamelenin ne zaman sona ereceğini yetkililere sormak istiyoruz.

Hükümetin demokratik açılım politikalarının arasına başörtüsüne özgürlük ne zaman girecek, sabırla bekliyoruz. Gelecek hafta cumartesi günü 12:30'da buluşmak üzere Allah'a emanet olunuz.

Sivil Haber Haberleri

Katil İsrail'e kucak açan Uluslararası Olimpiyat Komitesi sınıfta kaldı
Paris Olimpiyatlarının güvenlik işlerinde neden İsrail güçleri kullanılıyor?
Alimlerden Gazze bildirisi: HER MÜSLÜMANA FİLİSTİN SORULACAK
PKK'nin kanlı tarihinden bir kesit: Susa Katliamı!
Diyarbakır bu akşam da Gazze için meydanlardaydı